ANATOMĐ 1. Aşağıdaki sinirlerden hangisinin parasempatik lifleri ganglion otikumdaki sinapstan sonra glandula parotise gider? a) N.facialis b) N.glossopharyngeus c) N.lingualis d) Korda tympani e) N.hypoglossus Cevap B (Çimen, Anatomi, 2.baskı, 1991, s.525-526; Wiliams, Warwick, Gray's Anatomy, 37.baskı, 1992, s.1137) Ganglion otikum'un preganglioner parasempatik liflerinin nöronları nucleus salivarius inferior'dadır. N. glossopharyngeus ile beyinden çıkar. Bu sinirin n.timpanikus dalına katılır. Kavum timpani de pleksus karotikus internus'tan gelen nervi karotikotimpanisi ile birlikte pleksus timpanikus'u yapar. N.timpanikus'un getirdiği parasempatik lifle pleksustan çıkarak n.petrosus minor'a katılır. Bu sinir ile ganglion otikum'a gelir.Ganglion otikum'dan çıkan bu lifler n.aurikulotemporalis aracılığı ile glandula parotis'e gider. 2. M.kremaster'in siniri aşağıdakilerden hangisidir? a) N.genitofemoralis b) N.subkostalis c) N.iliohipogastrikus d) N.ilioinguinalis e) N.obturatorius Cevap A (Çimen, Anatomi, 2.baskı, 1991, s.536, Wiliams, Warwick, Gray's Anatomy, 37.baskı, 1992, s.1141) N.genitofemoralis (L1-2) ramus genitalis ve ramus femoralis olarak iki dala ayrılır. Ramus genitalis'i m.kremaster'i innerve eder. Ramus femoralis'i trigonum femorale'nin üst kısmında deride dağılır. 3. Nervus vagus'taki parasempatik lifler aşağıdaki organlardan hangisine gitmez? a) Mide b) Kalp c) Dalak d) Đleum e) Kolon sigmoideum Cevap E (Snell, 2.baskı, s.274-278) N.Vagus fleksura koli sinistra'ya kadar olan gastrointestinal kanalı innerve eder. Lifler periarteriyel pleksus yoluyla dağıldığı için A. mesenterika superior'un beslediği bölgeye kadar ulaşırlar. Kanalın geri kalan bölümü sakral parasempatikus'dan gelen liflerle innerve edilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
4. Medulla spinalis bağlanır?
dura
mater'e
hangisiyle
a) Konus medullaris b) Filum terminale c) Pia mater d) Fasiya aponevrotika e) Lig. dentikulatum Cevap E (April, Anatomi, s.272) Lig. dentikulatum pia mater'den başlar, arachnoid mater'i deler ve dura mater'e yapışır. Toplam 21 çifttir ve tüm medulla spinalis'i sıkıca destekler. Konus medullaris medulla spinalisin alt ucuna; filum terminale ise pia mater'in alt uzantısına verilen addır. 5. N.glossofaringeus için hangisi doğrudur? a) Dilin motor siniridir. b) Dilin 2/3 ön kısmının tad duyusunu alır. c) Dilin 2/3 ön kısmının genel duyusunu alır. d) Dilin 1/3 arka kısmının yalnız tad duyusunu alır. e) Dilin 1/3 arka kısmının tad ve genel duyusunu alır. Cevap E (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı, s.840-842) Dilin 2/3 ön kısmının tad duyusunu n.facialis, genel duyusunu n.mandibularis alır. Dilin 1/3 arka kısmının tad ve genel duyusunu n.glossofaringeus alır. Dilin motor siniri ise n.hipoglossusdur. 6. Burun ucunun duysal siniri hangisidir? a) N. fasialis'in rami zigomatisi b) N. trigeminus'un maksillar dalı c) N. trigeminus'un oftalmik dalı d) N.fasialis'in ramus nasalis eksternus'u e) N.trigeminus'un mandibular dalı Cevap C (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı, s.750-751) N.fasialis, yüzün mimik kaslarının motor siniridir. Yüzün duyusal innervasyonu n.trigeminus'un oftalmik, maksiller ve mandibular dalları ile oluşur. Burun ucu n.trigeminus'un oftalmik dalı ile inerve olur. 7. Hangisi hem foramen iskiadikum majus hem de foramen iskiadikum minus'tan geçer? a) A. glutealis superior b) N. glutealis superior c) N. kutaneous femoris posterior d) N. iskiadikus e) N. pudentalis 1
ANATOMĐ
Cevap E (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı) N.pudentalis önce foramen iskiadikum minustan da geçerek perine'de dağılır. Diğer şıklardaki oluşumlar ise sadece foramen iskiadikum majustan geçerek alt ekstremitede dağılırlar. 8. Glandula parotidea hangisi tarafından innerve edilir? a) N. trigeminus b) N. fasialis c) N. vagus d) N. glossofaringeus e) N. hipoglossus Cevap D (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı, s. 470) Glandula parotidea'ya secretomotor parasempatik lifler n.glossofaringeus ile taşınır. 9. Aşağıdaki sinirlerden hangisi pleksus sakralis'ten ayrılır? a) N. genitofemoralis b) N. ilioinguinalis c) N. kutaneus femoris lateralis d) N. kutaneus femoris posterior e) N. iliohipogastrikus Cevap D (Gray's, 37.baskı) N. genitofemoralis, n.ilioinguinalis, n.kutaneus femoris lateralis ve n. iliohipogastrikus, pleksus lumbalisten ayrılan sinirlerdir. 10.Foramen ovale'den geçen oluşum hangisidir? a) N. maksillaris b) N.mandibularis c) N. oftalmikus d) Arteria maksillaris e) Arteria meningea media
n.iliohypogastricus ile bağlantı kurar. M.transversus abdominis’e somatomotor dallar vererek bu kası deler. Sonra funiculus spermaticus ile birlikte anulus inguinalis superficialis’den geçerek uyluğun üst-iç tarafı ile erkeklerde penis kökü ve scrotum’un ön tarafında (nn.scrotales anteriores), kadınlarda ise mons pubis ve labium majus’da dağılır (nn.labiales anteriores). Bu sinirin somatomotor dalları, aralarında seyrettiği m.obliquus internus abdominis ile m.transversus abdominis’i innerve eder. 12.N. ulnaris'in sensitif dalları aşağıdaki bölgelerden hangisinde dağılmaz? a) Bilek ekleminin palmar yüzünün iç parçasında b) Hipotenar bölgede c) 5. parmağın palmar yüzünde d) 4. parmağın palmar yüzünün ulnar parçasında e) Tenar bölgede Cevap E (Odar, Cilt 1, 1986, s.453) Avuç içinin tenar bölgesinde n. medianus'un sensitif dalları dağılır. 13.Çift taraflı kasıldığında çeneyi açan ve öne doğru çeken kas aşağıdakilerden hangisidir? a) M.buksinatör b) M.masseter c) M.temporalis d) M.pterigoideus lateralis e) M.pterigoideus medialis Cevap D (Dere, Anatomi, 2.cilt, s.340-345; Wiliams, Gray's Anatomy, 37.baskı, 1992, s.581) M.temporalis, m.masseter ve m. pterigoideus medialis çeneyi kapatır, m.pterigoideus lateralis çeneyi açar. M.buksinatör ise yanakları dişlere doğru bastırır ve üfleme hareketinde ağız içi basıncı attırır.
Cevap B (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.46) For.ovaleden, N.mandibularis, beyin zarlarına giden küçük bir arter ve bazen de n.petrosus minör geçer. 11.Uyluğun yukarı bölümünde, lig. inguinale yakınında skrotum'a temas eden uyluk derisinin somatosensitif sinir lifleri hangi sinire aittir? a) N. iliohipogastricus b) N. ilioinguinalis c) N. kutaneus femoris lateralis d) N. obturatoryus e) N. genitofemoralis Cevap B (Ulutaş, Đnsan Dissectio'sun El Kitabı, s.9; (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.225) N.ilioinguinalis (L1), n.iliohypogastricus’un biraz aşağısında olmak üzere m.psoas major’un dış kenarından çıkar ve aynı şekilde m.quadratus lumborum’u çaprazlayarak crista iliaca’ya doğru uzanır. Crista iliaca’nın ön yarısında m.transversus abdominis ve m.obliquus externus abdominis’i delerek 2
14.Kanalis inguinalis'in arka duvarının medial 1/3 ünü aşağıdakilerden hangisi oluşturur? a) Tendo konjunktivus (Falks inguinalis) b) Lig. interfoveolare c) Lig. inguinale d) Lig. lakunare e) Lig. pektinale Cevap A (Çimen, Anatomi, 2.baskı 1991; Wiliams, Warwick, Gray's Anatomy, 37.baskı, 1992, s.603-604) Kanalis inguinalis'in ön duvarını deri, fasiya superfisialis ve m.oblikuus eksternus abdominis oluşturur. M.oblikuus internus abdominis'ten gelen lifler de dış üçte birini kuvvetlendirir. Arka duvarını fasiya transversalis yapar. Đç yan üçte birini tendo konjunktivus, dış yanını lig.interfoveolare oluşturur. Lig. refleksumda yapısına katılır. Üst duvarın m.oblikuus internus abdominis ve m.tranversus abdominis aponörozları oluşturur. Alt duvarını lig. inguinale ve lig. lakunare oluşturur.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
ANATOMĐ
15.Hangi seçenek ön ve arka servikal üçgenleri ayıran kası göstermektedir? a) M. digastrikus b) M. sternokleidomastoideus c) M. omohyoideus d) M. skalenus anterior e) M. splenius kapitis Cevap B (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, Ankara 1995, s.186) M.sternocleidomastoideus boynu ön ve arka olmak üzere iki üçgen sahaya ayırır. Trigonum cervicale anterius denilen ön üçgen, arkadan m.sternocleidomastoideus’un ön kenarı, önden boynun orta hattı ve yukarıdan da mandibulanın alt kenarı tarafından sınırlanır. Trigonum cervicale posterior denilen arka üçgende aşağıdan klavikula, önden m.sternocleidomastoideusun arka kenarı ve arkadan da m.trapeziusun ön kenarı tarafından sınırlanır. 16.Hangi seçenek M.geniohyoideus'u inerve eden siniri göstermektedir? a) 4. servikal spinal sinir b) N. mandibularis c) 6.servikal spinal sinir d) N. vagus e) 1. servikal spinal sinir Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, Ankara 1995, s.189) Hyoid üstü kaslardan olan m.geniohyoideus N.hypoglossus'un kılıfı ile gelen 1.servikal spinal sinir tarafından inerve olur. 17.Larinks'in intrinsek kaslarından hangisi mizmar aralığını (rima glottidis) genişleten kastır? a) Muskulus krikoaritenoideus lateralis b) Muskulus krikoaritenoideus posterior c) Muskulus tiroaritenoideus d) Muskulus krikotiroideus e) Muskulus aritenoideus oblikuus Cevap B (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.372-373) Larinks'in kıkırdaklarının çevresinde yer alan ve larinks eklemlerini hareket ettiren kaslardan a, c, d, e şıklarındaki kaslar, mizmar aralığını daraltır. b şıkkındaki kas, mizmar aralığını genişleten tek kastır. 18.M.deltoideus'un motor siniri hangisidir? a) N.aksesoriyus b) N. aksillaris c) N. radialis d) N.muskulokutaneous e) N. supraskapularis Cevap B (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı, s.528-529) M.deltoideus'un motor siniri n.aksillaris'dir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
19.N. aksessorius hangisinin motor siniridir? a) M. latissimus dorsi b) M. romboideus major, c) M. romboideus minor, d) M. trapezius, e) M. levator skapulae. Cevap D (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.194) M.trapeziusun motor siniri, n.aksesoriusun pars spinalisidir. 20.Hangisi kanalis adduktorius'tan(Hunter kanal) geçmez? a) A. femoralis, b) V. femoralis, c) V. safena magna, d) Derin grup lenf damarları, e) N. safenus. Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.264) Hunter kanalından a. ve v.femoralis ile n.safenus geçer. Hunter kanalı uyluğun medial tarafının orta 1/3’ünde ve medialinde bulunur. Trigonum femoralenin tepesinden başlar, m.adduktor magnusun distalinde bulunan hiatus adduktoriusta sonlanır. Femoral damarlar bu kanal aracılığıyla uyluğun ön yüzünden, dizin arka kısmında bulunan fossa popliteaya geçerler. 21.Aşağıdakilerden hangisi infrahiyoid kas grubundan değildir? a) M. sternohyoideus b) M.omohyoideus c) M.sternotiroideus d) M.stilohyoideus e) M.tirohyoideus Cevap D (Kuran, Sistematik Anatomi, 1993) M. stilohyoideus suprahyoid bölge kaslarındandır. 22.Trigonum femorale'nin içerisinde bulunan oluşumlar yazılmıştır. Yanlışını işaretleyiniz. a) A. femoralis b) V. femoralis c) N. femoralis d) N. obturatorius e) Nodi lymphatici inguinales superficiales Cevap D (Arıncı, Anatomi, 1.cilt, s.263) Trigonum femorale (Scarpa üçgeni), yukarıda olan tabanı lig. inguinale’ye, aşağıda olan tepesi ise canalis adductorius’un başlangıcına uyan bir üçgen sahadır. Bu saha lateralden m.sartorius’un medial kenarı, medialden m.adductor longus’un medial kenarı ve yukarıdan da lig.inguinale tarafından sınırlanmıştır. Trigonum femorale’nin tabanında, lateral yarıda m.ili3
ANATOMĐ
opsoas, medial yarıda ise m.pectineus ile m.adductor longus bulunur. Bazen de m.pectineus ile m.adductor longus arasında bir aralık bulunduğunda, m.adductor brevis de dar bir bölümü ile katılabilir. Orta kısmı vertikal yönde oluk şeklinde olup, burada femoral damarlar bulunur. Femoral damarlar, üçgenin tabanının ortasından tepesine doğru uzanırlar. Damarların lateralinde bulunan n.femoralis, bu üçgen sahada dallarına ayrılır. Burada ayrıca bir miktar yağ dokusu ve damarlar boyunca dizilmiş yüzeyel inguinal lenf nodülleri bulunur. 23.Aşağıdaki cümlelerden yanlış olanı işaretleyiniz. a) Canalis femoralis, v. femoralis'in medialinde yer alır. b) Anulus femoralis, septum femorale denilen ekstraperitoneal bağ dokusu ile kapalıdır. c) Nodi lymphatici inguinales profundi'nin efferent damarları septum femoraleden geçerek pelvis lenfasına açılır. d) Anulus femoralisi medialden ligamentum inguinale sınırlar. e) Canalis femoralis'te bağ dokusu, yağ dokusu, lenfa damar ve bir lenf nodülü bulunur. Cevap D (Arıncı, Anatomi, 1.cilt, s.264) Canalis femoralis, Lacuna vasorum’da v.femoralis’in medialinde bulunan 1.25 cm uzunluğunda konik şekilli bir kanaldır. Koninin karın boşluğuna bakan tabanı, uzun ekseni transvers yönde (1.25 cm) olan oval bir halka şeklindedir. Anulus femoralis denilen bu halkayı önden lig.inguinale, arkadan m.pectineus ve fasiyası, medialden lig.lacunare’nin serbest konkav dış kenarı ve lateralden de v.femoralis sınırlar. Anulus femoralis peritoneum ile örtülü olup, karın boşluğundaki basınç nedeniyle burada peritoneum anulus femoralis’e doğru biraz çökmüştür. Burada oluşan çukurluğa, fovea femoralis denilir. Anulus femoralis’i görebilmek için peritoneum’un kaldırılması gerekir. Femoral damarları saran kılıfa vagina femoralis denilir. Bu kılıf mediale doğru bir genişleme göstererek canalis femoralis’i oluşturur. 24.Aşağıdaki kaslardan hangisi n.gluteus inferior tarafından innerve edilir? a) M.gluteus medius b) M.gluteus maximus c) M.gluteus minimus d) M.piriformis e) M.gemellus inferior Cevap B (Snell, Klinik Anatomi, 5.baskı, 1.Türkçe bası, 1998, s.521; Arıncı, Anatomi, Cilt 1, s.255-256) M. gluteus maximus: Gluteal bölgenin en yüzeyel kası olup kalın, geniş ve dört kenarlıdır. Uyluğun en kuvvetli ekstensorudur. Bu nedenle m. iliopsoas’ın antagonistidir. Siniri N. gluteus inferiordur.
4
25.N.radialis ile innerve olan kası işaretleyiniz. a) M.biceps brachii b) M.triceps brachii c) M.coracobrachialis d) M.brachialis e) M.palmaris longus Cevap B (Snell, Klinik Anatomi, 5.baskı, 1.Türkçe bası, 1998, s.423; Arıncı, Anatomi, Cilt 1, s.234-235) M. triceps brachii; Kolun arka tarafında bulunan tek kastır. Caput longum, caput laterale ve caput mediale olmak üzere üç başı vardır. Caput longum, scapula’nın tuberculum infraglenoidale’sinden başlar ve burada omuz eklemi kapsülüne de tutunmuştur. Ön kolun en kuvvetli ekstensor kasıdır. Siniri, N. radialistir. 26.Aşağıdakilerden hangisi a.subclavia'nın dalı değildir? a) A.vertebralis b) A.torasika interna c) A.faringea assendens d) Trunkus kostoservikalis e) Trunkus tiroservikalis Cevap C (Çimen, 1991, s.175, 188-192; Gray's Anatomy, 37.baskı, s.736, 750-755) A.vertebralis, a.torasika interna, trunkus kostoservikalis, truncus tiroservikalis a.subklavia'nın; faringea ascendens ise a.karotis eksterna'nın dalıdır. 27.V. Magna serebri hangi sinusun başlangıç kısmında bulunur? a) Sinus sagittalis superior b) Sinus sagittalis inferior c) Sinus rektus d) Sinus transversus e) Sinus sigmoideus Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi 2, s108-109) Sinus rektus, falks cerebri ile tentorium serebelli'nin birleştiği kenar boyunca arka ve aşağı doğru uzanır. Başlangıç kısmında V. magna serebri ve vv. superiores serebelli yer alır. 28.Hangi seçenek dura mater'in venöz sinüslerinin drene olduğu veni göstermektedir? a) V.jugularis eksterna b) V.jugularis interna c) V.aurikularis magna d) V. jugularis anterior e) V. emisseria Cevap B (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.1131) Bütün dura sinüsleri doğrudan veya dolaylı olarak foramen jugulare seviyesinde v.jugularis interna'ya açılırlar. Venöz sinüsler dura mater'in iki tabakası arasındaki boşluklardır. Bu sinüslere beyin ve kafa kemiklerinin venöz kanı ve B.O.S. açılır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
ANATOMĐ
29.Hangi seçenek pariyetal plevra'yı besleyen damarlardan değildir? a) Aa. intercostalis anterior b) A. frenica superior c) A. epigastrika superior d) A. mediastinalis anterior e) A. torasika interna Cevap C (Rohen, 1992) A.torasika interna'nın uç dalı olan a.epigastrika superior pariyetal plevra'ya besleyici dal vermez. 30.Aşağıdaki venlerden hangisi vena jugularis interna'ya drene olmaz? a) Vena lingualis b) Venae faringea c) V. tiroidea superior d) V. vertebralis e) Vena sefalika Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.113-115) a, b, c, d şıklarındaki venler baş ve boyun bölgesinde yer alan ve vena jugularis interna'ya açılan damarlardır. Vena sefalika, üst ekstremite venidir ve vena aksillaris'e açılır. 31.Karaciğerin portal sistemi'ne kan getirmeyen damar aşağıdakilerden hangisidir? a) V.mesenterika inferior b) V. gastrika dekstra c) V. pankreaxicae d) V. epigloika sinistra e) V. suprarenalis Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.131-134) Portal sistemin anadamarı olan vena portae, sindirim sistemi organları ve dalaktan gelen ven kanını toplayarak oluşur. e şıkkında adı geçen ven, bu sistemin damarı değildir. 32.V.azygos hangisine drene olur? a) V.kava inferior b) V.kava superior c) Sol v.brakiosefalika d) Sağ v. brakiosefalica e) Sol v.subklavia Cevap B (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı, s.995) Her iki tarafta v.subklavia, v. jugularis interna ile birleşerek v.brakiosefalika'yı oluştururlar. Toraks arka duvarının venöz kanını taşıyan v. azygos da arka tarafta v.kava superior'a açılır. 33.Beyin arterlerinden hangisi sirkulus arteriosus serebri (Willis poligonu)'nin yapısına katılmaz? a) A. serebri anterior b) A. serebri media MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
c) A. serebri posterior d) A. kommunikans anterior e) A. kommunikans posterior Cevap B (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.48) A. karotis interna ve dallarından a.serebri anterior ve onları birleştiren a.kommunikans anterior ile a.vertebralis'in devamı a.basillaris'in dalı a.serebri posterior ve onları birleştiren a.kommunikans posterior, sinus kavernosus çevresinde 7 köşeli arter halkasını "sirculus arteriosus serebri'yi (Willis poligonu) meydana getirir. 34.A. iliaka interna'nın en kalın dalı hangisidir? a) A. iliolumbalis, b) A. sakralis lateralis, c) A. obturatorya d) A. umblikalis, e) A. glutea superior, Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.84) A.glutea superior, a.iliaka internanın en kalın dalı olup, arka kütüğün bir devamı şeklinde görülür. 35.A. vertebralis kaçıncı servical vertebranın foramen transversaryum'undan girer? a) 7. servikal b) 6. servikal c) 5. servikal d) 4. servikal e) 3. servikal Cevap B (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.439) A.vertebralis, a.subclavianın birinci bölümünden ayrılır ve 7.si hariç, diğer servikal vertebraların, foramen transversiumlarından geçerek, atlasın üst kenarında mediale doğru yön değiştirir. 36.Larinks'e gelen arterlerin ana kaynağı aşağıdalerden hangisidir? a) A. tiroidea inferior ve superior b) A. lingualis c) A. fasialis d) A. maksillaris e) A. alveolaris inferior Cevap A (Kaplan, Arıncı, Anatomi) A. tiroidea superior ve inferior larinksi besleyen önemli arterdir. 37.Aşağıdakilerden hangisi kalın bağırsağı besler? a) A. gastrika dekstra b) A. gastrika sinistra c) A. lienalis d) A. mesenterica süperior'un büyük dalları e) A. pankretikoduodenalis
5
ANATOMĐ
Cevap D (Arıncı, Anatomi, 1.cilt, 1995) Kalın bağırsakları iki ana arter besler: A. mesenterika süperior ve a. mesenterika inferior. Diğer şıklarda sayılan arterler ise mide, duodenum, pankreas başı ve dalağa giden dallardır. 38.Aşağıdaki venlerden hangisi portal dolaşıma katılmaz? a) V.rektalis media b) V.rekstalis süperior c) V. kolika media d) V. gastroepigloika dekstra e) V. gastrika sinistra Cevap A (Arıncı, Uygulamalı anatomi, Türkçe 1.baskı, 1993) V. porta hepatis'in dalları v.lienalis, v.mesenterika inferior, v.mesenterika süperior, v.gastrika sinistra, v.gastrika dekstra, v.sistika'dır. V.rektalis media ise v.iliaka interna ile v.kava inferior'a açılır. 39.Aşağıdaki cümlelerden yanlış olanı işaretleyiniz. a) Arter içindeki kanın perifere doğru ilerlemesi kalbin atım gücü sayesinde olur. b) Venlerdeki kanın kalbe dönmesi için direkt bir mekanizma yoktur. c) Venlerdeki kanın kalbe dönüşünü sağlayan ana etkenlerden birisi thoraks içindeki negatif basınçtır. d) Özellikle ekstremite venlerinde kanın kalbe dönüşü sırasında geri akımı önlemek amacı ile valvula'lar bulunur. e) V. cava inferiorda çok sayıda valvula bulunur. Cevap E (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.123) V.cava inferior, diaphragma’nın altında kalan yapıların büyük bölümünden venöz kanı kalbe taşır. Her iki tarafın v.iliaca communis’leri, 5.lumbal omur gövdesinin sağ tarafında birleşerek v.cava inferior’u oluştururlar. Aorta’nın sağ tarafında yukarı doğru uzanan v.cava inferior, karaciğerin arka tarafındaki bir oluk içinden ve diaphragma’nın centrum tendineum’undaki hiatus venae cavae’den geçerek göğüs boşluğuna girer. Göğüs boşluğunun arka duvarından 2.5 cm ön-iç tarafa meylederek perikardiyumu deler ve hemen sağ atrium’a açılır. Atriuma açıldığı deliğin ön kenarında valvula venae cavae inferioris (Eustachi kapakçığı) denilen rudimenter bir kapakçık bulunur. Bu kapakçığın fetus’da görevi olduğu için, intrauterin hayatta gelişmiş olarak bulunur. V.cava inferior’un göğüs boşluğunda kalan bölümünün bir kısmı perikardiyum kesesi içinde, bir kısmı da dışında bulunur. 40.Vagina carotica içinde bulunan yazılmıştır. Yanlışını işaretleyiniz. a) A. carotis communis b) A. carotis interna c) N. glossopharingeus 6
oluşumlar
d) N. vagus e) V. jugularis interna Cevap C (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.29) Boynun alt kısmında birbirine yakın olan her iki tarafın arteri, yukarı doğru çıktıkça birbirinden uzaklaşır. Đki arter arasında aşağıda trachea, yukarıda ise gl.thyroidea, larynx ve pahrynx bulunur. A.carotis communis’in lateralinde v.jugularis interna, ikisi arasında ve arka tarafta oluşan olukta da n.vagus bulunur. Bu üç yapı boynun derin fasiasından (fascia cervicalis profunda) ayrılan ve vagina carotica denilen bir kılıfla sarılmıştır. Bu kılıf içindeki üç yapı da ayrı kompartımanlar içinde bulunur. Bu yapıların tümüne birden boynun damar sinir paketi denilir. 41.Midenin hangi arteri özefagus arterleri ile anastomoz yapar? a) A. gastrica dextra b) A. gastrica sinistra c) A. gastrica breves d) A. gastroepipiloika dextra e) A. gastroepipiloika sinistra Cevap B (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.69) A.gastrica sinistra, genellikle truncus coeliacus’un ortalarından ilk dal olarak çıkar. Fakat %25 oranında da diğer iki arterle birlikte çıkabilir. A.gastrica dextra’dan daha kalındır (4/5 mm). Bursa omentalis’in arka duvarını örten parietal peritoneum’un arkasında ve plica gastropancreatica içinde bulunur. Hafif bir kıvrım yaparak öne, yukarı ve sol tarafa doğru uzanır. Üzerini örten peritoneum’da bir kabartı (plica gastropancreatica sinistra) yaparak ostium cardiacum’a gelir. Burada v.coronaria ile birlikte curvatura gastrica minor’un iki yaprağı arasında uzanır. A.gastrica sinistra, cardia’ya geldiğinde rr.oesophageales denilen birkaç dal verir. Bu dallar özofagus üzerinde yukarı doğru uzanarak hiatus aorticus’tan göğüs aortundan ayrılan rr.oesophageales ile anastomoz yapar. Bir kısım dalları da, midenin cardia bölümünü besler. Bu dallar da a.lienalis’in dalları ile anastomoz yapar. A.gastrica sinistra curvatura gastrica minor’da seyrederken midenin ön ve arka yüzlerine dallar gönderir. Bu arterin çıkış yeri çok varyasyon gösterir. 42.Pankreas aşağıdaki damarlardan hangisi ile komşuluk yapmaz? a) A.lienalis b) A.mesenterika superior c) A.gastroduodenalis d) A.hepatika propria e) V. portae Cevap D (Çimen, Anatomi, 2.baskı, 1991, s.201, 333334; Wiliams, Warwick, Gray's Anatomy, 37.baskı, 1992, s.768) A. lienalis korpus pankreatikus'un margo superior'u; a.mesenterika superior, korpus pankreatikus'un marMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
ANATOMĐ
go inf.'u; a.gastroduodenalis, kaput panckreatikus'la; v.portae, kaput pankreatikus'la komşuluk yapar. A. hepatika propria, a.hepatika kommunis'in pars superior duodeni'yi geçmesinden sonra foramen epiploikum önünde porta hepatis'e yükselir. Pancreas'la komşuluğu yoktur. 43.Aşağıdaki yapılardan hangisi endokrin salgı yapmaz? a) GIandula paratiroidea b) GIandula parotidea c) Pankreas d) Ovarium e) Hepsi Cevap B (Snell, 3.baskı, s.249, 757, 760) Glandula parotidea ekzokrin salgı yapar ve salgısını üst ikinci molar diş hizasında vestibulum oris'e boşaltır. 44.Aşağıdaki oluşumlardan hangisi plika umbilikalis lateralis'te yer alır? a) Urakus'un artığı b) A. umbilikalis'in artığı c) A. epigastrika inferior d) A. sakralis mediana e) Lig. falsiforme hepatis Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi, s.351) Karın ön duvarı ile peritoneum arasında bir kısım damar ve embriyolojik artıklar bulunur. Bu yapılar pariyetal peritonda bir takım plikalar oluşturur. Plika umbilikalis lateralis'i arteria ve vena epigastrika inferior oluşturur. 45.Erişkin skrotumunda bulunan karın boşluğu kalıntısı aşağıdakilerden hangisidir? a) Duktus deferens b) Spermatik kord c) Tunika vaginalis d) Gubernakulum e) Epididimis Cevap C (April, 21.bölüm, IV 3d)
Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.303) Özofagus mukozasından başlayan lenf damarları alt tiroidal lenf nodüllerine drene olmazlar. Üst 1/3'ü, nodi lenfatisi servikalis profundi'ye; orta kısım, nodi lymphatici mediastinalis superior ve posterior'a alt 1/3'ü nodi lenfatisi gastrika sinistra'ya açılırlar. 47.Hangi seçenek sağ böbreğin alt ucu ile yakın komşuluk gösteren yapıyı belirtmektedir? a) Fleksura koli dekstra ve jejunum b) Sağ suprarenal bez c) Karaciğer d) Duodenum'un 2.parçası e) Vena kava inferior Cevap A (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.392) Sağ böbrek sola göre biraz daha alt seviyededir ve fleksura koli dekstra ve jejunum ile yakın komşuluk gösterir. 48.Hangi seçenek vestibulum vagina'ya açılan oluşumlardan değildir? a) Üretra b) Glandula paraürethralis c) Bartholine bezleri d) Glandula vestibularis minor e) Kovper bezleri (GIandula bulboürethralis) Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1995, s.425) Kovper bezleri, labium minus'lar arasındaki aralık olan vestibulum vagina'ya açılmazlar. Çünkü erkek genital bölgesinde bulunan bezlerdendirler. Bulbus penis yakınındadırlar. M. sfinkter uretra'nın transvers lifleri tarafından sarılmışlardır. 49.Aşağıdaki organlardan hangisi retroperitoneal bir organ değildir? a) Böbrek b) Pankreas c) Dalak d) Aorta abdominalis e) Glandula suprarenalis
Tunika vaginalis karın boşluğundan skrotuma uzanan prosessus vaginalis'in bir kalıntısıdır. Gubernakulum, testis'in alt kısmı ile skrotum arasındaki yoğunlaşmış bağ dokusudur ve testislerin aşağı inişinde rol oynarlar. Testis aşağı skrotum'a inerken spermatik kord'u oluşturacak karın duvarı yapılarını beraberinde sürükler.
Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.350-351)
46.Hangi seçenek özofagus'un lenfatik drenajının olmadığı lenf nodüllerini göstermektedir?
50.Skrotum'un hangi tabakası iskelet kasından yapılmıştır?
a) Üst gastrik b) Derin servikal c) Alt tiroid d) Paratrakeal e) Arka mediastinal lenf nodülleri MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
Böbrek, pankreas, aorta abdominalis ve glandula suprarenalis karın arka duvarına bağ dokusu ile bağlıdır. Bazılarının yanlızca ön yüzlerinin bir bölümü peritonludur. Bu nedenle retroperitonal organlardır. Dalak ise intraperitoneal'dir, ve yüzleri, hilum dışında peritonla sarılıdır.
a) Fasiya spermatika eksterna b) Fasiya spermatika interna c) Fasiya kremasterika d) Tunika dartos e) Periorsiyum 7
ANATOMĐ
Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.415-416) a, b şıklarındaki tabakalar bağ dokudan; d şıkkındaki tabaka, düz kas dokusundan; e şıkkındaki tabaka, periton uzantısı olan seröz zar tarafından oluşturulmuştur. Fasiya kremasterika'yı meydana getiren muskulus kremaster, çizgili bir kastır. 51.Hangisi omentum minus yaprakları arasında yer almaz? a) V.kava inferior b) V. portae hepatis c) Duktus koledokus d) A. hepatika propria e) Lenf nodülleri Cevap A (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı, s.528-529) Omentum minus, porta hepatis ile midenin küçük kurvaturu ve duedonum'un başlangıcı arasında uzanan 2 yaprak peritondan oluşur. Bu periton yaprakları arasında lenf nodları, v.porta, duktus koledokus ve a.hepatika propria yer alır. 52.V. portae hepatis aşağıdaki yapıların hangisinin içinde seyrederek portae hepatis'e ulaşır? a) Omentum minus b) Lig. koronaryum hepatis c) Lig. hepatorenale d) Lig. triangulare dekstrum e) Lig. triangulare sinistrum Cevap A (Gray's Anatomy, s.1603) Portal ven ve arter omentum minus'un iki yaprağı arasında portae hepatis'e girer. 53.Hiatus özofagus'tan geçmeyen hangisidir? a) Sağ nervus vagus b) Sol nervus vagus c) A. gastrika sin. d) V. gastrika sin. e) Duktus torasikus Cevap E (Gray's Anatomy, s.816) Duktus torasikus, hiatus aortikus'tan geçer. 54.Duktus koledokus, duodenum'un hangi kısmına açılır? a) Pars horizontalis duodeni b) Pars superior duodeni c) Pars asendens duodeni d) Pars inferior duodeni e) Pars desendens duodeni Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.308) Duktus koledokus, papilla duodeni major'a açılır. Bu oluşum da duodenum'un pars desendens'inde yer alır. 55.Sağ böbreğin ön yüz komşuluğunda aşağıdaki organların hangisiyle arasında periton yer alır? a) Fleksura koli dekstra 8
b) Karaciğer c) Glandula suprarenalis dekstra d) Duodenum'un inen parçası e) Kolon asendens Cevap B (Clinical Anatomy for Medical Students, 4.baskı, 1992, s.260, Fig. 5.43; Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.393) Sağ böbreğin ön yüzünün yukarıda kalan küçük bir sahası sağ böbreküstü bezi ile, bunun aşağısında kalan geniş saha karaciğerin sağ lobu ile, alt uçdaki küçük bir saha flexura coli dextra ile ve iç kenarına yakın şerit şeklindeki dar bir saha da duodenum’un ikinci bölümü ile komşuluk yapar. Genellikle alt ucun medial bölümü, ince bağırsak kıvrımlarıyla komşuluk yapar. Sadece karaciğer ve ince bağırsaklar ile sağ böbrek arasında peritoneum bulunur. Diğer komşuları ile aralarında peritoneum bulunmaz, dolayısıyla bunlar fascia renalis’e yapışık durumdadırlar. 56.Aşağıdakilerden hangisi sağ akciğere ait pulmoner segmentlerden değildir? a) Orta lob lateral segment b) Orta lob medial segment c) Üst lob apikal segment d) Üst lob posterior segment e) Lingular segment Cevap E (Snell, 4.baskı, s.98; Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.382) Akciğer segmentleri; Sağ akciğer (pulmo dexter) lobus superior 1. Segmentum apicale [SI] 2. Segmentum posterius [SII] 3. Segmentum anterius [SIII] lobus medius 4. Segmentum laterale [SIV] 5. Segmentum mediale [SV] lobus inferior 6. Segmentum superius [SVI] 7. Segmentum basale mediale; Segmentum cardiacum [SVII] 8. Segmentum basale anterius [SVIII] 9. Segmentum basale laterale [SIX] 10. Segmentum basale posterius [SX] Sol akciğer (pulmo sinister) lobus superior 1+2. Segmentum apicoposterius [SI+II] 3. Segmentum anterius [SIII] 4. Segmentum lingulare superius [SIV] 5. Segmentum lingulare inferius [SV] lobus inferior 6. Segmentum superius [SVII] MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
ANATOMĐ
7. Segmentum basale mediale; Segmentum cardiacum [SVIII] 8. Segmentum basale anterius [SIX] 9. Segmentum basale laterale [SIX] 10. Segmentum basale posterius [SX] 57.Arteria mezenterika inferior tarafından kanlanmayan organ hangisidir? a) Çekum b) Anal kanal 1/2 üst bölümü c) Đnen kolon d) Sigmoid kolon e) Rektum Cevap A (Clinical Anatomy for Medical Students, 4.baskı, 1992, s.241-242; Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.76) A.mesenterica inferior, colon transversum’un sol 1/3’ü, colon descendens, colon sigmoideum ve rectum’un da büyük kısmını besler. A.mesenterica superior’dan daha ince olan bu arter aorta’dan, terminal dallarına ayrıldığı yerin 3-4 cm yukarısından çıkar. Arterin son bölümü a.rectalis superior adını alır. Rectum’un üst bölümünü besleyen bu arter, küçük pelvisde mesocolon sigmoideum içinde uzanır. Dalları; 1. A.colica sinistra 2. Aa.sigmoideae 3. A.rectalis superior 58.Penis ile ilgili hangi tanımlama yanlıştır? a) Buck (derin fasiya) fasiyası ligamentum suspensorium penis'i yapar. b) Krus penis'i korpora kavernosa penis yapar. c) Krus'lar m.bulbospongiosus tarafından sarılmıştır. d) Korpus spongiosum penis, korpora kavernosa penis arasındaki olukta yerleşmiştir. e) Penis arterleri a.pudenta interna'dan gelir. Cevap C (Kaplan, Arıncı, Anatomi, 1.cilt) Derin fasya lig. suspensorium penis'i yapar. Crus penis'i korpora kavernosa penis yapar. 59.Hangisi mediastinum medius'ta bulunmaz? a) Kalp ve perikardiyum b) V. kava süperior'un üst yarısı c) Bifurkasyon trakea d) Trunkus pulmonalis e) Nn. frenikus Cevap B (Arıncı, 1995) Mediastinum iki plevra kesesi arasında bulunan bir boşluktur. Mediastinum süperior ve inferior olmak üzere iki ana bölüme ayrılır. Madiastinum inferius da kendi arasında anterior, medius ve posterior diye üç kısma ayrılır. Mediastinum medius'ta v.kava süperior'un alt yarısı bulunur.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
60.Sol böbrek ile ön komşuluğu olmayan hangisidir? a) Periton aracılığıyla dalak b) Sol glandula suprarenalis c) Duodenum d) Periton aracılığıyla ince bağırsak e) Kolon Cevap C (Arıncı, Uygulamalı anatomi, Türkçe 1.baskı, 1993) Sol böbrek ön yüz komşulukları: Glandula suprarenalis, dalak, pankreas, mide, fleksura coli sinistra ve jejunum. 61.Kalp nerede bulunur? a) Orta mediastinum b) Arka mediastinum c) Üst mediastinum d) Alt mediastinum e) Tracheanın arkasında Cevap A (Arıncı, Anatomi, 1.cilt, s.392) Mediastinum anterius, pericardium ile corpus sterni arasında bulunan dar bir aralıktır. Her iki tarafın pleurası sternum’un 2-3. segmentleri arasında birbirine çok yakın bulunurlar. Bu nedenle, bu aralık burada çok dardır. Burada gevşek bağ dokusu, ligg.sternopericardiaca, birkaç lenf nodülü ve a.thoracica interna’nın mediastinal dalları, bazen de thymus veya artıkları bulunur. Mediastinum medius, mediastinum inferius’un en geniş bölümüdür. Buarada kalp, pericardium, aorta ascendens, v.cava superior’un alt yarısı, v.azygos’un son bölümü, bifurcatio tracheae, bronchus principalis dexter, bronchus principalis sinister, truncus pulmonalis, bunun dalları olan a.pulmonalis dextra ve sinistra, v.pulmonalis dextra ve sinistra, n.phrenicus, plexus cardiacus’un derin bölümü ve nodi lymphatici tracheobronchiales bulunur. Mediastinum posterius, önden bifurcatio tracheae, pulmonal damarlar, pericardium ve diafragmanın üst yüzünün arka kısmı, arkadan 5.-12. göğüs omurları, yanlardan da pleura mediastinalis tarafından sınırlanmıştır. Burada pars thoracica aortae, v.azygos, v.hemiazygos, n.vagus, n.splanchnicus’lar, oesophagus, ductus thoracicus ve nodi lymphatici mediastinales posteriores bulunur. 62.Clivus çukuru nerede bulunur? a) Os oksipitale pars lateralis b) Os temporale pars petrose c) Os oksipitale pars basilaris d) Os serenoidale fasies cere e) Os serenoidale fasies temporalis Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi, s.1-43) Clivus çukuru beyinin medulla oblangatası'nın oturduğu yerdir ve os oksipitale'nin pars basilaris'inde bulunur. 9
ANATOMĐ
63.A. meningea media hangi delikten kafa içine girer? a) For. ovale b) For. laserum c) For. rotundum d) For. spinosum e) For. magnum Cevap D (Gray's Anatomy, s.1519) A.meningea media, os sfenoidale'deki for. spinosumdan kafa içine girer. 64.Korda timpani hangisinden geçer? a) Fissura petrotimpanika, b) Fissura petroskuamosa, c) Fissura timpanomastoidea, d) Fissura timpanoskuamosa, e) Fissura oblikua. Cevap A (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.187) Korda timpani, fissura pterotympani kadar (Glaser yarığı) geçerek, n.lingualise katılır. 65.Stenon kanalı (duktus parotideus) ağız boşluğuna hangi hizada açılır? a) 1. üst premolar diş hizasında, b) 2. üst premolar diş hizasında, c) 1. alt insiziv diş hizasında, d) 1. üst molar diş hizasında, e) 2. üst molar diş hizasında, Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.294) Stenon kanalı (ductus parotideus), yaklaşık 7 cm uzunluğundadır. Bezin ön kısmından başlar, m.masseterin dış yüzünden geçerek ön kenarına gelir. Burada içe doğru kıvrılarak önce korpus adipusum buccae’yi, daha sonra da m.buccinatoru deler. M.buccinator ve ağız mukozası arasında oblik olarak bir miktar öne doğru seyreder, üst ikinci molar diş hizasında yanak mukozasını delerek küçük bir delikle vestibulum orise açılır. 66.Meatus nasi inferior'a aşağıdakilerden hangisi açılır? a) Sinus maksillaris b) Sinus sfenoidalis c) Sinus frontalis d) Duktus nasolakrimalis e) Sellulae etmoidales anterior Cevap D (Kuran, Sistematik Anatomi, s.42; Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.361) Concha nasalis inferior, konkaların en büyük olanıdır. Ön tarafta vestibulum nasi’nin arka sınırından başlar, arkada choanae’nin 1 cm kadar ön tarafında sonlanır. Serbest alt kenarı, alt duvara çok yakın olarak bulunur ve çocuklarda hemen hemen değecek pozisyondadır. Konkav dış yüzü ile dış duvar arasında kalan geçite meatus nasi inferior denilir. Burun deliklerinden 2.53.5 cm arkada ve dış duvarda ductus nasolacrimalis’in açıldığı dar bir delik bulunur. 10
67.Kolumna vertebralis'te hangi omurların sayısı sabittir? a) Servikal b) Torakal c) Lumbal d) Sakral e) Koksigeal Cevap A (Moore, Clinically Oriented Anatomy, 30.baskı, 1992, s.326) Her insanda 33 omur olmayabilir. Ancak servikal omurların sayısı sabittir. Hatta zürafanın bile sadece 7 servikal omuru vardır. Ancak normal insanlarda torasik, lumbal ve sakral omurların sayısında %5 oranında varyasyonlar saptanmıştır. Sayısal farklılıklar bir bölgede artma veya azalma şeklinde de görülebilir. Bu farklılıklar kompanze edilebilir ve edilmeyebilir. Omurların sayısal varyasyonları klinik olarak önemli olabilir. Ancak çoğu disseksiyon, otopsi veya röntgen filmlerinde tesadüfen ortaya çıkar. 68.Sinus maksillaris'in açıldığı yeri işaretleyiniz? a) Meatus nasi süperior b) Kavum oris c) Meatus nasi inferior d) Meatus nasi medius e) Duktus nasolakrimalis Cevap D (Arıncı, Anatomi, 1.cilt, 1995) Paranasal sinuslardan en büyüğü olan sinüs maksillaris çift olarak bulunur. Ostium sinus maxillaris cavitus nasi'deki meatus nasi medius'a açılır. 69.Ductus endolymphaticus hangi kanaldan geçer? a) Canalis musculo tubarius b) Apertura externa canaliculi cochleae c) Canaliculi mastoidei d) Apertura externa aquaductus vestibuli e) Fissura petrotympanica Cevap D (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.50) Porus acusticus internus’un hemen arkasında bulunan çukurluğa fossa subarcuata denilir. Burada kör bir kanal bulunur. Bunun da arka ve aşağısında tırnağın hamurda bıraktığı iz gibi bir açıklık bulunur. Apertura externa aqueductus vestibula denilen bu açıklık, içeride aqueductus vestibuli denilen kanalla devam ederek iç kulağa bağlanır ve içinden endolimfa geçer. 70.Art. atlanto-aksialis mediana'nın ligamentlerinden olmayan hangisidir? a) Lig. alaria b) Membrana tektorisa c) Lig. apisis dentis d) Lig. supraspinale e) Fasikulis longitudinales MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
ANATOMĐ
Cevap D (Arıncı, Elhan, Anatomi 1, s.105-109)
Cevap A (Snell, Clinical Anatomy, 3.baskı, s.402)
Lig supraspinale 7. boyun omurundan sakrum'a kadar prosesus spinozumların uçlarını birbirine bağlayan kuvvetli fibröz bağdır.
Direkt ve indirekt (konsensual) ışık refleksleri için afferent yolu, n.optikus; efferent yolu, n. okulomotorius oluşturur.
71.Artikulasyo koksa ile ilgili yanlış ifadeyi işaret leyiniz.
75.Aşağıdaki korteks bölümlerinden hangisi "primer sensitif saha" olarak bilinmektedir?
a) Sferoid tipi eklemdir. b) Horizontal eksende fleksion ve ekstansion yapar. c) Sagittal eksende abduksiyon ve adduksiyon yapar. d) Transvers eksende rotasyon hareketi yapar. e) Sirkumdiksionda tepesi kaput femoris olan bir koni çizer. Cevap D (Dere, Anatomi ders kitabı, 3.baskı, 1994) Transvers eksende fleksiyon ve ekstensiyon hareketi yapar. 72.Bazal ganglionlardan olmayan oluşum hangisidir? a) Nukleus caudatus b) Nukleus ruber c) Globus pallidus d) Klaustrum e) Korpus amigdaloideum Cevap B (Gray, Hanry, Gray's Anatomy, 29.baksı, 1973) Bazal ganglionlar nukleus caudatus, putamen, globus pallidus, klaustrum, korpus amigdaloideum'dur. Nukleus ruber mesensefalon'da bulunur. 73.Medulla spinalis'te yer alan uzun yollardan, medulla spinalis boyunca çapraz yapmayan yol aşağıdakilerden hangisidir? a) Traktus kortikospinalis lateralis b) Traktus kortikospinalis anterior c) Traktus spinotalamikus lateralis d) Traktus spinotalamikus anterior e) Traktus spinoserebellaris anterior Cevap A (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.295-305) b, c, d ve e şıklarındaki uzun yolların hepsi medulla spinalis'te orta çizgiyi geçerek karşı tarafta yer alan, yani çaprazlaşan yollardır. "a" şıkkındaki yol bulbusta çapraz yapmakta, medulla spinalis'te çapraz yapmadan yol almaktadır. 74.Direkt ve indirekt ışık refleksleri için hangi kafa çiftlerinin sağlam olması gerekir? a) N. optikus - n.okulomotorius b) N. optikus - trohlearis c) N. optikus - n. abdusens d) N. optikus - n. trigeminus e) N. trigeminus - n. fasialis MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
a) Girus presentralis b) Girus postsentralis c) Girus frontalis inferior d) Girus transversus e) Girus singuli Cevap B (Gray's Anatomy, s.1155) Primer sensitif saha (primer somestetik saha), hemisferlerin dış yüzünde gyrus postsentralisde ve iç yüzünde de lobulus parasentralisin arka bölümünde bulunur. Sekonder sensitif saha ise, gyrus postsentralisin alt ucu ile sulcus lateralisin arkada oluşturduğu açı içinde bulunur. 76.Aşağıdaki göz kaslarından hangisi n.trohlearis tarafından innerve olur? a) M. rektus lateralis b) M. rektus medialis c) M. oblikus superior d) M. oblikus inferior e) M. levator palpebrae superioris Cevap C (Gray's Anatomy, s.173,1355) N.trochlearis, sadece m.opligus superioru innerve eden somatomotor bir sinirdir. Kafa çiftlerinin en incesi olup, beyni arka yüzünden colliculus inferiorlarla velum medullare superius arasından terkeder. Beyin sapının arka (veya üst) kısmından çıkan tek sinirdir. 77.Glandula parotis'e postganglioner parasempatik lifler hangisi vasıtasıyla ulaştırılır? a) N. zigomatiko temporalis b) N. aurikulotemporalis c) N. zigomatikus d) N. lakrimalis e) Nn. siliyaris brevis Cevap B (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.295) N. zigomatikotemporalis, n.zigomatikus ve n. lakrimalis, glandula lakrimalis'e nn. siliaris brevis ise m.siliyaris ve m.sfinkter pupilla'ya postgagnlioner parasempatik lifler götürür. 78.Aşağıdaki yollardan hangisi ağrı-ısı duyusu taşır? a) Traktus spinotalamikus anterior b) Traktus spinoserebellaris posterior c) Traktus spinotektalis d) Traktus spinoserebellaris anterior e) Traktus spinotalamikus lateralis 11
ANATOMĐ
Cevap E (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.299) Tr. spinotalamikus anterior, hafif dokunma ve basınç; tr. spinoserebellaris posterior, şuursuz propriosepsiyon, tr.spinotektalis, vizüel reflekslerle ilgili; Tr. spinoserebellaris anterior ise şuurlu proprioseptif ve eksteroseptif duyuları iletir. 79.Serebellum'un kısımlarından hangisi arşiserebellum'a dahildir? a) Piramis b) Uvula c) Lingula d) Folium e) Tuber Cevap C (Arıncı, Elhan, Anatomi, 1.cilt, 1995, s.348) Piramis ve uvula, paleoserebelluma; folium ve tuber ise neoserebelluma dahildir. 80.Primer motor merkezinin corteks'teki yeri hangisidir? a) Girus postsentralis b) Girus angularis c) Girus temporalis superior d) Girus presentralis e) Sulkus kalkarinus Cevap D (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.393) Girus postcentralis, primer duyu merkezi; Girus temporalis superior, primer işitme merkezi; Sulkus kalkarinus, primer görme merkezidir. 81.Aşağıdaki yollardan hangisi pedinkulus serebellaris medius'tan geçer? a) Spinoserebellaris anterior b) Retikuloserebellar c) Olivoserebellar d) Serebellovestibular e) Kortikoponto-serebellar Cevap E (Gray's Anatomy, 36.baskı, 1980, s.917; Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.352) Üst beyincik sapının en kalını olup, afferent liflerden oluşur. Bu lifler pons çekirdeklerindeki (nuclei pontis) sinir hücrelerinin aksonları olup, hemen hemen hepsi çapraz yaparak karşı tarafın beyincik korteksinde sonlanır (tr.pontocerebellaris veya tr.corticopontocerebellaris’in 2.nöronu). Beyin korteksini beyincik korteksine bağlayan ve tr.corticopontocerebellaris denilen bu yol, özellikle kasların sinerjik hareketleri bakımından önemlidir. 82.Hangisi serebellum'a ait çekirdeklerdir? a) Nukleus okulomotoriyus b) Nukleus interpedinkularis c) Nukleus ruber d) Nukleus globosus e) Nukleus kaudatus 12
Cevap D (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, 1995) Nukleik serebelli orta hattın her iki yanında, her taraftan beyaz cevherle sarılmıştır. Bunlar nukleus dentatus, nukleus emboliformis, nukieus globosus ve nukleus fastigi'dir. 83.Plexus lumbalis'ten çıkan dallar yazılmıştır. Yanlışını işaretleyiniz. a) N. iliohypogastricus b) N. subcostalis c) N. ilioinguinalis d) N. genitofemoralis e) N. cutaneus femoris lateralis Cevap B (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.225) Plexus lumbalis, ilk 3 lumbal sinirin tümü ve 4.lumbal sinirin büyük kısmı ile çoğunlukla 12.torakal sinirin küçük bir bölümünün ön dallarından oluşur. Karın arka duvarında bel omurlarının transvers çıkıntılarının önünde ve m.psoas major’un derininde veya içinde bulunur. Plexus lumbalis’in dalları: 1. N.iliohypogastricus [L1 (T12)] 2. N.ilioinguinalis [L1] 3. N.genitofemoralis [L1,2] 4. N.cutaneus femoris lateralis [L2,3] 5. N.obturatorius [L2,3,4] 6. N.obturatorius accessorius [L3,4] 7. N.femoralis [L2,3,4] Yukarıdaki sinirlerden ilk üçü karın duvarının alt kısmını, son dördü ise uyluğun ön tarafı ile bacağın iç yüzünü innerve eder. 84.Hangisi hipotalamusa ait bir oluşum değildir? a) Chiasma opticum b) Tuber cinereum c) Nucleus paraventricularis d) Corpus pineale e) Nuclei tuberales Cevap D (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.368) Corpus pineale (epiphysis cerebri de denilen bu yapı) 5x8 mm boyutlarında, küçük, koni şeklinde bir bezdir. Colliculus superior’lar, pulvinar ve splenium corporis callosi arasında bulunan corpus pinale, bir sap aracılığı ile diencephalon’a tutunur. 3.ventrikül bu sap içerisine doğru biraz girerek recessus pinealis’i oluşturur. Sapın recessus pinealis’in üzerinde kalan bölümü, commissura habenulorum [habenularis] ile birleşir. Stria medullaris thalamica ile gelen liflerin bir bölümü buradan karşı taraf nuc.habenulae’sine geçer. Sapın alt duvarı ise commissura epithalamica [posterior]’a tutunur. Corpus pineale ve sapını, 3.ventrikülü döşeyen epandim hücrelerinden gelişen bir çıkıntı oluşturur. Bu nedenle burada sinir hücresi bulunmaz. Retina’dan ışık duyusu impulsları getiren lifler, muhtemelen hypothalamus’un nuc.suprachiasmaticus’una gelir. Sonra mesenMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
ANATOMĐ
cephalon’daki formatio reticularis’e geçer. Buradan da tr.reticulospinalis’in lifleri ile birlikte medulla spinalis’e gelir ve simpatik sistemin üst segmentlerini uyarır. Bu simpatik uyarı, preganglionik liflerle ggl. cervicale superius’a geçer. Buradan da nervi conarii aracılığı ile corpus pineale’ye gelir. 85.Oliva denilen oluşumu yapar. Doğrusunu işaretleyiniz. a) Nucleus olivaris metencephali b) Nucleus olivaris accessorius medialis c) Nucleus olivaris accessorius dorsalis d) Nucleus olivaris inferior e) Nucleus arcuatus ve piramidal yollar Cevap D (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.342) Nuclei olivares inferiores kompleksi, Nuc.olivaris inferior (nuc.olivaris principalis), nuc. olivaris accessorius medialis ve nuc.olivaris accessorius posterior olmak üzere sağlı sollu üç çift çekirdekten oluşur. Bunların en büyüğü nuc.olivaris principalis olup (inferior), bulbus’un ön-dış tarafında görülen ve oliva denilen kabartıyı oluşturur. Kesitte, açıklığı içe ve biraz da arkaya bakan kıvrıntılı bir U harfi şeklindedir (Lamella anterior, posterior ve lateralis olmak üzere üç lamellidir). Nuc.olivaris inferior’dan çıkan lifler, mediale doğru uzanarak orta hattı çaprazlar ve karşı tarafın pedunculus cerebellaris inferior’undan beyinciğe ulaşır (tr.olivocerebellaris). Bu çekirdeğe afferentleri medulla spinalis (tr.spino-olivaris), cerebellum ve beyin korteksinden gelir. Nuc.olivaris inferior’lar, istemli hareketlerimizle ilgilidir. 86.Hypothalamusta parasempatik aktiviteyi yöneten merkez, doğrusunu işaretleyiniz. a) Hipotalamusun ön kısmında b) Hipotalamusun arka kısmında c) Corpus mamillare'de d) Nucleus preopticus'ta e) Nucleus supraopticus'ta bulunur. Cevap A (Arıncı, Anatomi, 2.cilt, s.378) Hipotalamus otonom sinir sistemi ile endokrin sistemi entegre ederek vücuttaki isteğimiz dışınca cereyan eden olayların dengeli bir şekilde oluşmasını sağlar ve organlarımızın düzenli şekilde çalışmalarını kontrol eder. Aslında hipotalamus, beyin sapı ve medulla spinalis’deki otonom sisteme ait daha aşağı merkezleri kontrol eden bir yüksek merkezdir. Hayvan deneylerinden elde edilen sonuçlara göre, hipotalamus’un ön bülümü ve preoptik saha, parasimpatik sistemle ilgilidir ve uyarıldığında kan basıncı düşer, kalp atışı yavaşlar, mesane kasılarak miksiyon olur, sindirim sisteminin hareketi ve bezlerin salgısı artar ve pupilla daralır. Buna karşılık hipotalamus’un arka ve dış kısımlarında bulunan çekirdekler, simpatik sinir sistemini aktive eder. Bu bölgenin uyarılması sonucunda süratle kan basıncı yükselir, kalp atışı hızlanır, sindirim sisteminin hareketi ile bezlerin salgısı azalır ve pupilla genişler. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
87.Parasempatik bir gangliyon olan gang. pterygopalatinum'a parasempatik lifler hangi cranial sinir içinde ulaşır? a) III. cranial sinir b) V. cranial sinir c) IX. cranial sinir d) VII. cranial sinir e) XII. cranial sinir Cevap D (Snell, Klinik Anatomi, 5.baskı, 1.Türkçe bası, 1998, s.734; Arıncı, Anatomi, Cilt 2, s.178) Ggl. pterygopalatinum, fossa pterygopalatina’nın derininde bulunan parasimpatik bir gangliondur. Buraya üç kök şeklinde parasimpatik, simpatik ve sensitif lifler gelir. Bunlardan sadece parasimpatik lifler burada nöron değiştirir, diğer ikisi ise transit geçer. Bu kökler: a) Radix parasympathica: Ggl. pterygopalatinum’a arka tarafından girer. N. canalis pterygoidei aracılığı ile n. petrosus major’dan (n. facialis’in dalı) preganglionik parasimpatik lif getirir. Bu lifler burada nöron değiştirir. b) Radix sympathica: Ggl. pterygopalatinum’a ggl. cervicale superius’dan postganglionik simpatik lifler (n. petrosus profundus) getirir. Bu lifler de, parasimpatik liflerle (radix parasympathica) birlite gelir. Bu liflerin ganglionla fonksiyonel bir ilişkisi yoktur ve buradan kesilmeksizin geçerler. c) Radix sensoria: Ggl. pterygopalatinum’a iki dal şeklinde yukarı kısmından girer ve n. maxillaris’den sensitif lifler getirir. Bunun da simpatikler gibi ganglionla hiçbir fonksiyonel ilişkisi yoktur ve buradan kesilmeksizin geçer. 88.Promontorium neresidir? a) Đç kulaktaki basis kohlea'nın orta kulak boşluğuna doğru yapmış olduğu çıkıntıdır. b) Kanalis semisirkularis lateralis'in aditus ad antrum'un iç duvarında yapmış olduğu çıkıntıdır. c) Farinks'in iç duvarında kıkırdak yapının ostium pharygeum tuba auditiva çevresinde yapmış olduğu kabartıdır. d) Kanalis semisirkularis anterior'un piramis'in ön yüzünde oluşturduğu kabartıdır. e) N. fasialis'in geçtiği kanalın kavum timpani'nin arka duvarında oluşturduğu kabartıdır. Cevap A (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.466-489) Đç kulağın (Auris interna) kısımlarından olan kohlea'nın tabanı basis kohlea'dır. Bu bölümün orta kulağın iç duvarına (Paries labrintikus'a) doğru yaptığı kabartıya bu isim verilir. 89.Aşağıdaki oluşumlardan hangisi orta kulakta (auris media) yer alır? a) Antrum mastoideum b) Krista ampullaris c) Scala timpani d) Tragus e) Organom spirale 13
ANATOMĐ
Cevap A (Arıncı, Elhan, Anatomi, 2.cilt, 1995, s.469479) b, c ve e şıklarındaki oluşumlar iç kulağa, -d şıkkındaki oluşum, dış kulağa aittir. Antrum mastoideum, orta kulağın önemli bir bölümüdür. 90.Orta kulak boşluğunun farinks'e bağlayan oluşum aşağıdakilerden hangisidir? a) Spatium retrofaringeum b) Đsthmus faringis c) Tubae auditiva d) Torus tubarius e) Plika salpingofaringea
14
Cevap C (Gray's Anatomy, s.1374) Tubae auditiva timpanik kaviteyi, farinks'e bağlayan bir kanaldır. 91.Aşağıdaki yapılardan hangisi iç kulağın bir bölümü değildir? a) Utrikulus b) Sakkulus c) Promontorium d) Kohlea e) Duktuli semicirkulares Cevap C (Gray's Anatomy, s.1377) Promontorium orta kulak bölümlerinden biridir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA 1. Vücuda alınan yabancı maddelerin (ksenobiyotikler) ilk aşamada girdikleri kimyasal reaksiyon (faz I reaksiyonu) aşağıdakilerden hangisidir? a) Glukoronidasyon b) Metilasyon c) Hidroksilasyon d) Glutatyon ile konjugasyon e) Asetilasyon Cevap C (Murray, Mayes, Granner, Rodwel, Metabolism of Xenobiotics, Harper's Biochemistry, Lange Medical Publications Lebanon, s.64-648, 1991) Yabancı maddelerin en çok uğradıkları faz I reaksiyonu hidroksilasyondur. 2. Peptit bağı için hangisi doğrudur? a) Kısmi bir çift bağ karakterine sahiptir. b) Fizyolojik pH'da iyonizedirler. c) Organik solvent ve yüksek konsantrasyondaki üre gibi proteinleri denatüre eden ajanlar tarafından parçalanırlar. d) Kuvvetli asitlerde ısıtmaya stabildirler. e) En çok olarak konfigürasyonda oluşurlar. Cevap A (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Peptit bağı kısmi bir çift bağ özelliğine sahiptir. Birbirinden farklı olan amino ve karboksil gruplarından oluşan peptit bağının bileşenleri proton almaz veya vermezler. Peptit bağları organik çözücü veya üre ile parçalanmazlar. Fakat kuvvetli asitlere karşı labildirler. Genellikle trans konfigürasyondadırlar. 3. Mitokondriyal membran hangisi için bir taşıyıcı içerir? a) NADH b) Asetil CoA c) GTP d) ATP e) NADPH Cevap A (Harper's Biochemistry s.112-123) NADH nın indirgenmiş şekli ve Asetil CoA nın Asetil kısmı geçer fakat NADH ve Asetil CoA geçmez. Sadece ADP ve ATP geçer. 4. Aşağıdakilerden hangisi Protein saflaştırılması yöntemi değildir? a) Dializ ve ultrafiltrasyon b) Jel filtrasyonu c) Eletroforez MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
d) Đyon-Exchange Kromatografisi e) Disiklohekzil karbomit yöntemi Cevap E (Gözükara, Biyokimya, s.109) Disiklohekzil karbomit yöntemi protein saflaştırma yöntemi değildir. Diğer dört şık protein saflaştırma yöntemidir. 5. Aşağıdakilerden hangisi plazma membranından Na+'a bağımlı glukoz transportunu inhibisyona uğratır? a) Ouabain b) Sodyum azid c) Dikumarol d) Fillokinon e) Tiamin Cevap A (Chlapowski s.168; Lehninger et al., s.289; Stryer, s.953-5) Dijital glikoziderinden ouabain, hücre membranından Na+ rejeksiyonunu sağlayan S-ATPazı (Na+-K+ATPaz) inhibisyona uğratır. 6. Klirens testlerinde hangisi kullanılmaz? a) Krom işaretli EDTA b) Ürik asit c) Üre d) Đnülin e) Kreatinin Cevap B (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, 5.baskı, s.127) Đdeal GFR değerlendirilmesi için kullanılacak maddelerin böbrekten hem sekrete hem de reabsorbe edilmeden direkt atılması gereklidir. Ancak ürik asit hem sekrete edilip hem de reabsorbe edildiği için uygun bir madde değildir. 7. Aşağıdakilerden hangisi immünolojik bir yöntem değildir? a) Radioimmunoassay b) Radial immunodiffüzyon yöntemi c) Enzim immunometrik assay d) Serum protein jel elektroforezi e) Elektroimmunoassay Cevap D (Kaplan, Methods in Clinical Chemistry, s.227) Serum protein elektroforezi dışındakilerde spesifik bir protein ölçümü söz konusu olup, immunolojik yöntemlerdir. Serum protein jel elektroforezi ise total protein ölçümü için yapılır ve immünolojik bir yöntem değildir. 15
BĐYOKĐMYA
8. Glukoz ve sodyum kotransport sistemi aşağıdakilerden hangisi tarafından tanımlanır? a) Uniport b) Antiport c) Simport d) Ters yönde düzenlenmiş uniport sistemler e) Aynı yönde düzenlenmiş uniport sistemler Cevap C (Harper, Biyokimya, 24.baskı, s.528) Kotransport sistemlerinde bir solütün aktarılması bir diğer solütün eş zamanlı veya ardışık olarak aktarılmasına bağımlıdır. Simport, bu solütleri aynı yönde aktarar. N-Glukoz kotransportu simport ile gerçekleşir. Üniport bir molekülü çift yönde taşır. Antiport ise iki molekülü zıt yönde taşır. 9. Hücre membranının sitozolik tarafa bakan kısımda aşağıdakilerden hangisi bulunmaz? a) Kolesterol b) Sfingomiyelin c) Lesitin d) Fosfatidil serin e) Glikolipid Cevap E (Harper, Biyokimya, 24.baskı, s.153,490) Glikolipidler (Glikosfingolipidler) bir yağ asiti, sfingozin ve karbonhidrat içeren lipidlerdir ve sitozole bakan yüzde bulunmazlar. 10.Aşağıdaki yapılardan hangisi sfingomiyelinlerin karakteristik yapısıdır? a) Ceramid, fosfatidil inozitol b) Ceramid, fosforilkolin c) Ceramid, sfingozin, yağ asidi d) Sfingozin, yağ asidi, fosfatidik asit e) Sfingozin, yağ asidi, fosfatidiletanolamin Cevap B (Harper, Biyokimya, 22.baskı, s.139-140) Sfingomyelin’in hidrolizi ile fosfatidik asit, kolin, yağ asidi ve sfingozin oluşur. Sfingozin + yağ asidi “ceramid”i oluşturur. Fosfotidik asit + kolin, fosfotidil kolini oluşturur. 11.Aşağıdaki bileşiklerden hangisi net glukoz sentezine neden olmaz? a) Alfa-Ketoglutarat b) Laktat c) Gliserol d) Okzaloasetat e) Asetil CoA
12.Açlıkta böbrek medulla hücrelerindeki glikoliz için glukoz kaynağı olduğu kabul edilen hangisidir? a) Plazma glukozu b) Medulla hücrelerindeki glikojen c) Böbrek korteksi tarafından glukoneojenez d) Medulla hücreleri tarafından glukoneojenez e) Fuktozun glukoza dönüştürülmesi Cevap C (Onat, The National Medical Series For Independen Study, 2.baskı) Böbrek medulla hücrelerinde trikarboksilik asit döngüsünün ve elektron transport sisteminin enzimleri az miktardadır ve enerji üretimi için aktif glikolitik yolu kullanırlar. Plazma glukoz düzeyinin düşük olduğu ve glikojen depolarının tükendiği açlık durumunda, böbrek medullasında glikoliz için gereken glikozun kaynağı böbrek korteksindeki glukoneojenez olarak görünmektedir ve böbrek korteksi bu süreçte ağırlık bakımından karaciğere göre daha aktiftir. 13.Son 2-3 ay içerisindeki glukoz düzeyini aşağıdakilerden hangisi gösterir? a) Glukoz Tolerans Testi b) Talbutamid testi c) Adrenalin testi d) HbA1c e) Laktik asit testi Cevap D (Lippincotts Biochemistry s.39) HbA1c normal değeri 6-8 mg/dl dir, ve son 2-3 aylık kan glukoz seviyesinin çok iyi bir göstergesidir. Bu nedenle diyabetin takibinde çok önemli bir kriterdir. 14.Kas dokusu acil enerjisini nereden sağlar? a) Kan glukozundan b) ATP'den c) ADP'den d) Kreatinden e) Kreatininden Cevap D (Burtis, Ashwood, Tietz, Textbook of Clinical Chemistry 2.baskı, 1994, s.1531-1533) Kaslar acil durumlarda, enerjilerini kreatinden sağlarlar. 15.Aşağıdakilerden hangisi bir kaç haftalık serum kan şekeri ortalamasını gösterir? a) Hb A1C b) Glukoz c) Fruktozamin d) Glikolipid e) HDL
Cevap E (Lippincott’s Illustrated Reviews Sesisinden, 2.baskı, 1997)
Cevap C (Fructozamine Workshop Report Boehringer Manheim, s.11)
Asetil CoA, piruvat veya diğer glukoneojenik ara ürünlere dönüştürülemez.
Fruktozamin glikoprotein yapısındadır. Albumin ömrü kadar bir süre için glukoz değerini verir.
16
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
16.Glukoneojenez vasıtasıyla piruvattan glukozun sentezi için hangisi doğrudur? a) Yalnız sitozolde oluşur. b) Glukagon seviyesinin artışıyla inhibe edilir. c) Biotinin bulunması gerekir. d) Ametabolik olarak laktat oluşur. e) FAD'nin oksidasyon/redüksiyonu gerekir. Cevap C (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Biotin piruvat karboksilazın kofaktörüdür. Piruvatın karboksilasyonu mitokondride oluşurken glukoneojenezin diğer reaksiyonları sitozolde oluşur. Glukagon glukoneojenezi sitümüle eder. 17.Aşağıdaki enzimatik aktivitelerin hangisinde tiamin eksikliğinde azalmasını beklersiniz? a) Piruvat karboksilaz b) Đzositrat dehidrogenaz c) Fumaraz d) α - ketoglutarat dehidrogenaz e) Laktat dehidrogenaz Cevap D (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Ketoglutarat dehidrogenez kompleksi tarafından katalizlenen reaksiyonda tiamin pirofosfat tiaminin bir kofaktör formu şeklinde -ketoglutaratın dekorboksilasyonuyla üretilen eş karbonlu bir ara metabolitin geçici bir taşıyıcısıdır. Biotin piruvat karboksilazın bir koenzimidir. Đzositrat dehidrogenaz ve laktat dehidrogenaz koenzim olarak NAD+'yi kullanır, halbuki fumarazın koenzimi yoktur. 18.Đskelet kaslarında Ca++'un aniden yükselmesi aşağıdakilerden hangisine sebep olur? a) Siklik AMP-bağımlı protein kinazın aktivasyonu b) Siklik AMP-bağımlı protein kinazın katalitik ve regülatör alt grupları içerisine ayrışması c) Protein fosfatazın etkisine bağlı fosforilaz kinazın inaktivasyonu d) Glukojen fosforilaz b'nin fosforilaz a'ya, dönüşümü. e) Fosfodiesteraz tarafından cAMP'nin AMP'ye dönüşümü Cevap D (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Egzersiz esnasında endoplazmik retikulumdan salınan Ca++ fosforilaz kinazın kalmodulin alt ünitelerine bağlanır. Böylece bu enzim aktive olur. Fosforilaz kinaz glukojen fosforilaz b'yi aktive eder, bunu fosforilaz a'ya dönüştürerek yapar. 19.Glikojen depo hastalıklarından biri olan Tip V glikojenaz da (Mc Ardle Sendromu) hangi enzim noksandır ve vücutta nerede glikojen birikimi görülür? a) Glukoz 6-fosfataz, karaciğerde b) Karaciğer fosforilazı, karaciğerde MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
c) Lizozomal α (1→4) glukozidaz, lizozomlarda d) Kas fosforilazı (miyofosforilaz), kasta e) Fosfofruktokinaz, kas ve eritrositlerde Cevap D (Harper'in Biyokimyası, 1993, s.223; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.82) Hastalarda miyofosforilaz noksanlığına bağlı olarak normalde %2-0.9 arasında bulunan glikojen miktarı %2, 5-4 kadar yükselir. Bu hastarada karaciğer fosforilazı ve karaciğerdeki glikojen miktarı normaldir. 20.N-asetilnöraminik asit (sialik asit) içeren bileşik hangisidir? a) Sfingomyelin b) Gangliozid GM2 c) Fosfatidil kolin d) Trombosit aktive edici faktör e) Triaçilgliserol Cevap B (Lihnger, 2.baskı, s.246-256) Gangliozidler en karmaşık glikosfingolipitlerdir ve esas olarak CNS ganglion hücrelerinde, özellikle sinir uçlarında bulunurlar. Seramid oligosakkaritlerin türevleridir ve bir veya daha fazla N-asetil nörominik asit molekülü içerir. 21.Heksozmonofosfat yolunda enzim eksikliğinde, oksidatif strese maruz kalındığı zaman akut hemolize neden olur? a) Heksokinaz (HK) b) Glukozfosfat izomeraz (PGI) c) Fosfofruktokinaz (PFK) d) Piruvatkinaz (PK) e) Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz (G6FD) Cevap E (Tietz, s.1486) Eritrositlerde Glukoz 6.P. dehidrogenaz eksikliği bütün dünyada oldukça yaygındır; en yaygın varyantı (A), oksidatif stresten sonra klinik hemoliz gösterir. 22.Aşağıdakilerden hangisi insülinin etkilerinden biri değildir? a) Karaciğer ve kasta glikojen sentezini arttırmak b) Karaciğerde yağ asidi sentezini azaltmak c) Karaciğere glukoz girişini arttırmak d) Karaciğer ve kasta glikojen yıkılımını azaltmak e) Karaciğer ve kasta glikolizi ve asetil KoA üretimini arttırmak Cevap B (Lehninger, Nelson, Cox, Principles of Biochemistry, 2.baskı, 1993, s.760) Đnsülinin başlıca etkisi kan glukoz düzeyini normal sınırlarda korumaktır. Đnsulin karaciğer ve kasta glikolizi hızlandırır ve asetil KoA üretimini arttırır. Oluşan asetil KoA'lar karaciğerde yağ asidi sentezi içinde kullanılır. Đnsülin karaciğerde yağ asidi sentezini azaltmaz arttırır. Böylece glukozun karaciğer ve kas tarafından kullanılması sonucu açığa çıkan asetil KoA'lar yağ asidi sentezine katılırlar keton cisimciklerine dönüşmeleri de engellenir. 17
BĐYOKĐMYA
23.Aşağıdakilerden hangisi glikolitik ara maddelerin fosforillenmesinin sağladığı avantajlardan biri değildir? a) Fosforillenmiş ara maddeler negatif yük taşıdıkları için hücreden dışarı çıkamazlar b) Fosfat grupları metabolik enerjinin enzimatik olarak korunmasında önemlidirler. c) Fosforillenmiş ara maddelerin fosfat gruplarının Mg++ ile kompleks yapabilmesi, substrat bağlayıcı bölgesi bu magnezyum komplekslerine spesifik olan bir çok glikolitik enzimin aktivitesi için esastır. d) Glikolizde oluşan yüksek enerjili fosfat bileşikleri fosfat gruplarını ADP ye vererek ATP oluşumunu sağlarlar. e) Fosfat gruplarının enzimlerin aktif bölgelerine bağlanması enzimatik reaksiyonların aktivasyon enerjisinin arttırılmasına katkıda bulunur. Cevap E (Lehninger, Nelson, Cox, Principles of Biochemistry, 2.baskı, 1993, s.400-4452) Fosfat gruplarının enzimlerin aktif bölgelerine bağlanması enzimatik reaksiyonların spesifikliğinin artmasına ve aktivasyon enerjisinin düşürülmesine katkıda bulunan bağlanma enerjisini sağlar. 24.Đnsüline bağımlı diabetes mellitus da aşağıdakilerden hangisi yoktur? a) Hücrede glukoz kullanımında azalma b) Lipolizde artma c) Keton cisimlerinin ütilizasyonundaki yetersizliğe bağlı ketoasidoz d) Glukoneogenezde artma e) Protein yıkımında azalma Cevap E (Lippincott, s.297) Diabette protein yıkımı artar. Adipoz dokudan yağ asidi salınımı ve hepatik ketogenez, açlıkta olduğundan daha fazla görülür. 25.Hangisi ozmotik diyare sebebidir? a) Früktoz-1,6-bifosfataz yetmezliği b) Aldolaz B yetmezliği c) Früktokinaz yetmezliği d) Laktoz yetmezliği e) Galaktokinaz yetmezliği Cevap D (Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.82) Laktoz intoleransı, dünya nüfusunun %50’sinde görülür. 2-5 yaşlarında başlar. Diyare ve meteorizm ile kendini gösterir. Laktozun kesilmesi ile ve yoğurt gibi laktoza daha az ihtiyaç gösteren kaynakların kullanımı ile düzelir. Bazen bariz otozomal resesif kalıtım gösterir. Erkeklerde daha sıktır. Kas glikojen fosforilaz eksikliği olur. Ağrı, kramp ve aşırı egzersiz sonrası miyoglobinüri gözlenir. CPK artışı, iskemik egzersiz testleri sonrası eksik laktat üretimi gözlenebilir. Kas enzim tetkikleri, normal yapı yanısıra kas glikojeninde artış 18
tesbit edilir. Egzersiz yasaklanır, egzersiz öncesi glukoz ve früktoz gerekir. 26.Glikoliz reaksiyonlarının devamı için hangisi gereklidir? a) Kalsiyum b) Fosfor c) Flor d) Đyot e) Klor Cevap B (Murray, Harper'ın Biyokimyası, 22.baskı (Türkçe çevirisi), 1993, s.206; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.189) Đnsanda toplam bir kilo kadar fosfor mevcuttur. Bunun %85 kadarı iskelet sisteminde ve dişlerin yapısında bulunur. Serbest fosfat jejunumun orta kısmından absorbe edilir. Portal dolaşımla vücuda girer. Fosfatın tüketilmesi bağırsaklardan absorbsiyonunun azalması veya böbreklerden aşırı kaybı sonucu olarak meydana gelir. Sodyum ve fosfat beraber emilirler. Bu yüzden sodyum absorbsiyonunu bozan olaylar fosfat absorbsiyonunu da bozar. Aşırı karbonhidrat alımı ve alkaloz plazma fosfatını düşürür. Hipofosfatemiden iskelet ve kas sistemleri etkilenir. Çocuklarda raşitizm, erişkinlerde osteomalazi anormal kalsiyum ve fosfat metabolizmasının sonucudur. Fosfat toksisitesi akut veya kronik böbrek yetmezliğinin normal fosfat atılımını önlediği haller hariç ender görülür. Antiasitler, fosfatlar ile bağırsak lümeninde bağlanarak absorbsiyonu engellerler. 27.Glikojen sentezi için aşağıdakilerden birisi gerekli değildir? a) α-D-Glukoz b) UDP c) Glikojenin d) UDP-Glukoz pirofosforilaz e) Pirofosfat Cevap E (Lippincott Company Biochemistry, 1994, s.136) Glikojen, α-D-Glukoz moleküllerinden sentez edilir. αD-Glukoz UDP’ye bağlanıp tüm glikozil rezidüleri için kaynak oluşturur. Glikojenin, glikojen yokluğunda önemli bir spesifik protein olup, glukoz rezidüleri için alıcı görevi görür. UDP-glukoz, glukoz 1-fosfat ve UTP’den UDP-glukoz pirofosforilazın katalizlediği bir reaksiyon sonucu oluşur. Pirofosfat, UTP+Glukoz-1fosfat reaksiyonunun yan ürünüdür. Glikojen sentezine katılmaz. UDP-glukoz oluşumunda ortaya çıkan bir maddedir. 28.Aşağıdakilerden biri glukoneogenezisin substratı değildir? a) Asetil-CoA b) Piruvat c) α-ketoglutarat d) Gliserol e) Laktat MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
Cevap D (Lippincott Company Biochemistry, 1994, s.101) Glukoneogenezde Piruvattan Oksaloasetat oluşumundaki enzim olan piruvat karboksilazdır. Bunun allosterik aktivatörü ise Asetil-CoA’dır. Piruvat Oksaloasetat üzerinden glukoneogeneze girer ve glukoz oluşumunu sağlar. α-Ketoglutarat krebs döngüsü reaksiyonunun Oksaloasetat’a dönerek reaksiyona girer. Laktat Piruvata dönüşerek glukoneogeneze katılır. Gliserol lipid metabolizması ile ilgili olup direk olarak glukoneogenez substratı değildir. 29.Galaktozemili bir hastaya aşağıdaki karbonhidratlardan hangisi verilmez? a) Mannoz b) Maltoz c) Sukroz d) Laktoz e) Amiloz Cevap D (Lippincott Company Biochemistry, 1994, s.131) Laktoz, galaktoz ve glukozdan oluştuğuiçin galaktozemili hastalara verilmez. 30.Hangi disakkarit bir enzim eksikliğine bağlı olarak bağırsakta birikerek gastrointestinal şikayetlere neden olur? a) Sükroz b) Glukoz c) Maltoz d) Laktoz e) Galaktoz Cevap D (Clinical Chemistry, 1992 s.265; Lippincott, s.125; Türkiye Klinikleri, Biyokimya, s.21) Laktoz Laktaz eksikliği
Đnce bağırsak
Galaktoz + Glukoz Laktoz ↓ Bakteri
Laktoz; asitler ve laktaz enzimi tarafından parçalanır. Eğer bu enzimin miktarı yeterli değilse anne sütüyle gelen laktoz parçalanmaz ve yüksek düzeylerde laktoz bebeğin bağırsaklarında lümende kalır, emilemez. Lümendeki laktoz, aşırı düzeylerde suyu bağırsak lümenine çeker ve bu yolla bebek diyare olarak yüksek miktarlarda su kaybeder, dehidratasyon bulguları ortaya çıkabilir. Ayrıca bağırsaktaki bakteriler laktozu kullanırlar ve karbondioksit açığa çıkar. 31.Triaçilgliserol bünyesindeki yağ asidlerinin yağ dokusundan mobilizasyonu ve daha sonra kas mitokondrileri tarafından oksidasyonu aşağıdaki bileşiklerden hangisini gerektirmez? a) Yağ asetil-CoA sentezi b) Asetil CoA karboksilaz c) Karnitin d) Serum albumini e) Hormona duyarlı lipaz Cevap B (Lippincott’s Illustrated Reviews Sesisinden, 2.baskı, 1997) Asetil CoA karboksilaz yağ asiti sentezinde yer alan bir enzimdir. 32.Keton cisimlerinin vücud tarafından yakıt olarak kullanılması hakkında aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Keton cisimleri, asetil CoA miktarı karaciğerin oksidatif kapasitesini aştığında; miktarı artmış yağ asitlerine yanıt olarak üretilirler. b) Plazma keton cisimleri düzeyi arttığı zaman, karaciğer onları enerji sağlamak amacı için etkili biçimde okside eder. c) Aseton vücut tarafından yakıt olarak kullanılmaz. d) Keton cisimleri sulu çözeltilerde çözünebilir ve bu yüzden kanda taşıyıcıya gereksinim duymazlar. e) Yağ asitlerinin aksine, keton cisimleri beyin tarafından okside edilebilir. Cevap B (Lippincott’s Illustrated Reviews Sesisinden, 2.baskı, 1997)
2-karbonlu metabolitler
H2 CO2
3 karbonlu metabolitler
⇓ ŞĐŞKĐNLĐK, DĐYARE DEHĐDRATASYON MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
Kalın bağırsak
Karaciğer keton cisimleri kullanamaz. Çünkü asetoasetatı asetoasetil CoA'ya dönüştürmek için gerekli olan enzim karaciğerde yoktur. Keton cisimleri sulu çözeltilerde çözünürler şiddetli açlık hallerinde oluşurlar. Örneğin, yağ dokusunun triaçil- gliserol depoları yıkılırken karaciğere çok büyük miktarda yağ asitleri gelir. Aseton, asetoasetat'tan spontan olarak oluşan bir üründür ve vücut tarafından metabolize edilemez. Aseton uçucudur ve solunum ile dışarı atılır. Yağ asitleri kan-beyin bariyerini geçemezler fakat keton cisimleri geçebilir. 19
BĐYOKĐMYA
33.Aşağıdakilerden hangisi keton cisimlerini kullanmaz? a) Yağ dokusu b) Đskelet Kası c) Böbrek d) Karaciğer e) Kalp kası Cevap D (Harper, s.267) Keton cisimlerinin üretim yeri karaciğer olmasına rağmen, karaciğerde kullanılmazlar. Beta hidroksi-butirik asit, ketozisde kan ve idrarda egemen olan keton cismidir. Oluşan keton cisimleri KoA ya bağlanarak aktifleşirler. Ancak bu olay karaciğerde sağlanamaz, çünkü enzim sistemleri eksiktir. 34.Aşağıdakilerden hangisi kolesterol sentezinde bir prekürsör maddedir? a) Koprostanol b) Progesteron c) Lanosterol d) Kolik asit e) Pregnenolon Cevap C (Lippincott's Illustrated Reviews, Biochemistry, Cholesterol and Steroid Metabolism, 20.bölüm, 2.baskı, s.208) Koprostanol, kolesterolden bağırsak bakterilerince sentezlenir. Progesteron ve pregnenolon kolesterolden sentezlenen steroid hormonlardır. Kolik asit, kolesterolden sentezlenen safra asitidir. 35.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Sfingomyelin yapısında yağ asidi bulunur. b) Fosfatidil kolin yapısında gliserol bulunur. c) Triaçil gliserol yapısında gliserol ve yağ asiti bulunur. d) Gangliosid yapısında fosfat bulunur. e) Ganglioisid yapısında karbonhidrat bulunur. Cevap D (Mathews-Van Holde The Benjamin, 3.baskı, s.303-307) Gangliosid yapısında sfingosin, yağ asiti, sakkarin ve N-asetil nöraminik asit bulunur. 36.Açlık boyunca keton cisimlerinin yapımının artması aşağıdakilerden hangisi nedeniyle olmaktadır? a) Dolaşımda azalmış glukagon düzeyi b) Karaciğerde azalmış asetil CoA oluşumu c) Serumda artmış yağ asiti düzeyi d) Karaciğerde artmış yağ asiti düzeyi e) Yağ dokusunda hormon duyarlı aktivitenin artması Cevap C (Champe, Richard, Harvey, Biyokimya Pamela, 2.baskı, s.302) Hormon duyarlı lipaz aktivitesinin artması nedeniyle albumine bağlı yağ asitlerinin miktarı artar. 20
37.Kolesterol sentezinin en önemli regülasyon noktası nedir? a) Skualenin lanosterole dünüşümü b) 3-hidroksi - 3-metilglutaril - CoA sentaz c) 3-hidroksi-3 metilglutaril-CoA liyaz d) 3-hidroksi-3 metilglutaril-CoA redüktaz e) Đzoprenoid izomerlerinden skualen sentezi Cevap D (National Boards, Türkiye Klinikleri, s.55) Feed-back regülasyonda 3-hidroksi-3 metilglutarilCoA redüktaz kullanılır. Bu enzim asetil-CoA'dan kolesterol oluşumundaki ilk kontrol basamağıdır. 38.Fosfolipaz C'nin aktivasyonu aşağıdakilerden hangisine sebep olmaz? a) Membrana bağlı fosfotidilinositol 1,4,5-trifosfatın ayrılması. b) Diaçilgliserol üretimi c) Đntraselüler depolardan Ca++'un salınımı d) Proteinlerin defosforilasyonu e) Kalmodulin bağımlı protein fosforilasyonunun aktivasyonu Cevap D (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Fosfolipaz C'nin aktivasyonu protein fosforilasyonuna yol açar. 39.Aşağıdaki enzimlerden hangisi sindirim esnasında total besin lipitlerinin parçalanmasında rol oynamaz? a) Gastrik lipaz b) Pankreatik lipaz c) Lipoprotein lipaz d) Fosfolipaz A2 e) Kolesterol ester hidrolaz (170) Cevap C (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Lipoprotein lipaz dolaşımdaki plazma protein partiküllerindeki triaçilgliserolu parçalar. Midedeki gastrik lipaz kısa ve orta zincirli yağ asitleri ihtivalı triaçilgliserolleri hidrolizler. Bu enzim infantlarda diyetle alınan lipitlerin parçalanmasında yalnız önemli olabilir. Pankreas tarafından sentezlenen ve pankreatik sıvıda bulunan pankreatik lipaz ince bağırsakta besinlerle alınan triaçilgliserolü hidrolizler. Fosfolipaz A2 pankreas tarafından sentezlenir ve ince barsakta besinle alınan fosfolipitleri hidrolizler kolesterol ester hidrolazlar ince bağırsaktaki diğer lipitlerde bulunan kolesterol esterlerini hidrolizleyen pankreatik bir enzimdir. 40.Aşağıdakilerden hangisinin en önemli etkilerinden birisi trombosit agregasonunu inhibe etme kabiliyetine sahip olmaktır. a) Lökotrien A4 b) Prostasiklin c) Tromboksan A2 d) Prostoglandin H2 e) Araşidonik Asit MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
Cevap B (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Tromboksan A2 trombosit agregasyonunu uyarır. 41.Keton cisimlerinin enerji kaynağı olarak kullanıldığı major organlar hangi seçenekte doğru olarak verilmiştir? a) Böbrek-beyin-kas b) Kas-kemik-karaciğer c) Karaciğer-kas-böbrek d) Karaciğer-beyin-böbrek e) Böbrek-kas-sinir Cevap A (Harper'ın Biyokimyası, 1993; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.96) Suda çözünen asetat türevi bileşikler olarak bilinen keton cisimlerinin sentezine ketogenez adı verilir. Karaciğerde gerçekleşen reaksiyonlar serisi mitokondriumlarda yağ asidi yıkım ürünü olan asetil-CoA’dan başlar. Bu bakımdan karaciğerin; lipid metabolizmasında çok önemli bir yeri vardır. Aseton, asetoasetat ve β-hidroksi bütirat bileşiklerine keton cisimleri denir. Sadece karaciğerde mitokondrilerde sentezlenerek dolaşıma geçer. Karaciğer keton cisimlerini kullanamaz. Glukoz kullanımının normal olduğu durumlarda çok az keton cisimleri yapılır. Yani karbonhidratların antikotejenik ya da ketolitik etkileri vardır. Keton cisimlerinin yapımı tercihan karaciğerde gerçekleşir, metabolize edilmeleri ise karaciğerin yanında ekstrahepatik dokularda da olmaktadır. Bu dokuların başında; böbrekler, kaslar ve uzun süreli adaptasyonlarda beyin gelmektedir. 42.Yağ asiti sentezi içi kullanılan indirgen eşdeğeri, aşağıdakilerden hangisi sağlar? a) NADP+ b) FAD+ c) FADH2 d) NADPH e) NADH Cevap D (Chlapowski s.105; Montgomery et al., s.305311; Stryer s.431, 488-9) Yağ asitleri sentezinde ansatüre C-C bağlarının indirgenebilmesi için gerekli H'ler NADP+'e bağımlı malik enzim aracılığı ile sitrat mekiğinden elde edilen NADPH'den alınır. NADPH'lardan 8'i sitrat mekiğinden 6'sı pentoz fosfat yolundan elde edilir. Genel kural, NADH ve FADH2'nin enerji sağlanması amacı ile, NADPH'ın ise, biyosentez tepkimelerinde kullanılmasıdır. 43.Aspirin, prostaglandin sentezinde rol alan enzimlerden hangisini inhibe eder? a) 5-lipoksijenaz b) Siklooksijenaz c) PGG2 peroksidaz MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
d) Tromboksan (TXA2) sentaz e) Prostasiklin (PGI2) sentaz Cevap B (Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.103) Prostaglandin salınımını inhibe eden maddeler steroidler ve steroid olmayan antiinflamatuvarlar olarak sıralanabilirler. Steroidler etkilerini fosfolipaz A2 inhibisyonu, steroid olmayan antiinflamatuvarlar olan aspirin, indometazin ve fenil bütazon gibi maddeler ise siklooksijenaz üzerinden yaparlar. 44.Hangisi plazmada içerisinde taşınmaz?
lipoprotein
partikülleri
a) Serbest kolesterol b) Ester kolesterol c) Serbest yağ asitleri d) Fosfolipid e) Triaçilgliserol Cevap C (Lippincott’s Illustrated Reviews, 2.baskı, s.213) Lipoprotein partikülleri; triaçilgliserol, fosfolipid, serbest kolesterol ve kolesterol esterlerinin değişik oranlarda biraraya gelmesi ile oluşur. 45.Aşağıdakilerden hangisinin mitokondri içerisine taşınmasında karnitin gerekir? a) Palmitoil KoA (C16) b) Asetil KoA (C2) c) Oktanoil KoA (C8) d) Lignoseril KoA (C24) e) Heksacosanoil KoA (C26) Cevap A (Harper, Biyokimya, s.235) Uzun zincirli açil-CoA, açil karnitine dönüşemediği sürece mitokondri iç zarını aşamaz ve oksitlenemez. Karnitin palmitoil transferaz-1 enzimi uzun zincirli açilCoA’yı mitokondri iç zarını aşabilen ve enzimlerin βoksidasyon sistemine ulaşabilen açil karnitine çevirir. Açil karnitinin içeri taşınması bir molekül karnitinin dışarı taşınmasını gerektirir. Açil karnitin daha sonra CoA ile tepkimeye girer bu da karnitin palmitoil transferaz-II tarafından katalizlenir. 46.Aşağıdakilerden hangisi esansiyel yağ asitidir? a) Stearik asit b) Oleik asit c) Palmitoleik asit d) Linolenik asit e) Lignoserik asit Cevap D (Harper, Biyokimya, 22.baskı, s.218) Linolenik asit, linoleik ve araşidonik asit ile birlikte tam bir beslenme için gerekli esansiyel yağ asitidir. Hayvanlarda C9’dan sonraki çift bağlı yağ asitleri sentezi olmaz. Bitkisel ürünlü olanlarda C9-12-15’de de çift bağ bulunabilir. Linolenik asit C9-12-15’de çift bağ içerir.
21
BĐYOKĐMYA
47.Biyolojik membranların major lipidleri aşağıdakilerden hangisidir? a) Kolesterol ve fosfolipid b) Trigliserid ve kolesterol c) Trigliserol, sfingolipid d) Fosfolipid, sfingomyelin, trigliserid e) Fosfolipid ve aminolipid Cevap A (Harper, Biyokimya, 22.baskı, s.445) Membran yapısı karbohidrat zincirler, integral proteinler, periferik proteinler ve lipidlerden meydana gelmekte olup lipid tabakasını fosfolipidler, glikolipidler ve kolesterol oluşturmaktadır. 48.Aşağıdakilerden hangisi esansiyel bir amino asitten sentezlenir? a) Aspartat b) Glutamat c) Tirozin d) Prolin e) Alanin Cevap C (Lippincott’s Illustrated Reviews Sesisinden, 2.baskı, 1997)
d) Anormal küçük miktarlardaki protein parçacıklarının sentezi e) Yetersiz proteolitik enzim miktarı Cevap C (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Mukopolisakkaridazlarda, proteoglikanların sentezi etkilenmez. Hastalık, glukozaminoglikanların parçalanması için gerekli olan lizozomal hidrolitik enzimlerden birisinin yetersizliğine bağlı olarak gelişir. 52.Aşağıdaki enzimlerden hangisi proteinlerin sindirim kanalında yıkılmalarından sorumlu değildir? a) Tripsin b) Kimotripsin c) Karboksipeptidaz d) Pepsin e) Ribonükleaz Cevap E (Harper'ın Biyokimyası, 1993; Lippincot, s.351) Pankreatik sıvı içinde salgılanan ribonükleaz ve deoksiribonükleazlar, RNA ve DNA’yı öncelikle oligonükleotidlerine hidroliz ederler.
Tirozin, fenilalaninden oluşur. 49.Aşağıdaki amino asitlerden hangisi imino grubu içerir? a) Histidin b) Arginin c) Prolin d) Triptofan e) Serin Cevap C (Tietz, Textbook of Clinical Chemistry, 1986, s.520) Amino asitler içerisinde imino grubu içeren tek amino asit pirolindir. Kollagen ve elastinin yapısında bulunur. 50.Üre döngüsü ile ilgili aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? a) Ürenin yapısındaki iki azot atomundan biri amonyaktan biri alaninden gelir. b) Üre doğrudan ornitinin hidrolizi ile oluşur. c) Arjininosüksinatın arjinin oluşturmak üzere parçalandığı reaksiyonda ATP gerekir. d) Đdrardaki üre miktarı proteinden zengin bir yemekle artar. e) Üre döngüsü sadece sitozolde gerçekleşir. Cevap D (Champe, Richard, Harvey, Biyokimya Pamela 2.baskı, s.242) Diyet proteinlerinin amino azotları üre olarak atılır. 51.Mukopolisakkaridazlar kalıtımsal depo hastalığıdırlar. Sebebi aşağıdakilerden hangisidir? a) Proteoglikanların sentez hızının artması b) Değişik bir yapı ile polisakkaritlerin sentezi c) Proteoglikanların parçalanmasındaki defektler 22
53.Çoğunluğu (~%94) tübüler sekresyona uğrayan ekzojen bir madde olan ve renal ekskresyonu değerlendirmede yararlanılan test hangisidir? a) Diodrast klirensi b) PAH klirensi c) PSP testi d) BSP e) Đnülin klirensi Cevap C (Anderson, Cockayne, s.374) Fenolsulfoftain (=PSP), tübüler sekresyon fonksiyonunu değerlendirmek için kullanılan ekzojen bir maddedir. PSP, sabit bir düzey sağlayacak şekilde intravenöz olarak enjekte edilir. PSP plasmada albumine bağlanır bu nedenle glomerüllerden çok az miktarda filtre olur. PSP nin çoğu (~%94'ü) tübülilerden sekrete olur. PSP ekskresyonu renal kan akımını ve tübüler fonksiyonu yansıtır. Tübüler fonksiyonlar normal ise; ilk 15 dakikada, enjekte edilen PSPmiktarının %15-50 si sekrete edilir, daha sonraki 15 dakikada %15-25 daha sekresyona uğrar. 54.Hangisi bir heme proteini değildir? a) Katalaz b) Hemoglobin c) Sitokrom oksidaz d) Mikrozomal p 450 ilaç okside eden sistem e) Delta aminolevülinik asid sentetaz. Cevap E (Pamela, Change, Harvey, Lippincott's Illustrated reviews Biochemsitry, s.268) Diğerlerinin tümü yapısında heme içerir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
55.Üre siklüsünde rol almayan aminoasit hangisidir? a) Aspartat b) Glutamat c) Ornitin d) Sitrulin e) Arginin Cevap B (Harper's Biochemistry s.273-283; Lippincot) Glutamat, üre siklusunda yer almaz. 56.Kollajen tiplerini aşağıdakilerden hangisine göre ayırt edebiliriz? a) Mevcut karbonhidrat tipine b) Sistein içeriğine c) Hidroksiprolin içeriğine d) Mevcut peptit zincirlerinin tipine e) Glisin içeriğine göre Cevap D (Harper'in Biyokimyası 2.baskı, 1993, s.26) Hidroksiprolin ve glisin kollajenin temel amino asitlerdir. Sisteinde polipeptid zincirinde yer alabilir. 57.Alkaptonüria aşağıdaki aminoasitlerden hangisinin katabolizmasındaki bir bozukluk sonucu ortaya çıkar? a) Metionin b) Fenilalanin c) Histidin d) Serin e) Tirozin Cevap B (Murray, Grenner, Mayes, Rodjell, Harper's Biochemistry, 23.baskı, 1993, s.303-325) Alkaptonüri, fenilalanin katabolizmasında görevli bir enzim olan Homogentisat dioksijenazın genetik eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan bir bozukluktur. 58.Fizylojik pH düzeyinde amino asit çözeltilerine ilişkin aşağıdaki ifadelerden hangisi geçerlidir? a) Tüm aminoasitler hem (+), hem de (-) yükler taşırlar. b) Tüm aminoasitler sadece (+) yükler taşırlar. c) Bazı aminoasitler (+) yükler taşırlar. d) Tüm aminoasitler (-) yüklü yan zincirler taşırlar. e) Bazı aminoasitler sadece (-) yükler taşırlar. Cevap A (Chlapowski, s.20; Lehningeret al., s114-5; Montgomery et al., s.36-9; Stryer, s.13,40) Aminoasitler nötral sulu ortamlarda hem protone edilmiş bir amino grubu (-NH3+), hem de dissosiye olan bir karboksil grubu (COO-) taşıyan zwitterion (i.e. dipolar iyon) yapısı gösterirler. 59.Aşağıdaki metabolitlerden hangisi, TCA (=Krebs, Sitrat) ve Üre döngülerini primer olarak birbirine bağlar? a) Malat
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
b) Süksinat c) Đzositrat d) Sitrat e) Fumarat Cevap E (Chlapowski, s.28; Lehningeret al, s.519; Stryer, s.413-4) Verilen tüm bileşikler TCA döngüsünde yer alır. Sadece fumarat, hem TCA hem Üre döngülerinin bileşenidir. Fumarat, Üre döngüsünde, arjininosüksinik asitin hidrolizi ile arjinin ile birlikte serbest kalır ve TCA döngüsünü kullanarak malat üzerinde oksaloasetata transforme edilir. 60.Proteinlere ilişkin olarak hangisi/hangileri geçerlidir?
aşağıdakilerden
1- Đzoelektrik pH'da çözünürlükleri en düşük düzeydedir. 2 Amonyum sülfat çoğu kez biyolojik aktivitelerini bozmadan proteinleri presipite eder. 3- Triklorasetikasit proteinleri denatüre eder. 4- 2N HCI çoğu kez proteinlerin çözünmesini sağlar. a) 1, 2, 3 b) 1, 3 c) 2, 4 d) 4 e) 1, 2, 3, 4 Cevap A (Chlapowski, s.32; Stryer s.39-31) Đzoelektrik noktada proteinler (+) ve (-) yükler açısından dengede bulunurlar. Bu noktada proteinlerin çözünürlükleri minimaldir. Amonyum sülfatın suda çözünürlüğünün yüksekliği nedeniyle çok yüksek iyon güçleri elde edilebilir ve amonyum sülfat konsantrasyonu artırılarak çeşitli proteinler sırayla çökeltilebilir (salting out). Çöken proteinler denatüre olmadıkları için biyolojik etkinliklerini korurlar. Triklorasetikasit ise, diğer güçlü asitler (i.e. HCI) gibi proteinleri denatürasyona uğratır. 61.Aşağıdakilerden köken alır?
hangisi/hangileri
tirozinden
1- Tiroksin 2- Đnsulin 3- Epinefrin 4- Glukagon a) 1, 2, 3 b) 1, 3 c) 2, 4 d) 4 e) 1, 2, 3, 4 Cevap B (Chlapowski s.153; Lehninger et al., s.714, 747; Stryer s.23, 458, 1025) (=Tetraiyodotironin, T4) ve epinefrin tirozinden köken alır. Đnsulin ve glukagon ise polipeptid yapısındadır. 23
BĐYOKĐMYA
62.Aşağıdaki aminoasitlerden hangileri primer safra asitleri yapısında yer alırlar? I) Glisin II) Lizin III) Taurin IV) Sistein a) I ve II b) III ve IV c) I ve III d) II ve III e) II ve IV Cevap C (Türkiye Klinikleri, Biyokimya, Ders Notları, 1999, s.99) Karaciğerde, hergün, kolesterolden 0.5 g primer safra asidleri, kolik asid ve kenodeoksikolik asid sentez edilir. Bu bileşikler, karaciğerden safra kanaliküllerine verilmeden önce, ya glisin veya taurin ile konjuge edilir. Bu primer safra asidleri bağırsağa geldiğinde, bağırsak lümeninde bakteriyel enzimlerin etkisiyle 7 alfa hidroksilasyona uğrayarak; sekonder safra bileşiklerine dönüşürler: deoksikolik asid ve litokolik asid. Böylece yetişkin bir insandaki primer ve sekonder safra asid havuzu 2-3 g kadardır. Üretilen safra, yemekler arasında safra kesesine, yemek yenirken safra kesesinden intestinal lümene akar. Safra asitleri bağırsaktan emilir, kana verilir ve karaciğere gelir, bu duruma enterohepatik sirkülasyon denir. Her yemek yeme süresince en az iki kez enterohepatik sirkülasyon olur. 63.Kan amonyağının artmasına yol açan durumlar verilmiştir Yanlışı bulunuz. a) Karbamil fosfat sentetaz eksikliği b) Hiperfenilalaninemi (Fenil ketonüri) c) Argininosüksinaz eksikliği d) Portal siroz e) Ornitin transkarbamilaz eksikliği Cevap B (Lippincot, s.240) Alkolizm, hepatit veya biliyer tıkanma sonucu olan karaciğer sirozunda hiperamonyemi olur. Fenilketonüride fenilalanin dokularda, plazmada ve idrarda artmıştır. 64.VMA aşağıdakilerden hangisidir? a) Epinefrin b) Norepinefrin c) Metanefrin d) 3-metoksi 4-hidroksi mandelik asit e) Homovanilik asit Cevap D (Lippincot, s.267) Vanilmandelik asit (VMA), 3-metoksi 4-hidroksi mandelik asittir. 65.Metil-H4-Folat sentezinde kullanılan metil grubu hangisinden sağlanır? a) Glisin 24
b) Metiyonin c) Serin d) Alanin e) Glutamin Cevap C (Murray, Harper'ın Biyokimyası, 22.baskı (Türkçe çevirisi), 1993, s.700; Lippincot, s.247) N5, N10-metilen tetrahidrofolat
Tetrahidrofolat
Serin
Glisin
66.Aşağıdakilerden hangisi kollagenin yapısında bulunur? a) Desmozin b) Hidroksiprolin c) Metil histidin d) Sistein e) Lizin Cevap B (Murray, Harper'ın Biyokimyası, 22.baskı (Türkçe çevirisi), 1993, s.807, Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.15,16) Kollajen vücutta en çok bulunan proteindir ve toplam protein ağırlığının %30 kadarını oluşturur. Vücuda sertlik verir ve destek sağlar. Kollajen suda çözünmez ve sindirilemez. Kollajenin tipik bir aminoasit kompozisyonu mevcuttur; %35 glisin, %21 prolin ve hidroksi prolin, %11 alanin. Kollajen tropokollojenlerin biraraya gelmeleri ile oluşur. Tropokollojen birbirleri üzerine kıvrılmış üç peptid zincirinden oluşur. Bu zincirlerin her biri heliks yapısındadır. Fakat α-sarmal değildir. Kollajen Tipleri ve Karakterleri Tip 1 (alfa-1, I2, alfa-2): Organizmada en bol bulunan tiptir. Deri, tendon, ligaman ve korneada yoğundur. Hidroksilizinden fakirdir. Tip 2 (alfa-1, I3): Kıkırdak, korpus vitreum, nükleus pulposuzda vardır. Hidroksilizinden zengindir. Tip 3 (alfa-1, III3): Kan damarları ve uterusda boldur. Derideki tüm kollajenin %20’sidir. Hidroksilizinden zengindir. Disülfit bağları içerir. Tip 4: Bazal membranda bulunur. Hidroksilizinden çok zengindir. Tip 5: Plasentada bol miktarda, bazal membranlarda yaygın olarak az miktarda bulunur. 67.Aşağıdakilerden hangisi üre sentezinde rol almaz? a) Arjinin b) Histidin c) Sitrüllin d) Ornitin e) Aspartat MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
Cevap B (Murray, Harper'ın Biyokimyası, 22.baskı (Türkçe çevirisi), 1993, s.351; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.117) Histidin yetişkinler için esansiyel değildir. Katabolizması sonunda glutamat oluşur. Histidin dekarboksilaz ile histamine dönüşür. Karaciğerde daha da ileriye okside olarak imidazolil asetik asite dönüşür. Katabolizmasında, histidinden bir mol amin ayrılır ve ürokonik asit oluşur. Bu da bir mol su alır. Đmidazolon propiyonat oluşur. Đmidazolon propiyonatı hidroliz ile forminioglutamik asite çevirir. Bundan da tetrahidrofolik asit (THFA) ile glutamat elde edilir. 68.Đdrarda hidroksiprolin hangisinin yıkımında artar? a) Kollojen b) Fibrin c) Elastin d) Kreatin e) Hiyalüronik asit Cevap A (Lippincott’s Illustrated Reviews, 2.baskı, s.39) Kollojen diğer birçok proteinde bulunmayan hidroksiprolin ve hidroksilizin içerir. Bu kalıntılar belirli prolin ve lizin kalıntılarının polipeptit zincirleri içerisine yerleştikten sonra hidroksillenmesi ile oluşur. Bu yüzden hidroksillenme posttranslasyonel modifikasyona bir örnektir. Hidroksiprolin kollojenin üçlü heliks yapısının dayanıklılığını sağlamada önemlidir. 69.Aşağıdakilerden hangisi “Multiple Sclerosis”li hastanın BOS örneğine karakteristiktir? a) γ-globulin bölgesinde oligoklonal bantlar b) Total protein azalışı c) Albumin artışı d) a ve b e) Hepsi Cevap A (Zilva, 5.baskı, s.430) Elektroforezde, γ-globulin bölgesinde multiple bantların oluşumu oligoklonal bant olarak tanımlanır. Multiple Sclerosis’li hastaların %90’ından fazlasında bulunur. Fakat bu durum için spesifik değildir. 70.Akut Đntermitter Porfiria’da hangi enzim eksiktir? a) Üroporfirinojen dekarboksilaz b) Koproporfirinojen oksidaz c) Üroporfirinojen 1 sentaz d) Delta-Amino Levulinik asit e) Ferroşelataz Cevap C (Lippincott’s Illustrated Reviews, 2.baskı, s.261) Üroporfirinojen 1 sentaz eksikliğine bağlı gelişir. Karın ağrısı, nöropsikiyatrik semptomlar vardır. Fotosensitivite yoktur. Đdrara porfobilinojen, δ-amino-levulinik asit atılır.
b) Trionin c) Lösin d) Valin e) Metionin Cevap B (Harper, Biyokimya, 24.baskı, s.28) Hidrofobik aminoasitler: Alanin, fenilalanin, izolösin, lösin, metionin, prolin, tirozin, triptofan, valin. Hidrofilik olanlar: Arginin, asparagin, aspartik asit, glisin, glutamik asit, glutamin, histidin, lizin, serin, sistein, trionin. 72.Aldoz bir şekerin, ketoz bir şekere dönüşümünü katalizleyen enzim hangi kategoridedir? a) Oksidoredüktazlar b) Transferazlar c) Hidrolazlar d) Đzomerazlar e) Liyazlar Cevap D (Harper's Biochemistry, 21.baskı) Aldoz ve ketoz şekerler birbirlerinin izomerleridir ve bunların birbirlerine dönüşümünü katalizleyen enzim bir izomerazdır. 73.Aşağıdaki durumlardan hangisi allosterik enzimlerin özelliği değildir? a) Sıklıkla bir metabolik yolda oluşan ilk basamağı katalize ederler. b) Sık sık subunitelerden oluşurlar. c) Sıklıkla substrata bağlanmak için birbirleriyle işbirliği yapma özelliği gösterirler. d) Michaelis-Menten kinetik özelliklerine uyarlar. e) Bir pozitif allosterik effektörün bağlanması enzimik aktivitede artışa sebep olur. Cevap D (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Allosterik enzimler genellikle hız ve substrat konsantrasyonu arasında kompleks bir ilişki gösterirler. Çoğu metabolik yollar, o yoldaki ilk başlayan basamakların aktivitesindeki değişikliklerle regüle edilirler. Allosterik etkiler sıklıkla alt ünitlerin birbirlerini etkilemedeki değişikliklerle aracılık ederler. Allosterik enzimler sıklıkla hemotrofiktirler. Pozitif allosterik etkiler enzimik aktivitede bir artış oluştururlar. 74.Bir enzimin kompetetif inhibitörü için hangisi doğrudur? a) Km'i arttırır - Vmax'ı azaltır b) Km'i arttırır - Vmax'ı arttırır. c) Km değişmez - Vmax'ı artırır d) Km değişmez - Vmax'ı azaltır e) Km'i arttırır - Vmax değişmez. Cevap E (Gözükara, Biyokimya, s.624)
71.Hangi aminoasit yan zincirinde hidrofilik bir yapı taşır? a) Alanin MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
Enzimin kompetetif inhibitörü, enzimin aktif bölgesine bağlanmak için substratla yarıştığından enzimin Km'i artar. Vmax değişmez. 25
BĐYOKĐMYA
75.ATP-sitratliyaz enzimi hangi reaksiyonu katalize eder. a) Sitrattan ATP sentezini b) Okzaloasetat ve asetil CoA'dan ATP sentezini c) Sitrattan, okzaloasetat ve asetil-CoA sentezini d) Yağ asiderinden sitrat sentezini e) Hiçbiri Cevap C (Harper, Stryer, Lubert, Biochemistry, 1985, s.161; Lippincot, s.174) Sitozole geçen sitrat, sitrat liyaz etkisi ile sitozolik asetil CoA ve okzaloasetat oluşturmak üzere yıkıma uğrar. ATP
ADP+P
Cevap A (Chlapowski s.156, Lehninger et al. s.354; Stryer s.976-7) cAMP, hormon-reseptör etkileşimleri ile aktifleşir. Plazma membranına bağlı bir enzim olan adenilat siklaz katalizi ile ATPden oluşturulur ve özel bir diesteraz aracılığı ile AMP'ye dönüştürülerek deaktivasyona uğratılır.
Okzaloasetat 79.Apoprotein C-II aşağıdaki enzimlerin hangisi aktive eder?
Sitrat Sitrat lipaz
Asetil CoA
76.Aşağıdaki gastrointestinal enzimlerden hangisi inaktif bir öncül (=zimogen, proenzim) biçiminde salgalanmaz? a) Ribonükleaz b) Tripsin c) Kimotripsin d) Pepsin e) Ribonükleaz Cevap A (Chlapowski, sf. 26; Stryer s.157-173) Tripsin, kimotripsin ve pepsinin inaktif zimogen formları, sırasıyla, tripsinojen kimotripsinojen ve propepsindir. Ribonükleaz ise aktif biçimde salgılanır. 77.Allosterik davranış aşağıdakilerden hangisinin/hangilerinin karakteristik özelliğidir? 1- Fosfoglukoz izomeraz 2- Aspartat transkarbamilaz 3- Laktat dehidrogenaz 4- Hemoglobin a) 1, 2, 3 b) 1, 3 c) 2, 4 d) 4 e) 1, 2, 3, 4 Cevap C (Chlapowski s.36; Lehninger et al., s.229-33) Aspartat transkarbamilaz gibi regülatör enzimler ve hemoglobin gibi transport proteinleri allosterik özelliktedir. Buna karşı, fosfoglukoz izomeraz ve laktat dehidrojenaz gibi regülatör olmayan enzimler sigmoidal kinetik göstermezler. 78.Siklik adenozin monofosfat (cAMP) için aşağıdakilerden hangisi geçerlidir? 1- Spesifik bir fosfodiesteraz tarafından deaktivasyona uğratılabilir. 2- Plazma membranına bağlı bir enzim tarafından sentezlenir. 3- AMP'ye dönüşebilir. 26
4- ADP'den köken alır. a) 1, 2, 3 b) 1, 3 c) 2, 4 d) 4 e) 1, 2, 3, 4
a) LCAT (Lesitin Kolesterol Açil Transferaz) b) Lipoprotein lipaz c) Hepatik lipaz d) Asetil Kolesterol Açil Transferaz (ACAT) e) Pankreatik lipaz Cevap B (Lippincott’s Illustrated Reviews, 2.baskı, s.216,219) Lipoprotein lipaz enziminin Apoprotein C-II gereklidir.
aktivasyonu
için
80.Aşağıdakilerden hangisinin antioksidan etkisi yoktur? a) Superoksit dismutaz b) Karbonik anhidraz c) Glutatyon reduktaz d) Katalaz e) Sitokrom P-450 Cevap B (Harper'in Biyokimyası, 1994, s.142) Süperoksit dismutaz, glutatyon redüktaz, katalaz, sitokrom P450 antioksidan olarak lipid peroksidasyonunu önleyerek özellikle eritrositlerin hemolizini önlerler. Karbonik anhidraz ise CO2 ve suyu reaksiyona sokarak karbonik asit oluşumunu sağlayan, asit-baz dengesinden sorumlu olan bir enzimdir. 81.Aşağıdakilerden hangisi mitokondriyal elektron transport zincirinde yer alan elektron taşıyıcılarından değildir? a) Nikotinamid-adenin dinükleotid b) Nikotinamid-adenin dinükleotid fosfat c) Flavin mononükleotid d) Flavin adenin dinükleotid e) Koenzim Q Cevap B (Harper's Biochemistry, 21.baskı) Diğer cevap şıklarındaki elektron taşıyıcıları mitokondriyal transport sisteminde yer alırlar, ancak Nikotinamid-adenin dinükleotid fosfat (NADP+), genel olarak redükte NADPH gerektiren redüktif biyosentez reaksiyonlarındaki elektron transferinde yer alan bir kofaktördür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
82.Oksidatif fosforilasyon esnasında ATP sentezini gerçekleştiren enzim kompleksleri hakkında aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Enzim kompleksi içmitokondri membranının matriksinde yerleşmiştir. b) Oligomisin tarafından inhibe edilir. c) Bir proton kanalı ihtiva eder. d) ATP az aktivitesi gösterebilir. e) Moleküler oksijen bağlayabilir Cevap E (Champe, Richard, Biochemistry Pamela, 2.baskı) ATP sentezleyen kompleks solunum zincirinin bir parçası değildir ve O2 ile direkt olarak etkileşmez. b şıkkındaki, oligomisin iç mitokondri membranından geçen proton gradiyentinin bozulmasını inhibe eder. Sonuç olarak elektron transport yanısıra ATP sentezi oligomisinle inhibe edilir. C siklusundaki proton gradiyenti mitokondri membranının matriks tarafındaki sitozolden bu kanal vasıtasıyla elektronların geçişi ile bozulur. Bir test tüpünde ATP sentezi kompleksi ATP'yi ADP+Pi'a hidrolize edebilir. 83.Aşağıdaki reaksiyonlardan hangisi NADPH tüketmez veya üretmez? a) Okside glutatyonun indirgenmesi b) Steroidlerin sentezi c) Glukoz-6-fosfatın 6.fosfoglukanolaktona dönüşümü d) Sitokrom p-450 oksijenaz sistemi ile mikrozomal hidrosilasyon e) Oksidatif fosforilasyon Cevap E (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) NADPH değil, NADH oksidatif fosforilasyonun bir substratıdır. 84.En az ATP sağlayan yol hangisidir? a) Heksoz monofosfat şantı b) Sitrik asit siklusu c) Glikoliz d) 1 mol Palmitatın oksidasyonu e) Glukozun anaerobik yıkılımı Cevap A (Harper's Biochemistry s.189-198) Heksoz monofosfat şantı ATP oluşturmaz. 85.Antimisin A solunum zincirinde hangi basamağı inhibe eder? a) Sitokrom oksidaz b) Süksinat dehidrojenazdan, koenzim Q'ya olan basamağı c) Bütün oksidasyon ve inhibisyon basamaklarını d) Sitokrom b ile sitokrom c arasındaki basamağı e) ATP nin mitokondri dışına çıkışını MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
Cevap D (Robert, Harper'in Biyokimyası, 2.baskı, 1993, s.150) Antimisin A solunum zincirinde sitokrom b ve sitokrom c arasını inhibe eder. Diğer şıklardaki yanıtlar farklı antibiyotikler tarafından inhibe edilir. 86.Mitokondride elektron transport zincirinin elektron kaynağı hangisidir? a) Pentoz-fosfat yolu b) Heksoz-monofosfat yolu c) Kori siklusu d) Üre siklusu e) Krebs siklusu Cevap E (Lippincott’s Illustrated Reviews, 2.baskı, s.67) Elektron transport zinciri, mitokondri iç membranında bulunmaktadır. Değişik kaynaklardan elde edilen elektronlar O2’ye aktarılmaktadır. Krebs siklusu metabolizmada birçok önemli role sahiptir, aynı zamanda sitrik asit siklusu veya TCA siklusu olarak da tanımlanmaktadır. Krebs siklusunun ana fonksiyonu Asetil CoA’nın, CO2, H2O’ya oksidasyonudur. 87.Serinin glisine dönüşümü için aşağıdaki vitamin çiftlerinden hangisinin bağırsaktan yeterli emilimine ihtiyaç vardır? a) Niasin ve B12 b) Tiamin ve B12 c) B2 ve B12 d) NAD+ ve B12 e) Folik asit ve B12 Cevap E (The National Medical Series For Independet Study) Serin ve glisin geri dönüşümlü değişimi kofaktör olarak tetrahidrofolata gereksinim gösterir. Bu, folik asit vitaminin bir türevidir. Ancak bağırsaklardan B12 vitamininin yetersiz alınımında folat koenzimlerinin metabolizması bozulur. Özellikle inaktif şekli olan 5metil tetrafoat birikir. Bunun nedeni 5-metil tetrahidrofolatın kullanılabildiği tek tepkimenin; B12'den elde edilen metil kobalamine gereksinim gösteren homosisteinin metiyonine dönüşümü olmasıdır. 88.Kollajen sentezinde hidroksiprolin oluşumunda kofaktör olarak yer alan vitamin hangisidir? a) Pridoksal fosfat (Vitamin B6) b) Biotin c) Tiamin pirofosfat (Vitamin B1) d) Askorbik asit (Vitamin C) e) Metilkobalamin (Vitamin B12) Cevap D (Tietz Textbook of Clinical Chemistry, W.B. Saunders Company, 2.baskı, 1994) Vitamin C, prolinden hidroksiprolinin sentezinde yer alan prolil hidroksilaz enziminin aktivitesi için gereklidir. 27
BĐYOKĐMYA
89.Nörolojik bozukluklarla birlikte seyreden anemi tipine hangisinin eksikliğinde rastlanır? a) Folik asit eksikliği b) Fe eksikliği c) B12 vitamini eksikliği d) Bakır eksikliği e) C vitamini eksikliği Cevap C (Burtis, Ashwood, Tietz, Textbook of Clinical Chemistry, 2.baskı, 1994, s.2046-2055) B12 vitamini eksikliğinde otoksi, aklorhidri ve anemi tablosu görülür. Pernisiyöz anemi dediğimiz aneminin bu tipinde nörolojik bozukluklar ön plandadır ve tedaviyle düzelir. 90.Aşağıdakilerden hangisi askorbik asit ile ilgili olarak doğru değildir? a) Dehidroaskorbat vitamin C'nin nontoksik bir metabolitidir. b) Protein ve lizinin hidroksilasyonu için gerekli bir kofaktördür. c) Bir antioksidandır. d) Askorbik asitce zengin gıdalar belli bazı tip kanser risklerini azaltır. e) Askorbik asitçe fakir diyetler skorbüt olarak bilinen hastalığa yol açarlar. Cevap A (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Dehidroaskorbat rutin olarak yüksek doz vitamin alan kişilerde potansiyel olarak biriken askorbat metabolizmasının toksik bir ara ürünüdür. 91.Yumurta sarısında bulunan avidin hangi vitaminin emilimini engeller? a) Niasin b) Folik asit c) Biotin d) Askorbik asit e) Kobalamin Cevap C (Bhagavan, Medical Biochemistry, 1992, s.911; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.168) Biotin, Karboksil (-COOH) grupları taşınımında görev yapar. Bu nedenle de karboksilazların koenzimidir. Özellikle lipid metabolizmasında çok önemli fonksiyonlar görmektedir. Asetil koenzim A karboksilaz, pirüvat karboksilaz, propiyonil koenzim A karboksilaz gibi enzimlerin koenzimidir. Sentezi büyük oranda bağırsaktaki bakterilerce gerçekleştirildiğinden dolayı eksikliği daha çok aşırı kullanım durumlarında gözlenir. Ayrıca çiğ yumurtanın beyazında bulunan avidin proteini absorbsiyonu bozmakla beraber pişmiş yumurtada bu protein denatüre olduğundan dolayı, absorbsiyonu engellenemez. Eksikliğinde depresyon, dermatit, bulantı gibi belirtiler görülür. 28
92.Aşağıdaki bileşiklerden hangisinin çok fazla atılımı B12 vitamini eksikliğini düşündürür? a) Homogentisik asit b) Dihidrofolik asit c) Metilmalonik asit d) Hidroksiprolin e) Metionin Cevap C (Kaplan 2.baskı, s.562-564) Metilmalonil KoA'nın süksinil KoA'ya dönüşümünde B12 vitaminin aktif formu deoksiadenozilkobamin gereklidir. Vit B12 eksikliğinde biriken metilmalonil KoA asit formuna dönüşür ve idrar ile atılır. 93.Sitrik asit döngüsünde rol almayan vitamin hangisidir? a) Riboflavin b) Niasin c) Tiyamin d) Pantotenik asit e) Pridoksal fosfat Cevap C (Harper's Biochemistry s.155-162; Lippincot, s.322) Tiyamin sitrik asit döngüsünde rol almaz. Piruvat ve αketoglutaratın oksidatif dekarboksilasyonu birçok hücrede, özellikle sinir sisteminde enerji metabolizmasında anahtar rolü oynar. 94.B12 vitamini ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Đntrinsik faktör eşliğinde mideden emilir b) Riboz şekerinin deoksiriboza dönüşümünde gereklidir. c) Propionil KoA'nın metil malonil KoA üzerinden süksinil KoA'ya dönüşebilmesi için gereklidir. d) Eksikliğinde anemi görülür. e) Suda erir B vitaminlerindendir. Cevap A (Harper'ın Biyokimyası, 23.baskı; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.166) B12 (siyanokobalamin)’nin asit ortamda yapısı bozulur. Bu nedenle mideden geçerken mide pariyetal hücrelerinden salgılanan protein yapıda bir madde olan intrensek faktör ile kombine edilmelidir. Esas emilim bölgesi ileumdur. Metilmalonin koenzim A’nın, süksinil koenzim A’ya dönüşmesinde koenzimdir. Bu basamak propiyonatın Krebs siklusuna girişinde kilit basamaktır. Eksikliğinde megaloblastik anemi görülür. Eğer bozukluk intrinsik faktör yokluğuna bağlı ise pernisiyöz anemi adını alır. 95.Aşağıdakilerden hangisinde gerçek ya da fonksiyonel bir K vitamini azlığı görülmez? a) Kumarin verilmesi b) Ağızdan uzun süre, geniş spektrumlu antibiyotik verilmesi c) Diyetle hiç kırmızı et alınmaması d) Diyetle hiç yeşil ve lifli bitkiler alınmaması e) Yenidoğanlarda MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
Cevap C (Chlapowski s.125-6; Halkerston, s.426-7) Kumarin türevleri gibi K vitamini analogları alındığında K vitamini fonksiyonel olarak engellenir. K vitamini normalde yeşil ve lifli bitkiler biçiminde diyetle alınır ya da bağırsak mikroflorası tarafından üretilir. Yenidoğanlarda, henüz mikrofloranın oluşmuş bulunmaması ve K vitamininin plasenta yolu ile geçişinin güçlüğü nedeniyle, ağızdan uzun süre geniş spektrumlu antibiyotik alınması halinde mikrofloranın zarar görmesi nedeniyle K vitamini alımı aksayabilir. Kırmızı et alımı ile K vitamini statusu arasında herhangi bir ilişki bulunmamaktadır. 96.Formaminoglutamik asit atılımı hangisinin eksikliğinde görülür? a) Niasin b) Biotin c) Tiamin d) Pantotenik asit e) Folik asit Cevap E (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.238) Folik asit eksikliğinde tetrahidrofolat oluşamaz bu yüzden FIGLU histidin+glutamata metabolize olamaz ve birikir böylece idrarla atılır. 97.B6 vitamini eksikliği, hangi vitaminin eksikliğine neden olabilir? a) Biotin b) Niasin c) Pantotenik asit d) Tiamin e) Riboflavin Cevap B (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.237) B6 vitamini eksikliği niasin eksikliğine neden olabilir. 98.Eritrosit Hemolizatında Transketolaz enzimi ölçümü hangi vitamin eksikliğini test etmede kullanılabilir? a) Niasin b) Pantotenik asit c) Piridoksin d) Folik asit e) Tiamin Cevap E (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.236)
d) Folik asit e) P-aminobenzoik asit Cevap C (Türkiye Klinikleri, Biyokimya, s.163) Riboflavin renkli bir pigment olup, ısıya dirençli, ışığa hassas bir vitamindir. Aktif riboflavin; flavin mononükleotid (FMN) veya flavin adenin dinükleotid (FAD) şeklindedir. FMN riboz içermediğinden gerçek bir nükleotid değildir ve riboflavinin ATP’ye bağımlı fosforilasyonu ile meydana gelir. Riboflavin ince bağırsaklardan emilir. Emilimi serbest riboflavin veya fosfat formunda spesifik taşınım yapıları tarafından gerçekleştirilir. Atılımı büyük çoğunlukla idrarla olmakla beraber, az bir kısmı da safra ile bağırsağa atılarak ve burada bakterilerce yıkılarak yapılmaktadır. Riboflavin flavin mononükleotid (FMN) ve flavin adenin dinükleotid (FAD) olarak çok sayıdaki oksidasyon reaksiyonlarına katılan enzimlerin prostetik grubu olarak fonksiyon görür ve tüm organlarda bulunur. Flavoproteinler memeli metabolizmasında, indirgenme ve yükseltgenme reaksiyonlarında hidrojen aktarımında, yağ asit β-oksidasyonunda açil koenzim A dehidrojenaz basamağında, Krebs siklusunda süksinat dehidrojenaz sisteminde, koenzim olarak görev yapar. Ayrıca monoamin oksidazların da koenzimidir. Bu moleküllerin sentezi tiroid hormonu ve adrenal steroidler tarafından arttırılmaktadır. 100.Aşağıdaki vitaminlerden hangisi tek karbon transferi yapar? a) Niasin b) Biotin c) Folik asit d) Piridoksin e) Riboflavin Cevap C (Türkiye Klinikleri, Biyokimya, s.165) Pteril glutamik asit yapısındadır. Paraaminobenzoik asit ve glutamatın birleşmesi ile meydana gelmiş bir vitamindir. Aktif formu tetrahidrofolik asit (THFA)’tir. Folik asitin dihidrofolik asit ve tetrahidrofolik asite indirgenmesinde, folat redüktaz enzimi rol alır. Đnce bağırsakların proksimalinden emilir.
Tiamin eksikliğinde bu enzimin ölçümü ile eksiklik tespit edilir. Ortama tiamin pirofosfat eklenerek enzim aktivitesindeki artışa göre tiamin eksikliğinden bahsedilir.
Tek karbon aktarımını katalize eden bir vitamindir. Özellikle, DNA sentezinde oksiüridilattan, deoksitimidilata geçişte aktarılacak olan -CH3 (metil) grubunun kaynağı olan methioninin aktiflenmesinde koenzimdir.
99.Aşağıdakilerden hangisi hücre solunumunda yer alan vitamindir?
En sık eksikliği görülen vitaminlerden birisidir. Metotreksat, sülfametoksazol gibi antimetabolitler folik asit yapımını bozarak DNA sentezinde defektlere yol açabilmektedir. Özellikle eritropoetik dokuda etkileri gözlenir. Megaloblastik anemiye neden olur.
a) Vitamin B12 b) Biotin c) Riboflavin MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
29
BĐYOKĐMYA
101.Aşağıdaki vitaminlerden hangisi membranda bulunan doymamış yağ asitlerinin oksidasyonunu önler? a) A b) B c) C d) D e) E Cevap E (Türkiye Klinikleri, Biyokimya, s.161) E vitamininin birden fazla formu vardır. Bunlar arasında α-tokoferol en yaygın ve güçlü türevidir. Bitkilerde özellikle bol bulunur. Đnsanda emilimi ince bağırsaktan, yağlarla beraber olmakta ve kanda şilomikron ve diğer β-lipoproteinlere bağlanarak taşınmaktadır. %75’i safra ile glukuronit konjugatları halinde atılmaktadır. Metabolitleri kinon yapıları ile beraber dokularda bulunmaktadır. Đnsanlarda bilinen temel etkisi antioksidan olmasıdır. Lipid peroksidasyonu özellikle aşırı derecede doymamış yağ asiti ile beslenenlerde gözlenen bir durumdur. Bu kimselerin eritrosit membranlarında frajilite artar. Özellikle de lipid/protein oranının artması sonucu spur hücre anemisi denilen akkiz hemolitik anemi gözlenebilir. Bunu önlemek için E vitamini ile selenyum kullanılması yararladır. Çünkü selenyum, glutatyon peroksidaz enziminin koenzimidir. Selenyum aynı zamanda E vitamininin lipidlere inkorpore olmasını kolaylaştıran bir eser elementtir. E vitamini hayvanlarda antisterilite vitamini olarak bulunur. Đnsanlarda böyle bir etkisi gösterilememiştir. E vitamininin ayrıca, antioksidan özelliği ve karaciğerde depolanmasının yanında vitamin A ve D’nin karaciğerde depolanmasını stabilize etmeye yaradığı düşünülmektedir. E vitamininin eksikliğinde en önemli bulgu eritrositlerin hemolize eğilimlerinin artışıdır. Özellikle prematüre bebeklerde bu eğilim aşikardır. Erişkinlerde E vitamini eksikliği nadiren gözlenir. Eksikliğinde, kreatinüri, kas güçsüzlüğü, hemolize eğilim görülür. Eksikliğini test etmek için eritrositlerin invitro, hidrojen peroksitli ortamda hemolize eğilimi tespit edilir. E vitamininin fazlalığında oluşan toksisite, özellikle oral antikoagülan alanlarda ve prematürelerde gözlenir. Yüksek miktarda K vitamini etkilerini antagonize eder ve protrombin zamanında uzamalara neden olur. Parenteral vitamin E preparatı verilen infantlarda hepatosplenomegali ile beraber seyreden assit, kolestatik sarılık, azotemi ve trombositopeni gözlenir. Günde 2000 ünitenin üzerinde alınması durumlarında gonadal bozukluk, kreatinüri, gastrointestinal bozukluk yapar. 102.Aşağıdaki dokulardan hangisinde, hücre içine glukoz taşınımı insülin ile arttırılır? a) Karaciğer b) Lens 30
c) Beyin d) Yağ dokusu e) Eritrositler Cevap D (Lippincott’s Illustrated Reviews Sesisinden, 2.baskı, 1997) Glukoz taşınımı için insülin gerektiren başlıca dokular kas ve yağ dokusudur. Karaciğer metabolizması, insüline yanıt verir, fakat karaciğerde glukoz taşınımı yeterince hızlıdır ve insülin gerektirmez. 103.Hidroksi indol asetik asit hangisinin yıkım ürünüdür? a) Noradrenalin b) Asetil kolin c) Serotonin d) Kortizol e) Adrenalin Cevap C (NMS Biyokimya 2.baskı, s.366) Serotonin, hipotalamus ve beyin sapı nöronlarında pineal bezde ve sindirim sistemi kromaffin hücrelerinde triptofandan sentezlenir ve yıkım ürünü 5-hidroksi indol asetik asittir. 104.Đkinci habercisi cAMP olan hormon hangisidir? a) TRH b) Prolaktin c) LH d) Gastrin e) Đnsulin Cevap C (Harper'ın Biyokimyası, 1993; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.197) Đkinci haberci olarak cAMP’yi kullananlar; ACTH, ADH, FSH, hCG, lipotropin, LH, MSH, TSH, Anjiyotensin II, PTH, opiyoidler, asetilkolin, glukagon, α-2 adrenerjik katekolaminler, CRH, kalsitonin, somatostatin, β-adrenerjik katekolaminler. cGMP’yi kullanan atriyal natriüretik peptit. Ca++’u kullananlar; α1-katekolaminler, kolesistokinin, gastrin, substans P, TRH, vazopressin, asetilkolin, oksitosin, GnRH, anjiyotensin II. 105.Aşağıdaki hormonlardan hangileri steroid yapıdadır? a) Đnsülin, glukokortikoidler b) Glukagon, androjenler c) Testosteron, mineralokortikoidler d) Progesteron, somatostatin e) Östrojen, ACTH Cevap C (Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.193-194) Hormonların birçoğu amino asit prekürsörlerden sentez edilirler. Modifiye amino asidler: Bunlara amin hormonlar da denir. Bu grupta tirozin kökenli epinefrin ve norepineMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
frin ile triptofan kökenli serotonin ve melatonin vardır. Đki tirozin molekülünün, iyotlandırıldıktan sonra kaynaşması ile oluşan tiroksin de bu gruptandır. Küçük peptidler: Tirotropin salgılatıcı hormon (TRH) üç amino asitten oluşan bir tripeptid olarak bu gruptandır. Vazopressin, oksitosin de bu gruba giren sekiz amino asitli peptidlerdir (oktapeptid). Orta büyüklükte peptidler: Gastrin (17 amino asit), glukagon (29 amino asit), ACTH (39 amino asit). Büyük peptidler (yahut küçük proteinler): Đnsülin, parathormon, büyüme hormonu, prolaktin bu gruba girer. Glikoproteinler: Tirotropin (TSH), FSH, LH ve koryonik gonadotropinler glikoprotein yapısındadır. Steroidler: Over, testis, böbrek üstü hormonları bu gruba girer. D vitamini de steroid yapısındadır ve hormonlara benzer özellikler gösterir. 106.Adrenalin için hangisi doğrudur? a) Biyosentezi tirozin aminoasidi ile başlar. b) Reseptörleri nükleusta yerleşmiştir. c) Karaciğerde glikojenezi stimüle eder. d) Hücre içerisinde ikinci haberci kullanmaz. e) Yağ dokusundaki lipazı inhibe eder. Cevap A (Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.226) Tirozin Tirozin hidroksilaz Dopa Dopa dekarboksilaz Dopamin Dopamin β-hidroksilaz Noradrenalin FNMT Adrenalin 107.Hangisi tiroid hormonlarının sentezinde kullanılır? a) Prolin b) Tirozin c) Metionin d) Serin e) Sistein Cevap B (Murray, Harper'ın Biyokimyası, 22.baskı (Türkçe çevirisi), 1993, s.608; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.111) Tirozin, fenilalanin hedroksilaz tarafından katalize edilen bir reaksiyon ile fenilalaninden meydana getirMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
ilir. Böylelikle, fenilalanin besinsel olarak esansiyel bir amino asid iken -yeterli miktarda fenilalanin içeren bir diyet sağlandığında- tirozin esansiyel değildir. Reaksiyon geri dönüşümlü olmadığından, tirozin, fenilalanin besinsel gerekliliğini ortadan kaldıramaz. Fenilalanin hidroksilaz kompleksi, memeli karaciğerinde bulunan ancak diğer dokularda var olmayan miks fonksiyonlu oksijenazdır. Reaksiyonda, moleküler oksijenin bir atomu, fenil-alaninin para konumuna dahil olurken, diğer atomu indirgenerek su oluşturur. Tamamen NADPH tarafından temin edilen indirgeyici güç, folik asidinkini andıran bir pteridin olan tetrahidrobiyopterin şeklinde hemen sağlanır. 108.Tiroid hormonları için hangisi doğrudur? a) Đyodun hücreye girişi kimyasal maddelerle engellenemez. b) Đyodun yükseltgenme basamağında tirozinaz görev yapar. c) Đyodun hücre içine geçişi pasif difüzyonla olur. d) Perklorat, iyodun hücre içine geçmesini engeller. e) Prekürsörü lizin aminoasitidir. Cevap C (Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.213) Tiroid bezi folliküler hücrelerinde triiyodotironin ve tetraiyodotironin (tiroksin, T4) sentezlenir. Yine tiroid bezinde bulunan parafolliküler C hücrelerinden ise kalsitonin sentezlenmektedir. Tiroid hormonlarının (T3 ve T4) sentezlenmesi dışarıdan yeterli iyot alınmasına bağlıdır. Kandaki inorganik veya iyonize iyot alınır. 109.Growth hormon için doğru olanı aşağıdakilerden hangisidir? a) Aminoasit türevi bir hormondur. b) Salınımı somatostatin tarafından uyarılır ve GnRH tarafından inhibe edilir. c) Protein sentezini inhibe eder. d) Metabolik etkileri insülininkine benzer. e) Yapısal olarak prolaktine benzerlik gösterir. Cevap E (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.293) GH, polipeptit yapısında bir hormon olup, salınımı GHRF tarafından uyarılır. Somatostatin tarafından inhibe edilir. Protein sentezini artırır. Đnsülinin metabolik etkilerine zıt bir fonksiyon gösterir. Yapısal olarak prolaktin ve human plasental laktogene benzer. 110.Doğru olanı seçiniz. a) TSH bir glikoprotein hormondur. b) LH’nın β-subüniti TSH ve hCG ile benzerdir. c) FSH bir hipotalamik hormondur. d) “Prolaktin-release inhibiting hormon” hipofizer kaynaklı olup prolaktin salınımını sağlar. e) TSH hipofizden TRH salınımını gerçekleştirir. 31
BĐYOKĐMYA
Cevap A (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.249320) TSH bir glikoprotein hormon olup, TSH’nın α-subüniti, LH, FSH ve hCG’ye benzer. Fakat β-subüniti TSH’ya spesifiktir. FSH hipofizer bir hormondur. Prolaktin sekresyonu pulsatil olup normalde bir veya daha fazla prolaktin-release inhibiting hormonları tarafından inhibitör kontrolü altındadır. Bunlardan en önemlisi de dopamindir. Bu maddeler hipofizer kaynaklı değildir. TRH hipotalamustan salınır ve hipofizden TSH salınımını stimüle eder. 111.Corticotrophin-releasing hormon (CRH) test amaçlı intravenöz (IV) olarak verildiğinde. Bu test için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Plazma ACTH’sı ölçülür. b) Serum kortizolü ölçülür. c) Bazal kan örneği alındıktan sonra 100 µg sentetik CRH, IV olarak verilir. d) Normal kişilerde CRH enjeksiyonundan sonra serum kortizolü pik yapar ancak 820 nmol/L’yi geçmez. e) “Cushing’s Disease”de CRH enjeksiyonundan sonraki altmışıncı dakikada alınan kan örneğindeki kortizol değerleri ektopik ACTH üreten Cushing’s sendromundakinden çok düşüktür. Cevap E (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.267302) CRH stimülasyon testi sonucu plazma ACTH ve serum kortizolü ölçülür. Bazal kan örneği alındıktan sonra 100 mikrogram sentetik CRH IV verilir. Normal kişilerde CRH enjeksiyonundan sonra serum kortizolü pik yapar ancak 820 nmol/L’yi geçmez. Cushing hastalığında ise CRH’ya aşırı bir cevap oluşur ve CRH enjeksiyonundan sonra serum kortizol düzeyi 820 nmol/L’yi aşar. Ektopik ACTH üretimine bağlı veya adrenal tümörler sonucu oluşan Cushing sendromunda CRH enjeksiyonuna cevap çok az veya hiç yoktur. 112.FSH için doğru olanı seçiniz. a) Hipotalamik bir hormondur. b) Testesteron tarafından sentezi artırılır. c) Bir glikoprotein hormon olup iki subünitten meydana gelmiştir. d) Kandaki değeri klinik yönünden anlamlı değildir. e) Salınımı T4’ün kontrolü altındadır. Cevap C (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.293302) FSH hipofizer bir hormon olup, testesteron ve inhibin tarafından sentezi (-) feed back ile kontrol edilir. Bir glikoprotein olup iki subünitten meydana gelmiştir. Kandaki değerleri gonadal bozuklukların hipotalamik mi, hipofizer mi ya da hedef organdan mı kaynaklandığını ayırmada yararlıdır. Salınımı GnRH tarafından kontrol edilmektedir. 32
113.Gebelikte üretilen başlıca östrojen aşağıdakilerden hangisidir? a) Epiestriol b) Estradiol c) Estriol d) Estron e) Pregnandiol Cevap C (Lecture Notes on Clinical Biochemistry, s.303320) Estriol gebelik esnasında üretilen başlıca östrojendir. Plasenta kendi başına Estriol’ü sentezleyemez. Fetal adrenal doku tarafından üretilen DHEA-S kullanılarak C-19 adrenal steroidler oluşur ve plasenta kullanarak estriol üretilir. Bu yolla üretilen estriol maternal ve fetal dolaşıma salınır. Estriol’ün üretimi sağlıklı bir plasenta ve fetusa ihtiyaç duyar. Feto-plasental fonksiyonları değerlendirmede önemlidir. 114.Viral bir genetik materyal analiz edilir ve baz kompozisyonunun şu olduğu görülür (% mol olarak): A=46, G=14, T=32, C=10. Bu genetik materyal ile ilgili olarak hangisi doğrudur? a) Çift zincirli bir DNA'dır. b) Tek zincirli bir DNA'dır. c) Tek zincirli bir RNA'dır. d) Çift zincirli bir RNA'dır. e) Virüs revers transkriptaz enzimi içerir. Cevap B (Mathews-Van Holde The Benjamin, 3.baskı, s.91-122) Tek zincirli bir DNA olmalıdır. Çünkü Chargaff kurallarına uymuyor. Sitozin içerdiği için RNA olamaz. 115.Nükleik asitlerin tam hidrolizi sonucu, aşağıdaki maddelerden hangisi açığa çıkmaz? a) Fosforik asit b) Pürinler c) Pentozlar d) Adenozin e) Sitozin Cevap D (Champe, Richard, Harvey, Biyokimya Pamela, 2.baskı, s.376) Adenozin adenin ve ribozdan oluşmuş bir nükleotiddir. 116.Bir tip DNA karakteristik olarak nadiren pürin ve pirimidinleri ihtiva eder. Bu RNA için hangisi doğrudur? a) tRNA b) mRNA c) nRNA d) 16 SRNA e) bir 3'poli-A-kuyruklu Cevap A (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) tRNA bir miktar modifiye baz ihtiva eder. Mesela, hidreksimetil sitozin, psödo üridin ve inozin.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
117.Aşağıdaki nedenlerden hangisine bağlı olan DNA değişiklikleri koparılarak düzeltilir? a) Baz eksilmesi b) Araya baz girmesi c) Bazların metillenmesi d) Timin dimerlerini oluşumu e) Bazların alkillenmesi Cevap D (Robert, Harper'in Biyokimyası, 2.baskı, s.471) Bazlar DNA değişikliklerine neden olurlar. 118.Streptomisin ribozomun hangi alt birimine bağlanır? a) 30S b) 15S c) 48S d) 23S e) 18S Cevap A (Gözükara, Biyokimya, 1.baskı, 1989, s.411) Diğer şıklardaki ribozom alt fraksiyonlarına kloramfenikol, sikloheksimit, eritromisin puromisin gibi antibiyotiker bağlanır. 119.Fotoreaktivasyon işleminde aşağıdakilerden hangisi yapılmaz? a) Bir enzim bozuk bölgeye bağlanır. b) DNA-enzim kompleksi ışığı absorbe ederek dimerizasyon oluşur. c) Fotoreaktivasyondan sonra enzim ayrılır. d) DNA-enzim kompleksi 300-600 nm ışığı absorbe eder. e) DNA ligaz timin dimerlerini oluşturur. Cevap E (Gözükara, Biyokimya 1.baskı, s.378) DNA ligaz tek polipeptid zincirinden meydana gelmiştir. DNA'nın herhangi bir kırık bölgesinde bulunan 3-OH grubu ile diğer 5-fosfat grubu arasında fosfodiester bağı yapar. 120.Pürinlerin yıkılım ürünü aşağıdakilerden hangisidir? a) Ürik asit b) Üre c) Asetil KoA d) Vanilmandelik asit e) Piruvat Cevap A (Rawn, Biochemistry, 1989, s.627-660) Pürin, nükleik asitleri oluşturan nükleotidlerden biridir. Üre → proteinlerin, vanilmandelik asit → katekolaminlerin, piruvat → karbonhidratların yıkılım ürünüdür. Asetil KoA → pirimidin, ürik asit ise pürin katabolizması sonucu açığa çıkan ürünlerdir. 121.Aşağıdakilerden hangisi gut hastalığının nedeni değildir? a) Lösemi ve benzeri habis hastalıklar. b) Pürin salvaj reaksiyonları için elverişli fosfat miktarını sınırlayan genetik hastalıklar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
c) Pürin biyosentezinde düzenleyici basamağın inhibitörlerine sensitivitesinin azalması d) Primidinlerin aşırı oluşumuna neden olan genetik defektler e) Kronik böbrek yetmezliği Cevap D (Champe, Harvey, Biohemistry, 1994, s.356) Primidinlerin de nova pürin sentezi üzerine herhangi bir düzenleyici kontrol etkisi yoktur. 122.RNA polimeraz enziminin hangi subünitesi DNA üzerindeki promoter bölgesinin tanınmasında rol alır? a) Alfa b) Beta c) Beta üssü d) Sigma e) Omega Cevap D (Lippincott, s.380) RNA polimerazın sigma alt birimi DNA üzerindeki protomer bölgesini tanıyarak bağlanır. 123.Bağırsaklardan emilen demir karaciğerde hangi proteine bağlanarak taşınır? a) Albümin b) Globulin c) Seruloplazmin d) Transferrin e) Metalotionein Cevap D (Stryer, Biochemistry, 2.bölüm, 3.baskı, 1988, s.15) Gıdalarla alınan Fe+++ bağırsakta Fe++ indirgenir. Fe++ olarak emilir emilmez transferrine bağlanıp karaciğere gelir. Karaciğerde ya Hem'in yapısında girer ya da ferritin olarak depolanır. 124.Hangisi hiperpotasemi nedeni değildir? a) Hipoaldesteronizm b) Renal glomerüler yetersizliği c) Diyare d) Geniş doku harabiyeti e) Asidoz Cevap C (Zilva, Pannall, Clinical Chemistry in Diagnosis and Treatment; 2.baskı, s.54) Diyare bağırsaklar yoluyla potasyum kaybına neden olur. 125.Selenyum ile ilişkili olarak aşağıdakilerden hangisi/hangileri geçerlidir? 1- S'li amino asitler ve E vitamininden yoksun ratlarda fetal hepatik nekrozu önleyebilir. 2- Bitkilerde S'li amino asitlerdeki S ile yer değiştirebilir. 3- Büyük dozlarda toksiktir. 4 ABD'de önemli bir halk sağlığı sorunu oluştur33
BĐYOKĐMYA
mamaktadır. a) 1, 2, 3 b) 1, 3 c) 2, 4 d) 4 e) 1, 2, 3, 4 Cevap A (Glick s.179; Lehninger et al. s.712; Thomson, Guillham, s.155) Selenyum, glutatyon peroksidaz oluşumu için gerekli olmakla birlikte, Se'dan zengin topraklarda yetişen bazı bitkilerde birikime uğrar ve fazla alındığında ağır bir toksisite gözlenir. 126.Aşağıdakilerden hangisi ekstraselüler sıvının en önemli tamponudur? a) Fosfat b) Protein c) Asetat d) Klor e) Bikarbonat Cevap E (Lehninger, Principal of Biochemistry, 1982, s.85; Türkiye Klinikleri, Biyokimya Ders Notları, 1999, s.176) Bikarbonat/Karbonik Asit Tampon Sistemi: Bu sistem organizmanın en önemli ve en büyük tampon sistemidir. Serumda ve eritrosit içinde bulunan bikarbonat, kanın toplam tamponlama gücünün %55 kadarını oluşturmaktadır. Bikarbonat sodyum tuzu, bikarbonik asit tuzu olduğundan bunlar birbirleri ile reaksiyona girmezler. Bikarbonat başlıca pankreas, böbrekler ve eritrositlerde sentezlenmektedir. 127.Đdrar tampon sistemlerinden en önemlisi hangisidir? a) Protein tampon sistemi b) Karbonat tampon sistemi c) Amonyak tampon sistemi d) Fosfat tampon sistemi e) Hemoglobin tampon sistemi Cevap D (Zilva, s.85) Đdrar tampon sistemi; fosfat, karbonat ve amonyak tampon sistemlerinden oluşmasına rağmen en önemli tampon sistemi fosfat tampon sistemidir. 128.Bazik ortamda (pH 8-9) hemoglobin elektroforezinde aşağıdaki hemoglobinlerden hangisi anoda doğru en fazla göç eder? a) HbS (glutamatın yerine valin geçmiştir) b) HbD (aspartatın yerine lizin geçmiştir) c) HbC (glutamatın yerine lizin geçmiştir) d) Hb Hiroşima (histidin yerine aspartat geçmiştir) e) HbA 1C (Beta-zincirinin N-terminali glikozillen34
miştir) Cevap D (Lippincott’s Illustrated Reviews Sesisinden, 2.baskı, 1997) En fazla net negatif yükü olan hemoglobin anoda (pozitif elektrod) doğru en hızlı göç edecektir. 129.Demir eksikliği anemisinin erken dönemde tanısı için en yararlı olan laboratuvar testi aşağıdakilerden hangisidir? a) Serum demir miktarı tayini b) Serum demiri ile birlikte bağlama kapasitesi tayini c) Serum ferritin düzeyi tayini d) Serum transferrin düzeyi tayini e) Serbest eritrosit protoporfirin tayini Cevap C (Fairbanks, Klee, Biochemical Aspects of Hematology, Textbook of Clinical Chemistry, s.1583) Klinik belirtiler ortaya çıkmadan önce ferritin miktarı azalır. 130.Aşağıdakilerden hangisi hemoglobinin O2'e affinitesini arttırır? a) CO2 b) H+ c) BPG d) pH'nın düşmesi e) O2 Cevap E (Harper's Biochemistry, 23.baskı, s.49-59) O2 hemoglobin alt ünitelerine bağlandıkca hemoglobinin oksijen bağlama kapasitesi artar. 131.Yetişkin bir insanda hangi hemoglobin tipi çoğunlukla bulunur? a) Hemoglobin Gower 1 b) Hemoglobin A2 c) Hemolobin F d) Hemoglobin A e) Hemoglobin Portland Cevap D (Stryer, Biochemistry, 7.bölüm, 3.baskı, s.150160) Đntra-uterin hayatta Hemoglobin F (HbF) hakim olup doğumdan sonra, kemik iliğinin kan yapımına başlamasından sonra HbF yerini HbA'ya bırakır. %95 HbA hakimken %2 dolayında HbA2 bulunur. 132.Hemoglobin tarafından oksijenin bağlanması hakkında aşağıdaki şıklardan hangisi doğrudur? a) Bohr etkisi, oksijen için daha yüksek pH değerlerinden daha düşük affiniteye sebep olur. b) CO2 polipeptit zincirlerinin amino terminal gruplarına bağlanmak suretiyle hemoglobinin O2'e affinitesini artırır. c) % saturasyon artıkça hemoglobinin O2'e affinitesi de artar. d) Hemoglobin tetrameri 4 molekül 2, 3-DPG bağlar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
BĐYOKĐMYA
e) Oksi hemoglobin ve deoksi hemoglobin, protonlar (H+) için aynı affiniteye sahiptirler. Cevap C (Champe, Harvey, Biochemistry Pamela, 2.baskı) Bir heme grubundaki oksijenin bağlanması aynı moleküldeki kalan heme gruplarının oksijene affinitesi ile artar. CO2 oksijene affiniteyi düşürür. Çünkü CO2 pH'yı düşürür. Aynı zamanda CO2'in bağlanması sıkı bir şekildedir ve deoksi formuna bağlanır. Hemoglobin bir molekül DPG bağlar. Deoksihemoglobin protonlar için daha fazla affiniteye sahiptir. 133.Alveolar havadaki pCO2 için hangisi doğrudur? a) Kapiler kandaki pCO2'den çok daha fazladır. b) Kapiler kandaki pCO2'den az fazladır c) Kapiler kandaki pCO2'ye eşittir d) Kapiler kandaki pCO2'den oldukça azdır e) Kapiler kandaki pCO2'den çok azdır. Cevap E (Kaplan 2.baskı, s.336) Alveolar havada pCO2=0.03 mmHg iken akciğer kapiller
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
kanında ortalama pCO2=40 mmHg'dır. Bu fark CO2'in kandan alveoler hava boşluğuna geçmesini sağlar. 134.Hemoglobinin oksijen bağlanması ve salıverilmesiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Oksijeni bağlarken hem prostetik grubunun demiri ferri duruma yükseltgenir. b) pH düştüğünde oksijenin hemoglobinden ayrılması kolaylaşır, c) Eritrositte 2, 3 difosfogliserat konsantrasyonunun yüksek olması hemoglobinin oksijen bağlanmasını arttırır. d) Dört heme grubundan birinin O2 bağlanması, diğer üçünden bağımsızdır. e) Oksijenin demire bağlanması iyoniktir. Cevap B (Robert, Harper'in Biyokimyası 2.baskı, 1993, s.70) Hemolobin oksijeni ferri haldeyken bağlar. 2, 3 fosfo gliserat konsantrasyonunun yüksek olması hemoglobinin oksijene bağlanmasını azaltır. Oksijen demire iyonik bağla bağlanmaz.
35
FARMAKOLOJĐ 1. Aşağıdaki ilaç etkileşmelerinden hangisi farmakokinetik etkileşme değildir? a) Penisilin-probenesid etkileşmesi b) Atılımda aspirin-sodyum bikarbonat etkileşmesi c) Duodenal ülser tedavisinde ranitidin'in histaminle etkileşmesi d) Oral antikoagülanlarla geniş spektrumlu antibiyotiklerin etkileşmesi e) Oral antikoagülanlarla barbitüratların etkileşmesi Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.109) Farmakokinetik etkileşme; bir ilacın diğer bir ilacın farmakokinetiğini, yani absorbsiyon, dağılım, metabolizma ve ekskresyonunu değiştirmesi sonucu oluşur. 2. Aşağıdakilerden hangisi hastalara plasebo uygulanmasının başlıca nedeni değildir? a) Hasta üzerine psikolojik faktörlerin etkisinin ölçülmesi b) Çift-kör çalışmalarda hasta ya da hekimin körlüğünün sağlanması c) Hastalığın seyrinde görülen spontan değişimlerin saptanması d) Hastalarda yapılan ölçümlerin duyarlılığının kontrolü e) Farmakolojik etkinliği araştırmak. Cevap E (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Plasebo: Renk, şekil ve koku gibi özellikleri bakımından aktif ilaca benzeyen fakat aktif madde içermeyen ve farmakolojik etkisi bulunmayan ilaç şeklidir. Farmakolojik etkiden yoksun plasebolara saf plasebo, çeşitli etkileri olabilen plasebolara’da saf olmayan plasebo adı verilir. Örneğin analjezik bir ilacın etkinliğinin araştırıldığı bir çalışmada uygulanan plasebo içi, un ya da şeker içeren bir kapsülde bu saf plasebodur. Buna karşın plasebo kapsülü vitamin içeriyorsa saf olmayan plasebodur. Hastalara plasebo uygulamasının başlıca nedenleri: a. hasta üzerine psikolojik faktörlerin etkisinin ölçülmesi, b. çift-kör çalışmalarda hasta ya da hekimin körlüğünün sağlanması, c. hastalığın seyrinde görülen spontan değişmelerin saptanması, d. hastalara yapılan ölçümlerin duyarlılığının kontrolü. 3. Klor kanallarının açılışını kolaylaştıran reseptör tipi hangisidir? a) Aspartat reseptörleri b) Glutamat reseptörleri c) Glisin reseptörleri 36
d) Tirozin reseptörleri e) Guanilat siklaz reseptörleri Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Kanal Reseptörler: Bu reseptörler sitoplazma ile ekstrasellüler ortamı birbirine bağlayan bir kanal içerirler. Mesaj moleküller bu kanalın açılmasını modüle ederler ve genellikle hücre içine Na+’ya da Ca++ katyonlarının ve Cl− anyonlarının girişini düzenlerler. Anyonik kanal reseptörleri: -Klor (Cl−) iyonlarına geçirgen kanalın açılışını modüle eden GABAA reseptörleri ve bunlarla ilişkili benzodiazepin reseptörleri. -Klor kanallarının da açılışını kolaylaştıran glisin reseptörleri. Hücre içine Cl- iyonlarının girişi, hücrenin polarizasyonunu arttırır, buna karşın eksitabilitelerini (uyarılabilirlik) azaltır. 4. Eğri altı alan (EAA) ile ilgili yanlış olanı işaretleyiniz. a) Belirli bir zaman aralığında plazma konsantrasyonu b) Genel kan dolaşımına ulaşan ilaç miktarını gösterir. c) Klerensin göstergesidir. d) Biyoyararlanımın göstergesidir. e) Biyoeşdeğerliğin yüzdesini gösterir. Cevap E (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Eğri altı alan, EAA ya da AUC (Area under curve) belirli bir zaman aralığında plazma konsantrasyonunu gösterir. Bir ilaç uygulandığında, emilim derecesine (biyoyararlanım) göre oluşturulan grafikte, eğri altında kalan alanın yüz ölçümü hesaplanır. Eğri altı alan genel kan dolaşımına ulaşan ilaç miktarının ve klerensin göstergesidir. Bir ilacın biyoyararlanımı, o ilacın oral yoldan verilişine ait eğrinin altında kalan alanın yüzölçümünün i.v. yoldan verilişle elde edilene oranının 100 ile çarpımına eşittir (biyoyararlanım= EAAoral/EAAi.v. x 100). 5. Aşağıdakilerden hangisi kimyasal antagonizmaya örnektir? a) Histamin-simetidin b) Aspirin-propranolol c) Heparin-protamin sülfat d) Estrojen-varfarin e) Asetilkolin-atropin MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Kimyasal Antagonizma: Đki ilaç birlikte kullanıldığında kimyasal etkileşim sonucu antagonist ilacın agonist ilacın etkisini azaltması ya da ortadan kaldırması olayıdır. Mide asiditesinin antasidlerle nötralize edilmesi, heparinin etkisinin protamin sülfatla ortadan kaldırılması kimyasal antagonizma örnekleridir. Kimyasal antagonistler genellikle zehirlenmelerde kullanılan ve antidot (pan zehir) adı verilen maddelerdir. Bu antidotlar (dimerkaprol, EDTA, deferoksamin, pralidoksim v.b.) genellikle toksik madde ile inert kompleksler oluşturup, absorbsiyonlarını önlemekte ya da toksik maddenin detoksifikasyonunu hızlandırmaktadırlar. 6. Aşağıdakilerden hangisi kişilerin asetilleyici genetik statuslarına göre sınıflandırılmasında kullanılır? a) Dapson b) Đsoniazid c) Rifampisin d) Glukuronik asit e) Streptomisin Cevap A (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Đlaçların asetilasyon polimorfizmi 1960’dan beri toplumda isoniazidin (INH) hızlı asetilleyiciler (HA) ve yavaş asetilleyiciler (YA) olmak üzere bimodal dağılımı olduğu bilinmektedir. Bu durum ilacın biyotransformasyon kapasitesini değiştiren genetik farklılıktan ileri gelmektedir. Asetiltransferazın çok sayıda moleküler şeklinin olması, asetilasyonun genetik bir polimorfizminin olduğunu ortaya koymaktadır. Asetilasyon polimorfizmi gösteren tüm ilaçlar YA’leri, HA’lerden ayıran bimodal ya da trimodal bir dağılım gösterirler. Asetilleyici genetik statuslarına göre kişilerin basit şekilde sınıflandırılmasında test ilacı olarak dapson ve bazen de sulfadimidin kullanılmaktadır. Dapson’un oral verilen 50 ya da 100 mg’lık dozunun absorbsiyonunun 3. ve 12. saatleri arasında alınan kan örneklerinde dapson ve monoasetildapson konsantrasyon değerleri ölçülerek bu iki parametrenin birbirine oranı yapılırsa, HA’lerde bulunan değer 0.35’den yukarı, YA’lerde ise 0.30’dan aşağıdadır. YA’ler asetilasyon hızını etkileyen resesif alel için homozigotturlar. 7. Aşağıdaki açıklamalardan doğru olmayan hangisidir? a) Faz II reaksiyonları temel olarak glukuronik asit, sülfat ve glutation reaksiyonlarını içerir. b) Faz II reaksiyonları sonucu daha polar ve farmakolojik aktiviteleri artmış aktif metabolitler oluşur. c) NSAĐĐ’ların glukurokonjugasyon sonucu hepatotoksik metabolitler oluşur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
d) Faz II reaksiyonunda rol alan başlıca enzim UDP-glukorinil transferazdır. e) Asetilasyon faz II reaksiyonlarından olup INH’ın katabolizmasındaki başlıca mekanizmadır. Cevap B (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Faz II, Konjugasyonlar Faz II, başta glukuronik asit (glukurokonjugasyon), sülfat (sülfotransferazla katabolize edilen asetilasyon) ve glutation reaksiyonlarını içerir. Bu konjugasyon reaksiyonları sonucu daha polar ve suda çözünür, fakat genellikle farmakolojik aktivitesi olmayan (inaktif) metabolitler oluşur. Ancak, bazı ilaçların (NSAĐĐ) glukurokonjugasyon ya da Nasetilasyon (INH) sonucu hepatotoksik metabolitler oluşturulabileceği belirtilmiştir. Diğer bir aykırı örnekte iki OH grubu içeren morfindir. Yapısındaki 6. karbona bağlı OH grubunun glukurokonjugasyonuyla oluşan metaboliti ise aktif bir agonist olmasına karşın, 3. karbon atomuna bağlı OH grubunun konjugasyonuyla oluşan metaboliti bir antagonist gibi etkimektedir. Glukurokonjugasyon sık oluştuğundan faz II’nin başlıca mekanizması olarak kabul edilir. Đlaç molekülleri oksijen, azot ya da kükürt molekülü üzerine glukuronik asidin bağlanmasını kolaylaştıran UDP-glukuronil transferaz tarafından katabolize edilen glukurokonjugasyon reaksiyonu sonucu uğradıkları değişiklikler nedeniyle, kendi reseptörleri tarafından tanınmaları güçleşmektedir. Ayrıca glukuronik asit elektrik yüklü olduğundan ilaç moleküllerinin polarizasyonlarının ve suda çözünürlüğünün artmasına neden olmaktadır. Neonatal bebeklerde henüz konjugasyon yapan enzimler, özellikle UDP-glukuronil transferaz yeterince oluşmadığından bu yolla metabolize olan bazı ilaçların (kloramfenikol) pediyatride kullanılması toksik etkilerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. 8. Plasenta bariyerinden ilaçların geçişi, hangi mekanizma yolu ile olmaktadır? a) Aktif transport b) Kolaylaştırılmış difüzyon c) Pasif difüzyon d) Simport difüzyon e) Endositoz Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Plasentayı aşabilen ilaç molekülleri V. umbilica aracılığı ile fetüse ulaşır. Karaciğeri geçer ve V. cava inferiorla sağ kulakçığa gelir; ostium secundum (foramen ovale)’dan sol kalbe geçerler. Pulmoner dolaşımın işlevi yoktur. Bu şekilde ilaçlar doğrudan büyük dolaşıma girmektedirler. Plasenta bariyerinden geçiş mekanizması genellikle pasif difüzyon sistemiyledir. Bazı endojen maddelerin aktif transport ya da kolaylaştırılmış difüzyonla geçiş yapmalarına karşın ilaç moleküllerinin difüzyonu Fick yasasına göre (absorbsiyondaki gibi) olmaktadır. 37
FARMAKOLOJĐ
9. Antrasiklinler (doksorubisin ve daunorubisin) tarafından indüklenen kardiyotoksisitenin önlenmesinde kullanılan şelatör hangisidir? a) Trencam b) Enterekolin c) Tiron d) Deksrazoksan e) Desferritiosin Cevap D (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Deksrazoksan: Deksrazoksan, demir şelatörünün metabolitleri olarak hücre içine girdikten sonra değişen bir prodrog’tur. Deksrazoksan, doksorubisin ve daunorubisin gibi antrasiklinlerle birlikte uygulanırsa, hücre içinde oluşan antrasiklin/demir kompleksi deksrazoksanı, yapısı EDTA’ya benzer metabolitlere hidrolize eder. Bu metabolitlerden, biri intraselüler demiri şelate eder ve serbest radikallerin oluşumunu azaltan antrasiklin/demir ile bir kompleks oluşmasına yol açar. Deksrazoksan antrasiklinler tarafından indüklenen kardiyotoksisitesinin önlenmesinde kullanılır. 10.Aşağıdaki beta blokerlerden hangisinde asimetrili iki merkez (stereoizomerizm) vardır? a) Atenolol b) Asebutolol c) Betaksolol d) Labetolol e) Metoprolol Cevap D (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Spasiyal yapı: Bir molekülün spasiyal yapısı konfigürasyonu ve konformasyonu ile belirlenir. Konfigürasyon, ilaç ya da endojen bir molekülün spasiyal yapısı atomlarının herbirin diziliş konumuyla doğrudan ilişkilidir. Bu konum, elektron sayısı (değerlilik), uzayda yörüngelerinin yönlenmesi ve interatomik (atomlararası) aralığa bağlıdır. Bazı reseptörler (musukarinik, noradrenerjik, opioid, estradiol) yüksek derecede stereoselektivite gösterirler. Đki stereoizomerden sadece birisi (levojiral adrenalin) aktif olabilir ya da her ikisi de (levojiral kinidin, antimalariyal ve dekstrojiral kinidin, antiaritmik) farklı farmakolojik etkiye sahip olabilmektedirler. Đlaç molekülü asimetrik iki merkezli olursa, aktiviteleri ayırtetmek daha da güçleşmektedir. Örneğin labetolol molekülünde asimetreli iki merkez bulunduğundan streoizomerik şekle sahiptir. Bu özelliği nedeniyle labetolol birbirinden oldukça farklı (α1 ve β blokörler). 11.Beyin iskemisinin yol açacağı kalsiyumun aşırı birikimine bağlı nöronal zedelenmeyi azaltıcı etkisi olan ilaç aşağıdakilerden hangisidir? a) Đzoksipurin b) Nilidrin c) Nimodipin 38
d) Rezerpin e) Prostasiklin Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.466) Nimodipin, dihidropiridin türevi olan bir kalsiyum antagonistidir. Subaraknoid kanama olgularında; beyin damarlarındaki vazospazm indisensini veya spazmın derecesini ya da lokal kan akımı ölçümünü değiştirmeyen dozlarda bile, kanamadan sonra lokal beyin dokusunda yavaş olarak gelişen infarkt (nekroz) alanının boyutlarını küçülttüğü saptanmıştır. Karaciğerde çabuk yıkılır, eliminasyon yarılanma ömrü ortalama 1 saat kadardır. Çok fazla lipofilik olduğu için beyine kolaylıkla girer. Beyin iskemisine yol açan durumlarda iskeminin, nöronlarda aşırı kalsiyum birikmesine bağlı zedeleyici etkisini azaltabileceği ileri sürülmüştür. Halen subaraknoid kanamanın tedavisinde kullanılır; bu durumda serebral arter spazmını önleme ve tedavi etme bakımından etkinliği kısıtlı derecede olmakla beraber, nörolojik bozukluğu (defisiti) yeterli derecede önleyebilir ve düzeltebilir. Böylece lokal nekroza bağlı nörolojik bozuklukları önleyebilir veya hafifletebilir. Migren profilaksisinde bazı incelemelerde, metizerjid kadar etkili bulunmuştur. Antikonvülsan etkinlik de gösterir. 12.Hangi bağımlılık tipinde psikotoksik belirtilere ilaveten çeşitli organlarda anatomo-patolojik bozukluklar da ortaya çıkar? a) Alkol tipi b) Morfin tipi c) Barbitürat tipi d) Amfetamin tipi e) Esrar tipi Cevap A (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.929) Alkol, psişik ve fiziksel bağımlılık oluşturan ve böylece kişiyi kompulsif olarak alkol içmeye sevkedebilen bir maddedir. Alkol bağımlılığı diğer bazı ilaç bağımlılığı durumlarında olduğu gibi kendini psikotik belirtilerle gösterir. Alkole fiziksel bağımlılık gelişmesi genellikle geç olarak ve belirgin derecede tolerans geliştikten sonra olur. Diğer bağımlılık tiplerinden farklı olarak alkol bağımlılığında karaciğer, beyin, miyokard ve çizgili kaslarda anatomo-patolojik bozukluklarda gelişir. Bu nedenle alkol bağımlılığı aynı zamanda kronik alkol zehirlenmesidir. 13.Diffüzyon hipoksisine neden olabilen genel anestezik aşağıdakilerden hangisidir? a) Azot protoksit b) Eter c) Kloroform d) Halotan e) Metoksifloran MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
Cevap A (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.784) Azot protoksit (N2O), anestezik olarak kullanılan tek inorganik maddedir. Đndüksiyon yaparken mutlaka narkotik bir analjezik veya hipnosedatifle premedikasyon yapmak gerekir. N2O, irritan olmadığından öksürük ve laringospazm yapmaz. Bu ilaçla indüksiyon sırasında hastada gülme ve kahkaha nöbetleri belirebilir, bunun için güldürücü gaz adı da verilir. Uzun süre N2O vermek suretiyle yapılan anesteziden sonra diffüzyon hipoksisi gelişebilir; bunu önlemek için ayılma sırasında kısa süre oksijen inhalasyonu yaptırılır. 14.Karaciğerde en fazla metabolize edilen halojenli genel anestezik aşağıdakilerden hangisidir? a) Halotan b) Enfluran c) Metoksifluran d) Đzofluran e) Azot protoksit Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.780) Metoksifluran karaciğerde ileri derecede metabolize edilir. Đzofluran ise en az metabolize edilen halojenli genel anesteziktir. 15.Kalbi katekolaminlerin aritmi yapıcı etkisine diğerlerine göre daha fazla duyarlı kılan genel anestezik hangisidir? a) Halotan b) Enfluran c) Metoksifluran d) Đzofluran e) Azot protoksit Cevap A (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.783) Halotan, halen en fazla kullanılan inhalasyon anesteziğidir. Sempatik sinir sistemini santral etkisiyle inhibe eder. Miyokardı ve damar düz kaslarını hem bu etkisi sonucu hem de direkt etkisiyle deprese eder. Kalp debisini düşürerek hipotansiyon meydana getirir. Kalbin atış hızını azaltır. 16.Mutad dozlarda bile sık olarak methemoglobinemi yapan lokal anestezik hangisidir? a) Kokain b) Lidokain c) Mepivakain d) Bupivakain e) Prilokain Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.808) Prilokain (Citanest), mutad dozlarda kullanıldığında bile sık olarak methemoglobinemi yapar; bu nedenle sık kullanılmaz. Anemisi veya akciğer ya da kalp MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
hastalığı nedeniyle hipoksisi olan hastalarda kullanılmamalıdır. 17.Manik hastaların tedavisinde kullanılan ilaçlardan geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Lityum b) Karbamazepin c) Mianserin d) Verapamil e) Nöroleptik ilaçlar Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.969) Mianserin non-trisiklik antidepresandır. 18.Nöroleptik ilaçların farmakolojik etkilerinden geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Psişik ve fiziksel bağımlılık oluşturmazlar. b) Antikonvülsan etki gösterirler. c) Belirgin antiemetik etkileri vardır. d) Antipsikotik etkilerine tolerans gelişmez. e) Deney hayvanlarında sakınma ve kaçma reaksiyonunun kaybolmasına neden olurlar. Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.934) Nöroleptik verilen deney hayvanlarında şartlanmış reaksiyon (sakınma) kaybolur, fakat kaçma reaksiyonu pek değişmez. 19.Parkinson hastalığının tedavisinde kullanılan ve dopaminerjik sistemin etkinliğini arttıran ilaçlardan geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Fizostigmin b) L-Dopa c) Bromokriptin d) Amantadin e) Amfetaminler Cevap A (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1088) Fizostigmin Parkinson belirtilerini arttırır (Bkz. Tablo 1). 20.Antikolinerjik etkinliği olmayan antidepresan ilaçlardan geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Mianserin b) Amitriptilin c) Fluoksetin d) Sertralin e) Nomifensin Cevap B (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.966) Amitriptilin, gerek noradrenalin ve gerekse seratonin re-uptake’ini oldukça güçlü bir şekilde bloke eder. Ayrıca serotonin reseptör blokürüdür. Antikolinerjik etkisi imipramininkinden daha belirgindir; bu nedenle konfüzyona daha sık neden olur. 39
FARMAKOLOJĐ
Tablo 1. Belirtileri Azaltanlar Dopaminerjik Đnhibisyonu Arttıranlar -L-Dopa -Bromokriptin -Lizurid -Pergolid -Amantadin -Selenjilin -Deneysel: -Trisiklik antidepresanlar -Apomorfin -Piribedil -5-HTF
Arttıranlar
Akinezi Bradikinezi Rijidite
Kolinerjik Đlaçlar -Fizostigmin Antidopaminerjik Đlaçlar -Fenotiazinler -Butirofenonlar -Rauwolfia alkaloidleri
Kolinerjik Eksitasyonu Bloke edenler -Santral Antikolinerjik Đlaçlar
21.MAO-A enzimini selektif reversibl olarak bloke eden antidepresan olarak kullanılan ilacı işaretleyiniz. a) Doksapin b) Maprotilin c) Fluvoksamin d) Trazodon e) Maklobemid Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.970) Selektif MAO-A inhibitörü olarak kullanılan sadece maklobemiddir. Enzimi reversibl bloke eder. 22.Nöroleptik ilaçların ekstrapiramidal yan tesirlerinden geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Tardif diskinezi b) Akut distonik reaksiyonlar c) Ortostatik hipotansiyon d) Akatisia e) Parkinsonizm Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.944) Ekstrapiramidal yan etkiler, bazal ganglionların D2 reseptörlerinin blokajına bağlıdır. Piperazinli fenotiazinler, butirofenonlar, molindon, tiotiksen ve loksapin alanlarda sık görülür. Dört türlü ekstrapiramidal yan etki görülür; 1. Akut distonik reaksiyonlar 2. Akatisia 3. Parkinsonizm 4. Tardif diskinezi Ortostatik hipotansiyon ise ekstrapiramidal değil otonomik yan etkilerdendir. 23.Antiepileptik ilaçlardan fenobarbital ile ilgili yanlış olan hangisidir? a) Halen kullanılmakta olan antiepileptiklerin en eskisidir. 40
Parkinson Belirtileri
Tremor Postür Bozulması
b) Oral yoldan kullanılır. c) Karaciğerde para-hidroksilasyonla inaktive edilir. d) Petit-mal epilepside kullanılır. e) Sedasyon en sık görülen yan tesiri teşkil eder. Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1076) Fenobarbital; 1. Sekonder olarak jeneralize olsun veya olmasın bütün kısmi epilepsiler ve 2. Tonik-klonik veya tonik ya da miyoklonik tutarıklar şeklindeki jeneralize epilepsilerde kullanılır. 24.Santral sinir sisteminde bulunabilen nörotransmitterlerden bazıları aşağıda sıralanmıştır. Peptid yapıda olanı işaretleyiniz. a) Serotonin b) Gama amino bütirik asid c) Histamin d) Oksitosin e) Asetilkolin Cevap D (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.285; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.764) Oksitosin SSS’nin peptit yapıda nörotransmitteridir. Amin yapılı transmitterler; dopamin, noradrenalin, adrenalin, seratonin, asetilkolin ve histamindir. Aminoasid yapılı olanlar; GABA, glisin, taurin, prolin (inhibitör), glutamat ve aspartat (eksitatör)’tır. 25.Aşağıdaki antiepileptik ilaçların hangisi jeneralize tonik klonik nöbetlere karşı etkisizdir? a) Etosüksimid b) Fenitoin c) Fenobarbital d) Karbamazepin e) Valproik asid MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
Cevap A (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.475; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1078)
Cevap C (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.425; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.901)
Etosüksimid, absens nöbetlerinin tedavisinde en tercih edilen ilaçtır. Jeneralize tonik klonik nöbetlerde tek başlarına verilirse, nöbetleri sıklaştırabilirler. Başlıca yan etkileri; gastrointestinal sistem bozuklukları, SSS belirtileri ve allerjik belirtilerdir.
Buspiron anksiyoselektif bir ilaçtır. Dorsal raphe nükleusu nöronlarının somaları üzerindeki 5-HT1A otoreseptörlerini aktive eder. Bu seratonerjik reseptörlere yüksek affiniteli bir şekilde bağlanır. Antidepresan etkinlik de gösterir. Etkisi 1-3 haftalık bir uygulamadan sonra ortaya çıkmaya başlar. Kısa süren reaktif anksiyetenin tedavisinde kullanılmaz.
26.Aşağıdaki antiparkinson ilaçlardan hangisi ile, oksidatif strese bağlı olarak gelişebilen dopaminerjik nöron kaybının önlenebilmesi olasılığı vardır? a) L-dopa b) Amantadin c) Benztropin d) Selejilin e) Benserazid Cevap D (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.505; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1097) Selejilin, MAO-B enziminin selektif ve irreversibl inhibitörüdür. Selejilinin MAO-B’yi inhibe etmesi bir takım reaksiyonları yavaşlatır ve oksidan stresini azaltır veya ortadan kaldırır. Selejilin ilerlemiş olgularda yeterince etkili değildir. Parkinson hastalarında başlangıç tedavisi için tek ilaç olarak veya ilerlemiş olgularda diğer ilaçlara yardımcı olarak kullanılır. 27.Nörolept analjezi oluşturabilmek için droperidol ile birlikte aşağıdaki ilaçlardan hangisi kombine edilebilir? a) Haloperidol b) Pentobarbital c) Fentanil d) Midazolam e) Nitröz oksid Cevap C (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.326; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.793) Nörolept analjezi, bir narkotik analjezik ilaçla birlikte droperidol adlı nöroleptik ilacı veya benzeri bir ilacı iv yoldan kombine halde vermek suretiyle yapılan analjezidir. En sık kullanılan narkotik analjezik fentanil sitrattır. Nörolept analjezi ile birlikte azot protoksid inhale ettirilerek anestezi yapılırsa nörolept anestezi denir. 28.Aşağıdaki ilaçlardan hangisinin anksiyolitik etkisi 5-HT1A reseptörleri ile etkileşimine bağlıdır? a) Klorazepat b) Zopiklon c) Buspiron d) Alprazolam e) Triazolam MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
29.Diazepam'ın etki mekanizmasına ilişkin olaylar zinciri için aşağıda yazılanlardan yanlış olanı işaretleyiniz. a) Benzodiazepin reseptör uyarımı b) GABA-A reseptörünün GABA'ya affinitesinin artışı c) Hücre içine kalsiyum girişinin artışı d) Benzodiazepin-GABA-A reseptör bölgelerinin allosterik etkileşimi e) Hücre içine klor girişinin artışı Cevap C (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.364-346; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.886) Benzodiazepinlerin etki mekanizmalarında Ca++un rolü yoktur. 30.Amfetamin ile ilgili olarak aşağıda belirtilenlerden yanlış olanı seçiniz. a) Eksitasyon ve spontan hareketlilikte artışa sebep olur. b) Solunum merkezini uyarır. c) Santral etkisi ile kalıcı anorektik etki oluşturur. d) Çocuklarda sedasyona sebep olabilir. e) Uluslararası kontrol ve takibi yapılan bir ilaçtır. Cevap C (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.224; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1067) Amfetaminler, besin alınmasını azaltarak ve kısmen de bazal metabolizmayı arttırarak, yeterli süre alındıklarında, insanda kilo kaybı yapabilirler. Ancak uzun süre kullanıldıklarında bu etkinin gücünde azalma olur. 31.Aşağıdaki non depolarizan nöromüsküler kavşak blokörlerinden, etkisi en kısa sürede başlayanı hangisidir? a) Panküronyum b) Roküronyum c) Veküronyum d) Pipeküronyum e) Doksaküryum 41
FARMAKOLOJĐ
Cevap B (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.182; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.817) Roküronyum yeni bir aminosteroid türevi nöromüsküler bloke edicidir. Etkisinin başlaması en hızlı olan depolarizasyonsuz blok yapıcı ilaçtır. Etkisinin çabuk başlaması nedeniyle trakea intubasyonunu kolaylaştırmak için kullanılabilir. 32.Aşağıda genel anestezik maddeler yazılmıştır. Katı Genel Anestezik olan hangisidir? a) Eter (Dietil eter) b) Halojen c) Ketamin Hidroklorür d) Enfluran e) Metoksifluran Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.788790) Ketamin katı genel anestezik maddelerdendir. Đntravenöz veya intramüsküler injekte edildiğinde dissosi-yatif durum denilen, katalepsiye benzeyen bir “çevreden kopma” durumu oluşturur. Hasta uyanık gibi gözükür; fakat bilinç kaybolmuştur, hareketsizdir, analjezi nedeniyle ağrılı uyarılara cevap vermez ve amnezi içindedir. Ketamin’in oluşturduğu anestezi tipine disosiyatif anestezi denir. Ancak anesteziyi izleyen ayılma döneminde ileride belirtildiği gibi eksitasyon ve psikoz belirtileri ortaya çıkar. Ketamin intramüsküler yoldan verildiğinde bile çabuk indüksiyon yapar. Kardiyovasküler depresyon yapmadığı için, böyle bir depresyonun sakıncalı olduğu kanama ve şoklu olgularda ve barbitürat kullanılmasının kontrendike olduğu olgularda indüksiyon için tercihen kullanılır. Güçlü analjezik etki yapar. Yeterli derecede kas gevşemesi yapmaz. Solunum üzerinde belirgin bir depresyon yapmaz. Solunum yollarının direncini arttırmaz; fakat dış salgı bezlerinin salgısını arttırır ve antikolinerjik bir ilaçla premedikasyon yapılmasını gerektirir. Astmalı hastalarda kullanılabilir. Santral etkiyle sempatoadrenal stimülasyon yaptığı için kan basıncını, kalp atış hızını ve kalp debisini belirgin şekilde arttırır. Beyin kan akımını, oksijen tüketimini ve intrakraniyal basıncı arttırdığından beyin ameliyatları için genellikle sakıncalıdır. Ketamin’in en önemli sakıncası ayılmanın olaylı olmasıdır. 33.Hangisi atropin zehirlenmesinin belirtilerinden değildir? a) Đşeme - defakasyon güçlüğü b) Midriyazis c) Bradikardi d) Temperatür yükselmesi e) Ağız - boğaz ve ciltte kuruluk 42
Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1161) Atropin ve skopalamin, özellikle çocuklarda zehirlenme yapar. Đlk ortaya çıkan belirti ağız, boğaz ve ciltte kuruluktur. Daha sonra taşikardi, çarpıntı ve göz belirtileri ortaya çıkar. Midriyazis nedeniyle fotofobi olur. Cilt kırmızı, kuru ve sıcaktır. Đşeme ve defakasyon güçlüğü ortaya çıkar. 34.Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? a) Kemoreseptör trigger zondaki (CTZ) hücrelerin reseptörleri dopamin reseptörleri tipi reseptörlerdir. b) Fenotiazinler ve butirofenonlar CTZ'yi bloke ederek apomorfinin kusturucu etkilerini önlerler. c) Emetik olarak genellikle kullanılan ipeka preparatı ipeka şurubu (TF)'dur. d) Trimetobenzamid gastrokinetik etkilidir. e) Hepsi doğrudur. Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1629) CTZ, 4.ventrikülün tabanında area postrema’da bulunan bir kemoreseptör bölgesidir ve aynı zamanda duyusal bir nükleustur. Kusma merkezi, 4.ventrikülün hemen tabanında ve CTZ’nin hemen yanında yer alır. Fenotiazinler ve butirofenonlar gibi dopamin reseptör blokerleri CTZ’yi bloke ederek apomorfin ve benzeri ilaçların kusturucu etkilerini önlerler. Apomorfinin CTZ’yi stimüle etmesi bu yerdeki nöronların dopaminerjik reseptörlerini aktive etmesine bağlıdır. 35.Nefrotoksik etkisi nedeniyle aminoglikozidlerle birlikte kullanıldığında bunların toksik etki potansiyellerini arttıran genel anestezik ilaç hangisidir? a) Halotan b) Metoksifluran c) Ketamin d) Tiyopental e) Enfluran Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.266) Diğer nefrotoksik ilaçlarla birlikte kullanıldıklarında, aminoglikozidlerin bu etkileri potansiyalize edilir. Bu tür istenmeyen etkileşme oluşturan ilaçlar arasında, güçlü diüretikler (furasemid gibi), artık kullanılmayan bir genel anestezik olan metoksilfuran ve diğer nefrotoksik antibiyotikler olan polimiksinler, amfoterisin B, vankomisin ve sefalotin vardır. 36.Aşağıdakilerden hangisi başta şizofreni olmak üzere bazı psikozların tedavisinde kullanılan nöroleptik bir ilaçtır? a) Tioridazin b) Lityum c) Metakalon d) Fentanil e) Difenhidramin MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.939) Tioridazin piperidinli fenotiazinlerin prototipidir. Ekstrapiramidal yan etkileri en az oluşturan fenotiazindir. Güçlü antikolinerjik etkinlik gösterir. En fazla kardiyotoksik etki gösteren fenotiazindir. Erkeklerde ejakülasyonu inhibe eder. Yüksek dozda verildiğinde çok sık bir şekilde pigmenter retinopati yapar. 37.Aşağıdakilerden hangisi makolojik etkisi değildir?
barbitüratların
Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.909) Barbitüratların farmakolojik etkileri; 1. Sedatif ve hipnotik etki 2. Antikonvülsan etki 3. Anestezi 4. Solunum merkezi depresyonu 5. EEG’de düşük amplitüdlü yüksek frekanslı dalgalar 6. Kan basıncında düşme 7. Bağırsak motilitesinde azalma 8. Hipotermi 9. Mikrozomal enzim indüksiyonu 38.GABA transaminaz enzimini selektif inhibe ederek GABA’nın katabolizmasını inhibe eden ilaç hangisidir? a) Gapentin b) Tiagabin c) Valproik asit d) Vigabatrin e) Ivermektin Cevap D (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Katabolizmayı Đnhibe Edenler: Vigabatrin GABA transaminaz enzimini selektif bir şekilde inhibe ederek GABA’nın intraserebral konsantrasyonunda bir artışa neden olur. Parsiyel epilepsi gibi inatçı olgularda ön tedaviye ek olarak kullanılmaktadır. Yarı ömrü 5-8 saattir, organizmada metabolize olmaz. Uyuklama, yorgunluk, depresyon, iritabilite, baş ağrısı, konfüzyon, bilinç bulanıklığı, diplopi, şişmanlama gibi yan etkileri vardır. 39.Gebelik sırasında hangi ilaca maruz kalındığında bebekte guatr, nefrojenik diyabet, kardiyovasküler anomaliler ve nöromüsküler fonksiyon bozukluğu ortaya çıkabilir?
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
Lityum’un gebelik birinci trimestresinde kullanılmasının kardiyovasküler anomalilere, hepatomegali, siyanoz ve gastrointestinal kanamalara yol açtığı bilinmektedir. Gebelik sonunda uterus içi lityum’a maruz kalan bebeklerde, guatr, nefrojenik diyabet ve nöromüsküler fonksiyon bozukluklarına rastlanabilmektedir.
far-
a) Sedasyon ve hipnoz b) Konvülzan etki c) Anestezi d) Solunum merkezi depresyonu e) Mikrozomal enzim indüksiyonu
a) Amitriptilin b) Diazepam c) Karbamazepin d) Fenitoin e) Lityum
Cevap E (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar)
40.5-HT1D reseptörlerini uyaran ve antimigren olarak kullanılan ilaç hangisidir? a) Zakoprid b) Granisetron c) Sumatriptan d) Amoksapin e) Risperidon Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Sumatriptan migren krizlerinin ve yüzün vasküler ağrı krizlerinin tedavisinde (non prevantif) kullanılır. Enjektabl şekilleri demet baş ağrılarında (Cluster) uygulanır. Sumatriptan 5-HT1D reseptörlerinin spesifik bir agonistidir. Serebral damarlarda, özellikle karotidiyen arteriyovenöz anastomozlarda vazokonstriksiyon oluşturur, fakat bu vazokonstriksiyon diğer alanlara, özellikle koronerlere de yayılabilmektedir. Sumatriptan’ın 5-HT1D reseptörlerini uyarması, migrende vazodilatasyonu düzelterek ve ekstravazasyonu azaltarak nörojenik inflamasyonu engeller ve ağrıyı giderir. Sumatriptan damarların 5-HT1D reseptörlerine oldukça selektif bir şekilde bağlanarak arteriyollerdeki aşırı dilatasyonu ortadan kaldırır ve serebral kan perfüzyonunu düzeltir. 41.Atropinik tipte etkileri olmadığı için yaşlı hastalarda kullanılması önerilen serotonin re-uptake inhibitörü antidepresan hangisidir? a) Trazodon b) Fluvoksamin c) Sertralin d) Sitalopram e) Fluoksetin Cevap A (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Trazodon kimyasal yapısı (triazolopiridin türevi) diğer antidepresanlardan farklıdır. Güçlü bir serotonomimetik (agonist) etkisi vardır. Sedatif etkisi olmasına karşın atropinik tipte etkiler oluşturmaz. Bu nedenle yaşlı hastalarda kullanılması önerilmektedir. Trazodon’un serotoninerjik sistem üzerine oldukça selektif etkilerinin olması, MAOĐ ile kombine edilmelerine olanak sağlamaktadır. Özellikle dirençli depresif hastalarda trazodon+MAOĐ kombinasyonu ile başarılı sonuçlar alındığı belirtilmektedir. Trazodon’un en önemli yan etkisi olan erkek hastalardaki priapizm’den bu ilacın güçlü alfa adrenerjik bloke edici özelliğinin olması sorumlu tutulmaktadır. Priapizm daha çok tedavinin ilk bir ayı içinde sıklıkla ortaya çıkmaktadır. 43
FARMAKOLOJĐ
42.Doğru ifadeleri işaretleyiniz. I) Narkotik analjezikler yüksek dozlarda solunum merkezini deprese ederler. II) Narkotik analjezikler fiziksel bağımlılık yapmazlar, psişik bağımlılık yaparlar. III) Gastrointestinal motiliteyi inhibe ederler. IV) Histamin rilizine neden olabilirler. V) Opisid reseptörleri bloke ederler. a) I-IV-V b) II-III-IV c) III-IV-V d) I-III-IV e) I-II-V Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.992) Narkotik analjeziklerden morfinin en önemli yan etkisi solunumu deprese etmesidir. Akut zehirlenme halinde düzensiz veya periyodik solunum (Cheyne-Stokes) ortaya çıkar. Histamin açığa çıkaran maddeler olduğundan dolayı, bronşiyal astmalı hastalarda bronkokonstrüksiyona ve bazen de astma krizine neden olabilir. Gastrointestinal sistemde, ağızda kuruluk, midenin asid salgısında azalma, mide boşalmasında gecikme, ince bağırsak motilitesinde azalma etkisi vardır. Narkotik analjezikler fiziksel bağımlılık yapar. Aniden kesilmesi yoksunluk sendromuna yol açar. Diğer etkileri; -Öfori, sedasyon, hareketlerde azalma -Antitussif etki (bulbustaki öksürük merkezini deprese ederek) -Bulantı-kusma -Miyozis -Hipotermi -Đdrar retansiyonu 43.5-HT1-benzeri reseptörleri etkileyen ve migren tedavisinde kullanılan ilaç aşağıdakilerden hangisidir? a) Aprotinin b) Sumatriptan c) Homatropin d) Ergonovin e) Asebutolol Cevap B (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1486) Sumatriptan serotonin 5-HT1 reseptör agonistidir. Migren ve “cluster” baş ağrısının akut döneminin tedavisi için çıkarılmış bir ilaçtır. 44.Aşağıdaki adrenerjik agonistlerden hangisi α2adrenoreseptörler için göreceli olarak daha seçicidir? a) Guanfasin b) Dobutamin c) Prenalterol d) Ritodrin e) Fenilefrin 44
Cevap A (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.218; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.435) Santral sempatolitik ilaçlar α2-reseptörleri aktive eden klonidin, guanfasin, guanabenz ve adrenerjik sinir uçlarında, α2-antagonist bir madde olan alfa-metilnoradrenaline dönüşen prekürsör ilaç olan metildopadır. 45.Aşağıdaki kolinerjiklerden hangisi hem asetilkolin esteraza dirençli hem de muskarinik reseptörler için seçicidir? a) Asetilkolin b) Ambenonyum c) Karbakol d) Betanekol e) Pilokarpin Cevap D (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.143; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1138) Betanekol, sadece muskarinik etki yapar, nikotinik etki yapmaz ve kolinesterazlara dayanıklıdır. Gastrointestinal düz kaslar ve mesane üzerinde selektif ve güçlü kasıcı etki gösterir. Mide-bağırsak kanalı ve mesane atonilerinde kullanılır. 46.Aşağıdaki opioidlerden hangisi antidiyareik olarak kullanılabilir? a) Eroin b) Butorfanol c) Difenoksilat d) Tebain e) Fentanil Cevap C (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.926; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1622) Difenoksilat, meperidin türevi antidiyaretik ilaçtır. 47.15 yaşında bir kız çocuğu çok sık tekrarlayan migren tipi başağırılarından şikayetçidir. Bu durumda aşağıdaki ilaçlardan hangisi profilaktik amaçla kullanılır? a) Aspirin b) Đbuprofen c) Pizotifen d) Metoklopramid e) Dihidroergotamin Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1487) Pizotifen, non-selektif parsiyel agonist nitelikli bir serotonin 5-HT2 reseptör blokörüdür. Gastrointestinal kanaldan iyi absorbe edilir. Metizerjid gibi migren ve “cluster” başağrısının profilaksisi için kullanılır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
48.Sindirim sisteminde bulunan endojen enkefalinlerin konsantrasyonunu artırarak dolaylı etki oluşturan enkefalomimetik hangisidir? a) Morfin b) Asetorfan c) Noskapin d) Levorfanol e) Metadon Cevap B (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Enkefalinazların çok sayıda spesifik inhibitörleri sentezlenmiştir. Bunlardan başlıcaları tiorfan ve yağda çözünür türevleri asetorfan (klinik deneylerde en sık kullanılan), retrotiorfan ve kelatorfan’dır. Enkefalomimetikler ya da opioid analjezikler etki mekanizmalarına göre doğrudan etkililer ya da dolaylı etkililer olmak üzere iki grupta incelenirler. Bunlar arasında morfin opioid (enkefalinerjik) reseptörleri doğrudan uyarır. Asetorfan sindirim sisteminde endojen enkefalinlerin konsantrasyonunu artırarak dolaylı olarak etkir, fakat kan-beyin engelini aşamadığından etkisi sadece periferde görülür. 49.Hangisi β-adrenerjik reseptör blokörü endikasyonu değildir? a) Portal hipertansiyon b) Migren c) Glokom d) Kalp yetmezliği e) Anjina pektoris Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.559) Beta blokerlerin kullanıldığı yerler; 1. Hipertansiyon 2. Angina pektoris 3. Bazı taşiaritmiler 4. AMI tedavisi ve infarktüs sonrası profilaksi 5. Hipertiroidizm 6. Hipertrofik obstrüktif kardiyomiyopati (idiyopatik subaortik stenoz) 7. Feokromasitoma ve benzeri durumlar 8. Migren 9. Glokomun lokal tedavisi 10. Anksiyete halleri 11. Portal hipertansiyon Konjestif kalp yetmezliğinde kural olarak kontrendikedir. 50.Hangi ilaç teofilinle etkileşmez? a) Simetidin b) Fenitoin c) Oral kontraseptifler d) Penisilin e) Siprofloksasin
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.717) Aşağıdaki ilaçlar teofilinin biyotransformasyonunu yavaşlatarak onun etkinliğini ve/veya toksisitesini arttırırlar: Simetidin (fakat ranitidin değil), oral kontraseptifler, kahve ve çay içindeki kafein (aditif bronkodilatör etkileşme de söz konusudur), allopurinol ve siprofloksasin. Eritromisinin teofilin metabolizmasını düşürdüğü, teofilinin ise eritromisinin yıkılmasını hızlandırdığı ileri sürülmüştür; ancak bu etkileşme tartışmalıdır. Fenobarbital ve fenitoin, karaciğer mikrozomal enzimlerini indükleyerek teofilin yıkımını arttırabilirler. Ayrıca kronik sigara içenlerde mikrozomal enzim indüksiyonu nedeniyle teofilin yıkımı artar. 51.Nitrogliserin ve benzeri nitratların etkilerine aracılık eden, impotans gelişmesinde eksikliği sorumlu tutulan endojen maddeyi işaretleyiniz. a) Endotelin b) Kalidin c) Nitrik oksit d) Seratonin e) Histamin Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1523) Nitrogliserin, sodyum nitroprussid ve diğer nitratlar, vücutta kendi moleküllerinden nitrik oksit (NO) salıvermek suretiyle kendilerine özgü vazodilatör ve antiagregan etki gösterirler. NO, hem vasküler düz kas hücrelerinin hem de mezenşiyal hücrelerin proliferasyonunu engeller, vazodilator ve antitrombojenik etkileri nedeniyle sitoprotektif etkinlik gösterir. Diyabetli erkeklerde impotans endotelinde NO yapımının ve sinir uçlarından salıverilmesinin rolü olabilir. 52.Vazodilatör ve antiagregan etkisi nedeniyle antihipertansif olarak ve periferal vasküler hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaç aşağıdakilerden hangisidir? a) Dinoproston b) Dinoprost c) Alprostadil d) Đlioprost e) Mizoprostol Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1517) Alprostadil, PGE1’in ilaç olarak adıdır. Konjenital Kalp Hastalığı ile doğan bebeklerde gerektiğinde duktus arteriozusun kapanmasının önlenmesi amacıyla kullanılır. Raynauld ve tromboangitis obliterans gibi periferik vasküler hastalıkların tedavisi için de kullanılır. Ayrıca erkeklerde erektil disfonksiyonun tedavisinde kullanılır.
45
FARMAKOLOJĐ
53.Geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Fizostigmin, asetilkolinesteraz enzimini inhibe eder, muskarinik ve nikotinik etkiler oluşturur. b) Myastenia gravis tedavisinde neostigmin veya pridostigmin ilke olarak hastaya dayanabileceği maksimum dozda verilir. c) Betanekol, gastrointestinal kanal ve mesane atonilerinde kontrendikedir. d) Atropin zehirlenmesinin santral ve periferik etkilerine karşı fizostigmin verilir. e) Anaflaktik şoka karşı en önemli ilaç adrenalindir. Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1139) Betanekol, sadece muskarinik etki yapar, nikotinik etki yapmaz ve kolinesterazlara dayanıklıdır. Gastrointestinal düz kaslar ve mesane üzerinde selektif ve güçlü kasıcı etki gösterir. Mide-bağırsak kanalı ve mesane atonilerinde cilt altından 2.5-5 mg dozunda verilebilir. 54.Nitratların kullanılış yerlerinden geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Stabil angina pectoris b) Akut myokard infarktüsü c) Kronik konjestif kalp yetmezliği d) Stabil olmayan anjina e) Kronik böbrek yetmezliği Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.477) Nitratların primer kullanılış endikasyonu angina pektoristir. Bunun yanısıra, diğer miyokard iskemisi sendromlarında, konjestif kalp yetmezliğinde ve özel hipertansif durumların tedavisinde ve kontrollü hipertansiyon yapmada kullanılır. Nitratların antianginal etkinliği esas olarak sistemik kan dolaşımında yaptıkları hemodinamik değişikliklere bağlıdır; koroner dolaşımda yaptıkları etkilerin antianginal etkinliğe katkısı ikinci planda kalır.
55.Alfa1 ve Alfa2 adrenerjik reseptörlerde blokaj yaparak vazodilatör amaçla kullanılan ilacı işaretleyiniz? a) Klonidin b) Nifedipin c) Nilidrin d) Fenoksibenzamin e) Hiçbiri Cevap D (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1199) Bkz. Tablo 2. 56.Aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur? a) Ondansetron (GR 38032), Serotonin 5.HT reseptörlerinin spesifik antagonistidir. b) Bronkodilatörler, amfizem, kronik bronşit ve bronşiektazi gibi KOAH'da hava yollarınının artmış olan rezistansını düşürürler. c) Teofilin'in, bronş düz kaslarını fosfodiesteraz enzimini aktive edip sitoplazmada cAMP düzeyini yükseltmek suretiyle gevşettiği ileri sürülmüştür. d) Glukokortikoidler astım nöbetlerini önlemek için öncelikle kullanılması gereken ilaçlardandır. e) Antimuskarinik ilaçlar, bronkospazm oluşmasında rol oynayan vazovagal refleksleri aktive ederler. Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1634) Ondansetron 5-HT3 reseptör antagonisti antiemetik bir ilaçtır. Serotonin 5-HT3 reseptörlerini selektif olarak bloke eder. Mide-bağırsak kanalından çabuk absorbe edilir. Karaciğerde metabolize edilir. Taşıt tutmasına bağlı emezise karşı etkisizdir. Yüksek derecede emetik olan antineoplastik ilaçlardan önce kullanılır. En sık görülen yan etkisi başağrısı ve konstipasyondur. Seyrek olarak göğüs ağrısı, aritmi ve anafilaktoid reaksiyon yapabilir.
Tablo 2. Bazı alfa-adrenerjik reseptör blokörlerinin α1 ve α2-reseptörlere karşı selektiviteleri α1’e selektif blokörler
α2’ye selektif blokörler
Hem α1 ve hem de α2’yi bloke edenler (selektif olmayanlar)*
Prazosin Terazosin Doksazosin Alfuzosin Trimazosin Labetolol**
Yohimbin Rovolsin Korinantin Piperoksan
Fenoksibenzamin Fentolamin Tolazolin Ergot alkaloidleri
* Labetolol β-adrenerjik reseptörleri de bloke eder. ** Bu gruptaki ilaçlar her ne kadar alt-tipe selektif değilseler de α1’ler üzerindeki blokör etkileri α2’ler üzerinden fazladır.
46
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
57.Noradrenalin sentezinde hız kısıtlayan basamak aşağıdakilerden hangisidir? a) Tirozin hidroksilaz b) Aromatik L-amino asit dekarboksilaz c) Dopamin b-hidroksilaz d) Monoamin oksidaz e) Katekol-o-metil transferaz Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1118) Noradrenalin sentezinde hız kısıtlayan basamak, tirozin hidroksilaz enzimidir. 58.Prostaglandinler için yanlış olanı hangisidir? a) PGI2 kuvvetli vazodilatör ve bronkodilatördür. b) PGE2 kuvvetli vazodilatör ve bronkodilatördür. c) PGF2α kuvvetli vazodilatör ve bronkodilatördür. d) PGI2 kuvvetli antiagregandır e) TXA2 kuvvetli agregandır. Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1507) PGF2α insanda arteriyel kan basıncını genellikle değiştirmez. Bazen hafif yükseltir; bunun nedeni, venülleri ve venleri büzmesi, böylece venöz dönüşü arttırıp kalp debisini arttırmasıdır. Arteriyoller üzerindeki etkisi değişkendir; onları genellikle hafif büzer. Büzen arteriyolleri genişletip hipotansiyona neden olabilir. 59.Đç kulaktaki vazodilatör etkisiyle Menier hastalığında etkili olan ilaç hangisidir? a) Burimamids b) Betahistin c) Metiamid d) Nizatidin e) Terfanidin Cevap B (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Histamin’in tedavide diğer kullanılış yerlerinden birisi de Meniére hastalığıdır. Damar içi yolla uygulanan histamin’in iç kulakta oluşturduğu vazodilatör etkiyle vertigo’nun düzeldiği bildirilmektedir. Ayrıca, aferent sinirlerin kesilmesi ya da dejenerasyonlarına bağlı duyarsızlık durumlarında Lewis’in üçlü yanıtından yararlanılarak, kızarıklık oluşması durumunda akson refleksinin olmadığı ortaya çıkarılabilmektedir. Tedavide kullanılan tek histaminerjik agonist betahistin’dir. Zayıf H1 agonist etkiye sahiptir ve iç kulakta vazodilatör etkisi nedeniyle Meniére hastalığı belirtilerine karşı kullanılır. Betahistin aynı zamanda H3 agoniste bir etkiye de sahiptir ve santral sinir sisteminde histaminerjik sinapslarda histamin serbestlenmesini azaltabilir. 60.Prostaglandin sentezinde artış oluşturabilen diüretik hangisidir? a) Klorlalidov b) Furosemid c) Kanrenon MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
d) Asetazolamid e) Mannitol Cevap B (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Furosemid ve daha az önemli olarak da diğer kıvrım diüretikleri prostaglandin E2 sentezini artırarak böbrek damarlarının genişlemesiyle böbrek perfüzyonunu artırırlar. Prostaglandin inhibisyonu yapan NSAĐ ilaçlar bu vazodilatör etkiyi antagonize ederek diüretik ve natriüretik etkinliği azaltabilirler. 61.Aşağıdakilerden hangisi karsinojenik değildir? a) Polisiklik aromatik hidrokarbonlar b) Alkil nitrozaminler c) Talidomid d) Antineoplastik ilaçlar e) Aromatik amin ve amidler Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.133) Talidomid teratojeniktir. 62.Akut pankreatit ve karsinoid sendrom gibi aşırı kallikreinlerin salıverilmesi olan hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaç hangisidir? a) Buspiron b) Ondansetron c) Anjiotensin amid d) Aprotinin (Trasylol) e) Đndometazin Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.627) Aprotinin (Trasylol), plazminojen aktivatörlerini ve plazminin etkisini inhibe eder. Aprotinin, Hageman faktörünün aktivasyonunu engeller; ayrıca, faktör VII ve IX’u antagonize ettiği için faktör X’un aktivasyonunu önler ve bunun sonucu olarak protrombin’in trombine dönüşümünü durdurur. Direkt ve indirekt mekanizmalarla, trombosit fonksiyonunun normal düzeyini korumasını sağlar. Trombositlerin trombin ve tripsin tarafından agregasyonunu önler, fakat kollajen ile olan agregasyonuna dokunmaz. Aprotinin lökositler üzerinde modülatör etkinlik yapabilir. Aprotinin, antihemostatik ilaç olarak, başlıca endikasyonları şunlardır: 1) Ekstrakorporeal dolaşım uygulanan ve ameliyat sırasında ve sonrasında büyük kanama riskinin yüksek olduğu koroner bypass ve açık kalp cerrahisi yapılan hastalar, 2) Malign tümörlerin mobilizasyonu, disseksiyonu veya kitlesinin ufaltılması (debulking) sırasında ya da akut promyelositik lösemi sırasında bazen ortaya çıkan hiperfibrinolize bağlı yaşamı tehdit eden kanamaların tedavisi, 3) Trombolitik tedavi sırasında fibrinolitik ilacın aşırı dozuna bağlı kanamaların tedavisi, 4) Akut pankreatit ve karsinoid krizi. 63.Sisplatin gibi antineoplastik ilaçlara bağlı kus47
FARMAKOLOJĐ
maların tedavisinde antiemetik olarak kullanılan 5HT3 antagonisti ilacı işaretleyiniz. a) Buspiron b) Sumatriptan c) Granisetron d) Metiserjid e) Seratonin Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1635) Granisetron, farmakolojik özellikleri bakımından ondansetrona benzer. Aynı endikasyonlarda kullanılır. Kanser kemoterapisine bağlı kusmayı, tek bir dozunun %57-67 oranında önlediği bulunmuştur. Kusma başladıktan sonra da etkilidir. En sık görülen yan etkisi konstipasyon ve başağrısıdır. Ondansetron gibi 5HT3 antagonisti antiemetik bir ilaçtır. 64.Aşağıdaki antineoplastik ajanlardan hangisi kullanım sırasında ürotoksisiteye (steril hemorajik sistit) neden olabilmektedir, işaretleyiniz? a) Siklofosfamid b) Klorambusil c) Sisplatin d) Karmustin e) Mekloretamin Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.390) Siklofosfamid, alkilleyici ajanlar içerisinde en fazla kullanılandır. Hem oral hem iv kullanılır. Hem hematolojik hem de solid tümörlerin tedavisinde başarılı bulunmuştur. Güçlü immünosüpresif etki gösterir. En sık görülen yan etkileri bulantı, kusma, diğer GĐS bozuklukları ve kemik iliği depresyonudur. Kendine özgü bir yan etkisi steril hemorajik sistit (üroteliyal toksisite)’tir. Bu durum, idrar içindeki ilaçtan ve onun 4-hidroksi metabolitinden, mesanede çok tahriş edici bir madde olan akrolein oluşmasına bağlıdır. Sistit zamanla fibrozise dönüşebilir. Mesane kanseri yaptığı bildirilmiştir. Üroteliyal toksik etkinin antidotu mesnadır. Akrolein ile kompleks yaparak onu inaktive eder. 65.Glioblastom ve astrositom tedavisinde kullanılan DNA’yı metilleyerek etki gösteren antikanser ilaç hangisidir? a) Vinkristin b) Temozolamid c) Mitomisin d) Klormetin e) Klorambusil Cevap B (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Temozolamid: Oral yolla kullanılan ve organizmada aktif metabolitlerine dönüşerek DNA’yı metilleyen bir antikanser ilaçtır. Melanomların tedavisinde olumlu sonuçlar alınmıştır. Günümüzde glioblastomların ve astrositomların tedavisinde kullanılmaktadır. 66.Aşağıda antihipotansif etkili alfa-mimetik ilaçlar 48
verilmiştir. Yanlışı işaretleyiniz. a) Efedrin b) Fenilefrin c) Meteraminol d) Metoksamin e) Ritodrin Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1186) Ritodrin beta-mimetik ilaçlar grubundandır. Uterus düz kasındaki β2-reseptörleri nisbeten selektif bir şekilde aktive ederek uterusu gevşetir. Erken doğum eylemini durdurmak ve gebeliği miyadına kadar sürdürmek için kullanılır. 67.Rezerpinin antihipertansif etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? a) Veziküler amin pompasını inhibe eder. b) Alfa-adrenerjik reseptörleri bloke eder. c) ACE inhibitörüdür. d) Kalsiyum kanal blokörüdür. e) Direkt düz kas gevşetici etki oluşturur. Cevap A (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.434) Rezerpin antihipertansif olarak kullanılan dozlarda, gerek periferdeki adrenerjik sinirlerin ucundaki depolardan ve gerekse santral sinir sisteminin noradrenerjik sinir uçlarındaki depolardan noradrenalini kısmen boşaltır (noradrenalin deplesyonu). Rezerpin adrenerjik sinir uçlarında sitoplazma içinde binlercesi bir arada bulunan ve nörotransmitter noradrenalini depolayan veziküllerin membranını etkileyerek; sitoplazmadan veziküllerin içine noradrenalini ve onun prekürsörü dopamini pompalayan veziküler amin pompasını irreversibl biçimde bloke eder. 68.Anjiotensin dönüştürücü enzimi (ACE) inhibe eden ve antihipertansif olarak kullanılan ilaç hangisidir? a) Anjiotensin amid b) Pepstatin c) Lizinopril d) Losartan e) Saralazin Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.448) Lizinopril yeni ACE inhibitörlerindendir. Doğrudan etki yapar, ön ilaç değildir. Antihipertansif olarak kullanılır. 69.AT1 reseptörü bloke eden antihipertansif olarak kullanılan ilacı işaretleyiniz. a) Prostasiklin b) Losartan c) Kaptopril d) Ranitidin e) Metiserjid Cevap B (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.448) Losartan, anjiyotensinin kardiyovasküler sistemdeki etkilerine aracılık eden esas reseptörler olan AT1 reseptörlerin selektif antagonistidir. 70.Arteriyel trombusleri eritmek için kullanılan ilaç hangisidir? a) Heparin b) Warfarin c) Ürokinaz d) Dikumoral e) Fenprokuman
Doksazosin, selektif α1 reseptör blokörüdür. Kardiyovasküler ve diğer farmakolojik etkileri (Lipid metabolizması üzerine olanlar dahil) bakımından prazosine benzer. Eliminasyon yarılanma ömrü çok uzundur. En sık görülen yan etkileri bulantı, baş dönmesi, letarji ve yorgunluktur. 73.Kardiyotonik glikozidlerin farmakolojik etkileri için bildirilenlerden doğru olanı işaretleyiniz.
Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.615) Trombolitik olarak ilk kullanılan iki ilaç streptokinaz ve ürokinazdır. En önemli ve en fazla denenmiş kullanılış yerleri, AMI’dır. Ürokinaz proteolitik bir enzimdir ve plazminojen molekülünün peptit zincirini iki noktada kırmak suretiyle, onu dolaysız bir biçimde aktive eder. 71.Ca++ kanal blokörlerinden vazoselektif olanlar kalp üzerinde depressan etki oluşturmazlar. Bu ilaçlardan geçersiz olanı işaretleyiniz. a) Nifedipin b) Nikardipin c) Nitrendipin d) Diltiazem e) Felodipin Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.439) Bkz. Tablo 3. 72.Beta blokör ve/veya tiazidlerle yapılan tedaviye eklendiğinde bu ilaçların lipid metabolizması üzerindeki etkilerini azaltan ve alfa-1 reseptörlerini bloke eden antihipertansif ilacı işaretleyiniz. a) Doksazosin b) Nifedipin c) Klonidin d) Metildopa e) Propranolol
Cevap A (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.434)
a) Frank-Starling eğrisini sağa-yukarı kaydırırlar. b) (+) inotropik etki, oksijen tüketimi artışı ile birliktedir. c) Na-K-ATPaz'ı selektif ve irreversible olarak inhibe ederler. d) Đndirekt parasempatomimetik etki ile S-A düğümde otomatisiteyi azaltırlar. e) A-V düğümde effektif refrakter periyodu kısaltırlar. Cevap D (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.810-817; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.530) Kalp glikozidleri gerek kalp yetmezliği olan hastalarda, gerekse normal kimselerde kalp atış sayısını azaltırlar. Küçük dozlardaki azalma esas itibariyle, glikozidin indirekt etkisine bağlıdır; sinoatriyal düğüm üzerindeki vagal tonusu arttırarak atış hızını azaltırlar. Böylece kalbe özgü parasempatomimetik etki yaparlar. Bu negatif kronotrop etki atropinle veya bilateral vagotomi ile ortadan kaldırılır. 74.Sodyum Nitroprussid için bildirilenlerden yanlış olanı işaretleyiniz. a) Arteriyel ve venöz vazodilatasyona neden olur. b) Düz kas hücresi içinde nitrik oksid ve siyanid'e metabolize olur. c) Đntravenöz infüzyon ile kullanılır. d) Eliminasyon t1/2'si çok uzundur. e) Acil hipertansiyon tedavisinde tercih edilir.
Tablo 3. Vazoselektif dihidropiridin türevi kalsiyum antagonistleri ile diğer kalsiyum antagonistlerinin temel kardiyovasküler etkileri bakımından genel karşılaştırılması* Parametre Vazoselektivite Antianginal etkinlik Sistemik vazodilatör etki Myokard depresyonu (negatif inotrop etki) A-V iletimi yavaşlatma (P-R uzaması) Damar-dışı düz kas gevşetici etki (konstipasyon gibi)
Dihidropiridin türevleri**
Diltiazem
Verapamil
+++ +++ ++ 0, + 0 0
+ +++ + + + +
0 +++ + +++ ++ +++
* 0, etkinin olmadığını, +++, etkinin en fazla olduğunu gösterir. ** Vazoselektiflik bakımından üyeler arasında pek fark yoktur. ** Tetrolol türevi olan mibefradil vazoselektiftir, ancak verapamil gibi kalp hızını azaltır, fakat onun aksine negatif inotrop etki yapmaz. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
49
FARMAKOLOJĐ
Cevap D (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.798; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.451) Sodyum nitroprussid, damar düz kasları üzerindeki çok mekanizmalı bir etki ile hem arteriyolleri hem de venülleri genişleterek kan basıncında belirgin bir düşme yapar. Hipertansiyonun rutin tedavisinde kullanılmaz; sadece, daha az toksik diğer ilaçlara cevap vermeyen refrakter hipertansif krit olgularının tedavisinde kullanılır. Damar dışı düz kasları da gevşetir. Sadece intravenöz infüzyon yoluyla kullanılır. Vücutta çok hızlı bir şekilde yıkılır. 75.Aşağıda bildirilen antihipertansiflerin hangisi ile tedavi sırasında tedaviye diüretik eklenmesi kaçınılmazdır? a) Hidroklorotiyazid b) Propranolol c) Diltiazem d) Hidralazin e) Lizinopril Cevap D (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.782; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.449) Hidralazin antihipertansif olarak tek başına kullanılmaz. Mutlaka kalp ve renin salgılanması üzerindeki refleks etkisini antagonize eden sempatolitik nitelikte bir antihipertansif ilaçla (tercihen b-bloker) birlikte kullanılır. Bu kombinasyona diüretik bir ilaç da ilave edilmelidir. Tek başına kullanıldığında belirgin taşikardi ve palpitasyon oluşturur. 76.Aşağıdaki nikotinik asit ile ilgili yazılanlardan yanlış olanı işaretleyiniz? a) Geniş spektrumlu bir hipolipidemik ilaçtır. b) Hipolipidemik ilaçlar içinde YDL seviyelerini en fazla arttıran ilaçtır. c) Glukoza toleransı arttırır bu nedenle diyabetlilerde rahatça kullanılır. d) Hiperürisemi yaptığı için gutlularda kullanılmamalıdır. e) Karaciğer yetmezliğinde, peptik ülserde kullanılmamalıdır. Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.578579) Niasin’in primer etkisi, yağ dokusunda lipolizin azaltılması ve karaciğerde apo B ve ÇDDL sentezinin azaltılmasıdır. Bu lipoprotein sentezinin azaltılması plazmada onun ve katabolik ürünleri olan ODL ve DDL’nin düzeylerinin düşmesine yol açar. Nikotinik asid yağ dokusunda adrenalin ve sempatik sinir stimülasyonunun yaptığı lipolizi ve serbest yağ asidi salıverilmesini inhibe eder; salıverilmede katkısı olan siklik AMP’nin antagonistidir. Anılan etkisi çok çabuk başlar ve ağızdan alınışından 30 dakika sonra 50
plazmada serbest (esterleşmemiş) yağ asidi düzeyini düşürmeye başlar. Nikotinik asidin bir üstünlüğü geniş spektrumlu bir antilipidemik ilaç olmasıdır. Başlıca kullanılış yeri heterozigot familyal hiperkolesterolemi, familyal kombine hiperlipidemi, familyal apo B 100 eksikliği ve KKH’li lipoprotein (a) aşırılığı gibi hiperkolesterolemi durumlarıdır. Nikotinik asidin en önemli sakıncası, belirtilen yüksek dozlarda yan tesirlerinin fazlalığıdır. Tedavinin başlangıcında her verilişinden sonra, yüz ve boyunda daha belirgin olmak üzere, ciltte vazodilatasyona bağlı kızarma (flushing), kaşıntı ve bazen de ürtiker oluşmasına neden olur. Mide-bağırsak kanalının tahrişine bağlı bulantı, kusma, iştah azalması, diyare ve karın ağrısı gibi belirtileri de sık oluşturur. Peptik ülserli hastalarda ülserin aktivasyonuna neden olabilir; bunlarda veya bu hastalığı daha önce geçirmiş olanlarda kullanılmamalıdır. Seyrek olarak, hepatit ve kolestatik tipte sarılık yapabilir. Karaciğer hastalığı olanlarda kontrendikedir. Bazı hastalarda glukoz metabolizmasını bozduğu ve karbonhidratlara karşı toleransı azalttığı saptanmıştır; hiperglisemi ve glukozüri yapabilir. Diyabetli hastalarda kontrendikedir. Hiperürisemi nisbeten sık olarak görülen bir yan tesirdir. Gutlu hastalarda kullanılmamalıdır. Bu metabolik etkileri reversibldir ve ilaç kesilince ortadan kalkarlar. Seyrek olarak aritmi oluşmasına neden olabilir. Nikotinik asid, vazodilatör etkisi nedeniyle, bazı antihipertansif ilaçların yaptığı ortostatik hipotansiyonu artırabilir. 77.Aşağıdakilerden hangisi adrenalin kullanımında kontrendikasyon teşkil etmez? a) Koroner kalp hastalığı b) Hipertansiyon c) Taşiartimi d) Hipertiroidizm e) Açık-açılı glokom Cevap E (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1181) Adrenalinin kontrendikasyonları; 1. Koroner kalp hastalığı 2. Konjestif kalp yetmezliği 3. Hipertiroidizm ve hipertansiyon 4. Taşiaritmiler 5. Halotan vb. ile yapılan genel anestezi 78.Aşağıdakilerden hangisi anjiotensin II'ye ait etki değildir? a) Kalpte pozitif inotroptur. b) Potent vazokonstriktördür. c) Kapiller permeabiliteyi azaltır d) Renal kan akımını azaltır e) Aldosteron salgılanmasını sitimüle eder. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1491) Postkapiller venüllerin endotel hücrelerini büzerek hücrelerarası porusları açar ve böylece kapiller permeabiliteyi arttırır. Ekstrasellüler sıvıyı ve lenf akımını arttırır. 79.Anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerinin kullanımı aşağıdaki durumlardan hangisinde kontrendikedir? a) Akut myokard enfaktüsü b) Diyabetik nefropati c) Konjestif kalp yetmezliği d) Bilateral renal arter stenozu e) Esansiyel hipertansiyon Cevap D (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.446) ACE inhibitörleri bilateral renal arter stenozunda kullanılmazlar. ACE inhibitörleri, GRF’yi ileri derecede düşürerek akut böbrek yetmezliği yaparlar; bu durum ilaç kesilince düzelir. 80.Antihipertansif etkinliğinin yanısıra göz içi basıncını düşürücü özelliği de olan alfa-2 adrenoreseptör agonisti ilaç hangisidir? a) Timolol b) Klonidin c) Propranolol d) Nafazolin e) Oksimetazolin Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1188) Klonidin α2-adrenerjik reseptörlerin oldukça selektif agonistidir. Lokal uygulandığında vazokonstrüksiyon yapar. Sistemik olarak uygulandığında antihipertansif etki yapar. Açık açılı glokom tedavisinde kullanılır. Aköz humor oluşumunu azaltarak ve drenajını artırarak göziçi basıncını düşürür. 81.Kalpte beta adrenerjik reseptörleri uyararak taşikardi oluşturduğu, AV iletiyi hızlandırdığı ve kalp debisini artırdığı için AV blok tedavisinde kullanılan ilaç hangisidir? a) Propranolol b) Verapamil c) Đzoprotorenol d) Atropin e) Efedrin Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1182) Đzoproterenol (izoprenalin), β adrenerjik reseptörleri etkileyen en güçlü sempatomimetik ilaçtır. Belirgin vazodilatör ve bronkodilatör etkisi vardır. Kalp bloğunun ve ağır bradikardinin kısa süreli acil tedavisinde kullanılır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
82.Spironolaktonun vücuttaki aktif metaboliti olan ve diüretik olarak kullanılan ilaç hangisidir? a) Kanrenon b) Amilorid c) Asetozolamid d) Đzosorbid e) Furosemid Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.658) Kanrenon, spironolaktonun vücuttaki aktif metabolitidir. Diüretik olarak kullanılır. 83.NO etkisiyle cGMP artışı aşağıdaki etkilerden hangisine neden olmaz? a) Vazodilatasyon b) Bronkodilatasyon c) Mide kasılması d) Trombositer agregasyon inhibisyonu e) Trombositlerin endotele adezyonunun inhibisyonu Cevap D (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) NO bir kan enzimi olan guanilat siklazı (azot atomlarında demir bağlı) aktive eder. Bu aktivasyon GTP’nin siklik GMP’ye dönüşümünü sağlar. sGMP artışı çeşitli proteinkinazların aktivitesinden sorumludur, hücreden potasyum ve kalsiyum çıkışını kolaylaştırarak aşağıdaki etkilerin oluşmasına neden olur: Vasküler düz kas liflerinde bir gevşeme; yani bir vazodilatasyon oluşur. Bu etkiye penis ereksiyonu için gerekli kavernoz cisim damarlarının ve migren baş ağrılarına neden olan serebral damarların vazodilatasyonu da dahildir. Bronkodilatasyon: Ancak astım nöbetlerinin tedavisinde NO kullanılmasını destekleyen önemli bir bilgi henüz bildirilmemiştir. Besin içeriğine uyum sağlamak için yemekten sonra midenin gevşemesi. Trombositer agregasyon ve endotelyuma trombositlerin adezyonunda inhibisyon. Siklik GMP, ayrıca fosfodiesteraz enzimini inhibe eder ve siklik AMP konsantrasyonunu da artırır. 84.Tip I imidazolin reseptörlerini uyararak sempatik sinir aktivitesini azaltan ilaç hangisidir? a) Fenoterol b) Terbutalin c) Moksonidin d) Noradrenalin e) Đsoksuprin Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Moksonidin: Yeni bir antihipertansif ilaçtır. Tip I imidazolin reseptörleri ve çok az olarak da adrenerjik α2 reseptörler üzerine etkilidir. Santral sinir sisteminde tip I imadazolin reseptörlerini uyararak sempatik sinir aktivitesini azaltır. Moksonidin’in antihipertansif etkisi 51
FARMAKOLOJĐ
klonidininkine benzemektedir. Buna karşın santral yan etkileri klonidinden daha azdır. Tedavi birden kesildiğinde rebound hipertansiyon krizi oluşturmaz. Moksonidin idrarla değişmeden atıldığından böbrek yetmezliği durumunda dozu azaltılmalıdır. 85.Safra yoluyla elimine olmayan ACE inhibitörü hangisidir? a) Benazepril b) Ranipril c) Spirapril d) Fosinopril e) Kaptopril Cevap E (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Kaptopril, başlangıçtaki hızlı etkisi nedeniyle hipertansif kriz tedavisinde yeğ tutulmaktadır. ACE inhibitörlerinin çoğunun dozajı böbrek fonksiyonlarına göre adapte edilir. Benazepril ve ramipril, safra yoluyla elimine olduklarından 30 ml/dak.’lık glomerüler filtrasyona kadar eşit doz uygulanması yapılabilmektedir. 86.Selektif bir beta-2 agonist olan ve bronşiyal astma nöbetlerinin önlenmesi için ağız yolundan veya inhalasyonla kullanılan ilaç hangisidir? a) Adrenalin b) Terbutalin c) Efedrin d) Teofilin e) Kromolin Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.713) Terbutalin selektif bir β2-antagonisttir. Bronşiyal astım nöbetlerinin önlenmesi için ağız yolundan veya inhalasyon suretiyle kullanılır. En sık görülen yan tesiri tremordur. 87.Bronkodilatör olarak kullanılan atropinik ilaç hangisidir? a) Tropikamid b) Skopolamin c) Oksitropium d) Diheksiverin e) Valetamat Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Atropinik bronkodilatörler: Oksitropium ve ipratropium tedavide bronkodilatör olarak kullanılan iki atropinik ilaçtır. Astım’ın koruyucu ve küratif tedavisinde aerosol şeklinde akciğerler yoluyla kullanılırlar. Ancak etkinlikleri β-mimetiklerden düşüktür. Bu ilaçların atropine göre avantajları farmakokinetik yöndendir. Kimyasal yapılarında kuvaterner amonyum içerdiklerinden, oksitropium ve ipratropium bronşlardan fazla absorbe olmadıklarından, lokal etkileri ön plana çıkmaktadır. 52
88.Mide asid ve pepsin salgısını azaltma ve sitoprotektif (hücre koruyucu) etki nedeniyle peptik ülser tedavisinde kullanılan ilaç aşağıdakilerden hangisidir? a) Dinoproston b) Dinoprost c) Alprostodil d) Đlioprost e) Mizoprostol Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1-2-3.cilt, 1998, s.1606) Mizoprostol, PGE1’in bir türevidir. Mide mukozasında mukus ve bikarbonat salgılanmasını arttırır ve mide asid salgı bezlerini inhibe ederek hidroklorik asid salgılanmasını azaltır. Ayrıca bağımsız sitoprotektif etkisi vardır. Rutin mide ülseri tedavisi için tercih edilmez. NSAĐD ilaçlarla birlikte onların mide ülseri oluşturmasını önlemek amacıyla kullanılır. 89.Simetidinle ilgili doğru olan hangisidir? a) Gebelikte kullanımı güvenlidir. b) Yemeklerle alınımı absorbsiyonu arttırır. c) Mikrozomal enzimlerde indüksiyon yapar. d) Analjezik gastropatisinde etkilidir. e) Antiandrojenik etki gösterir. Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1473) Simetidin H2 reseptör blokörüdür. Mide-bağırsak kanalından yaklaşık 1/50 oranında absorbe edilir. Yemek sırasında alınırsa absorbsiyonu yavaşlar; absorbsiyon oranı değişmez. Karaciğer hücresindeki oksidazlardan birçoğunu inhibe eder. Gebelik ve laktasyonda kullanılmamalıdır. Antiandrojenik etkilidir, bu etkisi H2 reseptörleri ile ilgili değildir. 90.Histamin için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Kan basıncını düşürür. b) Bağırsak tonus ve motilitesini arttırır. c) H1, H2, H3 olmak üzere üç tip reseptörü vardır. d) Trakeobronşial düz kasları kasar. e) H1 reseptörleri aracılığı ile mide asid salgısını arttırır. Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1461) Histamin, vazodilatasyon sonucu arteriyel kan basıncını düşürür. Vazodilatör etkiden hem H1, hem H2 reseptörleri sorumludur. Histamin, bağırsakların tonus ve motilitesini arttırır. Bu etkileri H1 reseptörleri aracılığıyla yapar. Trakeobronşiyal düz kasları kasar, hava yollarının rezistansını arttırır ve bronkospazm yapar. H1 reseptörü aracılığıyla bronkokonstrüksiyon, H2 reseptör aracılığıyla bronkodilatasyon yapar. Đnsanda H1 reseptörler egemen durumdadır. H2 reseptörleri aracılığıyla, trakeobronşiyal mukozanın mukus salgısını arttırır. Đnsanda mide mukozasının asid salgılayan pariyetal hücreleri histamine en fazla duyarlı olan hücrelerdir. Histamin bu hücrelerin H2 reMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
septörlerini aktive ederek midenin asid ve pepsin salgısını arttırır. 91.Aşağıdaki antineoplastiklerden hangisi alkilleyici değildir? a) Siklofosfamid b) Karmustin c) Sitarabin d) Busulfan e) Prokarbazin Cevap C (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.1233-1243; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.394) Sitarabin, antimetabolit ilaçlardandır. 92.Toksik maddelerin (bizmut) bağırsaklardan atılmasını hızlandırmak için aşağıdaki maddelerden hangisi katartik olarak kullanılır? a) Sodyum bikarbonat b) Safra tuzları c) Bilirubin d) Sorbitol e) Kolestiramin Cevap D (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Zorlamalı diyare ya da lavman: Toksik maddelerin (bizmut) bağırsaklardan atılmasını hızlandırmak için başvurulan yöntemdir. Sorbitol ve magnezyum gibi katartiklerin uygulanması ve rektumdan su gelene kadar polietilen glikol içeren elektrolit lavaj solüsyonları ağız yoluyla verilmektedirler. Sodyum polistiran sulfonat emilen lityumun eliminasyonunu artırabilmektedir. Sindirim yoluyla bu eliminasyon yöntemine henüz absorbe olmamış ilaçlar için başvurulmaktadır. 93.Aşağıda oral antikoagülanlarla ilgili yazılanlardan hangisi yanlıştır? a) Etki dereceleri aPTZ değerine bakılarak tayin edilir. b) Karaciğerde mikrozomal enzimatik aktiviteyi arttıran veya azaltan durumlar etkilerinin değişmesine neden olur. c) Dozların bireyselleştirilmesi gereklidir. d) Dozu fazla ise vit K1 enjeksiyonu yapılarak etkisi önlenmeye çalışılır. e) Plazma proteinlerine bağlanan ilaçlar etkilerinin artmasına neden olur. Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt 6.baskı, 1992, s.598,599) Heparinden farklı olarak pıhtılaşma faktörlerinin fonksiyonunu değil, onların karaciğerde yapılanlarının sentezini bozarlar ve bu şekilde dolaylı antikoagülan etki yaparlar. Koagülasyonun hemen inhibisyonu gereken durumlarda işe yaramazlar; etkileri tedaviye MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
başladıktan sonra en az 24 saatlik bir latent sürenin ardından belirmeye başlar. Aynı şekilde, tedavi kesildikten sonra etkileri hemen kaybolmayıp birkaç gün daha devam eder. Karaciğerde yapılan K vitaminine-bağımlı pıhtılaşma faktörleri olan protrombin, faktör VII, IX ve X’un sentezinin esas olarak son (karboksillenme) basamağını önlemek suretiyle etki yaparlar. Bu ilaçların antikoagülan etkisi doza bağımlı olarak gelişir. Antikoagülan etkinin ve dolayısı ile dozun yeterli olup olmadığı plazmada protrombin ve diğer pıhtılaşma faktörlerinin konsantrasyonunu ölçmeye olanak veren testlerle kantitatif olarak değerlendirilir. Đlaçların güvenlik indeksi ufak olduğu ve dozun biraz fazla olması bile spontan kanamalara neden olduğu için dozun iyi titre edilmesi ve izlenmesi gerekir. Değerlendirme, protrombin zamanı (PZ) üzerinden yapılır. PZ’yi ölçmek için en sık kullanılan test tek basamaklı protrombin zamanı testi (Quick testi)’dir. Eğer sözkonusu testi yapmak için yeterli laboratuvar olanağı yoksa, oral antikoagülanlar kesinlikle kullanılmamalıdırlar. 94.Antitrombin III eksikliklerinde kullanılan trombin inhibitörü hangisidir? a) Milrinon b) Sarpogrelat c) Medorinon d) Ataprost e) Lepirudin Cevap E (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Lepirudin’in başlıca endikasyonu heparinli tip II trombositopenisi olan hastalardaki tromboembolik bozuklukların ivedi önlenmesi ve tedavisidir. Lepirudin tedavisinin en önemli riski kanamadır. Lepirudin protein yapısında olduğundan, antikor oluşumuna yol açabilir. 95.Karaciğer porfirilerinin akut ataklarında kullanılan ilaç hangisidir? a) Demir-dekstran kompleksi b) Demir sorbitol c) Hemin arjinat d) Sodyum feredetat e) Deferoksamin Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Porfiri durumlarında ALA dehidratazın aktivitesi oldukça artmıştır. Đnsan kaynaklı hem ya da hematin (bir OH grubu demir tarafından bağlı olan hem) verilerek azaltılmaya çalışılır. Böylece eksik hem tamamlanır ve ALA dehidratazın aktivitesi frenlenir. Hemin arjinat karaciğer porfirilerinin akut ataklarının tedavisinde kullanılan insan kaynaklı hem’dir. Bu preparatlar içinde bulunan arjinin hematini çözmektedir. 53
FARMAKOLOJĐ
96.Đnsülin ile ilgili doğru şıkkı işaretleyiniz. a) G proteinlerine kenetli reseptörlerine bağlanarak etki gösterir. b) Tirozin kinaz benzeri reseptörlerine bağlanarak etki gösterir. c) Đyon kanalı reseptörlerine bağlanarak etki gösterir. d) Voltaj duyarlı Ca++ kanallarına bağlanarak etki gösterir. e) Beta-adrenoreseptörlere bağlanarak etki gösterir. Cevap B (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.1491-1493; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1250) Đnsülin etkilerini tirozin kinaz benzeri reseptörlerine bağlanarak gösterir. 97.Aşağıdakilerden hangisi antiandrojenik etki için kullanılmaz? a) Gonadotropin salıcı hormon agonistleri b) Leuprolid asetat c) Ketokonazol d) Spiranolakton e) Mifepiriston Cevap E (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.1430-1431, 1453-1455; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1401) Mifepiriston (RU 486), antiprogesteronlardandır. Antiandrojenik etkileri hafiftir. Antiöstrojenik veya antimineralokortikoid etkileri yoktur. 98.Mesterelon nedir? a) Surrenal fonksiyon bozukluklarında kullanılan bir glukokortikoiddir. b) Androjenik etkili bir preparattır. c) Oral kontrasepsiyonda kullanılan bir östrojen preparatıdır. d) Tiroid supresyon testinde kullanılan tiroid hormon preparatıdır. e) Mineralokortikoid etkinliği daha fazla bir kortikosteroid preparatıdır. Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 3.cilt 6.baskı, 1993, s.2728; Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1370) Mesterelon androjenik etki gösteren, fakat gonadotropinlerin salgılanmasını pek inhibe etmeyen bir testosteron türevidir. 99.Đnsülinlerden hangisi intravenöz yolla kullanılır? a) Lente Đnsulin b) Ultra lente insulin c) NPH Đnsulin d) Nötral regüler insulin e) Protamin-çinko insulin 54
Cevap D (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1258) Nötral regüler insülin ciltaltına ve gerektiğinde intravenöz injekte edilirler veya intravenöz infüzyonla yapılırlar. Kas içinde de uygulanabilirler; fakat bu yol pratik değildir. 100.Aşağıda heparin ile ilgili yazılanlardan hangisi yanlıştır? a) Heparin metabolize edilmeden plazmadan süratle uzaklaştırılır. b) Lipoprotein lipazı inhibe eder. c) Đ.V veya S.C. enjeksiyonla kullanılır. Đ.M. olarak kullanılmaz d) Teratojenik etki potansiyeli olan bir antikoagulandır. e) Dozu aşırı ise protamin sülfat ile etkisi önlenir. Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.593) Heparin etkisini, inaktif durumda bulunan ve karaciğer K vitaminine bağımlı olarak sentez edilen bir α2-globulin olan antitrombin III (AIII)’ü aktif duruma getirerek gösterir. AIII’e heparin ko-faktörü denir. Heparinin antikoagülan etkisine en fazla katkıda bulunan, trombin ve faktör Xa’nın inhibisyonudur. Heparin GIS’den absorbe edilmez. Sadece parenteral yoldan uygulanır, sc uygulama profilaksi için kullanılabilir. En önemli yan etkisi spontan kanamadır. Gebelerde, oral antikoagülanlara göre daha az sakıncalı olmakla beraber rölatif olarak kontrendikedir. Gebede kanama yapabilir, ölü doğuma ve erken doğuma neden olabilir. Kanama halinde heparin kesilir ve hastaya protamin sülfat solüsyonu yavaş iv injeksiyon veya iv infüzyon şeklinde verilir. 101.Glukokortikoidlerle ilgili yazılanlardan hangisi yanlıştır? a) Immüno supressif etkileri vardır. b) Antiromatizmal etkileri vardır. c) Surrenal korteksinde atrofiye neden olurlar. d) Viral enfeksiyonlara karşı vücut direncini kırarlar. e) Đnsulin etkisini arttırırlar. Cevap E (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1292) Glukokortikoidler insüline zıt etki yapar. Karaciğerde glukoneogenezi arttırırlar. Yağ dokusu hücrelerine fibroblastlara ve timositlere glukoz girişini azaltırlar. Karaciğer hariç diğer dokularda protein sentezini inhibe ederler. Antiinflamatuar etkilidirler. Đmmünosupretif etki gösterirler. Kemik iliğinde hemoglobin, eritrosit, polimorfonükleer lökosit ve trombosit yapımını arttırırlar. CNS üzerinde hafif eksitatör etki yaparlar. Böbreklere etki ederek ödem ve hipokalemik alkaloz yaparlar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
102.Glukokortikoidlerin kullanılması sırasında görülebilecek yan etkiler yazılmıştır. Hangisi yanlıştır? a) Hipertansiyon yapabilirler. b) Ruhsal depresyon yapabilirler. c) Psikoz yapabilirler. d) Özel tipte yağlanma yapabilirler. e) Böbreklerde, sodyum kaybını arttırırlar. Cevap E (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1307) Glukokortikoidlerin yan etkileri; 1. Đyatrojenik Cushing Sendromu 2. Psişik bozukluklar (depresyon, psikoz) 3. Peptik ülser oluşumu ve yara iyileşmesinde gecikme 4. Đnfeksiyon gelişmesinin kolaylaşması 5. Ciltte atrofi 6. Diyabet oluşumu 7. Miyopati ve halsizlik 8. Büyümenin supresyonu 9. Ödem ve hipokalemi (renal su ve tuz itrahının azalması ve K+ itrahının artması) 10. Gözde; kornea ülseri, göz içi basıncında artma, katarakt 11. Diğerleri; intrakraniyal basınç artışı, kanın koagülasyon yeteneğinin artması, ateroskleroz gelişiminin hızlanması, konvülsiyon, başağrısı, impotans, amenore, tromboembolizm 103.Tiyoüre türevi antitiroid ilaçların en ciddi yan tesiri hangisidir? a) Agranülositoz b) Đlaç ateşi c) Eklem ağrıları d) Myalji e) Toksik psikoz Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.1331) Hipertiroidizm tedavisinde kullanılan başlıca üç tiyoüre türevi vardır; Propiltiyourasil, metimazol ve karbimazol. En sık görülen yan etkileri ciltte döküntüler, ilaç ateşi ve agranülositozdur. Bunlardan en ciddi olanı agranülositozdur. Agranülositoz, anjin ve ateş yükselmesiyle başlar. 104.Aşağıdaki farmakolojik faktörlerden hangisi büyüme hormonu artışına yol açar? a) Somatostatin b) Progesteron c) β-adrenerjik agonistler d) Klonidin e) Dopamin Cevap D (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Hipotalamustan pulsatil bir şekilde ve uyku sırasında salgılanması doruk düzeye çıkan somatostokrinin (GHRH) görevi ön hipofizdeki büyüme hormonunun MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
salgısını uyarmaktır. Büyüme hormonu salgılayan hücrelerde kalsiyum intraselüler düzeyini yükseltir. GHRH salgılanması uyku ve stres durumlarında artar. Hipoglisemi, arjinin, dopamin, serotonin, klonidin (α2mimetikler) gibi maddeler GHRH salgılanmasını uyarır. Bu maddeler staturoponderal (gelişme) yetmezliklerinde de kullanılmaktadırlar. 105.Aşağıdakilerden hangisi aldoz redüktaz inhibitörü bir ilaçtır? a) Akarboz b) Miglitol c) Emiglitat d) Troglitazon e) Ponalrestat Cevap E (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Aldoz Redüktaz Đnhibitörleri: Hiperglisemi, dokulara girişi insulinden bağımsız olan glikozun intrasellüler konsantrasyonunun artışına yol açtığında, glukokinaz aktivitesinin yetersiz oluşu nedeniyle glukozun, glukoz-6-fosfata dönüşmeyip aşırı birikmesi ve aldoz redüktaz enzimiyle sorbitole ve daha sonra da sorbitol dehidrojenazla fruktoza indirgenmesi meydana gelmektedir. Đntrasellüler sorbitol ve fruktozun artışı osmotik bir etkiyle su toplanmasına ve hücrenin şişmesi sonucu plazmik membranın yırtılıp hücrenin bozulmasına neden olmaktadır. Hücredeki bu bozukluğa, özellikle PIP2 sentezinde rol oynayan torin ve miyoinositol’ün hücrede deplesyonu da eşlik etmektedir. Tolrestat, imirestat, ponalrestat gibi henüz tedaviye girmemiş maddeler tarafından aldoz redüktazın inhibe olması hipergliseminin bazı olumsuz sonuçlarını azaltmaktadır. Düşük doz (100 mg/gün) C vitaminiyle ek bir uygulama da aldoz redüktaz enzimini inhibe etmekte ve eritrositlerde sorbitol birikimini engellemektedir. 106.Antimikrobik spektrumu diğerlerine göre daha geniş olan ilaç hangisidir? a) Amoksisilin b) Ampisilin c) Pen V d) Mezlosilin e) Metisilin Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 2.cilt, 1998, s.208) Penisilinler Doğal penisilinler: Penisilin G Penisilin V Penisilinaza dayanıklı: Kloksasilin Dikloksasilin Metisilin Nafsilin 55
FARMAKOLOJĐ
Genişçe spektrumlu: Ampisilin Amoksisilin Geniş spektrumlu: Karbenisilin Tikarsilin Mezlosilin Azlosilin 107.Antianaerobik etkili olmayan antimikrobiyal ajanı belirleyiniz. a) Sefoksitin b) Đmipenem/Silastatin c) Kloramfenikol d) Klindamisin e) Linkomisin Cevap E (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 8.baskı, 1998, s.273) Antianaerobik antibiyotiklerin bir bölümü, antibakteriyel spektrumu nisbeten geniş olan penisilin G.antipsödomonal penisilinler, sefoksitin, sefotetan, sefmetazol, imipenem/silastatin, beta-laktam+betalaktamaz inhibitörü kombinasyonları, klindamisin ve kloramfenikoldur. Diğer bölümünü ise dar spektrumlu antianarobik ilaçlar olan 5-nitroimidazol türevi ilaçlar teşkil eder. 108.Kinidin etkilerinden hangisi size salisilatları çağrıştırır? a) Atropine benzer etkisi b) Đleri derecede AV bloğu yapması c) EKG'de QT uzaması d) Çinkonizm e) Alfa adrenerjik reseptör blokajı Cevap D (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.509) Kinidin yan tesirleri oldukça fazla olan bir ilaçtır. Sıklıkla bulantı, kusma, diyare ve karın krampı yapar. Uzun süren kinidin tedavisi allerjik trombositopenik purpuraya neden olur. Yüksek dozlarda alındığında çinkonizm yapar. Özellikle i.v. verildiğinde, astmatik reaksiyon, hipotansiyon ve dolaşım kollapsı yapabilir. Kinidin, atriyum flatter ve fibrilasyonunda A-V düğüme etkisiyle yukarıda belirtilen paradoksik taşikardiye (ventrikülde) neden olabilir. 109.Bacteriodes Fragilis'e etkinliği bulunmayan antibiyotik hangisidir? a) Sefmetazol b) Sefoksitin c) Sefsulodin d) Sefotetan e) Moksalaktam Cevap C (Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.234) Sefsulodin, Pseudomonas aeruginosa’ya karşı güçlü antibakteriyel etkinlik gösterir. Diğer bakterilerin çoğu56
na karşı nisbeten zayıf etkilidir. En dar spektrumlu üçüncü kuşak sefalosporindir. 110.Penisilin G ile ilgili yazılanlardan doğru olanı işaretleyiniz. a) Đlk kullanılan penisilin olmasına rağmen, bugün tedavide bir yeri yoktur. b) Yarılanma ömrü yaklaşık 10 saattir. c) Esas olarak karaciğerden değişmemiş halde itrah edilir. d) Streptokoklara yeterli etkinlik gösterir. e) Allerjik reaksiyon oluşturmaz. Cevap D (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.1079-1083; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.209) Penisilin G, aşağıdaki bakteri türlerinin yaptığı infeksiyonlarda en tercih edilen antibiyotiktir veya antibiyotiklerden biridir; 1. Strep. pneumoniae 2. A grubu streptokoklar 3. N. menengitidis 4. Gr+ basiller 5. Treponema Pallidum 111.Aminoglikozidlerle ilgili yazılanlardan doğru olanı işaretleyiniz. a) Anaerob bakterilere etkilidirler. b) Oral yolla etkilidirler. c) Etkileri bakteriyostatiktir. d) Terapötik indeksleri geniştir. e) Esas olarak böbrekten itrah yoluyla elimine edilirler. Cevap E (The Goodman and Gilman's the Pharmacological Basis of Therapeutics, 9.baskı, s.1103-1110; Kayaalp, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.261) Aminoglikozidler mide-bağırsak kanalından pek absorbe edilmezler. Eliminasyonları böbreklerden itrah suretiyle ve glomerül filtrasyon yoluyla olur. Böbreklerde en fazla biriken neomisin, en az biriken streptomisindir. Terapötik indeksleri dardır. Gram negatif aerobik basiller üzerinde diğer antibiyotiklerin çoğuna göre çok daha güçlü etkinlik gösterirler. Hızlı bakterisid etki yaparlar. Sistemik etki için oral yoldan kullanılamazlar. Bakteride nisbeten çabuk rezistans gelişmesine yol açabilirler. En az lipofilik olan antibiyotiklerdir. 112.Aşağıda metronidazol için söylenenlerden yanlış olan hangisidir? a) Aerobik hücrelerde bakterisid etkilidirler. b) Amibiyaziz, giardiazis, trikomoniyazis tedavisinde kullanılır. c) Non-spesifik vajinit tedavisinde kullanılır. d) Đdrarı koyu kırmızı-kahverengiye boyar. e) Mide bağırsak kanalında çabuk ve tam absorbe olurlar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
FARMAKOLOJĐ
Cevap A (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.273) Metronidazol ve diğer 5-nitroimidazol türevleri nisbeten ufak moleküllü ve iyonize olmayan fazla lipofilik bileşiklerdir. Bütün bakteri ve diğer mikroorganizma hücrelerine pasif diffüzyonla kolayca girebilirler. Bunlara duyarlı olan hücrelerin ortak özelliği, anaerobik ve düşük redoks potansiyelli olmaları ve elektrontaşıyıcı proteinler (ferredoksin-benzeri proteinler gibi) içermeleridir. Çabuk başlayan güçlü bir bakterisid etki yaparlar. Metronidazolün anaerob bakteriler üzerindeki bakterisid etkisinin, klindamisin’in ve penisilin G’ninkinden daha çabuk oluştuğu saptanmıştır. Zorunlu anaerob olan gram-negatif basiller (başta Bacteroides fragillis ve diğer Bacteroides’lerin çoğu olmak üzere) ve aynı nitelikteki gram-pozitif basiller (başta gazlı gangren etkeni Clostridium perfringens ve diğer Clostridium’ların çoğu olmak üzere) nitroimidazollere çok duyarlıdırlar. Metronidazol ve diğer nitroimidazoller, plazma proteinlerine düşük oranda (%20) bağlanırlar. Dokulara ve vücut sıvılarına iyi dağılırlar. SSS, BOS, abse içeriği, cerahat, safra, kemik, orta kulak sıvısı, süt ve plasentaya kolay nüfuz ederler. 113.En geniş spektrumlu aminoglikozid hangisidir? a) Streptomisin b) Amikasin c) Tobramisin d) Neomisin e) Gentamisin Cevap B (Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.264) Amikasin, en geniş spektrumlu aminoglikoziddir. Đşitme fonksiyonlarını bozar. Nefrotoksik ve ototoksiktir. 114.Hipernatremi ve hipokalemi hangi penisilin kullanımıyla ortaya çıkabilir? a) Metisilin b) Karbenisilin c) Amoksisilin d) Penisilin G e) Penisilin V Cevap B (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Anti-psödomonas aktivite ile geniş spektrum gösteren penisilinler: Karboksi ve ureidopenisilin yapısındaki bu antibiyotiklerin gram negatif basiller üzerine etkinliği aminopenisilinlerden daha fazladır. Buna karşın gram pozitif koklara (özellikle enterokoklar) daha az etkilidir. Psödomonoslara karşı kullanılan dozlarla oluşan serum düzeyi anaerobların tümünü (B. fragilis dahil) inhibe etmeye yeterlidir. Başlıca endikasyonları pseudomonas aeruginosa enfeksiyonlarının tedavisidir. Bu penisilinlerin yan etkilerinden birisi de sodyum yüklemesidir. Karbenisilinin 4,7 mEq/gr Na+ içerir. Ağır bir enfeksiyonda 30 gr/gün dozunda kullanıldığında 141 mEq Na+ yüklemesine neden olmaktadır. Bu nedenle MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
bazı ülkelerde karbenisilin tedaviden kaldırılmıştır. Bu grubun diğer penisilinlerinin oluşturduğu Na+ yüklemesi de, özellikle kalp ya da böbrek yetmezliği durumlarında sorun yaratabilir. 115.Viral hepatit B olgularının tedavisinde aşağıdaki ilaçlardan hangisi en etkili olandır? a) Asiklovir b) Sidofovir c) Foskarnet d) Vidarabin e) Amantadin Cevap D (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Vidarabin fosfat erişkinlerin virus replikasyonlu kronik hepatit B hastalığının tedavisinde etkilidir. Vidarabin herpes simpleks virusuna da etkilidir. Ancak asiklovir daha etkili bulunduğundan vidarabinin antiherpetik kullanılışı terkedilmiştir. Vidarabin oral yoldan absorbe edilemediğinden I.V. yolla uygulanır. In vivo olarak adenosin deaminaz tarafından antiviral etkisi düşük olan hipoksantin arabinosil’e (Ara-Hx) metabolize edilir ve idrarla atılır. Vidarabin sulu solüsyonlarda zor erir, 500 mg’ı 1 litre suda eriyebildiğinden herpetik ensefalitli hastalarda hiperhidratasyon riski oluşturur. Vidarabin, yoğun viral replikasyonlu aktif kronik hepatit B, herpes simpleks tip 1 ve 2, sitomegalovirus, varicella zoster ve çiçek viruslarına oldukça etkilidir. 116.Aşırı bradikardi oluşturma riski nedeniyle aldosteron türevleriyle birlikte kullanılması sakıncalı antibiyotik hangisidir? a) Penisilin b) Sefaloridin c) Eritromisin d) Rifampisin e) Streptomisin Cevap C (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Mineralokortikoidlerin tek endikasyonu, eksiklikleri durumunda uygulanan yerine koyma (replasman) tedavisidir. Aldosteron sadece mineralokortikoid özellik gösterdiğinden ve pahalı olduğundan Addison hastalığının tedavisinde kulanılmaktadır. Onun yerine fludrokortizon ve dezoksikorton kullanılmaktadır. Fludkortizon ya da 9-α-fluorokortizol, glukokortikoid ve mineralokortikoid etkilere (kortizolden 125 kez fazla) sahiptir. Dezoksikorton sindirim kanalından absorbe olmaz. Đ.m. yolla uygulanır. Aldosteron ve türevleri hipertansiyonda kontrendikedir. Bu ilaçlar hipokalemi oluşturduklarından eritromisin (i.v.), sultoprid, vinkamin ile birlikte kullanılmamalıdır (aşırı bradikardi riski). Ayrıca bradikardi oluşturan (amiodaron, bepridil, bretilyum, disopiramid, sotalol v.b.) hipokalemi yapan (digitalikler, amfoterisin B, diüretikler, laksatifler v.b.) ve enzim indüktörü ilaçlarla (metabolizmalarının artışı) birlikte kullanılırken dikkatli olunmalıdır. 57
FARMAKOLOJĐ
117.Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisi kotrimoksazole dirençlidir? a) Mycobacterium tuberculosis b) Pneumocystis carinii c) Aktinomiset d) Gram (+) jermler e) Gram (-) jermler Cevap A (Dökmeci, Farmakolojide Temel Kavramlar) Kotrimoksazol, gram pozitif jermleri olduğu kadar, gram negatif jermleri ve bazı protozoerleri (örn. pneumocystis carinii) ya da aktinomiset türlerini (Nocardia brasiliensis) içine alan geniş bir spektruma sahiptir. Enterokokların duyarlılığı bir bölgeden diğerine değişmektedir. Koch basili, Mycobacterium tuberculosis mikoplazmalar ve treponemalar kotrimoksazole dirençlidirler. Kotrimoksazol tedavide başlıca ürünler, solunum yolları ve gastrointestinal enfeksiyonlarda kullanılmaktadır. Menenjit, septisemi ve endokardit gibi ağır enfeksiyonlarda kotrimoksazol öncelikli antibiyotik olmamakla birlikte kullanıldığında yararlı sonuçlar alınabilmektedir. Son yıllarda immunodepresif hastaların tedavi ve korunmasında kotrimoksazol kullanılmasının yararlı olduğu konusunda çok sayıda bildiriler sunulmaktadır. 118.Tüberküloz profilaksisinde primer olarak aşağıdaki ilaçlardan hangisi kullanılır? a) Streptomisin b) Etambutol c) Morfazinamid d) Đzoniasid e) Rifampin
58
Cevap D (Goodman, Gilman, 1996; Katzung, 1996; Kayaalp, Tıbbi Farmakoloji, 1.cilt, 1998, s.314) Đlaçla tüberküloz profilaksisinde izoniazid kullanılır. Đzoniazide dirençli suşa maruz kalma halinde izoniazid yerine rifampin kullanılır. Multi rezistan suşlara maruz kalma halinde ise pirazinamid+fluorokinolon kombinasyonu veya pirazinamid+etambutol kullanılır. Đzoniazid bakterisid etkili, dar spektrumlu bir ilaçtır. En sık görülen yan etkileri ciltte döküntü, ateş ve sarılıktır. Seyrek görülen önemli bir diğer yan etki periferik ve santral sinir sistemi ile ilgilidir. En sık periferik nöritler görülür. 119.Hangisi değildir?
kloramfenikolün
yan
etkilerinden
a) Allerjik reaksiyonlar b) Anemi c) Aritmi d) Gri sendromu e) Nörotoksik etki Cevap C (Kayaalp, Tıbbi Fakmakoloji, 1998, s.257) Kloramfenikolün yan etkileri; 1. Gastrointestinal bozukluk (bulantı, kusma, diyare, stomatit) 2. Kemik iliği depresyonu a. Doza bağımlı (anemi, lökopeni, trombositopeni) b. Doza bağımsız (aplastik anemi) 3. Allerjik reaksiyonlar 4. Gri Sendrom 5. Herxheimer reaksiyonu 6. Bağışıklık oluşumunu engelleme 7. Nörotoksik etki
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 1, 2000
PATOLOJĐ 1. Mallory cisimcikleri denilen hücre içindeki hiyalin kitlecikler aşağıdaki hastalıkların hangisinde görülür? a) Cushing hastalığında hipofizde b) Viral hepatitde c) Tifo hastalığında kaslarda d) Alkolik aktif sirozda e) Sarı hummada karaciğer hücrelerinde Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, s.546) Alkolik hepatit ağır alkol alımını takiben karaciğerde gelişen klinik ve morfolojik bulguların toplamıdır. Histolojik olarak (1) hepatositlerde yer yer şişme ve nekroz, (2) nekroz fokusları etrafında ve içinde nötrofilik reaksiyon ve (3) pekçok vakada etkilenen karaciğer hücrelerinde intrasitoplazmik hiyalin materyalin (Mallory cisimcikleri) varlığı ile karakterizedir. Alkolik hepatitin karakteristik, ancak tanı koydurucu olmayan bir özelliği Mallory cisimciklerinin bulunması olup, bunlar sıklıkla şişmiş ya da ölü hepatositlerin nükleusları çevresinde yerleşmiş, belirgin olarak eozinofilik düzensiz kümeler şeklinde görünürler. 2. Asteroid ve schaumann cisimcikleri aşağıdaki hangi hastalıkta görülür. a) Tüberküloz b) Silikozis c) Sarkoidoz d) Tularemi e) Mezotelyoma Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, s.403) Sarkoidozis, nedeni bilinmeyen bir multisistem hastalığıdır ve dokularda non-kazeifiye granülomlarla seyreder. Sarkoidozisin multisistem tutulumu, klinik olarak yanıltıcı bulgular vermesine rağmen vakaların %90’ında, göğüs filmlerinde görülebilen bilateral hiler lenfadenopati ve akciğer tutulumu en çarpıcı bulgudur. Göz ve cilt tutulumunun her biri %25 vakada bulunur ve nadir olarak hastalığın tanımlayıcı özelliğini verir. Lenf nodları karakteristik olarak büyük, yuvarlak bazen lobüledir. Histolojik olarak lenf nodunda nonkazeifiye granülomlar vardır. Bunlar birbirlerine sıkıca yaklaşmış epiteloid hücre toplulukları olup, sıklıkla Langerhans veya yabancı cisim tipi dev hücreleri ile birliktedir. Granülomların çevresi çoğunluğu CD4 helper T hücreleri olan lenfositlerle sarılmıştır. Nadiren merkezde nekroz görülebilir. Granülomlarda sıklıkla bulunan diğer iki özellik (1) protein ve kalsiyumdan oluşan Schaumann cisimcikleri, (2) Dev hücreler içindeki yıldızsı (asteroid) cisimcikler (inklüzyonlar). Bunlar sarkoid granülomların %60’ında bulunmakla MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
beraber başka nedenlerle oluşan granülomlarda da bulunabilir. 3. Nekrotik hücrelerde nükleer değişiklikler arasında kromatin bazofilisinin ortadan kalkmasıyla tanınan olasılıkla DNA az aktivitesini yansıtan değişikliğe ne isim verilir? a) Likefaksiyon b) Karyolizis c) Karyoreksis d) Piknozis e) Peliozis Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.13) Çekirdek değişiklikleri, öldürücü ya da ölüme yakın ölçüde zedelenmiş hücrelerde, üç biçimden biri olarak görülür. Hücrede pH düşmesi sonucu DNA’azların aktifleşmesini yansıtan kromatin bazofilisinin azalması (karyolizis) ikinci biçim; çekirdek büzüşmesi ve bazofili artışı ile nitelenen piknozistir. Burada DNA belirgin olarak solid büzüşmüş, bazofilik bir kitledir. Üçüncü olası biçim karyoreksis olarak bilinir, piknotik veya kısmen piknotik çekirdek parçalanır, zaman geçince (biriki gün) bu yollardan biri ya da diğeri ile nekrotik hücrede çekirdek total olarak kaybolur. 4 .Aşağıdakilerden hangisi endojen pigment değildir? a) Lipofuskin, b) Melanin c) Hemosiderin, d) Bilirubin, e) Antrakoz, Cevap E (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.19) En sık görülen egzojen pigment karbon ya da kömür tozudur. Bu en önemli hava kirliliği etkenidir, solunumla alındığında alveoler makrofajlar tarafından tutulup bölgesel trakeobronşiyal lenf düğümlerine lenfatik kanallarla taşınır (antrakozis). Kömür tozu birikimleri fibroblastik reaksiyon uyandırarak amfizem ve ciddi bir akciğer hastalığı olan kömür işçisi pnömokonyozisi’ne yol açar. Endojen pigmentler lipofusin, melanin ve bazı hemoglobin türevlerini içerir. 5. Fokal bakteriyel enfeksiyonda görülen nekroz tipi hangisidir? a) Koagülason nekrozu b) Kazeifikasyon nekrozu c) Likefaksiyon nekrozu d) Enzimatik yağ nekrozu e) Fibrinoid nekrozu 81
PATOLOJĐ
Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.13) Likefaksiyon nekrozu, otoliz veya heteroliz sonucu oluşur. Bakterilerin lökosit birikimi için güçlü uyarıcı olmaları nedeniyle özellikle fokal bakteriyel enfeksiyonlar için karekteristiktir. Açık olmayan nedenlerden dolayı MSS'de hipoksik hücre ölümü likefaksiyon nekrozu yaparken, kalp kası, karaciğer hücresi, böbrek hücreleri ve çoğu diğer hücrede koagülasyon nekrozu yapmaktadır. Patogenezi ne olursa olsun likefaksiyon esas olarak ölü hücrelerin sindirilmesidir ve sıklıkla göç eden lökositlerle dolu abse oluşturarak dolum defekti meydana getirir. 6. Hangisinde distrofik kalsifikasyon görülür? a) Sarkoidoz b) Süt-Alkali sendromu c) D vitamini intoksikasyonu d) Kalp kapağı kalsifikasyonu e) Multiple myeloma Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.23) Distrofik kalsifikasyon, koagülasyon, kazeifikasyon ve likefaksiyon ile yağ nekrozu alanlarında nekrotik dokularda uzun zaman sonra görülür, sıklıkla hasarlı kalp kapaklarında onların görevlerinin bozulmasını sonuçlamak üzere yer alır. Kalsifikasyon; aorta ve büyük arterlerde lipidlerin birikimi ile karakterli fakat intimal zedelenmelerde olduğu gibi kaçınılmaz olarak ileri ateroskleroziste atherom plaklarında görülür. 7. Hemorajik enfarktüs en sık nerede görülür? a) Böbrek b) Akciğer c) Dalak d) Sol ventrikül e) Sağ atrium Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.77) Đnfarktlar kabaca ikiye ayrılır; soluk (anemik) ve kırmızı (hemorajik) infarktlar. Bu ayırım oldukça kişiye bağlı ve sadece damarın tıkanma anında infarkt alanında oluşan kanamanın miktarına dayanmaktadır. Solid organlarda infarktların çoğu arter tıkanması sonucu oluşur ve beyaz ya da soluktur. Kalp, dalak ve böbrekler beyaz ya da soluk infarkt oluşan, katı, sıkı yapılı organlardır; aksine akciğer genellikle hemorajik ya da kırmızı infarkta uğrar. 8. Granülasyon dokusunun en karakteristik yapısı aşağıdakilerden hangisidir? a) Granüloma benzeyişi b) Fibroblast ve yeni kapiller oluşumu c) Bol eksuda içermesi d) Monosit ve histiyositlerin bulunması e) Nekroz Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.5253) Granülasyon dokusu terimi yara yüzeyinde pembe, yumuşak granüllü görünümünden türetilmiştir, fakat histolojik niteliği yeni küçük kan damarları ve fibroblast 82
çoğalması ile belirlenir. Granülasyon dokusunda hücre dışı artıklar, fibrin ve diğer yabancı maddelerin bulunduğu alana doğru giden makrofajlar hemen daima bulunur ve eğer uygun kemotaktik uyaran varsa nötrofiller, eozinofiller ve lenfositler de görülür. Çok sayıda mast hücreleri de bulunur. Đyileşmenin daha ilerisinde hücre dışı kapsam çoğunlukla kollagen artar ve aktif fibroblastlar ve yeni damarların sayısı azalır. 9. Akut iltihapta meydana gelen değişikliklerin doğru sırasını belirtiniz. 1. Marjinasyon 2. Fagositoz 3. Vazokonstriksiyon 4. Adhezyon 5. Vazodilatasyon 6. Emigrasyon a) 5-1-4-6-2-3 b) 3-4-6-2-1-5 c) 3-5-1-4-6-2 d) 5-1-4-3-6-2 e) 5-3-4-1-6-2 Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.26) Arteriollerin sebatsız değişken ve geçici olarak vazokonstrüksiyonunu takiben, birkaç saniye süren, vazodilatasyon meydana gelir. Bu ilk önce arteriolleri tutar ve ondan sonra o alanda yeni mikrovasküler yatakların açılmasıyla sonuçlanır. Akut inflamasyonun erken hemodinamik değişikliklerinin belirtisi ve ısı ve kızarıklığın sebebi olan artan kan akışı gelişir. Vazodilatasyonun ne kadar uzun süreceği uyarıya dayanır; onu ikinci olay takip eder. Sirkülasyonun yavaşlaması, mikrosirkülasyondaki geçirgenliğin artımı ile proteinden zengin sıvının ekstravasküler dokulara geçmesiyle gelişir. Küçük damarlarda alyuvar konsantrasyonu meydana gelir, kanın viskozitesi artar. Dilate küçük damarların alyuvarlarla tıkabasa olmasına sitasis denir. Staz geliştikçe, başlıca nötrofiller olmak üzere lökositlerin vasküler endotel boyunca periferal yönlenmesi meydana gelir, bu olaya da lökositik marginasyon denir. Lökositler endotele yapışır, önce geçici daha sonra da sıkıca ve daha sonra vasküler damar çeperinden intersitisiyel dokuya göç ederler, bu olaya emigrasyon denir. 10.Aşağıdaki ifadelerden hangisi metaplazi özelliklerine uymaz? a) Epiteliyal hücrenin diğer tip bir mezanşimal hücreye dönüşümüdür. b) A avitaminozunda yassı epitel metaplazisi gelişebilir. c) Bronşiyal astımlılarda müköz metaplazi izlenebilir. d) Myozitis ossifikans zedelenen çizgili kasta kemik dokusu gelişimidir. e) Uzun süre sigara içen bir kimsenin bronş epitel hücrelerinde yassı epitel metaplazileri izlenir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
Cevap A (Cotran, Kumar, Collins, Robbins, Pathologic Basis of Disease, 6.baskı, 1999, s.36-38) Metaplazide epitel hücresi ancak bir başka epitel hücresine, mezanşimal hücre ancak bir başka mezanşimal hücreye dönüşebilir. 11.Aşağıdaki fizyolojik ya da patolojik olaylardan hangisinde “apoptozis” hücre ölümünden sorumlu değildir? a) Laktasyondan sonra meme regresyonunda b) Sitotoksik T hücrelerinin yol açtığı hücre ölümlerinde c) Embriogenezis sırasında d) Miyokard enfarktüsünde e) Bağırsak epiteli gibi çoğalan aktif hücrelerde Cevap D (Cotran, Kumar, Collins, Robbins, Pathologic Basis of Disease, 6.baskı, 1999, s.18-25) Miyokard enfarktüsünde hücre ölümü apoptoziste olduğu gibi programlı değildir. 12.Aşağıdaki “elektrik” ile ilgili ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Elektrik enerjisi normal nöral impulsları bozar. b) Düz akım alternatif akıma göre daha tehlikelidir. c) Alternatif akım tetanik müsküler kontraksiyonlara neden olur. d) Katotta alkalileşme sonucu kollikuasyon nekrozu meydana gelir. e) Anotta asitleşmeye bağlı koagülasyon nekrozu meydana gelir. Cevap B (Cotran, Kumar, Collins, Robbins, Pathologic Basis of Disease, 6.baskı, 1999, s.435; Yenermen, Genel Patoloji, 3.baskı, 1995, s.285-289) Alternatif akım organizmayı elektrikle temasa geçen yere kilitlediğinden akım şiddeti küçük olsa bile zarar büyük olur. 13.“Yüksek ısı”nın organizmada oluşturduğu zedelenmelerle ilgili ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Đkinci derece yanıklarda vazodilatasyon sonucu gelişen ödem sıvısının epidermis içinde toplanmasına bağlı vezikül gelişimi karakteristiktir. b) Sıcak apopleksisinde terlemenin yetersizliği sonucu organizma ısısı yükselir. c) Birinci derece yanıkların karakteristik özelliği skar dokusu gelişimidir. d) Yanıklarda gastrointestinal sistemde Curling ülserleri gelişebilir. e) Yanma sonucu sıcak ve zararlı gazlar akciğer parankim nekrozu ve ödem gelişimine yol açar. Cevap C (Cotran, Kumar, Collins, Robbins, Pathologic Basis of Disease, 6.baskı, 1999, s.434,796) Birinci derece yanıklarda epidermiste eritem dışında belirgin bir değişiklik yoktur. Skar gelişimi ile sonuçlanan bağ dokusu proliferasyonu üçüncü derece yanıklarda ortaya çıkar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
14.SLE’de en sık görülen ölüm nedeni nedir? a) Serozit b) Renal bozukluk c) Nörolojik bozukluk d) Hematolojik bozukluğu e) Hiçbiri Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, s.143) SLE’de böbrek tutulumu önemli bir ölüm nedenidir. 15.Aşağıdakilerden hangisi akut inflamasyon proçesinde T lenfositleri aktive eden ve çoğalmalarını sağlayan en önemli maddedir? a) IL-1 b) IL-2 c) C3a d) C5a e) LTB4 Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.120) IL-2, T hücrelerinin büyüme faktörüdür. T hücreleri IL2 reseptörlerine yüksek affiniteyle bağlanırlar. 16.Hangi neoplazm genellikle Myastenia gravis gibi otoimmün hastalıklarla birliktedir? a) Timoma b) Feokromasitoma c) Paraganglioma d) Nöroblastoma e) Wilms tümör Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.698) Kas-sinir kavşağındaki kas sonlanma plaklarında bulunan, asetilkolin reseptörlerine karşı antikorlar üretilir ve kas-sinir kavşağında asetilkolin uyarısının aktarılmasında bozukluklar oluşur. Bu sayede, özellikle de çok kullanılan kaslarda zayıflık ve aşırı yorulabilirlik görülür. Hastalık özellikle 20 yaş civarında ve bayanlarda erkeklere göre üç kez daha sık görülür. Myasthenia gravis’li hastaların üçte ikisinde timik hiperplazi, %15-20’sinde ise timoma görülür, geri kalanlarda timus anormalliği bulunmaz. Ayrıca bazı hastalarda sistemik lupus eritematozus (SLE), Sjögren sendromu, romatoid artrit ve hipertiroidizm gibi başka otoimmün hastalıklar bulunur. 17.Aşağıdaki antikor sistemleri arasından hangisi SLE’da en spesifik olandır? a) Anti-Sm b) ANA c) Antihiston d) Nükleer RNP e) Antisentromer Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.141) Bkz. Tablo 1. 83
PATOLOJĐ
Tablo 1. Çeşitli otoimmün hastalıklarda antinükleer antikor prevalansı Hastalık Antijenin doğası
Antikor
SLE (%)
Sistemik Sklerozis -Diffüz (%)
Sınırlı Skleroderma (%)
Sjögren Sendromu (%)
Polimiyozit (%)
Birçok nükleer antijenler
Jenerik ANA (indirek IF)
>95
70-90
70-90
50-80
40-60
Tabi DNA
Anti duble DNA
40-60
<5
<5
<5
<5
Ribonükleoprotein (Smith antijeni)
Akti SM
20-30
<5
<5
<5
<5
Ribonükleoprotein
SS-A (Ro)
30-40
<5
<5
70-95
10
Ribonükleoprotein
SS-B (La)
15
<5
<5
60-90
<5
DNA topoisomeriz
Scl-70
<5
40-70
10
<5
<5
Sentromerik proteinler
Antisentromer
<5
<10
90
<5
<5
Histidly-tRNA sentez
Jo-1
<5
<5
<5
<5
25
Tablo 2. Amiloidozisin sınıflandırılması Klinikopatolojik Tipleri Sistemik (Generalize) Amiloidozis Diskrazik immünositli amiloidozis (Primer amiloidozis) proliferasyonları Reaktif sistemik amiloidozis (sekonder amiloidozis) Hemodializle ilgili amiloidozis yetmezliği Herediter amiloidozis (1) Ailevi akdeniz ateşi (2) Ailevi amiloidik nöropatiler (Ağır tipleri) Lokal Amiloidozis Senil kardiyak Senil serebral Endokrin (ör: medüller tiroid karsinomu)
Đlgili Hastalıklar
Major Fibril Protein
Prekürsör proteinin Kimyasal Đlişkisi
Multipl myelom ve diğer monoklonal B hücre Kronik inflamatuar durumlar Kronik böbrek -
AL AA
Đmmünglobulin hafif zincirler, başlıca λ tip SAA
β2-mikroglobulin
β2-mikroglobulin
AA Transthyretin*
SAA Transthyretin
Alzheimer hastalığı -
Transthyretin* A4 (β2-protein) Prokalsitonin
Transthyretin ? Kalsitonin
18.SLE’da bulunan, lupus eritematozus (LE) cisimleri ile ilgili LE hücresi, ne tür bir hücredir? a) T lenfosit b) B lenfosit c) Nötrofil veya makrofaj d) Mast hücresi e) NK lenfosit Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.141) Dokularda, hasarlanmış hücrelerin nükleusları, ANA’larla reaksiyon verir, kromatin görünümü kaybolarak, LE cisimciği veya hematoksilen cisimciği denilen yapıları meydana getirmek üzere homojen hale gelir. Bu fenomenle ilişkili olan, sadece in vitro görülen LE hücresidir. Temel olarak, LE hücresi, hasarlı bir hücrenin denatüre nükleusunu yutmuş herhangi bir fagositik lökosittir (nötrofil veya makrofaj). Kan alınıp, çalkalandığında, yeterli sayıda lökosit hasarlandırılabilir, böylece nükleuslarını ANA’lara açar. LE hücre testi, %70’lere varan SLE hastasında pozitiftir. 84
19.Hangisinde AA amiloid birikimi olmaz? a) Tbc b) Kronik osteomyelit c) Eroinmanlarda d) Multipl myelom e) Hodgkin hastalığı Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.167) Tablo 2. 20.Benign ve malign tümörleri ayıran en kesin özellik hangisidir? a) Mitoz sayısı b) Kapsül c) Metastaz d) Atipik mitoz e) Nekroz Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.179180) Metastaz primer tümörle devamlılığı olmayan, uzak dokularda yerleşebilen sekonder implantların gelişmeMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
si anlamına gelir. Đnvazivlik ve metastaz özellikleri bir neoplazmın malign olduğunu diğer neoplastik özelliklerden daha fazla işaret eder. Solid tümörü olan ve yeni tanı konan hastaların yaklaşık %30' (melanoma dışındaki cilt kanserleri hariç) metastazla belirti verirler. Genel olarak primer neoplazm ne kadar anaplastik ve ne kadar büyük olursa metastatik yayılma olasılığı o kadar artar. Yayılma, hastalığın iyileşme olasılığının engellendiğini düşündürür ya da engeller. Karsinomların tipik yayılım şekli lenfatik yoldan olurken, sarkomlar hematojen yolu tercih eder. 21.Aşağıdaki lezyonların hangisinde malign melanom transformasyonu daha fazladır?
hücrelerin sinsityal özellik göstermeleri ile karakterizedir. Nazofarengeal karsinomalar lokal yayılır, boyun lenf nodlarına ve uzak organlara metastaz yaparlar. Radyosensitiv olduklarından ilerlemiş vakalarda bile 5 yıllık yaşam oranı %50’dir. 24.Aşağıdakilerden hangisi memenin en sık benign tümörüdür? a) Medüller karsinom b) Fibroadenom c) Đntraduktal papillom d) Đnvaziv duktal karsinom e) Laktasyonel adenom Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.635)
Displastik nevüsler en kötü ve melanomaya dönüşme olasılığı en yüksek olan nevüslerdir.
Kapsüllü fibroadenom kadın memesinin en sık görülen benign tümörüdür. Gelişiminde, östrojenin aktivitesinde mutlak ya da göreceli bir artışın rol oynadığı düşünülmektedir; gerçekten de benzer lezyonlar, olasılıkla daha az belirgin bir kapsül içerenler, fibrokistik değişikliklerle birlikte görülebilir (fibroadenozis). Fibroadenomlar genellikle puberte öncesi kızlarda ve genç kadınlarda görülür, sıklığının tepe noktası yaşamın üçüncü on yılıdır.
22.Çocuklarda kalbin en sık görülen primer tümörü hangisidir?
25.Đnfantlarda en sık görülen testis tümörü aşağıdakilerden hangisidir?
a) Yassı hücreli karsinom b) Kompaund nevüs c) Bazal hücreli karsinom d) Displastik nevüs e) Đntradermal nevüs Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.213)
a) Lenfoma b) Leiomyoma c) Miksoid liposarkoma d) Rabdomyoma e) Miksoma
a) Embriyonel karsinom b) Seminom c) Koryokarsinom d) Lenfoma e) Endodermal sinüs tümörü
Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.331)
Cevap E (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.593)
Miksom kalbin en sık rastlanılan tümörüdür. %90’ı atriumda yerleşir ve sol:sağ oranı yaklaşık 4:1’dir. Fossa ovalis alanı tümörün sevdiği bir bölgedir. Rabdomyomlar, miksomalara göre çok daha nadirdir. Bununla beraber bebekler ve çocuklarda kalbin en sık primer tümörüdür ve kapak orifisini veya kalp odacığını tıkayabildikleri için sıklıkla hayatın ilk yıllarında keşfedilebilirler.
Endodermal sinüs tümörü saf şekli tüm testis tümörlerinin %1’inden azını oluştursa da, 3 yaşın altındaki çocuklarda en sık görülen testis tümörüdür. Yolk sac elemanları sıklıkla erişkin embriyonal karsinomlarıyla birlikte bulunur.
23.Nazofarinks tümörleri içerisinde radyoterapide en iyi yanıt alan hangisidir? a) Nöroblastom b) Undifferansiye karsinom c) Keratinize karsinom d) Papillom e) Plazmositom Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.434435) Üç histolojik çeşidi vardır: Squamöz hücreli karsinomu, non-keratinize karsinoma ve indifferansiye karsinomu. Bunlardan sonuncusu en sık görülendir ve EBV ile daha yakın ilgilidir. Đndifferansiye neoplazmalar, mesanenin transizyonel epiteline benzer, büyük, hücre sınırları belirsiz ve nükleusları belirgin epiteliyal MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
26.Hangisi tümör süpresör gen değildir? a) Rb b) p53 c) APC d) NF-1 e) CDK-4 Cevap E (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.190) Rb geni kanser supresör geni için bir paradigma oluşturur. Günümüzde saptanmış olan genler; p53, NF-1 ve APC, Kolon karsinomunda delesyona uğramış (DCC) ve WT-1’dir. 27.Hangisi anjiogenez inhibitörü değildir? a) TNF-α b) Trombospondin 1 c) Anjiostatin d) Endostatin e) Vaskulostatin 85
PATOLOJĐ
Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.194) Tümörlerle ilişkili anjiogenik faktörler genel olarak iki grupta sınıflandırılabilir: (1) tümör hücreleri tarafından oluşturulanlar ve (2) tümörleri infiltre eden inflamatuvar hücrelerden (örn. makrofajlar) türeyenler. Birinci grubu en iyi karakterize eden örnekler heparinbağlayıcı fibroblast büyüme faktörleridir (FGF). Bu moleküller üçlü fonksiyona sahiptir; endotel hücreleri için kemotaktik ve mitojeniktir, stromanın endotelial sürgünlerle penetrasyonuna fırsat tanıyan proteolitik enzimlerin üretimini indükler. Diğer tümör kökenli anjiogenik faktörler arasında TGF-α ve EGF bulunur. 28.En sık görülen Hodgkin hastalığı alt tipi hangisidir? a) Nodüler sklerozan b) Lenfositten fakir c) Lenfositten zengin d) Miks sellüler tip e) Burkitt lenfoma Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.363) Lenfositten yoksun Hodgkin hastalığı, Hodgkin hastalığının en az görülen tipidir. Lenfositlerin azlığı ve RS hücreleri ile bunların pleomorfik tiplerinin göreceli fazlalığı ile karakterizedir. Diffüz fibrozis ve retiküler tip adları verilen 2 morfolojik şekli vardır. Nodüler sklerozlu Hodgkin hastalığı, Hodgkin hastalığının en sık rastlanan histolojik formudur. Hem klinik hem de histolojik olarak diğer üç tipten ayrılır. Morfolojik olarak iki özellikle karakterizedir; (1) RS hücrelerinin özel bir variantı olan Laküner hücrelerin bulunması. (2) Vakaların çoğunda görülen diğer özellik dokuyu keskin sınırlı nodüllere bölen kollajen demetlerdir. Hodgkin hastalığının tanısı için birçok tipte ReedStenberg hücrelerinin ve nodüler sklerozlu tipte de laküner hücrelerin kesinlikle saptanması gereklidir. 29.Hangisi vazokonstriksiyon yapıcı ve trombositlerin toplanmasını sağlayıcı etki gösterir? a) Tromboxan A2 b) Prostoglandin E c) Prostasiklin d) Lökotrien B4 e) Trombosit aktive edici faktör Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.36) Tromboxan A2 kuvvetli bir trombosit biriktiren ajandır ve vazokonstriktördür, kendisi labil olup, çabucak inaktif form Tromboxan B2’ye döner. 30.Epidermis büyüme faktörü gibi etki gösteren ve aynı reseptöre bağlanan hangisidir? a) Trombositlerden elde edilen büyüme faktörü b) Fibroblast çoğalma faktörü c) Dönüştürücü büyüme faktörü-α d) Dönüştürücü büyüme faktörü-β e) Đnterlökin-1 86
Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.51) Transforme edici büyüme faktörleri alfa ve beta. Bu faktörler önce sarkom virusu ile transforme hücrelerden elde edilmiş ve normal hücrelerin kansere dönüşümünden (transformasyon) sorumlu tutulmuştur. TBF-α EBF’nin homoloğudur. EBF reseptörlerine bağlanır ve EBF’nin biyolojik aktivitelerinin çoğunu yapar. 31.Đntimada yırtık mediada hematom hangisinde vardır? a) Travmatik anevrizma b) Dissekan anevrizma c) Sifilitik anevrizma d) Psödoanevrizma e) A-V fistül Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, s.296) Aortta disseksiyon gelişmesi, birdenbire ve şiddetli ağrıyla karakterli vakaların yaklaşık üçte birinde akut semptomların ortaya çıktığı ilk gün ölüme neden olan, hasta için felaket denebilecek bir olaydır. Erkek-kadın oranı hemen her yaşta 3/1’dir. 40 yaş altı kadınlardaki tüm disseksiyonların yarısı gebelikte özellikle de 3. trimestrde görülür. Disseksiyonlar hemen her zaman intimal yırtıklardan kaynaklanır. Bu yırtıklar aortun herhangi bir yerinde olabilirse de, %90’ı aort kapağına 10 cm’lik uzaklık içindedir. Đkinci sıklıkta izlenen yerleşim, sol subklaviyan arterin çıkışının hemen distalindeki inen torasik aorttur. 32.Aşağıdakilerden vaskülittir?
hangisi
bir
granülomatöz
a) Poliarteritis nodosa b) Temporal arteritis c) Buerger hastalığı d) Kawasaki hastalığı e) Raynaud fenomeni Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.290291) Arteritlerin en yaygın olanı temporal arterit, özellikle karotid arterin büyük dalları olmak üzere esas olarak kafadaki büyükçe arterleri tutan segmental akut ve kronik (sıklıkla granülomatöz) bir vaskülit tipidir. En sık yerleşimler, unilateral (çok seyrek olarak bilateral) körlüğe yol açabilen temporal arter ve oftalmik arterin uç dallarıdır. Aort, beyin ve meme arterleri gibi diğer damarlar da tutulabilir, fakat kalp ve akciğer tutulumu asla görülmez. Temporal arterit genellikle yaşlılarda 2:1 ya da 3:1 gibi bir kadın-erkek oranıyla karşımıza çıkar. Đnsidans yaşla artar. Vakaların yaklaşık yarısında arterit, kalça, omuz kuşağı ve boyun gibi proksimal kasların ağrı ve sertleşmesiyle karakterli, daha çok yaşlılara özgü bir hastalık olan polimyaljia romatika zemininde gelişirken, geri kalanlarda de novo (böyle bir zemin olmaksızın) ortaya çıkar. Karakteristik olarak tutulan bir ya da daha fazla damarın kısa segmentlerinde ortaya çıkan nodüler MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
kalınlaşmalar daralarak yarık-benzeri görünüm alan lümelerde trombozis gelişebilir. Vakaların büyük çoğunluğunda ağır, ara sıra tek taraflı ve sıklıkla süperfisiyal temporal arter boyunca en yoğun olan yüz ya da baş ağrısı vardır. Damar, palpasyonla nodüler ve ağrılı olabilir. Ani başlayan diplopiden geçici ya da tam görme kaybına kadar değişen oküler belirtilerdir. Polimyaljia romatikanın eşlik ettiği vakaların %2-4’ünde hematolojik maligniteler ortaya çıkar.
sendromun özellikleri şunlardır: (1) derinin zaman zaman kızarması, (2) hemen tüm hastalarda görülen kramplar, bulantı, kusma ve diyare, (3) vakaların yaklaşık 1/3’ünde astmaya benzeyen bronkokonstriktif epizodlar ve (4) vakaların yarısında kardiyak lezyonlar. Vakaların çoğunda kardiyak odaların endokardiyumu üzerinde biriken, sellüler fibröz dokudan oluşan plak tarzında kalınlaşmalar, başlıca sağ ventrikülün akış yolu boyunca ve sağ taraf kapakları (özellikle triküspit) “cusp”larında yaprakçık kalınlaşması ve bazen stenoz oluştururlar.
33.Hangi vaskülit sendromunda arterle birlikte ven tutulumu da gözlenir? a) Poliarteritis nodoza b) Wegener granülomatozisi c) Tromboanjitis obliterans d) Temporal arterit e) Hepsi
35.Hangisinde farklı evre lezyonları aynı hastada bulunabilir? a) Poliarteritis nodosa b) Henoch-Schönlein purpurası c) Wegener granülomatozis d) Temporal arteritis e) Tromboanjiitis obliterans
Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.286) Bkz. Tablo 3. 34.Karsinoid kalp hastalığında asıl kardiyak lezyon nerededir?
Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.288289)
a) Foramen ovale b) Perikard c) Aort d) Myokard e) Endokard Cevap E (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.325) Mural endokard ve sağ kalpteki valvüllerin tutulması, karsinoid sendromun başlıca özelliklerindendir. Bu
Periarteritis nodoza orta ve küçük boy arterlerin akut transmural nekrotizan iltihabıyla karakterli hastalığıdır. Tutulum ilginç biçimde fokal, rastgele ve yineleyici olup, sıklıkla düzensiz anevrizmal genişleme, nodülarite ve vasküler tıkanmayla ara sıra da enfarktüslere neden olur. Vücuttaki hemen her organ ya da doku tutulabilir, ancak akciğerler ve ana dallarıyla birlikte aort çarpıcı biçimde bu tutulumun dışında kalır.
Tablo 3. Temel vaskülit sendromları Sendrom
Tutulan Damarlar
Tutulumun Vasküler Dağılımı
Temel Morfolojik Özellikleri
Hipersensitivite vasküliti (Lökositoklastik vaskülit) Poliarteritis nodoza
Venüller, kapiller, arterioller
Yaygın, fakat özellikle deri
Orta boy ve küçük arter
Wegener granülomatozisi
Küçük-orta boy arterler
GIS, karaciğer, böbrek, pankreas, kaslar ve diğer bölgeler Üst ve alt solunum yolları arasıra göz, deri, kalp
Venüllerin, lökositoklasisle birlikte nekroz ve nötrofilik infiltrasyonu Fibrinoid nekrozlu, panmural akut nekrotizan arterit, nötrofil ve eozinofil infiltrasyonu ve adventisyaya uzanma Akut ve kronik (bazen granülomatöz) anjitis, ekstravasküler granülomlara eşlik eden belirgin eozinofiller, bazen dev hücreler Wegener’deki gibi; eozinofiller daha çok.
Churg-Strauss allerjik Orta-boy ve küçük anjiitisi ve granülomatozisi arterler ve venler Temporal (kranial) arterit
Elastik dokudan zengin büyük arterler
Kawasaki arteriti
Küçük ve orta boy arterler
Tromboanjiitis obliterans (Buerger hastalığı)
Orta boy ve küçük arterler ve venler
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
Sistemik tutulumla, çoğu vakada pulmoner tutulumla birlikte Baş; oküler ve intrakraniyal damarlar dahil, seyrek olarak sistemik Deri, oküler ve oral mukoza, koroner arterler, fakat yaygın da olabilir. Ekstremiteler
Kronik mononükleer iltihabi infiltrasyon çoğunlukla mediyanın iç yarısında, dev hücreler ve granülom oluşumuyla birlikte Akut ve kronik infiltrasyon, temelde lenfosit ve makrofajları içerir ve endotel hücre nekrozuyla immünglobülin depolanması Arter ve venlerin iltihabi infiltrasyonu, sıklıkla dev hücreler, granülomlar, mikroabseler içeren intravasküler trombüsler, daha sonra komşu sinirleri içine alan perivasküler fibrozis
87
PATOLOJĐ
Vaskülite akciğer tutulumu da eklenirse, durum olasılıkla Churg-Strauss sendromunu temsil etmektedir. En sık orta yaş erişkinlerde ortaya çıkar. Erkek-kadın oranı 2:1 ya da 3:1’dir. PAN’lı bazı hastaların dolaşımlarında antinötrofil sitoplazmik otoantikorlar (ANCA) saptanmıştır. Lezyonların sıklık sırasına göre dağılımı şöyledir: böbrekler, kalp, karaciğer, gastrointestinal kanal ve bunları izleyen pankreas testisler, iskelet kası, sinir sistemi ve deri. Dallanma noktaları ve bifurkasyonlarda yerleşme eğilimleri vardır. PAN için özellikle karakteristik olan, değişik damarlarda, hatta aynı damarda tüm aktivite evrelerinin birlikte bulunabilmesidir. Çoğu vakada yinelenen aktivite alevlenmeleriyle karakterli uzamış bir gidiş söz konusudur. Bitkinlik, ateş, zayıflık ve kilo kaybı hastalığa eşlik edebilir. Sonuçta organ zedelenmesi ortaya çıkar. Renal tutulum, PAN’ın en belirgin bulgularından ve en önemli ölüm nedenlerinden biridir. Hipertansiyon sıktır ve belirgin renal tutulumdan önce başlayabilir. Gastrointestinal kanalın vasküler lezyonları karın ağrısı, diyare ve melena gibi çok çeşitlilik gösteren belirtilere yol açar. Arasıra periferal nöropati ya da medulla spinalis tutulumu görülebilir. Gerçekten de, akciğerler dışında tutulmayan organ yoktur. Klinik tanı yalnızca tutulduğu kuşkulanılan alanlardan biyopsi alınarak konulabilir. 36.En sık paraneoplastik sendromlarla birlikte izlenen akciğer kanseri hangisidir? a) Adenokarsinom b) Küçük hücreli karsinom c) Skuamöz hücreli karsinom d) Büyük hücreli karsinom e) Pulmoner blastoma Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.430431) Küçük hücreli akciğer karsinomları, erkeklerde kadınlara oranla daha sık olup, sigara içimi ile çok yakın ilgileri vardır. Soluk gri renkte, santral lokalizasyonda kitleler olup, hiler ve mediastinal lenf nodlarını erken fazda tutarlar. Bu kanserler, küçük, oval-yuvarlak, lenfosit benzeri (lenfositten biraz büyük), dar sitoplazmalı, hiperkromatik nüveli ve çok mitoz gösteren hücrelerden meydana gelmiştir. Bu klasik oat cell (yulaf hücreli) kanserdir. SCLC’lar hızlı büyüyen, geniş infiltrasyon yapan ve erken yayılan lezyonlar olup, nadiren rezeke edilebilir durumda yakalanırlar. Bu nedenle hemen her zaman kombine radyoterapi ve kemoterapi ile tedavi edilirler. Fakat bu şekilde bile iki yıllık yaşama oranı %5-8’dir. Bu tümörler nöroendokrin özellikler gösterirler: nöron-spesifik enolase, nörosekretuvar granüllerin gösterilmesi (elektron mikroskobunda), nörofilamentlerin bulunması, ACTH, kalsitonin, gastrin-releasing peptide ve chromogranin A gibi polipeptid hormonların sekrete edilmesi gibi. 88
37.Sigara kullanımı ile ilişkili olarak oluşan en yaygın amfizem hangisidir? a) Fokal b) Büllöz c) Sentrasiner d) Đntersitisyel e) Panasiner Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.394) Amfizem, antiproteaz aktivitesi düşük olanlarda, yüksek proteaz aktivitesinin destrüktif etkisi sonucu görülmektedir. Proteaz-antiproteaz hipotezi, α1-antitripsin seviyesi normal olanlarda, sigara içiminin amfizem gelişimini (özellikle sentrasiner formu) nasıl etkilediğini de açıklar. 38.Pulmoner embolizmde embolus nerede aranmalıdır? a) Bronş ve dallarının lümenlerinde b) Lenfatik damarlar içinde c) Pulmoner arter ve dallarının lümenlerinde d) Plevra boşluğunda e) Alveol epitelinde Cevap C (Cotran, Kumar, Collins, Robbins, Pathologic Basis of Disease, 6.baskı, 1999, s.130,703) Embolus damar içine karışan katı, sıvı ya da gaz kitleleri olup, dolaşım sistemi içinde sürüklenerek çapına uygun bir damarı tıkaması ile önemli patolojik olaylara yol açar. Pulmoner embolizmde kaynak genel olarak derin bacak venlerinde oluşan trombuslardır. Bu nedenle emboluslar akciğerlerde damar içinde aranmalıdır. 39.Testis tümörleri içinde en malign seyirli olan, erken dönemde hematojen metastaz yapan hangisidir? a) Leydig hücreli tümör b) Seminom c) Koryokarsinom d) Teratokarsinom e) Embriyonal karsinom Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.593594) Koryokarsinom çok malign bir neoplazi olup, saf formu testis kanserlerinin sadece %1'ini oluşturur. Lezyon testiste büyümeye yol açabilir, ancak daha sık olarak primer tümör çok küçüktür ve palpe edilemez. Bununla beraber, çok maligndir, kan yoluyla erken ve yaygın metastaz yapar. Histolojik olarak, bu tümörler plasental dokunun iki bileşenini üretir-santral yuvarlak nükleuslu küboidal hücre topluluklarından oluşan sitotrofoblast ve geniş pembe vakuollü sitoplazmalı ve büyük pleomorfik nükleuslu sinsityal epitel tabakaları şeklinde görünen sinsityotrofoblast. Sinsityotrofoblastların içinde HCG tesbit edilebilir. Bu iki hücresel eleman plasental villuslardaki gibi dizilmezler, düzensiz büyüme gösterirler. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
40.Renal tübülüslerde tiroidizasyon görünümüne neden olan hastalık hangisidir? a) Kronik glomerülonefrit b) Lipoid nefroz c) Kronik pyelonefrit d) Akut tübüler nekroz e) Membranöz glomerülonefrit Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.455456) Kronik pyelonefrit (KPN), böbrek parenkiminde intersitisyel nedbeleşmenin ön planda olduğu ve buna pelvikaliksiyel sistemin makroskopik olarak izlenebilen nedbeleşme ve deformitesinin eşlik ettiği morfolojik bir antite olarak tanımlanmaktadır. KPN önemli bir kronik böbrek yetmezliği nedenidir ve diyaliz veya transplantasyona gereksinim duyan hastaların %20’ye yakınını oluşturmaktadır. Tek veya her iki böbrek diffüz veya yama şeklinde tutulmuş olabilir. Đki taraflı tutulum olduğunda bile böbrekler eşit olarak zedelenmediğinden, nedbeleşme de eşit ve homojen değildir. Bu eşit olmayan nedbeleşme kronik PN’in daha simetrik olarak büzülmüş böbreklere neden olan benign nefroskleroz ve kronik GN’den ayırdedilmesinde yararlıdır. KPN’nin belirleyicisi pelvis ve kaliksleri veya her ikisini tutan, papillalarda silinme ve belirgin kaliks şekil bozukluklarına yol açan nedbeleşmedir. Parenkim şu bulguları sergiler; -Düzensiz intersitisyel fibrozis, lenfosit, plazmosit ve seyrek nötrofillerden oluşan iltihabi reaksiyon -Genişlemiş tubulusların çoğu pembe mavi renkte şeffaf görünümde “kolloid silendirler” olarak bilinen silendirler içerir ve bu şekli ile tiroid dokusunun görünümünü andırdığı için böbreğin “tiroidizasyon”u terimi kullanılır. -Periglomerüler fibrozis olarak adlandırılan Bowman kapsülünün pariyetal tabakasının çevresinde konsantrik fibrozis saptanır. -Kaliksiyel mukoza ve duvarlarını tutan kronik iltihabi infiltrasyon ve fibrozis vardır. -Sıklıkla hipertansiyonla birlikte gelişen, hyalin ya da proliferatif arteriosklerozdakilere benzer damar değişiklikleri görülür. 41.Böbreğin lipoid nefrozu aşağıdaki renal granüler elementlerin hangisinde karakteristik ultrastrüktürel değişikliklere yol açar? a) Endotel b) Epitel c) Mesangium d) Kan damarları e) Bazal membran Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.445) Lipoid Nefroz (Minimal Değişiklik Hastalığı) göreceli benign olan bu hastalıktır ve çocuklarda nefrotik sendromun en sık nedenidir. Karakteristik olarak ışık mikroskobunda glomerüller normal görünümde olup MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
elektron mikroskobu ile incelendiğinde visseral epitel ayaksı çıkıntılarının yaygın kaybı saptanır. Her ne kadar hastalık her yaşta gelişebilirse de en sık 2-3 yaşlarında görülür. Glomerül epitel hücrelerindeki ince yapı değişiklikleri açık bir şekilde birincil epitel hücre zedelenmesini gösterir. 42.Diabetes Mellitus’ta tanı koydurucu böbrek lezyonu hangisidir? a) Diffüz glomerüloskleroz b) Nodüler glomerüloskleroz c) Arterioskleroz d) Nekrotizan papillit e) Diffüz proliferatif glomerülonefrit Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.576577) Diyabetin ana hedefi böbreklerdir. Hatta bu hastalıktan ölüm nedenleri arasında renal yetmezlik miyokard infarktüsünden sonra ikinci sıradadır. Dört tip lezyon toplu olarak diyabetik nefropati olarak adlandırılır: (1) glomerüler lezyonlar, (2) renal vasküler lezyonlar, (3) nekrotizan papilliti içeren pyelonefrit ve (4) tübüler epitelde glikojen ya da yağlı değişiklikler. Diffüz glomerüloskleroz on yıldan fazla bir hastalık süresi olan vakaların hepsinde bulunur. Mezengial matrikste diffüz bir artışla beraber mezengial hücrelerde proliferasyonu içerir ve daima bazal membran kalınlaşması ile birliktedir. Diffüz glomerüloskleroz belirgin olduğunda bu hastalarda nefrotik sendrom ortaya çıkar ve proteinüri, hipoalbüminemi ve ödemle karakterizedir. Nodüler glomerüloskleroz lobülün mezengial merkezinde spesifik top benzeri bir matriksin depolandığı glomerüler bir lezyonu tanımlar. Bu nodüller glomerül periferinde gelişme eğilimindedir ve mezengiumda oluştuklarında periferik kapiller halkaları iterler. Sıklıkla bu patent halkalar nodül etrafına halo yapar. Bu lezyon interkapiller glomerüloskleroz ya da Kimmelstiel-Wilson lezyonu olarak tanımlanır. Nodüler glomeruloskleroz diyabetiklerin muhtemelen %10 ila %35’inde bulunur; morbidite ve mortalitenin ana nedenidir. Diffüz glomerüloskleroz gibi bunun gelişimi de hastalığın süreci ile ilgilidir, fakat genetik bir zeminde gereklidir. Yaşlılarda ve hipertansiyonlularda görülen diffüz forma benzemeyerek, nodüler formun varlığı yüksek oranda diyabeti düşündürür. 43.Serotonin salgılayan ve Kultschitsky hücrelerinden kaynaklanan tümor hangisidir? a) Renal hücreli karsinom b) Rabdomyosarkom c) Arrhenablastom d) Kraniyofarengiom e) Karsinoid tümorler Cevap E (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, s.517-518) Karsinoid tümörler gastrointestinal sistemde yaygın olarak bulunan nöroendokrin hücrelerden 89
PATOLOJĐ
(Enterokromatifin ya da Kulchitsky hücreleri adını da alır) kaynaklanırlar ve akciğer, safra yolları, pankreas ve diğer birçok organda da bulunurlar. Gastrointestinal sistemden kaynaklanan tümörlerin yaklaşık %75’i bağırsak orta kısmında (ileum, sağ kolon, apandiks), %10-20’si bağırsak son kısmında (sol kolon, rektum) ve geri kalan az bir kısmı sindirim sistemi ilk kısmında (özofagus, mide, ince bağırsak başlangıç kısmı) yer alır. Bu neoplazmalar doruk insidanslarına altıncı dekadda ulaşırlar, ancak her yaş grubunda oluşabilirler. Karsinoidlerdeki hücreler çözülür gümüş tozlarına afinite duydukları için “argentaffinoma” adıyla adlandırılırlar. Bu üretken hücreler çeşitli biyoaktif ve hormonal ürünleri sentezleme ve salgılama kapasitesine de sahiptirler, bunların en önemlileri serotonin (5hidroksitriptamin), histamin, gastrin, adrenokortikotropik hormon (ACTH), kalsitonin, insülin ve diğerleridir. Gastrointestinal karsinoid yerleşim bölgeleri: (1) Appendiks (%35-45), (2) ince bağırsak, özellikle ileum (%25-50), (3) mide (%5-10), (4) kolon (%5-10) (5) rektum (yaklaşık %5). Đleal, gastrik ve kolonik karsinoidlerin büyük bir oranı saptandıkları zaman bölgesel lenf düğümlerine ve birçoğu karaciğer ve diğer bölgelere metastaz yapmış durumdadırlar. Aksine rektum ve apendikse ait karsinoidler neredeyse hiç metastaz yapmazlar. 44.Helicobacter Pylori'nin midede yerleşim yeri neresidir? a) Mukus ile epitel arasında b) Muscularis propriada c) Lamina propriada d) Submukozada e) Mide lümeninde Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.488) Duodenal ülserli hastaların %90'ından fazlasında ve daha az oranda gastrik ülserli hastalarda antrumda H.Pylori saptanmıştır. H. pylori infeksiyonu olmayan az sayıdaki hasta sıklıkla aspirin ve diğer NSAID'ları devamlı kullananlardır. 45.Buzlu cam sitoplazma, kumlu nükleus ve Dane partikülü hangi viral hepatitte görülür? a) HAV b) HBV c) HCV d) HDV e) HEV Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.533) HBV kısmi olarak çift sarmallı ve kısmi olarak tek sarmallı sirküler DNA ve bununla ilgili DNA polimeraz içeren, santral bir 27 nm nükleokapsid kordan ("core") oluşan, 42-nm küre şeklinde bir hepadnavirüstür. Đlk tanımlayan kişinin adına hitaben komplet viriyonlar bazen Dane partikülleri olarak da adlandırılırlar. Aktif 90
Tablo 4. Ülseratif kolit (ÜK) ve kolonun Crohn hastalığındaki (KH) morfolojik bulguların relatif sıklıkları Özellikler Makroskopik Total kolon tutulumu Distal hakimiyet Đnce bağırsak tutulumu “Skip” lezyonlar Kaba zeminli ülserler Zerpentine fistülleri Transmural fibröz kalınlaşma Psödopolipler Mikroskopik Granülomalar Nonspesifik akut ve kronik inflamasyon Kriptik abseler Transmural inflamasyon
ÜK
KH
+++ ++++ 0 0 +++ + + +++
+ + +++ +++ + ++++ ++++ 0
0 ++++ ++++ +
+++ ++ + +++
infeksiyon süresince Dane partikülleri infekte hepatositler ve daha az sık olarak serumda elektron mikroskobu ile kolaylıkla görülebilirler. HBsAg infekte karaciğer hücreleri tarafından bol miktarda yapılır, tübüler, filamantöz yapılar şekilde hücre sitoplazmasında ve serumda görülebilirler. 46.Kolitis ülseroza ile Crohn hastalığının karşılaştırılmasıyla ilgili hangisi yanlıştır? a) Total kolon tutulumu ülseratif kolitte daha sıktır. b) Granülomlar ülseratif kolitte daha sıktır. c) Psödopolipler ülseratif kolitte görülür. d) Zerpentine fistülleri Crohn hastalığında sık görülür. e) Đnce bağırsak tutulumu Crohn hastalığında daha fazladır. Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.502) Bkz. Tablo 4. 47.Hirschsprung hastalığı için yanlışı işaretleyiniz. a) Etkilenen segmentte ileri derecede dilatasyon olur. b) Bir bağırsak segmentinde ganglion hücreleri yoktur. c) Down sendromlu çocuklarda daha fazla görülür. d) Genellikle rektum ve sigmoid kolon tutulur. e) Tedavisi cerrahidir. Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.494495) Konjenital megakolon (Hirschsprung hastalığı) gelişme sırasında kolonun intramural pleksusunda yerleşmeyi hedefleyen nöral kabartıdan kuyruğa doğru hücre migrasyonunun, anüse ulaşmadan bir noktada durmasından kaynaklanır. Böylece agangliyonik bir segment Meissner submukozal ve Auerbach myenterik pleksusunu kaybederek fonksiyonel obstrüksiyona neden olur. Çoğu vakada sadece rektum MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
ve sigmoid agangliyoniktir, fakat vakaların yaklaşık beşte birinde daha uzun segmentler ve nadiren tüm kolon etkilenir. Down sendromu olanlarda ve hidrosefali, ventriküler septal defekt Meckel divertikülü gibi diğer konjenital anomaliler bulunanlarda konjenital megakolon çok daha sıktır. Klinik olarak vakaların çoğunda mekonyum pasajında gecikme bulunur ve 48 ila 72 saat sonra bunu kusma takip eder. Tek başına rektumun çok kısa bir distal segmenti tutulduğunda obstrüksiyon tam olmayabilir ve infarktlarda geç döneme kadar obstrüksiyon ve diyare atakları şeklindeki bulgulara rastlanmayabilir. Hayati tehlike sıvı ve elektrolit dengesizliği yaratan enterokolit gelişimidir. Daha nadir olarak genişlemiş kolon özellikle çekumda perfore olur. Teşhis genişlememiş bağırsak mukoza ve submukozasından alınan biyopside ganglion hücrelerinin yokluğu ile konur ve eğer gerekli ise sınırın 3 cm proksimalinden tüm kalınlıkta bir biyopsi alınır. 48.Gastrik karsinoma için hangisi yanlıştır? a) Özellikle uzak doğu ülkelerinde sıktır. b) Mortalitesi son 60 yılda giderek düşmüştür. c) 5 yıllık sürvi son 60 yıldır değişmemiştir. d) Đntestinal tip daha çok genç yaşlarda ortaya çıkmakta, kronik gastritle belirgin bir ilişki göstermemektedir. e) Đntestinal tip erkeklerde iki misli daha fazla görülür. Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.491) Đntestinal tip karsinom primer olarak 2:1 erkek hakimiyeti ile 50 yaşın üzerinde gelişme eğiliminde iken, diffüz lezyonlar daha erken yaşlarda gelişir ve erkek hakimiyeti bulunmaz. Bkz. Tablo 5.
49.Hangisi kolitis ülserozanın tipik bulgularından değildir? a) Psödopolip b) Sağ kolon tutulumu c) Nonspesifik inflamasyon d) Kript absesi e) Rejenerasyon bulguları Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.501502) Ülseratif Kolit, sık rastlanan nedeni bilinmeyen, tekrarlayan, diyarelerle giden kronik bir hastalıktır; rektumda başlayan ve proksimal olarak yayılarak bazen tüm kolonu tutan ülserlerle karakterizedir. Crohn Hastalığında olduğu gibi, Ülseratif Kolit ve ankilozan spondilit olan vakaların %90’ında da HLAB27 bulunur. Ülseratif Kolit rektumdan başlar ve proksimal olarak yayılır; sadece rektum ve rektosigmoid bölge tutulumu vakaların yaklaşık %80’inde bulunur. Yaklaşık %10 vakada tüm kolon tutulmuştur. Tipik olarak ülserasyonlar dar rezidüel mukoza alanları ile ayrılırlar. Ufak, hiperemik ödematöz mukoza adacıkları “psödopolip” olarak devam edebilir. Ülserasyonlar nadiren daha derine gidebilir ve bazen perfore olarak perikolik abse, fistül, ya da perianal, iskiorektal abselere neden olurlar. Diğer nadir bir durum akut vakalarda gelişen kolorektumun toksik dilatasyonudur. Başlangıç lezyonları etrafındaki epitelde süpüratif nekroz bulunan ufak kriptik abselerden oluşur. Bunların genişlemesi ve birleşmeleri daha önce bahsedilen büyük ülserlere yol açar. Kronik vakalarda ülseratif lezyonların kenarlarındaki nötrofilik infiltrasyona çok sayıda lenfosit, makrofaj ve plazma hücreleri eşlik eder. Bu inflamatuvar zonda akut vaskülit olabilir. Aktivitenin remisyonu ile beraber granülasyon dokusu
Tablo 5. Đlerlemiş gastrik karsinomanın Lawrens sınıflandırmasına göre majör özellikleri Karsinom tipi Özellik
Đntestinal
Diffüz
Majör makroskopik malformasyonlar Mikroskopik özellikler Farklılaşma Müsin yapan
Polipoid, vejetan
Ülseratif, infiltratif
Đyi farklılaşmış, polipler ya da solid Kısıtlı, ben lümenlerinde
Büyüme paterni Đntestinal metaplazi Klinik bulgular Ortalama yaş (yıl) Cinsiyet oranı Batı ülkelerinde insidansta azalma Üç yıllık sağkalım hızı (potansiyel tedavi emosyonla vakalar opere edilmiştir)
Ekspansil, inflamasyon sıklıkla belirgin Hemen hemen daima
Kötü farklılaşmış taşlı yüzük nüveli Yoğun, benler etrafındaki stromada belirgin (kolloid ca) nonkohezif Daha az sık
55 2:1 yaş %43
48 ~1:1 no %35
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
91
PATOLOJĐ
ülser kraterini doldurur ve bunu mukoza epitelinin rejenerasyonu takip eder. Ülseratif Kolitin en ciddi komplikasyonu kolon kanseri gelişimidir. Hastalığın süresi ve derecesi riski etkiler. 50.Hangisinden malignite gelişmez? a) Adenomatöz polip b) Tübüler polip c) Jüvenil polip d) Villöz polip e) Tübülovillöz polip Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.511) Juvenil polipler esas olarak lamina propriadaki geniş boşluklu, dilate kistik bezler içeren hamartomatöz proliferasyonlardır. Makroskopik olarak büyük (1 ila 3 cm çaplı), yuvarlak, düzgün ya da hafifçe lobüllü lezyonlardır. Bazılarının 2 cm’ye dek uzayabilen sapları bulunur. Hemen daima beş yaşından küçük çocuklarda nadiren kolona yayılmış olsa da genellikle rektumda görülür. Genelde tek olurlar ve hamartomatöz bir lezyon olarak malign potansiyel göstermezler. Ancak rektal kanamaya ve bazen saplarından bükülerek ağrılı enfarktüslere neden olabilirler. Seyrek görülen, otozomal dominant ve ailesel bir durum olan juvenil polipozis sendromunda kolon boyunca çok sayıda juvenil polip belirir. 51.Aşağıdakilerden hangisi Crohn hastalığında görülür? a) Sadece kolonda görülür. b) Đnflamasyon sadece mukozayı etkiler. c) Mukozal ülserler birleşerek lineer ülser oluşturur. d) Toksik megakolon oluşumuna neden olur. e) Kazeifiye granülomlar görülür. Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.499500) Crohn hastalığı relapslarla giden, nedeni bilinmeyen kronik bağırsak hastalığı olup özofagustan anüse tüm gastrointestinal sistemi etkileyebilir; fakat en sık olarak ince bağırsak ve kolonu tutar. Crohn hastalığı gastrointestinal sistemde herhangi bir yeri etkileyebilir; fakat nerede olursa olsun tutulum segmentaldir ve komşu normal bağırsaktan keskin sınırlarla ayrılır. Bazen normal bağırsakta birçok tutulmuş segment bulunur ve bu durum “skip lezyonlar” olarak adlandırılır. En erken saptanabilen makroskopik bulgular hiperemi, ödemdir ve duvarın bunu zamanla küçük yüzeyel “aftoid” mukozal ülserler takip eder. Bunlar düzensiz serpentine ülserleri oluşturacak şekilde birleşirler ve nodüler mukozal kalınlaşmalar ile ayrılan derin fistüller oluşturarak kaldırım taşı görüntüsüne yol açarlar. Daha sonra gelişen fibröz duvarı kalınlaştırır ve karakteristik olarak tutulan segmentte rijidite yaratır. Lümen belirgin olarak dardır ve sadece 92
ince bir baryum akımının geçmesine izin vererek radyografik “ip belirtisi”ni oluşturur. Submukoza ve subserozadaki inflamatuvar fokusta en belirgin olan kazeöz olmayan granülomlar Crohn hastalığına özel olmakla beraber, vakaların sadece %40 ila 60’ında bulunur. 52.Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Pankreasın psödokistleri tek sıralı müsinöz epiteli ile döşelidir. b) Pankreas karsinomları en sık asinüslerden köken alır. c) Pankreas karsinomlarının %60’ı organın baş kısmında lokalizedir. d) Pankreasın konjenital kistleri pankreatik asinüslerin gelişme anomalileridir. e) Pankreasın kistik tümörleri daima benigndir. Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.585586) Pankreas organ kanserlerinin yaklaşık %60’ı pankreas başından gelişir. Vücut %15’inde, kuyruk %5’inde, %20’si de pankreası diffüz olarak tutar. Hemen hemen tüm bu lezyonlar duktal epitelden kaynaklanan adenokarsinomlardır. Bunların musin sekrete edebilir ve pek çoğu yoğun fibröz bir stromaya sahiptir. Pankreas başı karsinomları ampüller bölgeye invaze olarak safra akımını engeller. Sıklıkla ortak safra kanalını sarar ve baskı yapar ve daha sonra az sık olarak direkt olarak invaze olabilir. Duodenal mukozada tümör invazyonları olabilir. Ortak safra kanalının tıkanmasının bir sonucu olarak pankreas başı karsinomları hastaların yaklaşık yarısında safra kesesinde belirgin dilatasyon bulunur. Bu tümörlerin stratejik lokalizasyonlarından dolayı, hastalar genellikle obstrüktif sarılık ve hepatobiliyer fonksiyon bozukluğuyla ölürler, bu arada hala nispeten ufaktır ve fazla geniş olarak yayınlanmıştır. Belirgin olarak gövde ve kuyruk kanserleri bir süre sessiz kalır ve oldukça büyüyebilirler ve tespit edildiklerinde yaygın olarak yayılmışlardır. Komşu vertebralar, kolon, retroperitoneal organlar ve bazen komşu dalak ve adrenallere yayılır. Karnın arka duvarına geçip sinir liflerini tuttuklarında ağrı ortaya çıkar. Ağrının genellikle ilk belirti olduğu açık olarak gösterilmiştir; ancak ağrı ortaya çıktığında bu kanserler komşu yapıları tutmuş olurlar. Pankreas başı kanserleri sarılığa neden olurken, gövde ve kuyruk bölümündekiler ağrısız, sebebi açıklanamayan kilo kaybı ve komşu organlara ait bazı belirtiler ortaya çıkana kadar sessizdirler. Özellikle gövde ve kuyruk kanserlerinde kendiliğinden gezici (migratuvar) tromboflebitler de denen flebotrombozlar ortaya çıkar (Trousseau belirtisi). Ancak bu sendrom bu kanser tipi için patognomonik değildir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
53.Kapsül ve damar invazyonunun tanıda çok önemli olduğu, hematojen yayılan tiroid kanseri hangisidir? a) Anaplastik karsinom b) Folliküler karsinom c) Papiller karsinom d) Medüller karsinom e) Lenfoma Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.661) Folliküler karsinomlar, follikül yapıları oluşturan hücreler ya da mikrofollikül yapıları içeren kordon veya geniş adalar şeklinde yerleşmiş hücrelerin oluşturduğu, buzlu cam görünümünde nükleus, papiller yapı ve psammom cisimciklerinin görülmediği tümörlerdir. Buzlu cam nükleus, psammom cisimciğe ve papiller yapılardan herhangi birinin olduğu tümörler hem anatomik hem biyolojik olarak papiller karsinom olarak kabul edilir. Đkinci en sık görülen tiroid karsinomu olan folliküler karsinom kadınlarda daha sık ve papiller karsinoma göre daha ileri yaşlarda (45-60 yaş) bulunur. Makroskobik olarak, ya birkaç cm çapta, gri-beyaz, kapsüllü nodül şeklindedir. Ya da büyük, tiroid çevresi yumuşak dokulara yayılan invaziv tümörlerdir. Folliküler karsinomlar genellikle hematojen yolla yayılırlar. En sık yayıldıkları organlar akciğer, kemik, karaciğer ve beyindir. Bölgesel lenf nodlarına yayılım olmayışı ise oldukça ilginç bir durumdur. Tiroid dışına yayılmış, büyük, invaziv lezyonların kanser olduğu klinik olarak rahatça tanınabilir. Fakat, küçük kapsüllü lezyonların adenomdan ayırtedilmeleri için biyopsi gerekir. 54.Meme kanserinin en sık rastlanan tipi hangisidir? a) Medüller Ca b) Kolloid Ca c) Lobüler Ca d) Đnfiltratif Ductal Ca e) Tübüler Ca Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.637638) Meme kanseri sol memede sağ memeye göre biraz daha sık görülür. Hastaların %4-10’unda iki taraflı birincil tümörler vardır ya da sonradan ikinci bir primer tümör gelişir. Meme içinde tümörlerin yerleşimi aşağıdaki şekildedir: yüzde Üst dış kadran 50 Santral kısım 20 Alt dış kadran 10 Üst iç kadran 10 Alt iç kadran 10 Tümörler duktus epitelinden (%90) ya da lobül epitelinden (%10) köken alırlar. Başka bir özellik belirtilmez ise “meme kanseri” teriminden duktal kökenli bir karsinom anlaşılır. Duktal ve lobüler kanserlerin her MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
ikisi de ayrıca sınırlayıcı bazal membranı penetre etmeyenler (infiltre olmayan) ve penetre edenler (infiltre olan) olmak üzere ikiye ayrılırlar. A. Đnfiltre olmayan 1. Đntraduktal karsinom (komedokarsinom) 2. Đntraduktal papiller karsinom 3. Lobüler karsinoma in situ B. Đnfiltre olan (invaziv) duktal karsinom 1. Başka bir özelliği olmayan (NOS)-skirrö 2. Đnvaziv lobüler karsinom 3. Medüller karsinom 4. Kolloid (müsinöz) karsinom 5. Paget hastalığı 6. Tübüler karsinom Bunlar içinde infiltre olan duktal (skirö) karsinom en sık görülendir. Meme kanserlerinin en sık rastlanan bu şekli takriben meme kanserlerinin %75’ini oluşturur. Klinik olarak yalancı sınırlı, çapı seyrek olarak 3-4 cm’nin üstlerinde taş gibi sert bir kitledir. Sertliği nedeniyle Skirrö karsinom olarak da tanımlanır. 55.Tiroid karsinomlarında hangisinin prognozu en iyidir? a) Folliküler karsinom b) Medüller karsinom c) Anaplastik karsinom d) Papiller karsinom e) Malignant lenfoma Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.660) Papiller karsinom, tamamen papiller yapılar, karışık papiller ve foliküler yapılar ya da papiller yapı olsun olmasın, buzlu cam görünümünde optik olarak berrak nükleuslu hücrelerden oluşan tüm malign tiroid neoplazmalarına verilen addır. Bu şekilde tanımlanınca, papiller karsinomlar tüm tiroid kanserlerinin %60-70’ini oluştururlar. Radyasyona bağlı gelişen kanserlerin ve occult (gizli) lezyonların çoğu bu tiptedir. Papiller karsinomların çoğu, kapsülsüz, sınırları belirsiz, tiroid içinde herhangi bir alanda bulunabilen fokal kitlelerdir. Bazen tümör multifokal görülebilir. Fakat gerçekte bu odaklar birbirleriyle ilintilidir. Bazı tümörlerin hemen tamamı papiller yapılardan oluşur. Gerçek papilla, tek ya da çok sıralı küboidal ya da alçak kolumnar epitel ile döşeli santral, fibrovasküler saptan oluşur. Hücrelerin nükleusu genellikle buzlu cam görünümündedir. Papiller karsinomda izlenebilen diğer bulgular, papillaların uç kısmında psammom cisimcikleri, diğer tiroid kanserlerinde ender olarak görülen kistik değişiklikler, skuamöz metaplazi alanları ve stromada lenfositik infilitrasyondur. Pek sık olmasa da vasküler invazyon olabilir ve bu prognozu kötüleştirir. Olguların %50’sinden fazlasında, tanı konulduğunda, bu tümörler lenfatikler yoluyla genellikle boyun bölgesinde olmak üzere lenf nodlarına yayılmıştır. Lenfatik yayılım, bazen primer lezyonun 93
PATOLOJĐ
farkedilmediği durumlarda bile olabilir. Hematojen yayılım daha az sık görülür.
epiteli, bol granüler sitoplazması olan parlak asidofilik Hurthle hücrelerine (onkosit) dönüşmüştür.
56.Hangisi diyabette görülen vasküler patolojiyi ifade eder?
58.Stromada amiloid materyal hangi tiroid tümörü için tipiktir?
a) Hyalin arteriosklerozis b) Atherosklerozis c) Mönkeberk’in medial kalsinozisi d) Hiperplastik arteriosklerozis e) Yağlı çizgilenme
a) Medüller karsinoma b) Papiller karsinoma c) Folliküler karsinoma d) Đndiferansiye karsinoma e) Metastatik karsinoma
Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.576)
Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.662)
Hiyalin arterioskleroz hipertansiyonla ilgili vasküler bir lezyondur ve nondiyabetiklere göre diyabetiklerde daha sık ve ağırdır; fakat diyabet için spesifik değildir ve hipertansiyonu olmayan yaşlı nondiyabetiklerde de görülebilir. Arteriol duvarının amorf, hiyalin kalınlaşması şeklindedir ve lümende daralmaya neden olur. Sürpriz olmayarak diyabetiklerde sadece hastalığın süresi ile ilgili değil, kan basıncı seviyeleri ile de ilgilidir. Bu vasküler değişikliklerin nedeni ve tabiatı hala bilinmemektedir. Bir zamanlar hipertansiyona bağlansa da, diyabetikler arasında böylesine sık olduğundan hipertansiyon olmayan diyabetiklerde de görülür.
Tiroidin oldukça ender olan bu tümörünün klasik olarak, kalsitonin salgılayan nöroendokrin, parafolliküler C hücrelerinden kaynaklandığı kabul edilmiştir. Bu tümörler, karsinoembriyonik antijen, kalsitonin, serotonin, nöron spesifik enolaz, somatostatin, prostoglandin gibi çok sayıda biyoaktif madde salgılayabilirler. Medüller tiroid karsinomlarının %80-90’ı tarafından salgılanan başlıca salgı ürünü kalsitonindir. Bu sıklıkla serumda bulunur ve tarama testi olarak kullanılabilir. Kalsitonin form değiştirmesi ve çökelmesi sonucu stromada tümör hücreleri arasında ve çevresinde bir çeşit amiloid depolanır. Bu nedenle bu tümörlere “medüller amiloidotik karsinom” da denir. %80-85 kadarı sporadiktir. Geri kalanlar ise multipl endokrin neoplazi sendromlarının tip IIa ve tip IIb formları ile birlikte görülür.
57.Hangisi histolojik olarak lenfoid folliküller ve Hurthle (onkosit) hücreleri ile karakterizedir? a) Graves hastalığı b) Riedel tiroiditi c) Subakut lenfositik tiroidit d) Hashimoto tiroiditi e) Subakut granülomatöz tiroidit Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.655656) Haşimato tiroiditi (HT), tiroid bezinin büyük bir kısmının yoğun lenfoplasmositik infiltrasyon tarafından kaplanması ile karakterizedir. Bu en sık görülen tiroidit formunun otoimmün orijinli olduğuna ilişkin çok ve yeterli veri bulunmaktadır. Herhangi bir yaşla oluşabilen bu hastalık belirgin olarak kadınlarda fazla görülür (10:1, 20:1). Tipik olarak orta yaş grubunda ortaya çıkmasına karşın, daha erken veya geç yaşlarda da oluşabilir. Genellikle, değişik derecelerde tiroid bezi büyümesine yol açar, tam geliştiği durumlarda hipotiroidizm de görülür. Fakat, hastalarda erken evrelerde ötiroidi ya da bazen eş zamanda Graves hastalığının da oluşuna bağlı olabilecek tirotoksikoz görülebilir. Otoantikorlar arasında en çok düzenli olarak bulunan (%95 kadar olguda) antimikrozomal (antiperoksidaz) antikorlarıdır. Normal tiroid yapısı bazen germinal merkez oluşturan lenfosit, plazma hücreleri, immünoblast ve makrofajlar ile yer değiştirmiştir. Hatta, tüm mikroskobik alanlar lenf noduna benzeyebilir. Sıklıkla geride kalan follikül 94
59.Hangi Addison hastalığında beklenmez? a) Kilo kaybı b) Hipotansiyon c) Hipopigmentasyon d) Karın ağrısı e) Hipoglisemi Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.672673) Klinik olarak belirti veren Addison hastalığı tipik olarak sinsi bir şekilde başlar ve sıklıkla iyi tanımlanamaz. Đlk belirtiler, genellikle zayıflık ve çabuk yorulmadır. Hipotalamus-pitüiter ekseni üzerinde kortizolün baskılayıcı feedback mekanizması ortadan kalkınca, ACTH (ve belki de β-lipotropin) düzeyleri artar. Bunun sonucunda özellikle ekstensör yüzeyler, müköz membranlar, areola ve cerrahi skar gibi alanlarda belirgin olmak üzere deride aşırı pigmentasyon görülür. Pigmentasyon oluşu, pitüiter lezyonlarına bağlı gelişen sekonder hipoadrenalizm ile primer hipofonksiyonu ayırtetmeye yarar. Sekonder hipofonksiyonlarda pigmentasyon yoktur ve ACTH düzeyi düşüktür. Hastaların çoğunda kilo kaybına yol açan iştahsızlık, bulantı, kusma ve diyare gibi gastrointestinal semptomlar gelişir. Kan şekeri düşüktür ve bazen hipoglisemiye bağlı semptomlar olabilir. Hipotansiyonun tipik olarak görülmesine karşın senkop sık görülmez. Kalp küçüktür. Bunun nedeni kronik hipovolemi ve hipotansiyon sonucu kalbin yükünün azalması olabilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
60.Aşağıdaki hastalıklardan hangisi esas olarak demiyelinizasyonla karekterlidir? a) Đdiyopatik parkinson hastalığı b) Multipl sklerozis, c) Alzheimer hastalığı, d) Spinoserebellar dejenerasyon e) Hungtington hastalığı
62.Alzheimer hastalarında biriken amiloid protein tipi hangisidir? a) AA b) AL c) Prokalsitonin d) B2 mikroglobulin e) B2 amiloid protein
Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.729)
Cevap E (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.167)
Multipl sklerozun doğal seyri myelin kaybı gösteren plakların beyindeki sayı ve dağılımına göre farklılık gösterir. Bazı hastalarda hafif derecede bozukluk gösterip sadece birkaç atakla seyrederken, bazılarında haftalar ve aylar içinde ölüme varan acımasız bir gidiş gösterir. Sık görülen erken bulgular parestezi, retrobulber nörit, ekstremitelerde hafif duyu ve motor semptomlar veya serebellar koordinasyon bozukluklardır. Entellektüel gerileme genellikle erken devrede görülmez. Hastalık ilerledikçe remisyon daha eksik olur. Bütün hastalarda maluliyet tam olarak ortaya çıkmasa da, son evrede sıklıkla beyin ve omurilikte yaygın demyelinizasyona bağlı olarak sallanarak yürüyüş, idrar ve gaita tutamama, felç görülür.
Yaşlılık amiloidi, yaşlanan kişilerde iyi dökümante edilmiş iki amiloidozis tipi olur. Senil kardiyak amiloidozis en sık, hayatın sekizinci ve dokuzuncu dekadlarındaki yaşlı kişileri tutar. Çoğu vakada amiloid fibrilleri transtiretinden gelişir. Senil kardiyak amiloidozis asemptomatik olabilir veya ciddi kardiyak disfonksiyon geliştirir. Senil serebral amiloidozis, Alzheimer’li hastaların serebral plakları ve kan damarlarında β2-amiloid proteini depolanmasını ifade eder.
61.Kadınlarda daha sık görülen, bazen gebelikte büyüyebilen, Psammom cisimcikleri denen kalsifiye yapılara neden olabilen beyin tümörü hangisidir? a) Epandimom b) Astrositom c) Menengiom d) Oligodendrogliom e) Medulloblastom Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.724725) Meningiomalar beyin dışından, araknoidin meningoteliyal hücrelerinden gelişirler. Kafa boşluğundaki bütün primer tümörlerin yaklaşık %20'sini oluştururlar. En sık yerleşim yerleri beyin yarım kürelerinin konveksitesi, falks, sfenoid kemiğin küçük kanadı ve olfaktör yarığı içine almak üzere kafa boşluğunun ön yarısıdır. Genellikle tek olmalarına karşılık özellikle von Recklinghausen'in nörofibromatozisi tip-2'de multipl olabilirler. Bu hastalıkla ilgili gen 22. kromozom üzerindedir ve sporadik meningiomlarda sık olarak bu kromozomun bir segmentinin delesyon veya redüplikasyonu söz konusudur. Kafa içi meningiomları genellikle orta ve geç yaşta, kadınlarda 3/2 oranında daha sık görülen bir tümördür. Bazı tümörler gebelik esnasında hızlı büyürler. Bu tümörler genellikle sert ve solid olup, mikroskobik olarak üç ana histolojik tipi vardır; Sinsityal, fibrolastik ve transizyonel. Transizyonel meningiomlar ara özellikler bulundururlar ve sıklıkla kabaca küresel tabakalı kalsifiye yapılar olan psammom cisimciklerine sahiptirler. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
63.Anaplastik astrositom ile glioblastoma multiforme arasındaki ayırıcı tanıda hangisi daha değerlidir? a) Mitoz b) Nekroz c) Selülarite d) Pleomorfizm e) Damar endotel proliferasyonu Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.722) Makroskopik olarak, glioblastoma multiforme diğer astrositomalardan multiforme adını veren çeşitli görünümü ile ayrılır. Bazı alanlar beyaz ve sert, diğerleri yumuşak ve sarı renkte olabilir. Ayrıca nekroz odakları, kistler ve kanama alanları sıklıkla görülür. Mikroskopik olarak anaplastik astrositomalardan nekroz bulundurmaları ile ayrılırlar. Anaplastik astrositomalarda olduğu gibi bunda da damar endoteli proliferasyonu ve mitoza sık rastlanır. 64.Hangisi serebral korteksin dejeneratif hastalığıdır? a) Alzheimer hastalığı b) Parkinson hastalığı c) Multiple sklerozis d) Amyotropik lateral sklerozis e) Metakromatik lökodistrofi Cevap A (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.726) Alzheimer hastalığı yaşlılık bunamasının (senil demans) en sık nedenidir. Yaşlılık bunamasının diğer iki önemli nedeni ise serebrovasküler hastalık ve parkinson hastalığıdır. Bu hastalığın 50 yaşından önce başlaması nadirdir. Başlangıçta en çok görülen şikayetler; konsantrasyon, hafıza ve yüksek entellektüel fonksiyonların bozulmasıdır. Daha sonra genellikle 5 ila 10 yılda ilerleyici hafıza ve oryantasyon kaybı ile konuşma zorluğu sessiz ve hareketsiz bir demans oluşturur. Araya giren enfeksiyonlar ölüm nedenidir. Vakaların en azından %10’u ailesel olmakla beraber çoğu sporadiktir. 95
PATOLOJĐ
Tablo 6. Korteksi tutan hastalıklar 1. Alzheimer hastalığı 2. Pick hastalığı Bazal ganglion ve beyin sapının hastalığı 1. Huntington hastalığı 2. Đdiopatik Parkinson Hastalığı 3. Ansefalit sonrası Parkinson Hastalığı 4. Striatonigral dejenerasyon 5. Đlerleyici supranükleer felç 6. Shy-Drager sendromu Spinoserebellar dejenerasyonlar 1. Olivopontoserebellar dejenerasyon 2. Friedreich ataksisi 3. Ataksia-telenjiektazi Motor nöron hastalıkları 1. Motor nöron hastalığı (Amyotrofik lateral skleroz kompleksi) 2. Werdnig-Hofmann hastalığı 3. Kugelberg-Welander sendromu
Mikroskopik olarak en önemli bulgular nörofibriller yumaklar ve senil plaklardır. Nörofibriller yumaklar gümüş boyaları ile en iyi görülebilen nöron sitoplazması içinde nükleusu çevreleyen veya yerini alarak kenara iten çift sarmal fibrillerden ibarettir. Bkz. Tablo 6. 65.Beyinde meydana gelen iskemi sonucunda dokuda oluşan ilk olay aşağıdakilerden hangisidir? a) Likefaksiyon nekrozu b) Gliozis c) Fibrozis d) Nöronal hiperplazi e) Gangren Cevap A (Cotran, Kumar, Collins, Robbins, Pathologic Basis of Disease, 6.baskı, 1999, s.17) Her ne kadar iskemik ölü hücrenin karakteristiği koagülasyon nekrozu ise de, santral sinir sisteminde iskemik nedenlerle oluşan nekrozlar içinde likefaksiyon karakteristiktir. Nekrozun geliştiği parankim hücrelerinin rejenerasyonun olmadığı durumlarda stromal hücre proliferasyonu sonucunda santral sinir sisteminde gliozis, bağ dokusunda ise fibrozis gelişir. Nöronlar permanant hücre özelliğinde olup, hiperplazileri yani sayıca artmaları mümkün değildir. Gangren, özellikle ekstremite uçlarında görülen iskemik nedenlerle oluşan koagülasyon nekrozunu belirler. 66.Sifilitik şankrda görülen dominant hücre hangisidir? a) Nötrofil b) Plazma hücresi c) Eozinofil d) Mast hücresi e) Histiyosit 96
Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.603) Sifiliz vücuttaki hemen her organı ya da dokuyu etkileyebilir. Tüm yerlerde doku hasarının iki morfolojik şeklinden birini uyarır. Bunlardan biri obliteratif endarterit denen bir vaskülit çeşididir ve tutulan alanlardaki küçük damarlarda konsantrik endoteliyal ve fibroblastik kalınlaşma ve perivasküler manşon olarak adlandırılan çevresinde mononükleer (özellikle plazma hücreleri) inflamatuvar infiltrasyon ile karakterizedir. Doku hasarının ikinci tipi olan gom ilk enfeksiyondan yıllar sonra görülür. Bazen tüberküloz lezyonlarından ayırdedilmesi güç olabilir. Gomların merkezinde koagülatif nekroz bulunur ve buradaki hücreler silüet halindeki görünüşleriyle zorlukla farkedilir. Bu odak mononükleer lökositlerle (özellikle plazma hücreleri) karışık makrofajlar (bazıları epiteloid hücrelere benzer) tarafından çevrelenmiştir ve fibroblastik bir duvarla sınırlıdır. 67.Pelvik tüberkülozun en sık yerleşim yeri neresidir? a) Endometrium b) Over c) Fallop tüpleri d) Serviks e) Vajen Cevap C (Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi Ders Notları, Türkiye Klinikleri, s.322) Genital tüberküloz sekonderdir. Nadiren primer olabilir. %90-100 fallop tüpleri, %50-60 uterus, %20-30 over, %5-15 servikste lokalizedir. En sık tüp tıkanma nedenlerindendir (gonorrhea ile birlikte). 68.En sık görülen benign kemik tümörü hangisidir? a) Osteoid osteom b) Osteokondrom c) Kondrosarkom d) Kondrom e) Dev hücreli tümör Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.689) Benign Osteokondrom Dev hücreli tümör Kondrom Osteoid osteom
(%30) (%20) (%10) (%10)
Malign Osteosarkom Kondrosarkom Ewing tümörü Malign lenfoma
(%30) (%15) (%10) (%10)
69.Kemiğe en sık metastaz yapan tümör hangisidir? a) Böbrek Ca b) Meme Ca c) Kolon Ca d) Prostat Ca e) Tiroid Ca Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.689) Kemik tümörlerinin büyük çoğunluğu metastatiktir. Kemik dışındaki herhangi bir tümör metastaz yapabilirse de en sık kemik metastazı yapan tümörler sıkMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
PATOLOJĐ
lık sırasına göre prostat, meme, akciğer, böbrek, kolon ve tiroid karsinomlarıdır. Metastazlar en sık vertebral kolonda daha sonra kaburgalar, kafatası ve pelviste görülür, ancak hiçbir kemik bağışık değildir. Metastazların büyük çoğunluğu osteolitik olmakla birlikte, bazıları özellikle de prostat ve meme kökenli metastazlar kemik oluşumunu stimüle edebilirler (osteoblastiktirler). 70.“Mozaik yapı” hangi hastalık için patognomoniktir? a) Osteoporoz b) Osteitis fibroza sistika c) Ewing sarkomu d) Paget hastalığı e) Piyojenik osteomyelit Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.686) Paget hastalığı nihai olarak kemiklerde şekil bozukluklarına neden olan, temelde kemik yapım ve yıkımı arasındaki dengenin bozulması ile karakterli, nedeni tam olarak bilinmeyen ve oldukça yaygın bir hastalıktır. Hastalığın tanımlanmış üç evresi vardır: (1) başlangıçtaki osteolitik evre, (2) aşırı bir kemik yapım ve yıkımının görüldüğü karışık evre ve (3) inaktif, kemiğin metabolik olarak tükendiği sklerotik evre. Bu değişiklikler tek bir kemikte (monostotik) olabileceği gibi, çoğu kez birden çok kemikte (poliostotik) ve nadiren tüm iskelette görülebilir. Paget hastalığı 40 yaşın altında nadirdir, beyaz ırkta 50 yaşın üzerinde %1-3’lük bir sıklıkta görülür, çok yaşlılarda sıklık %10’a ulaşır. Erkeklerde biraz daha fazla görülmektedir. Monostotik Paget hastalığı sıklık sırasına göre daha çok şu kemikleri tutar: tibia, ileum, femur, kafatası ve vertebra. Aksine, poliostotik hastalıkta en sık omurga tutulurken (%70), bunu pelvis (%65) ve sırasıyla femur, kafatası, sakrum ve tibia izler. Vücuttaki herhangi bir kemik tutulabilir. Aşırı rezorbsiyon ve yapım sürecinde kemik, yeni kemik adaları arasındaki sement hatları nedeniyle görülebilen bir yap-boz bulmacasına benzer bir mozaik görünümü kazanır. Bu mozaik yapı Paget hastalığı için patognomoniktir. 71.Sheehan sendromu hangisinin sonucunda oluşur? a) Adenohipofizin travma sonucu destrüksiyonu b) Adenohipofizdeki nonfonksiyone bir adenom c) Ön hipofizin gebelik sonrası ani enfarktüsü d) Đntrakraniyal basıncın aniden yükselmesi e) Kortikosteroid tedavinin aniden kesilmesi Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.647648) Sheehan sendromu (postpartum pitüiter nekrozu) pitüiter yetmezliğinin ikinci en sık nedenidir. Bu sendrom genellikle doğum sırası kanama ve şok nedeniyle hipofiz ön lobunun büyük bir kısmının ani infarktı sonucu gelişir. Hamilelik sırasında normal olarak genişleyen ön lob hassas olan damar yapılarını MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
baskıya uğratır ve bez yapısı perfüzyon basıncında oluşabilecek önemli düşüşlere karşı aşırı hassas duruma gelir. Gerçekte, hamileliğin olmadığı durumlarda bile mikroinfarktlar görülebilir. Pitüiter nekrozu, dissemine intravasküler koagülasyon (DĐK), orak hücreli anemi, kavernöz sinüs trombozu, bazı arteritler ve şiddetli hipotansiyona yol açan herhangi bir neden veya damar yapısının travmatik zedelenmesi gibi çok çeşitli nedenlerle erkeklerde de görülebilir. Hormon yetmezliğinin ortaya çıkış süresi ise oldukça değiş-kendir. Bazen yetmezlik çok ani gelişir ve doğumdan sonra laktasyon olmaz. Bazen de, belki de infarktın daha kısıtlı olduğu durumlarda semptom gelişmez veya uzun bir aradan sonra gelişir. Eksik hormonların verilmesi veya ön lobun kısmi yıkıldığı durumlarda yaşam süresi etkilenmeyebilir, hatta yeniden hamilelik mümkün olabilir. 72.Aşağıdakilerden hangisi germ hücreli tümör değildir? a) Seminoma b) Embriyonal karsinoma c) Koryokarsinoma d) Leydig hücreli tümör e) Yolk sak tümör Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.626) Leydig hücreli tümör, seks-kord stromal tümörler grubundadır. 73.Genellikle 5 yaşın altındaki çocuklarda yumuşak polipoid kitleler halinde ortaya çıkan vajen tümörü hangisidir? a) Adenokarsinoma b) Papilloma c) Sarkoma botryoides d) Squamous cell karsinoma e) Saydam hücreli adenokarsinoma Cevap C (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.611) Çoğunlukla beş yaşın altındaki çocuklarda ve bebeklerde yumuşak polipoid kitleler oluşturan Sarkoma botryoides’de az görülen birincil vaginal bir kanserdir. Temelde mesane ve safra yolları gibi diğer lokalizasyonlarda karşımıza çıkan rabdomyosarkom bir alt tipidir. 74.Hangisi overin malign tümörlerinin büyük çoğunluğunu oluşturur? a) Teratokarsinoma b) Endometrioid karsinoma c) Müsinöz kistadenokarsinoma d) Seröz kistadenokarsinoma e) Koryokarsinoma Cevap D (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.623) Overin en sık görülen tümörleri genellikle 30-40 yaşlar arasında karşımıza çıkarlar. Solid olabilmelerine karşın çoğu kez kistiktirler, bu yüzden genellikle kistadenom ya da kistadenokarsinom olarak bilinirler. Yaklaşık %60’ı benign, %15’i sınır ve yüzde 25’i ma97
PATOLOJĐ
75.Hangisi yüksek miktarlarda östrojen üreten over tümörüdür?
Tablo 7. Malign tümörlerin sıklığı Tümör tipi Seröz tümörler Endometrioid tümörler Müsimöz tümörler Đndiferansiye karsinom Granüloza hücreli tümörler Metastatik Berrak hücreli karsinom Teratom Disgerminom Diğerleri
Over kanserleri içindeki yaklaşık oranı % 40 20 10 10 5 6 5 1 1 2
ligndir. Sınır ve malign lezyonlar yaklaşık tüm over kanserlerinin %40’ını oluştururlar. Benign olanların yaklaşık %25’i çift taraflıdır, buna karşın daha agressif lezyonların ise %66’sı çift taraflıdır (Bkz. Tablo 7).
98
a) Disgerminoma b) Granüloza-teka hücreli tümör c) Sertoli-Leydig hücreli tümör d) Androblastoma e) Teratoma Cevap B (Robbins, Temel Patoloji, 5.baskı, 1995, s.626) Total olarak, bu tümörler tüm over tümörlerinin ortalama %3’ünü oluştururlar. Herhangi bir yaş grubunda ortaya çıkabilmelerine karşın vakaların ortalama 2/3’ü postmenapozal kadınlarda görülür. Granüloza hücreli tümörler genellikle tek taraflıdır ve mikroskopik bir odaktan büyük solid ve kistik kapsüllü kitlelere kadar değişen hacimlerde olabilirler. Bu tümörler iki nedenle klinik açıdan önemlidirler; 1) Fazla miktarda östrojen üretebilme kapasitesi, 2) Granüloza hücre şekillerinde kesin malignite olasılığı.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
FĐZYOLOJĐ 1. Aşağıdakilerden hangisi plazma osmolaritesinin belirleyicisi değildir? a) Sodyum b) Hemoglobin c) Klorür d) Albumin e) Glukoz Cevap B (West 11.baskı, s.444-447) Bir solüsyonun veya vücut sıvısının osmolaritesini, içerdiği osmotik aktif partikül sayısı belirlemektedir. Plazma ve ekstra sellüler sıvıda sodyum ve klorür iyonları en önemli osmotik aktif maddelerdir. Glukoz ve albumin daha düşük konsantrasyonda olmalarına karşın plazma osmolaritesine önemli oranda katkıda bulunurlar. Hemoglobin ise hücre içi proteindir ve plazma osmolaritesini etkilemez. 2. Aşağıdaki hangi iki ifade (1) uyaran şiddeti ile jeneratör potansiyel genliği (amplitüdü) ve (2) uyaranın şiddeti ile oluşan aksiyon potansiyel sayısı (sıklığı) arasındaki ilişkiyi ifade eder? a) Doğru orantılı / Ters orantılı b) Ters orantılı / Doğru orantılı c) Ters orantılı / Ters orantılı d) Doğru orantılı / Doğru orantılı e) Doğru orantılı / Đlişkisiz Cevap D (Ganong, 17.baskı, s.108) Uyaran şiddeti arttıkça reseptör düzeyinde jeneratör potansiyelinin genliği, sinir lifinde ise aksiyon sıklığı artar. 3. Aksiyon potansiyelinin depolarizasyon fazını oluşturan olay nedir? a) Katyonlara karşı membran geçirgenliği artışı b) Anyonlara karşı membran geçirgenliği artışı c) Sodyum iyonlarına karşı membran geçirgenliğinin artması d) Potasyum iyonlarına karşı membran geçirgenliğinin artması e) Anyonlara karşı membran geçirgenliğinin azalması Cevap C (Ganong, 17.Baskı, s.50) Aksiyon potansiyelinin depolarizasyon fazında voltaj kapılı Na+ kanallarının açılması ile ekstrasellüler ortamda yüksek konsantrasyonda bulunan Na+ iyonu, hücre içine girerek depolarizasyona yol açar. 4. Đntrasellüler ortamda en çok bulunan madde aşağıdakilerden hangisidir? a) Sodyum b) Klor MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
c) Potasyum d) Bikarbonat e) Glukoz Cevap C (Guyton 9.baskı, 1996, s.44) Đntrasellüler sıvıda en çok potasyum bulunur. Sodyum, klor, bikarbonat ve glukoz ekstrasellüler ortamda çok miktarda bulunur. 5. Aşağıdaki gazlardan hangisinin erime katsayısı vücut sıcaklığında en yüksektir? a) Oksijen b) Karbondioksit c) Karbonmonoksit d) Helyum e) Azot Cevap B (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.502) Önemli solunum gazlarının (vücut sıcaklığındaki) erime katsayıları aşağıdaki gibidir? Oksijen : 0.024 Karbondioksit : 0.057 Karbonmonoksit: 0.018 Azot: 0.012 Helyum: 0.08 6. Sinaptik ileti ile ilgili yanlış ifade aşağıdakilerden hangisidir? a) Asidoz sinaptik iletiyi baskılar. b) Alkaloz nöron uyarılabilirliğini arttırır. c) Hipoksi sinaptik iletiyi arttırır. d) Anestezik ilaçlar sinaptik iletiyi azaltır. e) Aspartat sinaptik iletiyi arttırır. Cevap C (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.581) Nöron uyarılabilirliği büyük ölçüde yeterli O2 kaynağına bağlı olduğundan hipokside nöronlar uyarılabilirliğini tamamen kaybedebilirler. 7. Hangi olayda kalsiyum iyonlarının rolü yoktur? a) Pinositoz b) Fagositoz c) Nörotransmitter salınımı d) Kas kasılması e) Sinir aksiyon potansiyeli oluşumu Cevap (Guyton, 1996, s.19) Pinositoz, fagositoz ve kas kasılmasında aktin ve miyozin etkileşmesi vardır ve Ca++ gereklidir. Nörotransmitterler ise presinaptik terminale Ca++ girişi 69
FĐZYOLOJĐ
ile gerçekleşir. Sinir aksiyon potansiyeli oluşumunda ise Ca++'un rolü yoktur. Düz kas ve kalp kası aksiyon potansiyeli oluşumunda Ca++ rol alır. 8. Hangisinde parsiyel karbondioksit basıncı en yüksektir? a) Đntrasellüler sıvı b) Ekstrasellüler sıvı c) Sistemik ven kanı d) Pulmoner ven kanı e) Pulmoner arter kanı Cevap A (Guyton, 1996, s.515) Karbondioksit besinlerin yakılması sonucu hücre içinde üretildiğinden en yüksek konsantrasyonda hücre içinde bulunur. 9. Düz kas için aşağıdakilerden hangileri doğrudur? I. Düz kasta aktine bağlanma-ayrılma döngüsü iskelet kasına oranla çok yavaştır. II. Düz kasta, iskelet kası ile karşılaştırıldığında aktin filamentinin uzunluğunun miyozin filameninin uzunluğuna oranı daha küçüktür. III. Düz kasta troponin yoktur. IV. Düz kasın kasılma gücü (kg/cm2) iskelet kasındakinden büyüktür. a) I ve II b) I ve III c) II ve III d) I, II ve III e) I, III ve IV Cevap E (Guyton, Hall, Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.99) Düz kasta aktin filamentinin uzunluğunun miyozin filamentinin uzunluğuna oranı iskelet kasındaki orandan çok daha büyüktür. 10.Düz kastaki eksitasyon-kontraksiyon ikilisinde sarkoplazmik retikulumdan Ca++ salınımına aşağıdakilerden hangisi neden olur? a) Diaçilgliserol b) Kalmodulin c) Đnozitol trifosfat d) c AMP e) Protein kinaz C Cevap C (Berne-Levy, 1.baskı, s.180) Düz kasların çoğunda IP3, sarkoplazmik retikulumdan kalsiyum salınmasına aracılık eder. 11.Ağır bedensel efordaki fizyolojik değişimler ile ilgili hangisi yanlıştır? a) ACTH salınımı artar. b) Ter sekresyonu saatte 1 litreyi geçebilir. c) Pulmoner arterde O2 içeriği düşer. d) Hematokrit artar. e) Kasın O2 gereksinimini yalnız maksimal ventilasyon hacmi sınırlar. 70
Cevap E (Golanhofen, Orijinal Prüfungsfragen mit Kommentar. VCH. Weinheim, s.274-276) Güçlü kas kontraksiyonunun kas kan dolaşımını engellemesinde dikkate alınmalıdır. 12."Spontan miyozin ritminin" tanımı aşağıdakilerlerden hangisidir? a) Düz kas hücresi tarafından kendiliğinden (spontan) eksitasyonun oluşması b) Yaralama sonucu rejenerasyon yeteneği c) Düz kasta impulsun bir hücreden diğer hücreye aktarılması d) Gerilme ile kontraksiyon kuvvetinin arması e) Bir kasın aksiyon potansiyeli olmadan kasılması Cevap A (Schmidt-Thewers, Physiologie des Menschen 26. Auflage. Springer Verlag, Berlin 1995, s.85) Spontan miyozin ritim tek üniteli düz kaslarda kendiliğinden oluşan aksiyon potansiyelleridir. 13.Aşağıdakilerden hangisi iskelet kasının kasılmasında rol oynamaz? a) Troponin b) Aktin c) Kalmodulin d) Miyozin e) Kalsiyum Cevap C (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.76-77) Kalmodulin düz kas kasılmasında rol oynar. Đskelet kasının kasılmasının moleküler mekanizması başlığı altında miyozin kasının ATPaz aktivitesi, aktin flamenti, Tropomiyozin molekülleri, Troponin, Ca iyonlarının rolleri anlatılmaktadır. 14.Sinir-kas kavşağındaki asetil kolin reseptörleri ile ilgili ifadelerden hangisi doğrudur? a) Voltaj bağımlı iyon kanallarıdır. b) Aktive olduklarında kas lifi membranının sodyum ve potasyum iyonlarına karşı iletkenliği artar. c) Aktive olduklarında kas lifi membranının kalsiyum iyonlarına iletkenliği artar. d) 3 alt birimden oluşmuştur. e) Kendisine karşı otoantikorlar gelişirse Lambert Eaton sendromu ortaya çıkar. Cevap B (Berne, Levy, Physiology, 4.baskı, 1998, s.4345) Sinir-kas kavşağındaki asetil kolin reseptörleri (nikotinik reseptörler) voltaj bağımlı değil, ligand bağımlı kanallardır. Aktive olduklarında kas lifi membranının kalsiyuma değil, sodyum ve potasyum iyonlarına karşı iletkenliği artar. 5 alt birimden oluşurlar. Kendisine karşı otoantikorlar gelişirse Myastenia Gravis hastalığı ortaya çıkar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
FĐZYOLOJĐ
15.Bir iskelet kasıyla ilgili aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? a) Yüksek frekanslı uyarı-Dalga sumasyonu b) Yüksek şiddetli uyarı-Uzaysal sumasyon c) Boy değişmeden gerim artması-Đzometrik kasılma d) Eşik altı uyarı-Küçük amplitüdlü kasılma e) ATP yokluğunda gevşeyememe-Rigor kompleksi Cevap D (Ganong, Tıbbi Fizyoloji, 16.baskı, s.73-76) Đskelet kasında eşik altı uyarılara kas hiç yanıt vermez. 16.Gerilme (myotatik) refleksi ile ilgili ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Monosinaptik bir reflekstir. b) Reseptörü kas iğcikleridir. c) Refleks merkezi medulla spinalistedir. d) Afferent ve efferent sinirleri aynı kası innerve eder. e) Kasın aşırı kasılmasına bağlı olarak gevşeme görülür. Cevap E (Berne, Levy, Physiology, 4.baskı, 1998, s.192193) Gerilme refleksi kasın boyunun uzamasına yani gerilmesine karşı verilen kasılma cevabıdır. 17.Đskelet kas lifinde Ca depolanmasını sağlayan molekül hangisidir? a) Troponin C b) Tropomiyozin c) Miyozin başı d) Kalseketrin e) Kalmodulin Cevap D (Guyton, 1996, s.93) Đskelet kas lifi sarkoplazmik retikulumunda kalseketrin proteini Ca bağlayarak depolanmasını sağlar. Troponin C ise Ca bağlayarak kasılmayı tetikler. 18.Ayakta duran sağlıklı bir kişinin akciğerleri için aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? a) Ventilasyon-perfüzyon oranı primer olarak apekste düşüktür. b) Solunum değişim oranı (Respiratory Exchance Ratio) apekste yüksektir. c) Ventilasyon ve perfüzyon akciğerlerin tabanına doğru artar. d) Akciğerlerin üst bölgelerinde alveolar O2 parsiyel basınç daha yüksektir e) Patolojik şant akciğerlerin perfüze olduğu ancak ventile olmadığı bölgelerde gerçekleşir. Cevap A (West, Physiological Basis of Medical Practice, 1991, s.546-559) Yerçekimi etkisine bağlı olarak ventilasyon (V) ve perfüzyon (Q) akciğerlerin tabanına inildikçe artar. Ventilasyondaki artış perfüzyondaki artış kadar fazla MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
olmadığından, ventilasyon perfüzyon oranı (V/Q) akciğerlerin üst bölgelerine gidildikçe artar. V/Q'nun arttığı üst akciğer bölgelerinde alveoler O2 parsiyel basıncı ve solunum değişim oranı yüksektir. Akciğerlerin perfüze olduğu ancak ventile olmadığı bölgelerde patolojik şant gerçekleşir. 19.Egzersizde pulmoner kan akımı hakkında aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Sistemik kan akımından daha fazla artış gösterir. b) Sistemik kan akımı ile aynı oranda artar. c) Sistemik kan akımında daha az artar. d) Değişmez. e) Azalır. Cevap B (Ganong, 17.baskı, s.807-808) Egzersiz sırasında oksijen gereksinimini karşılamak amacıyla polmoner ve sistemik kan akımı aynı oranda artış göstermektedir. Dolaşım kapalı bir sistem olması nedeniyle, sağ ventrikül debisinin sol ventrikül debisine eşit olması gereklidir. Eğer iki ventrikülün debileri denge halinde bulunmaz ise venöz basınç artışı ve ödem gelişir. 20.Aşağıdaki mekanizmalardan hangisi dakika ventilasyonunu en fazla oranda arttırır? a) PO2 azalmasıyla birlikte PCO2 artması b) Hipotansiyon c) Hipertermi d) Đstemli çaba e) Egzersiz Cevap D (Ganong, 17.baskı, s.595) Maksimal istemli solunum en yüksek dakika ventilasyon değerini sağlar. Đkinci sırada egzersiz yer alır. Hipoksi-hiperkapni kombinasyonu dakika ventilasyonunu 80-90 lt. ye yükseltirken istemli maksimal solunumla kısa bir süre için 200 l/dak. lık ventilasyon gerçekleşebilir. 21.Fonksiyonel rezidüel kapasite aşağıdakilerden hangisini ifade eder? a) Đnspirasyon kapasitesi b) Đnspirasyon rezervi c) Soluk hacmi + ekspirasyon rezervi d) Ekspirasyon rezervi + rezidüel hacim e) Rezidüel hacim Cevap D (Guyton 9.baskı, 1996, s.482-483) Fonksiyonel rezidüel kapasite; ekspirasyon rezervi ile rezidüel hacmin toplamına eşittir. 22.Küçük hava yollarının obstrüksiyonu hakkında aşağıdaki parametrelerden hangisi bilgi verir? a) MVV b) FEF25-75 c) VC d) PIF e) TV 71
FĐZYOLOJĐ
Cevap B (Wanger, Pulmonary Function Testing, 1.baskı, 1992) FEF25-75 FVC'nin %25'inin ekspire edilmesinden %75'inin ekspire edilmesine kadar geçen intervaldeki akım olup, küçük hava yolları hakkında bilgi vermektedir. 23.Restriktif hastalıklarda aşağıdaki bulgulardan hangisi normaldir? a) VC b) MVV c) FEV1 / FVC d) FEV1 e) PIF Cevap C (Wanger, Pulmonary Function Testing, 1.baskı, 1992) Restriktif patolojilerde FEV1 ve FVC her ikisinde azaldığından sonuç normal çıkar. 24.Aşağıdakilerden hangisi akciğerlerde gerçekleşen olaylardan değildir? a) Anjiotensinin aktivasyonu b) Prostaglandin sentezi c) Surfaktan yapımı d) Oksijen ve karbondioksit gazlarının değişimi e) Bradikinin aktivasyonu Cevap E (Ganong, Review of Medical Physiology, 18.baskı, 1997, s.288,425,611,615) Bradikinin akciğerde ACE (Anjiotensin konverting enzim) ile inaktive edilir. 25.Solunumun kontrolünde yer alan hangi iç kaynaklı gaz, merkezi reseptörlerde membranları kolay geçebildiği için daha etkili olmaktadır? a) Oksijen b) Hidrojen c) Karbondioksit d) Helyum e) Azot Cevap C (Ganong, Review of Medical Physiology, 18.baskı, 1997, s.630) CO2 erirliği nedeniyle membranları kolay geçer ve sorudaki tek iç kaynaklı gazdır. 26.Ventilasyon evrelerinin otomatik ve ritmik olarak birbirini izlemesi için aşağıdakilerden hangisinin periyodik olarak inhibe edilmesi gerekir? a) Serebral korteks b) Pnömotoksik merkez c) Apnöstik merkez d) Medüller nöron grupları e) Nervus vagus Cevap C (Ganong, Review of Medical Physiology, 18.baskı, 1997, s.627) Apnöstik merkez uzun inspirasyonlara neden olur. Bunu pnömotaksik merkez ve/veya nervus vagus in72
hibe ederse inspirasyon ve ekspirasyon süreleri benzer. 27.Karbondioksit miktarı nerede en büyüktür? a) Atmosfer havasında b) Đnspirasyon havasında c) Ölü boşluk volümünde d) Alveol havasında e) Ekspirasyon havasında Cevap D (Ganong, Review of Medical Physiology, 18.baskı, 1997, s.631) Karbondioksit iç kaynaklı bir gaz olduğundan alveol havasında en büyüktür. Soluk verme sırasında bedenden uzaklaştırılırken dışarı doğru seyrelir. 28.Đntraplevral basınç için yanlış olan hangisidir? a) Đnspirasyon başlangıcında negatiftir. b) Đnspirasyon sırasında negatiftir. c) Đnspirasyon bitiminde negatiftir. d) Ekspirasyon sırasında negatif değildir. e) Ayakta duran bazal kesimde apekse göre daha az negatiftir. Cevap D (Ganong, Review of Medical Physiology, 18.baskı, 1997, s.613) Đntraplevral basınç daima negatiftir. Ancak ayakta duran bir kişide akciğerlerin taban bölümüne yer çekimi nedeniyle yaptığı basınçla tavana göre bu negatiflik azalır. 29.Aşağıdakilerden hangisi inspirasyona (soluk almaya) yardımcı olan işlevdir? a) Ön karın duvarı kaslarının kasılması b) Kostalararası iç kasların kasılması c) Böleç (diyafram) kasının kasılması d) Karın içi basıncın artması e) Esnek akciğer yapısının dinlenme durumuna dönme işlevi Cevap C (Ganong, Review of Medical Physiology, 18.baskı, 1997, s.607, 608) Soluk almaya yardımcı olan toraks volümünün büyümesidir. Yukarıdaki faktörlerden diyaframın kasılması bu yönde etkili olurken, diğerleri volümü küçültmek yönünde etkili olur. 30.Ard yük (after load) artışında hangisi yanlıştır? a) Sistol sonu kan hacmi artar. b) Kan basıncı yükselir c) Atım volümü azalır d) Periferik direnç artar e) Kronik vagal tonus artışlarında ard yük artışı gözlenir. Cevap E (Ganong, 1995, s.618) After load (ard yük) kalp kasının kanı damar sistemi içine verebilmek için önündeki yenmesi gereken direnci ifade etmektedir. Bu sol ventrikül için aort içi basınç, sağ ventrikül için pulmoner arterler içindeki basınçtır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
FĐZYOLOJĐ
After load artması aort içi P ’tır. Yani kan basıncı arttığında, kalp bu yükü yenmekte güçlük çekeceği için sistol sonu kan hacmi artar. Dolayısıyla atım volümü azalır ve periferik direnç de artmıştır. Kronik vagal tonus artışında kalp yavaşlar ard yük artmaz. 31.Aşağıdaki faktörlerden hangisi periferik arteriyollerde dilatasyona neden olmaz? a) Doku oksijen konsantrasyonunun azalması b) Doku sıcaklığının artması c) Nitrik oksit (EDRF) salınımının artması d) Plazma anjiotensin II düzeyinin artması e) Sempatik noradrenerjik tonusun azalması Cevap D (Ganong 1995, s.542-47) Periferik arteriyollerin çapı üzerinde çok sayıda faktör etkilidir. Dokuda oksijen konsantrasyonunun azalması, doku temperatürünün artması, nitrik oksit salınımı ve damar düz kasına sempatik noradrenerjik liflerle gelen impuls frekansının azalması vazodilatasyona neden olur. Anjiotensin II ise güçlü vazokonstriktör etkiye sahiptir. Böbreklerden renin salınımını arttıran faktörler plazma anjiotensin II düzeyinde artışa neden olur. 32.EKG'de PR aralığı aşağıdakilerden hangisiyle ölçülmektedir? a) P dalgasının başlangıcından R dalgasının bitimine kadar, b) P dalgasının başlangıcından QRS kompleksinin bitimine kadar, c) P dalgasının başlangıcından QRS kompleksinin başlangıcına kadar, d) P dalgasının bitiminden QRS kompleksinin başlangıcına kadar e) P dalgasının bitiminden QRS kompleksinin bitimine kadar, Cevap C (West 11.baskı, s.181-182) EKG'de PR aralığı atrial depolarizasyonun başladığı P dalgasının başlangıcından ventrikül depolarizasyonun başladığı QRS kompleksinin başlangıcına kadar uzanmaktadır. Bu aralık normalde 0.12-0.2 saniyedir ve atrial depolarizasyon ile iletinin atrioventriküler düğümde iletimi için gerek duyulan süreyi göstermektedir. PR aralığı vagal uyarı ve hipokalemiyle uzamakta, sempatik uyarıyla kısalmaktadır. 33.Aşağıdakilerden hangisi koroner kan akımını artırmaz? a) b-adrenerjik reseptör blokajı, b) Arterial PO2 azalması, c) Arteriyel PCO2 artması, d) Sistemik kan basıncında azalma, e) Vagal uyarı Cevap A (Ganong, West, 11.baskı, s.755-278) Koroner kan akımı kimyasal ve sinirsel faktörlerle kontrol edilmektedir ve miyokardiyal oksijen tüketimi artMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
tığında koroner kan akımı artmak zorundadır. Arteriyol PO2'de azalma veya PCO2'de artma (denerve kalp de dahi) koroner kan akımını artırmaktadır. Vagal ve β adrenerjik uyarı koroner vazodilatasyona yol açmaktadır. Sistemik kan basıncı düştüğü zaman refleks noradrenerjik uyarı koroner kan akımını artırmakta ve renal splanik ve kütanöz damarlarda vazokonstriksiyona neden olmaktadır. β-adrenerjik reseptör blokajında noradrenerjik uyarı α-adrenerjik reseptörler aracılığıyla koroner vazokonstriksiyona neden olmaktadır. 34.Kalbin sinüs düğümünde doğan uyarılar ne kadar bir süre sonra atrioventriküler düğüme ulaşır? a) 0.03 saniye b) 0.06 saniye c) 0.09 saniye d) 1 saniye e) 10 saniye Cevap A (Guyton, Hall, Textbook of Medical Physiology, 9.Baskı, 1996, s.125) Uyarı düğümler arası yolda hareket ederek, sinüs düğümünde doğduktan yaklaşık 0.03 saniye sonra atrioventriküler düğüme ulaşır. 35.Kalpteki uyarı-ileti sistemi aşağıdakilerden hangi sıra ile oluşur? 1- Düğümler arası yollar 2- A-V düğüm 3- purkinje lifi 4- S-A düğüm 5- A-V demet a) 1, 2, 3, 4, 5 b) 5, 4, 3, 2, 1 c) 4, 1, 2, 5, 3 d) 4, 5, 1, 2, 3 e) 4, 1, 5, 2, 3 Cevap C (Guyton 9.baskı, 1996, s.21) Kalpteki uyarı-ileti sistemi şu sırayla olur; S-A düğüm, düğümlerarası yollar, A-V düğüm A-V demet, purkinje lifi demetleri. 36.Taşikardiye yol açan kalp refleksi aşağıdakilerden hangisidir? a) Goltz refleksi b) Okülo-kardiyak refleksi c) Beşinci kafa çiftinin uyarılması d) Bainbridge refleksi e) Bezold-Jarisch refleksi Cevap D (Beine, Levy, Physiolog, 1993, s.420-421) Bainbridge refleksinde, santral venöz basınç artışı sağ atrium gerilme reseptörlerini uyarır ve bu da refleks yoldan taşikardiye yolaçar. 73
FĐZYOLOJĐ
37.Atrium basınç dalgalarından “v” dalgası ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Atrium kasılması neden olur. b) Ventriküler kasılmaya başladığı zaman belirir. c) Atrial fibrilasyonda kaybolur. d) A-V kapaklar kapalıyken kanın sistemik venlerden atriuma akışına bağlıdır. e) Küçük miktarlardaki kanın ventriküllerden atriumlara geri akmasıyla oluşur. Cevap D (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.111) “V” dalgası, ventrikül kasılmasının sonuna doğru belirir. Ventrikül kasılması sırasında, A-V kapaklar kapalıyken kanın venlerden atriyuma yavaşça akmasına bağlı olarak oluşur. 38.Ejeksiyon fraksiyonunun normal değeri aşağıdakilerden hangisidir? a) %25-35 b) %50-60 c) %70-80 d) %10-15 e) %80-90 Cevap B (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.112) EF, diastol sonu kan hacminin, sistolde fırlatılan kan hacmine oranıdır. Bu da %50-60 civarındadır. 39.Doku kan akımının kontrolünde en önemli mekanizma nedir? a) Sempatik kontrol b) Parasempatik kontrol c) Lokal kontrol mekanizmaları d) Kalp debisi e) Santral sinir sistemi Cevap C (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.209) Doku kan akımının kontrolünde lokal kontrol mekanizmaları en önemli rolü oynar. 40.Aşağıdakilerden hangi durumda nabız basıncı artmaz? a) Arteriosklerozis vakalarında b) Duktus arteriozus vakalarında c) Aort regürjitasyonunda d) Diastolik basınç aynı kalıp sistolik basınç arttığında e) Aort stenozunda Cevap E (Guyton, Textbook of Medical Physiology, 1996, s.174, Table 15-4) Aort stenozunda özellikle sistolik basınç düşüktür. Bu nedenle nabız basıncı (sistolik-diastolik) düşer. 74
41.Aort kapağının kapanması kardiyak siklusun hangi periyodunda gerçekleşir? a) Đzovolumetrik kontraksiyon b) Đzovolumetrik relaksasyon c) Ejeksiyon periyodu d) Atrial sistol e) Hızlı doluş periyodu Cevap B (Guyton, 1996, s.110) Aort ve pulmoner kapak sistol sonunda ventriküllerin gevşemesi yani izovolumetrik relaksasyon esnasında kapanır. 42.Hangi durum kalp hızını direk etkilemez? a) Venöz dönüşün artması b) Sempatik stimülasyon c) Parasempatik stimülasyon d) Hiperpotasemi e) Hiperglisemi Cevap E (Guyton, 1996, s.128) Venöz dönüş atrial basınç artışı ile kalp hızını arttırır, sempatik stimülasyon kalp hızını arttırır, parasempatik stimülasyon azaltır. Hiperpotasemi kalbi gevşeterek kalp hızını azaltır. Hiperglisemi direk olarak kalp hızını etkilemez. 43.Kalpte aşağıdaki yapılardan hangisi aksiyon potansiyelini tek yönlü iletir? a) Đnternodal yollar b) Atrioventriküler düğüm c) Atrioventriküler demet d) Purkinje lifleri e) Sino-atrial düğüm lfleri Cevap C (Guyton, 1996, s.124) Aksiyon potansiyeli kas liflerinde iki yönde iletilir. Bu durum sadece atrioventriküler demet için geçerli değildir. 44.Hangisi laminer kan akımı ile ilgili değildir? a) Kan akımı doğrusaldır. b) Kan akımı ses oluşturur. c) Ortada akım daha hızlıdır. d) Hücreler ortadan akar. e) Kan karışmadan akar. Cevap B (Guyton, 1996, s.164) Laminer kan akımı doğrusaldır, ses oluşturmaz, ortadan eritrositler akar ve hız ortada yüksektir ve kan karışmadan akar. 45.Hangi damarda basınç pulsasyonları tamamen kaybolur? a) Aorta b) Femoral arter c) Radial arter d) Arterioller e) Kapillerler MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
FĐZYOLOJĐ
Cevap E (Guyton, 1996, s.175) Basınç pulsasyonları aortada en yüksektir. Damarlar küçüldükçe azalır ve kapillerlerde tamamen kaybolur. 46.Kapiller damarlarda intersellüler yarıklar hangi doku kapillerlerinde en geniştir? a) Beyin b) Böbrek glomerülleri c) Karaciğer d) Đskelet kası e) Đnce bağırsak mukozası Cevap C (Guyton, 1996, s.184) Kapiller damarlarda intersellüler yarıklar en fazla genişlikte karaciğerde, en dar ise beyinde bulunur. 47.Oturup kalkma esnasında kan basıncı değişikliklerini tamponlayan mekanizma hangisidir? a) Baroreseptör refleks b) Kemoreseptör refleks c) Renin-angiotensin sistemi d) Damarlarda stres gevşeme e) Frank-Starling mekanizması Cevap A (Guyton, 1996, s.215) Oturup kalkma gibi ani kan basıncı değişikliklerinde sempatik aktivite üzerinden etkili olan baroreseptörler görev alırlar. 48.Aşağıdakilerden hangisi intrensek mekanizma ile kanın pıhtılaşmasını başlatan primer etkendir? a) Kanın travmaya uğraması sonucu Faktör XII'nin aktive olması b) Zedelenen dokudan doku tromboplastini denen faktörler kompleksinin salınması c) Faktör X'un doku fosfolipitleri ve F V ile birleşerek protrombin aktivatörü oluşturması d) Protrombin aktivatörünün protrombini trombine çevirmesi e) Aktif F V'in protrombin aktivatörlerinin proteaz aktivitesini güçlendirmesi Cevap A (Guyton, Hall, Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.466-468, (Türkçe Çev. Çavuşoğlu, Tıbbi Fizyoloji) Kanın travmaya uğraması, faktör XII'nin aktivasyonuna ve trombosit fosfolipidlerinin salınmasına neden olarak intrensek mekanizma ile kanın pıhtılaşması başlatır. 49.Normal kanda, aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Eozinofil en büyük orandaki beyaz kan hücre tipidir. b) Nötrofillerden çok lenfositler vardır c) Demir çoğunlukla Hb'de bulunur. d) Kırmızı hücrelerden çok beyaz kan hücreleri vardır e) Trombositler kırmızı hücrelerden daha fazladır. Cevap C (Ganong, 9.Baskı, sf.425-443) Demir çoğunlukla hemoglobinde bulunmaktadır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
50.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) A kan grubunda Anti-A aglütinin yoktur. b) Kan grupları kandaki aglütininlere göre adlandırılır. c) AB kan grubunda aglütinin bulunmaz. d) O kan grubunda aglütinojen bulunmaz. e) Rh (+) demek Rh antijeni var demektir. Cevap B (Guyton 9.Baskı, 1996, sf. 457-458) Kan grupları A ve B aglütinojenlerinin bulunup bulunmamasına göre adlandırılır. 51.Hematokrit nedir? a) Kandaki şekilli elemanların sayısı olarak ifade edilir. b) 100 ml kanda g olarak ifade edilir. c) mm3deki sıvıyı ifade eder. d) Kandaki hücrelerin yüzde oranına denir. e) Eritrositlerin sayısını ifade eder. Cevap D (Guyton 9.baskı, 1996, s.168) Hemotokrit kandaki hücrelerin yüzde oranına denir. 52.Hücre içindeki en önemli tampon sistemi aşağıdakilerden hangisidir? a) Bikarbonat tampon sistemi b) Fosfat tampon sistemi c) Hb tampon sistemi d) Proteinler e) Amonyak tampon sistemi Cevap B (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.389) Fosfat tampon sistemi ekstrasellüler tamponlarda önemli olmamasına rağmen böbrek tübüler sıvı ve intrasellüler sıvıların tamponlanmasında başlıca rolü oynar. 53.Oksijen-hemoglobin dissosiasyon eğrisini sağa kaydıran nedenlerden olmayan hangisidir? a) Sıcaklık artışı b) 2-3 difosfogliserat artışı c) pH artışı d) CO2 artışı e) H+ iyonu artışı Cevap C (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.518) pH'ın 7.4'den, 7.2'ye düşmesi ile eğrinin %15 kadar sağa kaydığı görülür. 54.Trombosit reseptör yapılarından GPIb, aşağıdakilerden hangisine bağlanır? a) Fibrinojen b) vWF c) ADP d) Adrenalin e) Kollagen 75
FĐZYOLOJĐ
Cevap B (Schiffman, Hematologic Pathophysiology, 1998, s.126, tablo 5-2) Pek çok reseptörden yapıdan biri GpIb olup, vWF'e bağlanır. 55.Salgılarda yeralan Ig aşağıdakilerden hangisidir? a) IgM b) IgA c) IgE d) IgG e) IgD Cevap B (Mc Kenzie, Textbook of Hematology, 1996, s.83) IgA sekresyonlarda bulunur ve dimerik şekilde yer alır. 56.Hemoglobinin oksijene olan afinitesini gösteren P50 değeri 2,3 DPG'ın fizyolojik konsantrasyonlarda bulunduğu ortamlarda aşağıdakilerden hangisidir? a) 10 mmHg O2 b) 30 mmHg O2 c) 16 mmHg O2 d) 20 mmHg O2 e) 26 mmHg O2 Cevap E (Mc Kenzie, Textbook of Hematology, 1996, s.46,47) 2,3 DPG O2'nin ayrılmasına neden olmakta ve 5 mEq bulunmaktadır. Bu miktarda P50 26 mmHg'dir. 57.Methemoglobini normal hemoglobin konumuna dönüştürmekte en etkili olan enzim aşağıdakilerden hangisidir? a) NADPH-Methemoglobin redüktaz II b) NADH-Methemoglobin redüktaz I c) NADH-Methemoglobin redüktaz II d) NADPH-Methemoglobin redüktaz I e) Askorbik asit Cevap B (Mc Kenzie, Textbook of Hematology, 1996, s.48) NADH-Methemoglobin redüktaz I %60 dönüşümden sorumludur. 58.Aşağıdakilerden hangisinde eritropoetin'e ait reseptörler en çoktur? a) CFU-GEMM b) BFU-E c) CFU-E d) Retikülosit e) CFU-S Cevap C (Mc Kenzie, Textbook of Hematology, 1996, s.23) Eritropoetin en çok etkiyi CFU-E safhasında yaratır. 76
59.Aşağıdakilerden biri hariç diğer hepsi CFU-GEMM hücre grubundan gelişmektedir. Gelişmeyen bu hücre grubunu işaretleyiniz. a) Lenfosit b) Trombosit c) Eritrosit d) Granülosit e) Bazofil Cevap A (Mc Kenzie, Textbook of Hematology, 1996, s.20,23) Lenfoid seri hücreler CFU-L hücre grubundan gelişir. 60.Hangi reseptörlerin uyarılması inspirasyon süresinin kısalmasına, solunum frekansının artmasına yol açar? a) Kemoreseptörler b) Bronşiyollerdeki gerilme reseptörleri c) Đnspirasyon kaslarındaki gerilme reseptörleri d) J reseptörleri e) Bronşlardaki irritan reseptörler Cevap B (Guyton, 1996, s.527) Bronşiyollerdeki gerilme reseptörleri akciğerlerin aşırı havalanmasıyla uyarılırlar. Buradan kalkan impulslar ile inspirasyon süresi kısaltılır. Buna Hering-Breuer refleksi denir. 61.Mide bezlerinin pariyetal hücreleri aşağıdakilerden hangisini salgılar? a) HCI b) Pepsinojen c) Enterogastron d) Enterokinaz e) Bilirubin Cevap A (Guyton 9.baskı, 1996, s.819) Pariyetal hücreler hidroklorik asit ve intrensek faktör salgılar. 62.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Gastrin intestinal motiliteyi arttırır. b) Kolesistokinin intestinal motiliteyi azaltır. c) Serotonin intestinal motiliteyi arttırır. d) Sekretin intestinal motiliteyi azaltır. e) Glukagon intestinal motiliteyi azaltır. Cevap B (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.809) Gastrin, CCK insülin ve serotonin intestinal motiliteyi arttırırken, sekretin ve glukagon intestinal motiliteyi inhibe ederler. 63.Tükrüğün içerdiği esas iyonlar hangi şıkta doğru olarak verilmiştir? a) Na+, K+ b) Mg++, Fe++ c) HCO-3, Cld) K+, HCO-3 e) Na+, ClMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
FĐZYOLOJĐ
Cevap D (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.818) Tükrük esas olarak büyük miktarda K+ ve HCO-3 iyonları içerir. 64.Trigliseridlerin sindiriminde en önemli enzim hangisidir? a) Gastrik lipaz b) Pankreatik lipaz c) Kolesterol esteraz d) Elastaz e) Prokarboksi peptidaz Cevap B (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.836) Trigliseridlerin sindiriminde en önemli enzim pankreas salgısında bulunan pankreatik lipazdır. 65.Safra kesesi kontraksiyonlarını başlatan en güçlü uyarıyı hangi hormon gerçekleştirir? a) Gastrin b) Sekretin c) Kolesistokinin d) Norepinefrin e) Somatostatin Cevap C (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.828) Safra kesesi kontraksiyonlarını başlatan en güçlü uyarı CCK hormonudur. 66.Pankreastan salınan proteolitik enzimlerden olmayanı aşağıdakilerden hangisidir? a) Tripsin b) Elastaz c) Kimotripsin d) Karboksipeptidaz e) Đnsülin Cevap E (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.835) Tripsin ve kimotripsin, protein moleküllerini küçük polipeptidlere parçalayabilir; karboksipolipeptidaz daha sonra amino asidleri polipeptidlerin karboksil ucundan ayırır. Proelastaz, etleri bir arada tutan elastin liflerini sindirecek olan elastaza dönüşür. 67.Glukagon hormonunun etkilerinden olmayan hangisidir? a) Langerhans adacıklarının α hücrelerinden salgılanır. b) Karaciğerde glikoneojenezi arttırır. c) Karaciğer hücre zarında adenil siklazı inhibe eder. d) Yağ hücre lipazını aktive eder. e) Karaciğerde trigliserid depolanmasını inhibe eder. Cevap C (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.978-979) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
Glukagon karaciğer hücre zarında adenil siklazı aktive eder. 68.Hangisini içeren beslenme bazal metabolizmayı en fazla arttırır? a) Karbonhidrat b) Protein c) Lipit d) Vitamin e) Posalı gıdalar Cevap B (Guyton, 1996, s.908) Proteinlerin direk metabolizmayı hızlandırıcı etkileri vardır. Buna proteinlerin spesifik dinamik etkisi denir. 69.Đnce bağırsaklara bol mukus salgılayan bez hangisidir? a) Brunner bezleri b) Lieberkülin kriptaları c) Pankreas d) Karaciğer e) Đnce bağırsak mukozası Cevap A (Guyton, 1996, s.830) Duodenumun başlangıç kısmında bulunan Brunner bezleri mideden boşalan aside karşı mukozayı korur. Sempatik stimülasyon bu salgıyı baskılayarak peptik ülser oluşumunu hızlandırır. 70.Aşağıdaki maddelerden hangisinin klirensi en doğru glomerüler filtrasyon hızı (GFR) ölçüm metodudur? a) Kreatinin b) Đnülin c) Fruktoz d) Para-amino hippurik asit (PAH) e) Fenol kırmızısı Cevap B (Ganong, Tıbbi Fizyoloji, (Çev. Barış Kitabevi) 16.baskı, Bölüm 38 s.762) Đnülin glomerüler filtrasyon hızını ölçmek için en uygun materyaldir. Moleküler ağırlığı 5200 olan bir fruktoz polimeridir. Đnulin serbestçe filtre olur, tubüllerde ne reabsorbe edilir ne de sekresyona uğrar. Kreatinin klirensi GFR ölçümünde daha az önemlidir. Çünkü bir kısım kreatinin tübüllerde reabsorbe edilir. Para-amino hippurik asit (PAH) ve fenol kırmızısı aktif olarak tübüllerde salgılanır ve bir kısım fruktoz tübüllerde reabsobsiyona uğrar. 71.Böbreklerde tübüler geri emilimi düzenleyen aşağıdaki hormonlardan hangisi proksimal tübülüslerde sodyum, su geri emilimini ve H+ sekresyonunu artırır? a) Aldosteron b) Anjiotensin II c) Vazopressin d) Atrial Natriüretik Peptik (ANP) e) Parathormon 77
FĐZYOLOJĐ
Cevap B (Guyton, Hall, Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.345, (Türkçe Çev. Çavuşoğlu, Tıbbi Fizyoloji) Anjiotensin II proksimal tübül hücrelerinin bazolateral membranında sodyum-potasyum ATP-az pompasını stimüle eder. Ayrıca proksimal tübül luminal membranında sodyum-hidrojen değişimini stimüle eder. Böylece anjiotensin II, proksimal tübülde hem luminal hem de bazolateral membranda sodyum geçişini stimüle eder. Aldosteron distal tübülüslerden Na+ geri emilimini, Vazopressin toplayıcı kanallardan su geri emilimini ve Parathormon distal tübülüslerden Ca++ geri emilimi sağlarken, ANP Na+ atılımı yapar. 72.Đdrarda cAMP atılımda artış öncelikle hangi durumu yansıtmaktadır? a) Plazma cAMP atılımında artış b) Renal tübülde paratiroid hormon etkisi c) Distal tübülde aldosteron etkisi d) Renal kan akımında artış e) Mesane kas tonusunda artış Cevap B (West 11.baskı, s.786) Siklik AMP hücre içinde oluşmakta ve ikinci haberci olarak fonksiyon yapmaktadır. cAMP'nin idrarla atılımdaki artış, paratiroid hormonun cAMP üzerinde fosfotürik etkisini göstermektedir ve paratiroid sekresyonunun artışının göstergesidir. Aldosteron etkisi cAMP aracılığıyla gerçekleşmemektedir. Mesane kas tonusunun belirleyicisi ise sinirsel mekanizmalardır. Renal kan akımının artışı, filtrasyon oranını artırarak üriner cAMP atılımına küçük oranda etki gösterir. 73.Renin için aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Renin, böbreklerin jukstaglomeruler hücrelerinden salgılanır. b) Glomerüler filtrasyon hızını azaltarak sıvı tutulmasına neden olur. c) Kanda Anjiyotensin II oluşumunun artışına neden olur. d) Sistemik kanda Aldesteron seviyesinde artışa neden olur e) Renin, yaklaşık 30 dakika kadar dolaşımda kalarak Anjiyotensin I oluşturmaya devam eder. Cevap B (Guyton, Hall, Textbook of Medical Physiology, 9.Baskı, 1996, s.227-229) Renin salınımının glomerüler filtrasyon hızı üzerinde çok az etkisi bulunmaktadır. 74.TSH'ın etkilerinden yanlış olanı hangisidir?
Tiroid hücrelerinin sayısının artmasına ek olarak hücrelerin kübik şekilden silindirik şekle dönüşmesini sağlar. 75.Kortizol inflamasyonu önlemede aşağıdaki etkilerden hangisini oluşturmaz? a) Kapillerlerde permeabiliteyi azaltır. b) Đnterlökin-I'in lökositlerden serbestlenmesini arttırır. c) Lenfosit yapımını azaltır. d) Lizozomal membranları stabilize eder. e) Özellikle T lenfositleri baskılar. Cevap B (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.964-968) Kortizol, hipotalamustaki ısı kontrol merkezinin temel uyarıcılarından biri olan interlökin-I'in lökositlerden serbestlenmesini azaltarak ateşi düşürür. 76.Aşağıdaki enzimlerden hangisi direk olarak norepinefrinin yıkımından sorumludur? a) Triptofan hidroksilaz b) Tirozin hidroksilaz c) Dopamin beta-hidroksilaz d) Katekol-O-metiltransferaz e) Kolin asetiltransferaz Cevap D (Ganong 17.baskı, s.119-129) Triptofan hidroksilaz, tirozin hidroksilaz ve kolin asetiltransferaz enzimleri serotinin, katekolamin ve asetilkolinin sentezinde rol oynarlar. Dopamin bhidroksilaz, dopamini norepinefrine dönüştürmektedir. Katekol-O-metiltranferaz ve monoamin oksidaz, katekolaminlerin yıkımında rol oynayan enzimlerdir. 77.Aşağıdakilerden hangisi ön hipofizden salınan hormon değildir? a) Büyüme hormonu b) TSH c) Prolaktin d) Oksitosin e) Adrenokortikotropin Cevap D (Guyton 9.baskı, 1996, s.933) Oksitosin ve Antidiüretik hormon arka hipofizden salgılanır. 78.Gastrointestinal sekresyon ve lokal kan akımı kontrolüyle ilgili oluşum hangisidir? a) Submukozal (Meissner) pleksusu b) Auerbach pleksusu c) Đleoçekal valv d) Seroza e) Muskularis mukoza
a) T3 ve T4 salgısını arttırır. b) Tiroid hücrelerinin büyüklüğünü arttırır. c) Tiroid hücrelerinin sayısını değiştirmez. d) Tiroid hücrelerinin salgı aktivitesini arttırır. e) Tiroid hücrelerinin kübik şekilden silindirik şekle dönüşmesini sağlar.
Cevap A (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.795)
Cevap C (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.951)
Submukal pleksusu başlıca gastrointestinal sekresyon ve lokal kan akımını kontrol eder.
78
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
FĐZYOLOJĐ
79.Aşağıdakilerden hangi beyin dalgası en güçlü olarak oksipital bölgede ölçülür ve sakin, sessiz durumdaki genç uyanık erişkinlerin EEG'sinde bulunur? a) Alfa dalgaları b) Teta dalgaları c) Beta dalgaları d) Delta dalgaları e) Gama dalgaları Cevap A (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.764) Alfa dalgaları sn'de 8-13 sıklığa sahip ritmik dalgalardır. Sakin, sessiz durumdaki genç uyanık erişkinlerin hemen hemen tümünün EEG'sinde bulunur. Bu dalgalar en güçlü olarak oksipital bölgede ölçülür. 80.Huntington hastalığı ile ilgili ifadelerden hangisi doğrudur? a) Genellikle adolesan dönem hastalığıdır. b) GABA nöronlarının kaybı sonucu demans görülür. c) Genetik geçiş göstermez. d) Asetilkolin ve GABA salgılayan nöron kaybına bağlı anormal hareketler görülür. e) Demans motor fonksiyon bozukluklarıyla beraber görülmez. Cevap D (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.729) Huntington hastalığındaki anormal hareketlere, beynin birçok yerinde bulunan asetilkolin salgılayan nöronlar ile putamen ve nükleus kaudatustaki GABA salgılayan nöron gövdelerinin kaybolmasının sebep olduğu düşünülmektedir. 81.Amigdalların iki taraflı çıkarılması ile oluşan Klüver-Bucy sendromunda aşağıdakilerden hangisi görülmez? a) Nesneleri ağızla yoklama eğilimi b) Aşırı korku c) Uysallık d) Saldırganlığın azalması e) Aşırı seksüel dürdü Cevap B (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.759) Klüver-Bucy sendromunda nesneleri ağızla yoklama eğilimi, korku kaybı, saldırganlığın azalması, yeme alışkanlıklarının değişmesi, ruhsal körlük ve aşırı seksüel dürtü gözlenmektedir. 82.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Efedrin, amfetamin dolaylı sempatomimetik aktiviteye sahiptir. b) Guanetidin ile norepinefrinin sempatik uçlardan serbestlenmesi bloke edilir. c) Fentolamin alfa reseptörleri bloke eder. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
d) Metaprolol sadece Beta 1 reseptörleri bloke eder. e) Tiramin norepinefrinin sempatik sinir uçlarında depolanmasını ve sentezini önler. Cevap E (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.780) Tiramin doğrudan efektör organları uyarmak yerine dolaylı bir sempatomimetik etkiye sahiptir. 83.Sinaptik ileti doğrudur?
ile
ilgili
ifadelerden
hangisi
a) Elektriksel sinapslarda ileti daima tek yönlüdür. b) Sinaptik gecikme kimyasal sinapsların karakteristiğidir. c) Sinaptik nörotransmitterler daima somada sentezlenir. d) Presinaptik uca ulaşan aksiyon potansiyeli burada voltaj bağımlı sodyum kanallarının açılmasına neden olur. e) Nörotransmitter vezikülleri hem presinaptik, hem de postsinaptik hücrede bulunur. Cevap B (Berne, Levy, Physiology, 4.baskı, 1998, s.4748) Elektriksel sinapslarda ileti iki yönlü de olabilir. Çünkü konnekson adı verilen protein kanalları iki hücre arasında düşük dirençli geçiş bölgeleri oluşturup elektriksel uyarıların, ayrıca iyonların ve küçük molekül ağırlıklı maddelerin çok kısa sürede bir hücreden diğerine geçmesine izin verir. Kimyasal sinapslarda ise ileti, bir kimyasal aracının presinaptik uçta üretilip sinaptik aralığa salınması, difüzyonla sinaptik aralığı geçmesi ve postsinaptik zardaki reseptörlerine bağlanması yaklaşık 0.5 milisaniyelik bir sinaptik gecikmeye neden olur. Ayrıca aracı madde sadece presinaptik uçta yapıldığı için ileti tek yönlüdür. Postsinaptik hücrede transmitter vezikülleri yoktur. Sinaptik nörotransmitter genellikle presinaptik terminalde sentezlenir. Somada sadece bazı peptid yapılı aracılar sentezlenir. Presinaptik uca ulaşan aksiyon potansiyeli burada voltaj bağımlı sodyum kanallarının değil, voltaj bağımlı kalsiyum kanallarının açılmasına neden olur. 84.Pupillanın küçülmesini (myosis) sağlayan liflerin hücre gövdeleri nerede bulunur? a) Medulla spinalisin intermediolateral boynuzunda b) Edinger-Westphal nükleusunda c) Stellat ganglionda d) Siliyer ganglionda e) Dorsal motor çekirdekte Cevap D (Berne, Levy, Physiology, 4.baskı, 1998, s.237) Pupillanın küçülmesini (myosis) sağlayan lifler postganglionik parasempatik liflerdir ve bu liflerin hücre gövdeleri göz küresine yakın siliyer ganglionda bulunur. 79
FĐZYOLOJĐ
85.Aşağıdakilerden hangisi denervasyon hipersensitivitesi (aşırı duyarlılık) için yanlıştır? a) Hem iskelet kası hem de düz kasların denervasyonundan sonra gelişebilir. b) Denerve iskelet kasları asetil koline karşı aşırı duyarlılık gösterir. c) Postganglionik sempatik sinirleri kesilmiş pupiller kasın norepinefrine yanıtı artar ve pupillada aşırı derecede midriyasis görülür. d) Postsinaptik zarda reseptör sayısı azalır. e) Denerve iskelet kasları atrofiye uğrarken, düz kaslarda atrofi gelişmez. Cevap D (Ganong, Tıbbi Fizyoloji, 16.baskı, s.120-121) Denervasyon hipersensitivitesinde postsinaptik zarda ekstra reseptör sentezi, yani reseptör sayısında artış olur. 86.Aşağıdaki sinir liflerinden ileti hızı en az olan hangisidir? a) Kas iğciklerinin primer sonlanmalarından başlayan Grup Ia afferent lifler b) Kas iğciklerinin sekonder sonlanmalarından başlayan Grup II afferent lifler c) Bazı dokunma reseptörlerinden kalkan Grup III afferent lifler d) Preganglionik otonom sinir sistemi lifleri e) Postganglionik sempatik lifler Cevap E (Ganong, Tıbbi Fizyoloji, 16.baskı, s.63) a ve b şıklarında sözü edilen lifler kalın myelinli A alfa grubu lifler olup, ileti hızları en fazladır. c ve d şıklarında ise sözü edilen lifler ince myelinli B grubu lifler olup,
80
ileti hızı açısından A grubu liflerden sonra ikinci sırada gelir. e şıkkında sözü edilen lifler C grubu ince myelinsiz lifler olup, ileti hızları en yavaştır. 87.Tat körlüğünü göstermek için fizyologlar tarafından sıklıkla kullanılan madde aşağıdakilerden hangisidir? a) Feniltiyokarbamid b) Klorasetik asit c) Galaktoz d) Sitrik asit e) 1-propoksi-2-amino-4-nitrobenzene Cevap A (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.676) Tat körlüğünü göstermek üzere fizyologlar tarafından sıklıkla kullanılan bir madde feniltiyokarbamid olup, genel popülasyonun yaklaşık %15'i ile %30'u bu maddeye karşı tat körlüğü gösterir. 88.Aşağıdaki hücre tiplerinden hangisi retinada bulunmaz? a) Sustentaküler hücreler b) Đnterleksiform hücreler c) Amokrin hücreler d) Horizontal hücreler e) Bipolar hücreler Cevap A (Guyton-Hall Textbook of Medical Physiology, 9.baskı, 1996, s.646-678) Koku hücreleri koku epitelinde sustentaküler hücreler arasına yayılmış halde bulunur.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ 1. Aşağıdakilerden hangisi epiteloid doku değildir? a) Leydig hücreleri b) Luteal hücreler c) Epiteliyal retiküler hücreler d) Adrenal bezin parankim hücreleri e) Epidermis Cevap E (Ross, Romrell, Kaye, Histology, A Text and Atlas, 3.baskı, 1995, s.58) Epiteloid doku yüzeyle bağlantısı bulunmayan, kümeleşen hücre topluluklarından oluşur. Buna uymayan tek seçenek "e" şıkkıdır. 2. Aşağıdaki hücrelerden hangisi gap junction bağlantısı yapmaz? a) Nöron b) Embriyonik hücre c) Kalp kası hücresi d) Kemik hücresi e) Epitelyal retikulum hücresi hücreleri
desmozomlar
ile
birbirine
3. Terminal web aşağıdaki flamentlerden hangisini içermez? a) Aktin b) Myozin c) Vinculin d) a-aktinin e) Dynamin Cevap E (Bloom, Fawcett, Concise Histology, 1997, s.13) Dynamin mikrotübüllerle ilişkili proteindir. 4. Aşağıdaki tanımların hangisi potositoza ait değildir? a) Ekstrasellüler alandan kaveolalar aracılığıyla maddeler alınır. b) Kaveolalar veziküller oluşturmaz. c) Maddelerin karşı yüze transportu sağlanır. d) Sıvı ve küçük moleküller hücre içine alınır. e) Alınan maddeler kaveoliler üzerindeki reseptörlere bağlanır. Cevap C (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.12-14) Diğer şıkların hepsi potositozusu tanımlamaktadır. "c" şıkkındaki maddelerin karşı yüze taşınması transitozistir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
a) Ortokromazi b) Polikromazi c) Akromazi d) Metakromazi e) Normakromazi Cevap D (Aytekin, Basic Histology, s.107) Bazı bazik anilin boyaları (örn: toluidin mavisi, tionin) ile boyanan materyalin boyanın renginden (mavi) farklı renk (mor-erguvan-kırmızı) alması özelliğidir. Nedeni de bazı doku elemanlarının polianyonik özelliğe sahip olmasıdır. 6. Aşağıdaki yapılardan hangisi ara (intermediyel) filaman değildir?
Cevap E (Aytekin, Temel Histoloji, 1998, s.253) Retikulum bağlanır.
5. Bir doku elemanının kullanılan boya solüsyonu renginden başka bir renkte boyanmasına ne ad verilir?
a) Sitokeratin b) Vimentin c) Glial fibriller asidik protein d) Aktin e) Desmin Cevap D (Aytekin, Basic Histology, s.44-45) Kontraktil özelliği olan aktin ve miyozin ara filaman değildir. Hücrelerde aktin ve miyozinden farklı olarak çapları yaklaşık 10-12 nm olan filamanlar ara filamanlar olarak adlandırılır ve kontraktil değildirler. 7. Fibroblast için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Bağ dokusunun yaygın hücre tipidir. b) Antikor oluşturur. c) Glikozaminoglikan sentezler. d) Kollajen sentezler. e) Dokunun rejenerasyonundan sorumludur. Cevap B (Paulson, Basic Histology Examination Board Review, 2.baskı, 1993, s.68-69) Antikor B lenfositlerden gelişen plazma hücreleri tarafından üretilirler. 8. Hangisi temel olarak aktin veya aktin benzeri proteinler (actin-like proteins)den oluşmuştur? a) Bazal cisim b) Mikrotübülüs c) Đntermediate filaments d) Siliya e) Mikrofilament Cevap E (Paulson, Basic Histology Examination Board Review, 2.baskı, 1993, s.34) Mikrofilamentlerin başlıca komponenti aktin proteinidir. 59
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
9. Aşağıdakilerden hangisi derinin işlevlerinden değildir? a) Thermo-regülasyon b) Ultraviyole ışınlarından koruma c) Duyarlılık ve algılama d) C vitamini aktif hale getirilmesi e) Đnurilerden (yaralanmalarda) koruma Cevap D (Paulson, Basic Histology Examination Board Review, 2.baskı, 1993, s.271) Deri D vitamininin aktif hale gelmesinde rol oynar. C vitamini metabolizmasında bir rolü yoktur. 10.Yetişkinde bağ dokusunda bulunan embriyonik hücre tipi hangisidir? a) Fibroblast b) Yağ hücresi c) Andifferensiye mezenşimal hücre d) Makrofaj e) Mast hücresi Cevap C (Lesson, Text-Atlas of Histology, s.140) Bağ dokusunda kan damarları boyunca yerleşim gösteren andifferansiye mezenşimal hücreler bağ dokusunda bulunan diğer hücre tiplerine farklanabilme özelliğindedir. Ayrıca bazı patolojik durumlarda veya hasar sonrasında kan damarlarındaki düz kas hücrelerine de farklanabilen bu hücrelerin yağ hücrelerinin prekürsörleri olduğu da ileri sürülmektedir. 11.Aşağıdakilerden hangisi ara tip filaman değildir? a) Nüklear laminler b) Vimentin c) Aktin d) Sitokeratin e) Nöroflamanlar Cevap C (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.26) Aktin dışındakilerin hepsi ara flamandır. Ara tip flamanlar kasılma özelliği göstermezler. 12.Bazal membran yapısında Laminin'in Tip 4 kollagene bağlanmasını sağlayan glikoprotein hangisidir? a) Osteonektin b) Entaktin c) Kondronektin d) Fibronektin e) Tenascin Cevap B (Sağlam, Aştı, Özer, Genel Histoloji, 5.baskı, 1997, s.162) Osteonektin kemik dokuda, kondronektin kıkırdak dokuda hücreleri bağ doku ipliklerine bağlar. Fibronektin, retiküler laminayı bazal laminaya bağlar. Tenascin, embriyonik dokularda, MSS gelişiminde hücre migrasyonu ile ilişkilidir. 60
13.Glikokaliksin yapısı aşağıdakilerden hangisidir? a) Glikolipid+glikoprotein b) Glikojen+glukoz c) Glikozaminoglikan+proteoglikan d) Polipeptid+proteoglikan e) Mukus+karbonhidrat Cevap A (Ross, Romrell, Histology A Text and Atlas, s.19-20) Plazma membranının dış yüzünde proteinlere bağlanan karbonhidratlar glikoproteinleri, lipidlere bağlananlar ise glikolipidleri oluştururlar. Bu yüzey molekülleri hücre yüzeyinde glikokaliks ya da hücre örtüsü (cell coat) olarak adlandırılan bir tabaka oluştururlar. Bu tabaka PAS+reaksiyon gösterir. 14.Mitoz bölünme ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Mitozla bölünen somatik hücrelerden yeniden oluşan iki yavru hücrede kromozom sayıları ana hücrenin kromozom sayısına eşittir. b) Mitozda türe özgün kromozom sayı ve düzeni korunur. c) Đki mitoz bölünme arasında hücrenin bölünme belirtileri gözlenmeyen dinlenme aralığına interfaz (intermitotik devre) denir. d) Sentromerlerin bölünmesiyle birbirlerinden ayrılan kromatidler metafaz evresinde, hücrenin karşılıklı kutuplarına doğru göç etmeye başlarlar. e) Mitoz bölünmede şu evreler birbirini izler: Profaz, prometafaz, metafaz, anafaz, telefaz Cevap D (Molecular Biology of the Cell, 1994) Kromatidler metafaz değil anafazda hücrenin karşılıklı kutuplarına göç ederler. 15.Prizmatik veya pseudostratifiye prizmatik epitel içerisinde bulunan ve mukus salgılayan tek hücreli bez hangisidir? a) Enteroendokrin hücre b) Goblet hücresi c) Testisin interstisiyel hücresi d) Granüloza lutein hücresi e) Fırçamsı hücre Cevap B (Lesson, Text-Atlas of Histology, s.119) Goblet hücreleri tek hücreli bezler olup, prizmatik veya pseudostratifiye prizmatik epitelde yerleşen ve mukus salgılayan hücrelerdir. 16.Sarkomerde A bandının ortasında yeralan ve miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarını içeren yapı hangisidir? a) Z çizgisi b) I bandı c) H bandı d) M çizgisi e) Q bandı MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
Cevap C (Aytekin, Basic Histology, s.183) Sarkomer 2 Z çizgisi arasındaki kısımdır. I bandı ince filamanların kalın filamanlar üzerine gelmeyen kısımlarıdır. A bandı ise kalın filamanlardan ve ince filamanlarla üstüste gelen kısımdır. A bandının ortasında H bandı olarak isimlendirilen daha açık bir alan vardır. Burası sadece miyozin molekülünün çubuk benzeri kısımlarından oluşmuş bir alandır. H bandı, M çizgisiyle ikiye ayrılır. Burası komşu filamanlar arasında lateral bağlantıların bulunduğu bir bölgedir. 17.Aşağıdakilerden hangisi porlara sahip olmayan sürekli kapillerler (tip I) sınıfına girmez? a) Akciğer kapillerleri b) Bağırsak kapillerleri c) Deri kapillerleri d) Kas kapillerleri e) Merkezi sinir sistemi kapillerleri Cevap B (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.205) Sürekli kapillerlerin duvarında pencere bulunmaz. Sinir dokusunda, ekzokrin bezlerde, bağ ve kas dokusunda görülür. Pencereli kapillerler ise böbrek, bağırsak, endokrin bezler gibi kan ile doku arasında madde değişiminin hızlı gerçekleştiği dokularda bulunur. 18.Lenf düğümünün timus bağımlı bölgesi aşağıdakilerden hangisidir? a) Dış korteks b) Đç korteks (parakorteks) c) Medüller kordonlar d) Medüller sinüsler e) Subkapsüler sinüs Cevap B (Ross, Histology, A Text and Atlas, 3.baskı, 1995, s.343) Lenf düğümlerinin medullaya komşu korteks bölgesi nodüllerden yoksun olup, iç korteks (parakorteks) olarak adlandırılır. Bu bölgenin gelişimi yeterli T hücresinin olmasına bağlıdır. Hayvanlarda perinatal timektomi, parakortikal bölgenin az gelişmesine yol açar. Bu nedenle burası timus bağımlı korteks olarak da adlandırılır. 19.Karotid cisim için yanlış olan hangisidir? a) Peptidler içerir. b) Periferik kemoreseptörlerdir. c) Afferent sinir terminalleriyle uyarılır. d) Kan pH ve arter kan basınçlarına duyarlıdır. e) Çocuk ve gençlerde yaşlılara kıyasla daha büyüktür. Cevap E (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.272) Karotid cisim çocuk ve gençlerde daha küçüktür. Yaşlılıkta lenfositik infiltrasyon ve fibrozis gösterir ve hacmi artar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
20.Eritrositler ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Eritrositler dolaşıma girmeden çekirdeklerini ve diğer membranla çevrili organellerini kaybederler. b) Eritrositler erkeklerde 4.5-5.5x10.6/mm3, kadınlarda 4-5x106/mm3 değerindedir. c) Hematokrit, kan örneğindeki eritrosit hacminin, total hücre oranını ifade eder. d) Kan yaymalarında fazla miktarda anormal çapa sahip eritrositlerin bulunmasına poikilositozis, normal şekilden sapmalara anizositozis denir. e) Eritrositlerin bikonkov disk biçimleri ve elastisiteleri membranın iç yüzündeki esas komponenti spekrin olan periferal protein kompleksi ile sağlanmaktadır. Cevap D (Paulson, Basic Histology Examination Board Review, 2.baskı, 1993) Tanımların doğru olabilmesi için poikilositozis ile anizositozis terimleri yer değiştirmelidir. 21.Aşağıdakilerden hangisi olgun eritrosit yapısında bulunmaz? a) Plazmalemma b) Hemoglobin c) Mitokondriyonlar d) Spektrin ve aktin e) Ankyrin Cevap C (Lesson, Text-Atlas of Histology, s.199) Her bir eritrosit bir plazma membranı ile sarılı olup spektrin, aktin, ankyrin gibi proteinler içermektedir. Đç kısımda ise %33 oranında çözünmüş hemoglobin bulunur. Olgun eritrositler çekirdek, mitokondriyon, ribozom gibi yapılardan yoksundur. 22.Mast hücre granüllerinde bulunmayan hangisidir? a) Histamin b) Aril sülfataz c) Prostoglandin D2 d) Eozinofilik kemotaktik faktör e) Nötrofil kemotaktik faktör Cevap C (Gardner, Hiatt, Color Textbook of Histology, 1997, s.97) Prostoglandin D2 hücre içi granüllerde bulunmaz. Hücre zarında araşidonik asit prekürsörlerinden sentezlenir. 23.Aşağıdakilerden hangisi monosit-makrofaj sistemine ait değildir? a) Kupffer hücreleri b) Dendritik antijen sunan hücreler c) Alveolar makrofajlar d) Dalak ve lenf düğümün sinüslerini sınırlayan hücreler e) Null hücreleri 61
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
Cevap E (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.106) Null hücrelerinin dışındaki hücreler bu sisteme dahildir. 24.Bazı patolojik koşullarda ortaya çıkan çekirdekli dev hücreler (multinucleer giant cells) hangi hücrelerin biraraya gelip kaynaşması ile oluşurlar? a) Plazmasit hücresi b) Mast hücresi c) Makrofaj hücresi d) Retiküler hücre e) Yağ hücresi Cevap C (Aytekin, Basic Histology, s.105) Vücuda yabancı partikül girdiğinde makrofaj tek başına yeterli olamaz ise makrofajların birkaçı biraraya gelerek kaynaşırlar ve çok çekirdekli dev hücreleri oluştururlar. Bu hücreler sadece patolojik koşullarda ortaya çıkar. 25.Mononükleer fagositik sisteme (makrofaj sistemi) dahil olmayan hücre hangisidir? a) Mikroglia b) Osteoklast c) Alveoler makrofaj d) Mastosit e) Kupffer hücresi Cevap D (Aytekin, Basic Histology, s.104,109) Kan monositlerinden orijin alan hücreler vücutta yaygın bir koruma ağı oluştururlar. Mastositler ise histamin, heparin, ECF-A, lökotrienler gibi maddeleri salgılar. Orijini kemik iliğinde farklı bir kök hücre oluşturur. 26.Anafilaksinin eozinofil kemotaktik faktör (ECFA)'ün salgılayan bağ dokusu hücresi hangisidir? a) Makrofaj b) Fibroblast c) Plazmasit d) Mastosit e) Adiposit Cevap D (Aytekin, Basic Histology, s.108) ECF-A mastositler ve bazofillerden salınan bir mediatördür. ECF-A kandaki eozinofilleri ortama çeker. 27.Eozinofiller hakkında verilen bilgilerden yanlış olanı işaretleyiniz. 1. Granülleri ünit-zar ile çevrilidir. 2. Lökositlerin %2-4'ünü oluşturur. 3. Granülün uzun eksenine yerleşik kristal yapı internum olarak adlandırılır. 4. Allerjik ve parazitik reaksiyonlarda sayıları artar. 5. Kuvvetli fagositik hücrelerdir. a) 1 b) 2 c) 3 62
d) 4 e) 5 Cevap E (Aytekin, Basic Histology, s.227) Eozinofiller kuvvetli fagositik hücreler değillerdir. Ortamda antijen-antikor kompleksi oluşmuşsa fagositoz yaparlar. 28.Kompakt kemiğin yapısal birimi olan osteom (Havers sistemi)'da aşağıdakilerden hangisi yer almaz? a) Osteositler b) Havers kanalı c) Lakünalar d) Kollajen lifler e) Đnterstisiyel lameller Cevap E (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.138) Kan damarlarını, sinirleri ve gevşek bağ dokusunu içeren bir kanal etrafını saran dairesel lamellerin meydana getirdiği bütünlüğe havers sistemi ya da osteon denir. Osteositleri içeren lakünalar, lamellerin arasında ve seyrek olarak da içinde bulunur. Her lamelde kollajen lifler birbirlerine paraleldir. 29.Kemik mineralizasyonunda rol oynayan matriks vezikülleri aşağıdaki hücrelerin hangisinden salgılanır? a) Osteoblastlar b) Osteoklastlar c) Osteositler d) Osteoprogenitör hücreler e) Fibroblastlar Cevap A (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.241) Matriks vezikülleri, osteoid içinde mineral birikimi için en önemli faktörlerden birisi olup, osteoblastlar tarafından salgılanmaktadır. Osteoklastlar kemik yıkımında rol oynar. Osteoprogenitör hücreler kemik dokusu hücrelerinin ana hücresidir. Osteositler olgun kemik hücreleridir. Fibroblastlar bağ doku hücreleridir. 30.Howship lakünalarına yerleşik ve kemik yıkımı ile ilişkili fonksiyona sahip kemik hücresi hangisidir? a) Osteoblast b) Osteoplast c) Osteokist d) Osteoklast e) Osteoprogenitör hücre Cevap D (Aytekin, Basic Histology, s.133-134) Osteoklastlar çok büyük, ileri derecede dallanmış olan hareketli hücrelerdir. 5-50 kadar çekirdekleri vardır. Bu hücreler kemik rezorbsiyonunun başladığı bölgelerde, enzimatik olarak açılmış, Howship lakünası adı verilen çukurcuklarda bulunur. Kan monositlerinden orijin alan mononükleer fagositik sisteme dahil hücrelerdir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
31.Aşağıdakilerden hangisi akciğerde kan-hava bariyerinin gaz değişimi için özelleşmiş ince bölümlerinde bulunmaz? a) Sürfaktan b) Pulmoner yüzeyel epiteli c) Endotel d) Bazal lamina e) Đnterstisiyum Cevap E (Lesson, Text-Atlas of Histology, s.528) Kan-hava bariyerinin gaz değişimi için özelleşmiş ince bölgelerinde alveolar epiteli ve kapiller endotelinin bazal laminası birleşmiş olup bu bölgelerde interstisiyum bulunmaz. 32.Sürfaktan salgılayan maddeyi işaretleyiniz. a) Endotel hücreleri b) Tip II alveolar hücreler c) Tip I alveolar hücreler d) Alveolar makrofajlar e) Clara hücresi Cevap B (Aytekin, Basic Histology, s.337-338) Surfaktan alveollerde yüzey gerilimini azaltan bir maddedir ve alveollerin genellikle köşe bölümlerine yerleşik kübik hücrelerdir. 33.Trakeada bulunmayan hücre tipi hangisidir? a) Silyalı prizmatik hücreler b) Goblet hücreleri c) Fırçamsı hücreler d) APUD hücreler e) Clara hücreleri Cevap E (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.402) Trakeada 5 tip hücre bulunur. I) Silyalı prizmatik hücreler en bol bulunan hücrelerdir. II) Apikal bölümü mukus ile dolu olan Goblet hücreleridir. III) Bazal yüzlerinde afferent sinir sonlanmaları içeren ve duyu reseptörü olarak kabul edilen fırçamsı hücreler. IV) Endokrin benzeri granüllü hücre olan APUD hücreler (Pa hücresi). V) Mitozla bölünüp diğer hücreleri meydana getiren bazal hücrelerdir. Clara hücreleri terminal bronşiyollerin epitelinde bulunur. Silya içerir ve bronşiyal yüzü koruyan glikozaminoglikanları salgılar. 34.Gastrik bezlerin daha çok üst yarısında yerleşim gösteren ve intrinsik faktör üretiminden sorumlu hücre hangisidir? a) Zimojenik hücreler b) Muköz boyun hücreleri c) Pariyetal hücreler d) Undifferansiye hücreler e) Enteroendokrin hücreler Cevap C (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.284) Pariyetal hücreler daha çok gastrik bezlerin üst MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
yarısında bulunur, tabanında çok seyrektir. Đnsanda, pariyetal hücreler intrinsik faktörün üretim yeridir. 35.Karaciğerde, karşıt iki köşesinde merkezi venler, diğer köşelerinde ise portal kanallar bulunan fonksiyonel bölgeye ne ad verilmektedir? a) Hepatik lobül b) Portal lobül c) Hepatik asinus d) Disse aralığı e) Mall boşluğu Cevap C (Leeson, Text/Atlas of Histology, s.479) Karşıt köşelerinde iki merkezi ven ile portal kanallar bulunan bölge karaciğer asinusu olarak adlandırılmakta olup, karaciğerin fonksiyonel birimi olarak kabul edilir. 36.Aşağıdakilerden hangisi duodenumun submukozasında bulunan müköz salgı bezleridir? a) Cowper bezleri b) Littre bezleri c) Bowman bezleri d) Brunner bezleri e) Meibomius bezleri Cevap D (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.293) Duodenumun submukozasında, intestinal bezlerin içine açılan dallanmış, kıvrımlı tübüler bez grupları bulunur. Bunlar duodenal (ya da Brunner) bezleridir. Bu bezlerin hücreleri müköz tipte ve salgıları alkalidir. 37.Hangisi pariyetal hücre özelliği değildir? a) Granülleri inaktif enzim prekürsörleri içerir. b) Asid üreten hücrelerdir, intrinsik faktör de salgılar. c) Lümene bakan yüzeyi derin mikrovilluslar ile sınırlıdır. d) Çekirdek merkezde yerleşmiş, soluk eozinofilik sitoplazmaya sahiptir. e) Kanaliküler sistemi sitoplazmadan lümene maddelerin transferini sağlar. Cevap A (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.198) "a" şıkkı hariç hepsi pariyetal hücre özelliğidir. 38.Auerbach sinir pleksusu sindirim kanalı duvarının hangi bölgesinde yerleşiktir? a) Tunica mukoza b) Tunica adventisya c) Muscularis mukoza d) Tunica submukoza e) Tunica muscularis Cevap E (Aytekin, Basic Histology, s.270) Auerbach'ın myentrik sinir pleksusu tunica/muskulariste içteki sirküler dıştaki longitudinal kas tabakaları arasında bulunur. 63
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
39.Midenin iç yüzünü döşeyen epitel aşağıdakilerden hangisidir? a) Tek katlı yassı epitel b) Tek katlı kübik epitel c) Tek katlı basit prizmatik epitel d) Tek katlı çizgili kenarlı prizmatik epitel e) Tek katlı titrek tüylü prizmatik epitel Cevap C (Aytekin, Basic Histology, s.282) Mide iç yüzünü tek katlı basit prizmatik epitel döşer. Apikal yüzeyde yüzey özelleşmeleri (mikrovillus, kinosilya, sterosilya vs...) içermez. Ancak örtücü epitel hücrelerinin tümü diğer mide hücrelerince salgılanan kuvvetli asitin etkisinden yüzeyi korumak için mukus salgılarlar. 40.Aşağıdakilerden hangisi ince barsak mukozasında yerleşen bir hücre değildir? a) Paneth hücreleri b) Kaveollü hücreler c) Goblet hücreleri d) Enteroendokrin hücreler e) Pariyetal (Oxyntic) hücreler Cevap E (Leeson, Text/Atlas of Histology, 6.baskı, s.426444) Đnce barsak mukoza epiteli, prizmatik absorptif hücreler, Paneth hücreleri, Kaveollü hücreler, Goblet hücreleri ve enteroendokrin hücreler ve andifferensiye hücreleri içermektedir. Pariyetal (Oxyntic) hücreler ise gastrik bezlerde yerleşir. 41.Aşağıdaki hücrelerden hangisi midede bulunmaz? a) Peptik hücre b) Parietal hücre c) Mukus hücresi d) Goblet hücresi e) Entero-kromoffin hücre Cevap D (Paker, Histoloji, 1990, s.377-390) Goblet hücreleri ince ve kalın barsaklarda, trakea, bronş ve bronşiollerin başlangıç segmentlerinde bulunur. Mukus salgılayan hücrelerdir. Diğer hücreler midenin fundus bezlerini oluşturur. 42.Aşağıdakilerden hangisi böbrekte jukstaglomerüler kompleksi oluşturan hücre tiplerini tam olarak içermektedir? a) Podosit+ekstraglomerüler mesangial hücre+JG hücresi b) Mesangial hücre+podosit+makula densa hücresi c) Podosit+makula densa hücresi+JG hücresi d) JG hücresi+makula densa hücresi+ekstraglomerüler mesangial hücre e) Mesangial hücre+JG hücresi+makula densa hücresi 64
Cevap D (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.366) Distal kıvrıntılı tübüllerde bulunan makula densa hücreleri, afferent arteriolün tunika mediasındaki JG hücreleri ve ekstraglomerüler mesangial hücreler birlikte jukstaglomerüler kompleksi oluşturur. 43.Aşağıdaki ifadelerden hangisi proksimal tübülüsler için karakteristiktir? a) Hematoksilin-eosin ile soluk boyanırlar. b) Kortekste enine kesitte lümen çok düzenlidir. c) Lümeni fırçamsı kenarın varlığı ile karakterizedir. d) Hücre dış sınırları çok belirgindir. e) Hücrelerinden renin hormonu salgılanır. Cevap C (Demir, Histoloji ve Embriyoloji Soruları, 2.baskı, 1997, s.60) Proksimal tübülüsde, epitel hücrelerinin apikal kısımlarında mikrovilluslardan oluşan bir fırçamsı kenar bulunur. Bu fırçamsı kenar proksimal tübülüsün en karakteristik özelliğidir. 44.Aşağıdakilerden hangisi nefron için yanlıştır? a) Nefronun birbirini izleyen korteks ve medullada yerleşik bölümleri vardır. b) Nefronun başlangıç kısmı olan Malpighi korpuskülleri kortekste bulunur. c) Malpighi korpuskülü: Bowman kapsülü ve Glomerulustan oluşur. d) Glomerülü arterioller ve venüller oluşturur. e) Tübülüs kontortus proksimalis ve distalisler kortekste bulunur. Cevap D (Paker, Histoloji, 1990, s.456) Glomerülüsün tüm damarları arterioldür. Gelen damara afferent arteriol, çıkan damara da efferent arteriol denir. 45.Aşağıdaki organlardan hangisi şu karakteristiklerin tümünü taşır; hem ekzokrin (dış salgı yapan) hem de endokrin (iç salgı yapan) organ, hipofiz hormonlarının etkisi altında, ikinci mayotik bölünmeyi tamamlayan hücrelere sahip olma. a) Over b) Karaciğer c) Testis d) Pankreas e) Hipofiz Cevap C (Frohlich, Examinations, 1991)
Rypins
Medical
Licensure
Overler ve hipofiz sadece endokrin karaciğer sadece endokrin salgı yapar. Bu soruda çeldirici şık hem endokrin hem ekzokrin salgı yapması sebebiyle pankreastır. Ancak pankreas hücrelerinde mayotik bölünme olmaz. Her üç koşula da uyan sadece testistir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
46.Aşağıdaki doğrudur?
hangi
yapı
salgı
kombinasyonu
a) Sinsityotrofoblast-progesteron ve östrojen b) Hipofiz pars distalisinin asidofilleri-FSH c) Langerhans adacığı beta hücreleri-glukagon d) Sürrenal bezin glomerüloza katı-kortizon e) Sitotrofoblastlar-testosteron Cevap A (Frohlich, Examinations, 1991)
Rypins
Medical
Licensure
Plasenta oluşmadan evvel sinsityotrofoblastlar progesteron ve östrojen salgılarlar. 47.Enteroendokrin hücrelerin özelliği olmayan hangisidir? a) Sindirim sistemi epiteli içinde dağılmış olarak bulunurlar. b) Bu hücrelerin hepsi lümene dağılmış olarak bulunurlar. c) Parakrin türde salgılama yaparlar. d) Salgı granülleri içerirler, granüller hücre bazalinde yer alır. e) Đmmünohistokimyasal yöntemlerle daha iyi tanımlanırlar. Cevap B (Aytekin, Temel Histoloji, 1998, s.293) Bu hücrelerin hepsi lümene kadar uzamazlar. Bir kısmı bazalde yer alır. 48.Adenohipofizin pars distalis kısmından salgılanmayan hormon hangisidir? a) Somatotropin b) Prolaktin c) Oksitosin d) Tirotiropin e) Kortikotropin Cevap C (Aytekin, Temel Histoloji, 8.baskı, 1998, s.380383) Nörohipofizden salınan bir hormondur. Oksitosin, doğum sırasında uterus duvarındaki düz kasın ve emzirme sırasında meme bezlerindeki miyoepiteliyal hücrelerin kasılmasını uyarır. 49.Kemikte osteoklast sayısını ve etkinliğini arttırarak, kana Ca verilişini sağlayan hormon nereden salgılanır? a) Adenohipofizden b) Nörohipofizden c) Tiroidden d) Sürrenal bezden e) Paratiroidden Cevap E (Paker, Histoloji, 1990, s.306) Paratiroidden salgılanan parathormon; kalsifiye kemik matriksinin rezorpsiyonu ile kan Ca düzeyini arttırır. Adenohipofizden: ACTH, MSH, STH, TSH, FSH, LH MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
ve prolaktin; Nörohipofizden: oksitosin, vazopressin; Tiroidden ise parathormon ile zıt çalışan kalsitonin salgılanır. Sürrenal bezden glukokortikoidler, aldosteron, seks hormonları, epinefrin ve norepinfrin salgılanır. 50.Aşağıdakilerden hangisi endometriumun proliferatif (folliküler) evresi ile ilişkili değildir? a) Bu evre; overlerde gerçekleşen folliküler büyüme ve östrojen sekresyonu ile birliktedir. b) Bu evre menstrüel atılımın sonunda başlar. c) Endometriumun, bazal tabakadan hızla yeniden gelişmesi ile karakterizedir. d) Endometrial stroma ve bezlerin hücrelerinde sayısız mitoz görülür. e) Endometrial stromadaki stromal hücreler desidual hücre halini alırlar. Cevap E (Lesson, Text-Atlas of Histology, s.616-617) Menstrüasyon ile atılan endometriumun fonksiyonel tabakası proliferatif (folliküler) fazda bazal tabakadan yeniden gelişir. Bu evre overlerde görülen folliküler gelişim ve östrojen sekresyonu ile eş zamanlıdır. Lamina propriada lifler ve temel madde depolanır. Stromal hücreler ve bezler gelişir. Stromal hücreler desidual hücre haline progestasyonel (salgılayıcı veya luteal) fazda gelir. 51.Aşağıdakilerden hangisi adenohipofizin pars distalis bölgesinde yer alan bir yapı değildir? a) Sinüzoidal kapillerler b) Kromofoblar c) Kortikotroplar d) Pituisitler e) Kromofiller Cevap D (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.380-384) Adenohipofiz sinüzoidal kapillerler arasında yerleşmiş kromofiller ve kromofoblardan oluşan hücresel kordonlar içerirken, nörohipofiz pituisit denilen ileri derecede dallanmış özel bir tip glia hücresi içermektedir. 52.Kan-beyin bariyerinin yapısında çoğunluğu oluşturan glia hücresi tipi aşağıdakilerden hangisidir? a) Oligodendrositler b) Epandim hücreleri c) Mikroglialar d) Astrositler e) Perinöronal satellit hücreleri Cevap D (Lesson, Text-Atlas of Histology, s.296) Kan-beyin bariyeri MSS kapillerleri endoteliyal hücreleri arasındaki sıkı bağlantılara ilaveten kapillerleri çevreleyen ve çoğunluğunu astrositlerin oluşturduğu nöroglial hücreler ve bunların uzantılarından meydana gelmiştir. 65
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
53.Sinir sisteminde nöronun ve aksonun hücre şeklinin korunmasını sağlayan protein hangisidir? a) Glial fibrillar asidik protein (GFAP) b) Kinesin c) Sinoptofizin d) Nöroflament protein e) Dynein Cevap D (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.78) GFAP astrositlerde bulunur. Kinesin ve sinoptofizin nörosekretuvar granüllerin duvarında yeralan ara filamanlardır. Dynein silyum yapısında yeralır. 54.Aşağıdakilerden hangisi akson terminal sonuna nörosekretuvar granüllerin taşınmasında rol oynar? a) Myelin temel protein b) Protolipid protein c) Myelinle ilişkili protein d) Sintaksin e) Sinaptofizin Cevap E (Stevens, Lowe, Human Histology, 2.baskı, s.80-252) a, b ve c şıkkındaki proteinler myelin kılıfta yer alır. Sintaksin sekretuvar granülleri presinaptik membrana bağlar. 55.Beyin ve omurilik boşluklarını döşeyen glial hücre hangisidir? a) Astrosit b) Epandim hücresi c) Oligodendrosit d) Mikroglia e) Satellit hücresi
57.Merkezi sinir sistemi ve periferik sinir sisteminde miyelinleşmeyi sağlayan hücreler sırası ile hangisidir? a) Mikroglia-oligodendrosit b) Astrosit-mikroglia c) Oligodendrosit-satellit hücresi d) Schwan hücresi-astrosit e) Oligodendrosit-Schwan hücresi Cevap E (Aytekin, Temel Histoloji, 8.baskı, 1998, s.161) MSS'de oligodendrosit ve PSS'deki Schwan hücreleri aynı fonksiyonu gösteren analog hücrelerdir. 58.Aşağıdaki "yapı-fonksiyon" çiftinden hangisi yanlıştır? a) Siliyer cisim-aköz hümör yapımı b) Optik disk-en net görüntü alanı c) Đris-ayarlanabilir diyafram d) Schlemm kanalı-aköz hümör drenajı e) Retinadaki ganglion hücre aksonları-optik sinir lifleri Cevap B (Lesson, Text-Atlas of Histology, s.730) Optik sinirin retinal yüzü optik disk olarak adlandırılmakta olup, fotoreseptörlerin bulunmayışı nedeniyle kör nokta olarak da bilinir. 59.Đnsanda sayıları 7-12 arasında olan, bol tat tomurcu içeren ve sulcus terminalis bölgesinde yeralan dil papillası hangisidir? a) Papilla foliata b) Papilla filiformis c) Papilla fungiformis d) Papilla circumvallata e) Papilla nervosa Cevap D (Aytekin, Basic Histology, s.272-273)
Epandim hücreleri nöral tüpün içini döşeyen bölümden gelişir ve yaşam boyunca epiteliyal özelliğini korur. Ventrikülleri ve canalis centralisi döşeyen alçak prizmatik silyalı epitel hücrelerdir.
Circumvallat papillalar, büyük, sirküler papillalardır ve yassılaşmış yüzeyleri diğer papillaların üzerine doğru uzanır. Sayıları 7-12 arasında olan bu papillalar dilin posterior kısmındaki V biçimindeki sulcus terminalis bölgesinde bulunur. Seröz salgı yapan von Ebnoer bezleri salgılarını her bir papillanın çevresini saran derin oluklar içine boşaltır. Çok sayıda tat goncaları içerir.
56.Medulla spinalis'in ön boynuzunda hangi tip nöronlar yeralır?
60.Epidermiste melanin pigmenti depolayan hücreler aşağıdakilerden hangisidir?
Cevap B (Aytekin, Basic Histology, s.162)
a) Otonomik sinir sistemine ait nöronlar b) Duyu nöronları c) Motor nöronlar d) Martinotti nöronları e) Betz'in dev hücreleri Cevap C (Aytekin, Basic Histology, s.164-165) Medulla spinalis'in ön boynuzunda 150 µ'a ulaşan büyüklükte motor nöronlar bulunur ve bunlar ön boynuzda nükleus columna anterior'u oluştururlar. 66
a) Keratinosit b) Melanosit c) Langerhans hücreleri d) Merkel hücreleri e) Fibroblast Cevap A (Aytekin, Basic Histology, s.350-351) Melanositlerde üretilen melanin granülleri, melanositin sitoplazmik uzantılarına göçeder ve buradan epidemisin stratum germinativum ve spinosum tabakalarındaki hücrelere aktarılır. Melanin granülleri MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
esas olarak keratinositlere aktarılır ve sitoplazmada nükleusun üstündeki bölgelerde birikir. Keratinositler melanositlerden daha fazla melanin içerir. 61.Spermatojenik seride görülen en büyük hücre aşağıdakilerden hangisidir? a) Spermatogonium b) Primer spermatosit c) Sekonder spermatosit d) Spermatid e) Spermatozoon Cevap B (Junqueira, Basic Histology, 8.baskı, 1995, s.409) Spermatogenik serideki en büyük hücreler primer spermatositlerdir. Tip B spermatogoniumlardan oluşan bu hücreler hemen sonra 1. mayotik bölünmenin profazına girerler. 62.Kloakal plakta aşağıdaki germ yapraklarından hangisi bulunur? a) Ektoderm b) Endoderm c) Mezoderm d) Ektoderm ve endoderm e) Ektoderm, endoderm ve mezoderm Cevap D (Başaklar, Langman's Medikal Embriyoloji, 6.baskı, 1993, s.51) Gelişimin 17. gününde, mezoderm tabakası ve notokord uzantısı, sefalik bölgede prokordiyal plak ve primitif çizginin kaudalinde bulunan kloaka zarı dışında kalan bölgelerde endoderm ve ektodermal germ yaprağını birbirinden ayırır. Prokordal ve kloakal plak bölgelerinde endoderm ve ektoderm birbirine tutunmuş haldedir. 63.Aşağıdakilerden hangisi somitlerden gelişmez? a) Omurgalar b) Göğüs iskeleti c) Dermis d) Bölgesel adaleler e) Epidermis
d) II.mayoz bölünmenin tamamlanması e) Cinsiyetin belirlenmesi Cevap B (Başaklar, Langman's Medikal Embriyoloji, 6.baskı, 1993, s.25) Fertilizasyondan önce, fertilizasyona yardımcı olan akrozomal enzimler açığa çıkar. Diğer olaylar ise fertilizasyonu takiben oluşurlar. 65.Aşağıdakilerden hangisi üreterik tomurcuktan gelişir? a) Toplayıcı tübüller b) Proksimal kıvrıntılı tübül c) Henle kulpu d) Distal düz tübül e) Renal cisimcik Cevap A (Başaklar, Langman's Medikal Embriyoloji, 6.baskı, 1993, s.250) Böbrek iki farklı kaynaktan gelişir. Boşaltım birimleri metanefrik mezodermden, toplayıcı sistem üreterik tomurcuktan gelişir. 66.Orta kulak kemikçiklerinden inkus aşağıdakilerin hangisinden gelişir? a) Birinci brankial arkus b) Birinci brankial cep c) Birinci brankial yarık d) Đkinci brankial arkus e) Đkinci brankial cep Cevap A (Moore, Persaud, The Developing Human, 6.baskı, 1998, s.219) Orta kulak kemikçiklerinden Malleus ve Đnkus birinci arkus mezenşiminden gelişir. Stapes ise ikinci arkus mezenşiminden gelişir. 67.Erkeklerde prostat bezi nereden gelişir? a) Mezonefrik tübüller b) Mezonefrik kanallar c) Ürogenital sinüs d) Ürogenital çıkıntılar e) Paramezonefrik kanallar
Cevap E (Başaklar, Langman's Medikal Embriyoloji, 6.baskı, 1993, s.64-66)
Cevap C (Moore, Persaud, The Developing Human, 6.baskı, 1998, s.333)
Paraksiyal mezodermden gelişen somitler, kıkırdak ve kemik elemanlarını, segmental kas elemanlarını ve segmental deri elemanlarını (dermis ve subkütan doku) oluşturur. Epidermis ise ektodermal kökenli bir yapıdır.
Ürogenital sinüsten erkeklerde mesane, üretra, prostatik utrikul, prostat bezi, bulboüretral bezler gelişir.
64.Aşağıdakilerden hangisi fertilizasyon sırasında oosit plazma zarının spermatozoon tarafından penetrasyonundan önce meydana gelir? a) Diploid sayıda kromozom içeren zigot gelişimi b) Akrozomdan enzimlerin salınması c) Yarıklanma için gerekli mitoz kemiği gelişimi MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
68.23 kromozom ve diploid DNA miktarına sahip hücre hangisidir? a) Spermatogonium A b) Spermatosit I c) Spermatosit II d) Spermatid e) Spermatozoa Cevap C (Gürsoy, Koptagel, Embriyoloji Atlası, 1997, s.68) 67
HĐSTOLOJĐ-EMBRĐYOLOJĐ
Spermatogeneziste 1. mayoz bölünme sonucunda hücrelerde kromozom sayısı yarıya inmiştir, ancak kromozom kolları henüz ayrılmadığından DNA miktarı diploiddir. Bu hücre spermatosit II'dir. Spermatosit II, 2. mayoz bölünmeyi geçirdiğinde kromozom sayısı yanısıra DNA miktarı da haploid olur. Bu oluşan hücreler ise spermatidlerdir. 69.Ektodermal orijinli olmayan hücreyi işaretleyiniz. a) Epandim hücresi
68
b) Motor nöron c) Schwan hücresi d) Mikroglia e) Oligodendrosit Cevap D (Aytekin, Basic Histology, s.162-164) Mikroglialar mononükleer fagositer sisteme ait hücrelerdir. Kökenlerini kan monositleri oluşturur, yani mezodermal hücrelerdir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ 1. Hangisi kimyasal sterilan olarak bilinen dezenfektanlardan biridir? a) Gluteraldehit, %2 b) Đyodoforlar, 30-50 ppm serbest c) Etil/isopropil alkol, %70 d) Fenol ve fenol bileşikleri, %0.4-5 e) Kuaterner amonyum bileşikleri %0.4-16 Cevap A (Mc Donnell, Russel, Clinical Microbiology Review, 1999, s.147-149; Rutala, AJIC Am J Infect Control, 1996, s.313-342) Kimyasal sterilan olarak belirlenen kimyasal maddeler ve kullanım konsantrasyonları (ortalama 6-10 saat süren temas ile) aşağıdaki gibidir: Gluteraldehit %2, Stabilize hidrojen peroksit %6, Perasetik asit (%≤1) b, c, d şıklarında yer alan dezenfektanlar orta seviyeli dezenfektanlardan olup, kimyasal sterilan değildirler. e şıkkında yeralan dezenfektan ise yüzey aktif ajanlar (surfactan)’dan olup düşük seviyeli bir dezenfektandır. 2. Hastane ortamında kullanılan hasta bakım malzemeleri taşıdıkları infeksiyon riskine göre gruplandırıldığında “Kritik Malzeme” tanımına uyan araç/gereç’ler aşağıdakilerden hangisidir? a) Kateter b) Endoskop c) Termometre d) Steteskop e) Hidroterapi tankları Cevap A (Rutala, AJIC Am J Infect Control, 1996, s.31342) Kritik malzeme, deri ve mukoza bütünlüğünün bozulduğu yerlerde kullanılan veya steril vücut alanlarına giren nesnelerdir. Kateter seçeneği bu gruba giren doğru bir seçenektir. b, c ve e seçenekleri steril vücut bölgelerine girmeyen, bütünlüğü bozulmamış mukozalara (dental mukozalara) temas eden yarı kritik malzemeleri içermektedir. d seçeneği ise sağlam deri ile temas eden, mukozalarla teması olmayan, hastalara infeksiyon ajanlarını taşıma riski bulunmayan kritik olmayan malzemeler arasında yer alır. 3. Buharla sterilizasyonda biyolojik kontrol için kullanılan standart bakteri hangisidir? a) Bacillus stearothermophilus b) Bacillus subtilis var. niger c) Bacillus pumilis MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
d) Bacillus coagulans e) Bacillus circulans Cevap A (Hausler, Herrmann, Isenberg, Shadomy, Manuel of Clinical Microbiology, 5.baskı, 1991, s.183200; Russell, Hugo, Ayliffe, 1982, s.107-133; Murray, Baron, Pfaller, Tenover, Yolken, Manuel of Clinical Microbiology, 6.baskı, s.1995, s.227-245) Biyolojik kontrol amacıyla; Buharla sterilizasyonda Bacillus stearothermophilus Etilen oksit ile sterilizasyonda Bacillus subtilis var. niger Radyasyon ile sterilizasyonda Bacillus pumilis Bacillus coagulans ve Bacillus circulans biyolojik kontrol amacıyla kullanılmayan bakterilerdir. 4. Streptococcaceae familyasından olup, üremesi için oksijen gereksinimi dikkate alındığında zorunlu anaerob üreme özelliği gösteren bakteri cinsi hangisidir? a) Peptostreptococcus b) Gemella c) Vagococcus d) Lactococcus e) Pediococcus Cevap A (Color Atlas and Textbook of Diagnostic Microbiology, 5.baskı, 1997) Streptococcaceae familyasında yeralan Streptokok ve streptokok benzeri mikroorganizmalardan insanlarda patojen özelliğe sahip anaerob bakteriler olarak özellikle peptokok ve peptostreptokok’lar yer alır. Bu aileye mensup b, c, d ve e şıklarında yeralan diğer üyeler fakültatif anaerob özellik gösterirler. 5. Binary füzyon ile geometrik olarak çoğalan E.coli’nin jenerasyon süresi 15 dakika olduğu düşünüldüğünde bakterinin ikinci saatteki (8.ci jenerasyon sonrası) kültüründe ulaştığı bakteri sayısı ne olmalıdır? a) 256 b) 128 c) 512 d) 1024 e) 2048 Cevap A (Bilgehan, Temel Mikrobiyoloji ve Bağışıklık Bilimi, 6.baskı, 1993, s.83-87) Đkiye bölünme ile geometrik olarak çoğalma bakterilerde 2n formülü ile hesaplanır. Burada (n) jenerasyon sayısını ifade eder. Buna göre bakterinin 8 jenerasyon sonrası ulaştığı bakteri sayısı 28=256’dır. 99
MĐKROBĐYOLOJĐ
6. Aşağıdaki genuslardan hangisi “Enterobacteriaceae” ailesine dahil değildir? a) Escherichia b) Citrobacter c) Shigella d) Legionella e) Proteus Cevap D (Murray, Medical Microbiology, 1994, s.3) Legionella genusu Legionellaceae ailesine dahil gram (-) bakterilerin bulunduğu bir genusdur. 7. Mycobacterium tuberculosis solunum metabolizması açısından; a) Obligate aerob b) Fakültatif aerob c) Obligate anaerob d) Fakültatif anaerob e) Lithotrof Cevap A (Murray, Medical Microbiology, 1994, s.17) Üreme için serbest oksijen molekülünün ortamda bulunması şarttır. 8. Aşağıdaki bakterilerden hangisinin izolmanında soğukta zenginleştirme yönteminden faydalanılır? a) Listeria monocytogenes b) Klebsiella pneumoniae c) Pseudomonas aureginosa d) Mycoplasma hominis e) Helicobacter pylori Cevap A (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.399-409) Listeria monocytogenes ve Yersinia enterocolitica +4oC'de üreyebilen, ender bakterilerdendir. Gray ve Sarrat bu ısı derecesinde bekletilen organ ve dokularda, zamanla, Listeria'ların üremelerinin arttığını, diğer bakterilerin üreme şansları ve sayılarının azaldığını açıklamışlardır. Bakterinin saf halde bulunduğu menenjit, meningo-ensefalit gibi klinik formlarda tanı kolaylıkla konabildiği halde flora bakterileri yönünden zengin bulunan feçes, serviks, vajina ve mekonyum gibi materyallerden Listeria'ların üretilmesi güç olmaktadır. Plasenta ve fetus dokusu biyopsi materyallerinden bakteriyi üretmek oldukça güçtür. Đntrasellüler bulunma özelliğinden dolayı dokunun havan veya mikserde 1-2 ml. su veya buyyon içinde ezilir, bir kısmı triptozlu kanlı agara inoküle edilir; kalanı ise +4oC'de 4 haftadan az olmamak üzere tutulur ve her haftada bir triptozlu kanlı agara pasajlar yaparak beta hemolitik koloni varlığı araştırılır. Kontamine materyallerden bakterinin izolmanı için Gray'in sodyum tellüritli selektif besiyeri önerilmektedir. Bu besiyerinde oluşan tabanları mavi-yeşil sınırlı, siyah renkli kolonilere özel önem verilir ve bu kolonilerin L. monocytogenes kolonisi olup olmadığı araştırılır. 100
9. Aşağıdakilerden hangisi sterilizasyon yöntemlerinden biri değildir? a) Otoklavda 121oC'de 15-20 dakika b) Tindalizasyon c) Yakma d) Pastörizasyon e) Membran filtrelerle süzme Cevap D (Mahon, Manuselis, Textbook of Diagnostic Microbiology, 1995, s.25-43) Sterilizasyon; bir cismi veya maddenin sporlar da dahil olmak üzere tüm mikroorganizmalardan (saprofit ve patojen) arındırılması işlemidir. Bu yöntem sıklıkla süte uygulanır ve işlem 63oC'de 30 dakika veya 72oC'de 15 saniyede yapılır. Ancak bu yöntem ile (söz konusu ısı derece ve sürelerinde) bazı saprofit bakteriler ile sporlar inaktive olmaz, yaşamlarını sürdürmeye devam ederler. Dolayısıyla pastörizasyon dezenfeksiyon yöntemlerinden biridir. 10.HLA Sınıf I antijenleri aşağıdaki hücrelerden hangisinde bulunmaz? a) Polimorf çekirdekli lökosit b) Bazofil c) Eritrosit d) Lenfosit e) Eozinofil Cevap C (Gülmezoğlu, Ergüven, Đmmünoloji, 1.baskı, 1994, s.31) HLA Sınıf I antijenleri vücutta bütün çekirdekli hücrelerin zarında bulunur. 11.Kendisi antijen olmayan, ancak zayıf antijenlerle karıştırıldığında antijeniteyi kuvvetlendiren destekleyici bir kimyasal maddeyi simgeler. a) Determinant b) Adjuvan c) Epitop d) Hapten e) Paratop Cevap B (Gülmezoğlu, Ergüven, Đmmünoloji, 1.baskı, 1994, s.17) Adjuvan maddeler, antijenlere karşı bağışık yanıtı arttıran maddelerdir. 12.Serumda çok az miktarda bulunan, allerjik olaylarda ve parazitik enfeksiyonlarda miktarı hızlı artan immünglobulin hangisidir? a) IgG b) IgD c) IgE d) IgM e) IgA Cevap C (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.141) IgE serumda 0.1-1.3 mikrogram/ml olarak bulunur. IgE’nin Fc ucu mast hücrelerine bağlanır ve tip I aşırı MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
duyarlılık reaksiyonlarına neden olur. Bu yüzden çiçek tozu allerjisi olanlarda ve helmintik enfeksiyonu olanlarda yüksek oranlarda bulunur. 13.Aşağıdakilerden hangisi immünkompleks hastalıklarından değildir? a) Glomerülonefrit b) Sistemik Lupus Eritematozus c) Romatoid Artirt d) Stafilokoksik enfeksiyonları e) Streptokok enfeksiyonları Cevap D (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.231) Diğer şıkların hepsinde immünkompleks oluşur. Streptokok enfeksiyonlarında immünkompleksler glomerülonefrite sebep olurlar. Stafilokok enfeksiyonlarında immünkompleks oluşmaz. 14.Aşağıdakilerden hangisi soğuk antikorların özelliğidir? a) IgG yapısındadır. b) Rh antijenik determinantına karşı oluşur. c) Mikobakteri enfeksiyonlarında artar. d) Kapiller yatakta ısı 30oC’nin altına düşünce oluşur. e) Isı ile alakası yoktur. Cevap D (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.223) a ve b şıkkı sıcak antikorların özelliğidir. Soğuk antikorlar mikoplazma enfeksiyonlarında ortaya çıkar. Soğuk antikorlar özellikle kış aylarında, periferik dolaşımda, ciltteki kapiller damarlarda ısı 30oC’nin altına düştüğünde eritrositlerle birleşerek mikrotrombozlar oluşturup periferik nekroza neden olurlar. 15.Aşağıdaki kan uyuşmazlıklarından hangisinde oluşan antikor IgM yapısındadır? a) Anne A Rh+ Baba A Rhb) Anne A Rh- Baba A Rh+ c) Anne AB RhBaba 0 Rhd) Anne 0 Rh+ Baba AB Rh+ e) Anne B Rh+ Baba 0 Rh-
Cevap B (Stites, Terr, Basic and Clinical Immunology, 7.baskı, 1976, s.780-785) Sitokinler ve lenfokinler olarak iki gruba ayrılır. TNF-β lenfokinlerdendir. 17.Süperantijenler aşağıdaki molekül çiftlerinden hangisinde karşılıklı bağlanmaya neden olur? a) Doku uygunluk antijeni (MHC)/T lenfosit reseptörü (TCR) b) Membran immünoglobulini (mIg)/CD1 c) L-selektin (CD62L)/intersellüler adezyon molekülü 1 (ICAM-1) d) Lenfosit fonksiyon antijeni 1 (LFA-1)/VLA-4 (CD49d/CD29) e) Kompleman reseptör 3 (CR3, Mac-1)/Neonatal Fc reseptörü (FcNR) Cevap A (Kuby, Immunology, 3.baskı, 1997, s.102-104) Süperantijen olarak tanımlanan stafilokokkal enterotoksinler, Toksik şok sendrom toksin 1, MMTV, streptokokkal pirojenik toksin gibi maddeler T lenfositler için bilinen en güçlü mitojenler arasındadır. Bu etkiyi T lenfosit reseptöründeki değişken (V) bölgeye ve MHC Sınıf II moleküllerindeki antijen bağlanma bölgesi dışındaki başka bir yere bağlanarak yaparlar. Süperantijenlerin diğer seçeneklerdeki molekül çiftleri için bağlanma özelliği literatürde hiç tanımlanmamıştır. Bu nedenle süperantijen tanımına uygun tek seçenek a şıkkında bulunmaktadır. 18.MHC Sınıf I antijenleri ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Alfa (a) ağır zincir ve beta 2 (b2) mikroglobülinden oluşan heterodimerdir. b) Beta 2 mikroglobulin, alfa ağır zincire nonkovalen bağlarla bağlanmıştır. c) Alfa ağır zincirdeki a3 domainine CD8 molekülü bağlanır. d) Antijen, MHC sınıf I molekülünde a1 domaini ile β2 mikroglobulin arasına bağlanır. e) MHC sınıf I moleküllerine endojen peptidler bağlanır.
Cevap D (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.222)
Cevap D (Male, Cooke, Owen, Trowsdale, Champion, Advanced Immunology, 3.baskı, 1996, s.4.1-4.16)
ABO uyuşmazlığında oluşan antikor IgM tipindedir. Oysa Rh uyuşmazlığındaki antikor IgG tipindedir.
Hücre içerisinde sentezlenen ve hücre içerisinde proteazomlar aracılığı ile 5-11 aminoasidlere yıkılan endojen peptidler MHC sınıf I molekülleri ile sunulur (sunulan antijen immün sistem için yabancı ise (örn. viral antijenler) sunan hücre CD8+ T lenfositler için hedef hücre haline gelir). MHC sınıf I ile sunulan antijen alfa ağır zincirindeki α1 domaini ile α2 domaini arasına bağlanır. D seçeneği bu nedenle yanlıştır. Diğer seçeneklerdeki ifadeler MHC sınıf I moleküllerinin temel özellikleri arasındadır.
16.Aşağıdakilerden hangisi bir monokin sitokin değildir? a) α-Đnterferon b) TNF-β c) Đnterlökin-1 d) TNF-α e) Koloni stimüle edici faktörler MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
101
MĐKROBĐYOLOJĐ
19.T lenfosit reseptörünün (TCR) MHC molekülleri ile sunulan antijene bağlanması sonrası T lenfosit uyarımı için sinyal iletimine neden olan ve TCR kompleksinde bulunan molekül hangisidir? a) CD1 b) CD2 c) CD3 d) CD4 e) CD5 Cevap C (Abbas, Lichtman, Pober, Cellular and Molecular Immunology, 3.baskı, 1991, s.139-170) TCR kompleksi TCR ve CD3 moleküllerinden oluşmuştur. TCR’nin antijen yüklü MHC moleküllerine bağlanmasından sonra hücre içerisine uyarıcı sinyal iletiminde CD3 yapısındaki γ, δ, ε, ζ zincirlerindeki ITAM rezidülerinde fosforilasyon olmaktadır. 20.Peptik ülserli bir hasta hastaneye başvurmuş ve gastrik biyopsi yapılmıştır. Biyopsi örneği çukulata agara ekilerek mikroaerofilik şartlarda 37oC’de 5-7 gün inkübe edilmiştir. Đnkübasyonun 5 günü kıvrık, gram negatif, oksidaz pozitif basiller içeren koloniler gözlenmiştir. Üreyen mikroorganizma en güçlü olasılıkla aşağıdakilerden hangisidir? a) Campylobacter jejuni b) Vibrio parahaemolyticus c) Haemophilus influenza d) Helicobacter pylori e) Campylobacter fetus Cevap D (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.457) Helicobacter pylori ilk kez 1984 yılında gastrit ve peptik ülserin muhtemel etkeni olarak tanımlanmıştır. Bu organizma gastrik biyopsiden kolayca izole edilmektedir. Campylobacter türlerine benzer ve mikroaerofilik ortamda çukulata agarda 37oC’de 3-7 günde ürer. C. jejuni optimal olarak 42oC’de (37oC’de değil) ürer. 21.21 yaşında bir kolej öğrencisinin halsizlik, subfebril ateş, kuru öksürük gibi şikayetleri var, ancak adele ağrısı tarif etmiyor. Röntgeninde sol akciğer loblarında yaygın interstisyel pnömoni gözleniyor. Beyaz küre sayısı normal sınırlarda bulunuyor ve öğrencinin hastalığı bir hafta sürüyor. Verilen bilgiler ışığında en muhtemel tanı ne olabilir? a) Mycoplasma pnömonisi b) Pnömokoksik pnömoni c) Staphylococcus pnömonisi d) Đnfluenza (grip) e) Lejyonellozis Cevap A (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.268-269) Mycoplasma pneumoniae primer atipik pnömoni olarak bilinen bir solunum yolu infeksiyonuna yol açar. 102
Hastalık yılın her döneminde görülebilirse de bütün yaş gruplarından binlerce vaka kış aylarında ortaya çıkar. Tedavisiz hastalık 2 hafta veya daha uzun sürer. 22.Aşağıdaki testlerden hangisi sifiliz tanısında en duyarlı ve en özgül testtir? a) Frei testi b) Mikrohemaglütinasyon-Treponema pallidum (MHA-TP) testi c) VDRL (Veneral Disease Research Laboratories) testi d) Otomatik reagin testi e) RPR (hızlı plazma reagin) testi Cevap B (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.534535) Sifilizin tanısına yönelik serolojik testler iki gruba ayrılır. Duyarlı ancak sifilize özgül olmayan testler şunlardır: VDRL, RPR ve Otomatize reagin testi. Hem duyarlı hem de özgül olan testler antitreponemal antikorları tayin ederler: FTA-ABS test, TPI test ve MHA-TP testi. 23.Keçilerle uğraşan bir çiftçide sebebi bilinmeyen ateş büyük ihtimalle aşağıdaki organizmalardan hangisine bağlıdır? a) Brucella melitensis b) Clostridium novyi c) Treponema pallidum d) Histoplasma capsulatum e) Mycobacterium tuberculosis Cevap A (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.241-243) Brucella küçük aerobik, gram negatif bir kokobasildir. Brucella türlerinden sadece B. melitensis hem keçileri hem de insanları infekte eder. 24.Koagülaz negatif stafilokoklara bağlı infeksiyonların çoğu fırsatçı tabiattadır ve normal konak direncinde bazı değişmelerin varlığına ihtiyaç duyar. Prostetik kalp kapağına bağlı endokardit olguların çoğu aşağıdakilerden hangisine bağlıdır? a) Staphylococcus hemolyticus b) Staphylococcus aureus c) Staphylococcus epidermidis d) Staphylococcus saprophyticus e) Staphylococcus hyicus Cevap C (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.248251) Damar yollarının yaygın olarak kullanılması ve prostetik cihazlar koagülaz negatif stafilokokların, S.epidermidis’in klinik öneminde dramatik bir artışa neden olmuştur. S.epidermidis protez kapak endokarditlerinin %40-80’inden sorumludur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
25.Difteri toksini aşağıdaki Corynebacterium diphteriae suşlarından hangisi tarafından üretilir? a) Glukozu fermente edenler b) Sakkarozu fermente edenler c) β-profajı için lizojenik olanlar d) Mitis suşları e) Kapsüllü suşlar Cevap C (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.429430) C.diphteriae’nin bütün toksijenik suşları toksin molekülünü kodlayan tox genini taşımakta olan beta fajı ile lizojenik durumdadır. 26.Acil bölümüne, infekte köpek ısırığı olan bir çocuk getiriliyor. Yarada küçük gram basiller tespit edildiğine göre muhtemel infeksiyon etkeni aşağıdakilerden hangisidir? a) E.coli b) H.influenzae c) Pasteurella multocida d) Brucella canis e) Klebsiella rhinoscleromatis Cevap C (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.248) Pasteurella multocida gram negatif koko basil şeklinde bir bakteridir, kedi ve köpeklerin normal ağız florasında bulunur. Dolayısı ile birçok hayvan ısırığı bu mikroorganizma ile infektedir. 27.70 yaşında bir yaşlı bakımevinde kalan hastada influenza gelişmiştir. Đnfluenzaya yakalandıktan bir hafta sonra hasta akut pnömoniden ölmüştür. Akut postinfluenzal pnömoni nedeni en sık olarak aşağıdaki hangi mikroorganizma ile gelişir? a) Legionella b) Listeria c) Staphylococcus aureus d) Klebsiella e) Escherichia coli Cevap C (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.506-516) S.aureus influenza infeksiyonundan sonra sıklıkla bakteriyel pneumoniye neden olmakta, en sık yaşlı insanlar etkilenmektedir. 28.Aşağıdaki mikoplazmalardan hangisi nongonokoksik üretrit (NGU) etkenidir? a) Mycoplasma hominis b) M.pneumoniae c) M.fermentans d) M.mycoides e) Ureoplasma urealyticum
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
Cevap E (Mandell, Douglas, Bennett, Principles and Practice of Infectious Disease, 1990, s.1458-1463) Ureoplasma urealyticum hem non gonokoksik üretrit hem de infertilite ile ilişkili bulunmuştur. M. pneumoniae primer atipik pneumoni etkenidir. M.hominis nongonokoksik üretritli hastaların %30’dan izole edilmesine rağmen bu hastalığa neden olup olmadığı tam olarak bilinmemektedir. M.fermentans nadiren orofarinks ve genital yollardan izole edilmiştir. M.mycoides sığırlarda plöropnömoni oluşturmaktadır. 29.Aşağıdaki bakterilerden her biri için quellung testi yapılsa hangisinde olumsuz sonuç beklersiniz? a) Streptococcus pneumoniae b) Klebsiella pneumoniae c) Haemophilus influenzae d) Corynebacterium diphtheriae e) Neisseria meningitidis Cevap D (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.77,114) Quellung testi bakteriyel kapsül varlığını belirleyen bir testtir. Corynebacterium diphtheriae kapsülsüzdür, patojenitesi protein yapılı toksin salgılamasına bağlıdır. 30.Aşağıdaki infeksiyonlardan hangisi fırsatçı infeksiyon olarak sınıflandırılabilir? a) Göçmen bir işçinin çocuğundaki bruselloz b) Kemoterapi gören lösemili bir hastadaki Escherichia coli bakteriyemisi c) Okul çağındaki bir çocuktaki A grubu Streptokoksik farenjit d) Bir yün eğiricisindeki akciğer şarbonu e) Bir doktordaki akciğer tüberkülozu Cevap B (Serter, NMS Mikrobiyoloji ve Đnfeksiyon Hastalıkları, 1997, s.539-551) Normal gastrointestinal floranın bir üyesi olan Escherichia coli, fırsatçı bir organizma gibi davranarak kanser kemoterapisi gören hasta örneğinde olduğu gibi, bağışıklık sistemi bozuk olan kişilerde bakteriyemiye yol açabilir. Fırsatçı etken tanımı ile, normal florada ya da çevrede kommensal olarak bulunan bir etkenin, bağışıklık sistemi normal olan kişilerde sınırlı bir virülans göstermesine karşın, bağışıklık sistemi bozuk kişilerde infeksiyon oluşturma eğilimi göstermesi kastedilir. Diğer infeksiyonları oluşturan etkenler (Brucella, Streptococcus pyogenes, Bacillus anthracis ve Mycobacterium tuberculosis) bu kriterlere uymaktadır. 31.Menenjitli bir yenidoğanın beyin omurilik sıvısından (BOS) üretilme olasılığı en yüksek olan bakteri hangisidir? a) Escherichia coli b) Streptococcus agalactiae c) Haemophilus influenzae tip b d) Listeria monocytogenes e) Streptococcus pneumoniae 103
MĐKROBĐYOLOJĐ
Cevap B (NMS Mikrobiyoloji ve Đnfeksiyon Hastalıkları, 1997, s.539-551) B grubu streptokoklar (örn: Streptococcus agalactiae) yenidoğanlarda en sık rastlanan menenjit etkenleridir. Đkinci sırada Escherichia coli yer alır. Listeria monocytogenes ve Streptococcus pneumoniae daha az sıklıkla menenjit oluştururlar. Haemophilus influenzae tip b, 6 ay-2 yaş arasındaki çocuklarda sık rastlanan bir menenjit etkenidir. 32.Aşağıdakilerden hangisi Clostridium tetani’ye ait bir özellik değildir? a) Đnvazyon yeteneği olmadığı için organizmada yayılarak hastalık yapmaz. b) Üredikleri besiyerlerinde ve organizmada toksik özellikte maddeler salgılarlar. c) Oluşturduğu toksinin gastrointestinal sistem hücreleri üzerine zararlı etkisi bulunmaktadır. d) Sporlu, kirpikli, gram pozitif, anaerob bir bakteridir. e) Oluşturduğu hastalık tipi ile görünümde olduğu için tanısı daha çok klinik bulgulara dayanır. Cevap C (Bilgehan, Klinik Mikrobiyoloji, Özel Mikrobiyoloji ve Bakteri Enfeksiyonları, 1992, s.283) Clostridium tetani, tetanoz hastalığının etkeni olup, üredikleri bölgede salgıladıkları toksinlerin etkisi ile hastalık yaparlar. Tetanoz toksinini merkez sinir sistemi hücreleri üzerine etkisi ile çeşitli kan gruplarında kasılmalar meydana gelir. 33.Cinsel ilişki ile bulaşan, süpüratif inguinal adenitle karakterize Lenfagranüloma venerum hastalığının etkeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Chlamydia trachomatis b) Treponema pallidum c) Ureaplasma urealyticum d) Chlamydia psittaci e) Mycoplasma hominis Cevap A (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.709) Chlamydia trachomatis kadın ve erkeklerde trahom inklüzyon konjonktiviti lenfagranuloma venerum ve çeşitli belirtili ya da belirtisiz enfeksiyonlara yol açarlar. 34.Ateş, lenfadenopati ve atipik lenfositoz ile karakterize sennetsu ateşi aşağıdaki hangi cinsde bulunan mikroorganizmayla oluşturulur? a) Bartonella b) Ehrlichia c) Riketsiya d) Rochalimae e) Coxiella Cevap B (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.704) Ehrlichia sennetsuyla oluşturulur. 35.Vankomisin dirençli streptokoklar hangisidir? a) Leuconostoc’lar 104
b) Alloiococcus’lar c) Pneumokoklar d) Peptostreptokoklar e) Aerococcus’lar Cevap A (Color Atlas and Textbook of Diagnostic Microbiology, 5.baskı, 1997) Streptococcaceae familyasında yeralan üyelerden sadece Leuconostoc ve Pediococ’lar vankomisin’e dirençlidirler. Bu aileye mensup b, c, d ve e şıklarında yeralan diğer üyeler vankomisin’e duyarlıdırlar. 36.Legionella pneumophilia infeksiyonlarının mikrobiyolojik tanısında altın standart olarak kabul edilen test hangisidir? a) Direkt floresan antikor testi (DFA) b) EĐA c) DNA probe d) Đndirekt Flöresan Antikor Testi e) Kültür Cevap E (Pascal, J Clin Microbiol 1998; 27:2350-2358) Transtrakeal aspirasyon ile elde edilen alt solunum yolları sekresyonları ile yapılan kültürün duyarlılığı %83’tür. Kültürle tüm legionella türlerinin saptanması mümkündür. Buna karşılık DFA ve DNA prob yöntemlerinin duyarlılığı %70 civarında olmakla birlikte, ortamda az miktarda bakteri bulunduğunda duyarlılığı ve özgüllüğü düşük testlerdir. EIA yöntemi ile idrarda etkene özgül antijenlerin saptanması yöntemi de yeterli duyarlılık ve özgüllükte bulunmamıştır. IFA yöntemi ile serolojik olarak antikorların saptanması ise kültürle pozitiflik saptanan olguların %25’inde negatif sonuç vermektedir. 37.Bartonella hensalae immünkompremize hastalarda basiller angiomatosis etkenidir. Söz konusu etkenin insanlara bulaşmasında rol oynayan etken hangisidir? a) Köpek b) Kedi c) Sert keneler d) Fare e) Domuz Cevap B (Abbot, Comp Immunol Microbiol Infect Dis 1992, s.20,41) Basiller angiomatosis olgularında predominant vektör kedilerdir. Ev kedileri ile yapılan deneysel çalışmalarda ev kedisi ısırığı sonucu oluşan cilt infeksiyonlarını %30-40’ının bakteriemi ile seyrettiği gösterilmiştir. 38.Splenektomili hastalarda en sık infeksiyon nedeni olan organizma hangisidir? a) Escherichia coli b) Haemophylus influenzae c) Capnocytophagia canimorsis d) Streptococcus pneumoniae e) Plasmodium türleri MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
Cevap D (Bannister, Begg, Gillespie, Infectious Diseases, s.451) Geniş serileri içeren birçok araştırmada splenektomili olguların yaklaşık 2/3’sinde infeksiyona neden olan etkenin Streptococcus pneumoniae olduğu gösterilmiştir. Splenektomi hastalarda gelişen infeksiyonların diğer önemli bakteriyel etkenleri ise; H.influenzae ve E.coli’dir. Malaria infeksiyonları nadir olmakla birlikte splenektomili hastalarda fulminan seyir gösterebilir. Capnocytophagia canimorsis ise splenektomili hastalarda köpek ısırığından sonra gelişen enfeksiyonlarda saptanan nadir bir etkendir. 39.Aşağıdakilerden hangisi Cryptococcus neoformans tanısında kullanılan basit boyama yöntemidir? a) Kinyoun b) Çini mürekkebi c) Gram d) Calcofluor white e) Acridine orange Cevap B (Murray, Medical Microbiology, 1994, s.429430) Çini mürekkebi (Đndiaink) yöntemi ile zemin ve mantar organelleri boyanırken, kapsülün boyanmaması kontrast oluşturarak ışık mikroskopisinde tipik görünümü oluşturur. 40.Hangi E.coli tipi Kolera benzeri su kaybına dayalı diyareye neden olur? a) Enteroinvaziv E.coli b) Enterotoksinojenik E.coli c) Enterohemorajik E.coli d) Enteroaderen E.coli e) Enteropatojenik E.coli Cevap B (Murray, Kobayashi, Pfaller, Rosenthal, Medical Microbiology, 2.baskı, 1994, s.231-234) Enterotoksijenik E.coli suşları kolerajenik toksine benzeyen toksinleri ile sıvı ve elektrolit kaybına neden olmaktadırlar. Diğer her E.coli tipinin farklı hastalık yapma mekanizmaları vardır. 41.Enterik bakteriler için hangisi doğrudur? a) Enterik bakteriler oksidaz enzim aktivitesi gösterirler. b) Klebsiella kolonileri EMB agar besiyerinde metalik yeşil bir refle verirler. c) E.coli, EMB agarda mukoid akıcı koloniler oluşturur. d) E.coli, indol pozitif, sitrat negatif özellik gösterir. e) Klebsiella laktozu kullanamayan bir bakteridir. Cevap D (Bilgehan, Klinik Mikrobiyoloji, 1996, s.1-14, 5664) E.coli triptofandan indol halkasını ayırır ve sitratı kullanmaz. O nedenle d şıkkı doğrudur. Enterik bakteriler MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
oksidaz aktivitesi göstermezler. EMB agarda Klebsiella değil, E.coli metalik refle vermektedir. Yine EMB agarda E.coli değil, Klebsiella akıcı koloni oluşturmaktadır. Klebsiella laktozu kullanabilen bakterilerdendir. 42.Stafilokok toksinleri için hangisi doğrudur? a) Enterotoksinleri besin zehirlenmelerine neden olmaktadır. b) Enterotoksinleri mide ve duodenal enzimlere dayanıksızdır. c) Enterotoksinleri, 80oC’de 10 dakikada inaktive olmaktadır. d) Exfoliative toksinleriyle Staphylococcal Toksik Şok Sendromuna neden olurlar. e) Leucocidin’leri bağdokuyu yıkarak stafilokokların dokulara yayılmasını sağlar. Cevap A (Bilgehan, Klinik Mikrobiyoloji, 1996, s.218-244) Stafilokoklar enterotoksinleriyle besin zehirlenmelerine neden olurlar. O nedenle a şıkkı doğrudur. Enterotoksinleri mide ve duodenal enzimlere dayanıklıdır. 80oC’de inaktive olmazlar. Eksfoliyatif toksinle haşlanmış deri sendromuna neden olurlar. Lökosidinleri ise lökositleri öldürmektedir. 43."Üst solunum yolu infeksiyonu nedeniyle ampisilin verilen bir hastada tedavinin beşinci gününde kramp tarzında karın ağrısı, distansiyon, pis kokulu, kanlı ve mukuslu ishal şikayeti başlamıştır. Endoskopide rektum ve sigmoid kolonda membranöz plaklar görülmüş, lezyonlar arasındaki dokuların normal görünümde olduğu tespit edilmiştir." Hastada bu duruma neden olan etken aşağıdakilerden hangisidir ? a) Staphylococcus aureus b) Clostridium difficile c) Bacillus cereus d) Bacteroides fragilis e) Listeria monocytogenes Cevap B (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.645-649) Soruda antibiyotik kullanımını takiben ortaya çıkan psödomembranöz kolit tablosu verilmiş ve etken mikroorganizma sorulmuştur. C.difficile, anaerop, sporlu, gram pozitif, basil şeklinde bir bakteri olup asemptomatik taşıyıcılıktan, psödomembransız kolit, psödomembranöz kolit ve fulminant kolit gibi çok değişik klinik tablolara neden olabilmekte; antibiyotiğe bağlı ishallerin % 15-25'inden, psödomembranöz kolitli hastaların ise hemen hemen hepsinde etken bakteri olarak karşımıza çıkmaktadır. C.difficile'ye bağlı ishal genellikle antibiyotik kullanımının 5-10. günlerinde görülür. Ancak bazı olgularda bu süre 8-10 haftaya kadar uzayabilmekte, bazen antibiyotiğin ilk dozundan hemen sonra da ishal ortaya çıkabilmektedir. C.difficile'nin infeksiyona yol 105
MĐKROBĐYOLOJĐ
açabilmesi kolon mikroflorasının bozulması ve toksin üreten suşların kolona yerleşmesine bağlıdır. Klindamisin, ampisilin, amoksisilin ve sefalosporinler başta olmak üzere çoğu antibakteriyel ajan, ameliyat öncesi barsakların mekanik temizliği ve radyasyon gibi nedenler kolon mikroflorasını bozabilir. Ancak sık kullanılmaları nedeniyle antibiyotikler ilk sırada yer almaktadır. Toksijenik C.difficile suşları; protein yapısında iki ekzotoksin (toksin A ve toksin B) üretir. Major olarak enterotoksik etkiden sorumlu olan toksin A, fibriler aktinin yapısını değiştirerek konak hücrede yuvarlaklaşmaya, kolon mukoza hücreleri arasındaki bağlantıların kopmasına ve yaygın harabiyete sebep olur. Toksin A'nın sitotoksik etkisi de vardır ancak bu özellik Toksin B'de 1000 kat daha fazladır. Hafif olgularda ishal antibiyotiğin kesilmesi ile çoğu kez kendiliğinden düzelirken tedavi edilmeyen (oral vankomisin) psödömembranöz kolitli ağır olgular kaybedilebilmektedir. 44."Halsizlik, bulantı-kusma, epigastrumda ağrı ve ishal şikayeti olan AIDS'li bir hastadan alınan dışkı örneğinin direkt mikroskobik muayenesinde lökosit ve eritrosite rastlanmamış ancak modifiye asit-fast yöntemi ile hazırlanan preparatlarda, aside dirençli boyanma özelliği gösteren, 4-5 mikron büyüklüğünde çok sayıda yuvarlak yapılar dikkati çekmiştir." Bu durumda en muhtemel etken aşağıdakilerden hangisidir ? a) Shigella sonnei b) Mycobacterium avium kompleks c) Salmonella typhimurium d) Cryptosporidium parvum e) Isospora belli Cevap D (Altıntaş, Tıbbi Genel Parazitoloji ve Protozooloji, 1.baskı, 1997, s.167-170; Gold, Telzak, White, Management of the HIV-Infected Patient-Part II. Med Clin N Amer 81(2):427-47,1997) Yukarıdaki sorunun şıklarında yer alan mikroorganizmaların tümü, HIV ile infekte hastalarda barsak patojeni olarak infeksiyona yol açabilirler. Ancak Shigella sonnei ve Salmonella typhimurium aside dirençli boyanma özelliğine sahip değildir. Mycobacterium avium kompleksdeki bakteriler ise basil şeklindedir. Bu durumda doğru cevap d veya e şıkkı olabilir. Isospora belli ookistleri, Cryptosporidium parvum ookistlerinden daha büyük olup 20-30 mikron uzunluğunda 10-15 mikron genişliğinde eliptik (yumurtaya benzer) yapıdadır. Isosporiasis'li hastalarda eosinofili ve sıklıkla dışkıda Charcot-Leyden kristalleri görülür. Cryptosporidium cinsi protozoonlar omurgalılarda sindirim ve solunum yolu epitel hücrelerinin mikrovilluslarını infekte etmektedir. Özellikle immün sistemi baskılanmış kişilerde hastalığa neden olan Cryptosporidium parvum genellikle kan ve mukus içermeyen sulu ishallere neden olmaktadır. Tabloya hal106
sizlik, başağrısı, kramp tarzında epigastrik ağrılar, bulantı, kusma ve aşırı gaz şikayetleri de eşlik edebilmekte, bazen hastalar aşırı sıvı kaybı nedeni ile kaybedilebilmektedir. Günümüzde kriptosporidyal infeksiyonların tanısında; uygun klinik örneklerde bulunan ookistlerin modifiye asid-fast boyama yöntemleri ile gösterilmesi temeline dayanmaktadır. Ayrıca IFA,ELISA,IHA ve lateks aglütinasyonu gibi immünolojik yöntemler de geliştirilmiştir. 45.Aşağıdaki bakterilerden hangisinin ekzotoksini yoktur ? a) Corynebacterium diphteriae b) Clostridium botulinum c) Staphylococcus aureus d) Vibrio cholerae e) Salmonella typhi Cevap E (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.109-12) Đlk dört şıkda belirtilen bakterilerin tümü ekzotoksin üretir. Bu toksinler söz konusu bakteriler ile meydana gelen hastalıkların patogenezinde önemli rol oynarlar. Polipeptid yapısındaki ekzotoksinler endotoksinlere göre daha kuvvetli zehir özelliğine sahiptir. Birbirlerine disülfid bağları ile bağlanmış iki alt üniteden (A ve B olmak üzere) oluşurlar. Toksin B, hedef hücreye bağlanmada rol oynarken, toksin A konak hücredeki toksik etkiden sorumludur. Gram negatif bir bakteri olan Salmonella typhii'nin ise ekzotoksini yoktur. Ancak organizmanın hücre duvarında bulunan ve bakterinin ölmesi ile açığa çıkan lipopolisakkaritler toksik özelliğe sahiptir. 46.Aşağıdaki hastalıklardan hangisi granülomatöz iltihap ile karakterize değildir? a) Tüberküloz b) Histoplazmoz c) Lepra d) Kızıl e) Sarkoidoz Cevap D (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.237-43) Granülomatöz iltihap, elementer lezyonu granülom olan, esas olarak epiteloid histiyositlerce oluşturulan küre şeklindeki lezyonlarla karakterize, kronik bir inflamasyon formudur. Granülomun çevresinde lenfositik bir halka gözlenir. Çok sayıdaki epiteloid histiyositin birleşmesiyle Langhans tipi dev hücreler oluşabilir, bazen granülomun ortası kazeifiye olabilir. Tüberküloz, Histoplazmoz, Lepra ve Sarkoidoz kronik gidişli olup granülom oluşumu ile karakterize hastalıklardır. Kızıl A Grubu Beta Hemolitik Streptococcus'ların eritrojenik toksini ile oluşan akut bir tablodur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
47."Yüksek ateş, başağrısı, yaygın kas ve eklem ağrılarından şikayetçi olan bir arkeolog'un yapılan fizik muayenesinde sırtında, yaklaşık 15 cm. çapında, kenarları keskin sınırlı, ortası soluk, çevresi eritemli olan ve adeta boğa gözünü andıran bir deri döküntüsü dikkati çekmiş, hasta arazide çalışırken oranın kene ısırığından sonra meydana geldiğini söylemiştir." En muhtemel tanınız ve etken mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir? a) Lyme hastalığı - Borrelia burgdorferi b) Weil hastalığı - Leptospira biflexa c) Pinta hastalığı - Rickettsia prowazakii d) Ornitoz - Chlamydia psittaci e) Brill-Zinsser hastalığı - Treponema pertenue Cevap A (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark. Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.675-9) Lyme hastalığı, Borrelia burgdorferi ile infekte olmuş keneler (özellikle Ixoides ricinus ve Ixoides scapularis) aracılığıyla insanlara bulaşan, üç evreli bir infeksiyon hastalığıdır. Kene ısırığından sonra ortaya çıkan ve soruda tarif edilen lezyon erythema chronicum migrans'dır. Diğer şıklarda verilen hastalıklar; soruda verilen bilgilerle (vektör ve klinik özellikler) uyuşmadığı gibi etken organizmalar da yanlıştır. Örneğin Weil hastalığının etkeni Leptospira interrogans, Pinta hastalığı'nın etkeni Treponema pallidum subsp. carateum'dur. Primer olarak epidemik tifüs geçirenlerde uzun yıllar sonra ortaya çıkabilen Brill-Zinsser hastalığı'nın etkeni Rickettsia prowazakii'dir. Her ne kadar cevap şıkkında Ornitoz ile etken (Chlamydia psittaci) ikilisi doğru olarak verilmişse de bu hastalık genellikle kanatlı hayvanlarla (tavuk, güvercin, kuş) uğraşanlarda görülür ve klinikte deri bulgularından çok akciğer bulguları ön plandadır. 48.Bulantı, kusma,aşırı halsizlik, ishal ve avuç içi ile ayak tabanları da dahil olmak üzere vücudunda skarlatiniform tarzında döküntüleri bulunan ve menstürasyon görmekte olan bir kadında; Vücut ısısı: 39.5oC, kan basıncı: 90/50 mm.Hg, beyaz küre sayısı: 18.000/mm3 şeklinde belirlenmiştir. Bu olguda en muhtemel tanı ve etken mikroorganizma aşagıdakilerden hangisidir? a) Tifo - Salmonella enteritidis b) Hemolitik Üremik Sendrom - Escherichia coli O157 H7 c) Chagas hastalığı - Fasciola hepatica d) Toksik şok sendromu - Staphylococcus aureus e) Ekzantem subitum - Human herpes virus tip 7 Cevap D (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.340-7) Toksik Şok Sendromu, vajina, burun içi veya vücudun herhangi bir yerindeki lezyona yerleşmiş olan Toksik Şok Sendromu Toksin-1 üreten S.aureus suşları ile meydana gelir. Hastalarda bulantı, kusma,aşırı halsizMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
lik,yüksek ateş, ishal ve avuç içi ile ayak tabanları da dahil olmak üzere vücutta skarlatiniform tarzındaki deri döküntüleri vardır. Çoğu kez lökositoz ve hipotansiyon görülür. Genellikle menstruasyon sırasında kullanılan tamponların vajinada S.aureus kolonizasyonuna yol açmasıyla ortaya çıkmaktadır. 49."Đshalli bir hastadan alınan dışkı örneği, Wilson Blair besiyerine ekilmiş, 37oC'de 18 saat inkübe edildikten sonra besiyerinin içine doğru ilerlemiş,zorlukla kaldırılabilen (çivi belirtisi), siyah renkli koloniler oluştuğu görülmüştür". Bu bilgiler ışığında, en muhtemel bakteri aşağıdakilerden hangisidir ? a) b) c) d) e)
Klebsiella Yersinia Shigella Escherichia Salmonella
Cevap E (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.489-502) Wilson Blair besiyerindeki Salmonella'lar glukozlu ortamda H2S oluşturur. Oluşan H2S, besiyerindeki bizmut amonyum sitratı etkileyip, siyah koloniler (bizmut sülfit) yapar. Salmonella kolonileri besiyerine doğru uzanan ve kolay kaldırılamayan özelliktedir. Bu görünüme "çivi belirtisi" denir. Ayrıca besiyerindeki brillant yeşili ve bizmut sülfit diğer enterobakterilerin üremesini engelleyici etki yapar. 50."Bacağında ağrılı hemorajik bülleri olan bir hastadan alınan pis kokulu materyal koyun kanlı agar besiyerine ekilmiş ve anaerop ortamda inkübe edilmiştir.Besiyeri bir gün sonra incelendiğinde etrafı çift hemoliz zonu (içte beta, dışta alfa hemoliz) ile çevrili, düzgün kenarlı konveks,yaklaşık 5 mm. çapında yuvarlak koloniler oluşturan gram pozitif basiller ürediği görülmüştür". En muhtemel etken aşağıdakilerden hangisidir ? a) b) c) d) e)
Fusobacterium necrophorum Clostridium perfringens Calymmatobacterium granulomatis Bacteroides fragilis Pasteurella multocida
Cevap B (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.623-649) Clostridium perfringens anaerop, sporlu gram pozitif bir basildir.Çoğu kez santral bazen subterminal yerleşimli olan oval sporlar bakteri bedenini genişletmez. Dokuda sporsuzdur.Besiyerinde spor oluşumu zordur.Kanlı agardaki kolonileri çok karakteristik olarak içiçe iki hemoliz zonu ile çevrilidir, içteki hemoliz, teta toksinini etkisi ile oluşur, dar ve beta hemoliz tipindedir. Dıştaki alfa toksininin etkisi ile oluşur, daha geniş ve alfa hemoliz özelliği gösterir. 107
MĐKROBĐYOLOJĐ
51.Beş yaş altındaki çocukların servikal granülomatöz lenfadenitlerinden en sık izole edilen tüberküloz dışı mikobakteri türü (MOTT) aşağıdakilerden hangisidir ? a) M.marinum b) M.scrofulaceum c) M.avium complex d) M.ulcerans e) M.kansasii Cevap B (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.444-55) Altı yaşın üstündeki çocuklar ile genç erişkin lenfadenitlerinde en sık izole edilen MOTT türü M.avium complex iken 1-5 yaş arası servikal granülomatöz lenfadenitlerinde M. scrofulaceum ön plana çıkmaktadır. M.ulcerans Buruli ülserine, M.marinum yüzme havuzu granülomuna yol açmaktadır. 52."Bir erkek hastanın prespiumunda cerahatli, ortası çukur,sınırları belirgin, ağrılı ve yumuşak lezyonlar tespit edilmiş, bu lezyonlardan alınan materyal içine X faktörü bulunan kanlı agar besiyerine ekilmiş, 37oC'de aerop şartlarda inkübe edilmiş ve sporsuz, kapsülsüz, hareketsiz, kısa zincirler oluşturan gram negatif kokobasilller izole edilmiştir." En muhtemel etken aşağıdakilerden hangisidir? a) Eubacterium tenue b) Treponema pallidum c) Chlamydia trachomatis d) Haemophilus ducreyi e) Ureaplasma urealyticum Cevap D (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.579-88) Haemophilus ducreyi, cinsel ilişki ile geçen, yumuşak şankr (Ulcus molle) hastalığının etkenidir. Nekrotik, cerahatli ve yumuşak özellikte lezyonlar ağrılıdır. Çoğu kez bölgesel lenf bezleri tek taraflı olarak şişer, fistülize olur ve dışarı açılır. Haemophilus ducreyi, sporsuz, kapsülsüz, hareketsiz, gram negatif kokobasilllerdir. Kısa veya uzun zincirler oluşturabilir. Đçinde X faktörü bulunan kanlı agarda aerop şartlarda ürer. 53.Aşağıdaki infeksiyon hastalıklardan hangisinin mikrobiyolojik tanısında kültür yapılmasının yararı yoktur? a) Tifo b) Basilli dizanteri c) Lepra d) Tüberküloz e) Bruselloz Cevap C (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.437-444) Bakteriyoloji tarihinde ilk bulunan bakterilerden biri olmasına rağmen M.leprae'nın in-vitro şartlarda 108
üretilmesi bugüne kadar mümkün olmamıştır. Lepralı hastalardan alınan klinik örnekler her türlü yoldan çok değişik hayvanlara verilmiş, ancak pratikte kullanılabilecek olumlu sonuçlar elde edilememiştir. Bakterinin vücut ısısı düşük olan hayvanlarda daha iyi ürediğinin anlaşılmasından sonra deney hayvanları üzerinde yapılan çalışmalar fare ve armadillolar üzerinde yoğunlaştırılmış ve M.leprae'nın üretilmesi için en uygun hayvanın, sırtında dokuz bant bulunan armadillolar (Dasypus novemcinctus) olduğu bildirilmiştir. Ancak bakterinin ikiye bölünme süresi 11-13 gün olduğundan bu hayvanlarda jeneralize lepra oluşabilmesi için 15-24 ay geçmesi gerekmektedir. Bu nedenle; lepranın mikrobiyolojik tanısı klinik örneklerden hazırlanan preparatlarda, globi teşkil eden ve aside dirençli boyanma özelliği gösteren basillerin saptanması temeline dayanmaktadır. Kültür yapılmasının yararı yoktur. 54.Fournier gangreni aşağıdaki vücut bölgelerinden hangisinde görülür? a) Alın ve saçlı deri b) Skrotum c) Ayak bileği ve parmaklar d) El bileği ve parmaklar e) Göğüs Cevap B (Mandell, Douglas, Bennett, Principles and Practice of Infectious diseases, 3.baskı, 1990, s.80812) Skrotumun idiyopatik gangreni, Streptokokkal skrotal gangren ve Perineal flegmon gibi isimlerle de anılan Fournier gangreni, esas olarak erkeklerde görülen, skrotumda lokalize, bazen perine, penis ve karın duvarına yayılım gösterebilen bakteri orijinli bir klinik tablodur. 55.Aşağıdaki bakterilerden hangisi ile meydana gelen infeksiyonları tedavisinde sefalosporinler ve penisilin türevleri kullanılmaz. a) Shigella b) Salmonella c) Mycoplasma d) Streptococcus e) Treponema Cevap C (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.595-604) Penisilinler, sefalosporinler, karbepenemler ve monobaktamların da içinde bulunduğu beta laktam antibiyotikler ile sikloserin, basitrasin ve glikopeptid antibiyotikler bakteri hücre duvarı sentezini inhibe ederek etki gösterirler. Đnsanlarda çeşitli infeksiyonlara yol açabilen Mycoplasma, Ureaplasma ve L form bakterilerin hücre duvarları yoktur. Dolayısıyla Mycoplasmalar ile meydana gelen infeksiyonların tedavisinde penisilin ve sefalosporinlerin yeri yoktur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
56.Aşağıdaki antibiyotiklerden hangisi bakterinin protein sentezini inhibe ederek etki gösterir? a) Tetrasiklin b) Polimiksin B c) Rifampin d) Vankomisin e) Penisilin
59.Yenidoğanda görülen epidemik plörodinia ve miyokarditin etkeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Grup B coxsackie viruslar b) Polyomavirus c) Solunum sinsityal virusu d) Reovirus e) Sitomegalovirus
Cevap A (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.81-9)
Cevap A (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.475-477)
Tetrasiklinler geniş spektrumlu antibiyotiklerdir. Bakteri hücresindeki 30S ribozomal alt ünitesine geri dönüşümlü olarak bağlanırlar. Bakteriyostatik etkilidirler.
Coxackie viruslar aseptik menenjit, akut solunum hastalığı ve poliomiyeliti andıran paralitik hastalık gibi çeşitli hastalıklara neden olurlar. Hamileliğin ilk trimestirinde Coxackie infeksiyonu geçiren annelerden doğan bebeklerde konjenital kalp lezyonları indisansı normalin iki mislidir. Epidemik plörodinia Coxackie virusu tarafından oluşturulan bir hastalıktır.
57.Laboratuvara incelenmek üzere bir balgam örneği getirilmiştir. Gram boyamada şu bulgular mevcuttur. Nadir epitel hücreleri, büyük büyütmede 8-10 polimorfonükleer lökositler ve gram negatif basiller. Laboratuvar uzmanı olarak yorumunuz hangisidir? a) Değerlendirmek için balgam, salya ile kontamine olmuştur. b) Đnflamatuvar cevap için herhangi bir bulgu yoktur. c) Hastada pnömokokkal pnömoni mevcuttur. d) Hastada Vincent hastalığı vardır. e) Balgamın görünümü Hemophilus pnömonisini anımsatmaktadır. Cevap E (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.213242) Birçok balgam örneği gereksiz yere kültüre tabi tutulur. Balgam genellikle tükrükle kontaminedir ya da hemen hemen tamamı tükrükten oluşur. Bu örnekler nadiren hastanın respiratuvar problemine sebep olan ajanı ortaya koyar ve kuşkulu laboratuvar sonuçlarına yol açar. Soruda balgam iyi bir örnek gibi görünmektedir. Pleomorfik gram negatif çomaklar Haemophilus tanısını desteklemektedir, ancak salgıların kültürü yapılmalıdır. 58.Delta virus hepatiti, akut veya kronik hepatit B infeksiyonu olan hastalarda gelişir. Delta ajanı için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Tam olmayan hepatit B virusudur. b) Hepatit A virusuna benzer. c) Hepatit B virusu mutantıdır. d) Tam olmayan bir RNA virusudur. e) Non-A, Non-B hepatit etkenidir. Cevap D (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.452-456) Delta virusu ilk kez 1977 yılında tarif edilmiş ve son zamanlarda defektif bir RNA virusu olduğu gösterilmiştir ki replikasyonu için HbsAg’ye ihtiyaç duyar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
60.Çocukluk çağında su çiçeği geçiren erişkinler bazen hastalığın veziküler seyreden rekürran formunu geçirirler. Bu hastalıkları oluşturan etken hangi virus ailesinde sınıflandırılır? a) Herpesvirus b) Poxvirus c) Adenovirus d) Myxovirus e) Paramyxovirus Cevap A (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.422-439) Suçiçeği-Zoster virusu Herpes virus grubunda yer alır. Çoçuklarda genellikle hafif, kendiliğinden iyileşen bir infeksiyon oluşturur. Tekrarlayan infekisyonlar erişkinlerde görülür. 61.Aşağıdakilerden hangisinde Negri inklüzyon cisimcikleri konak hücrelerde karakteristiktir? a) Kabakulak b) Đnfeksiyoz mononükleozis c) Konjenital kızamıkçık d) Aseptik menenjit e) Kuduz Cevap E (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.539-544) Bütün olgularda bulunmamasına rağmen Negri inklüzyon cisimcikleri kuduz için patognomoniktir. 62.Aşağıda verilen bulgulardan biri hariç hepsi infeksiyöz mononükleozis ile ilişkilidir. a) Latent olmayan bir virus infeksiyonudur. b) Heterofil antikorlar saptanır. c) Göğüs röntgeninde bilateral hiler adenopati görülür. d) Lenfadenopati görülür. e) Atipik lenfositler saptanır. 109
MĐKROBĐYOLOJĐ
Cevap A (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.435-436) Đnfeksiyoz mononükleozisli hastaların %50-80’inde koyun eritrositlerini aglütine eden heterofil antikorların titresinde artış görülmektedir. Bu hastalarda lenfadenopati ve periferik yaymada görülen atipik lenfositlerin varlığı karakteristiktir. 63.Bir hastada Hepatit A virusuna (HAV) ait bütün gastrointestinal bulgular mevcut olup buna rağmen HAV-IgG ve HAV-IgM antikorları negatiftir. Bu hastalığın muhtemel etkeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Hepatitis B yüzey antijeni b) Hepatitis C c) Hepatitis D d) Hepatitis E e) Rotavirus Cevap D (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.755776) Hepatit E virusu tek iplikli bir RNA virusudur. Enterik yolla geçer ve hastalık enterik hepatit C olarak tanımlanır. HEV için halen rutin bir test mevcut olmayıp, tanı klinik belirtiler ve diğer hepatit viruslarının ekarte edilmesi ile yapılmaktadır. 64.Hangi virus küçük çocuklarda en önemli krup sendromu etkeni olup, memeli hücrelerini infekte ettiğinde alyuvarları hemadsorbe eder? a) Grup B coxsackie viruslar b) Rotavirus c) Parainfluenza virus d) Adenovirus e) Rhinovirus Cevap C (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.521-523) Parainfluenza virusları yenidoğan ve küçük bebeklerde solunum hastalığı oluşturan önemli viruslardır. Hastalığın spektrumu hafif ateşli nezle, krup, bronşiyolit ve pneumoniyi içine alır. Đnfekte hücre membranında hemaglütininlerin oluşması nedeni ile memeli hücre kültürleri alyuvarları hemadsorbe ederler. 65.Echoviruslar sitopatojenik insan virusları olarak hangi sistemi esas olarak infekte ederler? a) Solunum sistemi b) Merkezi sinir sistemi c) Kan ve lenfatik sistem d) Đntestinal sistem e) Üriner sistem Cevap D (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.447-479) Echoviruslar poliyomiyelit çalışmaları sırasında tesadüfen keşfedilmiştir. Echovirusların bugün insanların intestinal sistemini infekte ettikleri bilinmektedir. 110
66.Çocukların sıklıkla görülen döküntülü hastalığı olan kızamıkçık için aşağıdaki ifadelerden hangisi en uygun olanıdır? a) Kızamık ve kızamıkçık etkeni aynı virustur. b) Đnkübasyon dönemi ortalama 3-4 haftadır. c) Veziküler döküntüler karakteristiktir. d) Hastalık öksürük, koriza ve ateşle aniden başlar. e) Serumdaki özgül antikorlar koruyucu değildir. Cevap D (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.527-535) Kızamık (Rubeola) akut, bulaşıcı ve makülopapüler döküntü ile karakterize bir enfeksiyondur. Kızamıkçık (german measles) ateşli akut bir hastalık olup döküntü ile seyreder. Đnkübasyon dönemi 9 gündür. Hastalık ani başlar ve kataral semptomlar görülür. 67.Subakut sklerozan panensefalit (SSPE) insanların yavaş virus infeksiyonudur. Bu hastaların serumlarındaki antikorlar hangi hastalığı oluşturan virusla reaksiyona girerler? a) Kuru b) Scrapie c) Creutzfeldt-Jacob hastalığı d) Kızamık e) Progressif Multifokal Lökoensefalopati (PML) Cevap D (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.546) SSPE Kızamık virusuna benzer bir virus tarafından oluşturulur. Ve hastalarda hem serum hem de BOS’da yüksek düzeyde kızamık antikoru mevcuttur. 68.Replikasyon için gerekli bir veya birkaç geni olmayan virusa defektif adı verilir. Aşağıda verilen viruslardan hangisi defektiftir? a) Herpes Simplex tip 2 b) Sitomegalovirus c) Hepatit A virus d) Hepatit D virusu e) Epstein-Barr virusu Cevap D (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.384-385) Hepatit D virusu defektif bir virustur ve sadece hepatit B virusunun varlığında replike olur. 69.Aşağıdaki sendromlardan biri hariç hepsi adenoviruslar tarafından oluşturulur. a) Epidemik akut solunum hastalığı b) Gastroenterit c) Boğmaca benzeri hastalık d) Keratokonjonktivit e) Akut hemolitik anemi
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
Cevap E (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.781783) Adenoviruslar doğada çok yaygındırlar ve birçok klinik hastalığa neden olabilir. Bir adenovirus olmayan Parvovirus B19 akut hemolitik anemiye neden olur. 70.Burkitt lenfoması ve nazofaringeal karsinoma ile ilişkin olan virüs aşağıdakilerden hangisidir? a) Varicella-Zoster virüsü b) Papovavirüs c) Human T lenfotropik virüs d) Ebstein-Barr virüsü e) Ebola virüsü Cevap D (Akan, Genel ve Özel Viroloji, 2.baskı, s.194200) Ebstein-Barr virüs primer olarak adolesan çağının ve gençlerin bir hastalığı olan Enfeksiyoz Mononükleoz’u oluşturur. Hastaların büyük bir çoğunluğu komplikasyonsuz olarak iyileşir. Burkitt lenfoması ve nazofaringeal karsinomalı hastalarda hazırlanan hücre kültürlerinde Ebstein-Barr virüs antijenlerine rastlanılmaktadır. 71.Kaposi sarkomu hangi viral enfeksiyon geçiren kişilerde sık görülür? a) Rhabdovirus b) Ebstein-Barr virüs c) Filovirüs d) Papillemavirüs e) Human Immunodeficiency Virüs Cevap E (Akan, Genel ve Özel Viroloji, 2.baskı, s.464) HIV enfeksiyon geçiren kişilerde ileri dönemde kötü huyla tümör oluşumları gelişmektedir. Bu kötü huylu tümörler arasında ise mavimtrak kırmızıyı veya koyukahverengi plaklar ve nodüller şeklinde ortaya çıkan kaposi sarkomu ilk sırayı almaktadır. 72.Aşağıdaki viruslardan hangisi vektör aracılığı ile bulaşır? a) Reovirus b) Rotavirus c) Yellow fever virusu d) Rabies virusu e) Coxackie virus tip A Cevap C (Akan, Arbovirus Genel ve Özel Mikrobiyoloji, 2.baskı, s.238-268) Arboviruslar vertebralılarla kan emen artropodlarda üreyerek hayatlarını devam ettiren viruslardır. Yellow fever virusu da ilk keşfedilen bir Arbovirus’tur. 73.Aşağıdaki viruslardan hangisi onkojenik potansiyele sahip bir virustur?
d) Rotavirus tip 1 e) Echovirus tip 10 Cevap A (Fields, Knipe, Herpes Simplex Viruses in Virology, 3.baskı, 1996, s.2297-2342) DNA viruslarının tamamına yakın bir kısmının onkojenik potansiyele sahip olduğu bilinmektedir. HSV-2 de bir DNA virusudur. Üstelik vulval ve servikal kanserlerle de yakın ilişkisi bulunmaktadır. 74.Aşağıdaki viruslardan hangisi doğum esnasında bebeğe bulaşarak ciddi yaygın infeksiyonlara neden olur? a) Rhinovirus b) Herpes simplex tip 2 c) Adenovirus tip 41 d) Coronavirus e) Rubella Cevap B (Murray, Kobayashi, Pfaller, Rosenthal, Human Herpesviruses in Medical Microbiology, 2.baskı, 1994, s.571-594) HSV tip 2’nin yapmış olduğu hastalıkların en önemlilerinden biri doğum esnasında anneden bebeğe bulaşarak generalize neonatal herpes oluşturmasıdır. 75.Aşağıdaki viruslardan hangisi acemi askerler arasında seyreden akut solunum yolu hastalığına neden olurlar? a) Adenovirus tip 4,7 b) Parainfluenza tip 1,3 c) Rhinovirus tip 3,8 d) Enterovirus tip 68,69 e) Rotavirus tip 1,2 Cevap A (Murray, Kobayashi, Pfaller, Rosenthal, Adenoviruses in Medical Microbiology, 2.baskı, 1994, s.564-570) Adenoviruslar özellikle askere yeni alınmış acemi askerler arasında bazen sonu ölümle bitebilen ve salgın şekilde seyreden akut solunum yolu hastalıklarına neden olabilmektedir. 76.Nonimmun hidrops fetalis, spontan abortus veya ölü doğum gibi fetal enfeksiyon komplikasyonlarına neden olabilen virus hangisidir? a) HSV b) CMV c) Parvovirus B19 d) Rubella e) EBV Cevap C (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.791-796)
a) Herpes simplex tip 2 b) Parainfluenza tip 1 c) Rhinovirus tip 3
Maternal parvovirus B19 enfeksiyonlarında oluşan viremi plasentadan fötüse geçebilir. Eğer geçiş gebeliğin ilk trimestrinde olursa spontan abortus, ileri dönemlerde olursa nonimmun hidrops fetalis veya ölü doğuma neden olabilir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
111
MĐKROBĐYOLOJĐ
77.Herpesviruslar için hangisi yanlıştır? a) Çift iplikli DNA viruslarıdır. b) Glikoprotein içeren bir zarfları vardır. c) Đkozahedral simetri gösterirler. d) Asit, solvent ve deterjanlara dayanıklı viruslardır. e) Litik, persistent ve latent enfeksiyon oluşturabilirler. Cevap D (Murray, Kobayashi, Pfaller, Rosenthal, Medical Microbiology, 2.baskı, 1994, s.571-594) Herpesviruslar zarflı viruslardır ve asit, solvent ve deterjanlara dayanıksızdırlar. O nedenle d şıkkı yanlıştır. Herpes viruslar diğer şıklarda ifade edilen tüm özelliklere sahiptirler. 78.Varicella Zoster Virusu için yanlışı işaretleyiniz. a) Primer hedefi B lenfositler, latent enfeksiyon yeri ise monositlerdir. b) Primer olarak su çiçeği hastalığının etkenidir. c) Sekonder olarak Herpes Zoster’e neden olur. d) Herpes Zoster’li hastaların vezikül sıvılarından çocuklara bulaşırsa primer enfeksiyona neden olur. e) Virus, solunum yolu ile ayrıca ciltteki lezyonlara temasla bulaşabilir. Cevap A (Murray, Kobayashi, Pfaller, Rosenthal, Medical Microbiology, 2.baskı, 1994, s.571-583) Varicella Zoster Virusunun primer hedefi mukoepiteliyal hücreler, latent enfeksiyon yeri ise nöronlardır. O nedenle a şıkkı yanlıştır. Diğer şıklardaki ifadeler ise bu virus için doğrudur. 79.Daha önce kızamıkçık geçirip geçirmediği konusunda bilgisi olmayan 6 haftalık hamile bir kadın iki gün önce kızamıkçık infeksiyonu olan bir çocukla temas ettiğini söylemektedir ? Bu durumda ilk olarak yapılması gerekli en uygun işlem aşağıdakilerden hangisidir? a) Gebelik derhal sonlandırılır. b) Anneden hemen kan alınıp, rubella IgG antikorları araştırılır. c) Anneden hemen kan alınıp, rubella IgM antikorları araştırılır. d) Hemen amniyosentez yapılır ve bu sıvıda rubella IgM antikorları araştırılır. e) Anneye derhal kızamıkçık aşısı yapılır. Cevap B (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.953-6) Kızamıkçık virusu teratojenik etkisi olan bir virustur. Anne hamileliğin ilk iki haftasında kızamıkçık infeksiyonu geçirecek olursa fötüste infeksiyon gelişme olasılığı % 80'dir. 14.haftaya kadar geçirilen infeksiyonlarda bu risk % 6-10 oranlarına düşmekte, diğer bir deyişle ilk trimestrde kızamıkçık virusu ile infekte an112
nelerin bebeklerindeki risk % 20-30 civarlarında olmaktadır. Mekanizma tam olarak bilinmemekle beraber, virusun embriyonik hücreleri infekte ederek çoğalmalarını inhibe ettiği, organogenesis sırasında persisten infeksiyona yol açtığı ve özellikle kromozomlarda kırılmalara neden olduğu gösterilmiştir. Özellikle organogenesisin en aktif olduğu 8-12.haftalarında, virusun fötal dokularda meydana getirdiği etkiler sonucunda bir çok malformasyon ortaya çıkmaktadır. Hamile bir kadın gebeliği sırasında kızamıkçıklı bir çocukla temas edecek olursa, bu kişinin çocukluk döneminde kızamıkçık infeksiyonu geçirip geçirmediğini anlamak için önce serumunda Rubella IgG antikorlarının olup olmadığı araştırılmalıdır. Eğer anne temastan hemen sonra yapılan testte Rubella IgG açısından pozitif bulunursa, fötal risk yoktur. Ancak temastan hemen sonra Rubella IgG negatif ise takibe alınmalı ve üç hafta sonra hem Rubella IgG hem de Rubella IgM araştırlmalıdır. Bu aşamada anne, akut infeksiyonun göstergesi olan Rubella IgM antikoru açısıdan pozitif olarak bulunursa fetüs tahliye edilmelidir. Anne 21, 30 ve 45.günlerde yapılan testlerde Rubella IgM negatif bulunursa; infeksiyon gelişmemiş denir ve gebelik sürdürülebilir. Temastan sonra infeksiyon gelişimi ve etkene spesifik antikorların oluşabilmesi için belli bir sürenin geçmesi gerektiğinden temastan hemen sonra amniyosentez yapılarak, Rubella IgM antikorlarının araştırılmasının değeri yoktur. Kızamıkçık aşısı; primer yeşil maymun böbrek hücrelerinde 77 kez, daha sonra ördek embriyo hücre kültüründe 5 kez pasaj yapılarak atenüe edilmiş canlı aşıdır. Gebelere canlı virus aşısı yapılmaz. 80.Aşağıdakilerden hangisi Yavaş virüs hastalıklarından birisi değildir? a) b) c) d) e)
Subakut Sklerozan Panensefalit Progresif Multifokal Lökoensefalopati Scrapie Progresif Rubella Panensefaliti Visna
Cevap C (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.1007-11) Yavaş virus infeksiyonları kuluçka süresi uzun, seyri önceden tahmin edilebilen ve yıllar sonra ölümle sonuçlanan hastalıklardır. Subakut Sklerozan Panensefalit'in etkeni kızamık virusu, Progresif Multifokal Lökoensefalopati 'in etkeni Papovavirus, Progresif Rubella Panensefalit'in etkeni kızamıkçık virusu ve Visna hastalığının etkeni Retrovirustur. Scrapie hastalığına virus değil bir prion sebep olmaktadır. Prionlar, kendiliğinden replike olabilen, en küçük virusten daha küçük olan yaklaşık 250 aminoasitten oluşan proteinlerdir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
81.Kuduz şüpheli bir sokak köpeği tarafından derin şekilde ısırılan ve hayvanın kaçtığını söyleyen bir kişiye yapılması gereken en uygun işlem aşağıdakilerden hangisidir ? a) Yara bol sabunlu suyla yıkanıp, dikilir. b) Kişiye üçer gün arayla üç doz Đnsan Diploid Cell Vaccine (HDCV) aşısı yapılır. c) Yara bölgesi sabunlu su ile yıkanır, kişiye insan kaynaklı kuduz immünglobulini yapılır d) Yara bölgesi sabunlu su ile yıkanır. Kişiye ördek embriyosu aşısı yapılır. e) Yara bölgesi bol sabunlu su ile yıkanıp kişiye insan kaynaklı kuduz immunglobulini ve tam doz HDCV aşısı yapılır. Cevap E (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.981-5) Kuduz veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılan kişiye ilk ve acilen yapılması gereken işlem yaranın bol sabun ve suyla yıkanmasıdır. Böylece salya ile bulaşan virus konak hücrelere adsorbe olmadan inaktive edilebilir. Genel kural olarak hayvan ısırıklarına dikiş atılmamalıdır. Daha sonra yapılacak tedavi hiperimmün antiserum uygulamasıdır.Hafifi ısırık veya sıyrık olgularında hiper immün antiserum gerekmez. Ancak ağır ve derin ısırıklarda antiserum şarttır. Kuduzun tedavisinde ve korunmada hiperimmün serum ve aşılama birlikte yapılmaktadır. Ördek embriyo aşısı ısırılmadan sonra 21 gün süre ile hergün 1 ml. yapılır. Son aşıdan sonra 10' ar gün ara ile iki kez tekrar edilir.Günümüzde en emin aşı insan diploid hücre aşısı (HDCV) dir. 0,3,7,14 ve 28. günlerde intramusküler olarak 0.1 ml. yapılır.Eğer hayvan 10 gün geçmesine rağmen ölmezse aşının devamına gerek yoktur. 82.Aşağıdakilerden hangisi Burkitt lenfoma ile ilişkilidir? a) Epstein Barr virus b) Varicella Zoster virus c) Herpes simplex virus d) Rubella virus e) Rueola virus Cevap A (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.843-8) Epstein Barr virus (EBV), dünyanın her yerinde bulunabilen, litik veya latent infeksiyonlar yanında infekte ettiği hücreleri transforme eden bir herpes virusudur. EBV'nun infeksiyöz mononükleoz, Burkitt lenfoma ve nazofaringial karsinomanın etiyolojisinden sorumlu olduğu serolojik ve nükleik asit hibridizasyon yöntemleriyle gösterilmiştir. 83.Aşağıdaki infeksiyon hastalıklarından hangisinde atipik lenfositoz görülmez? a) Herpes simplex virus (HSV) gingivostomatiti b) Đnfeksiyoz mononükleoz c) Kabakulak MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
d) Kızamıkçık e) Toksoplazmoz Cevap A (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, s.843-8) Đnfeksiyoz mononükleoz hastalığının etkeni Epstein Barr virusudur. Hastalığın erken döneminde lenfosit sayısı normal veya düşüktür. Đkinci ve üçüncü haftalarda lenfosit sayısı yükselir; 12.000-18.000 /mm3 ve hatta 30.000-50.000 /mm3 olabilir. Mononükleer hücreler %60-70 oranındadır. Bunların yaklaşık %30'u atipiktir. Atipik lenfositler sadece EBV'un neden olduğu Đnfeksiyoz mononükleozda değil siyomegalovirus infeksiyonu, toksoplazmoz, akut viral hepatit, kızamıkçık, kabakulak ve ilaç reaksiyonlarında da görülmektedir. 84.Yenidoğan ve çocuklarda bakteriyel menenjit ciddi bir problemdir. Aşağıdaki bakteriyel menenjitlerden biri hariç hepsi aşılamayla önlenebilir. Önlenemeyeni seçiniz. a) Neisseria meningitidis, grup A b) N. meningitidis, grup C c) Listeria d) Streptococcus pneumoniae e) Haemophilus influenzae Cevap C (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.285-286) H.influenzae, N.meningitidis, S.pneumoniae ve Listeria bütün çocukluk çağı bakteriyel menenjit olgularının %80-90’ından sorumludurlar. H. influenzae tip B’ye karşı proteinle konjuge saflaştırılmış polisakkarit aşı mevcuttur. N.meningitidis’e karşı tetravalan bir aşı, S.pneumoniae’ye karşı 23 serotipi içeren bir aşı vardır. Ancak Listeria’ya karşı aşı yoktur. 85.Hangisi toxoid aşı değildir? a) Difteri b) Botulismus c) Sabin d) Tetanoz e) Gazlı gangren Cevap C (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.316) Sabin canlı atenüe polio aşısıdır. 86.Hangisi aşı yapılmasına engel bir durumdur? a) Prematürite b) Steroid tedavisi alıyor olmak c) Anne sütü alıyor olmak d) Hafif ateşli enfeksiyon varlığı e) Başka bir nedenle antibiyotik kullanıyor olmak Cevap B (Ustaçelebi, Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1999, s.321) Hafif ateş, başka nedenle antibiyotik kullanımı, prematürite, genel kanının aksine kontrendike değildir. Ateş ancak 30oC’nin üstüne çıkarsa kontrendikedir. 113
MĐKROBĐYOLOJĐ
87.Renal transplant hastası rejeksiyon reaksiyonu ve pneumoni nedeniyle takip edilmekte. Dışkı incelenmesinde rhabditi-form larva görülüyor. Balgamında kurta benzer oluşumlar izleniyor. Periferik kanda eozinofiller mevcut değil. Muhtemel organizma; a) Necator b) Hymenolepis c) Ascaris d) Loa loa e) Strongyloides Cevap E (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.672675) Strongiloidiasis üç şekilde izlenebilir: Kutanöz, pulmoner, intestinal. Genelde tüm vücut sıvıları larva içerir. 88.Aşağıdaki nematodlardan hangisi canlı larva doğurur ve çiğ et yenmesiyle bulaşır? a) Wuchereria bancroftii b) Trichinella spiralis c) Dracunculus medinensis d) Trichuris trichura e) Strongyloides stercolaris Cevap B (Markell, John, Krotoski, Markell and Voge’s Medical Parasitology, 8.baskı, 1999, s.340-345) Trichinella spiralis canlı larva doğurur ve konaklarının çizgili kaslarında yerleşir. Bu nedenle çiğ et yenmesiyle bulaşmaktadır. Diğer seçeneklerden hiçbiri çiğ et yenmesiyle bulaşmamaktadır. 89.Aşağıdakilerden hangisi doğada serbest yaşayan ve insanlarda akut menenjit ve menengoensafalit etkeni olan amiptir? a) Entamoeba histolytica b) Endolimax nana c) Naegleria fowleri d) Iodamoeba butschlii e) Dientamoeba fragilis Cevap C (Altıntaş, Tıbbi Genel Parazitolji ve Protozooloji, 1.Baskı, 1997, s. 93) Tatlı sularda serbest yaşayan formları kamçılıdır. Bu formlar bölünerek çoğalırlar. Çok hareketlidirler. Tatlı su havuzlarında ve termal sularda yüzen kamçılı yapılar insanlara ağız ve burun yolu ile bulaşarak ameboid şekle dönüşürler... Akut menengitis ve meningoensafalite neden olurlar. Beyinde amibik apse oluşumu enderdir. Klinik hızla ilerleyen ve bir haftada ölümle sonuçlanan beyin lezyonu şeklindedir. Beyinin arka bölümlerine yayılan amip serebral kortekste gelişir. 114
90.Deri Leishmaniosis'inde lezyondan materyalin NNN besiyerine ekimin yapılmasından sonra Leishmanialar besiyerinde hangi formda ürerler? a) Amastigot b) Promastigot c) Epimastigot d) Tripomastigot e) Trypanosoma Cevap B (Kuman, Altıntaş, Protozoon Hastalıkları, 1996, s. 94) Yaradan alınan materyalin NNN besiyerine ekiminin yapılması ve promastigot fprmların görülmesinden sonra tanıya gidilebilir. 91.Aşağıdakilerden hangisi tek başına akut toxoplasmosis göstergesi olarak kabul edilemez? a) Ig M pozitifliği b) Ig G pozitifliği c) Serokonversiyon (Anti-toxoplasma antikorlarının negatif değerden pozitif değere dönüşmesi) d) Sabin-Feldman testinde 1/1000 ve üstü titrelerde pozitiflik e) Tanı materyalinde PCR ile toxoplasma DNA'sının gösterilmesi Cevap B (Altıntaş, Tıbbi Genel Parazitolji ve Protozooloji, 1.Baskı, 1997, s.184) Toxoplazmoz infeksiyonlarında ilk ortaya çıkan immünglobulin IgM dir. Serolojik yöntemler içinde SabinFeldman boya testi bugün hala referans test olarak değerini korumaktadır. Son derece özgün ve duyarlı bir yöntemdir. Ancak hastalığın klinik safhasını saptamak için yöntemin belli aralıklarla tekrarlanması ve diğer bazı yöntemlerle desteklenmesi gerekmektedir. SF daha çok IgG antikorlarını ortaya çıkarır. Bu antikorlar infekiyonun ilk haftalarında gelişmeye başlar, 1-2 ayda en yüksek düzeye ulaşır. Reaktivasyon olmazsa en erken 2 yıl içinde düşer. IgM antikorları ise IgG antikorlarından daha önce gelimeye başlar. 4 haftada en yüksek seviyeye ulaşarak en çok 6-8 ay içinde kaybolur. 92.35m çapında yuvarlak, çift cidarlı, iki cidar arasında çizgilenmeler gösteren yumurta aşağıdaki helmintlerden hangisine ait olabilir? a) Fasciola hepatica b) Diphlobothrium latum c) Dicrocoelium lanceatum d) Taenia saginata e) Paragonimus westermani Cevap D (Çetin, Anğ, Töreci, Tıbbi Parazitoloji, 4. Baskı, s. 222) Taenia saginata yumurtası Taenia solium'unki ile hemen tamamiyle aynı şekilde görülür.Yuvarlak, 35 µ çapındadır. Dış kısmında kahverengi, çizgili görünen bir örtü vardır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
MĐKROBĐYOLOJĐ
93.Malnütrisyonlu prematüre veya primer immünyetmezliği olan çocuklarda; immünsupresif ilaç kullananlarda, AIDS'li hastalarda fırsatçı patojen olarak hastalığa yol açan; solunum yolu ile bulaşan; polipne, öksürük, siyanoza neden olan parazit aşağıdakilerden hangisidir? a) Cryptosporidium parvum b) Entamoeba histolitica c) Pneumocystis carinii d) Paragonimus westermanni e) Fasciola hepatica Cevap C (Kuman, Altıntaş, Protozoon Hastalıkları, 1996, s.187) Bulaşım solunum yolu ile olmaktadır. Bir ölü doğum ve 3 günlük bebekte transplasental geçiş bildirilmiştir. Kuluçka dönemi genellikle 3-8 haftadır. Hastalık: 1.prematüre, malnutrisyonlu, geri ve kalabalık koşullarda yaşayan çocuklarda; 2.Primer immünyetmezliği olan çocuklarda; 3.Kanser, lenforetiküler malinite, organ transplantasyonu ve diğer hastalıklar nedeniyle immunsupresif ilaç kullananlarda ; 4.AIDS'li hastalarda fırsat düşkünü parazit olarak görüldüğü bildirilmiştir...Sessiz bir dönemden sonra özellikle polpne, öksürük, siyanoz gibi solunum fonksiyon belirtileri başlar. 94.Hamileliğin üçüncü trimester’inde aşağıdaki hangi organizma normalden daha sık olarak vajinal infeksiyona neden olur? a) Candida b) Acinetobacter c) Aspergillus d) Exophilia e) Epidermophyton
96.AIDS hastalarının %60’ından fazlasında ilk kliniğin ortaya çıktığı, fungus olabilecek bir parazit; a) Microsporidium b) Cryptosporidium c) Pneumocystis d) Blastocystis e) Blastomyces Cevap C (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.680681) AIDS klasifikasyonlarındaki kriterlerden biri P.carinii pneumonisinin gelişmesidir. Pneumocystis önceden sporozoa olarak değerlendirilmiş bir parazit olarak düşünülürken gerçekte bir mantar olduğu tesbit edilmiştir. 97.“Germ tube” testi aşağıdaki maya türlerinin hangisinin tanımlanmasında önem taşır? a) Candida krusei b) Candida tropicalis c) Candida albicans d) Candida lipolytica e) Candida glabrata Cevap C (Murray, Baron, Pfaller, Tenover, Yolken, Manuel of Clinical Microbiology, 7.baskı, 1999, s.1189) Candida albicans’ın hızlı tanısında en değerli ve en basit testlerden birisi de “Germ tube” testidir. Yukarıda sayılan diğer maya türleri içerisinde Candida tropicalis yalancı pozitif test sonucu verir. Bunun için deneyimli bir teknisyen tarafından testin değerlendirilmesi önerilmektedir. Testin Candida albicans için oldukça spesifik olması yanında bazı izolatlarda test sonucunun negatif olduğu da gözlenmektedir.
Cevap A (Jawetz, Melnick, Adelberg, Review of Medical Microbiology, 1991, s.323-325)
98.Bir maya türü olan Cryptococcus neoformans için aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır?
Candidalar ağız, vajina ve gastrointestinal sistemin normal florasında yer alır. Gebeliğin 3. trimestirinde olan veya diabetli kadınlarda vulvo vajinal kandidiyazis görülür.
a) En az dört serotipi tanımlanmıştır. b) Bilinen iki varyetisi epidemiyolojik farklılıklar sergiler. c) Kapsülünün saptanması tanımlanmasında önem taşır. d) Oluşturduğu sistemik infeksiyonda üriner sistem affinitesi oldukça tipiktir. e) Đlk kriptokoksik infeksiyon fungusun akciğerlere inhalasyonu ile başlar.
95.Sporothrix schenckii bahçe işleri ile uğraşanların bir meslek hastalığıdır. Bu organizmanın konağa giriş yolu aşağıdakilerden hangisidir? a) Lenfatik sistem b) Solunum yolu c) Deri d) Ağız e) Mukoz membranları Cevap C (Howard, Keiser, Smith, Weissfeld, Tilton, Clinical and Pathogenic Microbiology, 1993, s.600604) Kutanöz sporotrikozis Sporothrix schenckii tarafından oluşturulur. Deriden başka herhangi bir giriş yolunun önemli olduğu gösterilmemiştir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
Cevap D (Murray, Baron, Pfaller, Tenover, Yolken, Manuel of Clinical Microbiology, 7.baskı, 1999, s.1189) Cryptococcus neoformans’ın bilinen dört serotipi vardır. C.neoformans var. neoformans ve C. neoformans var. gattii olarak bilinen iki variyetesi gerçekten epidemiyolojik farklılıklar sergiler. Varyete neoformans tüm dünyada yaygınken, varyete gattii daha çok tropikal ve subtropikal bölgelerden izole edilmektedir. Bir kapsüle sahip tek patojen maya türüdür. Đlk infeksiyonu fungusun akciğerlere inhalasyonu ile başlar ve 115
MĐKROBĐYOLOJĐ
disseminasyon oluştuğunda ise santral sinir sistemi affinitesi nedeniyle özellikle meninkslerde infeksiyona yol açar. 99.Scedosporium apiospermum aşağıdaki funguslardan hangisinin anamorfik (aseksüel) haline verilen isimdir? a) Pseudoallescheria boydii b) Aspergillus nidulans c) Fusarium solani d) Candida albicans e) Trichopyton rubrum Cevap A (Murray, Baron, Pfaller, Tenover, Yolken, Manuel of Clinical Microbiology, 7.baskı, 1999, s.1232) Pseudoallescheria boydii, subkütanöz mikoz olgularından en sıklıkla izole edilen ajandır. Teleomorfik bir yapı sergileyen bu fungusun anamorfik şekline Scedosporium apiospermum adı verilmektedir. Her ikisinin de mikroskobik morfolojileri farklı olup, laboratuvar tanıda her iki formun da birarada görülmesi tanımlama açısından kolaylık sağlamaktadır. 100.Fırsatçı bir mikoz tablosu olan zigomikozun oluşumunda aşağıdaki klinik durumların hangisi hastalarda en sıklıkla gözlenmektedir? a) Diabetes mellitus b) Pankreatit c) Oral kandidoz d) Orak hücreli anemi e) Hipotiroidi Cevap A (Murray, Baron, Pfaller, Tenover, Yolken, Manuel of Clinical Microbiology, 7.baskı, 1999, s.1242) Bir fırsatçı mikoz tablosu olarak zigomikozun gelişiminde hastada, özellikle kontrol edilmemiş bir diyabet varlığı çok büyük önem taşır. Ketoasidik bir durumda bulunan hastalar özellikle risk altındadır. 101.Đnfeksiyonu sırasında sferül oluşumunun gözlenmesi hangi fungus için oldukça tipiktir? a) Histoplazma capsulatum b) Blastomyces dermatitidis c) Sporothrix schenckii d) Coccidioides immitis e) Paracoccidioides brasiliensis Cevap D (Murray, Baron, Pfaller, Tenover, Yolken, Manuel of Clinical Microbiology, 7.baskı, 1999, s.1269) Coccidioides immitis diğer şıklarda yeralan türler gibi dimorfik bir fungustur. Doğada hifal formda bulunur ve
116
oldukça infeksiyöz olan artrokonidyalarının solunmasıyla infeksiyon başlar. Vücutta ise bir kese şeklindeki sferül denilen yapıyı oluşturur ve içinde yüzlerce endosporu saklar. Özellikle akciğer örneklerinde bu sferüllerin görülmesi tanı açısından oldukça anlamlıdır. 102."Meningo-ensefalit olabileceği düşünülen bir hastanın beyin omurilik sıvısının sedimentinden Çin mürekkebi ile hazırlanan preparatlarda etrafı kapsülle çevrili, tomurcuklanma gösteren, maya hücreleri görülmüş, Staib besiyerinde yapılan kültürde kahverengi koloniler oluşmuştur." En muhtemel etken aşağıdakilerden hangisidir? a) Histoplasma capsulatum b) Coccidioides immitis c) Pneumocystis carinii d) Aspergillus fumigatus e) Cryptococcus neoformans Cevap E (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.1087-91) Şıklarda verilen mantarlardan; tomurcuklanma gösteren, etrafı kapsülle çevrili, Staib besiyerinde kahverengi koloniler oluşturan tek maya mantarı Cryptococcus neoformans'dır. 103."Boyunda sert bir şişlik halinde başlayan daha sonra yumuşayarak deriye açılıp boşaldığı söylenen bir lezyondan akan irinin içinde sarı renkli sülfür granüllerinin bulunduğu dikkati çekmiş, örnekten hazırlanan preperatlarda, gram pozitif, dallanan uzun flamanlar görülmüştür". Bu durumda en muhtemel tanınız aşağıdakilerden hangisidir ? a) Aktinomikoz b) Tüberküloz lenfadenit c) Lepramatöz lepra d) Buruli ülseri e) Sifiliz Cevap A (Ustaçelebi, Mutlu, Cengiz ve ark., Temel ve Klinik Mikrobiyoloji, 1.baskı, 1999, s.457-61) Aktinomikozlar en sık serviko-fasiyal yerleşim gösterir. Fistülize lezyondan gelen irinin içinde sülfür granüllerinin görülmesi ön tanıda oldukça önemlidir. Aktinomyces'ler gram pozitif boyanan bakterilerdir. Tüberküloz lenfadeniti, lepra ve Buruli ülserinin etkeni olan mikobakterilerde gram boyanma özelliğinden bahsedilmez. Sifiliz etkeni olan Trepanoma pallidum subsp. pallidum ise ışık mikroskobunda görülemeyecek kadar incedir ve bakteriyolojik boyalarla güç boyanır.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 2, 2000
NÖROLOJĐ 1. Tabes dorsalis'te hangisi görülmez? a) Radiküler ağrı b) Derin tendon reflekslerinin kaybı c) Đlerleyici ataksi d) Argyll-Robertson pupillası e) Hipertonik kaslar Cevap E (Rowland, 9.baskı, s.205-206) Arka köklerin tutulmasına bağlı olarak kas tonusu azalır. Hipotoni mevcuttur. 2. Multipl skleroz hastalığı için aşağıdaki nörolojik tutulum örneklerinden hangisi alışılmış değildir? a) Serebellar Tutulum b) Optik Nöropati c) Ekstrapiramidal Sistem Tutulumu d) Duysal Tutuluş e) Piramidal sistem Tutulumu CevapC (Bradley, et al, Neurology in Clinical Practice, 1.Baskı, 1991 s.1135-1138) Multiple Skleroz beyin beyaz cevherinde multifokal tutulum ile giden demiyelinizan bir hastalıktır. Bu hastalıkta subkortikal gri cevher bölgeleri olan bazal ganglion tutuluşlarında ortaya çıkan ekstrapiramidal semptomların görülmesi alışılmış değildir. 3. Migren türü başağrısı ataklarında aşağıdaki bulgu ve belirtilerden hangisinin görülmesi beklenmez? a) Homonim Hemianopi b) Fotofobi - Fonofobi c) Oftalmopleji d) Hemiparezi e) Meninks irritasyonu Cevap E (Bradley, et al, Neurology in Clinical Practice, 1.baskı, 1991 s.1522-1525) Migren türü başağrısı aura döneminde homonim hemianopi ve atak sırasında foto-fonofobi oldukça sıktır. Meninks irritasyonu ise başağrısı ile birlikte görüldüğünde öncelikle menenjit ve subaraknoid kanama tablolarını akla getirmektedir. 4. Duchenne Tipi Musküler Distrofi için aşağıdaki seçeneklerden hangisi yanlıştır? a) Otozomal ressesif geçiş gösterir. b) 1. dekatta başlar. c) Psödohipertrofiler görülebilir. d) Kardiyomyopati görülebilir. e) Distrofin adlı proteinin eksikliği sonucu gelişir. 166
Cevap A (Bradley, et al, Neurology in Clinical Practice, 1.baskı, 1991 s.1848-1849) Duchenne Tipi musküler Distrofiden sorumlu genin X kromozomunun kısa kolunda Xp21 loküsünde olduğu saptanmıştır. Bu distrofi için klasik geçiş tipi X'e bağlı ressesif geçişlidir. 5. Myastenia Gravis için aşağıdaki seçeneklerden hangisi yanlıştır? a) Nöromusküler kavşağı tutan otoimmün bir hastalıktır. b) En sık ekstraoküler kasları ve levator palpebra kasını tutar. c) Anti-asetilkolin reseptör antikorları sık olarak saptanır. d) Nöromusküler kavşakta presinaptik asetilkolin reseptörleri azalmıştır. e) Timus patolojileri ile birlikteliği sıktır. Cevap D (Bradley, et al, Neurology in Clinical Practice, 1.Baskı, 1991 s.1827) Myastenia Gravis (MG) patofizyolojisinde en önemli süreç postsinaptik membranda asetilkolin reseptörlerinin azalmasıdır. 6. En sık görülen demans nedeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Multi-enfarkt demans b) Normal Basınçlı Hidrosefali c) Alzheimer Hastalığı d) Pick Hastalığı e) Progresif Supranükleer Palsy Cevap C (Bradley, et al, Neurology in Clinical Practice, 1.Baskı, 1991 s.1416) Tüm demanslı olguların yaklaşık %50'sinde Alzhemier Hastalığı Sözkonusudur. 7. Aşağıdaki ifadelerden hangii klasik internükleer oftalmopleji tablosunu tanımlar? a) Bir gözde abduksiyon kısıtlılığı, adduksiyon yapan diğer gözde nistagmus b) Her iki gözde abduksiyon kısıtlılığı c) Her iki gözde bakış yönüne nistagmus ve konjuge bakış kısıtlılığı d) Bir gözde adduksiyon kısıtlılığı, adduksiyon yapan diğer gözde nistagmus e) Bir gözde abduksiyon kısıtlılığı ve aşağı vuran nistagmus Cevap D (Atabay, Kansu, Nörooftalmoloji, 1993) Đnternükleer oftalmopleji medial longitudinal fasikül lezyonu sonucu ortaya çıkar. Karşı tarafa bakış çabası sırasında adduksiyon yapan gözde nigtagmus vardır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
NÖROLOJĐ
8. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde hipotoni görülmez? a) Poliomyelit b) Parkinson hastalığı c) Polinöropati d) Sydenham koresi e) Guillain barre sendromu Cevap B (Rowland, 9.Baskı, s.713-730) Parkinson hastalığında rijidite adı verilen kas tonusu artışı (hipertoni) söz konusudur. 9. Pergolid tedavisi altında olan parkinsonlu hastalarda aşağıdakilerden hangisi yan etki olarak görülmez? a) Halüsinasyon b) Ortostatik hipotansiyon c) Siyalore d) Uyku anormallikleri e) Plöral fibrozis Cevap C (De Jong, Sugar, Currier, s.123-125) Siyalore parkinson hastalığının belirtilerinden birisidir. Pergolidin yan etkisi olara ortaya çıkmaz. 10.Hiperakuzi aşağıdaki kranial sinirlerden hangisinin hasarında görülür? a) V b) VII c) VIII d) IX e) X Cevap B (Lechtenberg, Synopsis, s.6) Fasiyal sinir orta kulaktaki musculus stapediusu innerve eder. Bu kasın paralizisi ile stapedius kemiğine giden akustik sinyallerin iletimi bozulur ve orta kulakta hiperakuzi oluşur. 11.Lennox-Gastaut sendromunda aşağıdakilerden hangisi görülmez? a) EEG'de 1-5 -2 Hz'lık spike and wave deşarjları b) EEG'de zemin aktivitesinde yaygın bozukluk c) Absans atakları d) Mental retardasyon e) Nöbetlerin kontrolünde fenitoine duyarlılık
Cevap B (Johnson, 3/e, s.29/30) Basit febil konvülsiyonlar 15 dk. dan az sürer ve fokal karekteristik taşımaz. Nöbet sonrası nörolojik defisitler sebat etmez. Hastanın ateşli olduğu dönem sırasında nöbetler görülür. Nöbetler 1-5 yaşları arasında görülür. Nöbetler sonucu beyin hasarı oluşmaz ve hastaların sonraki yaşamların da epileptik olma ihtimali azdır. 13.Aşağıdaki organlardan hangisinin tümörlerinde beyine olan metastazları en sıktır? a) Meme b) Akciğer c) Böbrek d) Deri e) Uterus Cevap B (Lechtenberg, Synopsis, s.143) Meme, akciğer, böbrek, deri ve uterus tümörlerinin beyine metastazları olabilir. Ancak akciğer ve kadınlarda memeden metastazların sıklığı daha fazladır. Son yıllarda kadınlarda da pulmoner karsinoma insidansı artmaktadır. 14.Dialysis Disequilibrum sendromunda aşağıdakilerden hangisi görülmez? a) Mononöropati b) Başağrısı c) Bulantı d) Kas krampları e) Kusma Cevap A (Rowland, 8/e, s.869-870) Diyaliz esnasında genellikle serebral disfonksiyon görülür. Nadiren deliryum ve konvulsiyonlar görülebilir. Đntrakraniyal basınç artımına bağlı papil ödemi görülebilir. 15.Multiple sklerozlu hastalarda görülen beyin omurilik sıvısı özelliği aşağıdakilerden hangisidir? a) BOS glikozu serum glikozunun %20’sinden azdır. b) BOS total protini artmıştır, c) BOS IgG içeriği artmıştır. d) Mononükleer hücreler mm3’de 100 den fazladır. e) Eritrositler mm3’de 10’dan fazladır.
Cevap E (Rowland, 8/e, s.787-790-791) Lennox-Gastaut sendromu çocuklarda görülen bir bozukluktur. Nöbetlerin kontrolü güçtür. EEG'de slow spike-and-wave deşarjları ve mental retardasyon görülür. Bu hastaların hikayesinde west sendromu sıklıkla vardır.
Cevap C (Lechtenberg, Multiple Sclerosis, s.71-72)
12.Basit febril konvülsiyonlarda aşağıdaki nöbet tiplerinden hangisi en sık görülür? a) Kompleks parsiyel nöbetler b) Generalize tonik-klonik nöbetler c) Generalize absans nöbetler d) Fokal motor nöbetler e) Fokal sensoryal nöbetler
16.Duchenne disftrofisinin kızlarda görülmesi için aşağıdakilerden hangisinin varlığı gerekir?
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Multiple sklerozda akut eksavaryonlar arasında bile BOS IgG içeriği yüksektir. IgG diğer fraksiyonlardan farklı olarak kappa hafif zinciri kompozisyonundadır. IgG, total protein içeriğinin %15'den fazladır.
a) Turner sendromu (XO) b) Kleinfelter sendromu (XXY) c) Anne ve babanın ikisininde hasta olması d) Babanın hasta olması e) Erkek kardeşin hasta olması 167
NÖROLOJĐ
Cevap A (Rowland, 8/e, s.710) X kromozomunda defektif distrofin genine sahip Turner sendromlu kişilerde Duchenne distrofisi görülebilir. Normal X kromozomu, olmadığından, sadece defektif distrofinli X kromozomu varlığında bu hastalık oluşabilir. Turner sedromlu kişi fenotip olarak kadındır. 17.Aşağıdaki kraniyal sinirlerden hangisi foromen jugulareden geçerek kafatasını terkeder? a) N.Trigeminus b) N. Facialis c) N. Hypoglossus d) N. Vagus e) N. Opticus Cevap D (Adams, Principles of Neurology, 4.Baskı, s.1085) Jugular foramenden 9, 10, 11. kafa çifti geçer. 18.Hangisi HIV-1 ile infekte hastalarda görülen nörolojik komplikasyonlardan değildir? a) AIDS-Demans kompleksi b) Sitomegalovirus ensefaliti c) Myelopati d) Polinöropati e) Moya-moya hastalığı Cevap E (Adams, Principles of Neurolog, 4.Baskı, s.602) Moya-moya hastalığı genç hastalarda görülen intrakraniyal damarlarda oklüzyon ile seyreden, klinikte inme ile ortaya çıkan anjiografi ile tanı alan ayrı bir durumdur. 19.Gün içerisinde fluktuasyon gösteren proksimal kas güçsüzlüğü ve pitoz şikayetiyle başvuran hastada düşünülen olası tanı nedir? a) Myastenia Gravis b) Duchenne Muskuler Distrofi c) Myotonik Distrofi d) Konjenital Myopati e) Limb-Girdle Distrofi Cevap A (Adams, Principles of Neurolog, 4.Baskı, s.1150-58) Myastenia Gravis gün içerisinde, ayrıca egzersiz ile fluktuasyonlar gösteren, proksimal kas güçsüzlüğü ve oküler kaslarda güçsüzlük ile seyreden bir kas hastalığıdır. 20.Bilateral Đnternükleer oftalmopleji hangi hastalık için karakterizedir? a) Weber Sendromu b) Multipl Skleroz c) Wallenberg Sendromu d) Oculopharygeal Distrofi e) Villaret Sendromu 168
Cevap B (Adams, Principles of Neurology, 4.Baskı, s.760-61) Đnternükleer oftalmopleji tutulan tarafta içe bakış kısıtlılığı, karşı gözde nistagmus ile karekterizedir. Bilateral görülmesi ise Multipl Skleroz için karekteristiktir. 21.Đntraserebral hematomlar en sık nerede lokalize olurlar? a) Frontal lob b) Temporal lob c) Oksipital lob d) Bazal ganglionik-kapsüler e) Serebellum Cevap D (Lindsay, Neurology and Neurosurgery, Illustrated, 2.Baskı, s.268) Đntraserebral hematomlar en sık bazal ganglionik-talamik (%37), daha sonra sırasıyla temporal (%21), parietal (%15), frontal (%15), serebellar (%8), pontin (%4) yerleşimli olabilir. 22.Aşağıdakilerden hangisi kore nedeni değildir? a) Synenham Koresi b) Huntington Koresi c) L-Dopa kullanımı d) Trisiklik antidepresan kullanımı e) Amantadin kullanımı Cevap E (Lindsay, Neurology Illustrated, 2.Baskı, s.354-55)
an
Neurosurgery
Amantadin antiviral ve Parkinson tedavisinde kullanılan bir ilaçtır, koreye neden olmaz. 23.Multipl Skleroz'da hangi yapılar tutulmaz? a) Optik sinir b) MLF bağlantıları c) Periventiküler bölge d) Serebellum e) Đnterkostal sinirler Cevap E (Adams, Principles of Neurology, 4.Baskı, s.759-61) Multipl Sklerozda periferik sinirler tutulmaz, bu nedenle interkostal sinir tutulumu olmaz. 24.Nörofibromatozis'de aşağıdakilerden hangisi olmaz? a) Adenoma sebasum b) Cafe au lait c) Optik gliom d) Nörofibrom e) Skolyoz Cevap A (Lindsay, Neurology and Neurosurgery Illustrated, 2.Baskı, s.538-539) Adenoma sebasum, nörokutenoz hastalar arasında Tuberoz Sklerozda görülen bir cilt lezyonudur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
NÖROLOJĐ
25.Parkinson hastalığının tedavisinde hangi ilaç kullanılmaz? a) Amantadin b) L-Dopa c) Biperiden d) Bromokriptin e) Klorpromazin Cevap E (Lindsay, Neurology an Neurosurgery Illustrated, 2.Baskı, s.352-353) Klorpromazin nöroleptik bir ilaçtır Parkinson tedavisinde kullanılmaz. 26.Multiple Skleroz etyopatogenezi için yanlış olanı işaretleyiniz? a) SSS'de karekteristik olarak perivasküler lenfosit ve makrofaj infiltrasyonu b) Đntratekal IgG sentezinde artış c) Tümör nekroz fakrör (TNF) ve transforming growth faktör (TGF) sitokinlerin Shwann hücrelerine toksik etkisi d) CD4+helper-inducer T lenfositlerde artış e) Akut atakta kan-beyin bariyerinde bozulma Cevap C (Rowland, Merritt's Textbook of Neurology, 9.Baskı, 1995) TGF bir antiinflamatuvar sitokin olup toksik etkisi yoktur. Ayrıca MS de sitokinlerin etkisi Schwann hücreleri değil, oligodendrositler üzerinedir. 27.Aşağıdaki durumlardan hangisinde Kreatin Kinaz (CK, veya CPK) enzimi normalin çok üzerinde değerlerde beklenir? a) Edinsel Miyastenia Gravis b) Duchenne müsküler distrofi c) Miyotoni Konjenita d) Periyodik Paralizi e) Konjenital Miyasteni Cevap B (Jones, Bolton, Harper, Lippincott, 1996, s.387-443) Kas yıkım enzimi, her tür miyopatide yükselme göstermez, ancak hızlı kas yıkımı nedeni olan durumlarda çok yüksektir. Bunun bilinmemesi durumunda normal CPK değerleri, hekimi miyopati tanısından hatalı olarak uzaklaştırabilir. Duchenne distrofisi de hızlı kas yıkımıyla karakterize bir hastalıktır.
29.Çocukluk Absans Epilepsisi için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Nöbetler genellikle 3-12 yaşlarında başlar. b) Absans nöbetlerine ek olarak %40 hastada jeneralize tonik klonik nöbetler görülür. c) Tedavide etosüksimid ve Sodyum Valproat kullanılır. d) EEG'de tipik 3 Hz. lik spike end wave deşarjlar saptanır. e) Karbamazepin tedavide etkin bir ilaçtır. Cevap E (Hopkins, Shorvan, Cascıno, Epilesy, 1995, s.431-434) Tedavide etosüksimid ve sodyum Valproat kullanılır. Karbamazepin etkin bir ilaç değildir. 30.Nervus facialis için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Motor çekirdeği ponsta yerleşmiştir. b) Yüz mimik kaslarının motor innervasyonunun sağlar. c) Parotis bezinin parasempatik innervasyonunu sağlar. d) Dilin 2/3 bölümünün tad duyusunu taşır. e) Lakrimal bezin parasempatik innervasyonunu sağlar. Cevap C (De Jong's The Neurologic Examination, 5.baskı, s.180-200) Parotis bezinin parasempatik innervasyonunu 9. kranial sinir sağlar. 31.Aşağıdaki duyulardan hangisi arka kordun yolu ile iletilmez? a) Ağrı duyusu b) Vibrasyon duyusu c) Eklem pozisyon duyusu d) Stereognozi e) Hilognozi Cevap A (Alvin, Burt Jertbook Neuroanatom, 1993, s.193-223) Ağrı duyusu Spinotalamik yol ile taşınmaktadır.
28.Oro-alimentar otomatizmde ne gibi bulgu ortaya çıkar? a) Hasta amaçsız bir kaç saniye yürür. b) Anksiyete korku belirtileri olur c) El çırpma, stereotipik el hareketleri yapılır d) Çigneme, dil ve dudak yalama, yutkunma hareketleri yapılır. e) Sözel otomatik stereotipik haraketler gözlenir.
32.Nörojenik Disfaji'nin objektif olarak incelenmesinde aşağıdaki testlerden hangisi Nörofizyolojik temele dayanır?
Cevap D (Chauvel, Delgado Escueta A, Halgren, Bancaud, Frontal Lobe Seizures and epilepsies, s.392, 1992) Bu nöbetler amigdal nükleus ve subrainsular bölge arasından kaynaklanır.
Cevap D (Ertekin, Aydoğdu, Yüceyar, Journal of Neurology, Neurosurgery and psyelnatry, 1996, s.61, 491-496)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
a) Videofluoroskopi b) Manometri c) Su yutma testleri d) Disfaji Limiti e) Sinefluoroskopi
Disfaji limiti sadece elektromiyografik yöntemlerle elde edilen ve çok duyarlı ve spesitif bir testtir. 169
NÖROLOJĐ
33.Hangisi Alzheimer hastalığı için yanlıştır? a) Beyin dokusunda senil plaklar ve nörofibriler tangle'lar görülebilir. b) Genetik çalışmalarda sorumlu tutulabilecek bir bulgusu yoktur. c) En belirgin bulgusu hafıza defektidir. d) Tedavide tetrahidro aminoakridin denenmektedir. e) Karakteristik patolojik bulgusu Lewy cisimcikleridir. Cevap E (Merritt, 1995, s.677) Lewy cisimcikleri Alzheimer hastalığının değil parkinson hastalığının karakteristik bulgusudur. 34.Zaman zaman oyun oynarken etrafı ile ilişkisi kaybolan, sorulara yanıt vermeyen, ancak olup biteni kısmen hatırlayan ve motor-mental gelişimi normal olan 10 yaşındaki bir hastada ön tanınız hangisi olabilir? a) Refleks epilepsi b) Lennaux-Gastaut sendromu c) Petit-Mal epilepsi d) Temporal lob epilepsisi e) West sendromu Cevap D (Meritt, 1995, s.845) Hastanın olup biteni kısmen hatırlaması nöbetin parsiyel olduğunun kanıtıdır. Bu nedenle jeneralize epilepsiler grubunda yer alan Petit-Mal epilepsi olamaz. Ayrıca nöbeti uyaracak bir nöbet söz konusu olmadığı için refleks epilepsi düşünülmez. Motor ve mental gelişimin normal olması B ve E seçeneklerinin olamayacağını gösterir.
Cevap A (Merritt, 1995, s.804) EEG nöronal aktivitenin bir göstergesidir. Multipl skleroz beyaz cevheri tutan bir hastalık olduğu için spesifik bir EEG bulgusu yoktur. 37.Huntington hastalığı için yanlış olanı işaretleyiniz? a) Genetik geçişlidir. b) Tedavide dopaminerjik ilaçlar kullanılır. c) Gama amino bütirik asit (GABA) aktivitesi düşmüştür. d) GABA dekarboksilaz aktivitesi düşmüştür. e) Demans mutlaka görülür. Cevap B (Merritis, 1995 s.695) Huntington hastalığının klinik bulgularını dopaminerjik ilaçlar alevlendirir. Bu nedenle ancak tanıda kullanılır. 38.Friedreich ataksisi ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Alt ekstremiteler üst ekstremitelerden önce tutulur. b) Arka kordon tutulumuna bağlı pozisyon ve vibrasyon duyusu azalır. c) Ataksi ilk ortaya çıkan ve en sık görülen semptomdur. d) Motor sinir iletim hızları yavaşlamıştır. e) Pes kavus-kifoskolyoz gibi dejeneratif stigmatlar bulunur. Cevap D (Yaltkaya ve ark., Nöroloji Ders Kitabı, 1996, s.397) Friedreich ataksisi dejeneratif hastalıklar sınıfındadır. Motor sinirler ve kaslar normaldir.
35.Epilepsi tedavisinde yanlış olanı işaretleyiniz? a) Tedaviye politerapi ile başlanmaz. b) Đlk febril konvülziyon sonrasında profilaksi yapılmayabilir. c) Cerrahi tedavi ancak medikal dirençli olgularda söz konusudur. d) Absans nöbetlerde ilk seçenek karbamazepindir. e) 2 ila 5 yıl nöbet geçirmeyen hastada tedavi yavaş yavaş kesilebilir.
39.Ekstrapiramidal sistem hastalıklarında görülmeyen bulguyu işaretleyiniz?
Cevap D (Merritt, 1995, s.854) Epilepsi tedavisinde birden fazla ilaç kulanımı ancak dirençli epilepsi hastalarında söz konusudur. Febril konvülsiyonlar ancak ısrarlı olduklarında profilaksi gereklidir. Cerrahi tedavi ilaca yanıt vermeyen hastalarda denenebilir. Absans nöbetlerde ilk seçenek ilaç Ethosüksinmid'dir. Tedavi en az 2 yıl nöbet geçirmeyen hastalarda sonlandırılır.
Ekstrapiramidal sistem hastalıklarında rigidite tarzında tonus artışı, hareketlerde donukluk (bradikineziakinezi) otomatik haraketlerin yapılmaması ve istemsiz hareketler ortaya çıkar. Kasların sinerjizm içinde çalışmasını sağlayan sistem serebellar sistemdir ve bu sistem lezyonlarında asosiye hareket (Ardısıra) kaybolur.
36.Multipl sekleroz tanısı için hangisi kullanılmaz? a) EEG b) BOS c) Uyarılmış potansiyeller d) BBT e) MRI 170
a) Hipertoni b) Akinezi c) Otomatik haraketlerin kaybı d) Asosiye hareket kaybı e) Đstemsiz hareketler Cevap D (Yaltkaya ve ark., Nöroloji Ders Kitabı, 1996, s.337-338)
40.Aşağıdaki çekirdeklerden hangisi Cerebelluma ait değildir? a) N. Ruber b) N. Deuntatus c) N. Globosus d) N. Fastiği e) N. Emboliformis MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
NÖROLOJĐ
Cevap A (Yaltkaya ve ark., Nöroloji Ders Kitabı, 1996, s.93) N. Ruber bazal ganglionlardandır. 41.Beyin ölümüyle ilgili hangisi doğrudur? a) Nabız ve kan basıncı alınamaz. b) Ağrılı uyaranla deserebre olur. c) Terleme yoktur d) Spontan solunum yoktur e) Beyin sapı refleksleri alınabilir. Cevap D (Yaltkaya ve ark., Nöroloji Ders Kitabı, 1996, s.35) Beyin ölümünde hasta irrevrsibl, yanıtsız komadadır. Ağrılı uyarana cevap yoktur. Nabız ve kan basıncı alınabilir. Hastanın spontan solunum durmuştur ve solunum ventilatör ile devam ettireblir. Bütün beyin sapı refleksleri kaybolmuştur. 42.Hungtington hastalığındaki genetik defekt hangi kromozomdadır? a) 4 b) 6 c) 9 d) 12 e) 13 Cevap A (Rowland, Merrit’s Textbook of Neurology, 9.baskı, 1995, s.696) Hungtington hastalığındaki genetik defektin 4. kromozomun kısa kolunda olduğu, abnormal genin CAG trinükleotidinin tekrarları ile karakterize bozukluk gösterdiği saptanmıştır ve genetik bir heterojenite bildirilmemiştir. 43.Relaps ve remisyonlar ile seyirli multipl sklerozlu olgularda atak sıklığını azaltmak amacıyla tedaviye girmiş ilaç hangisidir? a) Lökotrien A4 b) Lökotrien B4 c) Lökotrien C4 d) Đnterferon beta e) Đnterferon gama Cevap D (Rowland, Merrit’s Textbook of Neurology, 9.baskı, 1995, s.823) Đnterferon beta son yıllarda relaps ve remisyonlarla seyirli MS’li olgularda atak sıklığını azaltmak amacı ile profilaktik olarak kullanılmaktadır. 44.Yanlışı bulunuz. a) Multipl skleroz santral sinir sisteminde beyaz cevheri tutan demiyelinizan bir hastalıktır. b) Nöromiyelitis optika optik sinir ve medulla spinaliste demiyelinizasyonla giden bir hastalıktır. c) Multipl skleroz çoklukla 50 yaşından sonra görülür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
d) Multipl sklerozda sıklıkla optik sinir, piramidal, serebellar yollar tutulur. e) Multipl skleroz ataklar ve remisyonlarla seyreder. Cevap C (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.758) Multipl skleroz en çok 20-40 yaşları arasında görülür. 45.Yanlışı işaretleyiniz. a) Siringomiyeli medulla spinalisin progresif dejeneratif hastalığıdır. b) Siringomiyeli olgularının %90’ında Arnold Chiari tip I malformasyonu görülür. c) Semptomlar 35-45 yaş civarında başlar. d) Üst ekstremitelerde segmental atrofi, kuvvet kaybı, dokunma duyusu kaybı olur. e) Medulla spinalisde çoklukla servikal bölgede santral kavitasyonla karakterizedir. Cevap D (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.749) Üst ekstremitelerde segmental atrofi, kuvvet kaybı, ısı ve ağrı duyusu kaybı olur. Dokunmu duyusu korunur. 46.Yanlışı işaretleyiniz. a) Friedreich ataksisinde pes kavus gibi dejeneratif stigmatlar görülür. b) Mental fonksiyonlarda bozulma olur. c) Derin tendon refleksleri alınmaz. d) Derin duyu kaybı vardır. e) Patolojik refleksler görülür. Cevap B (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.948) Mental fonksiyonlar etkilenmez. 47.Yanlışı işaretleyiniz. a) Amytrofik lateral sklerozis erkeklerde daha sık görülür. b) Klinik bulgular çoklukla 50 yaşından sonra başlar. c) I ve II. motor nöron bulguları ile karakterizedir. d) Asimetrik başlangıç gösterir. e) Sfinkter kontrolü bozulur ve inkontinans olur. Cevap E (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.954) Sfinkter kontrolü bozulmaz. 48.Yanlışı işaretleyiniz. a) Alzheimer hastalığında frontal lobda atrofi belirgindir. b) Kadınlarda ve erkeklerde benzer oranda görülür. c) Histopatolojisinde nörofibriler yumaklar, senil plaklar görülür. d) Đlk bulgusu yakın bellek kusurudur. e) Paranoid bozukluk, kişilik değişiklikleri ortaya çıkar. 171
NÖROLOJĐ
Cevap A (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.926) Beyinde diffüz atrofi olur.
Cevap E (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.139) Oftalmoplejik migrende 3. kranial sinir paralizisi sık görülür.
49.Yanlışı işaretleyiniz. a) Parkinson hastalığında substansia nigrada dopaminerjik hücrelerde dejenerasyon olur. b) 40-70 yaşları arasında başlar. c) Asimetrik başlangıç gösterir. d) Postural tremor major ve ilk bulgularındandır. e) Bradikinezi, rijidite, donma fenomeni önemli klinik özelliklerindendir. Cevap D (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.938) Đstirahat tremoru karakteristik özelliğidir. 50.Doğruyu işaretleyiniz. a) Progresif supranükleer palsy 30 yaş civarında başlangıç gösterir. b) Vertikal bakış paralizisi ve postural instabilite klinik bulgularındandır. c) Levodopa ile uzun süreli tedavisi mümkündür. d) Sıklıkla serebellar bulgular görülür. e) Demansiyel semptomlarla başlangıç gösterir. Cevap B (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.944) PSP 60 yaş civarında başlar, levodopaya yanıt kısa süreli veya hiç yoktur, serebellar bulgular olmaz, demansiyel bulgular ileri dönemlerde olabilir, ancak hafiftir. 51.Doğruyu işaretleyiniz. a) Wilson hastalığı geni 13. kromozomda yer alır. b) Wilson hastalığı otozomal dominant geçiş gösterir. c) Seruloplazmin düzeyi yüksektir. d) Kesin tanı Kayser-Fleischer halkasının görülmesi ile konur. e) Demir metabolizması bozukluğu ile ilgilidir.
53.Kornea refleksinde yanlışı bulunuz. a) Afferenti N. Trigeminusun oftalmik dalı b) Efferenti N. fasialis c) Reseptör organ kornea d) Merkez mezensephalon e) Refleks cevap göz kırpma Cevap D (Oğul, Tele ve Klinik Nöroloji Kitabı, 1996, s.40) Kornea refleksinde reseptör korneada, afferent yol trigeminal sinir, merkezi ponsta, afferent yolu fasial sinir ve effektör organ orbicularis oculidir. 54.Hangi durumda tonus artar? a) Ön boynuz hastalıkları b) Periferik sinir hastalıkları c) Yan kordon hastalıkları d) Kas sinir kavşağı hastalıkları e) Kas hastalıkları Cevap C (Oğul, Temel ve Klinik Nöroloji Kitabı, 1996,s.49) Tonus değişikliği ya artma (hipertoni) ya da azalma (hipotoni) şeklinde olur. Hipertoni piramidal ve ekstrapiramidal lezyonlarda ortaya çıkar. Hipotoni ön boynuz hastalıkları, periferik sinirlerin hastalıkları, kas sinir kavşağı hastalıkları ve kas hastalıklarında görülür. 55.Aşağıdaki durumlardan hangisinde EEG endikasyonu yoktur? a) Epilepsi b) Kugelberg Welander Sendromu c) Kafa içi tümoral oluşumlar d) Ansefalopatiler e) SSPE (Subakut sklerozan panansefalit)
Cevap A (Adams, Principles of Neurology, 4.baskı, s.802804)
Cevap B (Oğul, Temel ve Klinik Nöroloji Kitabı, 1996,s.74)
OR geçiş gösterir, seruloplazmin düzeyi düşüktür, kesin tanı karaciğer biyopsisi ile konur, bakır metabolizması bozukluğudur.
EEG endikasyonları: EEG beyin elektrik faaliyeti ile ilgili hastalıklarda özellikle epilepside, metabolik ansefalopatilerde, entoksikasyonda, kafa travmalarında, kafa içi yer kaplayıcı oluşumlarda, subakut sklerozan panensefalitte endikasyonu vardır.
52.Yanlışı işaretleyiniz. a) Klasik migrende başağrısından önce 5-20 dakika süreli aura dönemi olur. b) Migrende başağrısı zonklayıcı ve unilateraldir. c) Ataklar çocukluk veya adolesan döneminde başlangıç gösterir. d) Küme başağrısı erkeklerde sık görülür. e) Oftalmoplejik migrende 6. kranial sinir paralizisi sık görülür. 172
56.Multipl skleroz tanısında aşağıdakilerden hangisi en az değer taşır? a) Ig G indeksi artışı b) Artmış Ig G sentez hızı c) Görsel uyarılmış potansiyeller d) Manyetik rezonans görüntüleme e) Beyin sapı işitsel kortikal cevaplar MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
NÖROLOJĐ
Cevap E (Rowlan, Merritt's Textbook of Neurology, 9.baskı, 1995, s.816) MS'da beyin omurilik sıvısında %90 hastadan Ig G indeksi artışı, %90 hastada Ig G sentez hızı artışı (3.3mg/gün), %85 hastada VEP latans uzaması, %90 hastada MR'da özellikle T2'de belirgin demiyelinizan plaklar görülürken, %67 hastada BAEP anormallikleri olmaktadır. 57.Akut otonomik nöropatili bir hastada ayrıcı tanıda aşağıdakilerden hangisi düşünülmez? a) Alkolik nöropati b) Fabry hastalığı c) Akut transvers miyelit d) Paraneoplastik nöropati e) Riley Day sendromu Cevap C (Rowlan, Merritt's Textbook of Neurology, 9.baskı, 1995, s.833) Akut otonomik nöropatide akut intermittent porfiri, alkolik nöropati, amiloid NP, botilism, diabetik nöropati, Fabry hastalığı, Guillain Barre Sendromu, paraneoplastik sendromu, Riley-Day Sendromu gözden geçirilmelidir. 58.Aşağıdakilerden hangisi bilateral oftalmopleji nedeni değildir? a) Beyin sapı ensefaliti b) Horner sendromu c) Orbital psödotümör d) Tolosa-Hunt sendromu e) Myastenia Cevap B (Bradley, Neurology in Clinical Practica, 2. baskı, 1996, s.197) Basiler menengit, botilisim, beyin sapı ensefaliti, kavernöz sinüz trombozu, santral herniasyon, difteri, Fisher sendromu, Leighs hast, Multipl skleroz, Myasthenia, nöroleptik malign sebebler, Tolosa - Hunt sendromu, travma bilateral akut oftalmopleji sebebi olabilir. 59.Aşağıdakilerden hangisi 3. kraniyal sinirin inferior dalının inerve ettiği kas değildir? a) Levator palpebra b) Đnferior palpebra c) Medial palpebra d) Đnferior oblik e) Đris sifinkter kası Cevap A (Kansu, Nörooftalmoloji, 2. baskı, 1993, s.9495) Superior rektus ve Levator palpebra kası superior dal tarafından inerve eder. 60.Hangisi Horner sendromuna yol açan 1. nöron lezyonlarından değildir? a) Serebro-vasküler olaylar b) Siringomyeli MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
c) Karotid anjiografi d) Neoplasmlar e) Demiyelinize hast. Cevap C (Kansu, Nörooftalmoloji, 2. baskı, 1993, s.123) Karodit anjiografi 2. nöron lezyonu sonucu Horner Sendromuna neden olur. 61.C6,7 dermatomlarında bilateral ağrı ve ısı duyusu kaybı olan ama derin duyuları normal olan bir hastada aşağıdakilerden hangisini düşünürsünüz? a) Brown-Sequard sendromu b) Siringomiyelik sendrom c) Spinal kord tam kesisi d) Tabetik sendrom e) Dejenerine - Roussy sendromu (Talamik sendrom) Cevap B (Adams, Principles of Neurology, 6. baskı, 1997, s.162) Brown-Sequard sendromunda ağrı ve ısı duyusu kaybı bilateral değil tek taraflıdır ve dermatomal tipte değil seviye veren tiptedir. Ek olarak lezyonun karşı tarafında derin duyular bozuktur. Sringomyelik sendromda, tek taraflı veya bilateral olarak bir kaç dermatomda ağrı ve ısı duyusu kaybı vardır. Derin duyular korunmuştur. Duyu kusuru dermatomal değil seviye veren tiptedir ve sadece ağrı ve ısı duyuları değil tüm duyu tipleri etkilenmiştir. Tabetik sendromda duyu kusuru ağrı ve ısı duyusunda değil derin duyularda bozulma ile başlar ve ağılıklı olarak derin duyu bozukluğuyla seyreder Dejenerine - Roussy sendomunda (Talamik Sendrom) ağrı-ısı duyularından ziyade eklem pozisyon duyusu ve diğer derin duyuların etkilenmesi ve ağrı hissi ön plandadır ve duyu kusuru dermatomal tipte değil hemihipoestezi tarzındadır 62.Beyin ventriküllerinin serebral atrofiye sekonder olarak genişlemesine ne ad verilir? a) Hidrosefalus eks vakuo b) Obstrüktif hidrosefali c) Kommünikan hidrosefali d) Normal basınçlı hidrosefali e) Psödotümör serebri Cevap A (Adams, Principles of Neurology, 6. baskı, 1997, s.628) Soru gerçekte bir hidrosefali olmayan ama BBT görünümleri gerçek hidrosefaliyle karışabilen “Hidrosefalus eks vakuo"nun tanımından hazırlanmıştır. B şıkkı hidrosefali türlerinden biridir, serebral atrofiye sekonder değil beyin-omurilik sıvısının hacminin ventriküler sistem içinde artışına sekonderdir 173
NÖROLOJĐ
C şıkkı hidrosefali türlerinden biridir, serebral atrofiye sekonder değildir, beyin - omurilik sıvısının subaraknoid boşlukta dolanımında bir probleme sekonderdir. D şıkkı hidrosefali türlerinden biridir, serebral atrofiye sekonder değildir E şıkkı beyin ventrikülleri genişlemiş değildir, normal boyutta hatta küçülmüştür. 63.Tekrarlayıcı kafa travmalarının birikici etkisiyle ortaya çıkan, demans ve parkinsonizm ve ataksiyle seyreden tabloya ne ad verilir? a) Postkontüzyon sendromu b) Posttravmatik hidrosefali c) Demansia pugilistika (Yumruk-sarhoşluğu sendromu) d) Pick hastalığı (Lober atrofi) e) Progressif supranükleer palsi
Cevap D (Adams, Principles of Neurology, 6. baskı, 1997, s.453,457) Optik radyasyonun, kontrlateral görme alanının üst kadranlarından gelen uyarıları taşıyan lifleri temporal lobun derinlerinden seyrederek oksipital loba ulaşır. Dolayısıyla bu liflerin lezyonları kontrlateral homonim üst kuadrantanopiye yol açar. Đşitme ile ilişkili uyaranlar temporal lobun Heschl girusunda sonlanırlar. Odituar hallisinasyonlar bu ve bununla ilişkili korteks bölgelerin harabiyeti veya epileptik nöbet sırasında uyarılmaları ile ortaya çıkabilir. Temporal lobun superior girusundaki 22. Brodmann alanının arka bölümüne Wernicke alanı denir. Bu alan ve temporal lobun Heschl girusu sözlü lisanın anlaşılmasından sorumludurlar. Temporal lobdaki bu bölgelerin lezyonları Wernicke afazisine yol açar.
Cevap C (Adams, Principles of Neurology, 6. baksı, 1997, s.893)
Gerstmann sendromu temporal lobun değil, parietal lobda yer alan angüler girusun lezyonuna bağlıdır.
Postkontüzyon sendromunun tekrarlayıcı kafa travmalarıyla ortaya çıkması şart değil tek bir kafa travmasıyla da çıkabilir. Demans ve parkinsonizm yoktur, başağrısı, baş dönmesi, çabuk yorulma, huzursuzluk, konsantre olamama şikayetleri olur.
Nondominant hemisferdeki temporal lobun orta girusunun lezyonları, müzik algısı ve yorumuyla ilgili bozukluklara (Amüzi) yol açar.
Posttravmatik hidrosefalinin ortaya çıkması için tekrarlayıcı kafa travmaları olması şart değildir, tek bir şiddetli kafa travmasıyla da çıkabilir. Parkinsonizme yol açmaz, başlangıçta bulantı, kusma konfüzyon ve somnolans yapar. Soru, Demansia pugilistikanın genel özelliklerinden oluşturulmuştur. Boksörler gibi tekrarlayıcı kafa travmalarının sık olduğu hasta gruplarında ortaya çıkar (en ünlü örneği Muhammed Ali Clay'dir). Pick hastalığı, santral sinir sisteminin primer dejeneratif bir hastalığıdır, kafa travmasıyla ilişkisi yoktur, parkinsonizme ve ataksiye yol açmaz. Progressif supranükleer palsi santral sinir sisteminin primer dejeneratif bir hastalığıdır, kafa travmasıyla ilişkisi yoktur. Ek olarak tablo bakış paralizileri ve dizartri vardır. 64.Aşağıda sayılan durumlardan hangisi temporal lob lezyonunda ortaya çıkmaz? a) Kontrlateral homonim üst kuadrantanopi b) Odituar hallüsinasyonlar c) Wernicke afazisi d) Gerstmann sendromu e) Amüzi
174
65."Saf kelime sağırlığı" için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Bir diskonneksiyon sendromudur b) Lezyon unilateralse, dominant hemisferdedir c) Hasta sağır değildir, sesleri işitir d) Hasta sözel olmayan sesleri doğru biçimde yorumlar e) Hastanın yazı yazması normaldir ama okuyamaz Cevap E (Adams, Principles of Neurology, 6. baskı, 1997, s.467) "Saf kelime sağırlığı", kortikal merkezlerin sağlam olup bunları bağlayan yolların tahrip olduğu diskonneksiyon sendromlarından bir tanesidir. Lezyon unilateral olduğunda, dominant temporal lobda subkortikal yerleşimlidir. Hasta sağır değildir, sesleri işitir ama konuşmasıyla ilişkili sesleri (kelimeleri) yorumlayamadığından kelimeleri anlayamaz. Sözel olamayan (kelime dışı) sesleri doğru algılar ve ne olduklarını anlar "Saf kelime sağırlığı"nda okuma normaldir. Yazı yazmanın normal olup okumanın bozulduğu tablo "saf kelime körlüğü"dür.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ENDOKRĐNOLOJĐ VE METABOLĐZMA HASTALIKLARI 1. HbA1c için yanlış cümleyi işaretleyiniz. a) HbA1c 2-3 ay süreli kan şeker düzeyi hakkında fikir verir. b) HbA1c düzeyinin yükselmesinin diabetin kronik komplikasyonlarıyla ilişkisi yoktur. c) HgA1c düzeyinin yükselmesinin diabetin kronik komplikasyonları ile ilişkisi vardır. d) HbA1c en çok gebelerin takibinde yararlıdır. e) HbA1c yüksek olan olgularda dokulara oksijen taşınması azalır. Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.18) DCCT çalışmasında HbA1c düzeyinin yüksek olduğu olgularda mikrovasküler komplikasyonların daha fazla görüldüğü belirtilmektedir. 2. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanı seçiniz. a) DKA’da serebral ödem tedavi edilmeyen diabetiklerde gelişir. b) DKA’da sıvı tedavisi yeterlidir, insülin tedavisi mutlak gerekli değildir. c) DKA’da plazma osmolalitesi genellikle 330 mosm/L üzerindedir. d) DKA genellikle Tip 2 DM’lularda, nadiren de Tip 1 DM’lularda görülür. e) DKA’da 0.1 Ü/kg doyurma dozu ve 0.1 Ü/kg i.v. infüzyon tedavisi uygulanmalıdır. Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.26) Serebral ödem tedavi edilen olgularda ortaya çıkar, insülin tedavisi kesin tedavidir. Plazma osmolalitesi genelde normaldir. Tip I DM’lu olgularda DKA daha sık görülür, ilk tanıda genelde hastaneye diabetik ketoasidozla başvururlar. 3. Obezite için yanlış cümleyi işaretleyiniz. a) Leptin, beyinde hipotalamustan salgılanır. b) Leptin vücuttaki enerji depoları hakkında beyine bilgi aktarır. c) Obezlerde uyku apnesi ve restrüktif tipte akciğer hastalığı sıklıkla görülür. d) NPY açlık duygusunu arttırır. e) Obezlerde osteoporoz daha az gelişir. Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.137) Leptin periferde yağ hücresinden sentezlenen bir maddedir. 4. Hirsutismus için yanlış cümleyi seçiniz. a) Hirsutismus skorlaması Ferriman-Gallwey semikantitatif yöntemi ile yapılır. 138
b) Hirsutismusun en sık sebebi klinikte polikistik over sendromudur. c) Hirsutismusun polikistik over sendromlu hastalarda görülmesinin bir nedeni de insülin rezistansı sonucu ortaya çıkan androjen artışıdır. d) Hirsutismusdan konjenital adrenal hiperplazi ya da sürrenalin aşırı androjen üretimi de sorumludur. e) Hirsutismusdan, sürrenalden salgılanan androstenedion ile overlerden salgılanan DHEA-S sorumludur. Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1737) DHEA-S’nin başlıca salgı yeri sürrenal olup, hirsutismus etiyopatogenezinde PRL, S. testosteron gibi hormonlar da rol oynamaktadır. 5. Aşağıdaki cümlelerden yanlış olanı işaretleyiniz. a) Hiperglisemik hiperosmolar nonketotik komalı hastalarda hastalığın gelişme süreci haftalar ya da aylar içerisinde olur. b) Laktik asidoz koması anyon gap açığı en fazla olan koma tipidir. c) Laktik asidoz koması diabeti oral antidiabetiklerle ayarlanan hastalardan sülfonilüre grubu ilaç kullananlarda görülür. d) Hiperglisemik hiperosmolar nonketotik koma tedavisine süratle başlanmalı, ancak tedavi kontrollü bir şekilde yavaş olarak sürdürülmelidir. e) Hiperglisemik hiperosmolar nonketotik komada ölüm daha çok enfeksiyon ve renal yetmezlik sonucu gelişir. Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.27) Biguanid gibi ilaç kullanan olgularda laktik asidoz görülebilir. 6. Aşağıdakilerden hangisi DKA koma tedavisinin komplikasyonu değildir? a) Hipoglisemi b) Hipopotasemi c) Osmolalitede artış d) Serebral ödem e) Hipofosfatemi Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.26) Đv sıvı tedavisi ile plazma osmolalitesi normal sınırlar içinde kalmaktadır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ENDOKRĐNOLOJĐ VE METABOLĐZMA HASTALIKLARI
7. Aşağıdaki cümlelerden yanlış olanı seçiniz. a) Diabetik ketoasidozda, kan şekeri 300-500 mg/dl, kan ve idrarda aseton vardır. Bikarbonat düşüktür. pH: 7.36’nın altındadır. b) Diabetik ketoasidozda dil kuru, yanaklar kırmızı, periferik ateş düşük, rektal ateş ise yüksek olabilir. c) Diabetik ketoasidozda karın ağrısının sebebi peritonun dehidratasyonudur. Kusma görülebilir ve mental durumda değişiklikler görülebilir. d) Hiperosmolar hiperglisemik nonketotik koma yaşlılarda sinsi olarak başlar, dehidratasyon ketoasidozdan daha ağırdır. Plazma osmomalitesi 270 mOsm/L’nin altındadır. e) Laktik asidozis komasında kan laktat konsantrasyonu artmıştır, pH: düşüktür. Şok, ağır hipoglisemi, karbonmonoksit zehirlenmesi gibi A tipi laktik asidoza neden olur, Diabetes mellitus, malignite, Biguanidler vs. ise B tipi laktik asidoza neden olurlar. Cevap D (De Fronzo, Current Management of Diabetes Mellitus, s.14-34) Hiperosmolar hiperglisemik nonketotik komada ozmolalite düşük olmayıp, normalin üzerindedir (330 mOsm/L üstü). 8. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanı seçiniz. a) DKA’da serebral ödem tedavi edilmeyen diabetiklerde gelişir. b) DKA’da sıvı tedavisi yeterlidir, insülin tedavisi mutlak gerekli değildir. c) DKA’da plazma osmolalitesi genellikle 330 mOsm/L üzerindedir. d) DKA’da genellikle Tip 2 DM’lularda, nadiren de Tip 1 DM’lularda görülür. e) DKA’da 0.1 Ü/kg doyurma dozu ve 0.1 Ü/kg i.v. infüzyon tedavisi uygulanmalıdır. Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.26) Bu dozlarda tedavi daha az komplikasyonlu ve hipoglisemi riski daha düşük olmaktadır. Diğer yanıtların tümü yanlıştır. 9. Aşağıdakilerden hangisi laktik asidoz komasına neden olur? a) Sefalosporin grubu antibiyotikler b) Penisilin grubu antibiyotikler c) Sülfonilüre grubu oral antidiabetikler d) Biguanid grubu oral antidiabetikler e) Görüntüleme tetkiklerinde kullanılan bazı ilaçlar (ürografin, vs gibi) Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.10) Biguanid grubu ilaçlardan özellikle fenformin kullanan hastalarda daha sık görülür. 10.Diabetik nöropati için yanlış cümleyi seçiniz. a) Nöropati ağrılı ise tedavide insüline başlanmalıdır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
b) Nöropati gelişiminde uzun boyluluk bir risk faktörüdür. c) Ortostatik hipotansiyon, istirahat taşikardisi olan diabetiklerde otonom nöropati araştırılmalıdır. d) Operasyona verilecek diabetli hastalarda otonom nöropati araştırması gerekmez. e) Mononöropati nedeni vasküler oklüzyondur. Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.21) Otonom nöropati olan diabetiklerde ölüm oranlarının %5’lerden, %35’lere yükselmesi nedeniyle özellikle diabeti eski olan diabetlilerde operasyon öncesi mutlaka otonom nöropati varlığı araştırılmalıdır. 11.Obezite etiyopatogenezinde rol oynayan hormonlardan yanlış olanı seçiniz. a) Nöropeptid Y b) Đnsülin c) Leptin d) Testosteron e) Vazoaktif intestinal peptid Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.137) VIP obezite etyopatogenezinde rol oynamaz. Diğer 4 hormon ise obezite ile direkt ilişkilidir. 12.Hirsutismus etyopatogenezinde rol oynayan maddelerden yanlış olanı seçiniz. a) DHEA-S b) Androstenedion c) Dihidrotestosteron d) Đnsülin e) Somatostatin Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1685) Somatostatin bir genel inhibitör hormonudur. Hirsutismus oluşumuna katkı sağlamaz. 13.Diabetik ayak için yanlış cümleyi işaretleyiniz. a) Diabetik ayak diabetin önlenebilir bir komplikasyonudur. b) Diabetik ayak gelişiminde en önemli neden nöropati varlığıdır. c) Charcho ekleminin nedeni vasküler patolojilerdir. d) Ayak bakımında en önemli husus eğitim ve bakımdır. e) Osteomyelit tanısı için her olanak değerlendirilmeli ve gereksiz amputasyon önlenmelidir. Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1990) Charcho eklemi nöropati sonucu gelişir. 139
ENDOKRĐNOLOJĐ VE METABOLĐZMA HASTALIKLARI
14.Diabetik ketoasidoz koma (DKA) tedavisinde yanlış olan cümleyi işaretleyiniz. a) Diabetik ketoasidoz komasından ölüm oranı gelişmiş ülkelerde gelişmekte olan ülkelere göre daha azdır. b) DKA’da sıvı tedavisinin yanısıra insülin tedavisi de mutlak gereklidir. c) DKA’da bikarbonat tedavisi asidoz nedeniyle ölüm tehlikesi varsa yapılmalıdır. d) DKA’da beyin ödeminden ölüm tedavisi çok süratli yapılanlarda daha sık görülür. e) KA’da tedavi komplikasyonu olarak pulmoner ödem gelişmez. Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.27) Özellikle yaşlı olgularda gereğinden fazla sıvı tedavisi verilirse pulmoner ödem oluşabilir. 15.Aşağıdaki şıklardan doğru olanı seçiniz. a) Metabolik sendrom X’in en önemli komponenti hastalarda ait vücut tipi obezite olmasıdır. b) Periferik insülin rezistansı tanısı en doğru Öglisemik klemp testi yardımıyla konur. c) Đnsülin rezistansı serum insülin düzeylerinde düşüklükle seyreder. d) Metabolik sendrom X Obezite+Hipertansiyon+ Ateroskleroza eğilim ve insülin duyarlılığında artışla birliktedir. e) Üst-vücut tipi obezlerde ateroskleroz riski bel çevresi kadınlarda: 78 cm, erkeklerde: 98 cm’in üstünde olanlarda artar. Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.13) Metabolik sendrom X gövdesel obezite, hiperinsülinizm, insülin direnci, ateroskleroza eğilim, hipertansiyon, hiperlipidemi, PAI-1 aktivite artışı gibi antitelerle karakterize bir hastalık olup tanıda altın standart öglisemik klemp testidir. 16.Aşağıdakilerden hangisi akromegalinin klinik bir bulgusu değildir? a) El ve ayakta büyüme b) Prognatizm c) Terleme d) Verjetür e) Baş ağrısı Cevap D (Greenspan, Strewler, Basic and Clinical Endocrinology, 5.baskı, 1997, s.132) Verjetür Cushing hastalığında görülen ve cildin elastik liflerinin azalması sonucunda incelmesi ile ortaya çıkan bir bulgudur. 17.Aşağıdakilerden hangisi hiperprolaktinemi nedeni değildir? a) Egzersiz b) Hipotalamik/hipofizer bölge lezyonları 140
c) Dopamin antagonistleri d) Spinal kord lezyonları e) Primer hipotiroidizm Cevap C (Fitzgerald Handbook of Clinical Endocrinology, 2.baskı, 1992, s.46) Egzersiz fizyolojik bir hiperprolaktinemi nedenidir. Hipotalamohipofizer bölge kitleleri hipofiz sapına baskı yaparak iletişimi keser ve hipofiz üzerindeki PĐF etkisini ortadan kaldırır. Bu durumda laktotrof hücrelerden fazla miktarda prolaktin salgılanmaya başlar. Spinal kord lezyonlarında da hiperprolaktinemi görülür. Prolaktinin uyarıcılarından biri de TRH’dır. Primer hipotiroidide TRH ve TSH artarken PRL’de artar. Dopamin PIF’dür ve PRL salınımını inhibe eder. Agonistleri PRL salınımını engeller. 18.Poliüri görülmeyen hastalık aşağıdakilerden hangisidir? a) Diabetes Mellitus b) Hiperparatiroidi c) Hipokalemi d) Diabetes insipidus e) Hipotiroidi Cevap E (Greenspan-Strewler, Basic and Clinical Endocrinology, 5.baskı, 1997, s.29) Hipotiroidide glomerüler filtrasyon hızı azaldığı için aksine idrar volümü azalmış olabilir. 19.Toplumda hiperkalseminin en sık rastlanan nedeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Maligniteler b) Primer hiperparatiroidizm c) Sarkoidozis d) Tirotoksikoz e) Đmmobilizasyon Cevap B (Greenspan-Strewler, Basic and Clinical Endocrinology, 5.baskı, 1997, s.277) Toplum taramalarında hiperkalseminin en sık nedeni primer hiperparatiroidizmdir. Hastanede yatan hastalar arasında bakıldığında hiperkalseminin en sık nedeni maligniteler olarak bulunmuştur. 20.Aşağıdakilerden hangisi hipokalseminin bulgularından değildir? a) Ağrılı karpopedal spazm b) Larinks spazmı c) EKG’de QT uzaması d) Papil ödemi e) Nemli cilt Cevap E (Greenspan-Strewler Basic and Clinical Endocrinology, 5.baskı, 1997, s.286) Hipokalsemide diğer bulgular görülürken nemli cilt değil kuru cilt görülür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ENDOKRĐNOLOJĐ VE METABOLĐZMA HASTALIKLARI
21.Aşağıdakilerden hangisi hipokalsemi nedenlerinden değildir? a) Boyun bölgesine uygulanan cerrahiler b) Hipermagnezemi c) Hiperfosfatemi d) Kronik renal yetmezlik e) Akut pankreatit
Anterior hipofiz yetmezliğinde klinik bulguların ortaya çıkabilmesi için bezin %75’inden fazlasının tahrip olması gerekmektedir.
Cevap B (Lange, 1997, s.287-288) Boyun bölgesine uygulanan cerrahiler paratiroid zedelenmesi yapabileceğinden, hiperfosfatemi kalsiyum ile ters çalışacağından, kronik böbrek yetmezliğinde vitamin D’nin aktif vitamin D’ye dönüşümü olmayacağından ve akut pankreatitte kalsiyumun dokulara çökmesi nedeniyle hipokalsemi olabilir. Hipomagnezemide fonksiyonel olarak hipokalsemi olabilir ancak hipermagnezemi de değil. 22.Aşağıdakilerden hangisi hiperkalsemi nedenlerinden değildir? a) Sitratlı kan transfüzyonu b) Maligniteler c) Addison hastalığı d) Sarkoidozis e) Akut böbrek yetmezliği Cevap A (Lange, 1997, s.277-285) Sitratlı kan transfüze edildiğinde sitrat kalsiyum ile birleşerek kandan kalsiyum çeker ve hipokalsemiye neden olur. 23.Aşağıdakilerden hangisi hiperparatiroidi için yanlıştır? a) Toplumda hiperkalseminin en sık rastlanan nedenidir. b) Kadınlarda 2-3 kat fazla görülür. c) Poliglandüler otoimmün sendromlarda yer alır. d) Kemiklerde ağrı ve patolojik fraktüre yol açabilir. e) Klinik olarak poliüri, polidipsi, kas güçsüzlüğü ve konstipasyon görülebilir. Cevap C (Lange, 1997, s.277-283) Poliglandüler otoimmün hipoparatiroididir.
sendromlarda
görülen
24.Adenohipofiz yetersizliği için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Hormon kayıpları GH, Gonadotropinler, TSH ve ACTH sırasıyla olur. b) Hipofiz glandının %50’sinin kaybı ile hipofonksiyon belirtileri ortaya çıkar. c) Metastatik nedenler içinde en sık rastlanan meme kanseridir. d) Pituiter apopleksilerin çoğu acil cerrahi girişim gerektiren durumlardır. e) Replasman tedavisinde ilk basamak glukokortikoid verilmesidir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Cevap B (Greenspan-Strewler, Basic and Clinical Endocrinology, 1997, s.125-129)
25.Giderek artan kilo alımı ve emosyonel labiliteden yakınan 39 yaşında erkek bir hastanın fizik muayenesinde kan basıncı 200/110 mmHg, ekstremitelerde incelme ve ekimoz saptanıyor. Tanıda en yararlı ilk test aşağıdakilerden hangisidir? a) Sürrenal bilgisayarlı tomografisi b) 24 saatlik idrarda 17-Ketosteroid atılımı c) 24 saatlik idrarda katekolaminlerin atılımı d) Deksametazon supresyon testi e) Serum potasyum ölçümü Cevap D (Greenspan-Strewler, Basic and Clinical Endocrinology, 1997, s.347-348) Hastada Cushing hastalığı düşünülmelidir. Küçük doz deksametazon ile supresyon sağlanabilen bir kişide Cushing ekarte edilebilir. 26.Poliüri ve polidipsi ile başvuran hastada plazma ozmolalitesi 305 mosm/kg, idrar ozmolalitesi 95 mosm/kg bulunuyor. Yapılan susuzluk testinde idrar ozmolalitesi değişmiyor ve testin sonunda intravenöz olarak yapılan vazopressin ile idrar ozmolalitesi aynı kalıyor. Bu durumda aşağıdaki tanılardan hangisi muhtemeldir? a) Santral Diabetes Đnsipidus b) Nefrojenik Diabetes Đnsipidus c) Uygunsuz ADH sendromu d) Psikojen polidipsi e) DIDMOAD Cevap B (Lange, 1997, s.149-153) Plazma ozmolalitesi yüksek idrar ozmolalitesi düşük ise ve susuzluk testi ile idrar ozmolalitesi artmıyor ise Diabetes Đnsipidus olduğu kesindir. Tipini ayırdetmek için verilen vazopressine cevap alınamıyorsa hormona duyarsızlık var demektir ve Nefrojenik DĐ tanısı konulur. 27.Bu hasta için en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? a) Desmopressin asetat b) Tiazid diüretikleri c) Sıvı kısıtlaması d) Psikiatrik tedavi e) Hipertonik NaCl çözeltisi Cevap B (Lange, 1997, s.149-153) Nefrojenik DĐ’da vazopressin vermenin faydası olmayacaktır. Tiazid diüretiklerinin hafif sodyum deplesyonu sağlayarak proksimal tüplerden solid ve su tutulumunu arttırdığı ve tedavide faydalı olduğu bilinmektedir. 141
ENDOKRĐNOLOJĐ VE METABOLĐZMA HASTALIKLARI
28.81 yaşında erkek bir hasta. Ağır konjestif kalp yetmezliği ve atriyal fibrilasyonla getiriliyor. Tiroid fonksiyon testleri isteniyor. Sonuçlar aşağıda gösterilmiştir:
30.48 yaşında kadın hasta. Osteoporoz kuşkusu ile doktora gidiyor. Biyoşimik ölçümleri aşağıdaki sonuçları veriyor: Serum kalsiyum değeri:
9.9 mg/dL
T4: 7 mikrogram/dL (Normal 4.8-12.8 mikrogram/ dL)
Serum fosfor değeri:
2.7 mg/dL
T3: 0.4 ng/mL (Normal 0.5-1.8 ng/mL)
Serum alkali fosfataz değeri: 260 ü/L (Normali 130 Ü/L’nin altında)
TSH: 0.2 mikro ünite/mL (Normal 0.4-4 mikro ünite/mL) Muhtemel tanı nedir? a) Tirotoksikoz b) Ötiroidi c) Hipertiroidi d) Ötiroid hasta sendromu (euthyroid sick syndrome) e) Subklinik hipertiroidi Cevap D (Felig, Endocrinology and Metabolism, 3.baskı, 1995, s.1460) Ağır hastalıklarda veya kronik hastalıklarda tiroid fonksiyon testleri böyle şaşırtıcı sonuçlar verebilir. Triiodotironin düzeyinin düşmesi tek başına bir tiroid fonksiyon bozukluğunu ifade etmez. Bu durum, organizmanın bir korunma mekanizmasıdır. TSH düzeyinin normal sınırların altında olması ise ileri yaşlarda sık görülen bir durumdur. Hipertiroidiyi göstermez. 29.45 yaşında bir kadın hasta, karın ağrısı nedeni ile gittiği doktor tarafından ultrasonografik tetkik isteniyor. Görüntüleme sağ sürrenalde 3x4.5x5 cm çaplarında bir kitlenin varlığını ortaya koyuyor. Yapılan MR görüntülemesi de bunu doğruluyor. Aşağıda bu hastada düşünülmesi ve yapılması gereken noktalar belirtilmiştir. Bunlardan hangisi yanlıştır? a) Hastada hipertansiyon saptanmadığı için kitlenin feokromasitoma olma şansı yoktur. b) Subklinik Cushing sendromu fazla belirti vermeden seyredebilir. Bu nedenle deksametazon supresyon testinin uygulanması gerekir. c) Hastanın potasyum ölçümü önem taşır. d) Bu kitle bir insidentaloma olabilir. e) Bu kitle konjenital adrenal hiperplazi zemininde gelişen bir adenomatöz hiperplazinin sonucu olarak ortaya çıkabilir. Cevap A (Felig, Endocrinology and Metabolism, 3.baskı, 1995, s.726) Feokromasitomada hastaların yarısında damar basıncı sürekli olarak yüksektir. Geri kalan vakalarda damar basıncı zaman zaman yükselir. Ayrıca, sessiz feokromasitomaların varlığı da bilinmektedir. Yani bu vakalarda hipertansiyon hiç görülmez. Bir sürrenal kitlesi ile karşılaştığımız zaman hipertansiyon olsun veya olmasın ilk araştırılması gereken feokromasitomadır. Özellikle de cerrahi girişime verilecek vakalarda bu konu birinci derecede önem taşır. 142
Serum parathormon değeri: 152 pg/mL (Normali 55 pg/mL’nin altında) Bu hastada bundan sonra düşünülmesi ve yapılması gereken noktalar aşağıda belirtilmiştir. Bunlardan hangisi yanlıştır? a) Hastada primer hiperparatiroidi olabilir. b) Bu hastanın 25 (OH) kolekalsiferol düzeyinin ölçülmesinde yarar vardır. c) Bu değerler sekonder hiperparatiroidi ile bağdaşmaz. d) Hastanın iskelet sisteminde subperiostal rezorbsiyon, kırık ve kistlere rastlanmaması bizi primer hiperparatiroidi tanısından uzaklaştırır. e) Hastanın geçmişinde böbrek taşı hikayesinin bulunması, primer hiperparatiroidi tanısı için bir destektir. Cevap D (Felig, Endocrinology and Metabolism, 3.baskı, 1995, s.1452) Primer hiperparatiroidi vakaları son dekadlar içinde erken tanı almaktadır. Kalsiyum ölçümlerinin yaygın olarak yapılması bunda etkilidir. Böyle erken dönemde iskelet sisteminde osteopeni dışında diğer bulgulara rastlanmayabilir. Hastanın kalsiyum düzeyinin normalin alt sınırında olması, D vitamini eksikliğinin maskelediği bir primer hiperparatiroidiyi akla getirir. Serum D vitamininin ölçülmesi bu açıdan önemlidir. 31.44 yaşında bir kadın. On yıl önceki kanamalı bir doğumdan sonra süt veremediğini ve amenoreye girdiğini söylüyor. Muhtemel tanı Sheehan sendromudur. Bundan sonra nelerin yapılması, uygulanması gerektiği aşağıda yazılmıştır. Bunlardan hangisi yanlıştır? a) Hastanın bazal kortizol değerleri ölçülür. b) Hastanın serbest T4 değeri ölçülür. c) Gonadotropik hormonların ve östrojenin ölçülmesinde büyük bir yarar yoktur. Çünkü hastada büyük bir olasılıkla hipogonadotropik hipogonadizm vardır. d) MR görüntülemesinde boş sella (empty sella) bulunma olasılığı vardır. e) Tedaviye önce L-tiroksin ile başlayıp daha sonra glukokortikoidleri eklemek uygundur. Cevap E (Felig, Endocrinology and Metabolism, 3.baskı, 1995, s.3317) Panhipopitüitarizmde yerine koyma tedavisine daima glukokortikoid ile başlanır. Glukokortikoid eksikliği bulunan bir hastada tiroid hormonunun tek başına verilmesi sürrenal krizi ile sonuçlanır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ENDOKRĐNOLOJĐ VE METABOLĐZMA HASTALIKLARI
32.Aşağıdakilerden hangisi uygunsuz antidiüretik hormon fazlalığı sebeplerinden değildir? a) Pankreas kanseri b) Akciğer tüberkülozu c) Addison hastalığı d) Lupus erythematosus e) Guillain-Barre sendromu Cevap C (Harrison’s Principles of Internal Medicine, 14.baskı, 1998, s.2009) Addison hastalığında antidiüretik hormon artışı uygunsuz değildir. Hipotansiyon ve/veya hipovolemiye karşı bir defans mekanizması olarak antidiüretik hormon artmıştır. 33.Aşağıdakilerden hangisi nefrojenik diabetes insipidus nedenlerinden değildir? a) Renal transplantasyon b) Primer hiperparatiroidizm c) Conn sendromu d) Histiositozis X e) Multiple myelom Cevap D (Harrison’s Principles of Internal Medicine, 14.baskı, 1998, s.2005-2007) Histiositosis X santral diabetes insipidus nedenidir. 34.TSH düzeyinin düşük, serbest T4 düzeyinin normal bulunduğu koşullarda tirotoksikoz varlığı hangi test ile doğrulanır? a) TRH testi b) Tiroksin bağlayan globulin tayini c) Tiroid sintigrafisi d) Tiroid otoantikor tayini e) Tiroglobulin tayini Cevap A (Harrison’s Principles of Internal Medicine, 14.baskı, 1998, s.2018) TSH, tirotoksikozda tiroid hormonlarınca baskılanmış olduğundan TRH uygulamasına yanıt vermez. 35.Aşağıdakilerden hangisi tiroid hiperfonksiyonu ile seyretmeyen tirotoksikoz nedenidir? a) Mol hidatiform b) Subakut tiroidit
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
c) Toksik adenom d) TSH sekrete eden adenom e) Basedow-Graves hastalığı Cevap B (Harrison’s Principles of Internal Medicine, 14.baskı, 1998, s.2023) Subakut tiroiditteki tirotoksikoz tiroid hiperfonksiyonundan değil, hormonun tiroidde depolanma kusurundan kaynaklanır. 36.Sabit doz L-tiroksin ile ötiroid durum sağlanmış bir hastada, aşağıdakilerden hangisi L-tiroksin doz artışını gerektirmez? a) Kolestiramin kullanımı b) Hamilelik c) Graves’li hastaya radyoaktif iyot uygulamasını takiben tiroid fonksiyonunda azalma d) Rifampisin kullanımı e) TSH reseptörünü bloke edici antikorların kaybını takiben Haşimoto tiroiditinin spontan iyileşmesi Cevap E (Harrison’s Principles of Internal Medicine, 14.baskı, 1998, s.2023) TSH reseptörünü bloke edici antikorların kaybını takiben Haşimoto tiroiditinin spontan iyileşmesi L-Tiroksin dozunun azaltılmasını gerektirir. 37.Diyabetik ketoasidozda yanlış bilgi hangisidir? a) Diyabetik ketoasidozu insülin olmaksızın düzeltmek mümkün değildir. b) Ketoasidoz tedavisinde intravenöz sıvı uygulaması zorunludur. c) Diyabetik ketoasidoz tedavisinde potasyum replasmanı daima gereklidir. d) Diyabetik ketoasidoz tedavisinde bikarbonat uygulaması mutlak gereksinimdir. e) Serebral ödem özellikle de çocuklarda diyabetik ketoasidoz tedavisinin komplikasyonlarındandır. Cevap D (Harrison’s Principles of Internal Medicine, 14.baskı, 1998, s.2073) Diyabetik ketoasidozda bikarbonat uygulaması rutin olmamalıdır. Çünkü hızlı alkalizasyon, dokulara oksijen sunumunda olumsuz etki yapar.
143
ENFEKSĐYON HASTALIKLARI 1. Patojen Escherichia colilerin, hastalandırıcılık etki mekanizmalarına göre aldığı adlardan yanlış olanı işaretleyiniz? a) Enteropatogen E. coli (EPEC) b) Enterotoxinogen E.coli (ETEC) c) Enteroinvasive E.coli (EĐEC) d) Enteroagresive E.coli (EAEC) e) Verotoksinogen E.coli (VETEC)
4. Ampirik tedavide antimikrobik seçimi ve uygulanması için etkenin tahmin edilmesinde aşağıdakilerden hangisi önemlidir? a) Basit mikrobiyolojik bakılar b) Hastanın yaşı c) Kadın ve erkek olması d) Đmmün yetmezlik durumu e) Hepsi
Cevap D (Bilgehan, Klinik Mikrobiyoloji, 9.Baskı, 1996, s.10-12)
Cevap E (Yüce, Antibiyotik Đnfeksiyon Hastalarında Tedavi Prensipleri)
Son zamanlarda patojen E.coli’lerin barsaklarda oluşturdukları hastalıklarla ilgili olarak en az 3 çeşit mekanizmanın yer aldığı görüşü egemen olmaktadır. Bu mekanizmalara göre barsak patojeni olan E. coli’ lere değişik isimler verilmektedir. Enteropatogen E. coli (EPEC), Enterotoxinogen E.coli (ETEC), Enteroinvasive E.coli (EĐEC), Enterohemorajik E.coli (Bu koli türlerine Verotoksinogen E. coli (VETEC) de denir).
Çünkü uygun yerden alınan örneklerden yapılan direkt preparatlar bize etken hakkında bilgi verir, hastanın yaşı önemlidir. Menenjitli bir hastada çocuk veya erişkin olduğuna göre etken farklı olabilir ve verilecek antimikrobik kemoterapötikler de farklı olmalıdır, çocuklara kloramfenikol ve tetrasiklinin verilmeyeceği gibi. Yine üriner sistem enfeksiyonlarında etkenler kadınlarda, erkekte, çocukta farklı olabilir. Đmmün yetmezlikde pnömoni etkenleri değerlerine ek olarak Pneumocystic carinii, aspergillus, nokardiya, histoplasma ve mycoplasmadır. Bu etkenlerde görede verilen antimikrobiğin dozu değişiktir.
2. Kanda bulunan antikorlardan hangisi tifo portörlüğü için önem taşır? a) Anti-H antikorları b) Anti-Vi antikorları c) Anti-O antikorları d) Fimbriya antikorları e) Anti-O ve anti-H antikorlarının birlikte bulunması Cevap B (Bilgehan, Klinik Mikrobiyoloji, 1996, 9.baskı, s.23) Taşıyıcı araştırılması dışkı, duodenum tubaj sıvısı kültürü ve anti-Vi antikorlarının aranması ile yapılır.
5. Aşağıdaki mikroorganizmaların hangisinin toksini c-AMP düzeyini artırmak yolu ile etki eder? a) Clostridium botulinum b) Clostridium tetani c) Corinebacterium diphtheriae d) Vibrio cholerae e) Staphyhococcus aureus Cevap D (Kılıçturgay, Klinik Mikrobiyoloji, 1994)
3. Đnsanlarda alt idrar yolları, genital organlar ve orofarenks florasında bulunan, ancak nonspesifik üretrit, prostatit, epididimit, salpenjit ve pelvis abseleri oluşturabilen Mycoplasma hangisidir? a) Mycoplasma orale b) Mycoplasma fermentes c) Mycoplasma hominis d) Mycoplasma pneumoniae e) Mycoplasma salivarium Cevap C (Bilgehan, Klinik Mikrobiyoloji, 1996, 9.baskı, s.551) M. hominis, insanların alt idrar yolları, genital organlar ve daha az olmak üzere orofarinkste hastalık yapmaksızın bulunmakla beraber önemli birçok hastalıktan sorumludur. Özellikle kadınlarda salpenjit ve pelvis abseleri oluşturmaktadır. Bunların dışında artrit, akut piyelonefrit, nongonokoksit üretrit, prostatit ve epididimitlerin önemli bir kısımında etken olarak saptanmışlardır. 160
V. cholerae ince barsak hücrelerinde hücre içi adenilat siklaz aktivitesine artırarak c-AMP düzeyini yükseltir. Bunun sonucunda barsak lümeninde su ve klor iyonu sekresyonu olur. 6. Hangisi herpes simpleks virus enfeksiyonlarında kullanılan (sistemik ve/veya topik) ilaçlardan değildir? a) Asiklovir b) Vidarabin c) Gansiklovir d) Đdoksuridin e) Trifluridin Cevap C (Brooks, Butel, Omston, Jawetz, Melnick and Adelberg's Medical Mikrobiyology, 20.baskı, 1995, s.335-340) Gansiklovir yanlızca CMV enfeksiyonlarında kullanılır. Diğerleri sistemik ve/veya topik olarak kullanılabilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ENFEKSĐYON HASTALIKLARI
7. Penisilin allerjisi olan sifilizli bir olguda hangi antibiyotiği verirsiniz? a) Doksisiklin b) Eritromisin c) Spiramisin d) Sefotaksim e) Amikasin Cevap A (Barlett, Enfeksiyon Hastalıkları Tedavisi Cep Kitabı, 1996, s.242-245) Sifilizin tedavisinde penisilinlerden sonra en etkili ilaçlar tetrasiklinlerdir. 8. V. kolera için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Üreyebilmek için alkali ortamı tercih eder. b) 1992 ve Hindistan'da başlayan salgında izole edilen suşa O 139-Bengal adı verilmiştir. c) Bakteri ince barsak duvarına invazyon ile hastalık oluşturur. d) Tedavide temel prensip sıvı elektrolit tedavisidir. e) Başlıca alt yapı eksikliği olan ülkelerin sorunu olmakla beraber, bütün dünyada görülebilir. Cevap C (Kılıçturgay, Klinik Mikrobiyoloji, 1994, s.111) V. kolera invazyon yapmaz. Kolerajen toksini ile su ve elektrolik kaybına neden olarak etkili olur. 9. Aşağıdaki bakteri-hastalık karşılaştırmalarından yanlış olanı işaretleyiniz. a) Tiof-Salmonella typhi b) Peptik ülser-Helicobacter pylori c) Pseudomembranöz enterololik-Yersinia enterocolitica d) Veba-Yersinia pestis e) Ruam-Pseudornonas mallei Cevap C (Kılıçturgay, Klinik Mikrobiyoloji, 1994, s.200) Pseudomembranöz enterokoliti C. difficile oluşturur. 10.Doğumdan hemen sonra uygulanması gereken aşı aşağıdakilerden hangisidir? a) Difteri-boğmaca-tetanus aşısı b) Haemophilus influenzae tip b aşısı c) Hepatit B aşısı d) HIV aşısı e) Oral poliyo aşısı Cevap C (Virella, NMS Microbiology and Infectious Diseases 3.Baskı, 1997, s.539 ve 551) Hepatit B virüsünün anneden bebeğe (vertikal) bulaşması daha çok doğum sırasında olduğundan, yenidoğanın enfekte olmasını önlemek amacıyla doğumun hemen sonrasında HBV aşısının uygulanması gerekir. Difteri-boğmaca-tetanus, oral poliyo ve H. influenzae aşıları bebek 2 aylık olduğunda uygulanır. HIV için henüz aşı mevcut değildir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
11.Yaygın lenfadenopatileri olan dul bir kadında yapılan araştırmalar arasında HIV-I enfeksiyonuna ilişkin olarak iki kez yapılan EIA testinde olumlu sonuç alınıyor. Kadın damar içi ilaç bağımlısı olmadığını ancak eşinden ayrıldıktan sonra birkaç değişik erkekle birlikte olduğunu belirtiyor. Bu hasta için ikinci adımda yapılması gereken nedir? a) Zidovudine (azidotimidin, AZT) tedavisine başlanmalıdır. b) Hastanın yakın ilişkide bulunduğu kişiler HIV antikorları yönünden araştırılmalıdır. c) Hasta sağlık kuruluşlarına ihbar edilmelidir. d) Western Blot (immunoblot) testi yapılmalıdır. e) Hastaya hastalığının AIDS ile ilişkili olmadığı söylenmelidir. Cevap D (Virella, NMS Microbiology and Infectious Diseases 3.Baskı, 1997, s.533 ve 547) Hastanın HIV ile enfekte olduğu kabul edilmeden önce iki FIA testi ile alınan olumlu sonucun Western Blot testi ile doğrulanması gerekir. Western Blot testinde HIV proteinleri ve glikoproteinlerine karşı antikorlar araştırılmakta ve bu test günümüzde EIA sonuçlarının doğrulanması amacıyla yaygın olarak kullanılmaktadır. 12.Akut lenfoblastik lösemi nedeniyle kemoterapi görmekte olan 4 yaşındaki erkek çocukta geniş spektrumlu antibiyotiklere yanıt vermeyen inatçı bir ateş ortaya çıkıyor. Fizik bakıda ağızda beyaz plaklar, perineal bölgede eritem şeklinde döküntü olduğu görülüyor. Kan tablosunda lökopeni (%70 lenfosit, %20 nötrofil, %8 monosit, %2 bazofil) saptanıyor. Bu hastada ateşe yol açan etken aşağıdakilerden hangisidir? a) Candida albicans b) Cryptococcus neoformans c) Cytomegalovirus (CMV) d) Epstein Barr virüsü e) Pseudomonas aeruginosa Cevap A (Virella, NMS Microbiology and Infectious Diseases, 3.Baskı, 1997, s.535 ve 548) Çocuğun bağışıklık sistemi kemoterapi nedeniyle zayıflamıştır. Granülosit sayının düşük olması ve geniş spektrumlu antibiyotiklerin kullanılması fırsatçı enfeksiyonlarının oluşmasını kolaylaştırır. Bu hastadaki fizik bulgular. C.albicans enfeksiyonunu düşündürmektedir. C. albicans antibiyotiklerden etkilemez. Viral etkenler de antibiyotiklerden etkilenmezler, ancak virüslerin neden olduğu enfeksiyonlar daha çok hücresel bağışıklığın zayıfladığı durumlarda görülür. 13.Viral aseptik menenjitlere en sık neden olan etken hangisidir? a) Enterovirüsler b) Herpes virüsler c) Arbovirüsler d) Retrovirüsler e) Ortomikzovirüsler 161
ENFEKSĐYON HASTALIKLARI
Cevap A (Virella, NMS Microbiology and Infectious Diseases, 3.Baskı, 1997, s.538 ve 550) Enterovirüsler (koksaki A, ekovirüsler, poliyovirüsü) viral menenjitlerin en sık görülen nedenidir. Arbovirüsler ve herpes simpleks virüsü daha çok ensefalit tablosu oluştururlar. 14.Evvelce hiç bir tetanus profilaksisi uygulanmamış ve şüpheli bir yaralanma ile gelen bir kişiye yara temizliği ve antibiyotik tatbikinden sonra aşağıdaki şıklardan hangsini uygularsınız? a) Sadece antitetanik serum b) Sadece bir doz aşı c) Bir doz aşı ve antitetanik serum d) Normal aşı takvimi uygulanır. e) Normal aşı takvimi + antitetanik serum Cevap E (Gorbach, 1992, s.1582) Hiç bir profilaksisi olmayan ve şüpheli yaralanmayla gelen kişilere rutin ve zorunlu olarak antitetanik serum ve normal aşı takvimi uygulanması gerekir. 15.Kuduz immun serum uygulanmasında aşağıdaki seçeneklerden doğru olanı işaretleyiniz? a) Kg başına 1 ml uygulanır. b) Đnsan kökenlilerden kg başına 40 IÜ uygulanır. c) At kökenlilerden kg başına 20 IÜ uygulanır. d) At kökenilerden kg başına 40 IÜ, insan kökenlilerden kg başına 20 IÜ uygulanır e) At ve insan kökenli serumlar birlikte ve kg başına 40 IÜ uygulanır. Cevap D (Topçu, 1996, s.897) At kökenli serumlar kg başına 40 IÜ, insan kökenliler kg başına 20 IÜ olarak uygulanır. Serumun yarısı yara etrafına, diğer yarısı intramüsküler yoldan yapılır. 16.N. meningitidis ve H. influenza'nın neden olduğu menenjit epidemilerinde kemoprofilaksi için seçilecek ilaç aşağıdakilerden hangisidir? a) Ofloksazin b) Sefotoksim c) Seftriakson d) Rifampisin e) Eritromisin Cevap D (Allon, Scheld, 4.Baskı, s.831) Rifampisin, salgılara (özelikle farenks salgısına) aktif olarak yoğun bir şekilde geçtiği için mikroorganizmaların nazofarengeal eradikasyonunu sağlar. 17.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Su çiçeği varicella-zoster virusu tarafından oluşturulur. b) Su çiçeği döküntüsü polimorfizm gösterir. c) Su çiçeği döküntüsü iyileştikten sonra yerinde iz bırakmaz. 162
d) Su çiçeği döküntüsü özellikle erişkinlerde püstül veya bül şeklinde olabilir. e) Su çiçeği ile zona zoster arasında çapraz immünite yoktur. Cevap E (Whitley, 4.baskı, s.1346) Su çiçeği ve zona zoster ayni virüs tarafından oluşturulduğundan (VSV), aralarında çapraz immünite bulunmaktadır. 18.Hangisi bir beta laktam antibiyotik değildir? a) Penisilinler b) Sefalosporinler c) Karbapenemler d) Makrolidler e) Monobaktamlar Cevap D (Anti-infective therapy. In:practise of infectious diseases 1995; 199-492) Penisilinler thiazolidin halkasının beta laktam halkası ve bir yan zincirin birleşmesinden oluşur. Sefalosporinler dihydrothiazin halkasının beta laktam halkası ve yan zincirlerin birleşmesinden oluşur. Karbapenemler beta laktam halkasına yan zincirlerin eklenmesiyle meydana gelir. Monobaktamlar monositer beta laktamlardır. Makrolidler ise beta laktam halkası içermezler. 19.Kinolonların etki mekanizması aşağıdakilerden hangisidir? a) Hücre duvarı sentezinin inhisiyonu b) 30S ribozomal subünitine bağlanarak protein sentezini inhibe etmek c) DNA giraz enziminin inhibisyonu d) DNA bağımlı RNA polimeraz enziminin inhibisyonu e) RNA bağımlı protein sentezinin inhibisyonu Cevap C (Principles and practise of infectious diseases, 1995, s.364) Kinolonlar etkilerini, bakteriyel DNA girazın enzimatik aktivitesini inhibe ederek gösterirler. 20.Aşağıdaki kriterlerden hangisi sepsis tanımında yer almaz? a) Nabız < 90/dk b) Ateş >38°C c) Solunum sayısı > 20/dk d) Lökosit sayısı >12000/mm3 e) Lökosit sayısı < 400/mm3 Cevap A (American College of Chest Physicians Comference Commintte. Definitions for Sepsis 1992, s.1644-55) Sepsis; infeksiyona sistemik cevaptır ve aşağıdaki kriterlerden iki veya daha fazlasını içerir: a) Nabız > 90 dk b) Ateş > 38°C veya <36°C MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ENFEKSĐYON HASTALIKLARI
c) Solunum sayısı > 20dk veya Pa CO2 < 32 mmHg d) Lökosit sayısı > 12000 /mm3 veya < 4000 /mm3 veya %10'dan fazla çomak mevcuttur. 21.Aşağıdakilerden hangisi enfektif endokarditin minör kriterlerinden değildir? a) Ateş > 38°C b) Đntrakaniyal hemoraji c) Đntavenöz uyuşturucu kullanımı d) EKG değişiklikleri e) Glomerülonefrit Cevap D (Scheld, Sande, Principles and practise of infectious disases, 1995, s.740) Enfektif endokarditin minor kriterleri; predispozan kalp hastalığı, intravenöz uyuşturucu kullanımı; ateş, vasküler fenomenler (arteriyel emboli, septik pulmoner enfarktlar, mikotik anevrizma, intrakraniyal hemoraji, janeway lezyonları), immünolojik değişikliker (glomerülonefrit, osler nodülü, roth lekeleri, romatoid faktör), ekokardiyografi değişiklikleri (major kriterler dışındakiler), mikrobiyolojik kanıtlar. 22.AIDS hastalığı ile ilgili yanlış olanı işaretleyiniz? a) Kan, kan ürünleri transfüzyonu ile bulaşır. b) Bir aydan uzun süren ateş ve ishal, %10'dan fazla kilo kaybı olanlarda AIDS akla gelmelidir. c) Đnfeksiyon etkeninin alınmasından yaklaşık 2-5 hafta sonra üst solunum yolu infeksiyonlarına benzer bir akut infeksiyon dönemi olur. d) Tedavide kullanılan "zidovudine" etkenin "reverse transkriptaz" enzimini kompetetif olarak inhibe eden bir dideoksinükleotit anoloğudur. e) Etken homoseksülel ilişki ile bulaşır. Heteroseksüel ilişki, anne sütü ve sinek gibi mekanik taşıyıcılarla bulaşma bildirilmemiştir. Cevap E (Chaberland, Ward, Curran, 4.baskı, s.1174; Chaisson, Volderding, 4.baskı, s.1217; Corey, 4.Baskı, s.1280) AIDS hastalığı etkeni her türlü cinsel ilişki, kan, kan ürünleri transfüzyonu, anne sütü ve infekte gebelerden bebeklerine geçebilir. 23.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Sepsis sendromunda organ perfüzyon bozukluğu bulguarı vardır. b) Ürosepsis tanısı konan bir hastada en olası etkenler gram negatif çomaklardır. c) Đntravenöz kateter infeksiyonlarına bağlı sepsiste en sık saptanan etkenler stafilokoklardır. Özellikle koagülaz negatif stafilokok infeksiyonlarındaki artış dikkat çekicidir. d) Sepsiste primer infeksiyon odağı deri ve yumuşak doku ise, ampirik antimikrobiyal tedavide gram negatif spektrumlu ilaçlar verilmelidir. e) Anaerop sepsislerde en sık izole edilen bakteri Bacteroides fragilis'tir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Cevap D (Doğanay, 1.baskı, s.473) Primer infeksiyon odağı deri ve yumuşak doku ise en muhtemel etkenler S. aureus, beta hemolitik streptokoklardır. Bu nedenlee antimikrobiyal tedavide gram pozitif koklara yönelik olarak planlanmalıdır. 24.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Tropikal miyozitte (piyomiyozit) en sık etken S. aureusdur. b) Tropikal miyozit için penetran bir travma veya vasküler bozukluk olması gerekir. c) Streptokoksik nekrotizan miyozite en sık A grubu streptokoklar neden olur. d) Akut plörodinia sendromu Grup B Coksaki viruslarla oluşan göğüs ve karın kaslarının lokalize miyozitidir. e) Myozitlerin ayırıcı tanısında septik artritler düşünülmelidir. Cevap B (Ulutan, Taş, 1.baskı, s.843) Tropikal piyomiyozit diğer bakteriyel kas infeksiyonlarından farklı olarak herhangi bir penetran travma veya vasküler bozukluk olmaksızın meyana gelir. Olguların %20-50'si hastalık öncesi künt bir travma veya aşırı egzersizden sözederler. 25.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Hepatit B infeksiyonunun kronikleşme oranı yenidoğan döneminde alındığında daha yüksektir. b) Hepatit C virusu paranteral yolla geçer ve kronikleşme özelliği olan bir virustür. c) Erişkinlerde hepatit B infeksiyonunun kronikleşme oranı hepatit C infeksiyonundan daha düşüktür. d) Hepatit D virus infeksiyonu koinfeksiyon şeklinde geçirildiğinde kronikleşme oranı daha düşüktür. e) Hepatit E virus infeksiyonu geçiren gebelerde mortalite oranı hepatit A virus infeksiyonu geçirenlere göre daha düşüktür. Cevap E (Kılıçturgay, 2.baskı, s.249) Hepatit E virusu infeksiyonu orta şiddette olup fulminant hepatit genellikle görülmez. Gebe kadınlarda fatalite oranı 3. trimestirde yaklaşık %20 kadardır. Ayrıca gebeler HEV infeksiyonuna gebe olmayan kadınlara göre daha sık yakalanma riskine sahiptir. 26.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Üriner sistem infeksiyonu tanısı için piürinin gösterilmesi yeterlidir. b) Sistitte infeksiyon mukozada sınırlıdır. c) Diabeti olan bir kişide üriner infeksiyona bağlı ürosepsis riski fazladır. d) Đdrar kültüründe üreme olmaması veya ml'de 1000'den az bakteri üremesine rağmen piüri varsa bu steril piüri olarak adlandırılır. e) Üst üriner sistem infeksiyonunda antibiyotikle tedavi süresi en az iki haftadır. 163
ENFEKSĐYON HASTALIKLARI
Cevap A (Sobel, Kaya, 4.Baskı, s.662) Tanı için idrar yolu infeksiyonuna ait klinik belirti ve bulgular, piüri ve idrar kültüründe bakteriüri saptanmalıdır. 27.Aşağıdaki plasmodium infeksiyonlarından hangisinde parazitemi en yüksek düzeydedir? a) P. ovale b) P. vivax c) P. falciparum d) P. knowlesi e) P. malarya Cevap C (Krogstad, 4.Baskı, s.2415) P. Falciparum sıtmasında her yaştaki eritrosit tutulduğu için parazitemi daha yoğundur. Diğer plasmodiumlar ise ya genç yada yaşlı eritrositleri tutar. 28.Meningokoksik menenjitli hasta ile temas eden kişilerde kemoproflaksi için aşağıdaki ilaçlardan hangisi kullanılır? a) Rifampisin b) Đzoniyazid c) Etambutol d) Amantadin e) Metranidazol Cevap A (Mandell, Benett, Dolin, Principles and practice of infectious diseases, 4.baskı, 1995, s.857) Đzoniyazid ve etambutol anti-tüberküloz ilaçlardır. Amantadin antiviral ve metranidozol de anti- anaerobik etkili bir ilaçtır. 29.Aşağıdaki serolojik göstergelerden hangisi akut hepatit B infeksiyonu tanısı doğrudur? a) Anti-HAV IgM b) Anti-HBC IgM c) Anti HCV d) Anti-HEV e) Anti HDV Cevap B (Mandell, Benettje, Dolin, Principles and Practice of Infectios Diseases, 3.Baskı, 1990, s.1146) Anti-HAV IgM- Akut A Hepatitinde, Anti -HCV Hepatit E Đnfeksiyonuna ait serolojik göstergelerdir. Bunlardan yalnızca Anti-HBc IgM, Akut Hepatit B göstergesidir. 30.Clostridium tetani tarafından salınan ve tetanozun patogenizinden sorumlu olan tetanospazmin toksini için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Tüm C. tetani suşları tetanospazmin üretme yeteniğindedir. b) Spinal kord veya beyin sapında presinaptik inhibitör hücrelerden GABA ve glisin salınımını engeller. c) Nöromüsküler kavşakta asetilkolin salınımını engeller. 164
d) Spinal düzeyde sempatik refleksleri disinhibe eder. e) Tetanospazmin esas olarak alfa motor nöronların nöromüsküler kavşağından sinir sitemine girer. Cevap A (Tekeli, 1996, s.903) Clostridium tetani yara yerinde vegetatif şekle dönüşürek hücre dışına tetanospazmin ve tetanolizin adında iki toksin salgılar. Tetanospazmin hücre içinde tek bir polipeptit zinciri olarak sentezlenir. Bu molekülün DNA şifresi plazmid aracılığıyla taşınmaktadır. Bu plazmidi taşımayan C. tetani suşları tetanospazmin üretmezler. 31.Komplike olmayan idrar yolu infeksiyonlarında en sık etken aşağıdakilerden hangisidir? a) Escherichia coli b) Staphylococcus aureus c) Proteus mirabilis d) Pseudomonas aeruginosa e) Staphylococcus saprophyticus Cevap A (Estamm, 1992, s.788) Üriner sistem infeksiyonlarının %95'inden fazlası sadece bir bakteri tarafından meydana getirilir. Komplike olmayan sistit veya piyelonefritlerin yaklaşık %80'inde etken E.coli'dir. Rekürrent üriner sistem infeksiyonlarında proteus ve enterokokların görülme sıklığı artar. Son yıllarda S. sapropyticus'un özellikle genç bayanlarda assendan yolla oluşan üriner sistem infeksiyonlarında E.coli'den sonra ikinci sırada yer aldığı belirlenmiştir. 32.Toksoplasmozis için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Etkeni Toksoplasma gondii'dir. b) Etkenin kesin konağı kedigillerdir. c) Đntrauretin infeksiyonlu çocuklar %75 oranında asemptomatik doğar. d) Annenin akut infeksiyonlarında tedavi edilmeyen olgularda en yüksek transplasental geçiş oranı gebeliğin birinci trimestrinde olur. e) Tanıda ELĐSA en kullanışlı testlerden birisidir. Cevap D (McCabe, 3.baskı, s.2094) Konjenital toksoplasmozis gebelik sırasıda annede oluşan akut infeksiyon (genellikle asemptomatik) sonucu gelişir. Đmmün sistemi bozuk olmayanlarda gebelikten önce toksoplasmozis gelişen annenin bebeğinde konjenital toksoplasmozis geliştiğine dair şu ana kadar bir vaka bildirilmiştir. Đmmün sistemi bozuk kronik infeksiyonlu gebelerin fetüslerinde toksoplasmozis gelişebilir. Annenin akut infeksiyonlarında tedavi edilmeyen olgularda transplasental geçiş oranı gebeliğin birinci trimestrinde %25 iken, ikinci ve üçüncü trimestirlerde bu oran sırasıyla % 54 ve %65 dır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ENFEKSĐYON HASTALIKLARI
33.Aşağıdakilerden hangisi kronik hepatit B tedavisinde Interferon-alfa yanıtını olumsuz yönde etkiler? a) ALT düzeyinin normal veya hafif yüksek olması b) HBV-DNA düzeyinin düşük olması c) Hasta cinsiyetinin kadın cinsiyet olması d) Đnfeksiyon süresinin kısa olması e) Karaciğer histopatolojisinde kronik aktif hepatit olması Cevap A (Kılıçturgay, Viral Hepatit'98) HBV sitopakit bir virüs değildir ve ALT düzeyi ile immün sistem arasında bir ilişki vardır. 34.Hepatit A virüsü diğer picornaviridae familyası virüslerinden ayıran özelliklerinden hangisi yanlıştır? a) Nükleotid ve aminoasid sekansları farklıdır. b) Tek bir nötralizasyon kısmına sahiptir. c) En az iki serotipi mevcuttur. d) Hücre kültürlerine adaptasyon zorluğu, yavaş çoğalması e) Enteroviral-spesifik monoklonal antikorlarla reaksiyon vermemesi Cevap C (Kılıçturgay, Viral Hepatit'98) Hepatit A virüsünün tek bir serotipi mevcuttur. 35.Viral hepatit tanısında anlamlı olarak kabul edilen de 'Ritis oranı nedir? a) ALT düzeyinin 400 IU/L'nin üzerinde olması b) AST/ALT oranının 1'den küçük olması c) Direkt bilirübin seviyesinin 2 mg/dl'nin üzerinde olması
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
d) Đndirekt bilirübin seviyesinin 2 mg/dl'nın üzerinde olması e) Protrombin zamanının 15 saniyenin üzerinde olması Cevap B (Kılıçturgay, Viral Hepatit'98) Đlk kez 1955 yılında de'Ritis tarafından belirtildiği gibi AST/ALT oranının hastalık etiyolojisini belirlemede yararlı olabilmektedir. Viral hepatitlerde bu oran1'den küçüktür. 36.Aşağıdakilerden hangisi Tularemi tedavisinde kullanılır? a) Seftriakson b) Penisilin G c) Streptomisin d) Sefuroksim e) Piperasilin Cevap C (Topçu, Söyletir, Doğanay, Hastalıkları Kitabı, 1996, s.568)
Đnfeksiyon
Beta laktam antibiyotikler tedavide başarısız bulunmuştur. Seçeneklerden sadece C şıkkı beta laktam değildir. 37.Aşağıdaki klinik tiplerinden hangisi koleranın en ağır şeklidir? a) Kolera diyaresi b) Kolera gravis c) Kolera sikka d) Kolerin Tifo benzeri kolera e) Kolera sikka Cevap C (Bilgehan H. Klinik Mikrobiyoloji 1996 s.107) Kolera sikka çok atuk başlar. Birdenbire kollaps gelişir ve bütün vücut sıvısı aniden barsak boşluğuna toplanır. Sıklıkla ölümle sonuçlanır.
165
GASTROENTEROHEPATOLOJĐ 1. Aşağıdakilerden hangisi Zollinger-Ellison sendromunda görülmez? a) Tedaviye refrakter peptik ülser b) Serum gastrin düzeyinde artış c) Đdrar 5-OH indol asetik asitte artış d) Diyare e) Steatore Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.971) Zollinger-Ellison sendromu klinik ve kimyasal kriterlerle tanımlanır; 1. Artmış serum gastrin konsantrasyonu 2. Artmış bazal asit salınımı 3. Artmış bazal/pik asit salgısı 4. Peptik ülser veya diyare veya her ikisinin birlikte olması 5. Gastrin salgılayan tümör En sık görülen semptom karın ağrısıdır. Hastaların %20-30’unda MEN I sendromu vardır. 2. Kolon tipi diareyle ilgili bilgilerden yanlışı işaretleyiniz? a) Günlük defakasyon sayısı fazla ancak günlük gaita miktarı ince barsak tipi diareye göre azdır. b) Defekasyonla geçen kramp tarzından karın ağrısı vardır. c) Rektumun hastalığa yakalanması halinde tenesmus görülür. d) Gaitada müküs vardır. e) Hiçbiri Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.995) Dışkı volümünün fazla olması, ince bağırsak ya da kolonun proksimal kısmındaki hastalıkları düşündürürken, sık sık ve azar azar, hatta bazen sadece müküs içeren tarzda defekasyonun varlığı, distal kolon patolojisini akla getirir. Kolon hastalıklarındaki ağrı hipogastrium, sağ veya sol alt kadranda ve sakral bölgede hissedilir, genellikle beraberinde tenezm vardır. 3. Ülseratif kolite ait aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? a) En sık semptom kanlı ishaldir. b) En sık rektosigmoid bölgeye lokalizedir. c) Fulminan gidişli hastada endoskopik ve radyolojik tanısal işlemlerin yapılması kontrendikedir. d) Fistül gelişimi regional enterite göre daha sık görülür. e) Striktür seyrektir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1008) Crohn hastalığının en sık rastlanan ve en önemli komplikasyonu, çeşitli fistüllerdir. 4.
Aşağıdakilerden görülmez?
hangisi
akut
pankreatitte
a) Hiperkalsemi b) Hiperglisemi c) Lökositoz d) Metabolik asidoz e) SGOT'de artış Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1035) Akut pankreatitte kan elektrolitlerinde değişiklikler olabilir. En sık görülen hipokalsemidir, kalsiyum düzeyinin %7 mg altına inmesi kötü prognostik belirtidir. Hipokalseminin nedeni Ca++’un dokulara çökmesidir. 5. Safra kesesi taşları teşhisinde kullanılan en önemli metod hangisidir? a) ERCP (Endoskopik Retrograd Kolanjio Pankreatikografi) b) PTK (Perkutan Transhepatik Kolanjiografi) c) Bilgisayarlı tomografi d) Ultrasonografi e) Safra kesesi ve safra yolları sintigrafisi Cevap D (Telatar, Gastroenteroloji, 2.cilt, s.877; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1168) Safra kesesi taşlarının tanısında en iyi ve ilk tercih edilecek sistem USG’dir. Akustik gölgesi olan, pozisyonla yer değiştiren ve hiperekojen görülen opasiteler safra kesesinde taş için tipiktir. Yanlış pozitiflik ve negatiflik (%4) düşüktür. USG ile aynı anda pankreas ve safra yolları da görüntülenir. Sarılık olmasından etkilenmez. Hamilelikte güvenlidir. USG’nin dezavantajları ise; safra taşı sayısını belirlemede yetersizdir. Aşırı obez ve gazlı kişilerde başarısız olunabilir. Akut kolesistit tanısında spesifik değildir. 6. Akut kolesistitlerde safra kesesinde taş görülme oranı nedir? a) %30 b) %50 c) %70 d) %95 e) %100 Cevap D (Telatar, Gastroenteroloji, 2.cilt, s.884; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1170) Akut kolesistit en sık duktus sistikusu tıkayan bir taşın yol açtığı akut inflamasyondur. Vakaların %5 kadarında taş yoktur ve taşsız kolesistit olarak adlandırılır. %80 vakada sekonder bakteriyel infeksiyon görülür. 133
GASTROENTEROHEPATOLOJĐ
7. Primer sklerozan kolanjitli hastalarda aynı zamanda ülseratif kolit bulunması oranı nedir? a) %8 b) %20 c) %25 d) %50 e) %90 Cevap D (Telatar, Gastroenteroloji, 2.cilt, s.464; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1173) Primer sklerozan kolanjitte vakaların yarısı ülseratif kolit ile beraberdir. En sık kaşıntı ve sarılık ile kendisini belli eder. Tanı koymada en iyi yöntem ERCP’dir. 8. Aşağıdakilerden hangisi primer karaciğer kanseri tanısında yardımcıdır? a) α-Fetoprotein b) c-Reaktif protein c) Karsino embriyonik antijen d) Romatoid artrit e) CA-19-9 Cevap A (Aktan, s.334) 20 ng/ml üzerindeki değerler hepatosellüler karsinoma için spesifiktir. 9. Aşağıdakilerden hangisi karaciğer hastalığı için spesifik bir bulgudur? a) Asit b) Palmar eritem c) Fetor hepatikus d) Spider angioma e) Özofagus varisi Cevap C (Sherlock, Liver Diseases, 1997; Bockus, Gastrointestinal, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1154) Fetor hepatikus özellikle akut karaciğer yetmezliği olgularında ağızda duyulan bir kokudur. Ölmüş fare kokusunu andırır. Büyük olasılıkla intestinal orjinli olan ve yaygın kollateral dolaşım sonucu sistemik dolaşıma yayılan maddelerce ortaya getirilir; lavman ve laktulozla defekasyon sağlandıktan sonra ve antibiyotik kullanımından sonra ortadan kalkar. 10.Serumda direkt bilirubinlerin artışı hangi hastalıkta görülmez? a) Dubin-Johnson sendromu b) Crigler-Najjar sendromu c) Rotor sendromu d) Akut viral hepatit e) Koledok obstrüksiyonu Cevap B (Sherlock, Liver Diseases, 1997; Bockus, Gastrointestinal, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1087) Bkz. Tablo 1. 134
11.Aşağıdakilerden hangisi özofagus kanseri oluşumunda risk faktörü değildir? a) Barret özofagusu b) Akalazya c) Plummer-Winson sendromu d) Koroziv özefajit e) Zenker divertikülü Cevap E (Sherlock, Liver Diseases, 1997; Bockus, Gastrointestinal, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.947) En sık yassı hücreli kanser görülür. Barret özefagusu ile adenokanser arasında yakın bir ilişki vardır. Etiyolojide çevre faktörleri ve diyet rol oynar. Alkol ve sigara kullanımıyla da yakın bir ilişki vardır. Diğer risk faktörleri; Koroziv özefajit, Plummer Winson sendromu, akalazya, nazofarinksin yassı hücreli kanseri ve tylosis (özefagusta, avuç ve tabanlarda hiperkeratoz)’dir. 12.Aşağıdakilerden hangisi duodenal ülser cerrahisinden sonra görülen komplikasyonlardan değildir? a) Dumping sendromu b) Kolelityazis ve sklerozan kolanjit gelişimi c) Alkalen reflü gastrit d) Diyare e) Anemi Cevap B (Telatar, Gastroenteroloji, 1.cilt, s.335-346; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.964) Postgastrektomik komplikasyonlar; 1. Dumping sendromu 2. Diyare 3. Alkalen reflü gastriti ve özefajiti 4. Kilo kaybı 5. Anemi 6. Afferent loop obstrüksiyonu 7. Safra taşı 8. Kanser 9. Rekürren ve marginal ülserler 13.Đltihabi bağırsak hastalıklarının bağırsak dışında görülen bulgularından olmayan hangisidir? a) Pyoderma gangrenozum b) Eritema multiforme c) Böbrek ve safra taşları d) Sklerozan kolanjit e) Artrit Cevap B (Spiro, Clinical Gastroenterology, 1993; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1011) Bkz. Tablo 2. 14.Schatzki halkası yerleşim bölgesi hangisidir? a) Özofagus üst 1/3 b) Özofagus orta 1/3 c) Özofagus alt 1/3 d) Kardia e) Pilor kanalı MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
GASTROENTEROHEPATOLOJĐ
Tablo 1. Hiperbilirubinemi nedenleri ve birlikteki serum bilirubin örnekleri Serum bilirubin örneği Hastalık Ankonjuge hiperbilirubinemi Hemoliz ve hemolitik anemiler
Bilirubin fizyolojisindeki eksiklik
Ankonjuge
Üretimin artması
+ (4 mg/dL’yi
Konjuge
Proteine bağlanma
nadiren yaşar) -
-
-
-
Hematomlar Đnefektif eritropoez (Pernisiyöz anemi, talassemi) Neonatal sarılık (fizyolojik sarılık)
Üretimin artması Üretimin artması
+ +
Üretimin artması, bilirubin UDPglukuronil transferaz aktivitesinde azalma, sitozolik ligandin azalması, bağırsak absorbsiyonunun artması
Anne sütü sarılığı
Bilirubin UDP-glukuronil transferaz aktivitesinde inhibisyon? Bağırsaktan absorbsiyonun artması Karaciğer “uptake”inin azalması Bilirubin UDP-glukuronil transferaz aktivitesinde azalma, hepatik “uptake”de azalma?, hemoliz veya diseritropoez Bilirubin UDP-glukuronil transferaz aktivitesi yok. Bilirubin UDP-glukuronil transferaz aktivitesinde belirgin azalma Üretimin artması, hepatik klerens azalması, “uptake”de ve konjugasyonda azalma?
+ (zamanında doğanlarda 6 mg/dL, prematürelerde (10-12 mg/dL) + (20-30 mg/dL) kadar) + +
-
-
-
-
+
-
-
+
-
-
+
-
-
Biliyer ekskresyon azalması, bilirubin dekonugasyonu, plazma ankonjuge bilirubin düzeyinin artmasına yol açar.
+
+
+
Biliyer ekskresyon azalması, bilirubin dekonjugasyonu
+
+
+
Biliyer ekskresyon bozukluğu (kanaliküler membran defekti?) Hepatik “uptake” ve depolanma azalması, biliyer ekskresyonda azalma?
+
+
+
+
+
+
Đlaçlar Gilbert sendromu
Crigler-Najjar tip I Crigler-Najjar tip II Açlık hiperbilirubinemisi Konjuge hiperbilirubinemi Đntrahepatik kolestaz (Hepatosellüler, kanaliküler, düktüler hasar) Ekstrahepatik kolestaz (mekanik tıkanıklık) Dubin-Johnson sendromu Rotor sendromu
Cevap C (Spiro, Clinical Gastroenterology, 1993; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.947) Schatzki bulunur.
halkası
özefagusun
alt 1/3
kısmında
15.Pankreas kanserinin ana semptomları için hangisi doğrudur? a) Karın ağrısı, bulantı-kusma, anemi b) Karın ağrısı, kilo kaybı, sarılık c) Karın ağrısı, kilo kaybı, anemi d) Sarılık, ateş, kilo kaybı e) Karın ağrısı, hipotansiyon, anemi Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1039) Pankreas kanserinde ana belirtiler; karın ağrısı, kilo kaybı ve sarılıktır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
-
16.Hangisi akut pankreatitin erken komplikasyonlarından değildir? a) Akut tübüler nekroz b) DIC c) Psödokist d) Splenik ven trombozu e) Hipokalsemi Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1036) Bkz. Tablo 3. 17.Hangisi Crohn hastalığında bulunmasına rağmen kolitis ülserozada bulunmaz? a) Perianal abse b) Kript abseleri c) Rektal kanama d) Karında kitle e) Fistül 135
GASTROENTEROHEPATOLOJĐ
Tablo 2. Đnflamatuvar bağırsak hastalıklarında ekstraintestinal manifestasyonlar Nütrisyonel ve metabolik bozukluklar Kilo kaybı, çocuklarda gelişme geriliği Hipoalbüminemi-nütrisyonel, protein kaybettirici enteropati Vitamin eksikliği* Kalsiyum, magnezyum veya çinko eksikliği Hematolojik bozukluklar Anemi-Fe, folat, Vit. B12 eksikliği Lökositoz, trombositoz Deri ve müköz membranlar Piyoderma gangrenozum Eritema nodozum Stomatit ve multipl aftöz ülserler Kas-iskelet Ankilozan spondilit, sakroileit (HLA-B27 ile ilgili) Büyük eklemlerin periferik artriti Osteoporoz Osteomalazi Karaciğer ve biliyer belirtiler Yağlı karaciğer Perikolanjit Sklerozan kolanjit Safra taşları* Safra yolları kanseri Böbrek komplikasyonları Böbrek taşları Ürik asid Kalsiyum okzalat* Obstrüktif üropati* Üriner sisteme fistül* Amiloidoz (seyrek) Göz komplikasyonları Konjunktivit, episklerit, irit Üveit (HLA-B27) *Crohn hastalığı
Tablo 3. Akut pankreatit komplikasyonları Erken komplikasyonlar Şok Pulmoner yetmezlik (Atelektazi, plevral sıvı, solunum yetmezliği) Böbrek yetmezliği (Akut, tubuler nekroz) Metabolik bozukluklar (Hiperglisemi, asidoz, hipokalsemi, hipomagnezemi) Akut sıvı toplanması (psödokist, apse) Nekroz/Enfekte nekroz (Mide duodenumda ve/veya kolonda nekrozlar, üst/alt GĐS kanamaları) Portal ve splenik ven trombozları Pankreas içine ve çevresine kanamalar (Hemorajik pankreatit) Yaygın damar içi pıhtılaşma sendromu (DIC) Metastatik yağ nekrozları, retinal arter oklüzyonuna bağlı ani körlükler, psikoz tablosu Geç komplikasyonlar Sıvı kolleksiyonları Psödokist ve apseler (Đnfeksiyon, perforasyon, kanama)
c) Beyin sapı lezyonları d) Vagotomi sonrası e) Duodenal ülser Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.981) Bkz. Tablo 5. 20.Hangisi simetidinin yan etkisi değildir? a) Jinekomasti b) Hiperprolaktinemi c) Asit reboundu d) Konvülsiyon e) Somnolans Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.959) Asit reboundu antiasitlerin yan etkilerindendir.
Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1013) Bkz. Tablo 4. 18.Kolonun en sık karşılaşılan motilite bozukluğu hangisidir? a) Đrritabl bağırsak sendromu b) Kolon Ca c) Divertiküler hastalık d) Hirschsprung hastalığı e) Đntestinal obstrüksiyon Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.986) Kolonun en sık rastlanan motilite bozukluğu irritabl bağırsak sendromudur. Sağlıklı kişilerin %25’inde irritabl bağırsak sendromuna uyan yakınmalar vardır. Daha çok genç bayanlarda görülür. 19.Hangisinde gastrik boşalma hızlanmıştır? a) Gastroözefagial reflü b) Gastrik ülser 136
21.Hangisi H. pylori’ye karşı kullanılmaz? a) Bizmut türevleri b) Antiasitler c) Kloritromisin d) Amoksisilin e) Metronidazol Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.958) Antiasitler dışındaki tüm ilaçlar H. pylori için kullanılır. Antiasitler saldırgan faktörlerin etkisini azaltan ve koruyucu faktörlerin etkisini arttıran ilaçlardır. 22.Hangisi peptik ülserin ağrısıyla uyumlu değildir? a) Açlık ağrısıdır. b) Yiyecek ve antiasitle hafifler. c) Ağrıya eşlik eden duyarlılık vardır. d) Gece uykudan uyandırır. e) Vücut pozisyonunun değişmesinden etkilenmez. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
GASTROENTEROHEPATOLOJĐ
Tablo 4. Crohn hastalığı ile kolitis ülserozanın klinik ve patolojik özelliklerinin kıyaslaması Özellik Klinik Sigara tiryakisi Kırıklık, ateş Rektal kanama Karın duyarlılığı Karında kitle Karın ağrısı Perianal abse Endoskopik Rektal hastalık Diffüz, süregen, simetrik tutuluş Aftöz veya lineer ülserler Kaldırım taşı görünümü Friabilite Radyolojik Süregen hastalık Đleum tutuluşu Asimetri Darlık Fistül Patoloji Kesinti Transmüral tutuluş Lenfoid agregat Kript abseleri Granülom Sinus trakt/fistül
Crohn hastalığı
Kolitis ülseroza
++ ++ ++ +++ ++ +++ +++
+/+ +++ + + + -
+ + +++ ++ ++
+++ +++ +++
+ ++ +++ ++ ++
+++ + +
++ +++ +++ +++ ++ +++
+/+++ -
Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.956) Ağrının akut ve şiddetli olması, yiyecek ve antiasitlere yanıt vermemesi, vücut pozisyon değişiklikleriyle bir-
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Tablo 5. Gastroduodenal motilite bozuklukları Gecikmiş gastrik boşalma
Hızlanmış gastrik boşalma
Vagotomi sonrası Diabetes mellitus Viral infeksiyonlar Gastroözefajiyal reflü sendromu Beyin sapı lezyonları Çeşitli kas hastalıkları Anoreksiya nervosa Đlaçlar Skleroderma, dermatomiyozit Kronik intestinal psödoobstrüksiyon Gastrik ülser Đdiyopatik ve diğer nedenler
Dumping sendromu Pankreatik yetmezlik Celiac sprue Zollinger-Ellison sendromu Hipertiroidi Duodenum ülseri
likte değişmesi, yayılım göstermesi, ağrıya eşlik eden duyarlılık ve rebound gibi muayene bulguları ülserle uyumlu değildir. 23.Hangisi Menetrier hastalığında görülmez? a) Sarılık b) Karın ağrısı c) Ödem d) Kilo kaybı e) Bulantı-kusma Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.952) Menetrier hastalığını, fundus ve korpusta dev gastrik foldlar, protein kaybettirici gastropatiye bağlı hipoalbuminemi ve tipik histolojik değişiklikler triadı oluşturur. Abdominal ağrı, bulantı, kusma, kilo kaybı ve ödem en önemli semptomlardır.
137
GÖĞÜS HASTALIKLARI 1. Đsoniazid (INH) profilaksisi hakkında aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) INH yetişkinlere günde tek doz, 300 mg, sabah aç karına, çocuklara ise 5-10 mg/kg (300 mg'a kadar) verilir. b) INH profilaksisinin minimum süresi 6 aydır. c) HIV enfekte kişiler ve başka şekilde immün sistemi baskılanmış olanlar ile radyolojik bulguları, özellikle geniş skar alanları olanlarda ise ilacın 12 ay verilmesi önerilmektedir. d) INH profilaksisi stabil karaciğer hastalığı olan kişilerde konraendikedir. e) Hamilelikte tüberkülin konversiyonu olmadıkça genellikle profilaksi için doğuma kadar beklenir. Cevap D (Murray 1994, s.1142) Đsoniazidle koruyucu tedavi önceden ilacın yan etkisinin görüldüğü veya aktif, unstabil karaciğer hastalığı olan kişilere verilmemelidir. Stabil karaciğer hastalığı bir kontraendikasyon değildir, ancak böyle kişilerin profilaksi endikasyonu yönünden dikkatle değerlendirilmesi ve tedavi sırasında yakın izlemi gerekir. 2.Akciğer kanseri etyolojisinde aşağıdakilerden hangisi suçlanmamaktadır? a) Asbest b) Klormetil esterleri c) Kromatlar d) Nikel e) Çinko Cevap E (Öbek 1990, s.452) Đlk 4 şıktakiler akciğer kanseri etiyolojisinde suçlandığı halde çinko suçlanmamaktadır. 3. Özellikle hangi tip akciğer kanserinde hipofosfatemi görülebilir? a) Epidermoid kanser b) Yulaf hücreli kanser c) Adeno kanser d) Büyük hücreli kanser e) Alveolar hücreli kanser Cevap A (Öbek 1990, s.453) Epidermoid kanserde ektopik paratiroid hormon yapımı sonucu hiperkalsemi ve hipofosfatemi ortaya çıkar. 4. Akciğer kanserinde en sık görülen ekstratorasik, nonmetastik belirti aşağıdakilerden hangisidir? a) Cushing sendromu 124
b) Çomak parmak c) Karsinomatöz miyopati d) Akantosis nigrikans e) Pulmoner osteoartropati Cevap C (Öbek 1990, s.453) Şıklardaki tüm belirtiler, akciğer kanserinde görüldüğü halde en fazla karsinomatöz miyopati görülür. 5. Kronik mediastenitin en sık etkeni nedir? a) Tüberküloz b) Aktinomikozis c) Histoplasmozis d) Sifiliz e) Hemofilus influenza Cevap A (Öbek, Solunum sistemi hastalıkları, 1990, s.483) B, C, D şıklarındaki etkenler, kronik mediastenit yapabildikleri halde en fazla sıklıkla tüberküloz etkendir. 6. Hamman belirtisi aşağıdaki hastalıklardan hangisi için tipiktir? a) Pnömokok pnömonisi b) Kaviter akciğer tüberkülozu c) Genaralize obstrüktif amfizem d) Ampiyem e) Mediasten amfizemi Cevap E (Öbek, Solunum sistemi hastalıkları, 1990, s.84) Hamman belirtisi: Prekordiyumun oskültasyonunda kalp vuruşları ile senkron bir gıcırtı veya çıtırtı sesi alınmasıdır. Mediasten amfizemi için tipiktir. 7. 38 yaşında kadın hasta 3 yıldır temizlik yaparken belirginleşen nonproduktif öksürük, hırıltı yakınmaları var. Akciğer grafisi olağan Akc. Oskültasyonunda ekspiryum uzun, ronküsler var. Tanınız ve tedavi öneriniz nedir? a) Astma, mite allerjisi nedeni ile aşı + inhale bronkodilatör b) Kronik bronşit, inhale bronkodilatör + oral teofilin + mukolitik c) Bronşektazi, inhale bronkodilatör + oral teofilin + mukolitik d) Astma, akarisid + inhale kortikosteroid + inhale bronkodilatör e) Kronik bronşit, inhale steroid + inhale bronkodilatör + mukolitik MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
GÖĞÜS HASTALIKLARI
Cevap D (Bayındır, Özhan, Dereli, Astma tanı ve tedavisinde uluslararası fikir birliği raporu. Đzmir Göğüs Hastanesi Dergisi (Özel Sayı) 1995, s.42-45) Tanımlanan klinik astımla uyumludur. Tedavide akarlara karşı akarasid, inhale kortikosteroid ve inhale bronkodilatör kullanılır. 8. Aşağıdakilerden hangisi astmatik bir olguda en etkin antienflamatuvardır? a) Albuterol b) Anhidroz teofilin c) Budesonid d) Ambroksol e) Nedokromil sodyum Cevap C (Çımrın, Astma tedavisinde kullanılan ilaçlar, 1995, s.30-41.) Đnhale kortikosteroid olması nedeni ile astımda kullanılabileek en etkili antienflamatuvarlardan biridir. 9. Hangisi hiperkapni bulgusu değildir? a) Asteriksis b) Baş ağrısı c) Papilla ödemi d) Siyanoz e) Konfüzyon bulgusudur.
Hiperkapnide
10.Kistik fibroziste hangisi yanlıştır? a) Doğumda akciğerler normaldir. b) Otozomal dominant geçer. c) Đleri yaşlarda tanı konabilir. d) Mortalite/morbidite metabolik komplikasyonlara bağlıdır. e) Ekrin ve ekzokrin bezler tutulur. Cevap B (Fishman, Pulmonary Diseases and Disorders, 1988, s.1273) Konjenital bir hastalıktır. Otozomal resesif geçer. 11.Hangisi obstrüktif solunum fonksiyon bozukluğu bulgusu değildir? a) Total akciğer kapasitesi artar. b) Zirve akım hızı azalır. c) Vital kapasite azalır d) Rezidüel volüm artar. e) Statik kompliyans artar. Cevap E (Vidinel, Akciğer Hastalıkları, 1981, s.49) Statik komplians obstrüktif solunum bozukluğunda azalma gösterir. 12.Sigara hangisinin oluşumundan özellikle sorumludur? a) Panasiner amfizem MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Cevap D (Vidinel, Akciğer Hastalıkları, 1981, s.377) Sentrasiner amfizem KOAH'da görülen amfizem şeklidir. Dolayısı ile sigara bu tip amfizemde sorumludur. 13.Kronik astmatik yakınmaları olan 38 yaşında erkek hasta, 1500 mg/gün inhale steroid + anhidroz teofilin 600 mg/gün + 2 puf/gün salbutamol kullanıyor. Semptom ve bulguları kontrol altanda iken son günlerde gündüzleri daha sık salbutamole gerek duyuyor ve geceleri ortalama 2 defa uykudan uyanıyormuş. PEF değerleri de önceki değerlerin altında seyretmekte. Enfeksiyon bulgusu yok. Tedavide öncelikle nasıl bir düzenleme yaparsınız? a) Uzun etkili beta 2 agonist eklenir. b) 80 mg/gün sistemik steroid başlarım c) Teofilin dozunu arttırırım d) Kısa etkili Beta 2 agonist dozunu arttırırım e) Antikolinerjik eklerim Cevap A (Bayındır, Özhan, Dereli, Astma tanı ve tedavisinde uluslararası fikir birliği raporu. Đzmir Göğüs Hastanesi Dergisi (Özel Sayı) 1995, s.49)
Cevap D (Vidinel 1981, s.391) Siyanoz hipoksemi görülmez.
b) Senil amfizem c) Komensatris amfizem d) Sentrasiner amfizem e) Mediastinal amfizem
Gece gelen nefes darlığı olduğu için uzun etkili Beta 2 agonist eklenir. 14.15 yıldır KOAH-b tanısı ile izlediğiniz hasta son 3 yıldır hipoksemik ve hiperkapnik. Son 15 gündür KOAH alevlenme bulguları var. Hipoksemi ve hiperkapninin şiddetlenmesi ve enfeksiyon bulguları nedeni ile tek tablo ağırlaşmış. Bacaklarda gode bırakan ödem ve hepatomegali var. Spontan solunumu var. Destek tedavisine gereksiniyor. Hangisi yanlıştır? a) PaO2'yi 100 mmHg'ye yükseltmeye çalışırım. b) Sık öksürtürüm. c) ACE inhibitörü başlarım d) Diüretik veririm e) Bronkodilatör + antibiyotik veririm Cevap A (Vidinel, Akciğer Hastalıkları, 1981, s.399) 15 yıldır kronik KOAH'lı hastanın PaO2'si 100 mmHg'ye yükselmez. 60 mmHg üzerinde tutulması yeterlidir. PaO2'nin aşırı yükselmesi CO2 retansiyonuna yolaçabilir. 15.Plevrada transüda niteliğinde sıvı toplanmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Kalp yetmezliği b) Bronş Ca. c) Pnömoniye eşlik eden plevral effüzyon d) Siroz e) Miksödem 125
GÖĞÜS HASTALIKLARI
Cevap C (Akkaynak, Solunum Hastalıkları 4. baskı, s.330; Sahn, The Pleura, Am Rev Respir Dis, s.138, 197; Fishman, Pulmanary Diseases and Disorders, s.2164) Pnömoniye eşlik eden plevral effüzyondur.Kalp yetmezliği, siroz ve miksödem transüda yapan sebeblerdir. Eksüda vasfındaki sıvıların ensık sebebi parapnömonik effüzyonlar olup her zaman bu vasıfındadır. Bronş Ca'larda %10 vakada transüda vasfında sıvı olup, sebebi lenfatik obstrüksiyon, atelektazi, VCSS'dur. 16.Aşağıdakilerden hangsi tüberkülozun immünolojisinde esas rolü olan T hücrelerdir? a) Th 2, Th 1 b) Th 2 c) Th 0 d) TH 1 e) T sitotoksik hücreler Cevap D (Shlossberg, 1995, s.21) Th 1 hücreleri basillerin harap edilmesi için hücresel immünüte makrofajlarının aktivasyonunda en fazla öneme sahip hücrelerdir. 17.Akciğerin en sık görülen konjenital anomalisi olduğu halde, klinikte semptoma yol açmayan anomali hangisidir? a) Bronkopulmoner sekestrasyon b) Azigos lobu c) Konjenital kistik hastalık d) Pulmoner arter anevrizması e) Akciğer agenezisi Cevap B (Vidinel, 1981, s.68) Akciğerin en sık görülen konjenital anomalisi Azigos lobu olup, semptoma yol açmaz. Bronkopulmoner sekestrasyonlar enfekte olur. Akciğer agenezisinde solunum yetmezliği ve enfeksiyon bulguları olur. Pulmoner arter anevrizması asemptomatik olabildiği gibi nefes darlığı, öksürük ve göğüs ağrısı yapabilir. Anevrizma rüptüre olabilir. Konjenital kistik hastalıkta ise enfeksiyon ve solunum sıkıntısı oluşturabilir. 18.Pulmoner emboli sırasında çekilen EKG'de en sık rastlanan bulgu aşağıdakilerden hangisidir? a) Taşikardi b) Sağ-aks sapması c) S1-Q3-T3 paterni d) P pulmonale e) Sağ dal bloğu
d) Akciğer alanlarının aşırı olarak havalı görülmesi e) Damla kalp Cevap C (Balcı, Göğüs Hastalıkları, s.332-336) Kot araklıkarının daralmasıdır. Diğer şıklar amfizemin radyolojik bulgularıdır. 20.Tüberküloz tedavisinde aşağıdaki prensiplerden hangisi doğru değildir? a) Tedavi en az 2-3 ilaç ile yapılmalıdır. b) Tedavi süresinde ilaçlar düzenli olarak alınmalıdır. c) Tedavi kontrolünde ilaçların etkili olmadığı gözlenirse antitüberküloz etkili bir ilaç tedaviye ilave edilir. d) Tedavi 2 aşamalı olarak yapılır. e) Tedavi başarısı radyolojik ve bakteriyolik olarak değerlendirilmelidir. Cevap C (Barış, Solunum Hastalıkları Temel yaklaşım, 1995, s.150) Çünkü tedavi kontrolünde ilaçların etkili olmadığı gözlenirse antitüberküloz etkili bir ilaçla değil birden fazla ilaç tedaviye ilave edilir. 21.Sarkoidozis için hangisi yanlıştır? a) SFT'de akciğer volümlerinde artış ve diffüzyon kapasitesinde azalma mevcuttur. b) BAL'da lenfositler özellikle T helper artmıştır. c) PPD cilt testi negatiftir. d) Tedavisinde kortikosteroidler ve diğer immünosupresif ilaçlar kullanılır e) BAL'da ve kanda anjiotensin konverting enzim (ACE) artmıştır. Cevap A (Fishman, Pulmonary Diseases and Disorders, s. 619-644) Akciğer volümlerinde artış değil azalma mevcuttur. Ancak diffüzyon kapasitesinde azalma doğrudur. Diğerleri sarkoidoziste vardır. 22.Progressive sistemik skleroz (PSS)'da en sık hangi akciğer kanseri görülür? a) Yassı hücreli Ca b) Küçük hücreli Ca c) Bronkoalveolar Ca d) Büyük hücreli Ca e) Metezelyolma Cevap C (Fishman, s.655) PSS'da scar karsinoma özellikle de Bronkoalveolar CA görülür.
Cevap A (Daniela 1995, s.29) Pulmoner embolide ensık EKG bulgusu taşikardi ve ST segment depresyonudur. 19.Hangisi amfizemin radyolojik bulgusu değildir? a) Hilusların aşağı doğru yer değiştirmesi b) Diafragmanın aşağı doğru yer değiştirmesi c) Kot aralıklarının daralması 126
23.Astım bronşiale'de bronş epitel harabiyetinden sorumlu mediyatör hangisidir? a) Eozinofilik katyonik protein (ECP) b) Major bazik protein (MBP) c) Eozinofil derived nörotoksin (EDN) d) Nötrofil kemotaktik faktör (NCF) e) Histamin MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
GÖĞÜS HASTALIKLARI
Cevap B (Türktaş, 1996, s.169) Broş epitel harabiyetinde sayılan diğer mediyatörler de salınmasına rağmen epitel hasarında Major bazik protein (MBP)’dir. 24.Aşağıdakilerden hangisi kesin olarak obstrüktif bir bozukluğu gösterir? a) Zorlu vital kapasite azalması b) 1.ci saniye zorlu ekspirasyon volümü / zorlu vital kapasite yani FEV1 / FVC c) Rezidüel volüm artması d) Kompliyansın azalması e) Diffüzyon kapasitesinin azalması Cevap B (Tatlıcıoğlu, Toraks, 1996, s.16) Obstrüktif hastalıklarda en yararlı ölçüm budur. 25.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi Q ateşi pnömosinde ilk tercih edilecek ilaçtır?
a) Botulism b) Hipotiroidizm c) Asthma d) Yabancı cisim e) ARDS (Akut respiratory distress syndroma) Cevap E (Fishman, 1994, s.412) Hiperkapnik solunum yetmezliği pompa yetersizliği sonucu olur. ARDS akciğer parankim hasarı sonucu gelişen hipoksemik solunum yetmezliğine yol açar. 29.Đdiyopatik pulmoner fibrozisli hastada BAL (bronkoalveolar lavaj) sıvısı incelenmesinde kortikosteroid tedaviye en iyi hangisindedir?
Cevap D (Fishman, 2.baskı, 1994, s.77)
Cevap C (Barış, 1995, s.147-233) Coxiella burnetti'nin etken olduğu Q ateşi pnömonisinde 2 gr/gün dozunda verilmesi önerilen tetrasiklin ilk tercih edilen ilaçtır. Doksisiklin, eritromisin ve kloramfenikol'ünde tedavide etkili olduğu bildirilmektedir. Tedavi süresi 2 haftadır. trakeo-
a) Mounler-Kuhn sendromu b) William Champhell sendromu c) Young sendromu d) Churg-Strauss sendromu e) Hamman-Rich sendromu Cevap A (Balcı, Göğüs Hastalıkları, 2.Baskı, 1991, s.350358) Mounier-Kuhn sendromu trakea ve ana bronşların konjenital dilatasyonudur. Büyük havayollarında destek dokunun konjenital yetersizliği sonucu oluşur. Solunum yollarının tetrarlayıcı ekfeksiyonları sık gelişir. 27.Aşağıdakilerden hangisi akciğerde inaktive olan maddelerden değildir? a) Bradikinin b) Serotonin c) PGE d) PGF 2α e) PGA1 Cevap E (Çelikoğlu, 1993, s.33-52) Bradikinin, serotonin, PGE, PGF2α inaktivasyonunda akciğerde çok etkin rol oynar. PGA1, PGA2, anjiyoMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
28.Aşağıdakilerden hangisi hiperkapnik solunum yetmezliğine yol açmaz?
a) Nötrofilden zengin BAL sıvısı b) Alveolar makrofajlardan zengin BAL sıvısı c) Eozinofilden zengin BAL sıvısı d) Lenfositten zengin BAL sıvısı e) Bazofilden zengin BAL sıvısı
a) Kloramfenikol b) Eritromisin c) Tetrasiklin d) Doksisiklin e) Trimetroprim-sulfametaksazol
26.Aşağıdaki sendromlardan hangisi bronkomegali ile karakterizedir?
tensin II ve ADH gibi vazoaktif maddeler ise aktivilerinde bir kayıp olmaksızın akciğerlerden geçerler.
Đdiyopatik pulmoner fibrozisin erken enflamatuvar döneminde histopatolojik incelemelerde enflamatuvar hücreler ve alveolar makofaj artışı vardır. Akut enflamatuvar dönemde lenfosit oranı daha baskın olan vakalarda kortikosteroid tedaviye yanıt daha iyi olmaktadır. 30.Karakteristik histolojik bulgusu keratinizasyon ve intersellüler köprüleşmeler olan akciğer malignitesi hangisidir? a) Akciğer squamos cell Ca. b) Akciğer adeno Ca. c) Akciğer büyük hücreli Ca. d) Akciğer küçük hücreli anaplastik Ca. e) Mezotelyoma Cevap A (Fishman, 1994, s.228) Akciğerin squamos cell karsinomu bronşiyal mukozanın uzun yıllar değişimleri sonucu gelişir. Sitopatoloik çalışmalar invaziv kanser gelişiminden önce squamos metaplazide karsinoma insituya kadar varan ilerleme gösterir. Karakteristik histolojik bulgusu keratinizasyon ve intersellüler köprüleşmedir. Đyi diferansiye tümör sedefi keratinler oluşturur. 31.Tüberküloz kemoterapisinde nötr pH'da yavaş çoğalan hücre dışı organizmalara en etkili olan ajan aşağıdakilerden hangisidir? a) Đzoniazid b) Streptomisin c) Rifampisin d) Pirazinamid e) Ethambutol 127
GÖĞÜS HASTALIKLARI
Cevap C (Tetikkurt, 1995, s.54) Nötr pH'da (kazeifiye) ortamda yavaş çoğalan basil populasyonunda etkili antitüberkülotik ajan rifampisindir. 32.40 yaşın altında, zaman zaman dispnesi olan ve alveolo-arteriyel oksijen gradienti normal olan kişilerde önde gelen tanı hangisidir? a) Kardiyak valvuler hastalık b) Restriktif akciğer hastalığı c) Havayolu hiperaktivitesi d) Pulmoner hipertansiyon e) Diyafragma fonksiyon bozukluğu Cevap C (Callaham, Emergency Medicine: An approach to clinical problems-solving, 1991, s.981-999) Spirometri bulguları ve alveoloarteriyel oksijen gradienti normal olan bir hastada bronkospazmdan kuşkulanılıyorsa, metakolin, soğuk hava inhalasyonları veya egzersiz sonrası bronşprovokasyon testleri yapılmalıdır. 33.Aşağıdakilerden hangisi antibiyotik tedavisi alan pnömonili bir olguda en son düzelir? a) Akciğer radyografi bulguları b) Lökositoz c) Oskültasyon bulguları d) Ateş e) Balgam pürülansı Cevap A (Fishman, s.1375-1410) Etkili bir tedaviyle ve hastaya ve patojene ilişkin bazı özel durumların dışında, pnömoninin klinik bulgularında 48-72 saat içinde bir düzelme olması beklenir. Diğer açılardan sağlıklı kişilerde, ateş, genellikle 2-4 gün sürer. Lökositoz 4 gün içinde kaybolur, buna karşılık, ince raller, olguların %20-40'ında 7 günde daha uzun sürebilir. Radyografik bulgular, klinik bulgulardan çok daha yavaş düzelir. Pnömokoksik pnömoniler, 50 yaşından genç ve diğer açılardan sağlıklı olguların ancak %60 kadarında 4 hafta içinde rezolüsyona uğrarlar. Daha yaşlı olan, bakteriyemili ya da eşlik eden hastalığı olan olguların ancak %25 kadarında radyografiler 4 haftada normale döner. 34.Makrofaj içindeki asidik ortam nedeni ile metabolizmasını azaltmış tüberküloz basilleri nasıl isimlendirilir ve bu basillere hangi ilaç etkilidir? a) Hızlı üreyen basil - RMP b) Persister basil - PZA c) Persister basil - RMP d) Hızlı üreyen basil - PZA e) Persister basil - INH Cevap B (Vidinel, Akciğer hastalıkları, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları) Makrofaj içindeki asidik ortamda bulunan tüberküloz basilleri, metabolik aktivitelerini önemli derecede 128
azaltmışlardır ve persister basiller olarak adlandırılırlar. Bu tip basillere asidik ortamda etkili tek ilaç Pirazinamid (PZA)’dir. 35.Aşağıdakilerden hangisi bronş karsinomlu bir olguda öncelikle radyoterapi uygulanmasını gerektirir? a) Vena kava superior sendromu (VCSS) b) Şiddeti ağrılarla seyreden hipertrofik pulmoner osteoartropati c) Kalbe komşu kitle d) Malign plörezi e) Tümörün ana bronşta görülmesi Cevap A (Patterson 1992, s.806-836) Akciğer kanserli hastalarda vena kava superior sendromu (VCSS) akut veya subakut başlayabilir ve acil radyoterapi gerektirir. Radyoterapi ile etkin bir palyasyon sağlamak mümkündür. Radyoterapi bazen histolojik tanı ile almadan acilen en kısa zamanda verilir. Hastaların başlangıçta yüksek doz fraksiyonlar alması gerekir. 36.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Normal plevral sıvı pH'ı 7.60'dır. b) Transüdalar 7.40-7.55 pH değerine sahiptir. c) Eksüdaların çoğunda plevral sıvı pH'ı 7.30-7.45 arasındadır. d) Plevral sıvı asidozu(pH <7.30) özofagus rüptürü, ampiyem, rotatoid plörezi, tüberküloz plörezisi ve lupus plörezisinde görülür. e) Malign plevral effüzyonlarda pH>7.30 bulunması, yaşam süresinin kısalığına ve sklerozun ajanlara kötü yanıta işaret eder. Cevap E (Murray, Nadel, Respiratoy Medicine. In Broaddus VC, Light RW (edts): Disorders of the Pleura: General Principles and Diagnostic Approach, 1994, s.2145-2163) Malign plevral effüzyonlarda pH'ın <7.30 olması, kısa sörviy ve sklerozan ajanlara kötü yanıt göstergesidir. 37.Primer enfeksiyon sonucu kazeifiye materyalle dolarak büyüyen bölgesel lenf bezinin bronşa açılması sonucu kazeumun bronş içine dökülmesine ne ad verilir? a) Miliyer tüberküloz b) Epitüberküloz c) Adenit tüberküloz d) Kazeöz tüberküloz e) Bronşial tüberküloz Cevap B (Özyardımcı, 1995, s.15) Primoenfeksiyonunun bir komplikasyonu olup, primer enfeksiyon sonucu büyüyen bir kazeifiye nekrozla dolan bölgesel lenf bezi bronşa ülsere olduğunda içindeki kazeomun bronş içine akması sonucu o bronşun havalandırdığı sahada oluşan spesifik pnömonidir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
GÖĞÜS HASTALIKLARI
38.Endüstride kullanılan asbestin %90'ını oluşturan ve akciğerde hacim ve ağırlık kaybetmesi nedeniyle en az zararı olan asbest türü hangisidir? a) Krizotil asbest b) Amozit asbest c) Tremolit asbest d) Krosidolit asbest e) Aktinolit asbest Cevap A (Özyardımcı N., 1995, s.261) Dayanıklı nedeniyle yüzyıllardır insanoğlu tarafından kullanılan yüksek ısı ve kimyasal işlemlere dirençli bir doğal mineraldir. Asbest yapısına göre iki türe ayrılmaktadır: serpentin ve amfibol. Beyaz asbest olarak bilinen krizotil serpentin grubuna giren tek asbesttir. Amfibol grubunda ise amosit, antofilit, tromoliz, krosidolit ve aktinolit bulunmaktadır. Asbest liflerinin inhalasyonu sonucu akciğerlerde asbestoz denilen yaygın fibrozis ve malign mezotelyoma gibi hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. 39.Horner sendromunda hangi bulgu görülmez? a) Đpsilateral anhidrozis b) Đpsilateral vokal kord paralizisi c) Đpsilateral enoftalmus d) Đpsilateral pitozis e) Đpsilateral miyozis Sempatik sinirin boyunda veya göğüsün yukarı kısmında herhangi bir nedenle baskı altında kalarak felce uğramasını tanımlar. Akciğerin apeks tümörleri, yukarı mediyasten yerel tümör veya kistleri, apne, anevrizma, lenf bezi büyümeleri Horner sendromuna neden olabilirler. Tek taraflı olarak göz kapağında düşme (pitozis), pupillada daralma (miyozis), göz küresinin içe çökmesi (enoftamus) halidir. Bunlara ek olarak aynı tarafta yüzde kurulur (anhidozis), yerel ısı artışı, kırmızılık veya ödem de olabilir. sekestrasyonlarla
ilgili
hangisi
a) %60 olguda sağ hemitoraksta b) %60 olguda sol hemitoraksta c) %90 olguda sağ hemitoraksta d) %90 olguda sol hemitoraksta e) %40 olguda sol hemitoraksta görülür. Cevap D (Fraser, Pare, 3.baskı, s.709) Etkstralober pulmoner sekestrasyonlar intralober varyasyonlardan daha nadir görülmektedir. Vakaların %90'ında sol hemidiyafragmada alt lobun alt yüzeyi ile diyafram arasında bulunmaktadırlar. Mediyastende de bulunabilirler. Sistemik arteri abdominal aortadan veya bir dalından gelir. Đntralober varyasyonlardan farklı olarak ekstralober sekestrasyonların venöz drenajı sistemik venlere dökülür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
a) Orta zonları içine alan lineer retiküler gölge koyuluğunda artma b) Kelebek tarzında mikronodüler gölge koyuluğunda artma c) Tüm zonlarda mikronodüler gölge koyuluğunda artış d) Hiluslarda iki taraflı polisiklik böyüme e) Hiluslardan alt sonlara yayılan lineer ve mikronodüler gölge koyuluğunda artma Cevap D (Seaton, Seato, Leitch, s.639) Etyolojisi bilinmeyen, sistemik ve granülomatöz bir hastalıktır. Sarkoidozda en sık etkilenen organlar hiler lenf bezleri ve akciğerlerdir. Pulmoner sarkoidoz göğüs radyogramına göre dört evreye ayrılmaktadır. Evre I hiler lenfatenopati Evre II hiler lenfadenopati ve pulmoner opesite, Evre III yalnızca pulmoner opasiteler, Evre IV irreversibl pulmoner fibrozis gelişimidir. 42.Broşektazi ile beraber görülen konjenital anomaliler arasında yanlış olanı işaretleyiniz. a) Mac Load Sendromu b) William Campbel Sendromu c) Tietze Sendromu d) Kartagener Sendromu e) Mounier Kuhn Sendromu
Cevap B (Akkaynak, s.91-2)
40.Ekstralober doğrudur?
41.Birinci devre sarkoidoziste akciğer grafilerindeki radyolojik görünüm hangi seçeneği uymaktadır?
Cevap C (Seaton, Seaton, Leitch, s.601-2) 1-Pulmoner agenezis, 2- Trakeobronkomegali (Mounier Kuhn), 3-Willam Campbell Sendromu, 4Kartagener Sendromu (frontal sinüs agenezisi, bronşektazi, situs inversus), 5-Mac Leod Sendromu, 6- Kistik fibrozis, 7-Alfa-1 antitripsin eksiklği, 8Young's Sendromu (idiyopatik obstrüktif amfizem) 43.42 yaşında alkolik bir kadın hastaneye bilinç kaybı ile başvuruyor. Ateşi var, kaşektik ve ağız hijyeni kötü. Solunum sistemi muayenesi normal. Akciğer grafisinde; sol akciğer orta zonda kavite bulunduran konsolidasyon alanı mevcut. Hastanın tanısında aşağıdaki şıklardan biri hariç hangi adımlar olmalıdır? a) Balgam acid-fast boyama b) KOH boyama c) Toraks CAT scan d) Bronkoskopi e) Torasentez Cevap E (Fercy, 2.baskı, s.138) Akciğer grafisinde sol akciğer üst lobta abse mevcut. Alkolizm nedeniyle değişmiş bilinç ve bilinçlilik kaybı ağız içeriğinin aspirasyonuna zemin hazırlar. Primer akciğer abselerinde oral flora ve anaeroblar alışılmış patojenlerdir. Radyolojik ayırıcı tanı; tüberküloz, fungal enfeksiyonlar, malignite ve loküle ampiyemi içerir. Tanıdaki uygun yaklaşımlar; mikobakteriler için asid129
GÖĞÜS HASTALIKLARI
fast boyama, mantarlar için (KOH) potasyum hidroksit ile hazırlık, obstrüktif lezyonu ekarte etmek için sitoloji ile birlikte bronkoskopidir. Toraks CAT scan; tutulan diğer alanları, endobronşiyal lezyonları, kemik destrüksiyonunu ortaya koyacaktır. Torasentez plevral sıvı veya plevral tutulum delili olmadığından tavsiye edilmez, noninvazif tetkikler tanıyı söyleyebilir. Şayet uzamış antibiyotik tedavisi başırısız olursa cerrahi rezeksiyon ve drenaj gerekebilir. 44.50 yaşında bayan hasta, 1 aydır nefes darlığı yakınması mevcut. Solunum sistemi bakısı normal. Akciğer grafisinde; bilateral multiple değişik şekil ve büyüklükte parankimal nodüller mevcut. Olası tanınız nedir? a) Akciğer tüberkülozu b) Kolon karsinomu c) Sarkoidoz d) Mycoplasma pneumonia e) Silikozis Cevap B (Fercy, 2.Baskı, s.138) Akciğer grafisinde; değişik şekil ve hacimde, çoğu akciğer metastazı ile uyumlu, bilateral multiple pulmoner parankimal nodüller izlenmektedir. Diğer olasılıklar; bronkojenik karsinomalar veya fungal granülomalar (Ör; histoplasmosis veya coccidiosis). Sarkoidoz genellikle bilateral hiler lenfadenomegali ile birliktedir ve nadiren bilateral pulmoner nodüller görülür. Tüberküloz kaviteli lezyon, plevral effüzyon lezyon, plevral effüzyon veya miliyer patern şeklinde görülür. Silikozisde tipik bulgular; diffüz nodüler fibrozis ve hiler veya bronkopulmoner lenf nodlarında yumurta kabuğu kalsifikasyonudur. Mycoplasma pnömonili hastaların akciğer grafisinde genellikle alt loblar tutulur ve hiluslarda yayılan yama tarzında infiltrasyon görülür. Akciğer grafisinde metastatik nodüllerin bulunması primer tümör için araştırma adımını oluşturmaktadır ve tümör sıklıkla gastrointestinal veya genitoüriner traktusta bulunur. 45.37 yaşında erkek hasta, komşusunun tüberküloz olduğunu öğreniyor. 2 yıl önce PPD deri testi negatif. Şimdi yapılan PPD deri testi (5 TU ile) 12 mm. Bundan sonra yapılması gereken hangisidir? a) 250 TU ile Mantoux deir testini tekrarlamak b) Günde 300 mg PO Đzoniazid başlamak c) Atipik mikobakteriyer için deri biyopsisi yapmak d) Akciğer grafisi çektirmek e) Yıllık deri testleri ile izlem Cevap D (Fercy, 2.baskı, s.139) Mantoux deri testi Tbc olgularının %99'dan fazlasında pozitif olur, mükemmel bir tarama testidir. Đlk kuvvetlendirici testte. 0.1 ml antijen (5 TU) intradermal verilir. 48 saat sonra endurasyon miktarı mm olarak ölçülür. 10 mm veya daha fazla endurasyon önceden tüberküloz maruziyetine delildir, fakat aktif hastalığı göstermez. Deri testi negatife döndüğünde yakın zamanda oluşmuş maruziyeti gösterir. Kesin tanı bal130
gamda, lenf bezlerinde veya diğer örneklerde organizmayı göstermek ya da yapısal anormallikleri demonstre etmeye dayanır. Aktif hastalık tedavisi en az iki ilaçtan ibarettir, sıklıkla isoniazid ve rifampisin. Şayet aktif hastalık delili yoksa, sadece isoniazid ile profilaksi düşünülebilir. 2.kuvvetlendirici test nadiren birinci test negatif ise kullanıır. Đlk test reaksiyonu 5-10 mm ise bazen atipik mikobakteriyel enfeksiyonlara bağlanır. Hastada yakın zaman da PPD testinde pozitiflik gelişmiş ise bir göğüs filmi ve balgamın acid-fast boyası ile incelemesi endikedir. 46.72 yaşında bayan hasta. Uçak yolculuğu henüz sona ermiş. Ani başlayan dispnesi mevcut, fakat göğüs ağrısı yok. Taşikardik ve belirgin solunum sıkıntısı var. Solunum sistemi bakısında; sadece sağ taraf solunum seslerinde azalma mevcut. Akciğer grafisinde sol pulmoner artelerde belirginlik, sağ akciğerde oligemi ile birlikte anormal radyolusensi izleniyor. Pulmoner arter anjiografisinde; pulmoner arter distalinde büyük bir dolma defekti mevcut. En olası tanı nedir? a) Bronkojenik karsinom b) Pulmoner vaskülitis c) Primer pulmoner hipertansiyon d) Pulmoner emboli e) Pulmoner arteriovenöz fistül Cevap D (Fercy, 2.Baskı, s.140) Akciğer grafisinde sol pulnomer arterde konjesyon, sağda anormal radyolusensi ile birlikte oligemi izleniyor. Uzun bir uçak yolculğu öyküsü (tromboflebitisi predispoze eden) ve ani izah edilemeyen nefes darlığı, fizik muayene ve grafi bulguları ile birlikte pulmoner emboliyi düşündürüyor. Soruda belirtilen diğer hastalıkların hiçbirisi bu duruma uymuyor. Pulmoner arter anjiografisinde; sağ ana pulmoner arter distalini tamamen oblitere eden büyük eden büyük bir dolma defekti mevcut, büyük bir pulmoner emboli ile uyumlu. 47.Bu hasta için seçilecek başlangıç tedavisi aşağıdakilerden hangisidir? a) Teofilin b) Penicilin c) Hidralazin d) Kortikosteroid e) Heparin Cevap E (Fercy, 2.Baskı, s.140) Seçilecek tedavi trombüsün büyümesini inhibe etmek ve rezolüsyonuna izin vermek için heparindir. Streptokinaz ve ürokinaz trombolitik ajanlardır, emboli tedavisinde etkindirler ve yakın zamanda daha sık kullanılıyorlar. Şayet heparin tedavisi başarısız olursa Caval engel (filtre) veya pulmoner embolektomi gibi cerrahi prosedürler düşünülebilir. Penisilin, kortikosteroidler veya hidralazinin tedavide yeri yoktur. Bronkospazm varsa teofilin kullanılabilir. Warfarin uzun süreli profilakside kullanılır, fakat acil tedavide değil. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
GÖĞÜS HASTALIKLARI
48.28 yaşında asemptomatik erkek, normal fizik muayeneye sahip. Akciğer grafisinde; sağ hemitoraks orta zonda 3 cm çapında nodül mevcut. Aşağıdaki şıklardan hangisi benign lezyon özelliklerini taşımaz? a) Nodül içinde popcorn kalsifikasyon b) 30 yaşından küçük olma c) Lezyonun 6 ay öncede akciğer grafisinde bulunması d) Mantar enfeksiyonlarının sık görüldüğü bölgede yaşama e) Nodül içinde laminar kalsifikasyon Cevap C (Fercy, 2.Baskı, s.140) Soliter pulmoner nodül (Coin lezyon) grafide beklenmedik bir bulgu olarak asemptomatik hastada bulunur. Ayırıcı tanı benign (granüloma, hamartoma) ve malign (karsinoma) hastalıkları içerir. Başlangıçta noninvazif değerlendire tanıya ulaşma yollarını saptamaya yardım eder. Benign lezyona klinik bulgular arasında hasta yaşının 30'un altında olması (bu grupta lezyonların %2'den daha azı maligndir) ve coccidiomycosis veya histoplasmosis'in yaygın olduğu yerlerde yaşama sayılabilir. Benign lezyonlar ile birlikte kalsifikasyon paterni de önemlidir. Popcorn (hamartomalarda), laminar (granülomalar), yoğun jeneralize (tüberküloz) tip kalsifikasyonlar örnek olarak verilebilir. Önceki akciğer grafisi lezyonun varlığı açısından dikkatle incelenmelidir. Kanserlerin çapı 2 katına 1-8 ayda ulaşır, buna karşın uzamış doubling time ve lezyonda 18 ay ve üstünde değişiklik olmaması benign lezyon lehinedir. Sadece nodülün 6 ay öncesinde varolması benign olarak değerlendirilemez. 49.19 yaşında IV eroin kullanan bireyin ateşli akut hastalığı var. Letarjisi ve non prodüktif öksürüğü mevcut. Akciğer grafisinde multiple pulmoner infiltrasyonlar izleniyor. Balgam kültürleri negatif ve kan kültürlerinde Staphylococcus Aureus ürüyor. En olası tanı nedir? a) Pulmoner vaskülitis b) Đnfektif endokarditis c) Toksik şok sendromu d) Tromboflebitis e) Lenfoma Cevap B (Fercy, 2.Baskı, s.140) IV ilaç alışkanlığı, multiple pulmoner infiltrasyonlar ile birlikte ateş ve S. Aureus bakteriyemisi sağ tarafta infektif endokardit için karekteristiktir. Patogenez belli değildir. Đlaçlar ve IV araçlar patojenin kaynağı olarak görülmez, otopsiler altta yatan valvüler lezyonları ortaya çıkarmakta başarısızdır. Yüksek doz parenteral antibiyotik tedavisi (semisentetik penisilin + aminoglikozid) 4-6 hafta önerilir. Listedeki diğer hastalıkların hiçbirisi bu klinik tabloya uymaz.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
50.Aşağıdakilerden biri dışında diğerleri pnömokokal polisakkarit aşısı için doğrudur. Yanlış olan hangisidir? a) Aşı uygulamasında 2-3 hafta sonra sağlıklı kişide tipik spesifik antikorda 2 kat artış tespit edilir. b) Aşı yapılanların yarısında injeksiyon yerinde ağrı ve eritem görülür. c) Solunum hastalığı olan erişkinlere aşı her 2-3 yılda bir yapılmalıdır. d) Aşı sickle cell anemi ve multiple myelomada da kullanılır. e) Aşı uygulananlarda pnömokokal pnömoni görülebilir. Cevap C (Fercy, 2.Baskı, s.139) Pürifiye polisakkarit pnömokokal aşı bakteriyemik pnömokokal hastalığın %68'ni oluşturan streptococcus pneumonianın 14 tipinin kapsüler materyelini içerir. Erişkinlerde antikor düzeyi 2-3 haftada artış gösterir ve etkinlik en az 3-5 yıl sürer. Đnjeksiyon yerinde ağrı ve eritem oluşabilir, fakat şiddetli yan etkiler oldukça nadirdir. Diğer taraftan 2.doz aşı ile şiddetli lokal ve sistemik yan etkiler ortaya çıkar ve bu yüzden önerilmez. Pnömokok infeksiyonları için yüksek riskli olgulara (orak hücreli anemisi, myeloma, aspleni, immünsupresyon veya majör sistem yetmezliği) aşı verilmelidir. Ancak bu hastalarda oluşan antikor cevabı düşüktür ve koruma tam değildir. Aşı yapılan kişide pnömokokal enfeksiyon gelişebilir. 51.Aşağıdakilerden hangisi şilotoraks nedenlerinden değildir? a) Maligniteler b) Travma c) Mediastinal lenfadenit tüberküloz d) Romatoid artrit e) Sol subclavian ven tombozu Cevap D (Light, Plevral diseasse, s.209-220) Şilotoraksın %50'si malign hastalıklara sekonder, %25'i travmatik, diğerlerinde değişik nedenlerden oluşur. Romatoid artrite bağlı ve plevrada uzun süre kalın sıvılarda kolesterol içeriği artmış olduğu için süt kıvamında görünümü vardır. Ancak bunda kolesterol fazla, yağ düşüktür ve pseudo şilotoraks olarak isimlendirilir. Şilotoraks ductus torasikusu malignite, travma ile hasarı yada tıkanması sonucu oluşur. 52.Aşağıdakilerden hangisi toplumdan kazanılmış pnömoninin ağır olduğunu gösteren kriterlerden değildir? a) Solunum hızı > 30/dak. b) Mekanik ventilasyon gereksinimi c) Dört saatten uzun süre vasopressör gereksinimi d) Đdrar debisi <80ml/saat olması (başka neden yoksa) e) Ağır solunum yetmezliği 131
GÖĞÜS HASTALIKLARI
Cevap D (Uçan, Pnömoniler, Bir Devin Uyanışı) Ağır pnömoni ölçütleri hastanın bir yoğun bakım ünitesinde izlenmesini gerektirir. Başka neden yokken idrar debisinin 20 ml/saat altında olması gerekir. Yukarıdakilerin dışında şok ağır solunum yetmezliği, radyogramında iki yanlı tutulma ve infiltratın hızlı ilerlemesi ağır pnömoninin diğer kriterleridir. 53.Aşağıdakilerden hangisi kronik alveolar hipoventilasyon nedenlerinden değildir? a) Metabolik alkaloz b) Poliomyelit c) Hammon-rich sendromu d) Miyastenia gravis e) Kronik Obstrüktif Akciğer hastalığı Cevap C (Fishman, Pulmonary Diseases and Disorders Companion Handbook, 2.baskı, 1994, s.209) Alveolar hipoventilasyon PaCO2'nin 45 mmHg'nin üstüne çıkmasını tanımlar. Oluşmasında ya akciğer
132
normal iken solunum hareketini yaptıran mekanizma bozuktur (beyin-kasa kadar) ya da solunum yollarında obstrüksiyon vardır. Hamman-Rich sendromu ise idiyopatik intertisiyel fibrozis hızlı seyreden tipidir. 54.Aşağıdakilerden hangisi aşırı duyarlılık pnömonilerinden değildir? a) Bissinozis b) Çiftçi akciğeri c) Kuş sevenler akciğeri d) Kahveci hastalığı e) Biber işçisi aşırı duyarlılık pnömonisi Cevap A (Barış, Solunum hastalıkları Temel Yaklaşım, 1995, s.249-250) Duyarlı kişilerde organik tozların solunmasıyla alveollerde granülomatoz ve intertisiyel dokuda ise fibrozis karakterli hastalıklardır. Bisinozis ise keten, kendir kenevir tozlarındaki histamini ve mikrobiyal entotoksiler yaptığı bronkospazmla karakterize bir hastalıktır.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
HEMATOLOJĐ-ONKOLOJĐ 1. Aşağıdakilerden hangisi hematopoetik growth faktör değildir? a) GM-CSF b) G-CSF c) M-CSF d) Eritropoetin e) TNF
Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1279) KML’de lökositoz en önemli bulgudur. Çoğu zaman 100.000/mm3’ün üzerindedir. Lökositlerin büyük çoğunluğu PMN ile miyelositlerden oluşur. Kemik iliği ileri ölçüde hipersellülerdir. Granülositik dizinin olgun ve prekürsör, nötrofilik, eozinofilik ve bazofilik tüm hücreleri artmıştır.
Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1179) Hematopoetik büyüme faktörleri; GM-CSF, G-CSF, MCSF, eritropoetin, IL-3. 2. Hodgkin hastalığında aşağıdakilerden hangisi genelde görülmez? a) Nötrofili b) Monositoz c) Lenfositoz d) Eozinofili e) Lökositoz Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1315) Hodgkin hastalığında kronik hastalık anemisi vardır. Serum demiri düşük, serum ferritini normal ya da artmıştır. Granülositoz, monositoz ve eozinofili görülebilir. Hastalığın evresiyle kolere olarak lenfopeni vardır. Radyoterapi uygulaması da lenfopeni yapar. Platelet sayısı genelde normaldir. 3. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi edinsel intrakorpüsküler hemolitik anemi sebebidir? a) Đmmün hemolitik anemiler b) Hemoglobinopatiler c) Hipersplenizm d) Paroksismal nokturnal Hemoglobinüri e) Parazitler Cevap D (Cecil Textbook of Medicine. 4.Baskı, 1988, s.908; Öbek, Đç Hastalıkları, s.708) Paroksismal nokturnal hemoglobinüri dışındakiler, ekstrakorpüsküler hemolitik anemi sebeplerindendir. 4. KML için yanlışı işaretleyiniz. a) %95 oranında kemik iliğinde pH kromozomu bulunur. b) Klinik belirtilerin çoğunda vücut toplam granülosit kitlesindeki artış sorumludur. c) Bazofiller artmıştır. d) Tedavide alfa-interferon kullanımı pH kromozomunun kaybına sebep olabilir. e) Lökosit sayısı genellikle 50.000'in altındadır. 144
5. Hematopoetik büyüme faktörleri için doğru olmayanı işaretleyiniz. a) Glikoproteinlerdir. b) Pluripotent kök hücreye etkilidirler. c) Progenitor hücrelere etkisizdirler. d) Olgun hücre fonksiyonlarını da etkilerler. e) Bunlardan bir kısmı koloni stimulan faktör olarak isimlendirilir. Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1179) Hematopoetik faktörler, immatür hematopoetik progenitör hücrelerin proliferasyonu ve farklılaşması ile yaşamlarının devamını sağlarlar. 6. Aşağıdakilerden hangisi aneminin kompanzasyon mekanizmalarından değildir? a) Hemoglobinin oksijene olan affinitesinin azalması b) Kalp atım sayısının artması c) 2,3 DPG azalması d) Kalp atım volümünün artması e) Kan viskozitesinin azalması Cevap C (Beutler, Williams Hematology, 15.baskı, 1995, s.716; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1180) Eritrositlerden dokulara verilen oksijenin artması için, 2,3 DPG’ın artması gerekir. 7. Hb A2’nin yapısı hangisidir? a) α2β2 b) β2γ2 c) α2γ2 d) α2δ2 e) β2δ2 Cevap D (Beutler, Williams Hematology, 15.baskı, 1995, s.583; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1234) HbF=Alfa2Gama2 HbA=Alfa2Beta2 HbA2=Alfa2Delta2 MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
HEMATOLOJĐ-ONKOLOJĐ
8. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde periferik yaymada mikroanjiyopatik hemolitik anemi bulguları gözlenmez? a) DIC b) TTP c) ITP d) HÜS e) Kavernöz hemanjiom Cevap C (Beutler, Williams Hematology, 15.baskı, 1995, s.667; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1354) ITP’de plateletler dışındaki seriler genellikle normaldir.
Tablo 1. Serum tümör “marker”ları
Kanser
Tümör “marker”ları
Meme
CEA*, CA15-3, Ca549, M 26, M29, MCA CEA* CA 19-9, Ca195, Ca242, CA 50, CA 72-4 PSA* PAP* AFP* CEA* CA 125* “Galactosyl Transferase” AFP* β-HCG LDH*, PLAP* (seminoma) β-HCG NSE, CK-BB
Gastrointestinal (kolorektal, mide, pankreas) Prostat Hepatoselüler Over
9. Aşağıdaki lösemi tiplerinden hangisinde blastik hücreler yoğun nükleer ve sitoplazmik vakuolizasyon ihtiva eder ve Burkitt lenfoma hücrelerine benzerler? a) ALL L1 b) ALL L3 c) ANLL M2 d) ANLL M5 e) ANLL M6 Cevap B (Beutler, Williams Hematology, 15.baskı, 1995, s.1004; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1287) ALL-L3, Burkitt lenfomasının lösemik formu olarak bilinir. Hücreler homojen olarak büyüktür. Çekirdek düzgün kenarlı, oval veya yuvarlaktır. 1-2 adet belirgin nükleolus seçilir. Çok koyu bazofilik, belirgin vakuolleri olan, orta derecede bol sitoplazma görülür. 10.Aşağıdaki kemoterapötiklerden hangisi için hipersensitivite reaksiyonları en önemli yan etkidir? a) Metotraksat b) Sitozin arabinosid c) 6-merkaptopurin d) Metil CCNU e) L-asparaginaz Cevap E (Beutler, Williams Hematology, 15.baskı, 1995, s.1008; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1452) L-asparaginazın temel toksisiteleri immünolojik sensitizasyon veya azalmış protein sentezine bağlıdır. Đlk ilaç dozu ile bile anaflaksi ortaya çıkabilmektedir. Đlacın tekrarlanan kullanımı ile ürtiker, larinks ödemi, bronkospazm ve hipotansiyon gibi allerjik reaksiyonlar görülebilmektedir. 11.Hangisi meme kanseri ile ilgili tümör markeridir? a) AFP b) bHCG c) CEA d) CA-125 e) Alkalen fosfataz Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1407) Bkz. Tablo 1. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Testis (Germ) hücreli tümörler) Trofoblastik Küçük Hücreli Akciğer (SCLC) Neuroblastoma Tiroid Baş-boyun Myeloma Karsinoid Kemik Nöroendokrin Nonspesifik “marker”lar
VMA*, Katekolaminler* NSE Tiroglobulin* Kalsitonin* (medüller ca) SCG Đmmunoglobulinler* (Bence Jones Protein) 5-HĐAA Alkaline Phosphatase Çeşitli hormonlar Ferritin, “Lipid-bound sialic acid”, “Tissue Polypeptide Antigen”, “Sialyltransferase”
Önerilen kullanım şekli& 4 3,4 4 1 (?),3,4 3,4 1-4 4 3,4 4 2-4 2-4 3,4 2-4 4 1-4 4 1,4 2,4 3,4 2,3 2 2-4 2 3,4
*FDA onaylı &1- Tarama 2- Tanı 3- Prognoz 4- Tedavi yanıtının değerlendirilmesi ve takip
12.20 yaşında bayan hastada mediasteni tutan Hodgkin lenfoma hangi tiptir? a) Burkitt lenfoma b) Lefositten zengin tip c) Küçük hücreli lenfoma d) Nodüler sklerozan tip e) Lenfoblastik lenfoma Cevap D (Beutler, Williams Hematology, 15.baskı, 1995, s.1062; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1314) Nodüler sklerozan tip, en sık görülen tiptir. Genç, erişkin kadınlarda daha çok rastlanır. Mediastinal ve supraklaviküler yerleşme eğilimi vardır. Prognoz iyidir. 13.Kanama zamanında ve parsiyel tromboplastin zamanında uzama ve FVIII aktivasyonunda azalma hangisinde gözlenir? a) Hemofili A b) FX eksikliği c) von Willebrand hastalığı d) Prekallikrein eksikliği e) FVII eksikliği Cevap C (Beutler, Williams Hematology, 15.baskı, 1995, s.1458; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1372) 145
HEMATOLOJĐ-ONKOLOJĐ
von Willebrand hastalığı, primer hemostazın bozuk olduğu en sık rastlanan konjenital hastalıktır. Otozomal dominant geçer. Klinikte değişen ciddiyette kanamalarla seyreder. Hastalıkta temel patolojik olay vWF yapımının eksik ya da bozuk olmasıdır. Primer hemostaz anormalliği ve hafif düzeyde FVIII eksikliği birliktedir. Genellikle kanama zamanı ve PTT uzundur.
a) Demir eksikliği anemisi b) Neoplazmalar c) Megaloblastik anemiler d) Myeloproliferatif hastalıklar e) Egzersiz Cevap C (Williams and Wilkins, Wintrobe’s Clinical Hematology, 10.baskı, 1998, s.1781; Öbek, Đç Hastalıkları, s.850) Trombositoz, trombolitik sayısının 400.000 mm3’ün üzerinde olmasıdır. Nedenleri; 1. Miyeloproliferatif hastalıklar 2. Splenektomiden sonra 3. Akut kan kaybından sonra 4. Cerrahi girişim ve travmalarından sonra 5. Hodgkin hastalığı ve diğer lenfomalar 6. Kanserler 7. Bazı kronik iltihabi hastalıklar 8. Akut infeksiyonların iyileşmesinden sonra 9. Demir eksikliği anemisi 10.Hemolitik anemiler 11.B12 vitamini eksikliğinin tedavisinden sonra 12.Bazı ilaçlar 13.Egzersizden sonra Hemoglobinüri
için
a) Hemoliz vardır. b) Direkt antiglobulin testi pozitiftir. c) Pansitopeni vardır. d) Trombozlar görülebilir. e) Kök hücre hastalığıdır. Cevap B (Williams and Wilkins, Wintrobe’s Clinical Hematology, 10.baskı, 1998, s.1264; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1223) PNH, edinsel bir hemolitik hastalıktır ve geceleri olan intravasküler hemoliz ve hemoglobinüri atakları ile karakterizedir. Pansitopeni, demir eksikliği ve tekrarlayan trombozlarla hasta hekime başvurabilir. PNH’li hastaların bazılarında aplastik anemi veya akut lösemi gelişebildiğinden, bu hasta popülasyonunda ilik aplazisine veya lösemiye neden olan kök hücre zedelenmesinin PNH’ye neden olan somatik mutasyonun oluşmasına yol açtığı düşünülmektedir. Bu hastalık 30-50 yaş grubunda sık gözlenir. Hastalıkta eritrositler, komplemanın litik etkisine son derece duyarlıdır. 146
a) Kronik myelositer lösemi b) Orak hücreli anemi c) Myelofibrozis d) Akut lösemiler e) Lenfomalar Cevap D (Braunwald, Harrison’s Principles of Internal Medicine, 14.baskı, s.345; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1339)
14.Hangisi trombositoz nedeni değildir?
15.Paroksismal Noktürnal hangisi yanlıştır?
16.Aşağıdakilerden hangisi massif splenomegali yapmaz?
3000 gram üzerindeki dalak büyümelerine masif splenomegali denir. Masif splenomegali malarya ve orak hücreli anemi krizlerinde akut olarak ortaya çıkabilir. Kronik masif splenomegali ise; miyelodisplastik sendromlarda, lösemi ve lenfomalarda, orak hücreli anemi ve talassemi sendromlarında, Gaucher hastalığında, sarkoidozda ve malarya, Kala-azar gibi parazitik infeksiyonlarda ortaya çıkar. 17.Yaygın damar için pıhtılaşması için yanlışı işaretleyiniz. a) Plateletler ve koagulasyon faktörlerinin tüketimi ile yaygın intravasküler fibrin birikimi ortaya çıkar. b) Pekçok hastalık ve bozuklugu bağlı olarak dolaşıma prokoagulan materyel salınır. c) Yaygın endotel hasarı ve kolojine maruz kalma sebebiyle olabilir. d) Trombosit sayısı arttığından, yaygın kanamalar oluşur. e) Trombin zamanı uzamıştır. Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1231) DIC, prokoagülan maddelerin dolaşıma karıştığı zaman ortaya çıkar. Koagülasyon sistemi intrensek veya ekstrensek yol üzerinden aktive olabilir. Bu aktivasyon neticesinde fazla miktarda trombin meydana gelir. Fazla miktarda fibrinojen kullanılır ve protein C sistemi aktive olur. Bunun sonucu faktör V ve VIII yıkımı ve faktör XIII aktivasyonu artar. Trombin trombosit agregasyonuna neden olan bir maddedir ve trombosit sayısında ciddi azalmalara neden olur. Bu olaylar olurken, eş zamanlı olarak Faktör XII, aktive protein C ve doku tipi plazminojen aktivatörü salınımı ile fibrinolitik sistem aktive olur. Mikrosirkülasyonda fibrin oluşarak çeşitli organlarda iskemiye neden olur. Belirgin DĐC’de trombositopeni ve koagülasyon testlerinde bozukluk (PTZ ve aPTT’de uzama) görülür. DIC’de öncelikle tetikleyici faktörleri düzeltmek gerekir. 18.Demir eksikliği anemisi için yanlışı işaretleyiniz. a) Serbest eritrosit protoporfirini azalır. b) Kırmızı küre ferritini azalır c) Demir eksikliği durumlarında barsaklardan demir emilimi artar. d) Demir eksikliği anemisi tedavisinde iki değerli demir tuzları kullanılmalıdır e) Küçük, soluk kırmızı küreler ve Fe deposunun azalması ile karakterize kronik anemidir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
HEMATOLOJĐ-ONKOLOJĐ
Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1187) Demir eksikliği anemisinin laboratuvar bulguları; -Hemoglobin ve hematokrit düşük -OEH, OEHb, OEHbK düşük, RDW artmıştır. -Periferik yayma; anizositoz, poiklositoz, annütositler, eliptosit ve hedef hücreler -Retikülosit genelde normal, nadiren azalmıştır. -Kemik iliğinde eritroid hiperplazi -Yapılan demir boyamasında, hemosiderin ve sideroblast görülmez. -Serum demiri düşük, total demir bağlama kapasitesi artmıştır. -Transferrin saturasyonu düşmüştür. -Serbest eritrosit protoporfirini (FEP) artmıştır. -Serum ferritini düşmüştür. -Eritropoetin düzeyi artmıştır. 19.Polisitemiler için uygun olmayanı işaretleyiniz a) Gerçek polisitemiler hipoksiden dolayı olabilir. b) Gerçek polisitemiler eritropoez regülasyonunda bozukluktan dolayı olabilir. c) Renal arter darlgında polisitemi olabilir. d) Hepatomada polisitemi görülebilir. e) Polisitemia vera bir lenfoproliferatif hastalıktır. Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1275) Polisitemia vera, miyeloproliferatif bozukluktur. 20.Megaloblastik makrositik anemiler için yanlışı işaretleyiniz. a) Megaloblastik hücreler, gerek sitoplazma gerekse çekirdek bakımından, normal eritroblastlara göre daha büyüktür. b) Lökopoez anomalisi görülmez. c) Mitoz sık görülür. d) Đndirek bilirubin artabilir. e) LDH artabilir. Cevap B (Öbek, Đç Hastalıkları, s.718; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1188) Megaloblastik anemiler, DNA sentezinin bozulması ile kemik iliği ve periferik kanda kendine özgü bulgular veren anemilerdir. Megaloblastik değişiklikler sadece eritroid seride değil, miyeloid seride ve megakaryositlerde de görülür. Megaloblastlar, gerek sitoplazma, gerekse çekirdek bakımından normal eritroblastlardan daha büyüktürler. Sık mitoz görülür. Megaloblastik bir ilikte dev çomaklar ve dev metamiyelositler şeklinde lökopoez anomalileri de bulunur ve periferik kanda nötrofil parçalıların lob sayısında artma saptanır. Kemik iliğindeki inefektif eritropoez sonucu eritroblastların bir kısmı tam olgunlaşmadan ilikte yıkıldığından kanda indirekt bilirubin ve LDH düzeyleri artar. 21.Multipl Myeloma için doğru olmayanı işaretleyiniz. a) Osteolitik lezyonlar TNF'ye bağlı olabilir. b) ĐL-6 multipl myelomada büyüme faktörü olarak kabul edilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
c) Myeloma proteinleri platelet fonksiyonları bozabilir. d) Multipl myeloma çoğunlukla kırk yaşın altında görülür. e) Enfeksiyonlara yatkınlık vardır. Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1326) Multipl miyeloma ileri yaş hastalığıdır. 40 yaş altında nadir görülür. Erkeklerde daha fazladır. 22.KML için doğru olmayanı işaretleyiniz. a) Daha çok genç erişkinlerde görülür. b) Kanda ve kemik iliğinde bütün myeloid seri hücreleri artar. c) Bütün hastalarda ve önemli derecede lenfadenopati görülür. d) Başlangıçta hastalığın % 80'inde anemi vardır. e) Beyaz küre sayısı hastaların hepsinde yüksektir. Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1279) KML’de klinik özellikler; -Yorgunluk, halsizlik (anemiye bağlı) -Zayıflama, aşırı terleme, kilo kaybı -Masif splenomegali (%90) -Tromboz ve kanamaya eğilim -Lenfadenopati kronik dönemde beklenen bir bulgu değildir. -Kemik ağrıları ve sternal duyarlılık. 23.Hangisinde retikülosit sayısı azalır? a) Kan kaybı b) Demir eksikliği anemisinde, demir tedavisinden sonra c) Kemik iliğine metastaz yapan kanserler d) Ağır otoimmün hemolitik anemi e) Polisitemi Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1202) Bkz. Tablo 2.
Tablo 2. Retikülosit sayısını değiştiren hastalıklar Arttıran hastalıklar Artmış eritrosit yıkımı Kan kaybı Demir eksikliği anemisinde demir tedavisinden sonra Megaloblastik aneminin spesifik tedavisinden sonra Olası diğer hematolojik hastalıklar Polisitemi Kemik iliğine metastaz yapan kanserler Di Guglielmo hastalığı Azaltan hastalıklar Đnefektif eritropoez veya azalmış eritrosit yapımı Ağır otoimmün hemolitik anemi Arejeneratif krizler Megaloblastik anemiler Alkolizm Miksödem
147
HEMATOLOJĐ-ONKOLOJĐ
24.Aplastik anemiyle ilgili hangisi yanlıştır?
Tablo 3. Herediter sferositozun bulguları
a) Mutlak nötrofil sayısındaki azalma, toplam lökosit sayısındaki azalmaya göre daha çarpıcıdır. b) Trombositler sayıca azdır, ancak fonksiyonları normaldir. c) Tedavi sonrası ilk düzelen fonksiyon trombopoez ile ilgili olan fonksiyonlardır. d) Serum demiri ve demir bağlama kapasitesi artmıştır. e) Lenfosit fonksiyonları normaldir. Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1196) Aplastik anemide öncelikle etkilenen seri bilinmemekle beraber, tedavi sonrası en geç düzelen fonksiyon trombopoez ile ilgili olanlardır. 25.Hangisi von Willebrand hastalığına yol açmaz? a) Sodyum Valproat kullanımı b) Lenfoproliferatif hastalıklar c) Hipertiroidi d) Wilms tümörü e) Valvüler kapak hastalıklar
26.Hangisi herediter sferositozun komplikasyonlarından değildir?
Bkz. Tablo 3.
Anemi Splenomegali Sarılık
Krizlerin varlığı Hemolitik Aplastik Megaloblastik Safra taşı oluşumu Bacak ülserleri Hemosiderozis
Genellikle otozomal dominant geçiş Splenektomiye iyi cevap
27.En sık görülen kalıtsal pıhtılaşma bozukluğu hangisidir? a) Hemofili A b) Hemofili B c) Protein C eksikliği d) Antitrombin III eksikliği e) Protein S eksikliği En sık görülen kalıtsal pıhtılaşma bozukluğu FVIII eksikliği (hemofili A)’dir.
Hipotiroidi sırasında von Willebrand hastalığı ortaya çıkabilir. Bunların dışında, otoimmün hastalıklar, miyeloproliferatif hastalıklar seyrinde, Dekstran ve hidroksietil starch kullanımı sırasında da vWD ortaya çıkabilir.
Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1207)
Komplikasyonlar
Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1369)
Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1374)
a) Aplastik kriz b) Hepatomegali c) Hemosiderozis d) Safra taşı oluşumu e) Bacak ülserleri
Klinik Bulguları
28.Hangisi arteriyel trombotik hastalık için risk faktörü değildir? a) Kan protein bozuklukları b) Polisitemi c) Oral kontraseptifler d) Nefrotik sendrom e) Sol ventrikül hipertrofisi Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1376) Bkz. Tablo 4. 29.Aşağıdaki durumların hangisinde folik asit eksikliği gelişmez? a) Alkolizm b) Katı vejeteryan diyetin uygulanması c) Gebelik d) Kronik hemolitik anemiler e) Hiçbiri
Tablo 4. Arteriyel ve venöz tromboz ve tromboemboli için risk faktörleri Venöz trombotik hastalık
Arteriyel trombotik hastalık
Şişmanlık Doğum kontrol hapları Varisli venler Đnfeksiyon Travma Cerrahi Genel anestezi Gebelik Kanser PolisitemiHareketsizlik (immobilite) Konjestif kalp yetmezliği Nefrotik sendrom Kan protein bozuklukları
Ateroskleroz Erkek cins Aşırı sigara tüketimi Hipertansiyon Diyabetes mellitus LDL kolesterol Trigliserid Aile öyküsü Sol ventrikül hipertrofisi Doğum kontrol hapı ve östrojenler Lipoprotein (a) Kan protein bozuklukları
148
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
HEMATOLOJĐ-ONKOLOJĐ
Cevap B (Wintrobe's Clinical Hematology, 10. baskı 1998, s.965) Katı vejeteryan diyet uygulayanlarda B12 vitamini eksikliği ortaya çıkmaktadır. 30.Aşağıdaki laboratuvar bulgularından hangisi polisitemia vera ile uyumlu değildir? a) Lökosit alkalen fosfataz skorunda artış b) Serum ferritin düzeyinda artış c) Serum B12 vitamini düzeyinda artış d) Serum B12 vitamini bağlama kapasitesinde artış e) Total eritrosit volümünde artış Cevap B (Wintrobe's Clinical Hematology, 10. baskı 1998, s.2379) Polisitemia verada depo demirin azaldığı için serum ferritin düzeyi düşük bulunur. 31.Ağır aplastik anemi tanısı koymak için düzeltilmiş retikülosit sayısı hangi değerin altında bulunmalıdır? a) % 1 b) % 1.5 c) % 2 d) % 3 e) % 5 Cevap A (Hoffman, Hematology, 2.baskı, 1994, s.342) Düzeltilmiş retikülosit sayısı ağır aplastik anemi tanısı kaynak için % 1'in altında olmalıdır. 32.Düzenli olarak kan vericisi olan bir kişi her verdiği ünite kan ile ne kadar demir kaybeder? a) 100 mg b) 250 mg c) 750 mg d) 1000 mg e) 1200 mg Cevap B (Wintrobe's Clinical Hematology, 10.baskı 1998, s.987) Her transfüzyonla vücuda 250 mg demir girmekte ve her ünite kan donasyonu ile 250 mg demir kaybedilmektedir. 33.Aşağıdakilerden hangisinde kronik hastalık anemisi görülmez? a) Subakut bakteriyel endokardit b) Romatoid artrit c) Gebelik d) Konjestif kalb yetmezliği e) Osteomyelit Cevap C (Wintrobe's Clinical Hematology, 10.baskı, 1998, s.1012) Gebelikte ihtiyacı arttğı için demir ve folik asit eksikliği ortaya çıkar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
34.Sağlıklı bir erkekte vücutta depo demir miktarı ne kadardır? a) 1 gr b) 3 gr c) 7 gr d) 10 gr e) 25 gr Cevap A (Williams, Hematology 4.baskı, 1991, s.329) Sağlıklı bir erkekte depo demir miktarı 1gr'dır. 35.Hiperürisemi hangisinde en fazla görülür? a) GIS kanserlerinde b) Hematolojik tümörlerde c) Meme Ca d) CNS kanserlerinde e) Tedavisiz kanser olgularında Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1471) Ürik asit düzeyinde yükselme, lenfoma, miyeloma, kronik miyelmi ve çok yaygın, hızlı ilerleyen bazı solid tümörlerde hücre yapım ve yıkım hızının çok arttığı durumlarda görülmekle birlikte asıl olarak kemoterapiye duyarlı ve tümör yükü çok yüksek olan lösemi, lenfoma gibi tümörlerin tedavisini izleyen artmış hücre yıkımına ikincil olarak (tümör lizis sendromu) ortaya çıktığında önemli ve acil bir sorun olmaktadır. 36.Hangisi insanda ikincil bir kanser oluşturma riski yüksek olan bir antineoplastik ajandır? a) Sisplatin b) 5-fluorourasil c) Klorambusil d) Vinkristin e) Bleomisin Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1444) Bkz. Tablo 5. 37.Hangisi hem lökosit hem de trombosit sayılarını düşürür? a) Melfalan b) Siklofosfamid c) Metotreksat d) Sisplatin e) Klorambusil Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1445) Klorambusil; KLL, düşük “grade”li lenfoma, multipl myeloma, makroglobulinemi, polisitemia rubra vera gibi uzun süreli tedavi gerektiren hastalıkların tedavisinde kullanılır. Hem lökosit hem de trombosit sayılarını düşürür. Bunun dışında ciddi bir yan etkisi yoktur. 149
HEMATOLOJĐ-ONKOLOJĐ
Tablo 5. Çeşitli antineoplastik ajanların karsinojeniteleri Đnsanda ikincil Hayvanlarda malignansi karsinojenik Yüksek risk Cyclophosphamide Melphalan Chlorambucil Procarbazine Methyl CCNU 6-Mercaptopurine Doxorubicin Düşük risk Methotrexate Cytosine arabinoside 5-Fluorouracil Risk bilinmiyor Bleomycin Cisplatin Actinomycin D Vincristine Vinblastine
Mutajen
Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1415) + + + + + + RE
+ + + + + + +
+ + RE RE + +
-
RE
-
RE RE RE RE RE
RE +
+ + -
RE: Rapor edilmemiş.
38.Hiperkalsemi ile seyreden en sık 3 kanser hangisidir? a) Prostat, meme, böbrek b) Akciğer, kolon, meme
150
c) Akciğer, mide, böbrek d) Akciğer, meme, multipl myeloma e) Meme, prostat, akciğer Hiperkalsemi ile seyreden tümöral patolojilerin başında akciğer, prostat ile multipl myeloma gelmektedir. 39.Akut nekrotizan miyopati en sık hangisinde görülür? a) Akciğer Ca b) Kolon Ca c) Prostat Ca d) Malign melanoma e) Hodgkin lenfoma Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1419) Akut nekrotizan miyopati kanserlerin kas-sinir kavşağı üzerine etkilerindendir. En sık akciğer ve mide kanserinde görülür. Ekstremite kaslarından başlar, daha sonra farkins, solunum ve gövde kaslarını tutar, simetrik kas güçsüzlüğü ve ağrı ile karakterizedir. DTR’leri korunmuştur. Hızla ilerler ve 3 ay içinde ölümle sonuçlanır.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ĐMMUNOLOJĐ-ROMATOLOJĐ 1. Aşağıdakilerden hangisi romatoid artritin tanı kriterlerinden değildir? a) Subkutan romatoid nodüller b) Romatoid faktör pozitifliği c) En az 1 saat süren sabah tutukluğu d) Eritema marginatum e) Üç veya daha fazla eklemde artrit Cevap D (Gümüşdiş, Klinik Romatoloji, 1999, s.272) 1987 ARA kriterleri şunlardır: 1. En az 1 saat süren sabah tutukluğu 2. Üç veya daha fazla eklemde artrit 3. PIF, MKF veya el bilek eklemlerinin artriti 4. Simetrik artrit 5. Subkutan romatoid nodüller 6. Romatoid faktör pozitifliği 7. Radyografide el veya bilek eklemlerinde osteopeni veya erozyonların saptanması Eritema marginatum ise akut eklem romatizmasının major kriterlerinden birisidir.
d) Anti-U1RNP antikor e) Anti-PM-Scl antikor Cevap A (Koopman, Arthritis and Allied Conditions, 1997, s.1434) Diffüz sklerodermada en sık şu otoantikorlar görülmektedir. ANA pozitifliği %94 Anti-sentromer antikor pozitifliği %2 Anti-Scl-70 antikor pozitifliği %32 4. Aşağıdakilerden hangisi roma kriterlerine göre ankilozan spondilitin klinik tanı kriterlerinden değildir? a) Bel omurlarında hareket kısıtlılığı b) Đritis öyküsü c) Göğüs ekspansiyonunun azalması d) Radyografide lomber bölgede sindesmofitlerin görülmesi e) Göğüs kafesinde ağrı Cevap D (Gümüşdiş, Klinik Romatoloji, 1999, s.441)
2. Aşağıdakilerden hangisi romatoid artritin remisyon kriterlerinden değildir? a) Sabah tutukluğunun 15 dakikadan az olması b) Halsizliğin olmaması c) Palpasyon veya harekette duyarlılığın olmaması d) Eritrosit sedimentasyon hızının kadın hastalarda 30 mm/saat, erkek hastalarda 20 mm/saat’den düşük olması e) Eklemde deformite olmaması Cevap E (Gümüşdiş, Klinik Romatoloji, 1999, s.278) Romatoid artritin 6 remisyon kriteri vardır. 1. Sabah tutukluğunun 15 dakikadan az olması 2. Halsizliğin olmaması 3. Eklem ağrısının olmaması 4. Palpasyon veya harekette duyarlılığın olmaması 5. Eklemlerde ve tendonlarda yumuşak doku şişliğinin olmaması 6. Eritrosit sedimentasyon hızının kadın hastalarda 30 mm/saat, erkek hastalarda 20 mm/saat’den düşük olması Bu kriterlerden en az 5 tanesi, birbirini izleyen en az 2 ay süreyle hastada saptanırsa remisyonda olduğu kabul edilmektedir. Eklem deformitesi sekeldir. Remisyondaki hastalarda eskiden gelişen deformite görülebilir. 3. Aşağıdakilerden hangi otoantikor, diffüz sklerodermada daha sık oranda pozitif görülür? a) ANA pozitifliği b) Anti-sentromer antikor c) Anti-Scl 70 antikor MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Roma kriterlerinin klinik tanı kriterleri şunlardır: 1. 3 aydan uzun süren istirahat ile artan bel ağrısı 2. Đritis öyküsü 3. Bel omurlarında hareket kısıtlılığı 4. Göğüs ekspansiyonunun azalması 5. Göğüs kafesinde ağrı Radyografide lomber bölgede sindesmofitlerin görülmesi klinik ve radyolojik tanı kriteri değildir. 5. CREST sendromu, sınırlı sistemik sklerozlu hastaların bir alt grubunu temsil etmektedir. CREST kelimesi bazı klinik tutulum isimlerinin baş harflerinden oluşmuştur. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) C:Kalsinozis b) R:Raynaud fenomeni c) E:Endokrin patoloji d) S:Sklerodaktili e) T:Telenjiektazi Cevap C (Koopman, Arthritis and Allied Conditions, 1997, 13.baskı, s.1433-1464) E harfi, ösefagus dismotilitesini temsil etmektedir. 6. Yer çekimine karşı hareket edemeyen bir kasın kas gücü değeri Medical Research Councel Skalasına göre kaçtır? a) 1 b) 2 c) 3 d) 4 e) 5 155
ĐMMUNOLOJĐ-ROMATOLOJĐ
Cevap B (Gümüşdiş, Klinik Romatoloji, 1999, s.65) Yer çekimine elimine edildiği zaman hareket edebiliyorsa, o kasın gücü 2, yer çekimine karşı hareket varsa kas gücü değeri 3’dür. 7. Aşağıdakilerden hangisi osteoartroza duyarlılığı arttıran faktörlerden değildir? a) Osteoporoz b) Obesite c) Heredite d) Hipermobilite e) Diabetes mellitus, hipertansiyon ve hiperürisemi gibi bazı hastalıkların varlığı Cevap A (Gümüşdiş, Klinik Romatoloji, 1999, s.532,533) Osteoporoz, osteoartroz için koruyucu faktörler arasında yer almaktadır. 8. Diabetes mellitusta lökomotor sistem tutulumuna sık rastlanmaktadır. Aşağıdakilerden hangisi diabetes mellitusta alışılmış kas-iskelet tutulumlarından değildir? a) Kısıtlı eklem mobilitesi sendromu b) Dupuytren kontraktürü c) Karpal tünel sendromu d) Diabetik nöropati e) Sakroileit Cevap E (Koopman, Arthritis and Allied Conditions, 1997, 13.baskı, s.1847-1858) Sakroileit diabetes mellitusa özgü bir tutulum şekli değildir. 9. Aşağıdaki hastalıklardan hangisi kas hastalığı değildir? a) Musküler distrofiler b) Enflamatuvar myopatiler c) Myastenia gravis d) Endokrin veya metabolik myopatiler e) Kalıtımsal metabolik myopatiler Cevap C (Nickel, Orthopedic Rehabilitation, 1992, s.317) Myastenia gravis nöromusküler geçiş bozukluğuna yol açan hastalıklardan biridir. 10.Aşağıdakilerden hangisi serebral palsinin prenatal nedenlerinden değildir? a) Rh faktör uyuşmazlığı b) TORCH grubu enfeksiyonlar c) Metabolik bozukluklar d) Doğum asfiksisi e) Kalıtımsal faktörler Cevap D (Pellegrino, Caring for Children with Cerebral Palsy, 1998, s.16) Doğum asfiksisi doğum sırasında rol oynayan faktörlerdendir. 156
11.Aşağıdakilerden hangisi sistemik lupus eritematozusta sık görülen ölüm sebeplerinden değildir? a) Enfeksiyon b) Renal tutulum c) Aterosklerotik kalp hastalığı d) Tromboembolik olaylar e) Serozit Cevap E (Koopman, Arthritis and Allied Conditions, 1997, 13.baskı, s.1319-1345) SLE’de en sık görülen ölüm sebepleri renal tutulum, enfeksiyon, aterosklerotik kalp hastalığı, tromboembolik olaylar veya santral sinir sistemi vaskülitidir. 12.Hangisi osteoartrozun radyolojik bulgularından değildir? a) Sindesmofit b) Subkondral kemikte skleroz c) Osteofit d) Eklem aralığında daralma e) Subkondral kemikte kistik değişiklikler Cevap A (Gümüşdiş, Klinik Romatoloji, 1999, s.540) Sindezmofit sero negatif spondiloartropatilerde görülen bir radyolojik bulgudur. 13.Aşağıdaki sitokinlerden hangisi toksik şokta önemlidir? a) IL-2 b) TNF-alfa c) TGF-beta d) IL-4 e) IL-8 Cevap B (Lange, Basic and Clincal Immunology, 1994, s.110) TNF, bakteriyel sepsisde şok, hemoraji ve ölüm gibi sistemik reaksiyonlara aracılık edebilir. Anti-TNF antikorları septik şok gelişimini öneleyebilir. 14.Aşağıdaki kompleman komponentlerinden hangisi opsonizasyona aracılık eder? a) C3b b) C5a c) Faktor I d) C4a e) C1r Cevap A (Lange, Basic and Clinical Immunology, 1994, s.127) C3b, C3b reseptörlerini taşıyan hücrelerce hedef partiküllerin fagoistozunu arttırır. 15.Koyun eritrositleri ile rozet oluşturan hücre hangisidir? a) T hücresi b) B hücresi c) NK hücresi d) Monosit e) Eozinofil MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ĐMMUNOLOJĐ-ROMATOLOJĐ
Cevap A (Lange, Basic and Clinical Immunogloy, 1994, s.199) T hücrelerindeki CD2 (LFA-2) yüzey molekülü koyun eritrositlerinin yüzeyinde bulunan LFA-3 ile birleşerek rozet oluşturur. Bu özellik, daha önceki T lenfositlerin tayin edilmesinde kullanılırdı. 16.Pelvis civarında daha fazla olan yaygın ağrı, ördek gibi yürüme yakınmaları olan hastaların serum kalsiyumu düşük, alkalen fosfatazı ve serum PTH yüksektir. Hastada aşağıdaki hastalıklardan hangisi olabilir? a) Osteomalazi b) Hiperparatiroidi c) Hipotiroidi d) Paget hastalığı e) Polimiyaljiya romatika Cevap A (Kelly, Textbook of Rheumatology, 4.baskı, 1993, s.1611-1612) Osteomalazide pelvis civarında daha fazla olan yaygın ağrı, ördek gibi yürüme yakınmaları olan hastanın serum kalsiyumu düşük, alkalen fosfatazı, serum PTH yüksektir. 17.Halsizlik, artralji, parotis bezi bölgesinde şişlik, yutma güçlüğü yakınmaları olan RF ve ANA pozitif olan hastadan aşağıdaki antikorlardan hangisini istersiniz? a) Anti-dsDNA b) Anti-Ro c) Anti-sentromer d) Scl-70 e) Anti-RNP Cevap B (Kelly, Textbook of Rheumatology, 4.baskı, 1993, s.934) Halsizlik, artralji, parotis bezi bölgesinde şişlik, yutma güçlüğü yakınmaları olan ve RF ve ANA pozitif olan hastada Sjögren sendromu düşünülür. Bu nedenle Anti-Ro istenir. 18.Aşağıdakilerden hangisi Behçet hastalığına özgü değildir? a) Osteofollikülit b) Artrit c) Ağızda aft d) Merkezi sinir sistemi tutulumu e) Perikardit Cevap E (Kelly, Textbook of Rheumatology, 4.baskı, 1993, s.1097-1099) Perikardit Behçet hastalığına özgü değildir. Diğerleri ise Behçet hastalığında sık gözlenirler. 19.Spondilartropatilerin klinik karakteristikleri için yanlış olan hangisidir? a) Özellikle alt ekstremitede, asimetrik periferik artrit MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
b) Sakroileitis c) Romatoid faktör pozitifliği d) Subkutan nodüllerin olmayışı e) HLA B 27 ile birliktelik Cevap C (Van der linden, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.970) Spondilartropatilerin klinik karakteristikleri olarak romatoid faktör negatifliği (yokluğu) sözkonusudur. 20.Psöriatik artritin 5 genel tipi için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Distal interfalangier eklemlerin artriti b) Artritis mutilans c) Simetrik Poliartrit d) Simetrik oligoartrit e) Spondilartropati Cevap D (Gladman, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.1000-1001) Psöriatik artritin dördüncü tipi asimetrik oligoartrittir. 21.Sistemik Lupus Eritamatozus için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Anemi b) Lökopeni c) Lenfopeni d) Trombositoz e) Pozitif LE hücresi Cevap D (Lahita, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.1030) Sistemik Lupus Erithematozus’da Trombositopeni (pansitopeni) oluşur. 22.Sulfasalazin'in yan etkileri için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Bulantı-kusma b) Oral ülserler c) Nötropeni d) Hepatik injüri e) Retinopati Cevap E (Clegg, Arthristis and Allied Condition, 12. baskı, 1993, s.639) Retinopati Sulfasalazin'in yan etkilerinde değildir. 23.Genellikle poliartiküler tutulum gösteren hastalıklar için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Romatoid artrit b) Sistemik lupus eritematozus c) Septik artrit d) Psöriatik artrit e) Viral artritler Cevap C (Serpent, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.382) Septik artrit genellikle monoartrikülerdir. 157
ĐMMUNOLOJĐ-ROMATOLOJĐ
24.Antimalaryal ilaçların toksik etkileri için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Alopesia b) Ototoksisite c) Retinopati d) Hepato toksisite e) Polinöropati Cevap D (Rynes, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.755) Hepatotoksisite, antimalaryal ilaçların toksik etkilerinden değildir. 25.Methotrexate'in Romatoid arritte düşük doz kullanımı ile ilgili dozu aşağıdakileden hangisidir? a) 2,5-5,0 mg/gün b) 2,5-5,0 mg/ hafta c) 7,5-15,0 mg/gün d) 7,5-15,0 mg/hafta e) 30,0-60,0 mg/hafta Cevap D (Weinblatt, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.774) Romatoid Artrit tedavisinde Mtx. 7,5-15,0 mg/hafta dozunda kullanılmaktadır. 26.Romatoid Artrit tanı kriterleri için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Sabah sertliği b) El eklemlerinin artriti c) Asimetrik artrit d) Romatoid nodül e) Romatoid faktör pozitifliği Cevap C (Harris, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.899) Romatoid artritin tanı kriterlerinden biri de simetrik artrittir. 27.Sistemik Skleroz'un klinik özellikleri için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Raynaud fenomeni b) Generalize artralji c) Sabah sertliği d) Artropati e) Malar raş Cevap E (Seibold, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.1145) Malar raş, SLE'nin klinik özelliklerindendir. 28.Aşağıdaki hastalıklardan hangisi otolog antijenlere bağlı gelişen immün kompleks hastalıklardan biri değildir? a) SLE b) RA c) Miksed Cryoglobulinemi d) Posttreptokokal glomerülonefrit e) Renal tübüler antigenlere bağlı glomerülonefrit 158
Cevap D (Mannık, Arthitis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, 1989, s.427) Poststreptokokal G.N mikrobiyal antijene bağlı gelişen bir immun kompleks hastalığıdır. Diğer hastalıklar otolog antijene bağlı gelişirler. Ayrıca bu grupta tiroid carsinomlu tiroidit, otoeritrosit sensitizasyon nefropatisi de otolog antijenle gelişen immün kompleks hastalıklarındandır. 29.Aşağıdakilerden hangisi RA'nın ekstraatriküler bir bulgusu değildir? a) Nodüller (Romatoid nodüller) b) Vaskulit c) Lenfadenopati d) Amiloidozis e) Heterotopik ossifikasyon Cevap E (Bacon, Arthritis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, 1989, s.1968) Heterotopik ossifikasyon RA'da olmaz. Aksine osteopeni olur. 30.Aşağıdakilerden hangisi RA'nın laboratuvar bulgularından birisi değildir? a) Normokromik, normositik anemi b) ESR (eritrosit sedimantasyon hızı)'nda artma c) CRP yüksekliği yada (+)'liği d) Alfa 2 ve fibrinojen yüksekliği e) Ig D yüksekliği Cevap E (Baum, Arthritis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, 1989, s.745) Romatoid Artritte Ig G (özellikle seropozitif hastalarda) Ig A ve Ig M yükselir. Ig D normal ya da düşüktür. 31.Aşağıdakilerden hangisi modifiye New-York kriterlerine göre ankilozan spondilitin tanı kriterlerinden değildir? a) Egzersizle düzelen, istirahatle rahatlayan en azından 3 aydan fazla süren bel ağrısı b) Sagittal ve frontal planlarda lumbal omurga hareketlerinin kısıtlanması c) Normal yaş ve seks ölçümlerine göre göğüs ekspansiyonunun kısıtlanması d) Boyun hareketlerinin her yönde kısıtlanması e) Bilateral sakroileit, Grade 2-4 Cevap D (Ball, Arthritis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, 1989, s.935) Ankilozan Sondilitin tanı kriterlerinde diğer 4 şıkka ilaveten unilateral sakroileit grade 3-4 vardır. Boyun hareketlerinin kısıtlanması Ankilozan Spondilitin bir tanı kriteri değildir. 32.Aşağıdakilerden hangisi Psöriatik artritin ekstraartiküler tutulumlardan biri değildir? a) Đritis b) Miyopati c) Gastrointestinal amiloidosiz d) Vaskülitis e) Ateş MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
ĐMMUNOLOJĐ-ROMATOLOJĐ
Cevap D (Bennett, Arthritis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, 1989, s.960) Psöriatik artritte vaskülit görülmez. Diğer şıklarda ilave extraartiküler bulguları; konjonktivit, episkleit, keratokonjonktivitis sicca, Sjogren sendromu, aort yetmezliği, renal amiloidozdur. 33.Aşağıdakilerden hangisi Behçet Sendromu’nun major tanı kriterlerindendir? a) Artrit b) Epididimit c) Glomerülonefrit d) Migratuvar süperfisiyal flebit e) Hipopiyonlu iritis Cevap E (Ehrlich, Arthritis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, 1989, s.999) Behçet sendromunun major tanı kriterleri, oral ülserler, hipopiyonlu iritis, genital ülserler, piyoderma ve cilt lezyonlarıdır. 34.Aşağıdakilerden hangisi Jones kriterlerine göre romatik fever'in (ARA'ın) majör tanı kriterlerinden değildir? a) Poliartrit b) Eritema marginatum c) Artralji d) Kardit e) Korea Cevap C (Tarant, Arthritis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, s.1222) Altralji minor bir tanı kriterdir. Yukarıdakiler dışında subkutan nodüllerde majör tanı kriteridir. 35.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi sekonder hiperürisemi yapmaz? a) 2 mg/ gün salisilat b) Ethambütol c) Sulfinpirazon d) Pirazinamid e) Tiazid grubu diüretikler Cevap C (Wotmann, Arthritis and Allied Conditions A Textbook of Rheumatology, 11.baskı, 1989, s.1679) Sekonder hiperürisemi yapan ilaçlar 2 mg/gün salisilat, diüretikler, alkol, levodopa, 200 mg/günün altında fenilbutozan, etambütol, Pirazinamid ve nikotinik asiddir. Sulfinpirazon ise ürik asit seviyesini düşüren bir ilaçtır. 36.Aşağıdakilerden hangisi Romatoid Faktör pozitifliği yapmaz? a) SLE b) Hepatitis c) Tüberküloz
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
d) Kronik karaciğer hastalıkları e) Reiter hastalığı Cevap E (Tighe, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.243) Reiter hastalığı seronegatif Spondiloartropatilerdendir ve RF (-) dir. 37.Aşağıdaki hastalıkların hangisinde ANA (-) dir? a) Sistemik Sklerosiz b) Miksed Konnektif doku hastalığı c) Polimiyositis d) Osteorartroz e) Sjögren sendromu Cevap D (Peng, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.250) Osteoartrozda loboratuvar normaldir. 38.Aşağıdaki bulgulardan hangisi Reiter Sendromu’nda görülmez? a) Asimetrik oligoartrit b) Üretrit c) Genital ülserasyon d) Konjonktivit e) Eritema marginatum Cevap E (Fan, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.984) Eritema marginatum ARA'nın bir bulgusudur. Reiter sendromunda rastlanmaz. 39.Nongonokokal bakteriyel artritlerin adultlardaki en sık sebebi hangisidir? a) Streptokokus Pnömonia b) Klamidyalar c) Yersinia enterokolitika d) Stafilokokus Aereus e) Hemofilus influenza Cevap D (Goldberg, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.1441) Adultlarda nongonokokal bakteriyel artritlerin en sık sebebi %60 oranında Staf. aereustur. 40.SLE'nin tanı kriterlerinden olmayan hangisidir? a) Malar rash b) Plöritis c) Fotosensitivite d) Psikoz e) Korea Cevap E (Lohita, Textbook of Rheumatology, 5.baskı, 1997, s.1030) Korea ARA'nın spesifik majör kriteridir.
159
KARDĐYOLOJĐ 1. Aşağıdakilerden hangisi infektif endokarditin periferik bulgularından birisidir? a) Rose spot b) Roth spot c) Müller belirtisi d) Musset arazı e) Pins-Ewart belirtisi Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.2116) Đnfektif endokardit, çoğunlukla bakterilerle gelişen, kalp kapaklarının, konjenital kardiyovasküler lezyonların, prostetik kapak veya diğer prostetik materyalin bir infeksiyon hastalığıdır. En sık etken streptokoklardır (%60-80). Hastaların üçte ikisinde infektif endokarditin periferik bulgularına rastlanılır. Bunlar arasında splinter hemorajiler, Osler nodülleri, Janeway lezyonları, retinal (Roth spot) lezyonlar, çomak parmak ve splenomegali sayılabilir. 2. Aşağıdakilerden hangisi akut MI durumunda trombolitik tedavi uygulaması için bir kontrendikasyon teşkil etmez? a) Aktif kanama b) Muhtemel aortik diseksiyon c) Hipertansif kriz d) Diabetik retinopati e) Đleri yaş Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.337) Trombolitik ajanlarla tedavi edilen hastalarda en korkulan komplikasyon kanamadır ve çoğunlukla damara giriş yerlerinde görülür. Trombolitik ajanlar, aktif iç kanaması olanlarda, kanama diyatezi olanlarda, aort disseksiyonunda, hemorajik retinopatide, yakın zamanda olmuş travmalarda, intrakraniyal tümörlerde ve hipertansif krizlerde verilmemelidir. 3. Aşağıdaki antiaritmik ilaçlardan hangisi atrial fibrilasyon tedavisinde kullanılmaz? a) Digoksin b) Mexiletin c) Amiodaron d) Verapamil e) Prokainamid
4. Đrregüler konturu olan ve proksimal yerleşimli koroner arter lezyonunda hangi tedavi seçeneğini tercih edersiniz? a) PTCA b) Stent c) Excimer laser d) Medikal tedavi e) Direcximal aterektomi Cevap A (Tupol, Interventional Cardiology, s.195; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.321) Perkütan transluminal koroner anjiyoplasti (PTCA), önceleri diskret, proksimal lokalizasyonlu, kalsifik olmayan tek damar lezyonlarında uygulanırken, bugün gelişen teknik ve kazanılan deneyimler sonucu sol ana koroner lezyonu ve ciddi, diffüz çok damar hastalığı dışında yaygın olarak kullanılmaktadır. 5. Akut perikardiyal tamponat’ta tedavi hangisidir? a) Antibiyotik b) Diüretik c) Digital d) Antiaritmik e) Perikardiyosentez Cevap E (Braunwald, Heart Disease, 5.baskı, 1997, s.1493; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.379) Akut perikardit nedeniyle pariyetal perikardın hasarlanması sonucu, normalde 15-50 ml arasında değişen perikarddaki sıvı miktarının artmasına perikardiyal effüzyon denir. Perikardiyal effüzyon genellikle düşük bir intraperikardiyal basınç ile oluşup sessiz bir klinik tablo gösterebildiği gibi, kimi zaman da bu basıncın artması ile kardiyak kompresyon yaparak kalp tamponadına yol açabilir. Kalp tamponadında fizik muayene bulguları (Beck triadı); -Boyunda venöz dolgunluk -Sistemik arteriyel hipotansiyon -Pulsus paradoksus (sistolik kan basıncının 10 mmHg veya %10 oranında düşmesi) Hastaya tanı konulduğunda acil olarak perikardiyosentez uygulanır.
Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.199) Atrial fibrilasyon, atrium depolarizasyon hızının çok yüksek (400-600/dak) olduğu bir aritmidir. Atrial fibrilasyonun sinüs ritmine çevrilmesinde ve bu ritimde kalmasında Kinidin, Prokainamid, Disopiramid, Amiodaron gibi antiaritmik ilaçlardan yararlanılır. Atrial fibrilasyonda ventrikül hızının azaltılması için digitalis, propranolol, verapamil kullanılabilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
6. Trombolitik ajanlardan hangisi en çok pıhtı selektiftir? a) Streptokinaz b) Ürokinaz c) Heparin d) Doku tipi plazminojen aktivatörü e) APSAC 117
KARDĐYOLOJĐ
Cevap D (Braunwald, Heart Disease A Textbook of Cardiovascular Medicine, 5.baskı, 1997, s.1821; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.337) Fibrinolitik ajanlar 2 jenerasyondur. 1. Jenerasyona streptokinaz, ürokinaz ve APSAC girer. Bunların pıhtı selektivitesi yoktur. 2. Jenerasyon trombolitik ajanlardan doku plazminojen aktivatörü (t-PA) ve single-chain ürokinaz plazminojen aktivatörü sayılabilir. Bu gruptaki trombolitik ajanlar pıhtı spesifiktir ve bundan dolayı sistemik kanama komplikasyonları daha azdır. 7. Hipertansif bir hastaya, klinik durumlardan hangisi eşlik ederse, o hastada β-bloker kullanımı uygun değildir? a) Koroner arter hastalığının eşlik ettiği hipertansif hastalar b) Hiperkinetik hipertansif hastalar c) Anksiyetenin eşlik ettiği hipertansif hastalar d) Depresyonun eşlik ettiği hipertansif hastalar e) Vazodilatatör tedavi gerektiren hipertansif hastalar Cevap D (Kaplan, Heart Disease, 5.baskı, 1997, s.853; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.275) Özellikle sempatik tonusun artması sonucu hiperdinamik dolaşım semptomları olan taşikardik hipertansiflerde, genç hipertansiflerde ilk ilaç olarak kullanılabilirler. Beta adrenerjik blokerler kalp kontraktilitesi ve kalp atım hızını azaltarak kalp debisini düşürürler. Ayrıca renin sekresyonunu azalttıkları ve santral sinir sisteminde sempatik aktiviteyi etkiledikleri bilinmektedir. Beta blokerler, bronkospazm oluşturduklarından bronşiyal astımda ve obstrüktif akciğer hastalığı olanlarda kontrendikedir. Periferik tıkayıcı damar hastalığı ve Raynaud hastalığı olanlarda dolaşımı olumsuz etkilediklerinden verilmemelidir. Diyabetiklerde insülin etkisini değiştirdiği için dikkatli olunmalı, gerekirse β1 selektif olanlar seçilmelidir.
mezliğini taklit eden klinik tablo oluşturmasına konstrüktif perikardit denir. Klasik neden tüberküloz denilse de bugün için etiyolojik çoğunluğunu idiyopatik olanlar teşkil eder. Klinikte, karaciğer konjesyonuna ait semptomlar, bacaklarda şişlik, iştahsızlık, halsizlik, dispne, dispeptik şikayetler bulunur. Fizik muayenede, taşikardi, aritmiler, pulsus paradoksus, hipotansiyon, dolgun boyun venleri görülür. 9. Erişkinlerde en sık rastlanan konjenital kalp hastalığı hangisidir? a) ASD b) VSD c) PDA d) Aort koarktasyonu e) Düzeltilmiş transpozisyon Cevap A (Alexander, Hurst’s The Heart, 9.baskı, 1998, s.2008; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.297) Asiyanotik konjenital kalp hastalıkları içerisinde, çocukluk yaş grubu içinde en sık görüleni VSD’dir. Bunu ASD ve PDA izler. Erişkinlerde ise en sık ASD görülür. ASD tüm konjenital kalp hastalıklarının %10’udur. Kızlarda 2 kat fazla görülür. Đdeal ameliyat zamanı 5 yaş civarındadır. 10.Variant angina pectoris tedavisinde ilk seçenek ajan hangisidir? a) Diüretikler b) Kalsiyum antagonistleri c) Aspirin d) ACE inhibitörleri e) Beta blokerler Cevap B (Alevander, Hurst’s The Heart, 9.baskı, 1998, s.1336; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.321) Bkz. Tablo 1.
Tablo 1. Antianjinal tedavi seçimi 8. Venöz dolgunluk, hepatomegali, asit, alt ekstremitelerde ödem bulguları olan ve tüberküloz öykülü kronik perikarditli olguda hangi tip perikarditi düşünürsünüz? a) Kardiyak tamponad b) Bakteriyel perikardit c) Fibrinöz perikardit d) Epanşmanlı perikardit e) Konstriktif perikardit Cevap E (Braunwald, Heart Disease A Textbook of Cardiovascular Medicine, 5.baskı, 1997, s.1498; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.382) Perikardın fibrozis, kalınlaşma ve yapışıklıklar göstererek rijid hale gelmesine bağlı olarak kalpte kompresif etki ile geç diyastolik doluşu engelleyip sağ kalp yet118
Anjina tipi
Đlaç1
Stabil efor anjinası Anstabil anjina Vazospastik anjina Anjina ile birlikte olan durumlar Hipertansiyon Diyabet Kalp yetmezliği AV Blok Kronik obstrüktif akciğer hastalığı Periferik vasküler hastalık Bradiaritmiler Taşiaritmiler Yeni miyokard infarktüsü
N, BB, CaB N, CaB, BB N, CaB BB, CaB N, CaB N, BB*, CaB* N, nicardipine veya nifedipine N, CaB, kardiyoselektif BB N, CaB, kardiyoselektif BB N, Nicardipine veya nifedipine BB, diltiazem veya verapamil BB, Aspirin
1 Listedeki ilk ilaç monoterapide ilk seçilecek ilaçtır. Çoğu vakada
kombine tedavi verilir. * Bu durumda dikkatli kullanılmalıdır. BB: beta bloker, CaB: kalsiyum kanal blokeri, N: Nitrat
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
KARDĐYOLOJĐ
11.Dressler sendromu ile ilgili olarak hangisi yanlıştır? a) Tedavide nonsteroid antiinflamatuvar ajanlar kullanılır. b) Otoimmünite sorumludur. c) Hastalarda yan ağrısı yakınması vardır. d) En sık infarktüsün ilk üç günü içinde görülür. e) Genellikle sedimentasyon hızı yüksektir. Cevap D (Braunwald, Heart Disease A Textbook of Cardiovascular Medicine, 5.baskı, 1997, s.1256; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.336) Dressler sendromu (postmiyokardiyal infarktüs sendromu), infarktüsü izleyen 2-10 hafta sonra görülür. Klinik olarak, ateş, göğüs ağrısı, poliserözitise ait belirtilerdir ve tekrarlama eğilimindedir. MI’de %1-3 oranında görülür. 12.Aorta ve pulmoner arterin tek kök halinde çıktığı konjenital anomali hangisidir? a) Fallot tetralojisi b) Trunkus arteriosus c) Sağ aortik ark d) Scimitar sendrom e) Ebstein anomalisi Cevap B (Alexander, Hurst’s The Heart, 9.baskı, 1998, s.200; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.296) Trunkus Arteriozusta, ventriküllerden tek bir arteriyel çıkış ve mutlak bir ventriküler septal defekt vardır. Erken çocukluk döneminde pulmoner kan akımının artması ve basıncının yükselmesi nedeniyle sık kalp yetmezliği atakları görülür. 13.Aşağıdakilerden hangisinde egzersiz testi için kontrendikasyon vardır? a) Stable angina pektoris b) EKG de koroner arterde önemli darlık c) Sol ana koroner arterde önemli darlık d) Aort kapağında hafif darlık e) Kontrol altındaki hipertansiyon Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.156) Egzersiz Testi Kontrendikasyonları; 1. AMI 2. Akut miyokardit veya perikardit 3. Bilinen sol ana koroner arter lezyonu 4. Önemli aort darlığı 5. Önemli hipertrofik obstrüktif kardiyomiyopati 6. Kontrol edilemeyen hipertansiyon 7. Dekompanse konjestif kalp yetmezliği 8. Ciddi ventriküler aritmiler
b) D1, aVL, V5-V6 da ST çökmesi c) Sol dal bloğu d) D2, D3, aVF de Q dalgası e) Normal EKG Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.315) EKG, stabil anjinalı hastalarda bazal şartlarda normal olmasına rağmen, spontan veya provake edilmiş anjina sırasında horizontal veya downsloping ST segment depresyonu, T dalgasında sivrileşme veya inversiyon, nadiren ST segmentinde yükselme gözlenir. Klinik belirti vermediği halde, aralıklı çekilen EKG’lerin birinde infarktüs bulgularının görülmesi, klinik olarak kendini belli eden infarktüse göre daha kötü prognozu düşündürür. 15.Sol atriumu en fazla büyüten kapak hastalığı hangisir? a) Mitral darlığı b) Mitral yetmezliği c) Aort darlığı d) Aort yetmezliği e) Pulmoner darlık Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.355) Mitral regürjitasyonunda, sol atriuma pulmoner venöz yoluyla gelen kana ek olarak, sistolde, ventrikülden dinamik olarak regurjite olan kan da eklenir. Sol atrium volüm ve basınç, sol ventrikülde volüm yüklenimi altında kalır. 16.Đnferoposterolateral MI geçiren hastada büyük olasılıkla hangi damar tıkanmıştır? a) Diygonal arter b) Septal Arter c) Left anterior descending d) Circumflex arter e) Posterolateral dalı Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.322) Sol ön inen dalın (LAD) tıkanmasıyla oluşan infarktüs sol ventrikülün apikal ve anterior bölgelerinde, interventriküler septumda, anterolateral duvardaki papiller kaslarda ve sol ventrikülün inferoapikal duvarında gelişir. Sirkumfleks (Cx) artere bağlı infarktüsler, sol ventirkülün lateral ve inferoposterior duvarını tutar. Sağ koroner arter (RCA) tıkanmalarında sol ventrikülün inferoposterior duvarında, interventriküler septumun inferior kısmında, posteromedial papiller kas infarktüsü ve ayrıca sağ ventrikülde infarktüs gelişebilir. 17.Çift sistolik pik oluşturan nabız hangisidir?
14.Stable angina pektoris'li hastalarda aşağıda belirtilen EKG bulgularından hangisi en sık rastlanılandır? a) Lateral prekordiyal derivasyonlarda T dalgası negatifleşmesi MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
a) Pulsus tardus b) Pulsus bisferiens c) Pulsus alternans d) Pulsus bigeminus e) Pulsus paradoksus 119
KARDĐYOLOJĐ
Cevap B (Braunwald 1997 s.22; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.134) Pulsus bisferiensde nabız sistolde, iki pozitif dalga olarak palpe edilir. Aort yetmezliği/aort yetmezliği+aort darlığı (kalp yetmezliği oluşmuşsa kaybolur), hipertrofik kardiyomiyopati ve hiperkinetik hallerde görülür. Dikrotik nabızda, sistol ve diastolde iki tepe nabız alınır. Pulsus alternansta, araları eşit bir kuvvetli bir zayıf amplitüdlü nabız söz konusudur. Pulsus bigeminusta ise araları eşit olmayan bir normal, bir kuvvetli nabız vardır. 18.Hangisi Kalp Yetmezliğinin major kriteridir? a) S3 gallo b) Pretibial ödem c) Egzersiz dispnesi d) Hepatomegali e) Plevral effüzyon Cevap A (Braunwald 1997 s.445; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.174) Kalp yetmezliğinde dinlemekle S3 gallo alınır. Bu erken diyastolde, ventrikülün hızlı doluş evresinde duyulan düşük frekanslı ek bir sestir. En iyi olarak hasta sol lateral pozisyonda yatarken, apekste duyulur. Çocuklarda ve genç erişkinlerde S3 fizyolojik ses olarak duyulabilir. Yetmezlikte olan kalpte yüksek sempatik aktivasyon nedeni ile oluşan taşikardi ile birlikte duyulan S3, S3 gallo adını alır ve kalp yetmez-liğinin patogmonomik bir bulgusunu oluşturur. 19.Hangisi Calss 3 antiaritmik ilaçtır? a) Meksiletin
b) Propafenon c) Pindolol d) Fenitoin e) Diltiazem Cevap C (Braunwald 1997 s.615; (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.237) Bkz. Tablo 2. 20.Akut perikarditin EKG bulgularından doğru olanı işaretleyiniz. a) Yaygın ST segment yükselmesi b) Ventriküler aritmiler c) Q dalgası d) Resiprokal değişiklikler e) QRS genellikle anormaldir. Cevap A (Gök, Klinik Kardiyoloji s.461; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.378) Akut perikardit tanısı için seri EKG incelenmesi son derece önemlidir. Göğüs ağrısının başladığı ilk günlerde aVR ve V1 dışındaki derivasyonlarda, açıklığı yukarı bakan yaygın ST segment yükselmesi ile T dalgası sivrileşmesi görülür. 21.Aşağıdakilerden hangisi ani ölüm için yanlıştır? a) Yetişkinlerde ani ölümlerin %90'nı koroner hastalığından kaynaklanır. b) Ani ölümlerin çoğunluğu erkeklerde oluşur. c) Kroner arter hastalığına bağlı ani ölümlerin en sık sebebi asistolidir. d) Kroner arter hastalığının hemen hemen yarısı ani ölümle sonuçlanır. e) Semptomların ortaya çıkışından en çok 1 saat içinde oluşan ölümdür.
Tablo 2. Antiaritmik ilaçların sınıflandırılması I. Membran stabilize edici veya lokal anestezik ajanlar: Bunlar iletimi yavaşlatırlar, eksitabilite ve otomatisiteyi azaltırlar. A. Đletimde orta derecede yavaşlama ve aksiyon potansiyeli süresinde uzama yapan antiaritmikler. Bunlar QRS süresinde ve QT’de uzama yaparlar. Qunidine Ajmalin Disopyramide Procinamide Pirmenol B. Đletimde hafif değişme, aksiyon potansiyeli süresinde kısalma yapan ilaçlar. Bunlar QRS süresini ve QT’yi etkilemezler. Lidocaine Phenytoine Tocainide Mexiletine Aprindine Ethmozine C. Đletimde belirgin yavaşlama yapan ilaçlar. Bu grup ilaçlar aksiyon potansiyeli süresinde hafif değişme yaparlar. QRS süresini uzatırlar. Encainide Propaphenon Flecainide Lorcainide II. Beta blokerler: Propranolol Atenolol Pindolol Nadolol Timolol Acebutolol Metoprolol Alprenolol Oxprenolol III. Aksiyon potansiyeli süresini ve refrakter periyodu uzatan ilaçlar: Bunlar QT’yi uzatırlar. Bretylium Bethanidine Amiodarone Sotalol Clofilium IV. Kalsiyum kanallarını bloke eden ilaçlar: Verapamil Diltiazem Bepridil
120
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
KARDĐYOLOJĐ
Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.259) Ani kalp ölümü, daha önce kalp hastalığı olduğu bilinen veya bilinmeyen bir kişide; akut semptomların başlamasıyla bir saat içinde ani bilinç kaybı ile ortaya çıkan, kardiyak nedenlere bağlı doğal bir ölümdür. Tüm koroner kalp hastalığı ölümlerinin yaklaşık yarısının ani ve beklenmedik olduğu gösterilmiştir. Ani ölümün maksimum olduğu iki yaş grubu; doğum ile 6 ay arasında ve 45-75 yaşları arasındadır. Koroner arter spazmı, ciddi aritmilere ve ani kalp ölümüne neden olabilir. 22.Đnjektiff endokarditte en sık komplikasyon ve ölüm sebebi nedir? a) Dalak infarktüsü. b) Pulmoner infarktüs. c) Nörolojik komplikasyonlar. d) Renal infarktüs. e) Kalp yetersizliği Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.2118) Đnfektif endokarditin en önemli komplikasyonu kalp yetmezliğidir. Kalp yetmezliği olan hastalarda mortalite daha fazladır. Diğer komplikasyonlar arasında en sık rastlanılanı embolilerdir. 23.Aort stenozunda fizik muayene bulgusu değildir? a) Yavaş yükselen ve yavaş kaybolan karotis nabzı b) Nabız basıncı dardır. c) Kalp sol ve aşağıya kaymıştır. d) Aort odağında sistolik thrill alınır. e) Üfürüm kreşendo-dekreşendo vasıftadır. Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.343) Aort stenozunda sistolik basınç düşer, nabız basıncı daralır. Aort stenozunun karakteristik nabzı (Pulsus parvus et tardus), el altında yavaş yavaş yükselen, çıkan bacakta anokrotik çentiği belirgin olan, gecikmiş yuvarlak bir doruk yaptıktan sonra yavaş yavaş el altından çekilen, düşük amplitüdlü bir nabızdır. 24.Çarpıntı yakınması ile başvuran hastanın çekilen EKG'sinde P dalgaları görünmüyor ve R-R mesafeleri vurudan vuruya değişiklik gösteriyor. Tanıda ne düşünürsünüz? a) Atrial taşikardi b) Atrial fibrilasyon c) Ventriküler taşikardi d) Ventriküler fibrilasyon e) Hasta sinüs sendromu Cevap B (Türkiye Klinikleri, Hızlı EKG Yorumu, 1999, s.131) Atrial fibrilasyonda P dalgası görülmez, izoelektrik çizginin düzensiz olarak titreştiği tesbit edilir. QRS cevabı yavaş veya hızlı, ancak düzensizdir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
25.Ani başlayan yırtıcı karekterde göğüs ve sırt ağrısı tanımlayan bir hastada sol kolda radiyal nabız alınmıyor. TA:170/100, EKG: sinüsal taşikardi, telegrafide mediastende genişleme saptanıyor en olası tanınız nedir? a) Akut miyokard infarktüs b) Akut pulmoner embolizm c) Dissekan aort mevrizması d) Kararsız angina pertoris e) Abdominal aort anevrizması Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.389) Dissekan aort anevrizması, sistolik basıncın artıp, kanın mediya tabakası içine girmesiyle intima ve adventisiyanın birbirinden ayrılmasıdır. En sık sebep hipertansiyondur. Erkeklerde 2 kat daha fazla bulunur. %90’ında şiddetli ağrı vardır. Ağrı genellikle göğüste hissedilir ve yırtılma, bıçak saplanması şeklinde başlar ve aynı şiddette devam eder. Hasta şok tablosunda olmasına rağmen kan basıncı normal veya yüksektir. EKG’de sol ventrikül hipertrofisi bulunabilir. Tele’de aorto genişler. Teşhisi kesinleştirmek için aortografi yapılmalıdır. 26.Kontraksiyon esnasında ventriküllerin yenmesi gereken güç aşağıdakilerden hangisinin tanımıdır? a) Prelood (Ön yük) b) Afterlood (Ard yük) c) Kontraktilite d) Ejeksiyon fraksiyonu (EF) e) Pulmoner kapiller kama basıncı (PCWP) Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.139) Afterload; Ventrikül kontraksiyonu başladıktan sonra, ejeksiyonun sağlanması için ventrikülün yenmek zorunda olduğu kuvvettir. Preload; Kontraksiyon öncesi kas liflerinin uzunluğunu belirleyen pasif yüktür. 27.Atheroskleroz patogenezinde önemli bir yere sahip olan köpük hücrelerinin orijini aşağıdaki hücrelerden hangisidir? a) Monosit ve düz kas hücreleri b) Monosit ve endotel hücresi c) Trombosit ve endotel hücresi d) Düz kas hücresi ve endotel hücresi e) Monosit ve trombosit Cevap A (Lilly, Pathophsiology of heart disease, 1993; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.305) Yağlı çizgiler aterosklerozun en sık rastlanan lezyonlarıdır. Yağlı çizgiler büyürken monositlerin endotele tutunmaları, intimaya göçü ve makrofajlara dönüşümü artar. Mediadan intimaya göç eden düz kas hücreleri de lipitle yüklenerek köpük hücreleri görünümünü alırlar.
121
KARDĐYOLOJĐ
28.Akut MI erken dönemde kardiyak enzimlerin yükselme sırası aşağıdakilerden hangisidir? a) Troponin-T, CK-MB, SGOT,LDH b) SGOT, LDH, CK-MB,troponin-T c) Troponin-T,CK-MB, LDH, SGOT d) CK-MB, SGOT, LDH, troponin-T e) Troponin-T, SGOT, CK-MB,LDH Cevap A (Braunwald, Heart Disease A textbook of cardiovascular medicine, 5.baskı 1997; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.329) Troponin-T: 3.5-10 saat içinde yükselir. 2-5. günlerde plato çizer. Troponin-T’nin sensitivite ve spesifisitesinin yüksek olmasının nedeni (%96-100) kalbe özgü olmasının yanısıra, tanı penceresinin oldukça geniş olmasıyla ilgilidir. CK-MB: 4-8 saat sonra yükselir. 24 saatte zirveye varır, 3-4 gün sonra normale döner. Kalp dışı diğer dokularda az miktarlarda CK-MB izoenzimi bulunmasına rağmen, CK-MB artışı pratikte AMI sonucu kabul edilir. SGOT (AST): 8-12 saat içinde yükselir. 18-36 saatte zirveye varır ve 3-4 gün içinde normale döner. Rutinde kullanılmaz. LDH: 24-48 saat sonra yükselir, 3-6 günde zirveye varır ve 8-14 günde normale döner. Yalancı pozitiflik çoktur. LDH1/LDH2 oranının 1’den büyük olması AMI’ın kesin tanısı için yeterli kabul edilir. 29.Aşağıdaki ilaçlardan hangisi atriyal fibrilasyon tedavisinde kullanılmaz? a) Propafenon b) Kinidin c) Amiodaron d) Diltiazem e) Lidokain Cevap E (Current diagnosis and treatment in cardiology, 1.baskı 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.241) Lidokain sadece parenteral kullanılabilir. Atrium kasında etkili değildir. Çeşitli ventriküler aritmilerde kullanılır. 30.Aşağıdakilerden hangisi digital intoksikasyonu klinik ve laboratuar bulguları arasında yer almaz? a) Bulantı, kusma b) Sarı görme c) Sinüs bradikardisi d) Bloklu paroksismal atrial taşikardi e) Sinüs aritmisi Cevap E (Braunwald, Heart Disease A textbook of cardiovascular medicine, 5.baskı 1997; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.180) Digital intoksikasyonunda semptomlar; GIS semptomlar; iştahsızlık, bulantı, kusma, diyare. Nörolojik semptomlar; halsizlik, yorgunluk, uykusuz122
luk, renkli görme (ışık çevresinde sarı veya yeşil haleler). Kardiyak semptomlar; Aritmiler ve bunlara bağlı çarpıntı veya senkop. Görülen aritmiler; AV junctional escape ritimler, AV junctional taşikardi, unifokal veya multifokal ventriküler ektopik atımlar, ventriküler taşikardi, AV bloklu atrial taşikardiler, sinus duraklaması. 31.Aşağıdaki ilaç veya tedavi şekillerinden hangisi hipertrofik obstrüktif kardiyomiyopati tedavisinde tercih edilebilir? a) Kaptopril b) Digoksin c) Furosemid d) Dopamin e) Disopyramide Cevap E (Current diagnosis and treatment in cardiology, 1.baskı,1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.371) Hipertrofik kardiyomiyopatiler, ventrikülde kas kitlesini artıran başka bir kardiyak veya sistemik hastalık olmadığı halde, sol ventrikülde simetrik veya asimetrik bir hipertrofinin olduğu kardiyomiyopatilerdir. Tanıda en önemli yöntem Ekokardiyografidir. Medikal tedavide, kalsiyum antagonistleri, beta blokerler ve disopyramid kullanılır. 32.Sağ taraf endokarditlerin oluşumunda en fazla etken olarak gösterilen mikroorganizma aşağıdakilerden hangisidir? a) Streptokokkus viridans b) Escherichia coli c) Klebsiella pneumonia d) Staphilococus aureus e) Enterokoklar Cevap D (Braunwald, Heart Disease A textbook of cardiovascular medicine, 5.baskı 1997; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.2167) Stafilokoklar tüm bakteriyel endokardit vakalarının %20-30’undan sorumludurlar, bunların %80-90’ında etken, S. aureus’tur. Đntravenöz ilaç alışkanlığı olanlarda gelişen sağ kalp endokarditlerinde en sık rastlanan etken, S. aureus’tur. 33.Pulmoner yetmezlikte duyulan Graham Stell üfürümü aşağıdaki kapak hastalıklarından hangisinde duyulan üfürümle karışabilir? a) Mitral yetmezliği b) Mitral darlığı c) Aort darlığı d) Aort yetmezliği e) Triküspid yetmezliği Cevap D (Braunwald, Heart Disease A textbook of cardiovascular medicine, 5.baskı 1997; (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.364) Pulmoner yetmezlikte, solda 2-4. interkostal aralıklarda belirgin olarak duyulan, yüksek frekanslı, emici MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
KARDĐYOLOJĐ
karakterde, “dekreşendo”, ikinci kalp sesinin P2 komponentine bitişik başlayan erken diastolik bir üfürüm işitilir. Buna Graham Stell üfürümü denir. Aort yetmezliğinin üfürümüne benzerse de A2 değil, P2 bitişik başlaması P2’nın sert olması, triküspit regürjitasyonunun eşlik etmesi, aorta yetmezliğindeki periferik bulguların bulunmayışı, sol ventrikülün değil, sağ ventrikülün büyük ve hiperdinamik oluşu gibi bulgularla ayırtedilir.
37.Kalbin malign tümörleri arasında yer alan angiosarkoma genellikle nereden orjin alır?
34.Çıkan aortada genişlemeye neden olmuş Marfan sendromlu bir hastada tercih edilebilecek ilaç hangisidir?
Malign primer kardiyak tümörler hemen daima sarkoma türünde olup, genellikle sağ atriumdan, ikinci sırada sağ ventrikülden köken alır.
a) Ca antagonistleri b) ACE inhibitörleri c) Diüretikler d) Alfa blokeler e) B blokeler Cevap E (Alexander RW: Hurst's The Heart. 9. baskı 1998 s.2272; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.390) Teşhis konulunca Beta bloker verilmelidir. Beta blokerlerin aort dilatasyonunu azalttığı gösterilmiştir. 35.Tekrarlayan arterial veya venöz trombozis, tekrarlayan fetal kayıp, trombositopeni ve livedo retikülaris varlığında öncelikle düşünebileceğniz tanı nedir? a) Gıant cell arteritis b) Churg-straus vasculitis c) Polymyositis d) Antifosfolipid antibody sendromu e) Sistemik lupus eritamatozis Cevap D (Alexander RW: Hurst's The Heart. 9. baskı 1998 s.2295; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.1927) Antifosfolipid sendromu, trombozlar, tekrarlayan abortus, trombositopeni ve nörolojik bulgularla karakterizedir. En sık derin ven trombozları görülür. Trombozlar %30 arteriyel yerleşim gösterir. Livedo retikülaris görülür. 36.Kalbin en sık benign tümörü hangisidir? a) Miksomu b) Lipoma c) Rabdomiyoma d) Hemangioma e) Fibroma Cevap A (Alexander RW: Hurst's The Heart. 9. baskı 1998 s.2295; (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.384) Miksomalar en sık görülen primer kalp tümörü olup, genellikle kadınlarda (%75) görülür. Hemen daima tektirler ve atrial yerleşimliler, sıklıkla fossa ovalisten kaynaklanır. %90 atriumlarda yerleşen bu tümörler, kalbin sol tarafında 4 kat daha sık görülür.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
a) Koroner damarlar b) Sağ atrium c) Sol ventrikül d) Miyokard e) Sağ ventrikül Cevap B (Alexander RW: Hurst's The Heart. 9. baskı 1998 s.2306; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.384)
38.Yarılanma süresi en uzun olan antiaritmik ilaç hangisidir? a) Sotalol b) Mexiletin c) Disopyramid d) Procainamid e) Amiodaron Cevap E (Alexander RW: Hurst's The Heart. 9. baskı 1998 s.2379; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.254) Amiodaron üçüncü grup antiaritmiklerdendir. Amiodaron ve metabolitleri bir çok organda depolanır. Bu nedenle ilaç kesildikten 30-45 gün sonra bile antiaritmik etki görülmektedir. Atrial taşikardi, atrial flatter, atrial fibrilasyon, WPW sendromu, ventriküler prematürelerde ve nüks eden VT’lerde kullanılır. 39.Lutembacher sendromu hangisidir? a) VSD + ASD b) VSD + Aort stenozu c) Patent dustus arterious + Anuloaortic ektazi d) ASD + Mitral stenozis e) ASD + Aort stenozis Cevap D (Alexander RW: Hurst's The Heart. 9. baskı 1998 s.2008; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.297) Lutembacher sendromu, sekundum atrial defekt ve akkiz mitral stenozu ile birliktedir. Sıklıkla atrial fibrilasyon vardır. 40.Atrial fibrilasyonun sinüs ritmine döndürmede etkisi olmayan ilacı seçiniz. a) Kinidin b) Disopiramid c) Prokainamid d) Amiodaron e) Nifedipin Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.198) Atrial fibrilasyonun sinüs ritmine çevrilmesinde ve bu ritimde kalmasında kinidin, prokainamid, disopiramid, amiodaron gibi antiaritmik ilaçlar kullanılır. Atrial fibrilasyonda ventrikül hızının azaltılması için digitalis, propranolol, verapamil kullanılır.
123
NEFROLOJĐ 1. Kronik böbrek yetmezliği sürecinde görülen idrar konsantre etme yeteneğindeki kaybın sebebi nedir? a) ADH sekresyonundaki supresyon b) Toplayıcı tübül epitelinde ADH reseptörlerinin azalması c) Medüller hipertonisitenin kaybı d) Renal plazma akımın azalması e) Artmış fraksiyonel Na ekskresyonu Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.771) Đdrarın konsantre edilme yeteneğindeki bozulma şu nedenlere bağlıdır: 1. Sağlam nefronlar üzerine artmış solüt yükünün etkisi 2. Medulladaki interstisiyel solütlerin normal medüller fonksiyonu bozması 3. Medüller kan akımının bozulması 4. ADH’ya duyarlılığın bozulması Bu nedenlerle konsantrasyon kapasitesi bozulur ve idrar ozmolaritesi 300 mosmol/kg (dansite 1010) olur. Bu durum izostenüri olarak adlandırılır ve KBY’nin ileri dönemde olduğunu gösterir. 2. Aşağıdakilerden hangisi prerenal azotemi ile uyumlu değildir? a) Dansite 1020 yüksek b) Ozmolarite 500 yüksek c) Đdrar Na 20 yüksek d) FENa 1 düşük e) RFI 1 düşük Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.757) Akut böbrek yetmezliklerinin %50-55’ini prerenal azotemiler oluşturur. Bkz. Tablo 1. 3. Renal tansplantasyon sonrası en sık nükseden primer böbrek hastalığı hangisidir? a) Lupus nefriti b) Memrano proliferatif glomerulonefrit tip II c) Membranöz nefrit d) Amiloidozis e) Tübülo interstisiyel nefrit Cevap B (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.836) Renal allograftlardaki MPGN’te, rekürrens sıklıkla Tip II MPGN’de görülür. Elektron mikroskopide tipik intramembranöz dens depozitlerin gösterilmesiyle tanı konur. Tip II hastalarına yapılan allograft biyopsilerinde %88 oranında glomerüler bazal membranda dens depozitlerin görüldüğü bildirilmiştir. Tip I’de rekürrens oranı ise %25-30 dolaylarındadır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
4. Hemodiyalize sekonder gelişen amiloidozisten sorumlu madde hangisidir? a) β2-mikroglobulin b) AA protein c) Hafif zincir kappa d) Hafif zincir lamda e) Guanido sucinik asit Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.784) Beş yılı aşkın süre ile hemodiyalize giren hastalarda hem β2-mikroglobulinin klirensinin azalmış olması, hem de her diyaliz seansında ortaya çıkan immün aktivasyon sonucu aşırı üretimine bağlı olarak dializ amiloidi olarak vücutta birikmektedir. 5. Metabolik asidozu olan hastanın anyon açığı 34 mEq/lt olarak hesaplanmıştır. Aşağıdaki tanılardan hangisi olamaz? a) Diabetik ketoasidozis b) Salisilat entoksikasyonu c) Laktik asidoz d) Üremik asidoz e) Renal tübüler asidoz Cevap E (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.745) Anyon açığı metabolik asidozun hem değerlendirilmesinde, hem de tedavinin yönlendirilmesinde önemlidir. Normalde 16 mEq/L olan anyon açığı şu formüle göre hesaplanır; (Na+-K+)-(HCO-3+Cl-) Metabolik asidoz anyon açığıyla olabilir veya olmayabilir. Mesela laktik asidozda laktat anyonları, diabetik ketoasidozda asetoasetik asit anyonları, azotemide fosforik, sülfirik, organik asit anyonları ve karaciğer
Tablo 1. Akut böbrek yetmezliğinde idrar indeksleri Đndeks Özgül ağırlık Đdrar osmolalitesi (mOsm/kg Su) Uosm/Posm Đdrar sodyumu (mEq/L) U/P Üre nitrojeni U/P kreatinin BUN/PKr (mg/dl) FENa (%) BYĐ
Prerenal azotemi
Akut tübüler nekroz
>1.020 >500
<1.010 <350
>1.3 <20
<1.1 >40
>8 >40 >20 <1 <1
<3 <20 <10-15 >1 >1
*U: Đdrar, P: Plazma, BUN: Kan üre nitrojeni (mg/dl, PKr: Plazma kreatini (mg/dl) FENa: Fraksiyonel sodyum ekskresyonu, BYĐ: Böbrek yetmezliği indeksi
151
NEFROLOJĐ
yetmezliğinde ketoglutarik asit anyonları artmıştır. Öte yandan bazı asidozlarda anyon açığı yoktur; çünkü klor iyonu artmıştır (hiperkloremik metabolik asidozlar). Bu tür asidozlara örnek olarak tedavi amacıyla amonyum klorür, karbonik anhidrat inhibitörü uygulaması, diyare ve gastrointestinal fistüller, renal tübüler asidoz ve üreteroenterostomi sayılabilir. 6. Hangisi transplantasyonda alıcı için kontrendikasyon oluşturmaz? a) Diabetes mellitus b) Aktif infeksiyon c) Malignite d) Psikoz e) Akut glomerülonefrit Cevap A (Williams, Textbook of Nephrology, 3.baskı, 1995; Jacobson, The Principles and Practice of Nephrology, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.794) Bkz. Tablo 2. 7. Son dönem kronik böbrek yetmezliğine giren hastalarda glomerüler filtrasyon miktarı (GFR) yaklaşık ne kadardır? a) GFR < 5-10 ml/dk’dır. b) 25-30 ml/dk’dır. c) 40-50 ml/dk’dır. d) 70-80 ml/dk’dır. e) 90-120 ml/dk’dır. Cevap A (Williams, Textbook of Nephrology, 3.baskı, 1995; Jacobson, The Principles and Practice of Nephrology, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.769) Bkz. Tablo 3.
Tablo 2. Böbrek transplantasyonu için kontrendikasyon oluşturan durumlar Mutlak kontrendikasyonlar Reversibl böbrek hastalığı (akut glomerülonefrit gibi) Dissemine malignite (tedavi edilmemiş, remisyona girmemiş) Akut infeksiyon (sepsis, aktif tüberküloz, AIDS, aktif viral hepatit) Donör dokusuna karşı önceden oluşmuş duyarlılık (Crossmatch pozitifliği) Diğer son dönem organ hastalıkları (kalp, akciğer ve karaciğer yetmezlikleri) Ağır yaygın damar hastalığı (iliofemoral damarları da tutan) Yetersiz parasal kaynak (postop immünosüpresif ilaç alınamaması) Relatif kontrendikasyonlar Yaş (1’den küçük veya 65’den büyük yaş) Vezikal veya üreteral anormalliklerin bulunması Psikiyatrik hastalıklar (oligofreni, psikoz ve emosyonel labilite gibi) Devam eden metabolik hastalıklar (Fabry hast., Oxalozis) Postoperatif nüksü yüksek olan primer böbrek hastalıkları (anti-GBM hastalığı, FSGS ve IgA nefropatisi gibi) Önceki tedavilere uyumsuzluk hikayesi Yetersiz sosyal destek
Tablo 3. Kronik böbrek yetmezliği evreleri Kronik böbrek yetmezliğinin klinik evreleri
GFR (ml/dk.)
Erken Orta Đleri Son
50-80 25-50 5-25 <5
Böbrek rezervinin azalması Böbrek yetersizliği Böbrek yetmezliği Üremi
8. Nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar için hangisi yanlıştır? a) Renal perfüzyonu bozuk olanlarda akut böbrek yetersizliğine yol açabilirler. b) Hipopotasemiye sebep olabilirler. c) Akut interstisiyel nefrite yol açabilirler. d) Minimal değişiklik hastalığı tipinde glomerüler tutuluma sebep olabilirler. e) Su ve sodyum tutuluşuna yol açabilirler. Cevap B (Williams, Textbook of Nephrology, 3.baskı, 1995; Jacobson, The Principles and Practice of Nephrology, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.872) NSAD’ler renal hipoperfüzyonu olan hastalarda (kalp yetmezliği, siroz, nefrotik sendrom gibi), hemodinamik kökenli akut böbrek yetmezliğine sebep olabilirler. NSAD’ler bunun yanısıra akut interstisiyel nefrit yaparak da akut böbrek yetmezliği yapabilirler. Bu hastalarda minimal değişiklik hastalığı tipinde glomerüler bir tutulumla nefrotik düzeyde proteinüriler görülebilmektedir. NSAD’ler prostaglandin sentezi inhibisyonu yolu ile renin salgılamalarını azaltmaları ve bu şekilde 152
hiporeninemik hipoaldosteronizm mekanizması ile hiperpotasemiye yol açabilirler. 9. Kronik böbrek yetersizliğinde hangisi beklenmez? a) Polisitemi b) Osteodistrofi c) Kanama eğilimi d) Metabolik asidoz e) Hiperpotasemi Cevap A (Williams, Textbook of Nephrology, 3.baskı, 1995; Jacobson, The Principles and Practice of Nephrology, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.774) KBY’de en önde gelen problemlerden biri anemidir. Normokrom normositer tipte anemi sözkonusudur. Anemi nedenleri çeşitli olmasına rağmen esas neden böbrek tübül hücreleri tarafından salgılanmakta olan eritropoetinin yetersiz yapımı ve salınımıdır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
NEFROLOJĐ
10.Glomerüllerden filtre edildikten sonra tübüler reabsorpsiyona ve sekresyona uğramadığı için glomerüler filtrasyon miktarı tayininde kullanılabilen madde hangisidir? a) Glukoz b) Üre c) Đnülin d) Ürik asit e) Fosfor Cevap C (Williams, Textbook of Nephrology, 3.baskı, 1995; Jacobson, The Principles and Practice of Nephrology, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.713; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.713) Filtre edilen inüsilin ile itrah edilen inülin miktarı da eşittir. 11.Akut böbrek yetmezliğinde en sık ölüm sebebi olan komplikasyon hangisidir? a) Hipopotasemi b) Solunumsal alkaloz c) Hipovolemi d) Đnfeksiyonlar e) Hiperkoagülabilite Cevap D (Williams, Textbook of Nephrology, 3.baskı, 1995; Jacobson, The Principles and Practice of Nephrology, 1995; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.766; Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.766) Akut böbrek yetmezliğinde mortalite ortalama %50’dir. En önemli ölüm sebebi (%30-70) infeksiyonlardır. Đnfeksiyonu kardiyovasküler hastalıklar, hemorajiler, pulmoner emboli izlemektedir. 12.Renal amiloidoz için yanlışı işaretleyiniz. a) En sık neden kronik inflamatuvar hastalıklarıdır. b) Kesin tanı renal biyopsi ile konur. c) Renal ven trombozu riski yüksektir. d) Böbrek boyutları genellikle küçülmüştür. e) Kolşisin yeri amiloid birikimini önlemektedir. Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.847 Renal amiloidozda proteinüri kardinal belirtidir. Amiloidozise bağlı nefrotik sendromda hiperkoagülabilite daha şiddetli olduğundan trombüsler görülebilir. Nonspesifik bir bulgu olmakla beraber büyümüş böbrekler ile iyi korunmuş böbrek fonksiyonu beraber olabilir. 13.Akut poststreptokoksik glomerülonefrit için yanlışı işaretleyiniz. a) Đmmün kompleks nefritidir. b) Genellikle boğaz ve ya cilt enfeksiyonlarını takiben gelişir. c) Akut dönemde serum kompleman düzeyi düşüktür. d) Filtrasyon fraksiyonu artmıştır. e) Çocuklarda prognoz erişkinlere göre daha iyidir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
Tablo 4. Metabolik alkalozun sınıflaması* NaCl’e cevaplı (idrar kloru düşük) Kontraksiyon alkalozu** Renal alkaloz Diüretik kullanımı sonrası*** Zor emilen anyonlara (karbenisilin penisilin, SO4, PO4) bağlı Posthiperkapneik alkaloz Gastrointestinal alkaloz** Gastrik alkaloz (aşırı kusma veya nazogastrik drenaj) Klor diyaresi (sigmoid villöz adenom) Zollinger Ellison sendromu Eksojen alkaloz Sodyum bikarbonat, laktat ve sitrat uygulaması, kan transfüzyonu, süt alkali sendromu NaCl’e cevapsız (idrar kloru yüksek) Normotansif Bartter sendromu Ağır hipopotasemi Hiperkalsemi Hipoparatiroidi Hipertansif Endojen mineralokortikoid artmış Conn Sendromu Hiperreninizm 11.17 OH’laz eksikliği Eksojen mineralokortikoid artmış Licorice alımı Carbonexolone kullanımı Posthiperkapneik alkaloz Liddle Sendromu *
Sınıflamada idrar sodyumundan ziyade idrar kloruna bakılır, çünkü hiperbikarbonatemi halinde (kompansasyon amacı ile idrarla bikarbonat atmak için) bu anyona eşlik edecek bir katyon (sodyum) gereklidir ve hipovolemi olsa bile idrar sodyumu 20 mEq/L’den fazla olabilir. Đdrar kloru ise volüm durumunu objektif olarak yansıtır. ** En sık rastlanılan nedenler *** Diüretikler halen kullanılıyorsa idrar klor konsantrasyonu yüksek olabilir.
Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.814) Akut PSGN, en sık 6-10 yaş çocuklarda görülür. A grubu β-hemolitik streptokokların özel bazı suşlarının neden olduğu farenks veya deri infeksiyonunu takiben oluşur. Özellikle tip 12 ile oluşan farenjit ve tip 49 ile oluşan impetigo sonrası PSGN gelişimi sıktır. Major klinik bulgular arasında gros hematüri, ödem, hipertansiyon, pulmoner konjesyon ve oligüri vardır. Hastaların büyük çoğunluğunda C3 düzeyi düşüktür. 14.Aşağıdakilerden hangisi metabolik alkaloz nedenleri arasında yer almaz? a) Loop diüretiklerinin kullanılması b) Aşırı kusmalar c) Karbonik anhidraz inhibitörlerin kullanılması d) Bartter Sendromu e) Primer hiperaldosteronizm Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.751) Bkz. Tablo 4. 153
NEFROLOJĐ
Tablo 5. Pulmoner-renal sendroma yol açabilen hastalıklar
c) Hiperlipidemi d) Hiperproteinemi e) Peritonit
Goodpasture hastalığı (Anti-GBM hastalığı) Wegener granülomatozu Sistemik Lupus Eritematozus Churg-Strauss Sendromu Henoch-Schönlein purpurası Behçet hastalığı Esansiyel mikst kryoglobülinemi Penicillamine
Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.793)
15.Hangisinde böbrek tutulumu ile birlikte işitme kaybı da görülür?
18.Akut nefritik sendromda en sık görülen semptom hangisidir?
a) Fabry hastalığı b) A1-Antitripsin eksikliği c) Tırnak patella sendromu d) Alport sendromu e) Parsiyel lipodistrofi Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.840) Böbrek tutulumu ile birlikte işitme kaybı olan kalıtsal hastalıklar; -Alport sendromu -Charcot-Marie-Tooth sendromu -Herediter interstisiyel nefrit -Muckle-Wells sendromu -LCAT eksikliği 16.Hangisi pulmoner-renal sendroma yol açmaz? a) Good-pasture hastalığı b) Behçet hastalığı c) Churg-Strauss sendromu d) Berger hastalığı e) Esansiyel mikst kriyoglobülinemi Cevap D (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.818) Bkz. Tablo 5. 17.Hangisi kronik periton diyalizinin uzun dönem komplikasyonudur? a) Tünel enfeksiyonu b) Hemoperitoneum
154
Kronik periton diyalizinin uzun dönem komplikasyonları; -Ultrafiltrasyon kaybı -Hiperlipidemi, obesite ve aterojenik değişiklikler -Diyalizatta protein kaybı -Herni oluşumu -Diyaliz amiloidozisi
a) Makroskopik hematüri b) Ödem c) Hipertansiyon d) Oligüri e) Poliüri Cevap A (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.813) Akut nefritik sendrom (akut glomerülonefrit), ani başlayan hematüri, proteinüri, ödem, hipertansiyon ve sıklıkla görülen azotemi gibi klinik ve laboratuvar bulguları kapsayan bir sendromdur. En sık enfeksiyöz hastalıklar sonucu oluşur. En sık görülen semptom makroskopik hematüridir. Hematüri sıklıkla eritrosit silendirleri ile beraberdir. Eritrosit silendirlerinin görülmesi akut nefritik sendrom için patognomoniktir. 19.Minimal değişiklik hastalığı ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Çocukluk dönemi hastalığıdır. b) Nefrotik sendromlu hastaların hemen hepsinde bulunur. c) En sık mikroskopik hematüri sebeplerinden biridir. d) Akut böbrek yetmezliğine sebep olabilir. e) Hastalıktaki temel değişiklik bazal membranın elektrik yükünün kaybolmasıdır. Cevap C (Đliçin, Temel Đç Hastalıkları, s.824) Minimal değişiklik hastalığında mikroskopik ve makroskopik hematüri ender olarak görülür.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 3, 2000
PSĐKĐYATRĐ 1. Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde genetik yatkınlık en fazladır? a) Bipolar bozukluk b) Şizofreni c) Delüzyonel bozukluk d) Panik bozukluk e) Yaygın anksiyete bozukluğu Cevap A (Kaplan and Sadock's Synopsis of Psychiatry, 7. baskı, s.522) Bipolar bozukluk tek yumurta ikizlerinde %70'e varan bir eş-görülme oranına sahiptir. 2. Aşağıdakilerden hangisi Opioid entoksikasyonu belirtilerinden değildir? a) Depresyon b) Sedasyon c) Dikkat bozukluğu d) Hafıza bozukluğu e) Pinpoint pupil Cevap A (Jacobson, Psychiatric Secrets, 1.baskı, 1996, s.115) Opiod entoksikasyonunda depresyon değil öfori hali gözlenir 3. Hamile bir opioid bağımlısında kesilme belirtilerinin tedavisinde kullanılacak en uygun ajan aşağıdakilerden hangisidir? a) Klonidin b) Buprenorfin c) Metadon d) Nalokson e) Naltrekson Cevap C (Jacobson, Psychiatric Secrets, 1.baskı, 1996, s.118) Fetüs opioidlerin kullanımının devamı kadar kesilmesinin belirtilerinden de çok etkilenir. Bu nedenle özellikle en uygun ajan olarak yüksek dozda metadon başlanıp giderek azaltılması ve kesilmesi önerilir. Nalakson ve Naltrekson opioid reseptör antagonistleri olup entoksikasyon tedavisinde kullanılır, hamilelerde ise doğum esnasında kullanılan opioidin çocuğa etkisini önlemek için kullanılabilir. 4. Aşağıdakilerden hangisi karşısındaki kişinin rızası olmaksızın dokunma veya sürtünme ie cinsel uyarılmadır? a) Frotterizm b) Vouyerizm c) Fetişizm MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
d) Eksibisyonizm e) Pedofili Cevap A (Jacobson, Psychiatric Secrets, 1.baskı, 1996, s.142) Vouyerizm; başkalarını cinsel eylemleri sırasında yada çıplak iken izleyerek cinsel uyarılma, fetişizm; canlı olmayan objelere karşı cinsel sevi, Pedofili; Çocuklara karşı cinsel sevi, Eksibisyonizm; genital organlarını yabancı kişilere göstererek cinsel uyarılmadır. 5. Aşağıdakilerden hangisi hipnotik bir ajan olarak kullanılamaz? a) Tradozon b) Kloralhidrat c) Flurazepam d) Sertralin e) Tioridazin Cevap D (Jacobson, Psychiatric Secrets, 1.baskı, 1996, s.294-297) Sertralin psikostimulan etkili bir antidepresan olup direkt hipnotik etkisi yoktur. 6. Aşağıdakilerden hangisi impuls kontrol bozukluklarından değildir? a) Trikotilomani b) Kompulsif çalma c) Nimfomani d) Piromani e) Đntermittan eksplosif davranış Cevap C (Kaplan, Sadock, Comprehensive Texbook of Psychiatry, 6. baskı, 1995, s.1313,539) Nimfomani bir dürtü kontrol bozukluğu olmayıp, kadındaki aşırı ve patolojik olarak cinsel birleşme arzusuna verilen addır. 7. Aşağıdakilerden hangisi tedaviye dirençli bir Obsesif Kompulsif bozuklukta etkili olmayan bir piskoşirurji biçimidir? a) Traktotomi b) Limbik lökotomi c) Anterior kapsülotomi d) Singulotomi e) Oksipital lökotomi Cevap E (Jacobson, Psychiatric Secrets, 1.baskı, 1996, s.1226) Anterior singulotomi komplikasyonu az, başarı oranı fazla olan bir yöntemdir. Limbik lökotomi; obsesif kompulsif semptomların oluşumunda kritik önemi olabilen 223
PSĐKĐYATRĐ
fronto-kaudattalamik lifleri içeren orbitomedial frontal alandaki lezyonla birlikte bilateral singulat lezyonu da içerir. Oksipital lökotominin ise OKB'de yeri yoktur. 8. Tourette Bozukluğu için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Bozukluğun başlangıcı çoğunlukla eşikinlik çağındadır. b) Bu durumun patogenezinde primer olarak seratonin metabolizmasındaki anormallikler rol oynar. c) Hastanın tikleri çoğunlukla emosyonel stresle artar d) Monozigot ikizlerde bu bozukluk için konkordans oranı çok düşüktür. e) Bu bozukluğa sahip bireyler arasında sosyopati oranı normal bireylerden daha fazladır. Cevap C (Kaplan, Sadock, Comprehensive Texbook of Psychiatry, 6. baskı, 1995, s.230-231) Tourette bozukluğu çoğunlukla çocukluk çağında başlar, monozigot ikizlerde konkordans oranı %7787'dir, patogenezinde striatal dopamin aşırı duyarlılığı öne sürülmektedir, Tipik bir kişilik özelliği yoktur. 9. Her iki anterior temporal lobları hasara uğratan bir lezyon aşağıdakilerden hangi klinik sendromu ortaya çıkarır? a) Tekrarlayan dudak yalama ile beraber bizar biçiminde tekrarlayıcı otomatik davranışlar b) Parmak agnozisi, akalkuli, sağ-sol ayırdedememe c) Hiposeksualite, perseverasyon, dikkatini toplayamama ve implus kontrol bozukluğu d) Hiperoralite, hiperseksualite,plasidite, vizuel agnozi ve amnezi e) Agrafi olmaksızın aleksi Cevap D (Strub, Black, Neurobehavioral Disorders-A Clinical Approach, s.291) Anterior temporal lobların bilateral destrüksiyonu Klüver-Bucy sendomuna yol açar. Bu bozuklukta plasidite, hem canlılara hem de cansız objelere karşı cinsiyet ayırdetmeden seksual ilgi olmasıyla birlikte hiperseksualite, amnezi, hiperoralite ve görsel agnozi mevcuttur. 10.65 yaşında Kronik Obstruktif Akciğer Hastalığı olan bir kişide Jeneralize anksiyete bozukluğu şikayetleri mevcutsa en uygun psikotrop aşağıdakilerden hangisidir? a) Alprazolam b) Karbamazepin c) Fluvoksamin d) Buspiron e) Klonazepam 224
Cevap D (Hollisters Csernansky, Clinical Pharmacology of Psychotrehapeutic Drugs, 3.baskı, 1990, s.22-24) Klasik anksiyolitikler solunumu deprese edebilirler, yeni bir anksiyolitik ajan olan buspiron sulunumu deprese etmediğinden bu grup hastalarda uygun seçenektir. 11.Aşağıdakilerden hangisi saldırgan davranışlarla ilgili bir klinik durumdur? a) XXY kromozom anomalisi b) Düşük zeka c) XO kromozom anomalisi d) Epilepsi e) Distimi Cevap B (Scully, Psychiatry, 2. baskı, s.259) XO ve XXY kromozomal anomaliler ile şiddet davranışı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Epilepsi de şiddet davranışı riskini artırmaz. Zeka seviyesi düşüklüğü ile şiddete yönelme arasındaki ilişki mevcuttur. Distimi, en az 2 yıl süren hafif depresif belirtiler olup şiddet eğilimi olması beklenmez. 12.Aşağıdaki bozukluklardan hangisi kültürel rollerden büyük ölçüde etkilenir? a) Kaçınan kişilik b) Pasif-agresif kişilik c) Antisosyal kişilik d) Bağımlı kişilik e) Borderline Cevap D (Scully, Psychiatry, 2. baskı, s.243) Çoğu araştırmacılar bağımlı kişilik özelliklerinin bazı kültürlerde desteklendiğini ve bu toplumlarda bağımlı kişiliğin daha çok olduğunu bildirmektedirler. 13.Aşağıdakilerden hangisi konversiyon bozukluğu ile ilişkili bir durum değildir? a) Beraberinde başka bir psikiyatrik bozuklukta mevcuttur b) Semptomlar istemsizdir. c) Đnsidens azalmaktadır. d) Semptomlar patofizyoloji ile tutarlıdır. e) Daha sıklıkla kadınlarda görülmektedir. Cevap D (Scully, Psychiatry, 2. baskı, s.165) Konversiyon bozukluğundaki çoğu semptomlar sinir sisteminin normal anatomisinden tutarsızdır (eldiven çorap tarzı anestezi gibi). 14.Aşağıdaki durumlardan hangisi agorafobiyi en iyi karakterize eder? a) Özel bir travma sebebiyle ortaya çıkar b) ß - blokerlerle tedavi edilir c) Yükseklik korkularını içerir. d) Bir şizofreni semptomudur. e) Sıklıkla panik nöbetleri eşlik eder. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PSĐKĐYATRĐ
Cevap E (Scully, Psychiatry, 2. baskı, s.145) Agorafobi, yardım ihtiyacı hissedildiğinde çaresiz kalmaktan kaçınma sebebiyle evden uzaklaşma korkusudur, agrafobi sıklıkla panik nöbetlerinin bir komplikasyonudur. Spesifik klonazepam agorafobiyi de azaltabilir ancak fobik kaçınmayı önlemek için sistematik duyarsızlaştırma gerekebilir. 15.Aşağıdakilerden biri hariç diğerleri diazepam için geçerlidir? a) Tıbbi pratikte kötüye kullanım nadirdir. b) Mutad dozlarda endojen anksiyete için etkili bir tedavidir. c) 6-8 haftadan daha uzun süre verilmemelidir. d) Etkili bir hipnotiktir. e) Etkili bir sedatiftir. Cevap B (Scully, Psychiatry, 2. baskı, s.152) Endojen anksiyetenin tedavisinde alprazolam ve antidepresanlar daha etkilidir, diazepam kısa süreli eksojen anksiyetenin tedavisinde daha etkilidir. Diazepam ve diğer benzodiazepinler anksiyete ve insomnia tedavisinde reçete ile uygun şekilde verildiklerinde emniyetlidir. Ancak bazı hastalarda sedasyon can sıkıcı olabilir. 16.Aşağıdakilerden hangisi panik atağı ortaya çıkarmaz? a) Hiperventilasyon b) L-Dopa c) CO2 inhalasyonu d) Yohimbin e) Kafein Cevap B (Hoehn-Saric, Meleod, Biology of Anxicty Disorders, 1993, s.152-153) Diğer şıklarda panik atağı meydana getiren etkenler sıralanmıştır. L-Dopa böyle bir ektiye sahip değildir. 17.Aşağıdakilerden hangisi nöroleptiklerin neden olduğu bir durum değildir? a) Akut distoni b) Parkinsonizm c) Tardif diskinezi d) Mutizm e) Akatizi
d) Serebral infarkt e) Anemi Cevap C (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.620-621) Depresyon bellekte geçici bozukluklara yol açar ve bu durum psödodemans olarak adlandırılır. Diğer bozukluklar ise demans nedenidir. 19.Depresyon aşağıdaki durumların hangisinde ortaya çıkmaz? a) Lityum kullanımı b) Parkinson c) Đnme d) Nöroleptik kullanımı e) Hipotirodizm Cevap A (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.1971) Lityum bipolar bozukluğun akut ve proflaktif tedavisinde kullanılan bir ilaçtır, depresyona yol açmaz. Diğer durumlarda ise depresyon tablosu gelişebilir. 20.Aşağıdaki durumlardan hangisinde antidepresanlar diğerlerine göre daha az etkilidir? a) Panik bozukluk b) Obsesif kompulsif bozukluk c) Post-travmatik stres bozukluğu d) Bulimia nervoza e) Anoreksiya nervoza Cevap C (Yüksel, Köroğlu, Psikofarmakoloji, 1991 s.119)
Klinik
Uygulamalı
Anoreksiya nervoza da antidepresanlar diğer bozukluklarda olduğu kadar etkin değildir, bazı durumlarda etkin olduğu düşünülmektedir. 21.Tourette hastalığının tedavisinde hangi ilaç düşünülmelidir? a) Haloperidol b) Trisiklik antidepresanlar c) Lityum d) Karbamazepin e) Buspiron
Cevap D (Karasu, The Psychiatric Thcrapics American Psychiatric Association, s.157-166)
Cevap A (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.1876)
Mutizm nörooleptiklere bağlı bir yan etki değildir. Diğer şıklarda belirtilen durumlar ise daha çok klasik nöroleptiklere bağlı olarak gelişen nörolojik yan etkilerdir.
Haloperidol Tourette tedavisinde sık kullanılan ve etkin olduğu kabul edilen bir ilaçtır.
18.Aşağıdakilerden hangisi bir demans nedeni değildir? a) Kafa travması b) AIDS c) Depresyon MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
22.Akatizide en etkin tedavi hangi ilaçla yapılır? a) Benzodiazepinler b) Beta blokerler c) Nöroleptikler d) Antidepresanlar e) Lityum 225
PSĐKĐYATRĐ
Cevap B (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.1877) Beta blokerler nöroleptiklere ait bir yan etki olan akatizide en uygun seçimdir. 23.Aşağıdaki bozukluklardan hangsi mevsimsel özellik gösterebilir? a) Obsesif kompulsif bozukluk b) Şizofreni c) Bipolar affektif bozukluk d) Sosyal fobi e) Posttravmatik stres bozukluğu Cevap C (Köroğlu, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, 1994, s.458) Mevsimsel ortaya çıkabildiği gösterilmiş hastalık bipolar affektif bozukluktur. 24.Đlk majör depresyon epizodunda uygun bir antidepresan tedavi ne kadar sürmelidir? a) Belirtiler geçene kadar b) 4-6 ay c) 1 yıl d) 5-10 yıl e) Yaşam boyu Cevap B (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.1627) Đlk depresif epizod için uygun tedavi süresi 4-6 aydır. 25.Aşağıdakilerden hangisi obsesyonun tanımına uymaz? a) Zorlayıcı, yineleyici düşüncelerdir. b) Kişi düşüncelerinin saçma oludğunun farkında değildir. c) Bu düşünceler kişide belirgin sıkıntıya neden olur. d) Obsesyonlar zaman kaybına yol açar e) Kompulsiyonlarla birlikte olabilir Cevap B (Köroğlu, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, 1994,563) Kişi obsesyonların aşırı ya da saçma olduğunu kabul eder, bunun farkındadır. 26.Klozapin öncelikli olarak hangi hasta grubunda düşünülmelidir? a) Tedaviye dirençli şizofreni b) Tedaviye dirençli obsesif kompulsif bozukluk c) Antisosyal kişilik bozukluğu d) Demans e) Dirençli depresyon Cevap A (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.1594) Klozapin tedaviye dirençli şizofrenide öncelikli olarak kullanılan bir ilaçtır.Diğer endikasyonlarda da etkili olabilir. Bu konuda çalışmalar sürmektedir. 226
27.Aşağıdakilerden hangisi klozapin tedavisinde ortaya çıkabilir? a) Tardif diskinezi b) Lökositoz c) Epilepsi d) Kardiyak ileti bozuklukları e) Gingiva hipertrofisi Cevap C (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.1624) Klozapin yüksek dozlarda epilepsi eşiğini düşürebilir. 28.Epilepsi eşiğini en fazla düşüren antidepresan hangisidir? a) Fluoksetin b) Đmipramin c) Klomipramin d) Maprotilin e) Amitriptilin Cevap D (Karasu, The Psychiatric Therapics, s.103) Bu antidepresanlar içinde epilepsi eşiğini en fazla düşüren maprotilindir. 29.Elektrokonvulsif tedavide aşağıdakilerden hangisi kesin endikasyon oluşturur? a) Şizofreni b) Konversiyon bozukluğu c) Mani d) Depresyon e) Đntihar eğilimleri olan depresyon Cevap E (Gelder, Gath, Mayou, Cowen, Oxford Textbook of Psychiatry, 1996, s.242) Depresif epizodda intihar eğilimleri EKT için kesin endikasyon oluşturulur. 30.Tiroid hormonu aşağıdakilerden hangisinde öncelikle düşünülmelidir? a) Dirençli depresyon b) Akut şizofrenik epizod c) Obsesif epizodun başlangıç tedavisinde d) Depresif epizodun başlangıç tedavisinde e) EKT uygulanan tüm hastalarda Cevap A (Kaplan, Sadock, Comphrehensive Texbook of Psychiatry, s.1685) Tiroid hormonları dirençli depresyon tedavisinde denenmesi gereken ilk seçeneklerden birisidir. 31.Aşağıdakilerden hangisi bir anksiyete bozukluğu değildir? a) Majör depresyon b) Posttravmatik stres bozukluğu c) Obsesif kompulsif bozukluk d) Panik bozukluk e) Basit fobi MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PSĐKĐYATRĐ
Cevap A (Gelder, Gath, Mayou, Cowen, Oxford Textbook of Psychiatry, 1996, s.161) Majör depresyon bir duygudurum bozukluğudur. 32.Aşağıdakilerden hangisi yaygın anksiyete bozukluğu belirtilerinden değildir? a) Çarpıntı b) Tremor c) Bellekte hızlanma d) Uykusuzluk e) Yorgunluk
Yaygın anksiyete bozukluğu hastaları daha çok unutkanlıktan yakınırlar. 33.Aşağıdakilerden hangisinde sanrı (hezeyan) görülmez? a) Şizofreni b) Depresyon c) Paranoid bozukluk d) Obsesif kompulsif bozukluk e) Demans Cevap D (Köroğlu, Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, 1994, s.563) Diğer bozukluklarda sanrılar sıklıkla bulunurken, obsesif kompulsif bozuklukta sanrı görülmez 34.Aşağıdakilerden hangisi Lityum tedavisinin sık görülen yan etkilerinden değildir? a) Poliüri b) Epilepsi c) Hipotiroidi d) Tremor e) Kilo alma Klinik
Uygulamalı
Epilepsi lityum tedavisinin yan etkilerinden değildir. 35.Aşağıdakilerden hangisi çocukluk dönemine ait bir bozukluktur? a) Psikozlar b) Anoreksiya c) Ayrılık anksiyetesi d) Siklotimi e) Depresyon Cevap C (Yüksel, Köroğlu, Psikofarmakoloji, 1991, s.225)
Yanılsama her hangi bir uyaranın yanlış algılanmasıdır ve düşüncenin akışıyla bir ilişkisi yoktur, algısal bir bozukluktur. Neolojizm (yeni sözcük türetme) çevresellik belli bir noktaya geç ulaşan dolaylı konuşma, enkoherans, genellikle anlaşılamayan, düşünceleri ve sözcüklerin herhangibi bir mantıksal veya gramer bağdan yoksun oluduğu son derece düzensiz bir konuşma; blok ise düşünce akışında herhangi bir düşünce ya da fikir tamamlanmadan aniden kesilme anlamalarına gelir 37.Bir nesne veya durumdan kalıcı tekrarlayan, gerçekdışı veya patolojik bir şekilde korkmaya ne ad verilir? a) Obsesyon b) Hipokondirasis c) Hezyan (sanrı) d) Fobi e) Kompülsiyon Cevap D (Kaplan, 7. baskı, s.592) Obsesyonlar bilinçli düşünmeye zihinden atılmayan, yineleyici kişiye mantıksız gilen düşünceler, duygulardır. Hipokondriasis kişinin ortada bunu gerektiren bir neden olmaksızın sağlığıyla ilgili abartılı kaygıları olmasıdır. Hezeyan (sanrı) hastanın kültürü ve eğitimsel geçmişiyle uyumsuz, mantıklı tartışmayla değiştirilemeyen katı, yanlış, sabit fikirler veya inançlardır. Kompülsiyonlar kişinin arzularının ve isteklerinin tersine olan ancak yapmaktan kendini alamadığı yineleyici, zorlayıcı ve gerici nitelik gösteren hareketlerdir. 38.Aşağıdakilerden hangisi şizofreninin alt tipleri arasında yer almaz? a) Rezidüel tip b) Paranoid tip c) Katotonik tip d) Siklotimik tip e) Ayrışmamış tip Cevap D (Kaplan and Sadock, 7. baskı 1.cilt s.471)
Klinik
Uygulamalı
Ayrılık anksiyetesi çocukluk çağına özgü bir tanıdır.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
a) Yansılama (Đllizyon) b) Neolojizm c) Sirkümstansiyalite (çevresellik) d) Enkoherans e) Blok Cevap A (Kaplan, 7.baskı, 1.cilt, 304)
Cevap C (Gelder, Gath, Mayou, Cowen, Oxford Textbook of Psychiatry, 1996, s.163)
Cevap B (Yüksel, Köroğlu, Psikofarmakoloji, 1991, s.119)
36.Aşağıdakilerden hangisi düşünce akışıyla ilgili bir bozukluk değildir?
Şizofreninin bugünkü modern sınıflama sistemlerinde yer alan alt tipleri şunlardır: Disorganize tip (heberfreni), Katotonik tip, Paranoid tip, Andiferanisye tip ve Residüel tip. Sikolotimi şiddet ve süre olarak depresyon ve maniyi tam karşılamayan duygulanım bozukluğ ataklarıyla seyreden bir rahatsızlıktır; şizofreni alt tipi değildir.
227
NÖROLOJĐ 1. Wohlfart-Kugelberg-Welander hastalığı hakkında yanlış olanı işaretleyiniz.
Cevap E (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.813)
a) Proksimal kasları belirgin olarak tutar. b) Hastaların yarısında başlangıç yaşı 3-18 arasıdır. c) Bilateral ve simetrik olarak başlar. d) Bulbar kaslar ve kortikospinal yollar tutulmaz. e) Hastalık ilerleyici olup 5-10 yıl arasında ölümle sonlanmış.
Vertebrobaziler iskemik ataklarda “drop-attack” hem az görülür, hem de tipik bir vasküler olay gibi kabul edilmektedir. Ayrıca bilinç kaybına yol açmaz.
Cevap E (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1094-1095) Spinal müsküler atrafisi ALS gibi ölümcül değildir. 2. Alzheimer hastalığı için doğru olanı işaretleyiniz. a) Kolin asetiltransferaz enziminde belirgin bir azalma vardır. b) Nöron kaybı özellikle striatumda dikkati çeker. c) Noradrenalin, serotonin ve GABA düzeyleri yükselir. d) SPECT’de frontal loblarda hipometabolizma gözlenir. e) Apo E2’nin varlığı hastalık riskini arttırır. Cevap A (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1055-1056) Bu hastalıkta en önemli transmitter asetilkolindir. 3. Aşağıdakilerden hangisi progresif supramusküler felç hastalığında görülmez? a) Denge bozukluğu ve düşmeler b) Statik tremor c) Dizantri ve disfaji d) Supranükleer oftalmopleji e) Aksiyel distoni Cevap B (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1077) Multisistem atrofilerle parkinsonizm-plus sendromlarında tremorun önemli bir tanı değeri yoktur. 4. Vertebrobaziler sistem geçici istemik atakları ile ilgili olarak yanlış şıkkı işaretleyiniz. a) Karotid ataklarına göre daha az stereotipiktir. b) Karotid ataklarına göre daha uzun sürer. c) Karotid ataklarına göre daha sık inmeyle sonuçlanır. d) Tek başına vertigo veya diplopi geçici iskemik atak kabul edilmez. e) Hastaların yarısından çoğunda bilinç kaybı ile seyreden “drop attack”lar görülür. 228
5. Myastenia graviste başlangıç evresinde aşağıda belirtilen kaslardan hangisinde güç kaybı olması en beklenen olasılıktır? a) Levator palpebralis b) Masseter c) Orbikülaris oris d) Tensor veli palatini e) Genioglossus Cevap A (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1460) Göz kaslarında olan kas güçsüzlüğü nöromüsküler iletide bir anormallik olduğunu düşündürmelidir. 6. Periferik nöropati düşünülen 42 yaşındaki bir erkek olguda motor sinir iletim çalışmaları sırasında N. medianusta bilek-dirsek segmentinde iletim bloğuna rastlanıyor. Bu olguda en olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? a) Charcot-Marie-Tooth hastalığı b) Diyabetik nöropati c) Guillain-Barre sendromu d) Porfirik nöropati e) Poliarteritis nodosa Cevap C (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1288) Đletim bloğu akkiz demyelinizan nöropatilerin tanınmasında hayati önem taşımaktadır. 7. Karpal tünel sendromunda duyu kaybı nerede olur? a) Digit I, II, III b) Digit IV, V c) Tenar bölge d) Hipotenar bölge e) El sırtında radial bölgede Cevap A (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1359) En sık görülen tuzak nöropatisi olan bu sendromda ilk bulgular genellikle duyusaldır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
NÖROLOJĐ
8. Distal kas güçsüzlüğü bulunan 52 yaşındaki bir erkek olguda yumruk yaptıktan sonra parmaklarını açmakta zorluk olmaktadır. En olası tanı aşağıdakilerden hangisidir? a) Duchenne musküler distrofi b) Guillain-Barre sendromu c) Mitokondriyal sitopati d) Steinert hastalığı e) Eaton-Lambert sendromu Cevap D (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1392) Myotoninin tanınması herediter kas hastalıkları için çok önemlidir.
12.Hangi EEG bulgusu epileptik bir aktiviteye işaret eder? a) 14 ve 6 Hz pozitif börstler b) Küçük keskin dikenler (Small sharp spikes) c) 6 Hz diken ve yavaş dalga (Phantom spike and wave) d) Wicket dikenler (Wicket spikes) e) Diken-dalga kompleksi Cevap E (Daly, Current Practice of Clinical Electroencephalography, 2.baskı, 1990, s.243-252) Đlk 4 şıkkın hepsi benign EEG variantıdır. Epilepsi ile ilişkisi yoktur. 13.Hangi EEG anormalliği epilepsiyi düşündürmez?
9. Soğukta güçsüzlüğe yol açan hastalık aşağıdakilerden hangisidir? a) Myastenia gravis b) Eaton-Lambert sendromu c) Okulofarengeal distrofi d) Emery-Dreyfuss muskuler distrofi e) Paramyotonia konjenita Cevap E (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.1482) Bu hastalık çoğunlukla tanınmamakta ve hastalar tedavi ve doğru yönlendirmeden mahrum kalmaktadırlar. 10.BĐPLEDS (Bilateral Periodik Lateralize Epileptiform Deşarjlar) aşağıdaki hastalıklardan hangisinde görülür? a) Alzheimer hastalığı b) Rasmussen ensefaliti c) Creutzfeldt Jacob hastalığı d) Serebrovasküler hastalıklar e) Metabolik hastalıklar Cevap C (Daly, Current Practice of Clinical Electroencephalography, 2.baskı, 1990, s.401-423) Periodik Lateralize Epileptiform Deşarjlar (PLEDS) Creutzfeldt Jacob hastalığında hastalığın ilerlemesiyle bilateral (BĐPLEDS) ortaya çıkar. 11.Sağlıklı yetişkin yaş bireylerin EEG’sinde parietooksipital alfa ritminin 8 Hz bulunma insidansı hangi oranda görülür? a) %1’den az b) %10 c) %25 d) %50 e) %80 Cevap A (Daly, Current Practice of Clinical Electroencephalography, 2.baskı, 1990, s.139-199) Yetişkinlerde 80 yaşına kadar alfa ritmi 9 Hz ve üstünde bulunur. 8 Hz çok nadirdir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
a) Diken dalga b) Keskin dalga c) TIRDA (Temporal intermitant ritmik delta aktivitesi) d) PLEDS (Periodik lateralize epileptiform deşarjlar) e) FIRDA (Frontal intermitant ritmik delta aktivitesi) Cevap E (Wyllie, The Treatment of Epilepsy: Principles and Practice, 2.baskı, 1996, s.264-279) FIRDA nonspesifik bir EEG bulgusu olup çoğunlukla metabolik hadiselerde görülür. TIRDA ise temporal lob epilepsili hastalarda epileptojenik özellikte olup lokalizasyon değeri vardır. 14.30 yaşında erkek hastanın myoklonik, absans ve jeneralize tonik-klonik tipte nöbetleri valproat tedavisi ile kontrolde imiş. Nöbetler ilaç kesimi, uykusuzluk, yorgunluk ve alkolden hemen etkileniyormuş. Hastanın epilepsisi hangi sendroma uymaktadır? a) Frontal lob epilepsisi b) Juvenil myoklonik epilepsi c) Juvenil absans epilepsi d) Sekonder jeneralize parsiyel epilepsi e) Progresif myoklonik epilepsi Cevap B (Wyllie, The Treatment of Epilepsy: Principles and Practice, 2.baskı, 1996, s.484-501) Juvenil myoklonik epilepsi her yaşta görülebilen, ilaç kullanımı hayat boyu olan ve presipitan faktörler nedeniyle çok hassas bir epilepsi sendromudur. 15.Hangisi frontal lob epilepsi kliniğinin ortak özelliği değildir? a) Kısa nöbetlidir. b) Postiktal değişiklik yok veya çok hafiftir. c) Sekonder jeneralizasyon nadirdir. d) Sık düşme görülür. e) Psikojenik nöbetlerle çok karışır. 229
NÖROLOJĐ
Cevap C (Wyllie, The Treatment of Epilepsy: Principles and Practice, 2.baskı, 1996, s.367-384)
supramarginal, angular ve posterior insular girusu etkileyen lezyonların sonucudur.
Frontal lob epilepside deşarjlar hızlıca yayılarak sık sekonder jeneralizasyon gösterirler, temporal lob epilepside daha nadirdir.
19.Aşağıdakilerden hangisi küme başağrısı tanı ölçütlerindendir?
16.52 yaşındaki erkek hastanın 6 aydır giderek artan bradikinezisi, rijiditesi, postural instabilitesi ve bilateral volonter aşağı bakış parezisi vardır. Tanınız nedir? a) Parkinson hastalığı b) Shy Drager sendromu c) Kortikobazal ganglionik dejenerasyon d) Ensefalitis letarjika e) Progresif supranükleer paralizi Cevap E (Watts, Neurologic Principles and Practice, 1997, s.279-295) Progresif supranükleer paralizi tanısında başlangıç yaşının 40 veya üzerinde olması, progresif seyir göstermesi, bradikinezi ve supranükleer bakış parezisinin varlığı major ölçütlerdir. 17.60 yaşında kadın hasta sabah yataktan kalkarken yere yığılmış. Ailesi sol kol ve bacağını hareket ettiremediğini farkederek acil servise getirmişler. Hasta, hastaneye geliş nedenini mide ağrısı olarak açıklıyor, sol eli kendisine gösterilince “sizin eliniz” diye yanıtlıyor. Hastadaki lezyon yerini belirtiniz. a) Sağ frontal lob b) Sağ oksipital lob c) Sağ temporal lob d) Sağ parietal lob e) Sağ serebellar hemisfer Cevap D (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.456-457) Hastanın hemiplejisini ve hemiplejik ekstremitelerini ihmali unilateral asomatognozi (Anton Babinski sendromu) olarak adlandırılır. Sağ (nondominant) parietal korteks ve subkortikal ak madde hasarında sola göre 7 misli sık görülür. 18.Sağ kol ve bacakta ani gelişen güç kaybı nedeniyle acil servise getirilen, gözleri sağa deviye 65 yaşındaki erkek hastanın muayenesinde aşağıdaki bulgulardan hangisi beklenmez? a) Sensoryel afazi b) Sol periferik fasial paralizi c) Sağda Babinski bulgusu d) Dilin sağa deviasyonu e) Sağ hemihipoestezi Cevap A (Adams, Principles of Neurology, 6.baskı, 1997, s.259-261) Hastanın gözleri hemipleji tarafına deviye olduğundan lezyon ponsun sol tarafındadır. Sensoryel afazi ise dominant (sol) posterosuperior temporal, operküler 230
a) Ağrı sresi 30 dakika-7 gün b) Ağrı hafif veya orta şiddette c) Başağrısı bilateral lokalizasyonlu d) Ağrının ipsilateralinde miyosis e) Kadınlarda daha sık görülen başağrısı Cevap D (Bradley, Neurology in Clinical Practice, 2.baskı, 1996, s.1683-1719) Küme başağrısında ağrı tarafında konjunktivada kızarıklık, lakrimasyon, burun tıkanıklığı veya akıntısı, Horner sendromu gibi otonomik disfonksiyon bulgularından en az biri olmalıdır. Diğer 4 seçenek gerilim tipi başağrısının özellikleridir. 20.Fokal distoni tedavisinde kullanılan ilaçlardan en uzun etkili olanı işaretleyiniz. a) Tetrabenazine b) Botulinum toksini c) Baclofen d) Carbamazepine e) Trihexyphenydil Cevap B (Parkinson’s Disease and Movement Disorders, 3.baskı, 1998, s.553-578) Botulinum toksin injeksiyonu distonide 12-16 hafta düzelme sağlar. 21.25 yaşındaki obez kadın hastanın, 2 aydır süregelen zonklayıcı niteliği olan hafif ve orta şiddette başağrısı yakınması vardır. Beyin omurilik sıvısı basıncı 320 mmH2O olan ve BBT’si normal bulunan hastada aşağıdaki bulgulardan hangisi olasıdır? a) Spastik paraparezi b) Sağ III. sinir parezisi c) Papilödem d) Unilateral internükleer oftalmopleji e) Unilateral ptozis Cevap C (Bradley, Neurology in Clinical Practice, 2.baskı, 1996, s.1431-1458) Hastanın klinik ve laboratuvar bulguları idiyopatik intrakraniyal hipertansiyona (psödotümör serebri) işaret eder. Bu tabloda II, VI ve nadiren VII. sinir tutulumuna ait bulgular dışında nörolojik defisit olmamaktadır. 22.Aşağıdakilerden hangisi nöroglial elementlerden biri değildir? a) Astrosit b) Mikroglia c) Nissl cisimciği d) Oligodendrosit e) Epandim MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
NÖROLOJĐ
Cevap C (Snell, Clinical Neuroanatomy for Medical Students, 3.baskı, 1992, s.77)
Cevap E (Snell, Clinical Neuroanatomy for Medical Students, 3.baskı, 1992, s.417)
Santral sinir sisteminin nöronları uyarılma özelliği olmayan nöroglial hücreler tarafından desteklenir. Nöroglial elementler sırasıyla astrosit, epandim, mikroglia ve oligodendrositlerdir.
10. kraniyal sinir olan vagus hariç tüm kraniyal sinirler baş ve boyun bölgesinde seyreder. N. vagus toraks ve abdomen bölgelerine de dağılır.
23.Hangi reseptör ağrı ile ilgili afferent uyarılara özelleşmiştir? a) Meissner korpüskülleri b) Serbest sinir sonlanmaları c) Merkel diskleri d) Paccini korpüskülleri e) Ruffini korpüskülleri Cevap B (Snell, Clinical Neuroanatomy for Medical Students, 3.baskı, 1992, s.123) Serbest sinir sonlanmaları tüm vücut boyunca dağılmış olarak bulunan, küçük çaplı, myelinli veya myelinsiz ağrı ile ilgili afferent uyaranlara özelleşmiş yapılardır. 24.“Beyin Omurilik Sıvısı” ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Hasta yan yatmış uzanma pozisyonundayken normal basınç 60-150 mmH2O’dur. b) Normal glikoz içeriği %50-85 mg/ml c) Açık, renksiz bir sıvıdır. d) PNL şeklinde hücrelerden oluşmuştur. e) Đnternal juguler ven’e kompresyon BOS basıncında artmaya yol açar.
27.Kraniyal sinirlerin motor çekirdeklerinin iki tanesinin belli parçaları hariç kortikobulber yollar tarafından bilateral innervasyonludur. Bu iki motor çekirdek hangileridir? a) N. fasiyalis üst kısmı-N. accessorius b) N. hypoglossus styloglossus kası ile ilgili çekirdek-N. fasiyalis üst kısmı c) N. abducense-N. vagus d) N. hypoglossus genioglossus kası ile ilgili çekirdek-N. fasiyalis alt kısmı e) N. trimenus-N. fasiyalis alt kısmı Cevap D (Snell, Clinical Neuroanatomy for Medical Students, 3.baskı, 1992, s.419) Yüzün alt kısmının innervasyonunu sağlayan N. fasiyalis ve genioglossus kasını innerve dene N. hypoglossusu sinir bölümleri kortikobulber yollar tarafından tek taraflı olarak innerve edilir. 28.Hangisi basiler arterin dallarından biri değildir? a) Posterior inferior cerebellar arter b) Anterior inferior cerebellar arter c) Superior cerebellar arter d) Labirintin arter e) Posterior cerebral arter
Cevap D (Snell, Clinical Neuroanatomy for Medical Students, 3.baskı, 1992, s.176)
Cevap A (Snell, Clinical Neuroanatomy for Medical Students, 3.baskı, 1992, s.540)
Hasta yan yatmış uzanma pozisyonundayken normal basınç 60-150 mmH2O’dur. Đnternal juguler ven’e kompresyon BOS basıncında artmaya yol açar. BOS’nın diğer özellikleri aşağıdaki gibidir. Protein: %15-45 mg/ml, Glikoz %50-85 mg/ml, Klor %720-750 mg/ml, Hücre: 0.3 lenfosit/mm3.
Posterior inferior cerebellar arter vertebral arterin dalıdır. Baziler arterin dalları sırasıyla; Pontine arterler, Labirintin arter, Anterior inferior cerebellar arter, Superior cerebellar arter, Labirintin arter, Posterior cerebral arter.
25.Parkinson hastalığında hangisi bulunmaz? a) Postür bozukluğu b) Parezi c) Tremor d) Rijidite e) Bradikinezi Cevap B (Snell, Clinical Neuroanatomy for Medical Students, 3.baskı, 1992, s.399) Parkinson hastalığında motor ve/veya duyusal defisit bulunmaz. 26.Hangi kraniyal sinir baş ve boyun bölgesi dışında seyrederek dağılır? a) N. opticus b) N. glossopharyngeus c) N. olfactorius d) N. accessorius e) N. vagus MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
29.Depresyon öyküsü bulunan genç bir kadın bilinmeyen bir ilaçla suisid girişimi sonrası koma nedeniyle acil servise getiriliyor. Hasta hipotansif ve bradikardik olup solunum yetmezliği nedeniyle ventilatöre bağlanıyor. Hastanın lokalize nörolojik bulgusu olmayıp terlemede artış, sekresyonlarda artma ve multifokal fasikülasyonları olduğu izlenmiştir. Bu hastada tanıyı gerçekleştirmek için hangi test en önemlidir? a) Plazma bütiril kolinesteraz b) Asetilkolin reseptör antikoru c) Kalsiyum kanal antikoru d) Antinörinal nükleer antikor (ANNA-I) e) Asetilkolin esteraz Cevap A (Lotti, Crit Rev Toxicol 1991; 21:465-487) Muskarinik ve nikotinik artmış aktivitesi olan hastada muhtemel etken organofosfat zehirlenmesi olup tanı için en önemli tetkik plazma bütiril kolinesteraz seviyesindeki azalmadır. 231
NÖROLOJĐ
30.Aşağıdakilerden hangisine bağlı demans diğerlerine göre daha zor tedavi edilir? a) Normal basınçlı hidrosefali b) Alzheimer hastalığı c) Hipotiroidi d) B12 yetmezliği e) Nörosifiliz Cevap B (Greenberg, Clinical Neurology, 2.baskı, 1993, s.50) Demansın tedavi edilebilir nedenleri arasında normal basınçlı hidrosefali, intrakraniyal kitleler, B12 yetmezliği, hipotiroidi ve nörosifiliz yer almaktadır. 31.Hangi genetik bozukluğun Alzheimer hastalığı ile birlikte olma olasılığı diğerlerine göre yüksektir? a) Marfan sendromu b) Hunter sendromu c) Down sendromu d) Trisomi 18 e) Friedrich ataksisi Cevap C (Greenberg, Clinical Neurology, 2.baskı, 1993, s.51) Alzheimer hastalığı genellikle sporadik olarak görünmekle birlikte Down sendromu gibi bazı genetik hastalıklarda daha sık görülmektedir. 32.Hangisi artmış kafa içi basınç sendromuna neden olmaz? a) Alzheimer hastalığı b) Metastatik tümör c) Đskemik serebrovasküler hastalık d) Kafa travması e) Kurşun ansefalopatisi Cevap A (Greenberg, Clinical Neurology, 2.baskı, 1993, s.51) Alzheimer hastalığı serebral atrofiye neden olur. 33.Hangi semptom Myastenia Gravis için tipik değildir? a) Diplopi b) Fasikülasyon c) Dizartri d) Pitozis e) Generalize güçsüzlük
34.Hangi arterin serebellumdaki kanlandırdığı bölgenin hasar görmesi şiddetli vertigoya neden olur? a) Süperir serebellar arter b) Posterior inferior serebellar arter c) Anterior inferior serebellar arter d) Posterior serebral arter e) Anterior spinal arter Cevap B (Adam’s Principles of Neurology, 6.baskı, s.798800) PĐCA’nın medial ve lateral dalları vardır. Medial dalları beyin sapını kanlandırır. Bunların oklüzyonu beyin sapındaki vestibüler nükleusların infarktına ve vertigoya neden olur. 35.AIDS’li hastalarda beyin apselerinin en sık etkeni hangisidir? a) Kriptokokkus neoformans b) Toksoplasma gondii c) Tbc d) CMV e) Herpes zoster Cevap B (Johnsoon, Current Therapy in Neurologic Disease, 3.baskı, s.137) AIDS’li hastalarda, toksoplasma gondii beyin apselerine çok sık neden olur. 36.Gelişimsel okuma bozukluğuna ne denir? a) Agnozi b) Apraksi c) Afazi d) Disleksi e) Agrafi Cevap D (Ebstein, Clinical Examination, 2.baskı, s.305) Okumanın gelişimsel bozukluklarına disleksi, akiz beyin hasarına sekonder olarak meydana gelen bozukluklarına aleksi denir. 37.Anterior serebral arter tıkanmalarında vücudun hangi bölgesi daha fazla etkilenir? a) Dil b) Kol c) Bacak d) Yüz e) El
Cevap B (Greenberg, Clinical Neurology, 2.baskı, 1993, s.171)
Cevap C (Greenberg, Clinical Neurology, 2.baskı, 1993, s.261)
Myastenia Gravis hastalığı diplopi, pitozis, dizartri, altüst ve/veya genel güçsüzlük, disfaji benzeri semptomlarla kendini ortaya çıkarır.
Anterior serebral arter tıkanmalarında vücudun karşı tarafında özellikle bacak ve ayakta motor ve duyusal defisitler ortaya çıkar.
232
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
koma, bradikardi, hipoglisemi, serum kolinesteraz düzeyinde düşme görülebilir. 132.Hipotoni, mental retardasyon, burun kökü basıklığı, iç epikantus, iriste benekler, kısa el ve ayak parmakları, ellerde Simian çizgisi ve 5. parmakta klinodaktili, atrioventriküler kanal defekti şeklinde konjenital kalp hastalığı bulunan bir bebekte tanınız nedir? a) Trisomi 13 (Patau sendromu) b) Trisomi 21 (Down sendromu) c) Trisomi 18 (Edwards sendromu) d) Turner sendromu (45 X0) e) Klinefelter sendromu Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.312-321; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi, 2000, s.49) Trizomi 21 veya Mongollismus olarak da adlandırılır. En sık rastlanılan otozomal kromozom anomalisidir. Büyüme geriliği, düz geniş yüz, mental retardasyon, çekik gözler, düz oksiput, epikantus, displastik kulaklar, kısa burun, Simian çizgisi, küçük ve yay gibi damak, medial aksial triradius, büyük, buruşuk dil, bir kostanın tek veya çift taraflı yokluğu, diş anomalileri, bağırsak tıkanması, kısa, geniş eller (klinodaktili), umbilikal herni, konjenital kalp hastalığı, geniş aralıklı, büyük başparmaklar, megakolon. 133.Đnfertilite nedeni ile tetkik edilirken testislerinin küçük olduğu, azospermi ve plazma testosteron düzeyinin düşük olduğu belirlenen, uzun boylu, ince yapılı (önikoid) bir erkekte karyotip yapılırsa bulunması muhtemel olan sonuç aşağıdakilerden hangisidir? a) Trisomi 21 b) 45, X0 c) Trisomi 18 d) 47, XXY e) 46, XY Cevap D (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.312-321; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi, 2000, s.51) Klinefelter sendromu: Fenotipik bulgular genellikle pubertede ortaya çıkar. Testiküler disgenezis, hipogonadizm, azospermi ve sterilite vardır. Pubertede jinekomasti ve önikoid yapı vardır. Pelvis geniştir ve libido eksikliği vardır, tüm endokrin fonksiyonlarda bozukluk vardır. Pubis ve aksilla kıllanması normal erkek çocuklarına göre azdır. Barr cisimciği (X kromatini) pozitifliği ile ortaya çıkar. Tedavide psikoterapi ve endokrin yaklaşımlar uygulanmalıdır. Plazma testosteron düzeyi düşüktür. 204
134.Ani başlayan kıvrandırıcı tarzda karın ağrısı ve ağlama, kusma, kanlı dışkılama (çilek jölesine benzer şekilde) yakınmaları ile başvuran ve ayakta direkt batın grafisinde hava-sıvı seviyeleri görülen hastada tanınız nedir? a) Apandisit b) Đdrar yolu enfeksiyonu c) Alt lob pnömonisi d) Mezenterik kist e) Đnvajinasyon Cevap E (Green, Pediatric Diagnosis, 4.baskı, 1986; s.243-253; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi, 2000, s.196) Bir bağırsak segmentinin distaldeki parça içerisine girmesidir. Đleokolik tip daha sıktır. Akut olarak kolik-intermittan karın ağrılarına sebep olur. Ağrı epizodlarına ağlama ve kusma da eşlik edebilir. Çilek rengi gaita, letarji ve ateş geç bulgularıdır. Fizik muayenede üst karın bölgesinde sosis gibi bir kitle palpe edilebilir. Uygun hidrostatik basınçla %75 hastada redükte edilebilir. Başarılı olunmazsa cerrahi müdahale yapılmalıdır. 135.Đntrauterin dönemde akciğerde surfaktan sentezinin lamellar cisimcik içeren sekretuvar hücrelerde meydana geldiğini biliyoruz. Bu hücreler akciğerin hangi gelişim evresinde oluşmaktadır? a) Embriyonik dönem b) Glandüler evre c) Kanaliküler evre d) Sakküler evre e) Alveoler evre Cevap C (Taeusch, Ballard, Avery’s Diseases of the Newborn, 1998, s.541-542) 17-27 haftalar arasındadır. Bu dönemde sekretuvar Tip II hücreler oluşur. 136.Hangi siyanotik konjenital kalp hastalığında pulmoner kan akımı azalmaz? a) Trunkus arteriosus b) Fallot tetralojisi c) Triküspid atrezisi d) Ebstein anomalisi e) Pulmoner atrezi Cevap A (Nelson, Essentials of Pediatrics, 1994, s.491) Pulmoner kan akımının azaldığı siyanotik konjenital kalp hastalıkları: -Pulmoner darlık+ASD -Pulmoner atrezi -Fallot tetralojisi -Triküspit atrezisi -Pulmoner atrezi+hipoplastik sağ ventrikül -Transpozisyon+pulmoner darlık -Ebstein anomalisi MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Arttığı hastalıklar: -Hipoplastik sol kalp sendromu -Total anormal venöz dönüş -Transpozisyon -Trunkus arteriosus 137.Aort yetmezliğinde apekste duyulan mitral darlıktakine benzer presistolik üfürüme ne ad verilir? a) Austin-flint üfürümü b) Carey-Coombs üfürümü c) Devamlı üfürüm d) Graham-Steel üfürümü e) Ejeksiyon üfürümü Cevap A (Nelson, Essentials of Pediatrics, 1994, s.465) Carey-Coombs üfürümü; Akut romatizmal karditin aktif döneminde apekste duyulan kısa bir middiastolik üfürümdür. Devamlı üfürüm, PDA’da duyulur. Graham-Steel üfürümü; pulmoner hipertansiyona bağlı olarak gelişen pulmoner yetersizlikte işitilen erken diastolik üfürümdür. Ejeksiyon üfürümü; aort ya da pulmoner darlıkta duyulur. Tariflenen üfürüm Austin-Flint üfürümüdür.
140.Pediatrik dönemde supraventriküler taşikardinin ilk tedavisi hangisidir? a) Digoksin b) Vagal tonusu arttırmak c) Propranolol d) Adenozin e) Elektriksel kardiyoversiyon Cevap B (Nelson, Essentials of Pediatrics, 1994, s.509 vd.) Supraventriküler taşikardi, pediatride en sık karşılaşılan ritm bozukluğudur. Pediatrik supraventriküler taşikardilerin ilk tedavisi dalma refleksini uyararak vagal tonusun arttırılmasıdır. Bu, yüze soğuk bir uyarı uygulanması ile gerçekleşir. Bu faydalı olmazsa adenozin, digoksin ya da kardiyoversiyon uygulanır. 141.Erişkinlerde görülen angina ataklarına benzer ataklar bebeklik döneminde görülüyorsa bunun en sık sebebi hangisidir? a) Ateroskleroz b) Myokardit c) Anormal aort d) Anormal çıkışlı sol koroner arter e) Anormal çıkışlı sağ koroner arter Cevap D (Nelson, Essentials of Pediatrics, 1994, s.512)
138.Siyanozun akciğer kaynaklı mı yoksa kalp kaynaklı mı olduğunu anlamak için ilk ne yaparsınız? a) Kalp-akciğer oskültasyonu b) Ağız mukozası inspeksiyonu c) Oksijen solutulması d) EKG e) Akciğer grafisi Cevap C (Nelson, Essentials of Pediatrics, 1994, s.469) Siyanoz akciğer ya da kalp kaynaklı olabilir. Hastaya %100 oksijen solutulması ile belirgin bir düzelme ve arteriyel oksijen saturasyonunda belirgin bir artış oluyorsa siyanoz akciğer kaynaklıdır denebilir. 139.Đnfektif endokarditte görülmeyen hangisidir? a) Roth lekeleri b) Osler düğümleri c) Splenomegali d) Heberden nodülleri e) Janeway lezyonları
Bebeklik döneminde iskemiye bağlı kalp ağrısı, beslenme sırasında huzursuzluk, terleme, apne ya da şokla seyreden paroksismal rahatsızlıklar görülüyorsa bu myokardit iskemisini gösterir ve en sık sebebi aort yerine pulmoner arterden köken alan anormal çıkışlı sol koroner arterdir. 142.Aşağıdakilerden hangisi trunkus arteriosusa daima eşlik eder? a) ASD b) VSD c) PDA d) Mitral stenoz e) Mitral yetmezlik Cevap B (Nelson, Essentials of Pediatrics, 1992, s.1161 vd.) Trunkus arteriosus’da kalpten sadece tek bir damar çıkar ve hem pulmoner arter yataklarını ve hem de sistemik dolaşımı besler. Yüksek bir VSD daima olaya eşlik eder.
Cevap D (Nelson, Essentials of Pediatrics, 1994, s.507) Đnfektif endokardit ateş, titreme, göğüs ağrısı, artralji, myalji, dispne ve kırıklıkla kendini belli eden ve muayenede taşikardi, embolik olaylar (Roth lekeleri, peteşi, Osler düğümleri, SSS lezyonları), Janeway lezyonları, üfürüm, splenomegali, artrit, aritmi ve kalp yetersizliği tespit edilen bir hastalıktır. Heberden nodüller osteoartritte görülür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
143.Fallot tetralojisinin bir komplikasyonu olmayan hangisidir? a) Kalp yetmezliği b) Anoksik nöbetler c) Beyin absesi d) Siyanoz e) Gelişme geriliği 205
PEDĐATRĐ
Cevap A (Rudolph, s.1306) Fallot tetralojisinde varolan sağdan sola şant, siyanoza ve gelişme geriliğine sebep olur. Akut hipoksik nöbetler hayatın ilk aylarından itibaren görülmeye başlar. Beyin absesi tüm siyanotik konjenital kalp hastalıklarında görülebilir. Pulmoner kan akımında artma veya sol ventrikül çıkışında bir problem olmadığı için konjestif kalp yetmezliği görülmez. 144.Telekardiyografide “güve yeniği” adı verilen 3 işareti şeklindeki çentiklenme hangi hastalıkta görülür? a) Fallot tetralojisi b) Büyük arterlerin transpozisyonu c) Aort koarktasyonu d) Ebstein anomalisi e) Koroner arter anevrizması Cevap C (Nelson, 14.baskı, s.1178) Aort koarktasyonunda vücudun alt bölümüne giden kan miktarı azalır. Bunu kompanse etmek için kollateral dolaşım gelişir. Bu kollaterallerin kostaların alt kenarına baskı yapmasıyla erozyon gelişir ve 3 işareti şeklinde görülür. 145.Perikarditin en sık rastlanan ilk semptom ya da bulgusu hangisidir? a) Sessiz prekordium b) Prekordiyal ağrı c) Daralmış nabız d) Pulsus paradoksus e) Boyun venlerinin dilatasyonu Cevap B (Nelson, Textbook of Pediatrics, 1992, s.1024) Perikardit daralmış nabız, sessiz prekordium, derinden gelen kalp sesleri, boyun venleri dilatasyonu, pulsus paradoksusla karakterize, öksürük, ateş, sürtünme sesi de görülebilen bir kalp hastalığıdır. Đlk bulgusu sıklıkla prekordiyal ağrıdır. 146.Aşağıdaki tanımlamalardan hangisi Hemofili A için yanlıştır? a) Dolaşımda vWF’e bağlanan Faktör VIII eksikliğinde ortaya çıkar. b) Herediter koagülasyon bozukluklarının %75’ini oluşturur. c) Otozomal dominant geçiş gösterir. d) Şiddetli olgularda Faktör VIII aktivitesi normalin %1’den az düzeylerdedir. e) vWF düzeyi normal olarak saptanır. Cevap C (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1162) Hemofili A herediter koagülasyon faktör eksikliklerinin en sık rastlananı olup (%75) Faktör VIII eksikliğinden 206
kaynaklanır. Faktör VIII dolaşımda vWF’e bağlı olarak dolaşır ve Hemofili A’da vWF düzeyi normal olarak saptanır. X’e resessif geçiş gösterir. Kızlar taşıyıcıdır. Faktör VIII düzeyinin normalin %1’inden az olduğu olgular şiddetli, %1-5 orta ve %5-50 arasında olanlar hafif olarak adlandırılır. 147.Normal bir nötrofilin dokulara göçünden önce dolaşan kanda geçirdiği süre yaklaşık ne kadardır? a) 2 gün b) 1 hafta c) 10 gün d) 2 saat e) 12 saat Cevap E (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1145) Normalde nötrofiller dokulara veya dış çevre ile direkt temasın sağlandığı (sindirim kanalı, trakeo-bronşial ve servikal kanal gibi) yerlere göçmeden önce dolaşımda 12 saat kalır. Göç ettiği bölgelerde ise kalış süresi 1-4 gün arasındadır. 148.Sık enfeksiyon geçiren bir çocukta nitroblue tetrazolium testi (NBT) ile hangi lökosit fonksiyon bozukluğu tanısı konabilir? a) Konjenital lökosit adherens eksikliği b) Kronik granülomatöz hastalık c) Myeloperoksidaz eksikliği d) Chediak Higashi sendromu e) Spesifik granül eksikliği Cevap B (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1150) Nötrofillerin superoksit üretim kabiliyetlerini saptamada kullanılan NBT testi, kronik granülomatöz hastalığın tanısında kullanılan yararlı tarama testidir. 149.Aşağıdaki hematolojik parametrelerden hangisindeki artış herediter sferositoz tanısını düşündürür? a) Ortalama eritrosit volümü (MCV) b) Ortalama eritrosit hemoglobin (MCH) c) Ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu (MCHC) d) Eritrosit dağılım genişliği (RDW) e) Hematokrit Cevap C (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1133) Herediter sferositozda retikülosit sayısındaki artışa rağmen MCV değerleri yaşa göre normal veya normalin altındadır. RDW ve hematokrit değerlerinde artış gözlenmez. MCHC değerleri genellikle normalden büyük %37-38 kadar büyük olabilir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
150.Aşağıdaki tanımlamalardan hangisi Thalassemia’lar için yanlıştır? a) Thalassemia sendromları globin zincir sentez azlığı ve yokluğu ile oluşurlar. b) Alfa thalassemia daha sık güneydoğu Asya’da, beta thalassemia Akdeniz bölgesinde görülür. c) Thalassemia’larda en belirgin hematolojik bulgular makrositoz ve hipokromidir. d) Thalassemia’larda kesin tanı Hb elektroforezi ile konur. e) Homozigot formlarda klinik bulgular çok belirgindir. Cevap C (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1129) Thalassemia’lar globin zincir sentez azlığı veya yokluğundan kaynaklanırlar. Hb sentez hızındaki kusur sonucunda mikrositoz belirgin özelliktir. Ancak, kesin tanı Hb elektroforezi ile konur. Heterozigot formlarda klinik bulgular hafif seyrederken homozigot formlarda şiddetlidir. Alfa thalassemia güneydoğu Asya’da, beta Thalassemia Akdeniz bölgesinde sık olarak saptanır. 151.Aşağıdaki tanımlamalardan hangisi Orak hücre hastalığı ile uyumlu değildir? a) Hemoglobinin striktürel bozukluğu sonucu ortaya çıkar. b) Anemik kriz çoğunlukla Parvovirus B19 enfeksiyonu ile birliktelik gösterir. c) Vazooklüzif krizler kalıcı organ hasarlarına yol açar. d) Enfeksiyonlara yatkınlığın başlıca nedeni anormal hemoglobinin varlığıdır. e) Đlk yaşlarda en sık saptanan ölüm nedeni bakteriyel sepsistir. Cevap D (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1123-1125) Orak hücre hastalığında normal hemoglobinin beta globin zincirinde 6. pozisyondaki bir aminoasidin yerine bir başka aminoasidin gelmesi sonucunda anormal bir hemoglobin olan HbS oluşur. Bu anormal hemoglobini içeren eritrositler hipoksik ortamda orak şeklini alır. Orak şeklini alan eritrositler kan akımında yavaşlama ve viskozitede artmaya neden olarak lokal iskemi, trombozis ve enfarkta yol açabilirler. Vazooklüzif kriz olarak adlandırılan bu durum, değişik organlarda kalıcı iskemik hasarlanmalara yol açar. Anemik krizler geçici olarak eritrosit üretiminin azalmasından kaynaklanır. Genellikle Parvovirus B19 enfeksiyonları ile birliktelik gösterir. Enfeksiyonlara yatkınlık defektif dalak fonksiyonu sonucu gelişir. Özellikle ilk yaşlarda ölüm nedenlerinin başında bakteriyel sepsis gelmektedir. 152.Herhangi bir kişinin Rh pozitif kan grubunda oluşundan sorumlu eritrosit antijeni hangisidir? a) E b) D MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
c) C d) e e) c Cevap B (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1111) Rh kan grubu sistemi 3 alleik antijenden oluşur. Bunlar C, c, D, d ve E, e’dir. Bir kişi herbir antijen için homozigot (CC gibi) veya heterozigot (Cc veya Ee) gibi olabilir. “d” antijeni saptanamamıştır. D antijeni yokluğunu belirtmek için kullanılır. D antijeni varlığı kişinin Rh pozitif olmasını sağlarken, yokluğunda diğer antijenlerin varlığına bakılmaksızın kişi Rh negatif olarak değerlendirilir. 153.Aşağıdaki bulgulardan hangisi artmış hemoliz bulgusu değildir? a) Azalmış MCV b) Artmış plazma Hb düzeyi c) Artmış retikülosit sayısı d) Polikromatofili e) Đndirekt bilirubin artışı Cevap A (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1097) Eritrositlerin artmış parçalanması sonucu ortaya çıkan hemolizin tipik bulguları: anemi, artmış MCV, retikülositozis ve polikromatofili’dir. Bunlara ilaveten, şiddetli olgularda hepatik klirensi aşan miktarlarda bilirubin üretilir ve indirekt bilirubin düzeyi de artabilir. Đntravasküler hemolize bağlı olarak plazma Hb düzeyi de artabilir. 154.Aşağıdakilerden hangisi kan transfüzyonu sırasında setten birlikte uygulanabilir? a) Đlaçlar b) Ringer laktat c) Ca glukonat d) %5 albumin e) %5 dekstroz Cevap D (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1170) Kan ürünleri transfüzyonu sırasında sadece izotonik salin ve %5’lik albumin ve ABO uygun plazma birlikte uygulanabilir. %5’lik glikoz ve hipotonik salin solüsyonları hemolize, Ca-glukonat pıhtı oluşumuna yol açtığı için ve ilaçlar doz tayinindeki güçlükler nedeniyle birlikte uygulanmamalıdır. 155.Akut lenfoblastik lösemili çocuk hastalarda, kötü tedavi sonucu ile ilgili olarak, en bağımsız prognostik faktör aşağıdakilerden hangisidir? a) Mediastinal kitle b) Santral sinir tutulumu c) Đmmun fenotip d) Hb düzeyi e) Lökosit sayısı Cevap E (Rudolph’s Pediatrics, 1991, s.1187) ALL’de birçok klinik ve laboratuvar bulgusu kötü tedavi sonuçları ile birliktelik gösterir. Örneğin, L2-L3 morfolojik subtip, SSS tutulumu, yüksek Hb düzeyi gibi. 207
PEDĐATRĐ
Ancak, bunlar arasında yaş ve lökosit sayısı en bağımsız prognostik faktörler olarak saptanmıştır.
Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.195-198)
156.Oksijen tedavisi uygulanan prematüre bir bebekte arteriyel kanda oksijen basıncı için aşağıdakilerden hangisi en uygundur?
Yukarıdakilerin hepsi intravenöz beslenmenin mümkün olabilen komplikasyonlarıdır, fakat hiperglisemi osmotik diüreze yol açarak dehidratasyon ve azotemiye yol açar.
a) 45-50 mmHg b) 55-70 mmHg c) 70-100 mmHg d) 100-120 mmHg e) 120-140 mmHg Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.439-453) (a) şıkkındaki değerler bir bebek için hipoksik değerlerdir. (c), (d) ve (e) şıklarındaki değerler prematüre retinopatisi açısından risk taşırlar. 157.Aşağıdakilerden hangisi yenidoğanda respiratuvar distres sendromu tedavisinin bir komplikasyonu değildir? a) Prematüre retinopatisi b) Bronkopulmoner displazi c) Vasküler embolizasyon d) Pulmoner arter stenozu e) Subglottik stenoz Cevap D (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.1174-1177) Pulmoner arter stenozu konjenital bir problemdir. 158.Neonatal dönemde “apne” için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Prematüre bebeklerde apne her zaman sepsis belirtisidir. b) Apne miadında doğmuş bebeklerde olmaz. c) Miadında doğmuş bebeklerde apne durumunda sadece fiziki uyarı yeterlidir. d) Apne ani bebek ölümü sendromunun belirleyicisidir. e) Oksijen tedavisi ve teofilin uygulaması prematüre bebeklerde apne ataklarının azalmasına neden olur.
160.Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisi fetusta transplasental enfeksiyona neden olmaz? a) Rubella virus b) Chlamydia c) Toxoplasma gondii d) Treponema pallidum e) Cytomegalovirus Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.495-524) Chlamydia enfeksiyonları postnatal bulaşarak enfeksiyona neden olurlar. Diğerleri transplasental enfeksiyona neden olabilirler. 161.Neonatal sepsis ve neonatal menenjite en sık neden olan etyolojik ajanlar aşağıdakilerden hangileridir? a) Staphylococcus aureus ve Escherichia coli b) Streptococcus pneumoniae ve Hemophilus influenzae c) Escherichia coli ve group B streptococcus d) Escherichia coli ve group A streptococcus e) Pseudomonas ve Klebsiella Cevap C (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.495-524) Staphylococcus, grup A streptococcus ve Hemophilus 3 aydan büyük bebek ve çocuklarda enfeksiyona neden olur. Pseudomonas ve Klebsiella ile enfeksiyon ise oldukça nadirdir. 162.Fizyolojik neonatal sarılık için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.462-463)
a) Đlk 24 saat içinde sarılığın görülmesi b) Bilirubin seviyesinin 5 mg/dl/gün veya daha fazla yükselmesi c) Konjuge bilirubinin 1 mg/dl’den fazla olması d) Direkt Coombs testinin pozitif olması e) Sarılığın 5-7 gün arasında giderek azalması
Sadece (e) şıkkı tamamen doğrudur, diğer şıklar kısmen doğru olabilir.
Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.476-477) Diğer 4 seçenek patolojik sarılıkla ilgili bulgulardır.
159.Total parenteral beslenme uygulanan bebeklerde bazen azotemi ve dehidratasyon görülebilir. Aşağıdakilerden hangisi bu duruma sebep olur? a) Hipoglisemi b) Hiperglisemi c) Hiperamonemi d) Hiperkloremik asidoz e) Sıvı ihtiyacının yanlış hesaplanması 208
163.Yenidoğanın hemorajik hastalığından korunmak için aşağıdakilerden hangisi uygulanmalıdır? a) Trombosit infüzyonu b) Heparin c) Doğumda 1 mg K vitamini enjeksiyonu d) Taze donmuş plazma e) Anneye anti-D globulin enjeksiyonu MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Cevap C (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.486-487) Yenidoğanın hemorajik hastalığı K vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinin eksikliği nedeni ile oluşur. 164.Yenidoğan sepsisinde aşağıdaki bulgulardan hangisi sık görülen bir klinik bulgu değildir? a) Ateş b) Beslenmenin bozulması c) Đrritabilite d) Sarılık e) Letarji Cevap A (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.495-524) Yenidoğan sepsisinde hipotermi daha sık görülür. Yenidoğanda ateş genellikle çevresel ısının artması durumunda görülür. 165.Anne sütü ile beslenme için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Bebek beslenmenin ilk 5 dakikasında alacağının %80-90’ını alır. b) Anne sütü genellikle doğumu takip eden ilk 24 saat içinde hazırdır. c) Süt salgılama refleksi, prolaktin salınımı ile uyarılır. d) Süt salınımı yeterli oluncaya kadar bebek formül sütle beslenmelidir. e) Tamamiyle anne sütü ile beslenen bir bebeğin diyetine sadece su ilave etmek yeterlidir. Cevap A (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.116-120) Normal, miadında doğmuş anne sütü ile beslenen bebeklerin ilave su ve formül süte ihtiyaçları yoktur. 166.Poliüri, polidipsi ve frontal bölgede ağrı yakınmasıyla başvuran 10 yaşındaki erkek hastada diabetes insipidus tanısı konulmuştur. Fizik muayenede eksoftalmus, kranial x-ray’de zımba deliği görünümü saptanmıştır. En olası tanı hangisidir? a) Pituiter apopleksi b) Sarkoidoz c) Menenjiom d) Langerhans hücreli histiositozis e) Hemokromatozis Cevap D (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1535) Langerhans hücre histiyositozis soliter veya diffüz lezyonlardaki Langerhans hücrelerinin klonal proliferasyonuna rağmen non-neoplastik bir hastalıktır. Son etyolojik teori immünolojik disregülasyondur. Birçok kemiklerde lezyonlar, kraniyal kemiklerde zımba deliği manzarası, saçlı deride seboreik raş, hepatosplenomegali, diabetes insipitus, anemi, tromMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
bositopeni ve akciğer hastalığı gibi birçok hastalıklara neden olan kronik bir bozukluktur. 167.Aşağıdakilerden hangisinde Tiroksin bağlayıcı globulin (TBG)’in serum düzeyi azalmıştır? a) Gebelik b) Yenidoğan c) Oral kontraseptif kullanımı d) Tamoksifen kullanımı e) Protein-kalori malnütrisyonu Cevap E (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1805) TBG’ı arttıranlar Konjenital (X’e bağlı) Hepatit Porfuri Methadone Oral kontraseptifler Tamoksifen Perfenazin 5-Fluorouracil Heroin Gebelik Yenidoğan
TBG’yi azaltanlar Konjenital (X’e bağlı) Hepatik siroz Nefrotik sendrom Androjenler Glukokortikoidler Nikotinik asit Akromegali Protein-kaybettirici enteropati Protein-kalori malnütrisyonu Hipertiroidizm
168.Aşağıdakilerden hangisi konjenital hipotiroidizm için doğrudur?
primer
a) Düşük T4 düzeyi b) Düşük 3 ve T4 düzeyi c) Düşük T4, yüksek TSH düzeyi d) Düşük T4, düşük TSH düzeyi e) Düşük T4, normal TSH düzeyi Cevap C (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1803) Konjenital primer hipotiroidizm’de T4 ve T3 düzeyleri düşük veya sınırdadır. Eğer primer olarak tiroid bezi hipotiroid durumdan sorumlu ise TSH konsantrasyonu yüksektir ve gittikçe yükselir. Tanının kesinlik kazanması için TSH düzeylerinin mutlaka ölçülmesi gereklidir. 169.Aşağıdakilerden hangisi addison hastalığında bulunmaz? a) Kanda üre yüksekliği b) Plazma klorunun düşmesi c) Plazma sodyumunun artması d) Kan glukoz düzeyinin düşmesi e) Kanda potasyum düzeyinin artması Cevap C (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1818) Addison hastalığında hipotansiyon, plazma hacminin azalması ve glomerüler filtrasyon hızının düşmesi sonucu kan üre düzeyi yükselir. Plazma hacminin azalması, plazma vazopressin düzeyinin artmasına, dolayısıyla su tutulmasına sebep olur. Bu tabloya aldosteron eksikliğinin eklenmesiyle de plazma sodyu209
PEDĐATRĐ
mu ve klor düzeyleri düşer. Aldosteron eksikliği plazma potasyum düzeyinin artmasına sebep olur. Kortizol insülin üzerindeki antagonist etkisinin olmaması nedeniyle hipoglisemi meydana gelebilir. 170.Aşağıdakilerden hangisi psödohipoparatiroidizm’de görülmez? a) Hipokalsemi b) Serum parathormon düzeyi yüksekliği c) Radyografide 4’üncü metakarpal kısalığı d) Hiperkalsemi e) Hiperfosfatemi Cevap D (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1620) Psödohipoparatiroidizm neden görülür genetik bir hastalıktır. Hastalık X’e bağlı dominant veya otozomal dominant şeklinde aktarılabilir. Serum parathormon seviyesi yükselir ve sonuç olarak hipokalsemi, hiperfosfatemi meydana gelir. Ayrıca psödohipoparatiroidizm’de özellikle bazal ganglionlar da kalsifikasyon görülebilir. 171.Aşağıdakilerden hangisi diabetik ketoasidoz komasında bulunmaz? a) Hipotermi b) Kussmaul solunum c) Hipernatremi d) Bulantı, kusma e) Karın ağrısı
sıvı alımının azaltılması tuz ve protein alımının arttırılarak bunların atılımı esnasında sıvı atılımının da sağlanılması, ADH antagonistlerin kullanılması, tehlikeli hiponatremi var ise hipertonik sıvı kullanılmasının düşünülmesi, dikkatli bir şekilde diüretiklerin kullanılması uygulanabilecek yöntemlerdir. Plazmaferez bir hacim azaltma yöntemi olmasına rağmen uygunsuz ADH’e bağlı hipervolemide kullanılmaz. 173.Aylar boyu süren Tip-1 diyabeti olan bir olguda diyabetin iyi kontrol edilip edilmediğini gösteren en iyi laboratuvar bulgusu hangisidir? a) Hb A1c konsantrasyonu b) Plazma C peptit konsantrasyonu c) 24 saatlik idrar glukoz atılımının ölçülmesi d) Spot idrarda glikoz ölçülmesi e) Gün boyunca ölçülen kan şekeri, ortalamasının değerlendirilmesi Cevap A (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1793) Hemoglobin A1c (HbA1c) oluşum hızı eritrosit yaşam süresi boyunca plazma glukoz konsantrasyonu ile orantılıdır. Bu yüzden diyabetin iyi kontrol edilip edilmediğinin değerlendirilmesinde iyi bir yöntemdir. Plazma C peptit beta hücre fonksiyonunu gösterir. Diabetik kontrol açısından yararı yoktur. Plazma ve idrar glukoz ölçümleri gün içinde değişikliklerinden dolayı kısa bir zaman süreci içinde diabet kontrolünde kullanılabilirler.
Cevap C (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1793) Diabetik ketoasidozun klinik bulguları, hiperventilasyon, nefesde aseton kokusu ve intravasküler volümde azalma ve bunun muayene bulgularıdır. Derin ve hızlı solunum metabolik asidozu kompanze etmek için oluşur. Bu bulgu genellikle pH: 7.2 altına düştüğünde gözlenir. pH 7’den daha düşük değere indiğinde derin asidozun solunum merkezine baskılayıcı etkisiyle solunum hızı azalır irregüler hal alır. Ayrıca hikayede poliüri, polidipsi, halsizlik, bulantı, kusma ve karın ağrısı bulunabilir. Diabetik ketoasidozda sıklıkla hipotermi mevcuttur. Ateş bazen enfeksiyon mevcudiyetinde bile bulunmayabilir. Ateşin saptanması enfeksiyon düşündüren en önemli bir bulgudur. 172.Menenjit nedeniyle tedavi edilen 6 yaşındaki kız olguda uygunsuz ADH salgılanması bulguları saptanmıştır. Aşağıdakilerden hangisi tedavide kullanılmaz? a) Sıvı alımının kısıtlanması b) Hipertonik tuzlu su (%3’lük) verilmesi c) Diüretiklerin kullanılması d) ADH antagonistlerin kullanılması e) Plazmaferez Cevap E (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.2206) Uygunsuz ADH salınımının tedavisinde hipervolemi ve hiponatremi düzeltilmeye çalışılır. Bunun için günlük 210
174.10 günlük bir yenidoğan bebekte guatr saptanmıştır. Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Endemik iyot eksikliğine bağlıdır. b) Tiroid hormon biyosentezinde defekt olabilir. c) Annenin guatrojen maddeler alması söz konusudur. d) Bebek hipotiroid, hipertiroid ve ötiroid olabilir. e) Tedavi gerektirmez. Cevap E (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1803) Guatrlı doğan bir bebek hipotiroid ve hipertiroidili olabileceğinden hiçbir zaman kendi haline bırakılmaz. Çoğunlukla hipotiroid olacağından araştırılmalıdır ve tedavi edilmelidirler. Konjenital hipertiroidili bebeklerde de guatr bulunabilir. Çoğunlukla Graves hastalığı olan annelerden doğmuşlardır. Bu bebeklerin de tedavi edilmesi gereklidir. 175.Obezite nedeniyle başvuran 10 yaşında erkek hastada Cushing sendromu tanısı konulmuştur. Aşağıdaki laboratuvar bulgularından hangisi bulunmaz? a) Hipoglisemi b) Eozinopeni c) Lökositoz d) Đdrarda kortikosteroid atılımının artması e) Glukoz tolerans bozukluğu MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Cevap A (Oski’s Pediatrics, 3.baskı, 1999, s.1813) Cushing sendromunda klinik bulgular kortizolun aşırı sekresyonuna bağlıdır. Kortizol normalde kan glikozunu arttırır. Genellikle hiperglisemi görülür. 176.13 yaşındaki erkek çocuk sol tarafında ciddi nasal obstrüksiyon ve birkaç yıldır süren rekürrent epistaksis şikayeti ile getirildi. Bir yıl önce uygulanan diş çekimi sonrasında hiçbir komplikasyon gelişmediği öğrenildi. Fizik muayene ve anterior rinoskopi normal bulundu. Aşağıdaki uygulamalardan hangisi bu hastanın evaluasyonunda size en fazla yardımcı olacaktır? a) Kanama zamanı b) Nasal biyopsi c) Nazofaringoskopi d) Protrombin zamanı, parsiyel tromboplastin zamanı e) Sinüs grafisi Cevap C (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.586; Bluestone, Stool, Scheetz, Pediatric Otolaryngology, 2.baskı, 1990, s.788-789) Adölesan dönemde; -Tek kanallı nasal obstrüksiyon ve tekrar eden burun kanamaları jüvenil nazofaringeal angiofibrom düşündürür. Nazofarenks bu nedenle dikkatle muayene edilmelidir. -Komplikasyonsuz diş çekimi olması kanama diyatezinden bizi uzaklaştırdı. Koagülasyon çalışmaları muhtemelen normal bulunacaktır. -Sinus hastalığını düşündüren semptom ve fizik muayene bulgusu yoktur. -Anterior rinoskopi normal olduğu için nazal biopsi ihtiyacı yoktur. -Tekrar eden burun kanamalarında travma, kurusoğuk çevre ısısı, yabancı cisimde akla gelmektedir. 177.10 yaşındaki kız çocuğu 15 dakikadır devam eden jeneralize tonik-klonik konvülziyon ile acil servise getirildi. Hava ve damar yolunun açılması yeterli oksijenizasyon sağlanmasını takiben nöbeti kontrol etmek için başlangıçta tercih edilecek ilk ilaç hangisi olmalıdır? a) Lorazepam b) Paraldehit c) Fenobarbital d) Fenitoin e) Sodyum valproat Cevap A (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.1501-1503; Fuhrman, Zimmerman, Pediatric Critical Care, 1992, s.595-604) -Lorazepam veya diazepam hızlı antikonvülzif etkisi nedeniyle ilk seçilecek ilaçtır. Lorazepam etki süresi daha uzun olduğu için diazepama tercih edilir. Nöbet MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
ilacın intravenöz verilmesinden 2-3 dk. sonra durdurulabilir. Damar yolu açılamaz ise rektal verilebilir. -Paraldehit ilk ilaç olarak tavsiye edilmez. Diğer antikonvülzanlara direnç durumunda daha sonra kullanılabilir. -Fenobarbital ve Fenitoin nöbetin devamı durumunda ilk ilaçtan daha sonra tercih edilir. -Sodyum valproat status epileptikusun kontrolünden çok nöbetlerin uzun süreli tedavisinde tercih edilir. 178.3 yaşında bir erkek çocukta Duchenne müsküler distrofi tanısı koydunuz. Bu hastalığın kalıtım şekli nedir? a) Otozomal dominant b) Otozomal resesif c) Mitokondrial DNA’da nokta mutasyonu d) X’e bağlı dominant e) X’e bağlı resesif Cevap E (Darras, Molecular genetics of Duchenne and Becker muscular dystrophy, J Pediatr 1990; 117:1-15) Duchenne müsküler distrofi X’e bağlı resesif geçişli bozukluktur. X kromozomunun kısa kolunda geniş bir bölgede lokalize olmuştur (Xp 21). Erkek çocuklar etkilenirken, kız çocuklar taşıyıcı olmaktadır. 179.3 yaşındaki erkek çocuk ateş ve uzun süren fokal nöbeti takiben stupor halinde yatırıldı. Fizik muayenede gözlerde sağa deviasyon ve sol hemiparezi bulundu. Beyin omurilik sıvısı incelemesi viral meningoensefalit düşündürdü. Aşağıdakilerden hangisi en acil uygulanması gereken nörodiagnostik testtir? a) ANA titresi b) Serebral anjiografi c) BOS viral kültürü d) Beyin MRI e) Lyme hastalığı için serolojik test Cevap D (Aurelius, Johansson, Skoldenberg, Rapid diagnosis of herpes simplex encephalitis by nested polymerase chain reaction assay of cerebrospinal fluid, Lancet, 1991; 337:189-192; Cameron, Wallace, Munro, Herpes simplex virus encephalitis: Problems in diagnosis. Dev Med Child Neurol 1992; 34: 134-140) Ateş fokal nöbet ve paralizi daha çok ensefalit tablosunu destekler: Enterovirüsler ve Herpesvirüsler etyolojide özellikle rol alan ajanlardır. Beyin MRI herpes ensefalitinde en faydalı tanı aracıdır. Temporal lobdaki ve frontal lobdaki ödematöz ve hemorajik değişiklikleri en iyi gösteren yöntemdir. Klasik bulguları saptamak için her 1-2 günde bir seri görüntüleme yapmak gerekir. 211
PEDĐATRĐ
180.Herediter sferositoz tanısı ile takip edilen 9 yaşındaki kız çocuğa splenektomi kararı aldınız. Aşağıdakilerden ilk olarak hangisini uygulamak gerekir? a) Preoperatif eritromisin b) Preoperatif penisilin c) Preoperatif pnömokok aşısı d) Postoperatif haemophilus influenza aşısı e) Postoperatif Hepatit B aşısı Cevap C (Committee on Infectious Diseases, American Academy of Pediatrics, 22.baskı, 1991, s.52-53; Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.1289) Splenektomili hastalarda; -Streptococcus pneumonia %60 oranda ciddi sepsis etkeni olarak bulunmuştur. H. influenza, Neisseria meningitidis de sepsis sebebidirler. -Preoperatif en az 1 ay önce polivalan pnömokok aşısı verilmelidir. Meningokok, Hepatit B aşısı da preoperatif önerilmektedir. H. influenza tip B aşısında infant döneminde önerilmelidir. Bu aşılar acil splenektomi sonrasında uygulanmalıdır. -Preoperatif antibiotik kullanımı da profilakside önerilmektedir. 181.Dikkat eksikliği hiperaktivite sendromu en sıklıkla hangi dönemde teşhis edilir? a) Đnfant dönemi b) Okul öncesi dönemi c) Đlkokulun başlangıç dönemi d) Orta okul dönemi e) Lise dönemi Cevap C (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.67-69) Dikkat eksikliği hiperaktivite sendromu sıklıkla okula başlangıçtan itibaren tespit edilen durumdur. 182.Miadında doğan bebek ilk günde safralı kusmaları nedeniyle getirildi. Fizik muayenede batın distandü, bağırsak sesleri hiperaktif, rektumda mekonyum mevcut ve akciğerlerde bilateral raller mevcuttu. Bu bebek için ilk akla gelecek tanınız nedir? a) Biliyer atrezi b) Đntussepsiyon c) Pilor stenozu d) Đnce bağırsak obstrüksiyonu e) Trakeo-özofageal fistül Cevap D (Schaffer&Avery’s Diseases of the Newborn, 6.baskı, 1991, s.656; Rudolph’s Pediatrics, 19.baskı, 1991, s.182-183; Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.474) Safralı kusma öncelikle ince bağırsak obstrüksiyonunu düşündürür. 212
Trakeo-özofageal fistül ve pilor stenozunda safralı kusma olmaz. Biliyer atrezide kusma olmaz ve safra ince bağırsağı geçemez. Đntussepsion 1 aydan önce nadirdir. 183.Human immunodeficiency virus ile enfekte çocukta aşağıdaki patojenlerden hangisi en sıklıkla ciddi enfeksiyon sebebi olur? a) Cryptococcus neoformans b) Mycobacterium tuberculosis c) Pneumocystis carinii d) Toxoplasma gondii e) Yersinia enterocolitica Cevap C (Hauger, Powell, Infectious complications in children with HIV infection, Pediatr Ann 1990; 19:421436; Feigin, Cherry, Textbook of Pediatrics Infectious Diseases, 3.baskı, 1992, s.1757-1788) Pneumocystis carinii HIV enfekte çocuklarda en sık fırsatçı enfeksiyon etkenidir. Pnömoni sık ve fataldır. Bu çocuklarda profilaksi trimetoprim-sulfometoksazol ile yapılır. Diğer ajanlarda fırsatçı enfeksiyonlara neden olur. 184.16 yaşında, 180 cm boyunda kız çocuğu voleybol oynarken ani olarak ölüyor. Otopside aortun geniş, dissekan aort anevrizması ve aort kapağının dilate ve yetersiz olduğu görülüyor. Aşağıdaki sendromlardan hangisini öncelikle düşünürsünüz? a) Klinefelter b) Klippel feil c) William d) Noonan e) Marfan Cevap E (Garson, Bricker, Mcnamara, The Science and Practice of Pediatric Cardiology, 1990, s.2397-2400; Oski, Principles and Practice of Pediatrics, 1990, s.920; Nelson, Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.1746-1747) Marfan sendromu otozomal dominant geçişli bir bağdokusu hastalığıdır. Marfan sendromunda aortada dilatasyon, aortik regürjitasyon, mitral valvde prolapsus, aortada dissekan anevrizma görülür. Klinefelter sendromu 47 XXY’dir. Erkek çocukta olur ve kalp hastalığı genellikle görülmez. Klipel Feil Sendromu’nda VSD, PDA, Aort koarktasyonu sıktır. Noonan sendromu’nda boy kısadır. Pulmoner stenoz sıktır. PDA’da görülebilir. William sendromu’nda aortik stenoz, pulmoner stenoz görülebilir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
185.Üst solunum yolu enfeksiyonu olan 3 yaşındaki kız çocuk, 2 saat önce ateşinin 39.4oC yükselmesi, yutma güçlüğü ve artmış boğaz ağrısı şikayetleri ile getirildi. Yan boyun grafisinde posterior faringeal duvarda yumuşak doku şişliği gözlendi. Tanınız nedir? a) Bakteriyel trakeit b) Krup c) Peritonsiller apse d) Retrofaringeal apse e) Trakeal yabancı cisim Cevap D (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, 1992, s.1058; Hathaway, Hay, Groothuis, Paisley, Current Pediatric Diagnosis&Treatment, 11.baskı, 1993, s.478-479) Bakteriyel trakeit, krup, peritonsiller ve retrofaringeal apse benzer semptomları verir. Radyografideki görünüm retrofaringeal apseyi telkin eder. 186.Aşağıdaki şıklardan yanlış olanı seçiniz.
Cevap D (Cin, Çocuk Hastalıkları, 1997, s.470; Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.558) Nüksler en sık kemik iliğinde ortaya çıkar. 188.Demir eksikliği anemisi hakkında yanlış olanı seçiniz. a) Transferrin saturasyonu düşüktür. b) MCV düşüktür. c) Ferritin düşüktür. d) RDW azalmıştır. e) MCH düşüktür. Cevap D (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1388; Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.522) Bkz. Tablo 23. 189.Aşağıdakilerden hangisi genellikle hematüri nedeni değildir? a) Alport sendromu b) Hiperkalsiüri c) Ürolitiyazis d) Glomerulonefrit e) Minimal change nefrotik sendrom
a) APTT intrensek yolu ölçer. b) DIC’te PT ve APTT uzamıştır. c) Hemofilide PT uzamıştır. d) Faktör V ve X ortak yolda yer alır. e) PT ekstrensek yolu ölçer. Cevap C (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1422-1429; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.285) Hemofilide protrombin zamanı normal, PTT uzun, kanama zamanı normaldir. 187.Çocukluk çağı ALL’si için yanlış olanı seçiniz. a) En sık L1 tipi görülür ve prognozun iyi olduğu tiptir. b) T-cell olanlarda mediastinal kitle sıktır. c) Prognozda en önemli faktör lökosit sayısı ve steroide yanıttır. d) En sık relaps yeri yumuşak dokudur. e) Sıklıkla kromozomal anomaliler (translokasyon gibi) bulunur.
Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1501; Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.598) Minimal değişiklik nefrotik sendrom (MDMS), nefrotik sendromun en sık görülen şeklidir. Hematüri bazen bulunur ama geçicidir. Serum komplemanı özgül olarak normaldir. Hipertansiyon seyrektir. 190.Aşağıdakilerden hangisi renal osteodistrofi bulgusu değildir? a) PTH artışı b) Alkalen fosfataz artışı c) Hiperfosfatemi d) Hiperkalsemi e) Osteopeni
Tablo 23. Mikrositik anemilerin ayırıcı özellikleri Testler
Demir eksikliği anemisi
Talassemi
Sideroblastik Anemi*
Kronik hastalık Anemisi**
Serum demiri Serum demir bağlama kapasitesi Serum ferritini Đlik demir depoları Đlik sideroblastları Serbest eritrosit protoporfirini Hemoglobin A2 veya F Eritrosit dağılım genişliği (RDW)***
Düşük Yüksek Düşük Düşük ya da yok Azalmış ya da yok Yüksek Normal Yüksek
Normal Normal Normal ya da yüksek Normal ya da yüksek Normal ya da artmış Normal Yüksek β-tal; normal α-tal. Normal
Yüksek ya da normal Normal ya da yüksek Yüksek Yüksek Artmış Yüksek Normal -
Düşük Düşük ya da normal Normal ya da yüksek Normal ya da yüksek Azalmış Yüksek Normal Normal
* Trombositopeni ve nötropeni hastalık ilerledikçe gelişir. ** Sıklıkla normokrom; %25’i mikrositik *** RDW eritrositlerin anizositozunun (farklı büyüklükler) derecesini ölçer.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
213
PEDĐATRĐ
Cevap D (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1520; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.325) Renal osteodistrofi, hemen her zaman kronik böbrek yetmezliğinde görülür. GFR azalmasıyla fosfat atılımı azalır (hiperfosfatemi), bağırsaklardan kalsiyum absorbsiyonu azalmasına bağlı hipokalsemi, yüksek alkalen fosfataz aktivitesi ve sekonder hiperparatiroidizm ile beraberdir. Hipokalsemiye bağlı osteomalazi, hiperfosfatemiye bağlı osteoskleroz görülür. 191.Aşağıdakilerden hangisi Dissemine (milier) tüberküloz için yanlıştır? a) Milier tüberküloz genellikle tüberküloz enfeksiyonunun başlangıcından 2-6 hafta sonra görülür. b) Primer pulmoner tüberkülozun reaktivasyonu sonucu da ortaya çıkabilir. c) Vakaların tümünde tüberkülin cilt testi (PPD) (+) dir. d) Bebeklerde, malnütrisyonu ve immün yetmezliği olan çocuklarda daha sıktır. e) Karaciğer, dalak, akciğer en fazla olmak üzere meninkslere, böbrek, kemik ve diğer organlara tüberküloz basili yayılabilir. Cevap C (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.834-847; Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.336) Miliyer tüberküloz geniş bir hematojen yayılım ile birden çok organın infeksiyonunu belirtir. Miliyer tüberküloz da ani başlayan ateş, güçsüzlük, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, lenfadenopati, gece terlemeleri ve hepatosplenomegali görülür. Diffüz bilateral pnömoni her zaman vardır ve olguların yaklaşık %30 kadarında menenjit saptanır. Anemi, monositoz, trombositopeni, hiponatremi, hipokalemi ve karaciğer işlev testlerinde bozukluk genellikle görülür. Akciğer filminde yaygın infeksiyonu gösteren bilateral miliyer infiltrasyonlar vardır. Tüberkülin deri testi anerji sonucu yanıtsız olabilir. Tanı koymak için karaciğer ya da kemik iliği biyopsisine gerek olabilir. 192.Aşağıdakilerden hangisi sekretuvar ishal nedenidir? a) Salmonella b) Şigella c) Enteroinvazif E.coli d) Enterohemorajik E.coli e) V.kolera Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.789-800) Sekretuvar diyare; kolera, ETEC, karsinoid, nöroblastoma, doğumsal klorür diyaresi, Cl. difficile ve cryptosporidiosisde görülür. 214
193.Aşağıdakilerden hangisi en sık ishal nedenidir? a) Rotavirus b) Enterotoksijenik E.coli c) V.kolera d) Salmonella e) Campylobacter jejuni Cevap A (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.914-916; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.182) Bkz. Tablo 24. 194.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Astmada erken immun cevap bronkokonstriksiyona neden olur. b) Astmada erken immun cevap B2 agonistlerle tedavi edilir. c) Astmada geç immun cevap bronş mukozasında lenfosit ve eozinofil infiltrasyonuna neden olur. d) Geç immun cevap steroidlerle tedavi edilir. e) Ağır astmanın tedavisinde steroidin yeri yoktur.
Tablo 24. Çocuklarda akut diyare sebepleri I. Enfeksiyonlar A. Viral enfeksiyonlar: -Rotavirus (%50) -Norwalk benzeri virus -Diğerleri B. Bakteriyel enfeksiyonlar: -E. coli (ETEC, EPEC, EIEC, EHEC ve EAEC) (%25) -Salmonella (%10) -Shigella (%5) -Diğerleri (Campylobacter jejuni, Yersinia enterocolitica, Vibrio parahemolitikus, V.cholera, Clostridium perfiringens) C. Protozoan ajanlar: -Giardia lamblia -Enteromoeba histolytica -Criptosporidium D. Helmintler: -Ascaris lumbricoides -Enterobius vermicularis E. Mantarlar -Candida albicans II. Metabolik bozukluklar: -Çölyak hastalığı -Familyal klorür diaresi -Disakkaridaz yetersizlikleri III. Nutrisyonel sebepler: -Hiperosmolar süt formülleri -Đnek sütü proteinine intolerans IV. Antibiyotik etkisi V. Neoplastik hastalıklar -Ganglionöroma -Lenfoma VI. Psikolojik stres
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.628-641; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.109) Status astmatikus ve tedaviye cevap vermeyen inatçı astma vakalarında steroid kullanılır. 195.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) FEV1 (1 sn’deki zorlu expiratuvar volüm) büyük ve orta çaplı bronşlar hakkında fikir verir. b) FEF25-75 (Zorlu vital kapasitenin %25-75’i arasındaki ortalama akım) orta ve küçük çaplı bronşlar hakkında bilgi verir. c) PEF (Expiratuvar zirve akım hızı) küçük bronşlar hakkında bilgi verir. d) Egzersiz testi bronşiyal hiperaktiviteyi ölçer. e) Reversibilite testi bronşiyal astmada B agonistlere cevabı gösterir. Cevap C (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.628-641; Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.435) PEF, zorlu ekspiryum sırasında ulaşılan en yüksek hava akım hızını ölçer. Bu değer daha çok büyük havayollarındaki hava akımının ölçüsü olup, büyük oranda hastanın eforuna bağımlıdır. 196.Kistik fibrozis için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Yenidoğan taramasında AF 508 mutasyonu araştırılır. b) Yenidoğan döneminde mekonyum ileusu, mekonyum plug, mekonyum peritoniti saptanabilir. c) Ekzokrin pankreas yetmezliğine bağlı malabsorbsiyon görülür. d) Kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve sık akciğer enfeksiyonu görülür. e) Terde CI konsantrasyonunun ≥60 mEq/L oluşu tanı koydurucudur. Cevap A (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1239-1251; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.208,209,210) Kistik fibrozis (KF) en sık öldürücü genetik hastalıktır. Otozomal resesif olarak kalıtılır. Geni 7. kromozomun uzun kolunda yer alır. KF’de hava yollarında tuz absorbsiyonu artar. Sonuçta sudan fakir, temizleyici etkisi olmayan sekresyon oluşur. Bu oluşum stafilokok ve psödomonas üremesi için uygun bir ortam yaratır. Pankreasta ise NaCO3 ve su sekresyonu yapılamaz, pankreasta enzim birikir. Sonuçta pankreatik otodijesyon başlar. Bağırsakta Clve su sekresyonunun olmaması nedeniyle sekrete edilen müsin ve makromoleküller kriptleri tam örtmez. Sonuçta bağırsak obstrüksiyonları gelişir. Aynı etkiyle hepatobiliyer sistem obstrüksiyonları da gelişir. Kistik fibroziste solunum epiteli klora aşırı impermeabldır. Na+ reabsorbsiyonu artar. Akciğer tutulumu %90 oranında görülür. Kronik bronşit tablosu gelişir. Pekçok hastada H. influenza, S.aureus MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
veya P. aeruginosa kolonize olur. Öksürük, balgam, hiperinflasyon, bronşiektazi hatta akciğer yetmezliği ve ölüm gelişebilir. Belirgin akciğer hastalığı olanlarda çomak parmak olur. Kistik fibrozislilerin çoğunda hayatın ilk yıllarında egzokrin pankreas yetmezliği vardır. Tedavi edilmeyen hastalarda malabsorbsiyona bağlı olarak meydana gelen maldijesyon, steatore (çok yağlı, kötü kokulu, yapışkan gayta) ve pek çok sekonder yetmezlik durumu (Vitamin K ve E) meydana gelir. %7-10 hastada mekonyum ileusu ile çocuk doğar. Daha yaşlı hastalarda bağırsak obstrüksiyonu, maldijesyon, abdominal distansiyon, kusma, perforasyon bağırsak seslerinin azalması veya kaybı ile karakterize mekonyum eş değeri ileus meydana gelebilir. Ter testi %98 vakada pozitiftir. Ter testinde 60 mEq/lt üzerindeki değerler pozitifken, 50-60 mEq/lt arası değerler şüpheli, 50 mEq/lt altındaki değerler ise negatif olarak değerlendirilir. Ter testi dışında, pankreas enzim eksikliği, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, aile öyküsü de faydalıdır. 197.Đnflamatuvar bağırsak hastalıklarında aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Ülseratif kolitte, kolon yanında üst gastrointestinal sistem (GĐS) ve ince bağırsaklar da tutulmuştur. b) Crohn hastalığında tüm GĐS değişik derecelerde tutulabilir. c) Kolitis ülserozada tutulan bölgeler arasındaki mukoza sağlamdır. d) Perianal hastalık daha çok kolitis ülserozayı akla getirir. e) Crohn hastalığında kanser riski artmıştır. Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1080-1087; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.195) Crohn hastalığı gastrointestinal sistemin herhangi bir kısmını (ağızdan anüse) tutabilirken, ülseratif kolit kolonik bir hastalığa yol açar. Her iki durumda da ekstraintestinal belirtiler (poliartiküler artrit, perikolanjit, kronik aktif hepatit, sakroileit, piyoderma gang-renozum, eritema nodozum, nefrolitiazis ve iritis) sıktır. 198.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Koplik lekeleri kızamık için patognomoniktir. b) Kabakulakta en sık submandibuler ve sublingual bezler tutulur. c) Rubella aşısı 12-15 aylık bebeklere kızamık-kızamıkçık-kabakulak (MMR) aşısı olarak uygulanır. d) Varisella-Zoster virüsü ile primer enfeksiyon su çiçeğine, dorsal kök ganglionlarındaki latent virüsün reaktivasyonu herpes zostere neden olur. e) Parvovirüs B-19 virüsünün direkt etkisi ile transient aplastik kriz, postenfeksiyöz immün cevaba bağlı olarak döküntü (5.hastalık) gelişir. 215
PEDĐATRĐ
Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.873-875; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.152) Kabakulak %30-40 vaka subklinik seyreder. Semptomlar ortaya çıktığında ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, düşkünlük, parotis bezinde ağrı ve şişme ile karakterize olur ve bu 3-7 günde sonlanır. Palpasyonla ve stimülasyon ile parotis bezindeki ağrı artar. Stenon kanalı civarında şişme ve eritem meydana gelir. Farinks, larinks, manibriumun üzerindeki göğüs kısmında ödem meydana gelebilir ve muhtemelen lenfatik tıkanmaya bağlıdır. Submandibuler bez de olaya iştirak edebilir. Bu beze ait Wharton kanalı ağzı da şişebilir. Sublingual bezler daha az tutulur. 199.Yenidoğan döneminde en sık menenjit etkeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Grup B streptokoklar b) Listeria monositogenez c) E.coli (K1+) d) Neisseria menenjitis e) a,b,c Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.528-537; Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.330) Yenidoğanda en korkulan bakteriyel infeksiyondur. Yenidoğan menenjitinde nörolojik sekel oranı çok yüksektir. Menenjit, sıklıkla sepsis ile birliktedir. Yenidoğan menenjitinin en önemli etkenleri E.coli ve B grubu streptokok (GBS) serotip 3’tür. Daha az sıklıkla listeria, klebsiella, enterobacter, proteus, parakolon, diğer streptokoklar (A, D, E, viridans), stafilokoklar (aureus, epidermidis), salmonella, citrobacter de etken olabilirler. Yenidoğan döneminin sonunda ve küçük sütçocuklarında H. influenzae, pnömokok ve meningokok menenjiti görülebilir. Ateş yükselmesi, irritabilite, hareketsizlik, solukluk ve beslenme güçlüğü ilk belirtilerdir. Gergin, kabarık ve bazen pülsasyon verebilen bir fontanel, ense sertliği, çığlık atma şeklinde ağlamalar ve nihayet konvülziyonlar daha geç ortaya çıkan ana belirtileri oluşturur. Tonus değişiklikleri hipotoni veya hipertoni şeklinde olabilmektedir. Fokal nörolojik bozuklukların varlığı genellikle merkezi sinir sisteminde harabiyet işaretidir. Her vakada başlangıçta ve aralıklarla baş çevresi ölçülmeli ve izlenmelidir. Ventrikülit ve bunun yol açabileceği hidrosefali beyinde kortikal atrofi, beyin absesi, yenidoğan menenjitinde oluşabilecek komplikasyonlardır. Tanı serebrospinal sıvının incelenmesi ile konulur. 200.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Lesitin/sfingomyelin oranı 2’den büyükse akciğer matürdür. 216
b) Grup B streptokok enfeksiyonlarında Respiratuvar Distress Sendromunda (RDS) olduğu gibi akciğer grafisinde retikülogranüler görünüm saptanabilir. c) RDS’de akciğerde sürfaktan eksikliği temel patolojidir. d) Asfikside sürfaktan yapımı artmıştır. e) Diabetik anne çocuklarında RDS riski artmıştır. Cevap D (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.476-484; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.65) Asidoz ve asfikside sürfaktan sentezi azalır. 201.Aşağıdakilerden hangisi laktik asidoz nedenlerinden değildir? a) Kardiyak arrest b) Şok c) Hipoksemi d) Generalize konvülziyon e) Takipne Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.202-204; Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.591) Bkz. Tablo 25. 202.Aşağıdakilerden hangisi hipopotasemi yapmaz? a) Đnsülin b) Aldosteron eksikliği c) Diüretikler d) Adrenalin e) Alkaloz Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.194) Aldosteron böbreklerden Na+ tutulumu ve K+ atılımı yapar. Aldosteron eksikliğinde K+ böbreklerden atılamadığından hiperpotasemi olur.
Tablo 25. Laktik asidozun etiyolojisi Tip A Doku hipoksisi Tip B Sistemik hastalıklar
Đlaçlar Doğumsal bozukluklar
Şok, asfiksi, karbon monoksit zehirlenmesi Diabetes mellitus, böbrek yetersizliği, karaciğer yetersizliği, malignite, kasılmalar, D-laktat üreten bağırsak florası Biguanidler, fruktoz, etanol, salisilat, metanol, etilen, glikol Tip I glikojen depo hastalığı, privat karboksilaz eksikliği, privat dehidrogenaz eksikliği; mitokondrial miyopati, laktik asidemiler ve diğer mitokondria defektleri
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
203.Konjenital hipotiroidinin en sık sebebi nedir? a) Tirotiropin reseptör bağlayıcı antikorlar b) Tiroid disgenezisi c) Tiroksin sentez bozukluğu d) Deiyodinizasyon defekti e) TSH eksikliği Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1589-1594; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.335) Tiroid aplazisi, hipoplazisi veya ektopik tiroid dokusu (tiroid disgenezisleri) konjenital hipotiroidizmin en sık sebepleridir. Tiroid disgenezislerinin meydana gelmesinde genetik faktörler önemlidir. HLA DW24 ile konjenital hipotiroidizm arasında yakın alaka vardır (68 kat daha fazla meydana gelir). Konjenital hipotiroidizmde kız/erkek oranı 2.5/1 kadardır. Ailelerinde tiroid hastalıkları insidansı daha yüksektir.
Tablo 26. Anyon gap ve asidoz Asidoz olmaksızın anyon gap’te artma -Kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer katyonlarda azalma -Albümin ve diğer anyonlarda artma, yüksek doz karbenisilin Asidozla beraber anyon gap’te artma -Endojen anyonlarda artma: Laktat, sülfat, fosfat (üremi), ketonlar (diabetes mellitus) -Egzojen asitlerde artma: Salisilat, metanol etanol, paraldehit Asidozla beraber normal anyon gap -Bikarbonat kaybı: Diyare, renal tübüler asidoz, karbonik asit inhibitörleri, üreterosigmoidostomi, dilüsyonel asidoz, pankreatik fistül Asidoz olmaksızın azalmış anyon gap -Kalsiyum, potasyum, magnezyum ve bromid’de artma -Albüminde azalma
204.Aşağıdakilerden hangisi yenidoğanın hiperbilirubinemisinde albumine bağlanmada yarışıp serbest bilirubini arttıran durumlardan değildir? a) Alkaloz b) Penisilin c) Analjezikler d) Heparin e) Furasemid Cevap A (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1129-1130; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.68) Asidozda, bilirubinin albumine bağlanması azalarak, serbest bilirubin miktarında artış olur. 205.Aşağıdakilerden normaldir?
hangisinde
anyon
gap
a) Diyabeti ketoasidoz b) Laktik asidoz c) Salisilat zehirlenmesi d) Renal tübüler asidozlar e) Akut böbrek yetmezliği Cevap D (Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1504-1506; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.25) Bkz. Tablo 26. 206.HLA B27 pozitifliğinin eşlik ettiği JRA tipi aşağıdakilerden hangisidir? a) Sistemik JRA b) Poliartiküler RF (-) JRA c) Poliartiküler RF (+) JRA d) Oligoartiküler JRA, Tip 1 (erken çocukluk) e) Oligoartiküler JRA, Tip 2 (geç çocukluk) Cevap E (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, s.613; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.122-123) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
Tip II, genellikle 8 yaş üzerinde gözlenir. Asimetrik alt ekstremite eklem tutulumu söz konusudur. Entesopati sık meydana gelir. Kalça eklemi sık tutulur. En sık tutulan eklemler, diz, ayak bileği, 1. metatarsofalengeal eklemlerdir. Pekçok çocukta aşağı sırt ağrısı, immobilizasyon sendromu, psöriazis, inflamatuvar bağırsak hastalığı, ankilozan spondilit, reaktif artrit aile hikayesi pozitiftir. Motor ve mental performans azalmıştır. Egzersiz kapasitesi azalmış, düşkünlük, sürekli ağrı, bazen kilo kaybı, ateş, anoreksi, diffüz artralji, miyalji gibi sistemik semptomlar bulunabilir. Hastalığın ilk yıllarında aşağı sırt ağrısı yoksa da, tendon ve ligamentlerin bağlanma noktalarında ağrılı inflamasyon olabilir. Plantar fasia, diz civarı ve aşil tendonunda ağrı meydana gelir. Üveit, akut nitelikte ve nondestrüktif olabilir. Görmede azalma ve eritem olur. Bağırsak hastalıkları ve Reiter sendromu özellikle meydana gelebilir. Ankilozan spondilite dönebilir. RF ve ANA negatiftir. Belirgin sedimentasyon artışı ve hemoglobin azalışı vardır. HLA B27 pozitif olabilir. 207.Aşağıdakilerden hangisi modifiye Jones kriterleri-ne göre akut romatizmal ateşin minör tanı kriterlerinden biri değildir? a) ASO yüksekliği b) CRP pozitifliği c) Sedimentasyon yüksekliği d) PR uzaması e) Artralji Cevap A (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, s.642; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.254) Bkz. Tablo 27. 217
PEDĐATRĐ
Tablo 27. Modifiye Jones kriterleri Majör Kriterler (Pan) Kardit Migratuvar poliartrit Sydenham koreası Subkutan nodüller Eritema marginatum Minör Kriterler Ateş Artralji Geçirilmiş streptokok enfeksiyonu hikayesi Uzamış PR mesafesi Akut faz reaktanlarında artış (Sedimentasyon, CRP, ASO)
208.Aşağıdakilerden hangisi sistemik lupus eritematozusun tanı kriterlerinden biri değildir? a) Malar döküntü b) Subkutan nodül c) Oral ülserler d) Hemolitik anemi e) ANA pozitifliği Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, s.626; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.125) Bkz. Tablo 28.
209.Fallot tetralojisinde görülen hipersiyanotik atak tedavisinde kullanılan ilaçlar aşağıdakilerden hangisidir? a) Morfin, digoksin, propranolol b) Bikarbonat, morfin, propranolol c) Digoksin, furosemid, oksijen d) Kaptopril, digoksin, furosemid e) Dopamin, furosemid, kaptopril Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, s.1149; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.245) Fallot tetralojisinde hipersiyanotik spell’ler şu şekilde tedavi edilir: 1. Hasta sakinleştirilir. Diz göğüs pozisyonunda tutulur. 2. Oksijen verilir. 3. 0.1-0.01 mg/kg subkutan morfin verilir. 4. Đntravenöz sıvı replasmanı yapılır. 5. Anemikse kan transfüzyonu yapılır veya damar genişleticiler kullanılır. 6. Asidoz bikarbonat kullanılarak tedavi edilir. 7. Đkinci defa aynı doz morfin verilir (intravenöz). 8. Sistemik damar direnci çok düşmüşse fenilefrin ile arttırılır. 9. Beta bloker kullanılır (Propranolol, 0.1 mg/kg intravenöz). 10.Yine başarı sağlanamazsa genel anesteziye alınır. 210.Miyokardit ile ilgili doğru olmayan hangisidir?
Tablo 28. SLE’de tanı kriterleri Fizik bulgular: -Butterfly rash (malar) -Diskoid lupus -Fotosensitivite -Oral/nazofarengeal ülser -Nonerozif artrit (2’den fazla eklemde effüzyon ve duyarlılık) -Plörit veya perikardit -Metabolik toksin ve ilaç olmamasına rağmen epilepsi veya psikoz Laboratuvar bulgular: -Renal hastalık Proteinüri (24 saatde 500 mg üzerinde) veya Hücre silendirleri (Eritrosit, granüler, tübüler) -Hematolojik hastalık Retikülositoz ile beraber hemolitik anemi veya Lökopeni (iki ölçümde 4000/mm3 altında) veya Lenfopeni (iki ölçümde 1500/mm3 altında) veya Trombositopeni (100.000/mm3 altında) -Serolojik bilgi (+) Anti-dsDNA veya (+) Anti-Sm veya (+) LE hücresi veya Yalancı (-) VDRL (6 aydan fazla) -Lupus sebebi olan ilaç kullanılmadığı halde (+) ANA 11 kriterin dört tanesi tanı koydurur. Kriterler aynı veya farklı zamanlarda olabilir.
218
a) Viral miyokarditlerin en sık etkeni enteroviral enfeksiyonlardır. b) Telekardiyografide (çadır kalp görünümü” tipiktir. c) EKG’de ST, T dalgası değişiklikleri görülebilir. d) Fizik incelmede “Gallop ritmi” duyulabilir. e) Tedavide digoksin, diüretik kullanılabilir. Cevap B (Nelson Textbook of Pediatrics, 14.baskı, s.1209; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.256) Çadır kalp görünümü perikarditin radyolojik bulgusudur. Klinik genellikle hem sağ hem de sol ventrikül yetersizliği ile seyreder. Dispne, sık ve yüzeyel soluma, retraksiyonlar, burun kanadı solunumu, akciğerlerde raller, kesik öksürük, siyanoz, taşikardi, galo ritmi tesbit edilebilir. Kalp sesleri netliklerini kaybeder. Hastada pulsus alternans bulunur. Palpasyonda karaciğer ağrılı ve büyüktür. Juguler venlerde dolgunluk vardır. Özellikle pretibial ödem vardır. Teleradyogramda kardiyomegali vardır. Akciğer stazı belirtileri görülür. EKG’de QRS voltaj düşüklüğü, T voltaj düşüklüğü, ST düzensizlikleri, sinüzal taşikardi ve aritmiler tesbit edilebilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Kalp yetmezliği tedavi edilmelidir. Bu maksatla uygun dozlarda digital preparatları, gerekirse diüretikler kullanılmalıdır. Đmmünosuppresif tedavinin yararı tartışmalıdır. Varsa aritmi tedavi edilmelidir. Bilinen bir enfektif ajana bağlı ise tedavi ona göre yönlendirilmelidir. 211.Đnfektif endokardit ile ilgilidoğru olmayan hangisidir? a) Đnfektif endokarditin en sık etkeni streptokokkus viridans, stafilokokkus aureus ve enterokoklardır. b) Öyküde genellikle doğuştan veya akkiz kalp hastalığı bulunur. c) Bakteriyeminin en sık nedeni dental girişimlerdir. d) Prostetik kapaklarda “Candida” enfeksiyonu sıktır. e) Yenidoğanlarda Gram (-) enfeksiyonlar sıktır. Cevap D (Park, Pediatric Cardiology for Practitioners, 3.baskı, s.285; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.255) Doğumsal kalp hastalıklarında endokardit riski en fazla olanlar, Fallot tetralojisi ve VSD’dir. Çocuklarda sağ taraf endokarditi daha sıktır. Etiyolojide %80 vakada S.viridans ve S.aureus etkendir. Akut gidişli, zeminde kardiyak lezyon olmadan gelişen endokarditten S.aureus, yapay kapak ameliyatlarından sonra gelişen endokarditlerden ise S.epidermidis sorumludur. Tipik olarak hastada yavaş bir şekilde ateş, üşüme, halsizlik, yorgunluk, gece terlemeleri, artralji gelişmeye başlar. Bu dönemi anemi, hepatomegali, splenomegali ve deri lezyonlarının ortaya çıktığı dönemler izler. Deri lezyonları: 1. Osler nodüller 2. Janeway lezyonları 3. Splinter hemoraji 4. Roth lekeleri 5. Peteşiler Bu lezyonlardan en sık peteşiler, Osler nodülleri ve Splinter hemorajilere rastlanır. Yeni bir üfürüm duyulur veya bilinen bir üfürüm yer değiştirir. Kalp yetmezliği sık rastlanan başka bir bulgudur. Eritrosit sedimentasyon hızı çok artmıştır. Anemi ve lökositoz hemen daima vardır. Hipergamaglobulinemi vardır. Mikroskobik hematüri olabilir. Uzun sürerse otoantikorlar ve RF pozitif olabilir. EKG’de aritmi ve ileti bozuklukları gösterilebilir. Ekokardiyogramda verrüküler tesbit edilebilir. Klasik antibiyoterapide
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
Penisilin ve aminoglikozid: 4-6 hafta kadar kullanılır. Kültürde stafilokok üretilemezse veya penisiline cevap vermezse; Vankomisin 3.kuşak sefalosporin kullanılabilir. Şu işlemlerde endokardit profilaksisi yapılmalıdır; 1. Tüm dental girişimler 2. Tonsillektomi, adenoidektomi 3. Respiratuvar mukozayı içeren biyopsi 4. Bronkoskopi 5. Enfekte doku insizyon ve drenajları 6. Genitoüriner sistem ve gastrointestinal sistem girişimleri 212.Atriyal septal defekt ile ilgili doğru olmayan hangisidir? a) S2 sabit çift duyulur. b) Genellikle sol üst sternal kenarda 2-3/6 dereceden sistolik ejeksiyon üfürümü duyulur. c) En sık konjenital kalp hastalığıdır. d) Telekardiyografide sağ atriyum ve sağ ventrikül büyümesi görülebilir. e) Sol alt sternal kenarda erken diyastolik üfürüm duyulabilir. Cevap C (Nelson, Textbook of Pediatrics, 14.baskı, s.1170; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.241) En sık rastlanılan konjenital kalp hastalığı VSD’dir. 213.Aşağıdakilerden hangisi volüm yükünü arttırarak kalp yetmezliğine yol açmaz? a) Ventriküler septal defekt b) Mitral yetmezliği c) Aort yetmezliği d) Hipertansiyon e) Patent duktus arteriozus Cevap D (Nelson, Textbook of Pediatrics, 14.baskı, s.1213; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.247) Hipertansiyon kalpte basınç yüklemesi yaparak kalp yetmezliğine neden olur. Diğerleri volüm yükü yaparak kalp yetmezliği yapar. 214.Yenidoğan döneminde özellikle 3 günden sonra görülen konvülsiyonların en sık nedeni hangisidir? a) Santral sinir sistemi infeksiyonu b) Hipokalsemi c) Hiponatremi d) Hipernatremi e) Hipoglisemi Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.249) Hipokalsemi metabolik nedenler arasında ön sıradadır. Geç hipokalsemik konvülsiyonlar hemen daima 4-10. günler arası görülür. 219
PEDĐATRĐ
215.Poliarteritis nodoza benzeri bulgulara ek olarak astım benzeri akciğer hastalığı atakları ve eozinofili ile karakterize granülomlu vaskülit aşağıdakilerden hangisidir? a) Wegener granülomatozisi b) Lenfomatoid granülomatozis c) Churg-Strauss sendromu d) Sarkoidoz e) Tüberküloz Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.127) Deri ve pulmoner tutulum ile karakterize, eozinofili ve astma belirtileri olan küçük ve orta arterlerin granülomatöz vasküliti olarak ifade edilen Churg Strauss sendromu, PAN’ın bir alt grubudur. 216.Aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Rh uyuşmazlığına bağlı izoimmün hemolitik anemi ilk 24 saatte ortaya çıkar. b) Anne A Rh (-) Bebek A Rh (+) ise, bebekte Rh hemolitik hastalığı olması olasıdır. c) Anne 0 Rh (+) Bebek 0 Rh (-) ise bebekte Rh hemolitik hastalığı olasıdır. d) Rh hemolitik hastalığında direkt coombs kuvvetle (+)tir. e) Rh hemolitik hastalığında periferik yaymada normoblastlar görülür. Cevap C (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.292) Rh hemolitik hastalık aşağıda sayılı koşulların varlığında gelişir: -Rh negatif bir anne ve Rh pozitif bir fetus -Fetal eritrositlerin anne dolaşımına geçmesi -Annenin fetal eritrositler üzerindeki D antijenine karşı sensitizasyonu ve anti-D antikorların yapımı -Bu antikorların transplasental olarak fetal dolaşıma geçmesi -Bu antikorların Rh pozitif fetal eritrositlere yapışması -Antikorla kaplı fetal eritrositlerin yıkımı 217.Aşağıdakilerden hangi durumda folik asit tedavisi profilaktik olarak verilmelidir? a) Orotik asidüri b) Lesh Nyhan sendromu c) Kronik hemolitik anemiler d) Đmmerslund Grosbeck hastalığı e) Metil malonic Cevap C (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.367) Sağlıklı kişilerde besinlerle alınan folik asit yeterlidir. Gebelik, hemolitik anemi, malabsorbsiyon gibi folik asit gereksinimini arttıran durumlarda günde 0.1-0.5 mg folik asit verilmesi önerilir. 220
218.Yeni doğmuş hipotonik bir bebekte göbek kordon kanında kreatin kinaz düzeyinin normalin 20 kat üstünde saptanması ile hangi tanı konur? a) Werdnig-Hoffman hastalığı b) Prader-Willi sendromu c) Fasio-skapulo-humeral muskuler distrofi d) Duchenne muskuler distrofi e) Benign konjenital hipotoni Cevap D (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.701) Duchenne musküler distrofisi, X’e bağlı resesif geçiş gösterir. Muayenede bulber hipertrofi, hiperklordik ve paytak yürüyüş ve yerden kolay doğrulamama şeklinde kendini gösteren hafif-orta şiddette proksimal bacak zayıflığı ortaya çıkar. Ölüm miyokard tutulumundan kaynaklanan konjestif kalp yetersizliği ya da pnömoniye bağlıdır. Serum kreatin fosfokinaz düzeyi her zaman belirgin olarak yüksektir. 219.Aşağıdaki endokrin hastalıklarından hangisinde hipertansiyon olmaz? a) Addison b) Cushing c) Feokromasitoma d) Nöroblastoma e) Konjenital adrenal hiperplazi Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.341) Addisonda hipertansiyon değil, postural hipotansiyon görülür. 220.Sağlıklı zamanında doğan bebekte fizyolojik sarılık kabul edilebilecek en yüksek bilirubin değeri hangisidir? a) 8 mg/dl b) 10 mg/dl c) 6 mg/dl d) 12 mg/dl e) 20 mg/dl Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.69,70) Yenidoğan fizyolojik olarak hiperbilirubinemiye eğilimlidir. Fizyolojik sarılık diyebilmek için bebeğin sağlıklı olması gerekir. Emme refleksi, diğer yenidoğan refleksleri, tonus, yakalama refleksi, sağlıklı bebek için kriterdir. Fizyolojik sarılığı ekarte ettiren sebepler şunlardır: -Sarılığın ilk 24 saatte ortaya çıkışı -Total serum bilirubin düzeyinin günde %5 mg üzerinde artması Serum bilirubin düzeyinin miadında yenidoğanlarda %12 mg, prematürelerde %14 mg üzerinde olması -Direkt bilirubinin %2 mg üzerinde olması MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
-Sarılığın yenidoğanda bir haftadan, prematürede 2 haftadan daha uzun süre sürmesi 221.Tetanus hastalığı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Tetanus anaerobik bir enfeksiyondur. b) En sık bulaş yolu yaraların ve göbek kordonunun kontaminasyonudur. c) Yaşam boyu immunite bırakır. d) Trismus, yaygın tonus artışı, aralıklı gelen kasılmalar ve otonomik aktivite artışı, bilinç değişikliği olmaması tipik semptomlarıdır. e) Yenidoğan tetanusunun erken bulguları emme zorluğu, aşırı ağlama ve irritabilitedir. Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.146) Tetanus kalıcı bağışıklık sağlamaz. 222.Aşağıdakilerden hangisi aşı uygulamasında gerçek bir kontrendikasyondur? a) Ailede aşı reaksiyonu öyküsü varlığı b) Başka bir nedenle antimikrobiyal tedavi alıyor olması c) Bir önceki aşılamada lokal komplikasyonların yaşanmış olması d) Spesifik bir allerjenin varlığının saptanması e) Bebeğin prematüre doğmuş olması Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.133) Aşılamada kontrendikasyonlar; -Malnütrisyonlarda -Malignitelerde -Konjenital immün yetmezlik -Đmmünsüpresif ilaç alanlarda -Radyasyon alanlarda -Ateşli hastalıklarda ateşli hastalık geçene kadar -Kalp, karaciğer, böbrek hastalıkları ve diabetli hastalarda -Tüberküloz, lepra, sifiliz gibi kronik ve kaşeksiye yol açan hastalıklarda -Konvülziyon yapan hastalıklarda -Hamilelikte; canlı virus aşısı yapılmamalıdır. 3 ay içerisinde gebe kalma ihtimali olan kadınlarda da yapılmaz. Evde hamile varsa polio aşısı uygulanmamalıdır. -Erişkin dönemde; boğmaca yapılmaz. Oral polio aşısı ile nörolojik defekt riski artar. 223.Erken neonatal sepsiste aşağıdakilerden hangisi major risk faktörü değildir? a) 24 saat’den daha uzun süreli erken membran rüptürü olması b) Đntrapartum maternal ateşin (38oC) üzerinde olması MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
c) Koriyoamniyonit bulunması d) Birinci ikiz olması e) Israrlı fetal taşikardi (>160/dk) Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.325) Amniotik kesesinin erken açılması (doğumdan>18 saat önce), annede intrapartum ateş (>37.5oC), lökositoz (>18 000/mm3), uterus yumuşaklığı, fetusta taşikardi (>180/dak) ve korioamnionit gibi obstetrik risk faktörlerinin varlığında sepsis riski artar. 224.Menenjit geçiren bir süt çocuğunda pürülan perikardit gelişirse, öncelikle hangi etken düşünülmelidir? a) Mycobacterium tüberküloz b) Coxsackie virusu c) Hemofilus influenza d) Adenovirus e) Ebstein-Barr virus Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.148) 1 ay ve 4 yaş arası bakteriyel menenjitlerin en sık sebebi H. influenza tip B’dir. Pnömoni, artrit, osteomiyelit, perikardit, sellülit ve endoftalmit ile beraber de görülebilir. 225.Megaloblastik değişiklik hangi tip makrositer anemide görülmez? a) Folat eksikliği b) Pernisiyöz anemi c) Aplastik anemi d) Orotik asidüri e) B12 vitamin eksikliği Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.263) Bkz. Tablo 29. 226.Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde periferik yaymada, çekirdekli hücrelerde patoloji vardır ve bu durum tanıya yardımcıdır? a) Ataksia-telenjiektazi b) Chediak-Higashu sendromu c) Griscelli sendromu d) Bruton hastalığı e) Hiper immunglobulin-M sendromu Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.280) Chédiak Higashi sendromu, otozomal resesif geçer. Primer ve sekonder granüllerin füzyon kusuru vardır. Lenfosit de dahil pek çok hücrede dev granüller vardır. Granüllere trombosit, lenfosit, eritrosit, deri fibroblastlarında da rastlanır. Kemotaksi, degranülasyon ve hücre içi öldürme bozukluğu vardır. 221
PEDĐATRĐ
Tablo 29. Anemilerin morfolojik olarak sınıflandırılması I. Mikrositer anemiler -Demir eksikliği -Talassemi -Kronik kurşun zehirlenmesi -Sideroblastik anemiler -Kronik inflamasyon -Bazı konjenital hemolitik anemiler (HbE hastalığı, anstabil hemoglobinler) II. Makrositer anemiler: a. Kemik iliğinde megaloblastik değişiklikler olan: -B12 eksikliği (pernisiyöz anemi, ileum rezeksiyonu, doğumsal intrensek faktör eksikliği, doğumsal transkobalamin eksikliği) -Folik asit eksikliği -Herediter orotik asitüri -Tiamine cevap veren megaloblastik anemiler b. Kemik iliğinde megaloblastik değişiklikler olmayan: -Aplastik anemiler -Salt eritrosit anemisi -Hipotiroidi -Karaciğer hastalıkları -Kemik iliği infiltrasyonu -Diseritropoideki anemiler III. Normositik anemiler: 1. Konjenital hemolitik anemiler: -Anormal hemoglobin hastalıkları -Eritrosit enzim eksiklikleri -Eritrosit membran bozuklukları 2. Akkiz hemolitik anemiler: -Đmmünohemolitik anemiler -Mikroanjiyopatik hemolitik anemiler -Enfeksiyonlara sekonder hemolitik anemiler 3. Akut kan kaybı 4. Splenomegali 5. Kronik böbrek yetmezliği
222
227.Çocukluk çağının en sık görülen vasküliti hangisidir? a) Kawasaki hastalığı b) Behçet hastalığı c) Henoch-Schönlein purpurası d) Wegener granulomatozisi e) Poliarteritis nodoza Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.217) Henoch Schönlein Purpurası, çocukluk çağında en sık görülen vaskülittir. 228.Akut glomerulonefrit düşünülen bir hastada serum kompleman düzeyi 2 ay içinde yükselmemişse aşağıdaki tanılardan hangisi düşünülür? a) Membranoproliferatif glomerülonefrit b) IgA nefropatisi c) Benign rekürren hematüri d) Membranöz nefropati e) Minimal değişiklik gösteren nefrotik sendrom Cevap A (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.596) Membranoproliferatif glomerülonefrit; akut poststreptokokkal glomerülonefrittekine benzer bir durumla ortaya çıkabilir, ancak özgül olarak süregen hipokomplementemi bulunur. Bu membranoproliferatif hastalık sıklıkla AGN olan hastaların %10’undan azında görülen nefrotik sendrom olarak ortaya çıkar.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ 1. Toksoplazmazis ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Edinsel toksoplazmoziste tek bulgu lenfadenopati olabilir. b) Konjenital toksoplazmozisli olguların %50-75'i doğumda asemptomatiktir. c) Hidrosefali, serebral kalsifikasyon ve koryoretinit, konjenital toksoplazmozisin klasik üçlüsüdür. d) Konjenital toksoplazma tanısı için yenidoğan kan örneğinde IgG düzeyine bakılmalıdır. e) Klinik bulgu olsun ya da olmasın konjenital toksoplazmozisli yenidoğanlar tedavi edilmelidir. Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.166) Toksoplazma triadı; 1. Serebral kalsifikasyon 2. Koryoretinit 3. Hidrosefali Konjenital toksoplazmoziste; annelerin çoğu asemptomatiktir. Geç gebelikte geçirilen enfeksiyon çocuklarda daha şiddetli konjenital enfeksiyon bulgularına yol açar. Beslenme bozukluğu, ateş, rash, peteşi, lenfadenopati, nöbetler, serebral kalsifikasyonlar, hepatomegali, splenomegali, sarılık, hidrosefali/mikrosefali, mikroftalmi, koryoretinit bulguları olabilir. %6575 vaka doğumda asemptomatik olup doğumu takip eden yıllarda koryoretinit, retardasyon, nörolojik bozukluklar meydana gelebilir. Lokalize lenfadenopati en sık bulgu olup, Hodgkin lenfoma ile ayırımı zordur. Konjenital enfeksiyonlarda tanı maternal+transplasental antikor mevcudiyeti ile komplikedir. Maternal antikor yoksa tanı ekarte edilir. Maternal antikor ve yenidoğanda antikor varsa transplasental (antikor seviyesi düşer) ve konjenital enfeksiyon (antikor seviyesi normal veya artmış) ayırt edilmelidir. Yenidoğan serumunda anti-Ig M antikorları toksoplazma enfeksiyonunu gösterir. 2. Kızamık aşısı en erken ne zaman yapılmalıdır? a) 6. ay b) 9. ay c) 12. ay d) 15. ay e) 18. ay Cevap B (Neyzi, 1.cilt, s.522) Aşılama ile kızamık hastalığı sıklığının azalmış ve ileri yaşlara kaymış olduğu ülkelerde aşı uygulaması genellikle 12-15. aylar arasında tek doz olarak yapılmakta ve bu şekilde %95 oranında bir bağışıklık MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
sağlanmaktadır. Son yıllarda 12-18 yaş arası kişilerde kızamık salgınları görülmüştür. Bunların çoğu aşılı olmalarına karşın hastalığa yakalanmışlardır. Bu nedenle ilk aşının 15 aylıkta uygulandığı çocuklarda kızamık aşısının 4-6 yaş veya 11-12 yaş arasında tekrarlanması önerilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, kızamığın sık görüldüğü ülkelerde kızamık aşısının rutin olarak süt çocuklarına 9 aylıkta yapılmasını önermektedir. Buna uyarak, Sağlık Bakanlığı aşı programında da kızamık aşısı 9 aylıkta yapılan ilk aşılamadan 6 ay veya daha uzun bir süre sonra uygulanan ikinci bir doz ile bağışıklık oranı arttırılmalıdır. Kızamık epidemilerinde bölgede 6. ayını tamamlamış tüm çocuklar aşılanmalıdır. 6. aylıkta aşılanma ile yaklaşık %50 oranında bağışıklık sağlanır. 3. Aşağıdaki mikroorganizmalardan hangisi ile oluşan gastroenteritlerin tedavisinde antibiyotik kullanılmaz? a) V. kolera b) Salmonella c) Shigella d) Giardia lamblia e) Entamoeba histolytica Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.184) Salmonella gastroenteritlerinde antibiyotik tedavisi gerekmez. Antibiyotikler tabloyu etkilemez ve taşıyıcılık riskini arttırır. 4. Ağır diyare yakınması ile gelen bir hastada ilk önce aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır? a) Kan gazları ölçülmelidir. b) Elektrolit düzeyleri ölçülmelidir. c) Dehidratasyon derecesi saptanmalıdır. d) Đntravenöz sıvı takılmalıdır. e) Antibiyotik başlanmalıdır. Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.185) Ağır diyare vakalarında ilk yapılacak parenteral sıvı tedavisidir. Şuur açık ise nazogastrik yolla oral rehidratasyon sıvısı verilebilir. IV sıvı uygulanan vakalarda 3 saatlik uygulama sonunda yapılacak değerlendirmeye göre ağız yolu ile sıvı tedavisine geçilir veya IV uygulamaya devam edilir. Hastanın genel durumu düzelir düzelmez beslenme başlatılır. Ateşi olan her diyare vakasında birlikte sistemik enfeksiyon varsa uygun antibiyotik kullanılır. Sistemik enfeksiyon belirtileri saptanmayan vakalarda antipiretik tedavi yapılması yeterlidir. Ancak üç aylık175
PEDĐATRĐ
tan küçük bebeklerde ve ağır malnütrisyonlu ateşli diyare vakalarında muayenede sistemik enfeksiyon bulgusu olmasa da geniş spektrumlu antibiyotiklere başlanır. Kanlı gaita ile gelen vakalarda laboratuvar sonuçları beklenmeden shigellalara etkili antibiyoterapi başlanmalıdır. Antibiyotik diyaresinde, sorumlu antibiyotik kesilir. 5. Aşağıdakilerden hangisi prerenal böbrek yetmezliğine yol açar? a) Akut poststreptokoksik glomerulonefrit b) Akut dehidratasyon c) Burkitt tümörü d) Hemoglobinüri e) Posterior üretral valv Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.322) Prerenal yetmezlik: Yenidoğanda; a. Plazma volümünün azalması (hemoraji, dehidratasyon, sepsis) b. Renal hipoperfüzyon (hipoksi, RDS, konjestif kalp yetmezliği, şok, aortun klemplenmesi) Büyük çocuklarda a. Kanama b. Hipotansiyon c. Dehidratasyon d. Sepsis e. Yanık f. Şok g. Nefrotik sendrom h. Konjestif kalp yetmezliği ı. Đleus j. Peritonit 6. 20 kg ağırlığındaki bir çocuğun idame su ve elektrolik ihtiyacı ne kadardır? a) 1000ml su + 3 mEq sodyum + 20mEq potasyum b) 1500ml su + 45 mEq sodyum + 30mEq potasyum c) 2000ml su + 45 mEq sodyum + 30mEq potasyum d) 3000ml su + 60 mEq sodyum + 40mEq potasyum e) 1500ml su + 60mEq sodyum + 45mEq potasyum
Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.21) Bkz. Tablo 1. 7. Aşağıdakilerden hangisi Tip I diyabet tanısına uymaktadır? a) AKŞ > 200 mg/dl, b) AKŞ = 140 mg/dl,Tokluk KŞ > 200 mg/dl c) AKŞ > 160 mg/dl d) Tokluk kan şekeri > 180 mg/dl e) AKŞ < 140 mg/dl, Tokluk kan şekeri > 140 mg/kg Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.343) Poliüri, polidipsi ve polifaji şikayetleri olan glukozürili çocukta tanı hipergliseminin belirlenmesi ile konur. Rastgele alınan örnekte glukoz 200 mg/dl üzerinde ise tanı konabilir. 8. Gece saat O3:00'da hipoglisemi, sabah hiperglisemi gösteren diyabetli bir olguda ne düşünürsünüz? a) Otonomik nöropatiyi b) Gece kristalize dozunun az geldiğini c) Somogyi fenomenini d) Şafak fenomenini e) Oral antidiyabetiğe geçilme gerekliliğini Cevap C (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.649) Somogyi fenomeni gece hipoglisemisine yanıt olarak karşıt-düzenleyici hormonların glukoz yapımını arttırması sonucunda sabah erken saatlerde oluşan hiperglisemi atağını tanımlar. Hipoglisemi sabah başağrısı, gece korkuları ve terlemelere neden olabilir; sonuçta oluşan rebound hiperglisemi aşırı glukozüri ile kendini gösterir. Sabah 3’de glukoz ölçümü hipoglisemiyi gösterir; NPH uygulamasını akşam yemeğinde yatma zamanına kaydırmak bu sorunu önleyebilir. Şafak fenomeni hipoglisemi öyküsü olmayan hastalarda sabah erken saatlerde oluşan belirgin hiperglisemiyi tanımlar. Bu iki fenomenin ayrımı çok önemlidir, çünkü Somogyi fenomeninde gece dozunun zamanın değiştirilmesi ya da azaltılması gerekir, ancak şafak fenomeninde gece dozu arttırılmalıdır. Bu nedenle, tedavi için evde uygun şekilde kan glukoz ölçümü yapılarak sabah erken saatlerdeki hipoglisemi ya da hipergliseminin belgelenmesi gerekir.
Tablo 1. Đdame tedavisi
1-10 kg 10-20 kg 20 kg’dan fazla
176
Kalori ihtiyacı (kal/kg/gün)
Su ihtiyacı (ml/kg/gün)
Elektrolit ihtiyacı
100 1000+(ağırlık-10)x50 1500+(ağırlık-20)x20
100 1000+(ağırlık-10)x50 1500+(ağırlık-20)x20
Her 100 ml su için, 3 mEq Na+ 2-2.5 mEq K+
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
9. Diabetik ketoasidozun düşük doz insülin infuzyonu ile tedavisinde saatte gidecek insülin dozu aşağıdakilerden hangisidir?
kullanımı endikasyonları: 1. 6 yaşından küçük PPD (+) çocuklar (bir hastayla yakın temas olsun, olmasın) 2. ARB (+) bir hasta ile aynı evde oturan ve 15 yaşından küçük olanlar; PPD (-) olsa da korumaya alınır. Bunlarda 3 ay sonra PPD tekrarlandığında; a) PPD (+) ise radyolojik ve bakteriyolojik tetkikler yapılır. Hasta değilse ilaç 6. aya dek verilir. b) PPD (-) ise BCG yapılır. 3. Daha önce PPD (-) olup, son 12 ayda (+)’leşenler 4. ARB (+) bir hastayla yakın temasta olup, immün sistemi bir nedenle baskılanmış kimseler. Sadece PPD (+) olanlarda INH tek olarak 9 ay kullanılır (10-20 mg/kg) Akciğerde lezyon ve klinik şikayet var, fakat ilerleyici değilse INH ve Rifampisin kullanılır. Hastalık ilerleyici karakterde ise INH, streptomisin ve rifampisin kullanılmalıdır.
a) 0.4 Ü/kg NPH b) 0.5 Ü/kg Reguler insulin c) 0.1 Ü/kg Reguler insulin d) 1 Ü/kg NPH e) 0.25 Ü/kg Regüler insulin Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.346) Đnsülin tatbiki: 2. saatin sonunda başlanır. Düşük doz sürekli infüzyon tarzı verilir. 0.1 U/kg kristalize insülin verilir. Önce bolus tarzı, ardından 0.1 U/kg/sa glukoz düzeyi ölçülerek infüzyon tarzında devam edilir. Kan glukoz düzeyi; 250-300 ise ve asidoz düzeltilmiş ise insülin azaltılır. 10.Tüberküloz menenjit için beyin omurilik sıvısında aşağıdaki bulgulardan hangisi doğru değildir? a) Protein çok yüksektir. b) BOS basıncı yüksektir. c) Glukoz normal veya yüksektir d) Hücre tipi lenfosit egemenliği şeklindedir. e) Fibrin ağı oluşumu görülür.
12.Aşağıdaki döküntülü hastalıklardan hangisi konjenital hemolitik anemili hastada aplastik kriz oluşturur? a) Roseola infantum b) Kızamık c) Erythema infeksiosum (5.hastalık) d) Kızamıkçık e) Đnfeksiyoz mononukleoz
Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.384 Tüberküloz menenjitte bir parça BOS örümcek ağı formasyonu için bekletilir. Tüberkülozda BOS’da hidrojen iyonu konsantrasyonuna bağlı olan değişikliklere dayanan Levinson testi tanıda yardımcı olabilir. Bkz. Tablo 2.
Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.159) Eritema Enfeksiyozum (5.hastalık), insan parvovirus B19 ile meydana gelir. Transplasental geçme olduğu zaman hidrops fetalis ve anemi meydana gelebilir. Kronik hemolitik anemi ile (orak hücreli anemi, sferositoz, talassemi) çocuk ve yetişkinlerde aplastik krizin en sık sebebi parvovirustur. Virus eritropoiezisi azalttığından eritrosit ömrünün kısalmasına bağlı olarak anemi gelişir.
11.BCG aşısı almayan ve PPD testi pozitif olup akciğer grafisi moral olan 2 yaşındaki çocuğa tüberküloz yönünden ne yapılmalıdır? a) BCG aşısı yapılmalı b) Isoniazid ile 9 ay kemoprofilaksi uygulanmalı c) Isoniazid + Rifampin ile 9 ay tedavi edilmeli d) Sadece klinik olarak izlenmeli e) BCG aşısı ile birlikte Isoniazid kemoprofilaksisi yapılmalı
13.Hangisi akut romatizmal ateş tanısında kullanılan Jones kriterlerini major kriterlerinden değildir? a) Kardit b) Poliartrit c) Eritema marjinatum d) Artralji e) Subküten noduller
Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.139) Çocukluk çağı tüberkülozunda proflaksi veya tek ilaç Tablo 2. BOS menenjit bulguları Basınç
Görünüm
Hücre
Bakteriyel
Opalesan
Tüberküloz
Opalesan
Mantar
Değişik sıklıkta berrak
200-20.000 (PMN) 50-500 (Önce PMN sonra MNL) 10-500 (Önce PMN sonra MNL) 0-Birkaç yüz (Çoğu MNL)
Viral
N veya az
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
Berrak
Protein
Şeker ↓ ↓ ↓
N veya az
Normal
177
PEDĐATRĐ
Cevap D (Nelson, 1996, s.756; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.254) Streptokok infeksiyonundan sonra boğaz kültürü (-) ise ARA olasılığı %0.3, kültür (+) ise bu olasılık %3, yani 10 kat fazladır. Streptokok antikorları iki ay sonra düşer. Titre ile hastalığın şiddeti orantılı değildir. EKG’de 1/3 vakada PR uzar. Bkz. Tablo 3. 14.Epileptik nöbetlerin hangi tipi 3-4 dakika hiperventilasyonla klinik olarak ortaya çıkarılabilir? a) Generalize tonik-klonik nöbetler b) Petit mal absans tipi nöbetler c) Kompleks myoklonik epilepsiler d) Kompleks parsiyel nöbetler e) Đnfantil spazm Cevap B (Nelson, 1996, s.1688; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.375) Absans Nöbeti (Petit mal); Đdiyopatik sentransefalik epilepsinin en tipik örneğidir. -4-5 yaştan puberte çağına kadar görülebilir. -Belirgin organik neden saptanamaz. -Ani başlar ve ani biter. -Günde 20-30 defa olur. -Hiperventilasyonla nöbet ortaya çıkarılabilir. -Nöbette bilinç kaybolur, gözler dalar şekilde pitoz ve göz kapaklarında 15-20 sn süren tekrarlayıcı hareketler nöbet için karakteristiktir. Nöbet sonrası nöbeti hatırlamaz.
Tablo 3. Modifiye Jones kriterleri Majör Kriterler (Pan) Kardit Migratuvar poliartrit Sydenham koreası Subkutan nodüller Eritema marginatum Minör Kriterler Ateş Artralji Geçirilmiş streptokok enfeksiyonu hikayesi Uzamış PR mesafesi Akut faz reaktanlarında artış (Sedimentasyon, CRP, ASO)
Tablo 4. Psödotümör serebri ile ilişkili anormallikler Endokrin ilişkili Obesite Menarş Addison hastalığı Gebelik Hipoparatiroidizm Malnütrisyon sonrası yetişme büyümesi
Đlaçlarla ilişkili Vitamin A fazlalığı Vitamin A eksikliği Tetracycline (bebeklikte) Steroid tedavisi (genellikle doz azaltılması) sırasında) Nalidixic acid Doğum kontrol hapları
Diğer hastalıklar Demir eksikliği anemisi Galaktozemi Polisitemi Orta kulak hastalığı
15.Hangisi pseudotümör serebri nedeni değildir? a) Hipoparatiroidizm b) Addison hastalığı c) Polisitemi d) Galaktozemi e) Hipertiroidizm Cevap E (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.677) Bkz. Tablo 4. 16.Klasik fenil ketonürili olup sağlıklı erkekle evlenen bir kadının maternal fenilketonurili bebeği için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Bebek mikrosefalik doğabilir. b) Bebek düşük doğum ağırlıklı doğabilir. c) Bebekte konjetinal kalp hastalığı olabilir. d) Annenin gebelikte fenilalaninden kısıtlı alması bebeği durumunu etkilemez e) Bebekte mental retardasyon ortaya çıkabilir. Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.165) Yenidoğan tarama testleri ile saptanan fenilketonüri (FKU) vakalarının erken ve başarılı tedavisi, giderek 178
artan sayıda FKU’lu annenin çocuk doğurmasına olanak vermektedir. Gebelikleri sırasında uygun diyet tedavisi almayan annelerin bebeklerinde mental gerilik (%92), mikrosefali (%73), kongenital kalp hastalığı (%12), intrauterin ve postnatal büyüme geriliği (%40) ve spontan düşükler (%40) bildirilmiştir. 17.Antikanser kemoterapotik ilaç ve yan etkileri konusundaki aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? Kemoteropotik ilaç a) Doksorubisin b) L-Asparaginaz c) Metotreksat d) Siklofosfamid e) Vinkristin
Yan etki Kardiyomiyopati Lökopeni Mukozit Hemorajik sistit Periferik nöropati
Cevap B (Nelson Essentıals of Pediatrics, 2.baskı, 1996, s.553, tablo 15-5) L-asparaginazın yan etkileri; Allerjik reaksiyon, pankreatit, hiperglisemi, trombosit disfonksiyonu, koagülopati, ensefalopadi. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
18.Kanser tedavisinin geç komplikasyonları konusundaki aşağıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır? Yan etki Đnfertilite Đkincil kanserler Hepatotoksisite Pulmoner fibrozis Büyüme geriliği
Kemoteropotik ilaç a) Alkilleyici ajanlar b) Aktinomisin-D c) 6-merkaptopürin d) Bleomisin e) Kranial radyasyon
Cevap B (Nelson Essentıals of Pediatrics, 2.baskı, 1996, s.557, tablo 15-8) Đkincil kanserler, radyasyon ve alkilleyici ajanlarda görülür. 19.Aşağıdakilerden hangisi konjenital hipotiroidi semptomu değildir? a) Hipotoni b) Uzamış fizyolojik sarılık c) Dil büyüğü d) Umblikal herni e) Đshal
20.Hemofili A için yanlış olan işaretleyiniz? a) X'e bağlı resesif geçiş vardır. b) Kanama zamanı uzamıştır, c) Hemartroz önemli komplikasyonlardandır, d) Trombosit sayısı normaldir, e) Tedavide taze donmuş plazma kullanılabilir. Cevap B (Nathan, Oksi, Hematology of Infancy and Childhood, 1993, s.1613-1620; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.285) Bkz. Tablo 6. 21.Aşağıdaki koagulasyon faktörlerinden hangisi Protrombin zamanın belirlenmesinde rol oynamaz? a) Faktör II b) Faktör V c) Faktör X d) Faktör VII e) Faktör XII Cevap E (Nathan, Oksi, Hematology of Infancy and Childhood, 1993, s.1531-1540; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.283)
Cevap E (Lifshitz, Pedatric Endocrinology, 1996, 3.baskı, s.376-377; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.336) Bkz. Tablo 5.
Bkz. Tablo 7. 22.Çocuklarda en sık görülen bağ dokusu hastalığı hangisidir? a) Vaskülitler b) SLE c) Juvenil Romatoid artrit d) Dermatomiyozit e) Skleroderma
Tablo 5. Konjenital hipotiroidizmin kliniği
Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.121)
1. Uzamış sarılık (%30) 2. Letarji (%32) 3. Konstipasyon 4. Beslenme güçlüğü 5. Soğuk, kuru, benekli deri 6. Umblikal herni 7. Makroglossi 8. Geniş fontanel ve sütürler 9. Abdominal distansiyon 10. Hipotoni veya yavaş refleksler (%36) 11. Guatr (çok seyrek) 12. Hipotermi
En sık görülen çocukluk çağı konnektif doku hastalığıdır. Bkz. Tablo 8. 23.Bronşiolitin en sık etkeni hangisidir? a) Streptokoklar b) H. influenza c) RSV d) Adenoviruslar e) Rinovirus
Tablo 6. Hemofili ve von Willebrand hastalıklarının karşılaştırılması
Kalıtım Eksik faktör Kanama yeri Protrombin zamanı PTT KZ Platelet agregasyon
Hemofili A
Hemofili B
von Willebrand Hastalığı
X’e bağlı VII (Koagülan) Kas, eklem, cerrahi Normal Uzun Normal Normal
X’e bağlı IX Kas, eklem, cerrahi Normal Uzun Normal Normal
Otozomal dominant veya resesif vWF ve VIII: AHF Müköz membran, deri Normal Uzun veya normal Uzun Normal
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
179
PEDĐATRĐ
Tablo 7. Pıhtılaşmada eksikliklerin tanısı Eksik faktör
PT
Test aPTT Trombosit KZ
Fibrinojen (I) Protrombin (II) Doku tromboplastini (III) Kalsiyum (IV) Labil faktör (V) Stabil faktör (VII) Anti hemofilik globülin (VIII) Christmas faktörü (IX) Stuart Power faktörü (X) Plazma tromboplastin öncülü (XI) Hageman faktörü (XII) Fibrin stabilizan faktör (XIII) Prekallikrein (Fleteher faktörü) von Willebrand (VIII ag) Trombositopeni Fonksiyonel trombosit defekti Damar hasarı
A A
A A
N N
N N/A
A A N N A N N N N N N N N
A N A A A A A N A N/A N N N
N N N N N N N N N N A N/A N
N/A N N N N/A N N N N N/A N/A A N/A
N: Normal A: Anormal
Tablo 8. Çocukluk çağı konnektif doku hastalıkları Jüvenil romatoid artrit (JRA) Sistemik lupus eritematozus Dermatomiyozitis Juvenil ankilozan spondilit Skleroderma Vaskülitik sendromlar -MLNS (Multinükleer lenfnodu sendromu) -HSP -Dev hücreli arteritis -Behçet hastalığı -Wegener granülomatozisi -Poliarteritis nodosa (PAN)
%75-80 5-10 3 3 3 2
Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.221) Alt hava yollarının inflamatuvar tıkanması ile karakterize bir enfeksiyondur. En sık 6 aylıkken görülür. Etiyolojide viruslar ve allerjik hikaye önemlidir. Rekürran akut bronşiolit ve ailesel hikaye durumlarında allerjik faktörler düşünülmelidir. Viral etkenler RSV (%50), parainfluenza 3, mikoplazmalar, bazı adenoviruslar, influenza ve rinoviruslardır. 24.Çocukta akut epiglottitin en sık nedeni hangisidir? a) Strep. pnömonia b) RSV c) H. influenza d) Staph. aureus e) Strep. viridans Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.220) 180
Epiglottis ve komşu yapılar hızla gelişen ve yaşamı tehdit eden havayolu obstrüksiyonuna neden olan enfeksiyondur. Tipik olarak 3-6 yaşlarındaki çocuklarda meydana gelir. Etiyolojik ajan hemen hemen daima bakterilerdir (H. influenza tip B). Kış ve ilkbahar aylarında sıktır. 25.Wilms tümörü en sık nereye metastaz yapar? a) Beyin b) Akciğer c) Karaciğer d) Kemik e) Kolon Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.296) Çocuklarda akciğere en sık metastaz yapan tümör Wilms tümörüdür. Yalancı bir kapsülü vardır. Genellikle böbrek venine doğru ilerler. Bölgesel lenf nodlarına ve oradan akciğere yayılır. Daha geç evrede karaciğer, kemik ve beyin metastazları yaparlar. 26.Rabdomyosarkomun en kötü prognozlu tipi hangisidir? a) Alveoler b) Embriyonal c) Bothyroid sarkom d) Pleomorfik e) Papiller Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.302) Rabdomyosarkom çocuktaki en sık yumuşak doku tümörüdür. -Alveoler tip: Adölesanda daha sık görülür. Daha ziyade gövde ve ekstremitelerde gözlenir. Lokal olarak hızla yayılır. Prognozu en kötü olan tiptir. -Embiryonal tip: 2-6 yaşları arasında en sık gözlenir. Prognozu iyidir. -Bothyroid sarkom: Vagen, uterus, nazofarenks gibi içi boş organlardan köken alır. Embriyonal tipin özel bir şeklidir. Makroskopik görünümü üzüm salkımı şeklindedir. -Pleomorfik tip: Daha çok yetişkinlerde gözlenir. 27.Yenidoğanda en sık stridor sebebi hangisidir? a) Bronkojenik kist b) Laringomalazi c) Pulmoner hipoplazi d) Diafragmatik herni e) Pulmoner sekestrasyonlar Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.201) Laringomalazi infantlardaki en sık stridor sebebidir. Larinks uygunsuz olarak küçüktür ve destek dokuları yumuşaktır. Hayatın ilk dört haftasında başlayan ve ağlarken veya efor ile artan solunumla veya üst solunum yolu enfeksiyonları ile şiddetlenen stridor mevMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
cuttur. Stridor takriben 12 aylıkken kaybolursa da üst solunum yolu enfeksiyonları ile 3 yaşa kadar tekrarlayabilir. 28.Alport sendromunda hangisi görülmez? a) Hematüri b) Sinirsel sağırlık c) Renal ven trombozu d) Kalıtsal nefrit e) Böbrek yetmezliği Cevap C (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.471) Kalıtsal nefrit hematüri, sinirsel sağırlık ve ilerleyici böbrek yetersizliği ile belirlenen ve Alport sendromu olarak da bilinen bir hastalıktır. Kalıtsal nefritin kronik böbrek hastalıkları arasında önemli bir yeri vardır. Çocukluk yaş döneminde kalıtsal glomerül hastalıkları arasında en sık olanıdır. Bu nedenle de atipik gidişli her kronik glomerülonefrit veya piyelonefritte bu hastalık da dikkate alınmalıdır. Otosomal resesif geçişlidir. 29.En sık görülen kalıtsal koagülopati hangisidir?
Cevap A (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.382,383) En sık rastlanan kalıtsal koagülopati Hemofili A’dır. Faktör VIII’in kalıtsal eksikliği sonucu gelişir. X kromozomuna bağlı resesif kalıtsal geçiş gösterir. Hastalık asemptomatik kadın taşıyıcılar tarafından erkek çocuklara geçirilir ve yalnız erkeklerde görülür. Faktör VIII düzeyi %1’in altında olan vakalarda spontan deri ekimozları oluşacağı gibi en küçük travmalarda bile kanamalar ve hemartrozlar ortaya çıkar. Travma dışında da hemartrozlara ağır hemofilide sık rastlanır. Buna karşılık hafif hemofili tiplerinde sistemik kanamalara her zaman rastlanmaz, ancak belirli cerrahi uygulamalar sırasında kanama sorunları ortaya çıkar. Hemofili A’da en belirgin bulgulardan biri, eklem içi kanamalardır. Diz, ayak bileği ve dirsek kanamaları hemofilide en sık klinik tabloyu oluşturur. trombositopeni
a) Kloramfenikol b) Rifampisin c) Paraaminosalisilat d) Eritromisin e) Kinidin Cevap D (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.390) Bkz. Tablo 9. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
Antikonvülzifler ve sedatifler Difenilhidantoin Karbamazepin Klonazepam Sodyum valproat Primidon Antibiyotikler Sulfisoksazol Trimetoprim-sulfametoksazol Paraaminosalisilat Rifampisin Pentamidin Kloramfenikol Diğer Sitostatik ilaçlar Sulfanilüre Altın tuzları Penisilamin Kinidin
31.Nöroblastoma en sık nerede yerleşir? a) Torakal bölge b) Pelvikbölge c) Baş-boyun bölgesi d) Đntrakraniyal bölge e) Abdominal bölge
a) Hemofili A b) Hemofili B c) von Willebrand hastalığı d) ITP e) Hemolitik üremik sendrom
30.Hangisi çocuklarda değildir?
Tablo 9. Çocuklarda trombositopeni nedeni olabilen ilaçlar
nedeni
Cevap E (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.299) Nöroblastomda primer tümör yerleşimi şöyle olabilir: Abdominal -Adrenal (%35) -Adrenal dışı (%20) Torakal yerleşimli olanlar (%15) Baş ve boyun yerleşimliler (%5) Diğerleri ve bilinmeyenler (%18) Beyin ve olfaktor bulbustan kaynak alanlar nadirdir ve esthesio nöroblastom adını alır. 32.Çocuklarda kış aylarında görülen infeksiyöz diyarenin en sık nedeni hangisidir? a) Staph. aureus b) Rotavirus c) Enterik adenovirus d) Parazitler e) Shigella Cevap B (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.399) Bebeklerde gastroenterite neden olan virüsler rotavirüs, calicivirus, enterik adenovirus, astrovirus ve Norwalk ajanlarının üyeleridir. Rotavirus kış aylarında görülen diyarenin en sık karşılaşılan nedenidir. Bebeklikte rotavirusun neden olduğu birincil enfeksiyon orta-ağır derecede hastalığa neden olabilirken, adolesan döneminde yeniden infekte olunması sonucu hafif şiddette hastalık oluşur. Rotavirus üst ince 181
PEDĐATRĐ
bağırsak epitelini istila eder ve şiddetli seyrettiği olgularda ince bağırsak ve kolon boyunca yayılabilir; sonuçta villus hasarı, geçici ikincil disakkaridaz eksikliği ve lamina propriada inflamasyon oluşur. Kusma 34 gün, diyare 7-10 gün boyunca devam edebilir; daha küçük çocuklarda dehidratasyon gözlenir. 33.En sık görülen infeksiyöz üst havayolları obstrüksiyonu nedeni hangisidir? a) Sinüzit b) Otitis media c) Krup d) Epiglottit e) Bronşiolit Cevap C (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.453) En sık görülen infeksiyöz üst havayolları obstrüksiyonu sendromu krup veya akut infeksiyöz laringotrakeobronşit’dir. Krupun etiyolojisi çoğunlukla viraldir. Parainfluenza tip 1 ve 2 virüsleri en sık karşılaşılan etkenlerdir. Tipik hastalık 6 ay-3 yaş arasındaki çocuklarda üst solunum yolu infeksiyonu bulguları (soğuk algınlığıgrip) gibi başlar ve 5 günden daha az sürede sonlanır. Metalik nitelikte öksürük, inspiratuvar stridor ve solunum güçlüğü yavaş ya da akut olarak gelişebilir. Fizik muayenede; zorlu solunum, suprasternal, interkostal ve subkostal çekilmeler gibi üst havayolu obstrüksiyonu bulguları belirgindir. Beraberinde wheezing ve prodüktif öksürüğün eşlik ettiği alt havayolları hastalığı da bulunabilir. Subglottik bölge, viral inflamasyona bağlı ödem nedeniyle obstrüksiyonun en sık oluştuğu yerdir. Röntgende daralmış subglottik alana ait “çan kulesi” işareti görülür. 34.Gözte bitot lekeleri hangi vitamin eksikliğinde görülür? a) Vitamin A b) Vitamin B c) Vitamin C d) Vitamin D e) Vitamin E Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.37) A vitamini eksikliğinde özellikle loş ışıkta görme fonksiyonu bozulur. A vitamini yetersizliğinin klinik bulguları şunlardır: Göz belirtileri: Gece körlüğü erken belirti olabilir. Karanlığa uyumun bozulması ile başlar. Daha geç olarak kornea ve konjunktivaya da kuruluk (kserozis) ve korneanın şeffaflığını, kaypaklığını kaybetmesi (keratomalasi) oluşur. Bulber konjunktivada kuru, gri, renkli plaklar (Bitot lekeleri), folliküler hiperkeratoz ve fotofobi ile birlikte görülür. Göz küresinin perforasyonu ve tam körlük, geç ve kalıcı bulgulardır. Deri ve mukoza belirtileri: Deri kurudur. Pullanma olur. Özellikle omuz, kalça ve ekstremitelerin ekstansör yüzeylerinde folliküler hiperkeratoz oluşur. Solunum 182
yolları epitelinde metaplazi sonucu bronşial obstrüksiyon, vagina epitelinin kornifiye epitelle döşenmesi sonucu vaginit, idrar yolları mukozasındaki değişiklikler sonucu piyüri ve hematüri oluşabilir. 35.Dermatit, diyare ve demans hangi vitamin eksikliğinde görülür? a) Tiamin b) Riboflavin c) Niasin d) Pridoksin e) Siyanokobalamin Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.39) Niasin eksikliğinde Pellegra meydana gelir, ancak çocuklarda nadirdir. Triptofan niasinin kaynağı olduğu için triptofanın egzojen eksikliği de Pellegraya eğilimi arttırır. Süt ve yumurtada az miktarda niasin bulunur, ancak triptofan içeriği yeterli olduğu için bu besinler çocukları pellegradan korur. Gastrointestinal sistem hastalıklarında, malabsorbsiyonlarda, anoreksiada pellegra gelişebilir. Klinik bulguları (Pellegra 3D): 1. Dermatit: Derinin güneşe açık bölgelerinde simetrik eritemler, keskin kenarlı plaklar olur. 2. Gastrointestinal sistem bulguları: Diyare stomatit, glossit. Buradaki glossitte dil kaba, düz yüzeyli ve şişmiştir (coğrafik dilden farklı). 3. Demans, depresyon, oryantasyon bozukluğu, dalgınlık. Tedavide mısır, baklagillerden fakir, et türlerinden zengin bir diyet önerilir. Niasin genellikle günde 10-25 mg olarak 3 dozda verilir. 36.Raşitizmin laboratuvar bulguları ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Son dönemde serumda fosfat artar. b) Alkalen fosfataz artar. c) Ca++ düzeyi düşer. d) Serumda cAMP artar. e) PTH artar. Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.43) Bkz. Tablo 10. 37.Hangisi APGAR skorlamasında yer almaz? a) Uyarıya yanıt b) Derin tendon refleksi c) Cilt rengi d) Kas tonusu e) Kalp ritmi Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.54) Bkz. Tablo 11. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Tablo 10. Raşitizm devrelerine göre laboratuvar bulguları Evre
Ca++
P
1 2 3
↓ ↓, N ↓↓
N ↓ ↓↓
Alkalen fosfataz N,
Mg++
cAMP (serum)
N N ↓
38.Sistemik başlayan JRA ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Đlk bulgu artrittir. b) Her iki cinste eşit gözükür. c) Splenomegali vardır. d) Döküntüler ateşle birlikte başlar. e) Anemi vardır. Cevap A (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.284) Sistemik başlayan JRA hastalığın en dramatik ve en az görülen şeklidir. JRA’nın erkekleri kızlar kadar sık etkileyen tek tipidir. Çocuklarda genellikle 16 yaş ya da daha erken başlar. Gövdede eritematöz maküler döküntü, splenomegali, hepatomegali ve lenfadenopati vardır. Özellikle ateşin yükseldiği dönemlerde irritabilite ve artralji/miyalji belirgin özelliklerdir. Özgün döküntü gövde ve ekstremitelerde oluşan ufak, somon renkli maküllerdir ve yüksek ateşle gelir ve gider. Nadiren döküntü kaşıntılıdır. Sıklıkla hastalığın ilk haftaları ya da hatta ilk 6-8 ay boyunca artrit yoktur. Daha sonra kronik poliartiküler artrit gelişebilir. Hastalığın diğer sistemik belirtileri arasında serözit; plöritle beraber ya da tek başına semptomsuz perikardit ve daha seyrek olarak abdominal serözit bulunur. Sistemik başlayan JRA’nın tanısal laboratuvar bulgusu yoktur. Çocukta tipik olarak, derin de olabilen anemi vardır. 39.Pakiartiküler JRA’de en sık hangi eklem tutulur? a) Vertebra b) Dirsek eklemi c) Diz eklemi d) Küçük eklemler e) Kalça eklemi Cevap C (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.285, 286) Küçük çocuklardaki pakiartiküler artritin başlangıcı 2 yaş civarında doruk yapar. En sık büyük eklemler tutulur. Sistemik hastalık belirtisi ve bulgusu genellikle yoktur. En sık tutulan eklem dizdir. Bunu ayak bilekleri ve dirsekler izler. Kalça hemen hemen hiç tutulmaz. Çocuğun el ve ayak eklemlerinde bazen şişlikler bulunabilir. Bu çocuklarda sıklıkla ağrı yoktur. Semptomsuz şişlik dönemi sonrasında yavaş kontraktür gelişimi görülür. Eklem hastalığı ender olarak harap edicidir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
N,
PTH
Amino Fosfatüri
N,
Đdrar asitüri
N,
cAMP
N,
N,
Tablo 11. Apgar skorlaması 0 Kalp ritmi Solunum Kas tonusu
1
Kalp sesi yok Yok
<100/dk Yüzeysel düzensiz Geniş hipotoni Hafif fleksiyon
Uyarıya yanıt Yok (Nelatonlu buruna dokunarak) Cilt rengi Siyanozlu veya soluk
Hafif
2 >100/dk Düzenli solunum kuvvetli ağlama Fleksiyonda Hipertonik hareketli Öksürük, aksırık, ağlama
Ekstremiteler Pembe siyanoze, gövde pembe
40.10 yaşında bir çocukta en sık osteomiyelit etkeni hangisidir? a) E.coli b) B grubu streptokoklar c) S. aureus d) Gram negatif basiller e) Salmonella Cevap C (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.312) Bkz. Tablo 12. 41.Guillain-Barre Sendromuyla ilgili hangisi yanlıştır? a) Nöropati yukarıdan aşağıya doğru seyreder. b) BOS 1. haftada normaldir. c) Çoğunda hastalık spontan olarak düzelir. d) Refleksler genelde kaybolmuştur. e) Kraniyal sinirleri tutabilir. Cevap A (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.700) Sıklıkla bir solunum ya da gastrointestinal infeksiyonların ardından görülen idiyopatik periferik bir nöropatidir; hastalık özgün olarak kendini en fazla arefleksi, gevşeklik ve bacaklarda başlayan ve yukarı doğru çıkıp kolları, gövdeyi, boğazı ve yüzü tutarak gösterir. Tipik olarak çocuklar eller ve ayaklarda duygusuzluk ve paresteziden yakınır ve sonra ayaklarda ağır bir duyu kaybını yürüme yeteneğinin kaybolmasını izler. Muayenede sıklıkla kuvvet yerinde olsa bile reflekslerin kaybolduğu ortaya çıkar. Sıklıkla meningeal belirtiler belirlenir. Bulbar ve solunum yetersizliğine ilerleme hızlı gelişebilir ve solunum işlevinin yakından izlenmesi gerekir. Otonom sinirlerin işlev bozukluğu hipertansiyon, hipotansiyon, ortostatik hipotansiyon, 183
PEDĐATRĐ
Tablo 12. Akut hematojen osteomiyelitin yaş gruplarına göre klinik görünümü Yaş
Sıklıkla tutulan bölge
Semptom ve bulgular
Beklenen organizma
Yenidoğan
Çeşitli, %40’ında birden fazla bölgede tutulum
Grup B streptokoklar, Escherichia coli, Staphylococcus aureus ya da Candida
1-24 aylık
Uzun kemikler; eklemler de tutulabilir Uzun kemiklerin metafizi; seyrek olarak vertebra gövdeleri veya pelvis
Genellikle sistemik bulgu az; yerel ödem; kol-bacak hareketlerinde azalma; eklemde effüzyon (%60-70) Psödoparalizi, ateş, topallama
S. aureus, grup B streptokoklar
Günlerce-haftalarca fokal ağrı ile ateş (%90), fokal duyarlılık (%70), fokal şişlik (%70) veya eklemde effüzyon (%20)
S. aureus (%60-90, streptokoklar (%10), Salmonella, seyrek olarak gram negatif basiller, anaeroblar veya mantarlar
2-20 yaş
taşikardi ve diğer aritmilere, üriner retansiyon veya inkontinansa, dışkı retansiyonuna ya da anormal terleme, kızarma veya periferik vazokonstrüksiyon epizodlarına yol açabilir. Kraniyal sinirleri tutan farklı bir türünde (Miller-Fisher) yalın ya da periferik sinir katılımı ile birlikte olabilir. BOS sıklıkla hastalığın 1. haftasında normaldir ve sonra pleositoz olmaksızın yükselmiş protein düzeyleri görülür. Hastalık spontan olarak düzelir ve hastaların %75’i 112 ay içinde normal işlevine kavuşur. 42.Gower belirtisi hangisinde görülür? a) Fasiyoskapulohumeral distrofi b) Miyotonik distrofi c) Charcot-Marie-Tooth hastalığı d) Guillain-Barre sendromu e) Duchenne distrofisi Cevap E (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.701) Müsküler distrofi cinse bağlı resesif geçiş gösteren, erkek çocuklarda 20-30:100 000’de görülen bir hastalıktır. Erkek çocuklar 3 yaş civarında düzgün koşamama ya da atletik olarak akranlarından geri kalma şeklinde belirti verirler. Bazılarında önceden motor gelişme göstergelerinde (yürüme, basamak tırmanma) hafif yavaşlama öyküsü bulunur. Muayenede bulber hipertrofi, hiperlordik ve paytak yürüyüş ve yerden kolay doğrulamama şeklinde kendini gösteren hafif-orta şiddette proksimal bacak zayıflığı ortaya çıkar. Çocuk tipik olarak oturur durumdan ayakları vücudu üzerinde tırmanarak yükselir (Gower belirtisi). Güçsüzlük 6. yaşta belirti verir ve 12 yaşta tekerlekli sandalyeye bağımlı kalacak şekilde ilerleme gösterir. Onaltıncı yaşta kollar çok az hareketlidir ve solunum güçlüğü başlar. Ölüm miyokard tutulumundan kaynaklanan konjestif kalp yetersizliği ya da pnömoniye bağlıdır. Serum kreatin fosfokinaz düzeyi herzaman belirgin olarak yüksektir. Kas biyopsisi kas lifi dejenerasyonu ve artmış intrafasiküler bağ dokusu ile birlikte rejenerasyon belirtileri ortaya çıkarır. Bu hastalık dystrophin denilen büyük bir proteinin eksikliğinden kaynaklanır. 184
43.Makülada kiraz kırmızısı dejenerasyon hangisinde tipiktir? a) Metakromatik lökodistrofi b) Gaucher hastalığı c) Fabry hastalığı d) Hurler sendromu e) Tay-Sachs Cevap E (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.54) Tay-Sachs hastalığı infantil amorotik familyal idiyosi olarak da bilinen bu hastalıkta patolojik değişiklikler MSS’yi ve tüm vücut nöronlarını ilgilendirir. Nöronlar karakteristik membranöz sitoplazmik cisimcikler içerirler. Zamanla nöronlar kaybolur. Mikroglial hücrelerde proliferasyon oluşur. Omurilikte de benzer değişiklikler gözlenir ve özellikle ön boynuz hücreleri daha fazla zarar görür. Hastalık lizozomal bir enzim olan hekzosaminidaz A izoenziminin yetersizliğine bağlı olarak GM2 gangliosidin yıkılmasındaki defekt sonucu gelişir. Tay-Sachs hastalığında çocuklar doğumda ve ilk aylarda normal görünümdedir. Ancak yenidoğan döneminde dikkatli bir oftalmolojik muayene ile maküladaki tipik kiraz kırmızısı leke görülebilir. Hastalıkta kesin tanı serum, lökosit, gözyaşı ve deri fibroblastlarında heksozaminidaz A izoenziminin eksikliğinin gösterilmesine dayanır. 44.Fabry hastalığında esas olarak dokularda hangisi birikir? a) Kolesterol b) Sfingomyelin c) Triheksozilseramid d) Glukosilseramid e) Galaktoserebrosid Cevap C (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.55) Fabry hastalığı, X’e bağlı olarak geçer. Deride anjiokeratomların bulunuşu karakteristiktir. Hastalık, alfa-galaktosil terminal glikolipidlerin yıkılmasından sorumlu alfa-galaktosidaz aktivitesinin yetersizliği sonucu gelişir. Esas olarak biriken madde triheksozilseramid’dir. Bu maddenin yıkımı özgül alfaMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
galaktosidaz gerektirir. Hastalıkta depolanan diğer bir madde digalaktosilseramid’idir. B grubundan hastalarda vasküler epitel, iskelet kasları ve sinir sistemi hücrelerinde de depo maddesi birikir. Tutulan dokular incelendiğinde ince sudanofilik, PAS-pozitif granüller ve köpük hücreleri saptanır. Hastalık genellikle ileri çocukluk yaşlarında görülür. Klinik bulguların çoğunluğu kan damarlarında lipid maddesinin depolanması ile ilgilidir. Ekstremite ağrıları, terleme olmaması, proteinüri, ateş, deri lezyonları karakteristik bulgulardır. Hastalık genellikle 3040 yaşlarında kardiyak veya renal yetersizlik ile sonuçlanır. Kesin tanı, plazma, idrar, lökosit, göz yaşı, doku kültürlerinde üretilmiş deri hücrelerinde alfagalaktosidaz aktivitesinin ölçümüne dayanır. Amniyotik hücrelerde enzim ölçümü ile prenatal tanı yapılabilir. 45.Mukopolisakkaridozların en ağır tipi hangisidir? a) Hurler sendromu b) Scheie sendromu c) Morquio sendromu d) Sanfilippo sendromu e) Hunter sendromu Cevap A (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.42) Hurler sendromu, mükopolisakkaridozların en ağır tipidir. Hemen tüm dokular tutulmuştur. Vakalar erken yaşlarda kaybedilir. Hastalar doğumda normaldir. Đnguinal ve umbilikal herniler sık görülür. Genellikle 624. aylar arasında hepatosplenomegali, iskelet deformiteleri, kaba yüz yapısı, büyük dil, çıkık alın ve boy kısalığı ile hastalığa özgü klinik tablo oluşmuştur. 18-24. aylarda zeka geriliği belirginleşir. Đskelet deformiteleri uzun kemiklerin büyümesinde gerilik ve kıkırdaklar içinde MPS toplanması ile ilgilidir. Kıkırdak yapısındaki bozukluk nedeniyle nazofarinks ve toraksta da yapısal deformiteler oluşur. Bu çocuklarda tekrarlayan solunum yolu infeksiyonları ve otitis media görülür. Vakaların birçoğunda mukoid bir burun akıntısı gözlenir. Dişler deforme, eller geniş, parmaklar kısa ve künttür, hafif pençe eli deformitesi vardır. Diz, dirsek, omuz, kalça gibi birçok eklemde kontraktürler ve lomber kifoz sık görülür. Deri kalındır, hirsutizm sık görülen bir bulgudur. Kornea bulanıklığı yanısıra glokom ve zamanla optik atrofi gelişebilir. Kombine, iletim ve nörosensoriyel tip sağırlık görülebilir. Meninkslerin MPS ile infiltrasyonu sonucu hidrosefali gelişebilir. Damar çeperlerindeki hücrelerde MPS birikimi koroner arterlerde ve başka damarlarda daralmaya neden olur. Ayrıca kalp kapakları, endokard ve miyokard kalınlaşır. Sistemik ve pulmoner hipertansiyonun da etkisiyle konjestif kalp yetersizliği ve ani kardiyovasküler kollaps gelişebilir. 46.Mc Ardle hastalığında hangi enzim eksiktir? a) Glukoz-6-fosfataz b) Heparan sülfataz c) Beta-galaktozidaz MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
d) Kas fosforilazı e) Kas fosfofruktokinazı Cevap D (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.39) Tip V (Mc Ardle Hastalığı), kas fosforilaz eksikliği, egzersiz sonrası oluşan kas ağrıları ve kas krampları ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Karaciğer ve düz kaslarda fosforilaz aktivitesi normal, iskelet kaslarında azalmıştır. Kaslarda glikojen sentezi normaldir, ancak enzim eksikliği nedeniyle bu glikojen enerji kaynağı olarak kullanılamaz ve kas glikojen konsantrasyonu artar. Enzim eksikliği doğumsal olmakla birlikte erken semptom yoktur. Đlk belirti, çabuk yorulma şikayetidir. Giderek hastalığın tipik belirtileri olan orta derecede bir egzersizden sonra tekrarlayan bacak ağrıları, kas krampları, miyoglobinüri, karın (kas) ağrıları ortaya çıkar. Egzersizden sonra serum transaminaz, aldolaz ve CPK düzeyleri anlamlı şekilde yükselir. Tanıda, ön kola uygulanan anoksik egzersiz testi kullanılır. 47.Fenilketonüri ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Fenilalanin hidroksilaz eksikliği ile ortaya çıkar. b) Kusma en erken belirtidir. c) Hipotonisite vardır. d) Deri belirtileri genellikle hafiftir. e) Refleksler hiperaktiftir. Cevap C (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.7) Fenilketonüri (PKU), üzerinde en fazla inceleme yapılan ve en iyi bilinen aminoasit metabolizması bozukluğudur. Fenilketonüri, fenilalanini tirozine çeviren fenilalanin hidroksilaz aktivitesinin yokluğu veya çok azlığı sonucu ortaya çıkar. Fazla miktarlardaki fenilalanin, fenilpiruvik aside transamine olur veya feniletilamine dekarboksile olur. Bu maddeler ve bunların metabolik ürünleri normal metabolizmayı bozarak beyin hasarına neden olurlar. Bebeklerde fenilketonürinin en erken belirtilerinden birisi kusmadır. Kusmalar pilor stenozunu taklit edecek kadar şiddetli olabilir. Diğer erken belirti idrarın ve terin içerdikleri fenilasetik, fenillaktik ve fenilpiruvik asitler nedeniyle fare gibi kokmasıdır. Tedavi edilmeyen vakalarda 4. ay civarında sinir sistemi belirtileri ortaya çıkar. Çocukların çoğunluğunda ağır zeka geriliği saptanır. Tedavi görmeyen bebeklerin ilk yaş sonunda IQ’larında yaklaşık 50 puanlık bir azalma olduğu tahmin edilmektedir. Reflekslerde hiperaktivite gözlenir. Hipertonisite vardır. Konvülsif nöbetler ve tremor olabilir. Çocukların yaklaşık 1/4’ünde nöbetler, %50’den fazlasında da EEG anomalileri gözlenir. Nörolojik belirtilerin serebrosid, sülfatid, dopamin ve serotonin sentezlerinin fenilalanin tarafından veya beyinde pirüvat kinazın fenilpiruvik asit tarafından inhibisyonuna bağlı olarak geliştiği varsayımları ileri sürülmektedir. Deri belirtileri genellikle hafiftir ve ileri çocukluk yaşlarında görülmez. 185
PEDĐATRĐ
Tablo 13. Neonatal hipogliseminin görüldüğü durumlar Kısıtlı glikojen depoları Prematürite Perinatal stres Açlık Glikojen depo hastalığı Hiperinsülinizm Diyabetik anne çocuğu Beckwith-Wiedemann sendromu Annenin aldığı ilaçlar Nesidioblastozis veya adacık hücre adenomu Eritroblastozis fetalis Glukoz üretiminin azalması Gestasyon yaşına göre düşük doğum tartılı yenidoğanlar (SGA) Doğumsal metabolizma bozuklukları Diğer Hipotermi Sepsis Hipotalamus veya hipofiz hastalıkları Adrenal yetersizlik Polisitemi
48.Hangisinde yenidoğanda hipoglisemi görülmez? a) Prematürite b) Diyabetik anne çocuğu c) Eritroblastozis fetalis d) Hipertermi e) Beckwith-Wiedemann sendromu Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.278) Bkz. Tablo 13. 49.Yaprak şeklinde lekeler hangisinde görülür? a) Mc Cune-Albright Sendromu b) Albinizm c) Addison d) Tuberoskleroz e) Nörofibromatozis Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.43) Deride kahverengi lekeler nörofibromatozu; çok zaman tek taraflı, büyük, sınırı düzensiz lekeler ise erken puberte sendromlarından biri olan AlbrightMcCune sendromunu akla getirir. Yaprak şeklinde lekeler tüberoz sklerozu düşündürür. Melanin pigmentinin azalması yerel olarak plaklar şeklinde vitiligoda, yaygın olarak albinizmde görülür. Albinizmde deri ile birlikte saç, kaş, kirpikler de pigmentten yoksundur. 50.Kız çocuklarında ilk ergenlik belirtisi hangisidir? a) Boy uzaması b) Pubis kıllanması c) Yağ dokusu artışı d) Aksillada kıllanma e) Memelerde büyüme 186
Cevap E (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.111) Genellikle ilk belirti memelerde büyümedir. Nadir olmayarak meme büyümesi tek taraflı olarak başlar. Meme gelişmesini, hemen aynı yıl içinde pubiste kıllanmanın başlaması izler. Bazı çocuklarda sürrenal korteks olgunlaşması over olgunlaşmasından daha erken oluşur; bu nedenle pubis, bazen de aksilla kıllanması meme gelişmesinden önce ortaya çıkabilir. Boy büyümesinde hızlanma da bu klinik belirtilerle aynı zamanda, ergenliğin erken döneminde başlar. Kız çocuklarında ergenlikteki boy hızlanması, erkek çocuklardaki kadar belirgin olmaz. Kız çocuklarında ergenlikte meme gelişimi ile boy büyüme hızı artmaya başlar. Boy büyümesinin en hızlı dönemi, meme gelişmesinin 3-4. evresinde görülür. Menarş daima boy büyümesi doruk noktasına geçtikten sonra olur. 51.Hangisi sütçocuğunda en önemli viral solunum yolu patojenidir? a) RSV b) Đnfluenza c) Parainfluenza d) Adenoviruslar e) Rinovirus Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.697) RSV’ye dünyanın her yerinde rastlanır. Sütçocukluğu ve erken çocukluk döneminin en önemli viral solunum yolu patojenidir. En fazla ilk yaşlarda, özellikle ilk 6 ayda hastalık yapar. Yenidoğan döneminde çok nadirdir, ancak yenidoğan ünitelerinde seyrek de olsa epidemiler bildirilmiştir. Bulaşma direkt temas ile olur. Başlangıçta virus orofarinks ve nazofarinkste çoğalır. Daha sonra bronş ve bronşiyollere geçerek sütçocuklarında bronşiyolit ve pnömoni yapar. RSV’nin 6 aydan küçük bebeklerde ağır infeksiyona neden olması RSV’yi diğer virus infeksiyonlarından ayıran bir özelliktir. RSV’ye bağlı solunum yolu hastalıklarında kuluçka dönemi 4-8 gündür. Virus solunum yolları salgılarında hastalıktan 5 gün önceden 7 gün sonraya kadar saptanabilir. RSV’nin neden olduğu bronşiyolit soğuk algınlığı şeklinde başlar; nezle, öksürük ve hafif ateş olur. 1-2 gün sonra ateş yükselir ve solunum güçlüğü ortaya çıkar. Đnspirasyonda substernal ve interkostal çekilmeler gözlenir. Çok ufak bebeklerde apne görülebilir. Ekspiryum uzamıştır. Wheezing duyulur. Bazen raller de duyulabilir. Taşipne vardır. Solunum yüzeyelleşebilir. Hasta, solunum yetersizliğinden ölebilir. Ölüm oranı %1-5 arasıdır. RSV pnömonisinde ise belirtiler öksürük, ateş ve halsizliktir. Virusun nazofaringeal, nazal veya orofaringeal materyelden, insan hücrelerinden hazırlanmış doku kültürlerinde üretilmesi ile tanı konur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
52.Kızamıkçıkta döküntüler hangi bölgeden başlar? a) Boyun b) Yüz c) Saçlı deri d) Üst ekstremite e) Gövde Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.684,685) 16-18 gün kadar süren bir kuluçka dönemini izleyerek döküntü ortaya çıkar. Genellikle çocukta prodrom dönemi yoktur. Erişkinlerde ve adolesanlarda erüpsiyondan önce hafif ateş, baş ağrısı, anoreksi, hafif konjunktivit, nezle, öksürük, lenfadenopati ile seyreden prodromal belirtiler görülebilir. Döküntünün 1. gününde kırmızı ve nokta şeklinde, yumuşak damakta belirgin olan bir enantem oluşabilir. Lenf düğümü büyümesi hemen her vakada vardır. Adenopati jeneralize olabilir, ancak ön planda suboksipital, postauriküler, servikal kısımları tutar. Splenomegali hastalığın akut evresinde görülebilir. Döküntü ilk önce yüzden başlar; sonra süratle boyun, kollar, gövde ve ekstremitelere yayılır. Yayılma kızamıktan daha hızlıdır. Döküntüler pembe renklidir. 2. günde döküntü yüzden başlayarak solar. Gövdede birleşme yaparak hafif kızıl döküntüsünü andırabilir. Buna karşılık ekstremitelerdeki lezyonlar birleşme göstermezler. 3. günde döküntü tamamen kaybolur, soyulma görülmez. Kızıldan farklı olarak, döküntülere basıldığında sarımsı bir renk görülmez ve ağız etrafında da döküntü mevcuttur. Yaklaşık %25 vakada kızamıkçık döküntüsüz seyredebilir. Çocuklarda kızamıkçık genellikle ateşsiz veya hafif ateşle seyreder. Nadir olarak da 39oC-39.5oC’ye yükselen ateş olabilir. Kan tablosunda lökopeni vardır, plazma hücreleri artar. Anormal lenfositlere de rastlanabilir. 53.Çocukluk çağında rastlanan en sık döküntülü hastalık hangisidir? a) Kızıl b) Kızamıkçık c) Eritema infeksiyozum d) Đlaç döküntüleri e) Kızamık Cevap E (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.681) Çocukluk çağı döküntülü hastalıkları içinde en sık rastlananı kızamıktır. Kızamıklı hastalar virusu nazofarinkslerinde taşırlar. Đlk semptomun görülmesinden sonra 7 gün süre ile bulaşıcıdırlar. Vakaların %80-90’ında Koplik lekeleri görülebilir. Bunlar submukozal bezlerin iltihabi lezyonudur. Ensefalomiyelit komplikasyonu olan vakalarda beyinde belirgin perivasküler demiyelinizasyon ve subakut sklerozan panensefalit (SSPE) bulguları görülür. 54.Tetanozda en erken tutulan kas hangisidir? a) Đnterkostal kaslar b) Diafragma MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
c) Lomber kaslar d) Çene ve boyun kasları e) Abdominal kaslar Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.656) Kuluçka zamanı değişken olmakla birlikte genellikle 5 ile 14 gün kadardır. 3 gün kadar kısa, 3 hafta veya daha uzun da olabilir. Hastalık sinsice, istemli kasların sertliğinin giderek artmasıyla başlar. Genellikle ilk olarak çene ve boyun kasları tutulur. 24-48 saat içinde hastalık tam olarak gelişir. Rijidite hızla göğüs ve ekstremitelere yayılır. Çene kaslarının spazmı ile trismus gelişir (kilitlenmiş çene). Alın kırışıklığı, kaşların çatılması ve ağız köşelerinin çekilmesi ile yüz özel bir şekil alır. Buna “risus sardonicus” (sardonik gülüş) denir. Boyun ve sırt kasları sertleşerek opistotonus gelişir. Abdominal duvar, tahta gibi serttir. Ekstremiteler sert ve ekstansiyon durumundadır. Ağrılı spazm şeklinde olan ve birkaç saniye veya dakika devam eden kasılmalar, parlak ışık, ani ses ve hastanın hareketi gibi çeşitli uyaranların etkisiyle başlayabilir. Bu spazmlar süresinde risus sardonicus ve opistotonus belirgindir. Başlangıçta spazmlar sık değildir ve nöbetler sırasında tam bir gevşeme vardır. Daha sonra spazmlar çok daha sık, uzun ve ağrılı olur. Solunum kaslarının tutulması, laringospazm nedeniyle laringeal obstrüksiyona, trakea ve bronşlarda sekresyon birikmesine yol açarak solunum yetersizliğine, asfiksiye, koma ve ölüme neden olur. Mesane sfinkterinin hastalığa katılması üriner retansiyona neden olur. Hastanın şuuru genellikle açıktır. Ateş, genel olarak orta derecededir veya yoktur. Yüksek ateş, kötü prognoz işaretidir. Genellikle trismus en son olarak kaybolur. Birçok vakada ölüm hastalığın 10.gününden önce olur. Spinal sıvı normaldir. Lökosit sayısı normal veya hafifçe yükselmiştir. 55.Pastia çizgileri hangisinde görülür? a) Kızıl b) Kızamık c) 6. hastalık d) Sifiliz e) Erizipel Cevap A (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.351,352) Kızıl, farenjit gelişiminden 24-48 saat sonra ürettikleri bir eritrojenik toksin ile tipik bir döküntüye neden olan A grubu streptokoklara bağlıdır. Kızılın epidemiyoloji, bulgular, sekeller ve tedavisi streptokoksik farenjit ile aynıdır. Ekzantem kırmızı, noktasal ya da ince papüler olabilir. Bazı hastalarda kaba zımpara gibi yapısıyla (kaz derisi) görüldüğünden daha kolay palpe edilebilir. Döküntü ilk olarak aksillalar, kasık ve boyundan başlar, 24 saat içinde tüm gövdeye yayılır. Parmakların kıvrımlı yerlerinde, kasık ve antekübital 187
PEDĐATRĐ
fossalarda eritem daha yoğundur (Pastia çizgileri). Yüz kızarmıştır ve ağız çevresinde solukluk vardır. Döküntü başlangıcından 3-4 gün sonra solmaya başlar. Bir hafta sonra yüzden ince kepekler dökülmeye, avuç içleri ve parmaklar soyulmaya başlar. Dil kızarmış ve ödemli papillaların alttan göründüğü beyaz bir örtüye sahiptir. Birkaç gün sonra bu örtü soyulur, belirginleşmiş papillalarıyla dilin kırmızılığı devam eder (kırmızı çilek dili). Kızıl ender olarak yara infeksiyonları (cerrahi kızıl), yanıklar ya da streptokoksik deri infeksiyonu sonrasında ortaya çıkar. 56.Hangisi gri bebek sendromuna yol açar? a) Altın tuzları b) Metimazol c) Karbamazepin d) Kloramfenikol e) Fenitoin Cevap D (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.61)
Cevap A (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.47) Çocuklardaki ağır görme bozukluğunun en sık rastlanan etiyolojisi prematüre bebek retinopatisidir. Yenidoğanların 250’de 1’inde çeşitli nedenlere bağlı doğumsal katarakt oluşabilir ve bunlar belirgin ambliyopi ile sonuçlanabilirler; diğer oküler anomaliler ve gelişimsel bozukluklarla da birlikte bulunabilirler. Optik atrofi, retina dejenerasyonu (Leber doğumsal amaurosis ve retinitis pigmentosa), retinoblastoma ve doğumsal glokom çocukluk çağında önemli görme bozukluğu yaratan diğer sık rastlanan nedenlerdir. 58.Enürezis tedavisinde hangisi kullanılır? a) Diazem b) Klonazepam c) Đmipramin d) Pimozid e) Buspiron Cevap C (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.32)
Bkz. Tablo 14. 57.Çocukta en sık görülen ağır görme bozukluğu nedeni hangisidir? a) Prematüre bebek retinopatisi b) Down sendromu c) Diabetik retinopati d) Retinablastom e) Retinitis pigmentoza
Sık kullanılan üç tedavi yöntemi danışmanlık, enüresis alarmları ve imipramine’dir. Günümüzde bulunan en etkili tedavi enüresis alarmlarıdır. Đmipramine ilk hafta içinde yüksek bir hızlı yanıt oranına sahiptir, ancak ilaç kesildikten sonraki yineleme oranı o kadar yüksektir ki, hasta ilacı bıraktığı zaman uzun süreli iyileşme oranı kendiliğinden iyileşme oranını seyrek olarak aşar.
Tablo 14. Anne sütü ile beslenen bebeklerde annenin kullandığı ilaçların etkisi Đlaç
Etki
Yorum
Amoxicillin Antimetabolitler Aspirin Atenolol Bromocriptine Carbamazepine Carcara Chloramphenicol Codeine Diazepam Digoxin Ergot Furosemide Altın tuzları Meperidine Methimazole Metoprolol Metronidazole Phenindione Phenobarbital Phenytoin Prednisone Propoxyphene Propranolol Propylthiouracil Radyoaktif madde Tetracycline
Yok Kanserojen Nadiren kanama komplikasyonu Yok Laktasyonu azaltır. Bilinmiyor Kolik, diyare Gri bebek sendromu Uyuşukluk Uyuşukluk, apne Yok Gangren, vazospazm Yok Hepatonefrotoksisite Letarji Hipotiroidizm Yok Kanserojen? Kanama Uyuşukluk Yok Yok Uyuşukluk Yok Genellikle yok, nadiren guatr Kanserojen Dişleri boyama
Güvenli Kontrindike Genellikle güvenli Muhtemelen güvenli Kaçının Muhtemelen güvenli Kaçının Kontrindike Genellikle güvenli Yüksek dozları kontrindike Güvenli Kontrindike Güvenli Kontrindike Kaçının Kontrindike Muhtemelen güvenli Kontrindike Kontrindike Genellikle güvenli Güvenli Muhtemelen güvenli Genellikle güvenli Muhtemelen güvenli Muhtemelen güvenli 1-2 hafta emzirme kesilir Kontrindike
188
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Tablo 15. Birincil asit-baz bozukluklarının özellikleri Bozukluk
Etiyoloji
Örnek
Kompensasyon mekanizması
Yalın kompensasyonun Tahmini
Metabolik Asidoz
↓ HCO3-
Hipoksi, ilaç alımı
HCO3-de 1 mEq düşüş=PCO2’de 1-1.3 mmHg düşüş
HCO3↓ HCl
Bikarbonat/sitrat pilor stenozu
↓ PCO2 (akut) böbrek bikarbonat geri emilimi (geç) ↓ PCO2 (akut), renal bikarbonat atılımı
Alkaloz Respiratuvar Asidoz Akut (saat) Kronik (gün) Alkaloz Akut (saat)
PCO2
Hipoventilasyon
HCO3- (renal)
PCO2
BPD, kistik fibroz
HCO3- (renal)
↓ PCO2
Kronik (günler) ↓ PCO2
Đntrakraniyal basınç için mekanik ventilasyon, histeri Devamlı mekanik ventilasyon
HCO3-de 10 mEq artışa karşılık PCO2 6 mmHg artar. PCO2’de her 10 mmHg artış için HCO3- 1 mEq/L artar. PCO2’de 10 mmHg için HCO33-3.5 mEq-L artar.
↓ HCO3- (renal)
PCO2’de 10 mmHg için HCO32.5 mEq/L düşer.
↓ HCO3- (renal)
PCO2’de 10 mmHg için HCO35 mEq/L düşer.
BPD=Bronkopulmoner displazi
59.Kistik fibroziste hangisi görülür? a) Kronik respiratuvar asidoz b) Kronik respiratuvar alkaloz c) Kronik metabolik asidoz d) Kronik metabolik alkaloz e) Akut respiratuvar asidoz atakları Cevap A (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.589) Bkz. Tablo 15. 60.Hiperpotaseminin en erken EKG bulgusu hangisidir? a) QRS genişlemesi b) P düzleşmesi c) PR kısalması d) Sivri T dalgaları e) ST çökmesi Cevap D (Nelson Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.587) Hiperkaleminin klinik bulguları parestezi, güçsüzlük, flassid paralizi ve kalp ritim bozukluklarını içerir. Hiperkaleminin en erken elektrokardiyografik bulgusu sivri ya da çadır şeklinde T dalgalarıdır (K+ 5.5-7.0 mEq/L). Daha yüksek düzeyler (7.0-8.0 mEq/L) uzamış P-R aralığı, ST çökmesi ve önceleri QRS kompleksinin genişlemesi ile birliktedir. Potasyum düzeyi yükseldikçe P dalgası düzleşebilir. Potasyum düzeyi 8 mEq/L’yi geçtiğinde P dalgası kaybolabilir ve QRS kompleksi genişleyerek ve T dalgası ile birleşerek bir sine dalga şekli yaratır. Tedavi edilmezse kalp durabilir ya da ventrikül fibrilasyonu gelişebilir. Hiponatremi, hipokalsemi ve asidoz hiperkalemik kardiyak etkileri yoğunlaştırır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
61.Menenjitte en sık hangi kafa çifti tutulumu görülür? a) V b) VI c) VII d) VIII e) XI Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.383) Fokal nörolojik bulgu olarak ataksi, parezi görülebilir. En sık 6. kraniyal sinir felci görülür. 2. kraniyal sinir tutulumunda optik nörit ve körlüğe kadar gidebilen olaylara rastlanır. 7 ve 8. kraniyal sinir tutulumuna bağlı belirtiler de gözlenebilir. 62.Antiepileptik ilaçlardan hangisi Stevens-Johnson sendromuna yol açar? a) Karbamazepin b) Etosüksimid c) Klonazepam d) Diazepam e) Fenobarbital Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.378) Karbamazepinin yan etkileri; yorgunluk, baş dönmesi, serebellar ataksi, bulantı, kusma, diplopi, kollagen doku hastalıkları ve Stevens-Johnson sendromudur. 63.Hemolitik üremik sendromla ilgili hangisi yanlıştır? a) Mikroskopik hematüri görülür. b) Akut böbrek yetmezliği yapar. c) Genellikle gastroenterit zemininde ortaya çıkar. d) Coombs testi pozitiftir. e) Retikülositler artmıştır. 189
PEDĐATRĐ
Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.311) Hemolitik üremik sendrom (HÜS), çocuklarda akut renal yetmezliğin majör bir sebebidir. Nadiren DIC belirtisi söz konusudur. Genellikle gastroenterit zemininde çıkar. Evvelden 7-10 günlük zayıflık, letarji, irritabilite ve oligüri söz konusudur. Fizik muayenede solukluk, ödem, peteşi, hepatosplenomegali ve irritabilite bulunur. Tanı mikroanjiyopatik hemolitik anemi, trombositopeni, akut renal yetmezlik bulguları ile desteklenir. Kan yaymasında şistositler, helmet hücreleri ve damla hücreler ile fragmente eritrositler görülür. Retikülosit sayısı artmıştır, plazma haptoglobülin seviyesi azalmıştır. Coombs testi negatiftir. Lökositozis sıktır. Đdrar analizinde, mikroskopik hematüri, proteinüri ve silendirler görülebilir. 64.Radyografide soğan zarı görünümü hangisinde görülür? a) Histiyositozis-X b) Rabdomyosarkom c) Osteosarkom d) Osteokondrom e) Ewing sarkomu Cevap E (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.304) %75 kadarı 20 yaştan küçüktür. Adölesanlardan siyade küçük çocuklarda sık görülür. Sıklıkla uzun kemiklerin diafiz kısımlarından köken alır. Femur ve pelvis en sık tutulan yerler ise de tibia, fibula, kostalar, humerus, skapula ve klavikulaları da tutabilir. Sedimentasyon artmıştır. Radyografilerde kemikte kalsifiye periosteal yükselme (soğan zarı görünümü), osteolitik görünüm ve sklerozis görülür. Hücrelerinin rozet yapıcı özelliği vardır. 65.Osteosarkomla ilgili hangisi yanlıştır? a) En sık akciğere metastaz yapar. b) Osteogenezis imperfekta osteosarkom riskini arttırır. c) En sık vertebralar tutulur. d) Küçük yaş kötü prognozun göstergesidir. e) Yaşlılarda Paget hastalığının bir komplikasyonu olarak meydana gelebilir. Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.303) Osteosarkom, daha ziyade adölesan dönemde görülür. Büyümenin maksimum hızda olduğu dönemde gözlenir. Primer tümör sıklıkla; distal femur, proksimal tibia ve proksimal humerus gibi maksimum büyüme hızına sahip kemiklerin metafiz ve epifizinde lokalize ise de her cins kemiği tutabilir. Herediter retinoblastomlularda 500 kat daha fazla görülür. Radyoterapiyi takiben meydana gelebilir. Ayrıca bazı kemik hastalıklarının 190
çocukta kemik tümörüne eğilimi arttırdığı bilinmektedir. Multipl kalıtsal egzostoz ve osteogenezis imperfekta bunlar arasındadır. Yaşlı kişilerde Paget hastalığının bir komplikasyonu olarak da meydana gelebilir. Meduller kavite veya periost kökenlidir. En sık tipi meduller kavite kökenli olanıdır. Sıklıkla femur tutulur (%40). Ayrıca tibia (%15), humerus (%15) tutulumları da olabilir. Lezyonun olduğu tarafta ağrı, hiperemi, yumuşak doku şişkinliği, ekstremite hareketlerinde kısıtlama, regional lenf nodu tutulumu (%20), metastaz bulguları (%90 akciğer metastazları) gözlenebilir. Tümör sıklıkla ağrılı şişlik veya diz civarında başka belirti olmadan travma hikayesi olur. Kötü prognoz bulguları; -10 yaştan küçük olanlar -Erkek olanlar -25 cm’den büyük tümör -Osteoblasti hücre tipi -Femur veya humerus tutulumu -2 aydan fazla süredir semptom vermesi -Metastaz olması -Preoperatif kemoterapiye cevap alınamayanlar
66.Kalp tepe atımı 80/dak olan ekstremiteleri siyanozlu bebeğin solunumu yüzeyel ve düzensizdir. Fleksiyon halindeki bebek, nelatonlu uyarıya hafif yanıt vermektedir. Bebeğin Apgar skoru kaçtır? a) 3 b) 4 c) 5 d) 6 e) 7 Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.54) Bkz. Tablo 16.
Tablo 16. Apgar skorlaması 0 Kalp ritmi Solunum Kas tonusu
1
Kalp sesi yok Yok
<100/dk Yüzeysel düzensiz Geniş hipotoni Hafif fleksiyon
Uyarıya yanıt Yok (Nelatonlu buruna dokunarak) Cilt rengi Siyanozlu veya soluk
Hafif
2 >100/dk Düzenli solunum kuvvetli ağlama Fleksiyonda Hipertonik hareketli Öksürük, aksırık, ağlama
Ekstremiteler Pembe siyanoze, gövde pembe
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
67.Kriptorşidizm (inmemiş testis) ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Prematürite görülme oranını arttırır. b) Sıklıkla inguinal herni ile birliktedir. c) Malignleşmez. d) Đnfertiliteye sebep olur. e) Processus vaginalis açıktır. Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.328) Kriptorşidizm, 1 yaşından büyük çocuklarda %0.7 oranında, yenidoğanlarda %3.4 oranında görülür. Prematürite ile bu oran artar. Retraktil testis, ektopik testis ve testis yokluğu da değerlendirilmelidir. Gerçek inmemiş testiste iniş yolu normaldir ve açık processus vaginalis vardır. Sıklıkla beraberinde inguinal herni de vardır, bazen torsiyone testis olabilir. Đnmemiş testis erişkinlerde yüksek oranda infertilite sebebidir. Tümör gelişimine de sebebiyet verebilir. Đnmemiş testiste malignite gelişme oranı %20-44 olup çok defa 3-4. dekadlarda ortaya çıkar. 68.5. hastalık etkeni hangisidir? a) Herpes zoster b) Varicella c) Herpes virüs tip 6 d) Parvovirus B19 e) Sitomegalovirüs Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.686-687) Erythema infectiosum (5. hastalık)’da etiyolojik ajanın Parvovirus B19 olduğu gösterilmiştir. Kuluçka döneminin 6-14. gün olduğu sanılmaktadır. Prodrom dönemi yoktur. 3 evre şeklinde seyreder. 1. evrede yanakta kelebek şeklinde döküntü mevcuttur. 2. evrede önce proksimal ekstremitelerde beliren ve daha sonraları gövdeye ve alt ekstremitelere yayılan halka şeklinde döküntü gözlenir. 3. evrede döküntüler kaybolur ve daha sonra tekrar belirir. Sıcakta döküntüler artar. Kan tablosunda eozinofili ve relatif lenfositoz vardır. Komplikasyon olarak artrit, artralji ve hemolitik anemi bildirilmiştir. Tedaviye gereksinim yoktur. 69.Çocukta mesane kontrolü ne zaman başlar? a) 10-12. ay b) 15-18. ay c) 2 yaş d) 3 yaş e) 6-8. ay Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.100) Bkz. Tablo 17. 70.Rose spots (gül lekeleri) hangisinde görülür? a) Kızamık b) Tifo c) SLE d) ARA e) Difteri MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
Tablo 17. Bazı işlevlerin ortalama kazanılma yaşı Đşlev
Đlk kazanılma yaşı
Gülümseme Eşya yakalama Desteksiz oturma Kelime söyleme Kısa cümle yapabilme Kendi kendini besleyebilme Kendi kendine giyinme Mesane kontrolü Başlangıç (yaptıktan sonra söyleme) Gündüz Gündüz ve gece Yürüme 13 ay
6 hafta 5 ay 7 ay 11 ay 22 ay 18 ay 4 yaş 15-18 ay 3 yaş 3 yaş
Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.44) Gül lekeleri, sayıları 6-12’yi bulan, 1-4 mm çapında pembe maküllerdir. Tifoda ateşli devrede gövdede görülür. Bazen shigellosis’te de olabilir. 71.Hangi bakteriyel menenjit ajanının kalıcı işitme kaybına neden olma olasılığı en yüksektir? a) E. coli b) Streptococcus pneumonia c) H. influenza d) Candida e) N. meningitis Cevap B (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.317) Uygun antibiyotik tedavisi ile dahi çocuklardaki bakteriyel menenjitte mortalite oranı yüksektir (H. influenzae %8, meningokok %15, pnökokok %25). Hastalığı geçirenlerin %35’inde (özellikle pnömokok infeksiyonu) sıklık sırasına göre sağırlık, nöbet, öğrenme bozukluğu, körlük, parezi, ataksi ya da hidrosefali gibi sekel kalabilmektedir. Menenjit geçiren tüm hastalar hastaneden çıkmadan önce işitme değerlendirilmesinden geçirilmelidir. 72.Başka bir problemi olmayan lenfadenitli çocuklarda en sık saptanan etyolojik ajan hangisidir? a) A grubu beta hemolitik streptokok b) M. tuberculosis c) Atipik mycobacteria d) S. aureus e) Mycoplasma Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.144) S. aureus septisemi yanısıra haşlanmış deri sendromu, toksik şok sendromu ve besin zehirlenmesi gibi toksinle alakalı süpüratif lezyonlara da yol açabilir. Deride primer veya sekonder enfeksiyonlara yol açıp impetigo kontagiosa, büllöz impetigo, püstül, sellülit, follikülit, furonkül ve karbonkül gibi deri hastalıklarına sebep olabilirler. Toksin stafilokokkal haşlanmış deri sendromuna yol açar (Ritter hastalığı). 191
PEDĐATRĐ
Nadiren otitis media ve sinüzit sebebi olabilirler. Süpüratif parotitin ve süpüratif servikal adenitin en sık sebebidir. Çocuklarda septik artrit ve osteomiyelitin en sık sebebidirler. 73.Telekardiografide 8 şeklinde kalp hangisinde görülür? a) Total anormal pulmoner venöz dönüş b) Fallot tetralojisi c) Perikardial effüzyon d) Aort koarktasyonu e) Triküspit atrezisi Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.246) Total anormal pulmoner venöz dönüş anomalisi; pulmoner venlerin sol atrium yerine doğrudan veya V.C.S.-V.C.I gibi sistemik venler aracılığıyla sağ atriuma açılması ile belirlenen bir anomalidir. Erkek çocuklarda daha sıktır. Klinik olarak erken süt çocukluğu döneminde kalp yetmezliği, tartı alamama, hafif siyanoz ve sık pulmoner infeksiyon görülür. Đlk 1 yaş içinde cerrahi şarttır. X-Ray’de kardiyomegali, akciğer vasküler gölgelerinde artma ve tipik “kardan adam” veya “8 rakamı” görüntüsü vardır. Tedavide varsa kalp yetmezliği ve pulmoner ödem tedavi edilir. Tıbbi tedaviye yanıt yoksa ilk 3-6 ay için de cerrahi tedavi şarttır. 74.6-7 yaşlarından itibaren epifiz kapanması ilk önce nereden başlar? a) Humerus başı b) El bileği c) Diz d) Radius distali e) Distal falanks Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.96) 6-7 yaşlarından itibaren ilk önce humerus başı ile büyük tuberosite ve iskiumda olmak üzere epifiz kapanmaları başlar. El ve el bileği epifiz kapanmaları kız çocuklarında 13 yaş, erkeklerde 15 yaş civarında distal falanks epifizlerinden başlar. En son olarak radius distal epifizi kapanak el ve ön kol büyümesi durur. 75.Kwashiorkor çocuklarda en sık hangi yaşlarda görülür? a) Đlk 1 yıl b) 2-3 yaşlarında c) Đlk 3 ay d) 5-10 yaşlarında e) 10-15 yaşlarında Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.407) Kwashiorkor; özellikle proteinden yoksun, buna karşın kalori içeriği normale yakın bir diyetle beslenen çocuklarda oluşan beslenme bozukluğu şeklidir. “Sugar 192
baby” adı da verilen hastalık genellikle anne sütünün kesilmesini izleyerek bir yaşından büyük çocuklarda, en sık 18 ay-3 yaş arasında görülür. En belirgin klinik bulgular ruhsal durgunluk, iştahsızlık ile en fazla el ve ayaklarda, bazen de yüzde görülen ödemdir. Vücutta doku kitlesi daima azalmıştır, ancak ödem, tartı kaybını maskeler. Derialtı yağ dokusu azalmış olabilir. Yaşa göre boy genellikle normaldir. Deride pullanma, depigmente ve hiperpigmante alanlar, çatlaklar, bazen ülserleşmeler görülür. Saçlarda renk açılması, kolay kırılma, hafif çekme ile dökülme bulgular arasındadır. Karaciğer daima büyüktür ve histolojik olarak yağlanma saptanır. Hipoalbüminemi, hipopotasemi mevcuttur. Kanda esansiyel aminoasitlerin aleyhine olarak esansiyel olmayan aminoasitlerde bir artma vardır. 76.Vücutta epitelizasyon hangi vitaminin işlevidir? a) A vitamini b) B1 vitamini c) B2 vitamini d) Folik asit e) C vitamini Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.417) A vitamini (retinol)’nin işlevi rodopsin yapımı ve epitelizasyondur. 77.Hangi vitaminin görülür?
fazlalığında
hepatomegali
a) A vitamini b) B vitamini c) C vitamini d) Tiamin e) Folik asit Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.418) Akut A hipervitaminozunun klinik bulguları akut bir ensefalopatiye benzer. Bulantı, kusma, letarji, fontanel kabarıklığı vardır. Diplopi ve papilla ödemi beyin tümörü ile ayırıcı tanı gerektirir (psödotümör serebri). Kronik hipervitaminozda kaşıntı, deride pullanma ve soyulma, saç değişiklikleri gibi nonspesifik bulgular vardır. Kafa içi basınç artması, baş ağrısı olabilir. Đştahsızlık, kusma, tartı alımının durması, kemiklerde şişlikler, sarılık, hepatomegali, alopesi, seboreik lezyonlar, ağız kenarında çatlaklar, kraniotabes olabilir. Bunların içinde en belirgin bulgu kemiklerde şişliklere de yol açan hiperostozdur. Hiperostoz en fazla ön kol kemiklerinde görülür. A vitamini fazlalığında hiperkalsemi de olabilir. 78.Beriberide hangi sistemlerin tutulumu ön plandadır? a) Kas-sinir sistemi b) Hematopoetik ve kardiyovasküler sistem c) Gastrointestinal ve kardiyovasküler sistem d) Gastrointestinal ve sinir sistemi e) Sinir sistemi ve kardiyovasküler sistem MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Cevap E (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.420) Beriberi bulguları ön planda sinir sistemini ve kardiyovasküler sistemi ilgilendirir. Gerek erişkinlerde, gerekse büyük çocuklarda polinevrit ve mental düzensizlik, kas yorgunluğu, halsizlik, periferik paralizi, emosyonel instabilite, depresyon, irritabilite, iştah kaybı, günlük işlere ilgi azalması, letarji gibi sinir sistemi bulgularının hakim olduğu tip “kuru beriberi”, kalp yetersizliği ve ödemin belirgin olduğu tip “yaş beriberi” olarak bilinir. 79.Pellegra hangi vitamin eksikliğinde görülür? a) A vitamini b) Folik asit c) Tiamin d) Niasin e) Pridoksamin Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.422) Pellegra niasin eksikliğinde görülür. Pellegra, derinin güneşe açık bölgelerinde simetrik eritemler, keskin kenarlı plaklar (pellegra eldiveni, Casal gerdanlığı) gibi deri belirtileri; stomatit, glosit gibi mukoza lezyonları; diyare, anoreksi, hazımsızlık şeklinde gastrointestinal bozukluklar ve demans, depresyon, oriyantasyon bozukluğu, dalgınlık, tremor, konvülziyon gibi sinir sistemi ile ilgili belirtileri ile tanınır. Dilin uç ve lateral bölgeleri kırmızı renktedir ve papillaları silinmiştir. Glosit, riboflavin yetersizliğinde görülene benzer ve bazen bu iki vitaminin eksikliği birlikte bulunur. Pellegra çocuklarda nadirdir ve genellikle yalnızca deri belirtileriyle seyreder. Đdrarda N-metil nikotinamid’in azaldığını göstermek tanıda yardımcıdır. 80.Avidin hangi vitaminin antagonistidir? a) Folik asit b) Tiamin c) Pridoksal d) Biotin e) Niasin Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.424) Biotin eksikliği; çok miktarda çiğ yumurtayı aylarca yiyenlerde görülmüştür. Çiğ yumurta biotin antagonisti olan avidin içerir. Yumurta pişirilince avidin parçalanır. Uzun yıllar boyunca parenteral nütrisyon (TPN) tedavisi uygulanan hastalarda biotin yetersizliği görülür. Bu hastalarda ağız ve burunda deri lezyonları, depresyon, hiperestezi, ekstremitelerde parestezi, kas ağrısı, blefarit, saç kaybı ve beyazlaşması gibi semptomlar bildirilmiştir. TPN’de biotin eklenmesiyle bu belirtiler 2-3 haftada geriler ve 3 ayda kaybolur. Đdrarda propionik asit ve beta hidroksiizovalerik asit fazlalığı biotin eksikliğini düşündürür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
81.Hangisi çocukta B12 vitaminine bağlı görülen belirtilerden değildir? a) Periferik parestezi b) Đştahsızlık c) Glossit d) Diyare e) Đrritabilite Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.425) Çocuklarda B12 eksikliğine bağlı nörolojik sendrom görülmez. Esas bulgu, eritrositlerin olgunlaşmasındaki bozukluğa bağlı pernisiyöz anemidir. Makrositer megaloblastik tipte bir anemi vardır. Periferik kanda dev trombositler ve hipersegmente nükleuslu nötrofil lökositler vardır. MCV artmıştır. Kemik iliği bulguları da folik asit eksikliğindeki tablodan ayırt edilemez. Klinik olarak glossit, solukluk, iştahsızlık, irritabilite ve ishal görülebilir. 82.Dolaşımda en fazla hangi immünglobulin bulunur? a) IgA b) IgM c) IgG d) IgD e) IgE Cevap C (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.498) IgG, kanda dolaşan antikor moleklüllerinin %70-80’ini oluşturur. 83.IgE yapımını hangisi arttırır? a) IL-2 b) IL-4 c) TNF d) G-CSF e) IL-8 Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.504) Bkz. Tablo 18. 84.6 yaşından büyüklere hangi aşı uygulanmaz? a) Difteri b) Tetanoz c) Boğmaca d) Hepatit e) Kuduz Cevap C (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.515) Bkz. Tablo 19. 85.En sık eksikliği görülen kompleman hangisidir? a) C2 b) C3 c) C5 d) C6 e) C8 193
PEDĐATRĐ
Tablo 18. Sitokinler Kaynak
Etkileri Đmmun yanıtı arttırır. Đnflamasyonu ve hematopoezi arttırır.
IL-3 (B hücresi uyarıcı faktörü)
Makrofajlar, endotel hücreler, fibroblastlar, keratinositler, B ve T hücreler T hücreleri ve LGL (büyük granüler) hücreler) T hücreleri
IL-4 (B hücresi büyüme faktörü)
T yardımcı hücreler (TH)
IL-5 (B hücresi büyüme faktörü)
TH
IL-6 (B hücresi uyarıcı faktör 2)
Fibroblastlar, çeşitli hücreler
IL-7 (Lenfoprotein, pre B hücresi büyüme faktörü) IL-8 (Nötrofil aktive edici faktör, NAF-I)
Kemik iliği stroma hücreleri, timus
IL-9
T hücreleri
IL-10
T hücreleri, mast hücreleri B hücreleri? Monositler ve çeşitli hücreler
IL-1 (endojen pirojen lenfosit aktivasyon faktörü-LAF) IL-2 (T hücresi büyüme faktörü)
G-CSF (Koloni uyarıcı faktör) M-CSF (Koloni uyarıcı faktör M) GM-CSF (Koloni uyarıcı faktör GM) Đnterferon IFNα IFNβ IFNγ
Makrofajlar, çeşitli hücreler
TNFα (tümör nekroz faktörü α)
Monositler ve çeşitli hücreler T lenfositler, çeşitli hücreler Lökositler Fibroblastlar T lenfositler, natürel killer hücreler Makrofajlar, çeştili hücreler
TNFβ (tümör nekroz faktörü β, LT)
T lenfositler
Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.546) C2 yetersizliği; otosomal resesif geçişlidir. En sık bildirilen kompleman eksikliğidir. Hastalarda tekrarlayan pnömoni, bakteriyemi, menenjit gözlenir. En sık saptanan etkenler başta S.pneumoniae olmak üzere H.influenzae, N.menengitidis’tir. Hastaların yarısında otoimmun hastalıklar vardır. 86.Kızıl ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Deskuamasyon görülür. b) Dilin üzeri ilk 2 gün beyaz pasla kaplıdır. c) Enantemler streptokokun ilk yerleştiği yerlerden başlar. d) Kuluçka dönemi 1-7 gündür. e) Prodrom belirtileri gözlenmez. Cevap E (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.626-627) Kızıl hastalığı A grubu beta hemolitik streptokokların yaptığı, antibakteriyel ve antitoksik bağışıklığı olmayan kişilerde ortaya çıkan akut, makülopapüler 194
T hücrelerini ve NK (natürel killer) hücrelerini aktive eder. Hematopoetik büyüme faktörü. Myeloid seri ön hücrelerinin büyümesini uyarır. T, B ve mast hücreleri uyarıcısı. IgE yapımını arttırır. B hücrelerinin ve eozinofillerin uyarıcısı. IgA yapımını arttırır. Đltihabı arttırıcı myelom hücrelerini, akut faz proteinlerin sentezini uyarıcı. Pre B hücre proliferasyonu uyarır. Nötrofil infiltrasyonunda düzenleyici, kemotaksi uyarıcısı. T hücre proliferasyonu; timositler, mast hücreleri. Çeşitli hücrelerde sitokin sentezi inhibisyonu; mast hücreleri proliferasyonu. Myeloid büyüme faktörü, nötrofil yapımını arttırır. Makrofaj yapımını arttırır. Myeloid seri yapımını arttırır. Antiviral, antiproliferatif Antiviral, antiproliferatif Đmmun regülatör, makrofaj ve NK hücre yapımını uyarır. Đmmun reaksiyonları arttırıcı, tümör hücrelerini öldürücü etki; vasküler tromboz, tümör nekrozu. Đnflamasyonu, immun reaksiyonları arttırıcı, tümör hücrelerini öldürücü etki; vasküler tromboz, tümör nekrozu.
Tablo 19. Rutin aşı takvimi Yaş
Aşı
Yenidoğan 2 aylık 3 aylık 4 aylık 9 aylık 18 aylık 4-6 yaş 14-16 yaş
BCG (1) DPT, TOPV DPT (2), TOPV DPT (2), TOPV Kızamık DPT (2), TOPV DPT (2), TOPV Td (3), (her 10 yılda tekrar) (4)
DPT: Difteri-boğmaca-tetanos karma aşısı TOPV: trivalan (3 tip poliomyelit virusu antijeni içeren) oral poliomyelit aşısı DT: difteri-tetanos aşısı Td: erişkin tipi difteri aşısı içeren difteri-tetanos aşısı (1) doğum sonrasında yapılmamışsa BCG iki aylıkta DPT ve TOPV ile aynı zamanda yapılmalıdır. (2) ilk DPT ile önemli reaksiyon (konvülziyon, şuur kaybı) gözlenenlerde DT (3) erişkin tipi difteri aşısı yoksa yalnız tetanos aşısı (4) sıvı aşı kullanılıyorsa 5 yılda bir tekrar MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
döküntülü bir hastalıktır. Kuluçka dönemi 1-7 gündür, 3 yaştan küçüklerde nadirdir. Ani başlayan ateş, baş ağrısı, boğaz ağrısı, yutma güçlüğü, kusma kızılın prodromal belirtileridir. Bu belirtilerden 24-48 saat sonra döküntü görülür. Ateş ikinci gün doruğa erişir. Enantem, streptokokun ilk yerleştiği yerlerden başlar (tonsil, farinks, dil ve damak). Tonsiller büyümüştür, ödemli ve kırmızı olup eksüda ile kaplıdır. Farinks ödemlidir ve alevli bir kızartı gösterir. Ağır vakalarda ülseratif tonsillit oluşabilir. Dil, hastalığın evresi ile değişen bulgular gösterir. Đlk ve 2. gün üstü beyaz pasla kaplıdır, ucu ve kenarları kırmızıdır. Giderek papillalar ödemli, kırmızı ve belirgin duruma gelir. Bu evrede dil beyaz ahududu dili olarak nitelenir. 4 ve 5. günlerde beyaz pas geçer ve kırmızı bir zeminde belirgin papillalar ortaya çıkar, buna da kırmızı ahududu dili denir. Damak eritemli nokta şeklindeki lezyonlarla ve serpilmiş peteşilerle kaplıdır. Uvula ve yumuşak damak kırmızı ve ödemlidir. Ekzantem başlangıç belirtilerinden 12 saat sonra belirir. Alın ve yanaklar parlak kırmızı renktedir ve ağız etrafı soluktur (circumoral solukluk). Aksilla, kasık gibi deri büklümlerinin olduğu yerlerde ve basınç gören vücut bölgelerinde döküntü daha fazladır. Özellikle antekübital çukurda ulak peteşiler de olur. Bunlar enine çizgiler yaratır ve Pastia işaretleri adını alır. Bunlar döküntüden 1-2 gün sonraya kadar devam eder, sonra pigmentasyon bırakarak kaybolur. Döküntünün en karekteristik bulgularından birisi deskuamasyondur. Deride pullanma şeklinde soyulma önce yüzde başlar, gövdeye ve ekstremitelere yayılır. El ve ayaklar en son soyulan yerlerdir. Soyulma 3-4 haftada geçer. Erken antibiyotik verilen çocuklarda kızılın tipik belirtileri görülmez. 87.Fötüste spontan hareketler ne zaman başlar? a) 6. hafta b) 9. hafta c) 15. hafta d) 20. hafta e) Doğumdan hemen önce Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.4) 4. ayda kıllanma başlar. Bu kıllanma geçicidir. Doğuma yakın kıllar biter. Bu kıllara lanugo adı verilir. Bunun fizyolojisi tam anlaşılmış değildir. 4.ayda kulak, burun, diş yerleri, genital organlar belirginleşir. 5. ayda cilt çok ince ve şeffaftır. Cildin üzerinde verniks kazeoza denilen yapışkan bir madde belirmeye başlar. Saçlar, tırnaklar, kirpikler belirginleşmeye başlar. Bir abortusta tırnak varsa bu en az 5 aylıktır diyebiliriz. 6. ayda, lanugo vücudu sarmıştır. Baş gövdeye göre çok büyüktür. Gözler kapalıdır. 8. haftada; izole göz hareketleri başlar. 9. haftada spontan hareketler başlar. Ama anne bunu MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
hissetmez. Anne, hareketleri 13-14. haftadan itibaren hisseder. 88.Đntrasellüler sıvının ana katyonu hangisidir? a) Na+ b) K+ c) Cld) HCO3e) PO4Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, s.2000, 18) ESS’nın ana katyonu Na+’dur. ESS’daki ana anyon Cl’dur. ISS’da ana katyon K+’dur. 89.Hangisi hipokalemide görülmez? a) EKG’de ST depresyonu b) Kas tonusunda azalma c) Derin tendon reflekslerinde artma d) Poliüri e) Aldosteron azalışı Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.24) Hipokalemik sonucu: 1. Metabolik etkiler: Karbonhidrat metabolizması bozulur. 2. Hormonal etki: Aldosteron ve insülin düzeyi azalır. 3. Kardiyak etki: Miyokardiyal hücre nekrozu, miyokardiyal fibrozis, EKG değişiklikleri ortaya çıkar. T dalgası kaybolur ve U dalgası çıkar. ST depresyonu, T dalgasının tersine dönmesi, QT aralığının uzaması, diğer bulgulardır. 4. Nöromusküler etki: Kas tonusunda azalma ve tendon reflekslerinin kaybı vardır. Bu durum tam bir paralizi haline ilerleyibilir. Bununla beraber ileus, otonomik sinir sistemi yetersizliği ve hepatik komanın şiddetlenmesi ile ensefalopati oluşur. 5. Renal etki: Đdrarı konsantre edememe, poliüri, polidipsi, renal amonyak yapım artışı, sodyum tutulumu, ödem ve hipokalemik nefropati. 90.Renal tübüler asidozun hangisinde aldosteronun yetersiz üretimi veya yetersiz cevabı vardır? a) Tip I renal tübüler asidoz b) Tip II renal tübüler asidoz c) Tip III renal tübüler asidoz d) Tip IV renal tübüler asidoz e) Tip V renal tübüler asidoz Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.26) Tip IV renal tübüler asidoz: Aldosteronun yetersiz üretimi veya cevabı ile karakterize tiptir. Hiperkalemik veya hiperkloremik asidoz ile beraber olabilir. Primer veya adrenal hastalık ve parenkimal böbrek hasarına sekonder olabilir. Hiporeninemik hipoaldosteronizm tip IV RTA’nın bir tipi olup, interstisiyel hastalıkla seyreden renal hastalıklarla beraberdir. 195
PEDĐATRĐ
91.Đlk 6 ay sadece anne sütüyle beslenen bebeklere hangi vitamin ek olarak verilmelidir? a) A vitamini b) B vitamini c) C vitamini d) D vitamini e) E vitamini Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.29) Anne sütü alan bebeklere ilk 6 ay sadece D vitamini takviyesi yapılmalıdır. 92.Gottron papülleri hangisinde görülür? a) Poliarteritis nodosa b) Henoch Schönlein Purpurası c) Dermatomiyozit d) Romatoid artrit e) Bronşiyal astım Cevap E (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.126) Gottron papülleri, dermatomiyozitte artrit ile beraber olmayan metakarpafarengeal ve proksimal interfalengeal eklemlerdeki atrofik ve/veya hiperkeratotik eritem alanlarıdır. 93.Schirmer testi hangisinin tanısında kullanılır? a) Kawasaki hastalığı b) Stevens Johnson Sendromu c) Romatoid Artrit d) Kızıl e) Sjögren sendromu Cevap E (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.129) Sjögren sendromunun komponentleri; 1. Sikka komponentleri -Bilateral büyük parotis -Aklorhidri -Hepatomegali -Pankreatit 2. Kollajen doku hastalıkları 3. Otoantikorlar 4. Diğer bulgular (lenfoma, psödolenfoma, makroglobülinemi) Tanıda, Schirmer testi yapılabilir. Bu testte kurutma kağıdı ile gözyaşı salgısı hakkında bilgi edinilmektedir. 94.Hangisi Kartagener Sendromuyla ilgili değildir? a) Otozomal resesif geçiş b) Progresif amfizem c) Situs inversus d) Bronşiektazi e) Pansinüzitis 196
Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.211) Bu sendrom otozomal resesif geçişlidir. Situs inversus, pansinüzit ve bronşiektazi ile karakterizedir. Otitis media sıktır. Erkek infertilitesi yaygındır (immotil sperme bağlı). 95.Otitis mediada en sık hangisi izole edilir? a) Strep. pnömonia b) Adenovirus c) Staph. aureus d) RSV e) B. kataralis Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.213) Primer etken bakterilerdir. Tüm yaş gruplarında en sık görülen etken, S.pnömonia (%25-40) ve ankapsüle H.influenza’dır (%25). Gram negatif bakteriler de otitis media vakalarının %20 kadarından sorumludur. Daha az görülen etkenler A grubu streptokoklar, Branhamella catarrhalis, S.aureus ve P.aeruginosa’dır. Viruslar otitis mediada önemli etken değildirler. Viruslar otitis mediada önemli etken değildirler. Nadiren RSV, adenovirus, parainfluenza ve coxackie virus orta kulaktan izole edilmiştir. 96.Radyolojik olarak en erken görünür hale gelen sinüs hangisidir? a) Frontal virüs b) Etmoidal sinüs c) Maksiller sinüs d) Paranazal sinüsler e) Sfenoidal sinüs Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.214) Radyolojik olarak en erken maksiller sinüs görünür hale gelir. Aynı zamanda ethmoid sinüs de görünür hale gelebilir. Görüldüğü yaş 1-2 civarıdır. Frontal sinüs, sfenoid sinüs ile beraber 5-6 yaşından önce görünür hale gelmez. Maksiller ve ethmoid sinüsler en sık rahatsızlanan sinüslerdir. 97.S2’nin paradoksal çiftleşmesi hangisinde duyulmaz? a) Sol dal bloğu b) IHSS c) Aort yetmezliği d) Fallot tetralojisi e) Aort darlığı Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.237) Đkinci kalp sesi (S2): Semilunar kapakçıkların kapanmasına bağlıdır. En iyi sternumun sol üst kenarında duyulur. Đkinci kalp sesinin tek ve şiddetli olarak en iyi MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
sternumun sol alt kenarı boyunca duyulması, Fallot tetralojisi için karakteristiktir. Burada pulmoner kapak sesi hiç işitilmez. S2’nin sabit çiftleşmesi ise ASD, ilerlemiş sağ ventrikül işlev bozukluğunda olur. Paradoks çiftleşmiş S2 (inspiriumda tek, ekspiriumda çift) ise sol dal blok, aort darlığı, aort yetersizliği, IHSS (Đdiopatik hipertrofik subaortik stenoz) duyulur. 98.Hangisi çocukluk çağında görülen üfürümlerin özelliklerinden değildir?
masum
a) Pozisyon değiştirmekle azalıp çoğalabilirler. b) Hemen hiç yayılmazlar. c) En sık 5-9 yaşlarında görülür. d) EKG normaldir. e) Daima diastoliktirler. Cevap E (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.238-239) Masum üfürümlerin en sık duyulduğu yaşlar 5-9 yaşlarıdır. Masum üfürümler ne kalpte, ne de kalp dışında herhangi bir patoloji olmadığı halde duyulan üfürümlerdir. 13-14 yaşlarından sonra hafifler veya kaybolurlar. Özellikler: -Daima sistoliktirler. -Hiçbir zaman sistolün yarısını doldurmazlar (kısa sistoliktirler). -Şiddet bakımından 1-3 derecededirler. Trille beraber bulunmazlar. -Pozisyonla azalıp çoğalabilirler veya bazen kaybolabilirler. -Yer olarak birinci grup mezokardiak odak midprekordium, sol 4. interkostal aralıkta ve sternal sol kenarında 2-3 cm uzaklıktaki bölgelerde duyulurlar. Pulmoner sistolik üfürümler diye adlandırılan ikinci grup ise en iyi sol 2.interkostal aralıkta ve sternumun sol kenarından 4-5 cm uzaklıkta duyulurlar. Ateş, heyecan, egzersizle üfürüm şiddeti artabilir. -Hemen hiç yayılmazlar: Sırtta hemen hiç duyulmazlar. -Üfürümler müzikaldir. Kan basıncı, EKG ve radyografi normaldir. 99.Sürekli üfürümün en sık sebebi hangisidir? a) Fonksiyonel atriyoventriküler darlık b) PDA c) VSD d) Mitral yetmezlik e) Aort koarktasyonu Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.239) PDA; en sık görülen sürekli üfürüm sebebidir. Fonksiyonel atriyoventriküler darlık; middiyastolik üfürüm VSD; Pansistolik üfürüm Mitral yetmezlik; Pansistolik üfürüm Aort koarktasyonu; sistolik ejeksiyon üfürümü duyulur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
100.Konjenital kalp hastalıkları, embriyolojik dönemin en sık hangi evresinde oluşur? a) 3-5. hafta b) 5-8. hafta c) 8-12. hafta d) 14-18. hafta e) 20. haftadan sonra Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.240) Konjenital kalp hastalıklarının çoğu embriyolojik hayatın 5-8. haftaları arasında ortaya çıkar. Çünkü bu devrede atriyum ve ventriküller birbirinden ayrılırlar. Ayrıca sağ ve sol boşluklar meydana gelir. Kapaklar teşekkül eder ve trunkus arteriozus, aort ve pulmoner artere bölünür. Bu devrede meydana gelen bozukluklara yol açan etkenler, ilaçlar, radyasyon, enfeksiyonlar ve genetik yatkınlıktır. 101.ASD’de en önemli dinleme bulgusu hangisidir? a) Apekte III/IVo üfürüm b) Pulmoner odakta thrill c) S3 gallo d) Pulmoner odakta ikinci sesin sabit çiftleşmesi e) Apekste ikinci sesin sabit çiftleşmesi Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.240) ASD olgularında büyük miktarda kan soldan sağa geçer. Sekundum tipi ASD’de sağ ventrikül hipertrofik ve genişlemiştir. Prekordium hiperdinamiktir. 2. ve 3. derece ventrikül aktivitesi vardır. ASD’nin kendisi oskültasyon bulgusu vermez, zira geçen kan akım efor gerektirmez ve sufl oluşmaz. Fakat pulmoner artere atılan kanın fazlalığı sebebi ile pulmoner odakta sistolik ejeksiyon suflü duyulur. Suflün şiddeti III/VI derece civarında olup çok defa thrill ile beraberdir. Sol 2. interkostal aralıkta duyulur. Prekordiuma, suprasternal oluğa yayılır. Sol 2. interkostal aralıktan apekse, zayıf çocuklarda solucanvari kıvrılmalar görülebilir. En önemli bulgu pulmoner odakta ikinci sesin sabit çiftleşmesidir. Đlk komponent aortaya, ikincisi pulmoner kapağa aittir. Telekardiyografide kalp büyük, pulmoner kavis belirgin ve akciğer damarlanması artmıştır. EKG’de sağ eksen kayması, sağ hipertrofi ve V1’de rSR tarzında QRS genişlemesi (inkomplet sağ dal bloğu) görülür. 102.Siyanotik spell’ler hangisinde görülür? a) Ebstein anomalisi b) ASD c) Fallot tetralojisi d) Pulmoner atrezi e) Sağ ventrikül büyümesi 197
PEDĐATRĐ
Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Ders Notları, 2000, s.244) Hipersiyanotik spell’ler siyanozun en fazla olduğu zamanda meydana gelen konvülziyonlardır. Bebek, erişkinlerdeki miyokard infarktüsünde olduğu gibi eli ile göğsünü tırmalayarak hava almak ister gibidir. Nöbetler genellikle eforu takiben meydana gelir. Anemide nöbet sıktır. Nöbetin sebepleri, sempatik aktivitenin artması ile miyokard kontraktilitesinin artması ve sağ ventrikül çıkımının daralmasından kaynaklanır. Çömelme ile hemodinamik kompenzasyon sağlanır. Periferik direnç arttırılır. Kan basıncı ve kalp atımı artar. Periferdeki oksijen saturasyonunun azalması, kanın kalbe dönüşünü azaltarak oksijenli kanın hayati organlara geçişini arttırır. Çömelme ve siyanotik spell’ler sadece Fallot tetralojisinde görülür. 103.BOS’ta protein artışına karşın hücre reaksiyonunun olmaması hangisi için patognomoniktir? a) Aseptik menenjit b) Viral menenjitler c) Guillain-Barre sendromu d) Tüberküloz menenjiti e) Charcot-Marie-Tooth hastalığı Cevap C (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.680) Guillain Barre sendromunda nöropatolojiye ilişkin laboratuvar bulguları, klinik bulgulardan bir süre sonra ortaya çıkar. Beyin omurilik sıvısında protein artışına karşın hücre reaksiyonunun olmaması (albüminositolojik disosiasyon) Guillain-Barre sendromu için patognomonik bir bulgudur. Ancak bu bulgu, hastalığın başlangıcından 1-2 hafta sonraya kadar bulunmayabilir. Hastaların çoğunda (%80) sinir ileti hızı yavaşlaması ve EMG’de denervasyon saptanır. Ancak bu bulgular da klinik belirtilerin ortaya çıkışından 10-12 gün sonra saptanabilir. 104.Çocukta beyin damarlarında en sık rastlanan akkiz hastalık hangisidir? a) Serebral ven trombozu b) Moyamoya sendromu c) Galenik ven anevrizması d) Arteriovenöz anjiyom e) Serebral arter embolileri Cevap A (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.688) Çocuklarda edinsel beyin damar hastalıklarının en sık görüleni ven tıkanmalarıdır. Beyin venalarında tıkanmalara sıklıkla yol açan nedenler a) siyanozlu doğumsal kalp hastalıkları, b) ishal sonucu dehidratasyon ve c) burun, yüz, kulak, sinüs, mastoid bölge ya da meninkslerin piyojen infeksiyonlarının beyin damarları endoteline yayılmasıdır. Beyinde ven trombozları venöz sinüslere kadar yayılabilir, lokal hemorajik bir infarkta ve beyin ödemine yol açabilir. Bazen de, infarkt olmadan BOS basıncının 198
artmasına ve ventriküllerde genişlemeye neden olur. Bu patoloji “pseudotumor cerebri” olarak adlandırılır. 105.En sık görülen posterior fossa tümörü hangisidir? a) Ependimoma b) Medulloblastoma c) Serebellar astrositom d) Glioblastom e) Spongioblastom Cevap B (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.691) Medulloblastoma; posterior fossa tümörleri içinde en sık rastlananıdır. 3-5 yaşlar arasında en sık görülür. Obstrüktif hidrosefali ve ataksi belirtileriyle genellikle akut bir başlangıç gösterir. Hastalığın ilerlemesiyle tendon reflekslerinin kaybolması, ağrı, parestezi ve kranial kafa çiftleri tutulması bulguları gelişir. Tümör hızlı bir yayılma gösterir. Prognoz kötüdür. Medulloblastom radyasyona çok duyarlıdır, postoperatif radyoterapi ile iyi sonuç alınabilir. 106.Beyin sapı gliomlarında en sık tutulan kafa çifti hangisidir? a) III. kraniyal sinir b) V. kraniyal sinir c) VII. kraniyal sinir d) X. kraniyal sinir e) VI. kraniyal sinir Cevap C (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.691) Beyin sapı gliomları (Astrositom, Spongioblastom, Glioblastom); hemen yalnız çocukluk yaşlarında, en sık 6-7 yaşlarda görülen tümörlerdir. Çocuklarda tüm intrakranial tümörlerin %10’unu oluştururlar. Genellikle tanı, ilk belirtilerden ancak 3-5 ay sonra konulur. Bulgular, ön planda kafa çiftleri, piramidal traktus ve serebellum tutulması ile ilgilidir. KĐBAS geç olarak gelişir. Kafa çiftlerinden fasiyal sinir %90, IX ve X. çiftler %80, n.trigeminus %60 ve n. abducens %55 oranında tutulur. Hastanın bakışını fikse edememesi beyin sapı lezyonunu gösteren önemli bir bulgudur ve hastaların %50’sinden fazlasında bulunur. Ataksi nedeniyle piramidal traktus tutulması bulguları maskelenebilir. BOS bulguları genellikle normaldir. 107.Moro refleksinin CNS’deki anatomik merkezi hangisidir? a) Beyin sapı-vestibüler çekirdek b) Brokka alanı c) Beyin sapı-trigeminal sistem d) Cerebellum e) Hipotalamus Cevap A (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.660) Bkz. Tablo 20. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
Tablo 20. Bebeklikte SSS refleksleri Refleks
Tanım
Belirdiği yaş
Kaybolduğu yaş
SSS’deki yeri
Moro
Ani baş ekstansiyonu kolların ve bacakların önce ekstansiyonuna sonra da fleksiyonuna neden olur. Bir parmağın avuç içine yerleştirilmesi bebeğin elinin fleksiyonuna sonra da bilek ve omuzun fleksiyonuna yol açar. Ağız etrafına dokunma uyarısı bebeğin ağzı ile uyarıyı izlemesine neden olur. Bebek darbe uyarısından ventral sinir boyunca kaçınır. Bebeğin ayak sırtı muayene yüzeyinin kenarı ile temas ettiğinde ayağını muayene yüzeyine koyar. Bir bacak sıkıca ekstansiyonda tutulur ve ayağın sırtı ve tabanının uyarılması sırasıyla fleksiyona, ekstansiyona ve addüksiyonu takiben karşı ayak parmaklarının yelpaze gibi açılmasına yol açar. Sırtüstü yatan bebeğin başının çevrilmesi kol ve bacağın “eskrim” postüründe ipsilateral ekstansiyonu ile sonuçlanır. Oturan bebeğin bir tarafa eğilmesi ipsilateral kolun koruyucu bir tarzda ekstansiyonuna neden olur. Bebeğin bel bölgesinden tutulması sırasında, boyun ekstansiyonu kolları ve bacakları ekstansiyona sokar.
Doğum
4-6 ay
Beyin sapı vestibüler çekirdek
Doğum
4-6 ay
Beyin sapı vestibüler çekirdek
Doğum
4-6 ay
Beyin sapı trigeminal sistem
Doğum
9-6 ay
Omurilik
Doğum
4-6 ay
Serebral korteks
Doğum
4-6 ay
Omurilik
Doğum
4-6 ay
Beyin sapı vestibüler çekirdek
6-8 ay
Asla
Beyin sapı vestibüler çekirdek
6-8 ay
15 ay-2 yaş
Beyin sapı
Yakalama
Aranma
Gövdenin içbükeyleşmesi Yerleştirme
Çapraz ekstansiyon
Tonik boyun
Paraşüt
Landau
108.Hangisinde distal ekstremitelerde zayıflık vardır? a) Dermatomiyozitis b) Kugelberg-Welander hastalığı c) Miyotonik distrofi d) Miyastenia Gravis e) Botulizm Cevap C (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.698) Bkz. Tablo 21. 109.Hem agonist hem de antagonist kasların kasıldığı, hiperkinetik, ritmik titreme hareketleri hangisidir? a) Miyoklonus b) Kore c) Tremor d) Distoni e) Atetoz MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
Cevap C (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.707) Kore hiperkinetik, hızlı, sürekli olmayan, düzensiz, istemsiz, şekilsiz bir harekettir. Kas tonusu azalmıştır. Atetoz hiperkinetik, yavaş, kaba, distal kaslarda daha belirgin olmak üzere bir kıvrılma hareketidir. Kas tonusu artar. Distoni hiperkinetik, süregen, yavaş,sabit bir postüre ilerleyebilen ve tekrarlayıcı hareket ile aktive olabilen (ör., hareket distonisi) bükülme hareketidir (bükülme spazmı). Tremor aynı anda hem agonist hem de antagonist kasların kasılmasının neden olduğu hiperkinetik, ritmik titreme hareketlidir. Amplitüt ve frekansı düzenlidir. Miyoklonus bir kas grubunun kısa fleksiyon kontraksiyonunun ani bir çekilmeye neden olduğu bir hiperkinetik harekettir. 199
PEDĐATRĐ
Tablo 21. Nöromüsküler hastalıkların “topografisi” Proksimal kas zayıflığı Distrofi Duchenne Limb girdle Dermatomiyozitis; polimiyozitis Kugelberg-Welander hastalığı (Geç başlayan spinal müsküler atrofi) Distal ekstremite zayıflığı Polinöropati HMSN I HMSN II Miyotonik distrofi Miyopati Oftalmopleji ve ekstremite zayıflığı Miyastenia gravis Botulism Miyotonik distrofi Doğumsal yapıla miyopati Fasiyal ve Bulbar zayıflık Miyastenia gravis Botulizm Miyotonik distrofi Doğumsal yapısal miyopati Fasiyoskapulohumeral distrofi HMSN=Kalıtsal motor duyu nöropatisi
110.Doğumda en sık kırılan kemik hangisidir? a) Kostalar b) Klavikula c) Kafa tası kemikleri d) Alt ekstremiteler e) Üst ekstremiteler Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.247) Doğumda en sık kırılan kemik klavikuladır. Baş gelişlerinde omuzun, makat gelişlerinde kolların güç çıkışı sonucu oluşur. Lezyonun olduğu tarafta kol hareket ettirilemez. Palpasyonla krepitasyon veya kemikte düzensizlik hissedilebilir. Lezyon tarafında Moro refleksi alınmaz. Kırığın üst bölgeye basısı sonucu sternokleidomastoid kasta spazm oluşabilir. Klavikula kırıklarında prognoz çok iyidir. Kırık olan tarafta kol ve omuzun birkaç gün tesbit edilerek hareketsiz tutulması yararlı olabilir. Bir hafta sonunda kallus oluşmuştur. 111.Yenidoğanda en sık stridor nedeni hangisidir? a) Koanal atrezi b) Laringomalazi c) Trakea stenozu d) Laringeal kist e) Konjenital subglottik stenoz Cevap B (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.255) Laringomalasi (basit kongenital laringeal stridor); Yenidoğanda en sık stridor nedenidir. Laringomala200
sinin en sık nedeni larinksi çevreleyen krikoid kıkırdağın normalden yumuşak oluşudur. Bu durum, inspirium sırasında lümenin aşırı kollabe olması ile stridora yol açar. Laringomalasi, erkeklerde kızlara göre iki kez daha sık görülmektedir. Pectus excavatus ile birlikte olabilir. 112.2 aylık bir bebekte atrial taşikardi denebilmesi için kalp tepe atımının en az kaç olması gerekir? a) 120/dak b) 140/dak c) 160/dak d) 180/dak e) 200/dak Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.41) Bir aylıktan büyük bebeklerde kalp atımının düzenli şekilde dakikada 180 vurudan fazla oluşu atrial taşikardi belirtisidir. 113.Kaşık tırnak (coilonychia) hangisinde görülür? a) Kronik akciğer hastalıkları b) Amiloidozis c) Fe eksikliği anemisi d) Hipotiroidi e) Konjenital kalp hastalıkları Cevap C (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.46) Kronik hipoksemi bulgusu olarak kronik akciğer hastalıkları, doğumsal kalp hastalıkları, nadiren sirozda tırnakların saat camı gibi bombeleştiği, parmak uçlarının çomak şeklini aldığı gözlenir (Hipokrat parmağı). Tırnak lunulalarının kaybolması, tırnak yatağının soluk renk alması sıklıkla hipoproteinemiyi gösterir. Sirozda, nefrotik sendromda görülebilir. Kaşık tırnak (coilonychia), tırnağın konkav bir şekil almasıdır. Ağır demir eksikliği anemisinin önemli bir belirtisidir. 114.Yumuşak damak paralizisinin en sık nedeni hangisidir? a) H. influenza b) Streptokoklar c) Tetanoz d) Kızamık e) Difteri Cevap E (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.643,651) Difteri yumuşak damak felcinin en sık nedenidir. Difteride en sık rastlanan ve en erken gelişen yumuşak damak paralizisidir. Anjinden 1-3 hafta sonra ortaya çıkar. Yutma güçlüğü, sulu gıdaların burundan gelmesi, burundan konuşma ile kendini gösterir. 1-2 haftada tamamen geriler. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
115.Hangisi en sık nöral tüp defekt nedenidir? a) Valproik asit b) Siklofosfamid c) Kumarin d) Hidantoin e) Karbamazepin Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.166) Valproik asit kullanımında en sık görülen konjenital anomali nöral tüp defektidir. 116.Fötüste kalp atışları kaçıncı haftada başlar? a) 4. hafta b) 6. hafta c) 7. hafta d) 8. hafta e) 10.hafta Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.177) Embriyo, yaklaşık 4. haftada başlayan kalp atışları dışında 7 hafta süresince hareketsizdir. Dördüncü haftada vücut segmentleri oluşur. 4-8. haftalar arasında hızlı bir farklılaşma süreci ile organ taslakları gelişir. Gebeliğin 8. haftasından sonra fetusun cinsiyeti belirlenebilir. 117.Eritema neonatorum (yenidoğanın toksik eritemi) ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Pretermlerde daha sıktır. b) Tedavi gerektirmez. c) Doğumdan sonra 2. günde görülür. d) Eozinofili yoktur. e) Sarı-beyaz lezyonlar şeklindedir. Cevap A (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.189) Yenidoğanın toksik eritemi (erythema neonatorum); 56 mm çapında ortaları pire ısırığına benzer sarımsı beyaz lezyonlardır. Özellikle ikinci günde görülür. 1-2 haftada kendiliğinden kaybolur. Tedavi gerektirmez. Stafilokok veya streptokok infeksiyonuna bağlı deri lezyonlarından ayırt edilmelidir. Bu eritem term yenidoğanlarda %50 oranında, pretermlerde daha az sıklıkla görülür. Etiyolojisi iyi bilinmez. Histolojik muayenede ödem ve perivasküler aralıkta eozinofil infiltrasyonu saptanır. Kanda eozinofili yoktur. 118.Yenidoğanda kaç fontanel bulunur? a) 2 b) 4 c) 6 d) 8 e) 10 Cevap C (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.189) Yenidoğanda ön, arka, 2 sfenoid ve 2 lambdoid fontanel olmak üzere 6 fontanel vardır. Ön fontanelin MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
dışındaki fontaneller doğumdan sonra ilk haftalarda kapanır. Ön fontanel genellikle 10-12. aylarda kapanır. Nadir olarak çocuk fontanelleri kapanmış olarak doğabilir. 119.Baş kemiklerinin yumuşak olmasında hangisi düşünülmez? a) Preterm b) Osteogenezis imperfekta c) Hipotiroidi d) Down sendromu e) Caput succadeneum Cevap E (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.190) Pretermlerde oksipital bölgede yumuşak alanlar olabilir. Baş kemiklerinin yumuşak oluşu ayrıca osteogenezis imperfekta, kleidokranial dizostoz, hipotiroidi ve nadiren Down sendromu ile birlikte olan düzensiz kalsifikasyonu düşündürür. Doğum zorluğuna bağlı cephalhematom ve caput succadeneum başta şişlik olarak belirir. Cephalhematom tek kemiğe lokalize subperiostal kanamadır. Caput succadeneum ise saçlı deri altında sıvı toplanmasıdır ve birden fazla baş kemiğinin üzerindeki alanı kaplar. Her iki bulgu da hiçbir tedaviyi gerektirmez. Kendiliğinden rezorbe olur. 120.Doğumda en sık travmaya uğrayan sinir hangisidir? a) Siyatik sinir b) Radiyal sinir c) Optik sinir d) Fasiyal sinir e) Brakiyal plexus Cevap D (Neyzi, Pediatri, 1.cilt, s.244) Fasiyal sinir, doğumda en sık zedelenen sinirdir. Doğumda basıya uğrama sonucu tek taraflı fasiyal sinir paralizisi oluştuğu genellikle kabul edilmekle birlikte, bu basının yeri ve zamanı tartışmalıdır. Prognoz genellikle iyidir. Birçok vakada paralizi ilk hafta içinde, çoğunda da birkaç ay sonra düzelir. 121.Hangisi Lyme hastalığına özgün döküntüdür? a) Koplik lekeleri b) Eritema nodozum c) Ektima gangrenosum d) Eritema kronikum migrans e) Diffüz eritroderma Cevap D (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.299) Özgün döküntüler; Ektima gangrenosum Eritema kronikum migrans Nekrotik skar Erizipel
Pseudomonas aeruginosa Lyme hastalığı Aspergillozis, mukormikozis A grubu streptokoklar
Koplik lekeleri
Kızamık
201
PEDĐATRĐ
Tablo 22. Sık kullanılan teratojenik ilaçlar Đlaç
Sonuçları
Alkol
Fetal alkol sendromu, mikrosefali, doğumsal kalp hastalığı Mesomelia, kraniyal displazi Nazal hipoplazi, punktat kon-
Aminopterin Coumarin drodisplazi Đsotretinoin (Accutane) Lityum Metil civa gelişme geriliği Penicillamine Phenytoin (dilantin)
Radyoaktif iyot Stilbestrol (DES) nokarsinom Streptomycin Testosteron benzeri ilaçlar Tetracycline Thalidomide Trimethadione Valproat
Yüz ve kulak anomalileri, doğumsal kalp hastalığı Ebstein anomalisi Mikrosefali, körlük, sağırlık, Cutis laxa sendromu Hipoplastik tırnaklar, intrauterin gelişme geriliği, tipik yüz görünümü Fetal hipotiroidi Adolesan dönemde vajinal adeSağırlık Dişide virilizasyon Diş minesi hipoplazisi Fokomeli Doğumsal anomaliler, tipik yüz görünümü Spina bifida
122.Hangisi gebede kullanıldığında çocukta spina bifida yapar? a) Kokain b) Valproat c) Lityum d) Streptomisin e) Tetrasiklin Cevap B (Nelson, Essentials of Pediatrics, 2.baskı, s.162) Bkz. Tablo 22. 123.Peutz-Jeghers sendromuyla ilgili hangisi yanlıştır? a) Konjenital bir sendromdur. b) Polipler ileusa yol açabilir. c) Polipler en sık kolonda görülür. d) Deri ve mukozaları tutar. e) Polipler genellikle saplıdır. Cevap C (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.123) Peutz-Jeghers sendromu, deri ve mukozalarda pigmente lekeler ve gastrointestinal traktusta histolojik olarak hamartoma özelliği gösteren polipler ile karakterize kalıtsal bir sendromdur. Lekeler 2-3 mm çapında morumtrak melanotik lezyonlardır. En fazla ağız mukozası ve dudaklarda görülürler. El ve ayak ayalarında, anus etrafında da oluşabilirler. Erken çocuklukta görülür ve çoğu kez ergenlikte kaybolurlar. Polipler genellikle multipl ve saplıdırlar. Sıklık sırasıyla jejunum, ileum, mide, duodenum ve kolonda oluşa202
bilirler. Bu hastalarda çomak parmak, overlerde kist, erken puberte gibi ek bulgular da görülebilir. Polipler ülsere olarak kanamalara veya bağırsakta obstrüksiyona yol açarak karın ağrısı, kusma gibi belirtilere neden olurlar. 124.Đnvajinasyon en sık hangi bölgede görülür? a) Đnen kolon b) Sigmoid kolon c) Transvers kolon d) Đleoçekal bölgede e) Mide Cevap D (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.124-125) Đnvajinasyon, bir bağırsak parçasının hemen kendisine distal olan bağırsak lümeni içine eldiven parmağı gibi ve mezenteri de birlikte sürükleyerek invajine olmasıdır. En sık ileumda görülür (ileoçekal). Đnvajinasyon, en fazla 3-36 aylarda (zirve 5-18 aylar arasında) olmak üzere çocuklarda sık rastlanan bir tablodur. Erkeklerde 3/2 oranında daha sıktır. Đnvajinasyon genellikle viral infeksiyonları ve gastroenterit gibi bağırsak duvarı lenf dokusunda hiperplazi yapabilen hastalıkları izleyerek veya bu hastalıklar sırasında görülür. Tipik vakada belirtiler ani olarak şiddetli karın ağrısı ile başlar. Ağrı çocuğu uyandıracak şiddettedir. Birkaç dakika sonra ağrının kaybolmasıyla çocuk kısa bir sürede rahatlar, ancak karın ağrıları aralıklı olarak tekrarlar. Karın ağrısını izleyen saatler içinde kusma başlar. Yapılan ilk dışkılar genellikle normaldir. Vakaların %60’ında ilk semptomlardan 2-3 saat sonra (nadiren 1-2 gün kadar geç) koyu kırmızı jelatinöz bir madde çıkarılır. Bazı vakalarda ise başlangıçtan veya ilk 1-2 normal dışkılamadan sonra çocuk gaz ve dışkı çıkarmaz. Kusmalar giderek safralı olur, ateş yükselir ve genel durum kısa sürede bozulur. Erken dönemde karında gerginlik belirgin değildir. Bu dönemde karnın sağ üst-orta bölümünde sucuk biçiminde transvers bir kitle palpe edilebilir. Ağrı hecmesi sırasında ve bimanüel palpasyonla (bir el tuşe yaparken diğer elle karın palpasyonu) ku kitle daha kolay hissedilir. Karnın sol yarısı boş izlenimini verir. Daha geç dönemde karın şiş ve gergindir. Tuşede rektumun boş olduğu saptanır. Kanlı bir müküs eldivene bulaşabilir. Direkt batın grafisinde erken dönemde invajinasyon bölgesinde opasite farkedilebilir. Öykü ve klinik bulgularla invajinasyon şüphesi olan vakalarda erken dönemde gerek tanı, gerekse tedavi açısından radyoskopi altında baryumlu yüksek lavman (90 cm yükseklikte) endikasyonu vardır. Henüz nekrozun oluşmamış olduğu erken dönemde (genellikle ilk 24 saat) baryumun basınçlı verilmesiyle invajinasyon birçok vakada düzeltilebilir. Çocuk dışkı yapar ve rahatlar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
PEDĐATRĐ
125.Çocuklarda spontan bakteriyel peritonitin en sık rastlanan etkeni hangisidir? a) Staph. aureus b) Psödomonas aeruginosa c) E.coli d) H. influenza e) Streptococcus pneumoniae Cevap E (Neyzi, Pediatri, 2.cilt, s.171) Spontan bakteriyel peritonit: Sirozlu hastalarda asitle birlikte olan öldürücü bir komplikasyondur. Hastalarda giderek artan bir karın distansiyonu ve hassasiyeti, ateş, karın ağrısı, kusma ve ishal vardır. Bu bulgulara hepatik ensefalopati de eklenebilir. Bağırsak sesleri alınmaz veya azalmıştır. Bazen spontan bakteriyel peritonit asemptomatik olabilir. Tanı asit sıvısının incelenmesi ile konur. Sıvı bulanıktır, çoğunluğu PNL’den oluşan hücreler (>500/mm3) içerir. Protein içeriği genellikle 2.0 g/l’den daha azdır. Sorumlu bakteri asit sıvısında ve kanda gösterilebilir. Çocuklarda Streptococcus pneumoniae en sık rastlanan etkendir. 126.Aşağıdakilerden hangisi çocukluk çağının prognozu en iyi olan konvülziyonlarındandır? a) Yenidoğan konvülziyonları b) Febril konvülziyon c) Myoklonik konvülziyonlar d) Đnfantil spazm e) Absans nöbetleri Cevap B (Fenichel, Clinical Pediatric Neurology, 3.baskı, 1997, s.18-19; Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996, s.1691-1692) Febril konvülziyonlar çocukluk çağının prognozu en iyi olan konvülziyonlarıdır. 6 ay-5 ay arasında sık görülür. Santral sinir sistemi dışındaki enfeksiyonlarda ateşle birlikte görülen konvülziyonlardır. Bu çocukların çoğunluğunun ailesinde febril konvülziyon öyküsü vardır. 127.Aşağıdakilerden hangisi nonepileptik paroksismal fenomendir? a) Migren b) Kompleks parsiyel epilepsi c) Febril konvülziyon d) Vestibüler nörit e) Absans nöbetleri Cevap A (Fenichel, Clinical Pediatric Neurology, 3.baskı, 1997) Migren atakları epileptik atak değildir. Paroksismal özelliği vardır. Ancak migrenle birlikte epilepsi bulunabileceği gibi epileptiklerde de migren daha sık bulunabilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 4, 2000
128.Elektroensefalografide hipsaritmi bulgusu aşağıdakilerden hangisi için tipik bulgudur? a) Petit Mal Epilepsi b) Myoklonik epilepsi c) Đnfantil spasm d) Febril konvülziyon e) Rolandik epilepsi Cevap C (Menkes, Textbook of Child Neurology, 5.baskı, 1995; Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996) Đnfantil spasm nöbetlerinde EEG yavaş dalga, diken ve multipl diken aktivitesi şeklinde bulgu saptanabilir ve infantil spasm için tipiktir. 129.Aşağıdakilerden hangisi en bulaşıcı ve septik şoka neden olan menenjittir? a) E.coli menenjiti b) Meningokoksik menenjit c) Pnömokoksik menenjit d) Aseptik menenjit e) Koriomenenjit Cevap B (Nelson Texbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996; Menkes, Textbook of Child Neurology, 5.baskı, 1995) Meningokoksik menenjit böbrek üstü bezine kanama nedeniyle septik şoka neden olabilir ve acilen müdahale edilmediğinde ölümle sonuçlanabilir. Çok bulaşıcıdır ve hızlı ilerler. 130.Dilde fasikülasyon ve ağır hipotonisi olan bir infantta aşağıdakilerden hangisi akla gelir? a) Konjenital musküler distrofi b) Werding Hoffman hastalığı c) Myasthenia gravis d) Periferik nöropati e) Hipoksik iskemik ansefalopati Cevap B (Fenichel, Clinical Pediatric Neurology, 3.baskı, 1997) Werding Hoffmann ağır hipotoni, cılız ağlama, dilde fasikülasyonda kurbağa pozisyonu, interkostal kasların az çalışması nedeniyle karın solunumu ön planda olan otozomal resesif geçiş gösteren bir hastalıktır. 131.Aşağıdakilerden hangisi organik fosfor intoksikasyonunun bir bulgusu değildir? a) Flushing (yüzde eritem) b) Bradikardi c) Konvülziyonlar d) Gözyaşı sekresyonunda artma e) Đshal Cevap A (Ecevit, Organik Fosfor Zehirlenmeleri, Katkı Pediatri Dergisi 1990; 11(3):231-41; Ersoy, Türkiye Klinikleri Pediatri Dergisi, 2000, s.435) Baş ağrısı, baş dönmesi, miyozis, terleme, sekresyonlarda artış, bulantı, kusma, ishal, ataksi, konvülziyon, 203
ÜROLOJĐ 1. Perkütan ponksiyon ile ölçülen normal renal pelvik basınç nedir? a) 1.0 mmHg b) 2.5 mmHg c) 6.5 mmHg d) 10.5 mmHg e) 15.0 mmHg Cevap C (Patrick, Campbell's Urology, 6.baskı, 1992, s.508-509) Pelvik basınç perkütan yolla ölçüldüğünde 6.5 mmHg dır. 2. Üriner tüberkülozda en sık rastlanan semptom hangisidir? a) Đdrar tutamama b) Sık idrara gitme c) Makroskopik hematüri d) Böğür ağrısı e) Đştahsızlık Cevap B (Patrick, Campbell's Urology, 6.baskı, 1992, s.961-962) Đdrar kaçırma nadirdir. Makroskopik hematüri olguların %10 unda görülür. Ağrısız sık idrara gitme en sık yakınmadır. 3. Kronik piyelonefrit tanısı için en iyi yöntem hangisidir? a) IVP b) Bilgisayarlı tomografi c) DMSA renal sintigrafi d) Ultrasonografi e) Indium 111 sintigrafi Cevap A (Patrick, Campbell's Urology, 6.baskı, 1992, s.760-761) IVP en iyi yöntemdir. Atrofik, skarlı düzensiz konturlu böbrekler görülür. 4. Üriner sistem taşlarından en opak olanı hangisidir? a) Kalsiyum-fosfat b) Magnezyum-amonyum-fosfat c) Ürik asit d) Sistin e) Ksantin Cevap A (Tanagho, Smith's General Urology, 13.baskı, s.275) Ürik asit taşları non-opaktır. Sistin, ksantin ve magnezyum-amonyum-fosfat taşları semi-opaktır. Ancak içeriğinde kalsiyum bulunan taşlar en opak olanlardır. 262
5. Böbrek tümörlerinin birincil tedavisi hangisidir? a) Radyoterapi b) Radikal nefrektomi c) Hormonal manüplasyon d) Kemoterapi e) Đmmünoterapi Cevap B (Tanagho, McAninch, Smith's General Urology, 13.baskı, s.367) Böbrek tümörleri kemoterapi, radyoterapi ve hormonoterapiye rezistandır. Đmmünoterapinin etkinliği de kısıtlıdır. Günümüzde özellikle lokalize böbrek tümörlerindeki en etkin ve birincil tedavi radikal nefrektomidir. 6. Veziko-üreteral reflü (VUR)'nün kesin tanısı aşağıdaki tanı yöntemlerinden hangisi ile konur? a) Sistoskopi b) Đntravenöz ürografi (ĐVÜ) c) Sintigrafi d) Anamnez ve fizik muayene e) Đşeme sistografisi Cevap E (Tanagho, McAninch, Smith's General Urology, 13.baskı, s.188-189) VUR'un tanısında sistoskopi, radyonüklid incelemelerden faydalanılabilir. ĐVÜ'de VUR'u düşündürecek bulgular saptanabilir. Ancak kesin tanı işeme sistografisi ile konur. 7. Azospermik bir hastanın serum FSH düzeyinin normal olması halinde yapılması gereken nedir? a) Skrotal Ultrasonografi (USG) b) Transrektal USG c) Spermiogram d) Testis biyopsisi e) Sistoskopi Cevap D (Tanagho, Smith's, General Urology, 13.baskı, s.678) Azospermi ejakülatta hiç sperm olmamasıdır. Bunun sebebi ya ana germ hücrelerinde hiç yapılamaması veya yapılan sperm hücrelerinin sperm kanallarındaki tıkanıklıklar nedeniyle ejakülata geçmemesidir. Bu nedenle öncelikle testis biyopsisi ile ana hücrelerde üretimin olup olmadığı kontrol edilmelidir. 8. Kronik diürezin üretere primer etkisi nedir? a) Değişikliğe yol açmaz b) Elongasyon c) Dilatasyon d) Atrofi e) Fibrozis MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ÜROLOJĐ
Cevap C (Campbell's Urology, 6.baskı, s.111-141) Kronik diürez üreterde dilatasyona yol açar, dilatasyon üreterin elongasyonu ve çap artışı ile birliktedir. Eğer diürez kronikleşirse üreter kasında hipertrofi oluşur. 9. 1 aylık bir erkek çocuğun fizik muayenesinde sağ testis skrotumda palpe edilemiyor. Birincil tedavi yaklaşımınız ne olmalıdır? a) Cerrahi olarak testisin skrotuma indirilmesi b) LH analoglarının verilmesi c) 1 yaşına kadar beklenilmesi d) FSH + LH analoglarının verilmesi e) Hiçbiri Cevap C (Tanagho, Smith's General Urology, 13.baskı, s.619) Kriptorşidik testislerin genel olarak büyük bir kısmının doğumu takiben ilk 1 yıl içinde normal skrotal konumlarına indikleri belirtilmektedir. Bu nedenle skrotumu boş olan olan çocuklarda herhangi bir tedavi vermeden 1 yaşına dek beklenilmesi önerilir. 10.Đleri evre prostat kanserinde (evre D2=kemik, akciğer, lenf nodları tutulumu) komplet androjen blokajı yapmak için aşağıdakilerden hangisi kullanılır? a) Östrojenler b) Orşiektomi c) LH-RH agonistleri + flutamid d) Flutamid + megestrol asetat e) Flutamid + cyproterone asetat Cevap C (Tanagho, Smith's General Urology, 13.baskı, 1992, s.378-412) Flutamid, megestrol asetat ve siproteron asetat dihidrotestosteronun reseptöre bağlanmasını engeller. Bunlardan biri orşiektomi veya LH-RH agonistleri ile kombine edilirse komplet androjen blokajı sağlanır. 11.Hipospadiasla ilgili yanlış olanı işaretleyiniz? a) Eksternal üretral mea penisin ventraline açılır. b) Chordee adı verilen ventral kurvatur her hipospadias olgusuna eşlik eder. c) Hipospadias interseksin bir formu olarak kabul edilmektedir. d) Đnmemiş testis ve inguinal herni en sık görülen asosiye anomalilerdir. e) Ailesel yatkınlık söz konusudur. Cevap B (Duckett, Adult and Pediatric Urology, 2.baskı, s.2103-2140) Anterior hipospadista chordee nadir görülür. 12.Sistizm yakınmasıyla gelen kadın hastalarda üriner enfeksiyonun en sık etkeni aşağıdakilerden hangisidir? a) E.coli b) Pseudomonas c) Proteus MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
d) Klebsiella e) S.aureus Cevap A (Yaman, Üroloji, 1.baskı, s.216) Akut sistit hemen tümüyle kadınlara özgü bir hastalıktır. Üretranın kısa olması, bakteri kolonizasyonunun yoğun olduğu bölgelere yakın olması (vagen, rektum gibi) kadınları bu infeksiyona karşı duyarlı kılar. Đnfeksiyon ajanı %75 E.coli'dir. Daha az oranda gram pozitif bakteriler görülür. 13.Ksantogranülamatöz pyelonefritte en sık hangi mikroorganizma izole edilir? a) E.coli b) P.aeruginosa c) S.feacalis d) P.mirabilis e) S.aureus Cevap D (Campell's Urology, 1992, s.765-766) Her ne kadar ksantogranülamatöz pyelonefritte E.coli de sık olarak izole edilse de Proteus suşları daha sıklıkla görülür. 14.Aşağıdaki benign böbrek tümörlerinden hangisinde sıklıkla hipertansiyon bulunur? a) Angiomyolipoma b) Fibroma c) Hemangioma d) Jukstaglomeruler tm. e) Lipoma Cevap D (Campbell's Urology, 6. baskı, 1992, s.1061-62) Bu tümörler renin salgıladıkları için hipertansiyona sebep olurlar. 15.Đnsanda embriyolojik gelişme esnasında cinsel farklılaşma kaçıncı haftadan sonra başlar? a) 4. b) 8. c) 10. d) 16. e) 20. Cevap C (Campbell's Urology, 6. baskı, 1992, s.1327-28) Embryonel gelişim esnasında 10. haftaya kadar genital farklılaşma olmadığından kadın erkek ayrımı yapılamaz. Bu haftadan sonra genital tüberkül farklılaşır. 16.Hipospadias onarımı için en uygun yaş hangisidir? a) Đlk 3 ay b) 6-18 ay arası c) 2-5 yaş arası d) 5-8 yaş arası e) 8-12 yaş arası 263
ÜROLOJĐ
Cevap B (Campbell's Urology, 6. baskı, 1992, s.1912) Operasyonun emosyonel etkilerinin minimale indirmek ve separasyon anksiyetesini azaltmak amacı ile en uygun dönem 6 ila 18 ay arasıdır. Đlk 3 ay anestezi açısından risklidir. 17.En yaygın görülen böbrek taşı hangisidir? a) Kalsiyum oksalat b) Kalsiyum fosfat c) Ürat d) Sistin e) Magnezyum-amonyum-fosfat Cevap A (Campbell's Urology, 6. baskı, 1992, s.2111-12) Dünyanın tüm yörelerinde en yaygın görülen taş tipi kalsiyum oksalattır. 18.Aşağıdaki antihipertansif ilaçlardan hangisi taş teşekkülüne sebep olabilmektedir? a) Hidroklorotiazid b) Kaptopril c) Triamteren d) Propranolol e) Prokardia Cevap C (Campbell's Urology, 6. baskı, 1992, s.2135) Tiriamteren, idrarda çökerek pür triamteren veya kalsiyumla birlikte mikst taşa sebep olur. 19.Testis tümörleri en çok hangi organa hematojen metastaz yapar? a) Karaciğer b) Akciğer c) Dalak d) Mide e) Beyin Cevap B (Campbell's Urology, 6. baskı, 1992, s.1230) Testis tümörleri hematojen yolla en sık akciğer metastazı yapar. Bunun dışında yine aynı yolla daha az oranda olmak üzere karaciğer, beyin ve kemiklere yayılabilir. 20.Hangi Ürogenital organ tümöründe biyopsi bir tanı yöntemi olarak kullanılmaz? a) Prostat Karsinomu b) Mesane Karsinomu c) Testiküler Karsinom d) Penil Karsinom e) Uretra Karsinomu Cevap C (Đnci, O: Ürogenital Tümörler, 1995, s.162) Testis tümörlerinde biyopsi yapılmaz. 21.Spermatik kord torsiyonu tanısında en spesifik yöntem aşağıdakilerden hangisidir? a) Renkli Doppler Ultrasonografi b) Testiküler sintigrafi c) Scrotal Thermografi 264
d) Bilgisayarlı Tomografi e) Fizik Muayene ile Phren bulgusunun pozitif olması Cevap B (Yaman, L.S ve ark.Temel Üroloji, 1998, s.490) Spermatik kort torsiyonunda testiküler sintigrafinin sfesifitesi % 100, sensivitesi % 98 olup tanıda en sfesifik yöntem olarak bildirilmektedir. 22.Aşağıdakilerden hangisi paraneoplastik sendromlar ile görülebilen bir tümördür? a) Renal Adenokarsinom b) Wilms tümörü c) Prostat Adenokarsinom d) Mesane transizyonel karsinomu e) Seminoma Cevap A (Đnci,O Ürogenital Tümörler, 1995 s.13) Paraneoplastik Sendromlar. Böbrek tümörlerinin prognozunda önemli paremetre olarak değerlendirilen bir grup bulgudur. Olguların %30'da görülür. Sedimantasyon hızı (%60), Hiperkalsemi (%8), Anemi (%33), Polisitemi (%2-6), Ateş (%26), Nöropati (%4), Kilo kaybı (%27) gibi özgün olan ve olmayan bazı bulgulardır. 23.Aşağıdaki konjenital anomali ve hastalıkların hangisinde malignensi insidansında artış görülebilir? a) At nalı böbrek b) Medullar sünger böbrek c) Mobil (retraktil) testis d) Posterior uretral valv e) Konjenital hidrosel Cevap A (Yaman,L.S ve ark. Üroloji 1.baskı, 1990 s.422) Bu antite füzyon anomalilerin en sık görüleni olduğu gibi bütün üriner anomalilerin insidans yönünden en ileri gelenlerindendir. Wilms tümörü insidansının bu hastalıkla beraber arttığı belirtilmiştir. Hatta genel anlamda böbrek tümörlerinin normale göre bu hastalarda 62 kez daha fazla görüldüğü bildirilmektedir. 24.Retroperitoneal Fibrozis (Ormond Hastalığı) primer olarak aşağıdaki organlardan hangisini etkiler? a) Surrenal glandlar b) Böbrek c) Üreterler d) Pankreas e) Dalak Cevap C (Yaman, L.S ve ark. Üroloji 1. baskı, 1990 s.128) Sonradan periureteritis fibröza, peri-üreteritis palstika, kr. periüreterit, sklerozan retroperitoneal granuloma ve fibröz retroperitonit ismi de verilmiştir Beyaz tahta sertliğinde bir doku retroperitoneal yapıları kaplamıştr. Yani Üreterler, Aorta, V. cava ve Psoas adalesi fibröz kılıfla sarılmıştır. Böbrek pedikülünden pelvik üretere kadar olan bölge atakedir. Üreterin ilk 1/3 üst kısmını MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ÜROLOJĐ
zarf gibi sardıktan sonra orta bölüme doğru uzanır. Damarları da sarmasına rağmen arterler daha sert ve kalın duvarlı olduğu için arter dolaşımı bozulmaz. Halbuki üreterden idrar geçişini engelleyerek hidronefroza, venöz obstrüksiyonla da alt extremitelerde ödeme sebep olur. Hastalığın ileri devrelerinde üreterin pogresiv oklüzyonuna bağlı olarak hidronefroz teşekkül eder. Komplet obstrüksiyona bağlı anüri gelişebilir. 25.Đnfant ve çocuklarda en sık görülen testis tümörü için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Testisin stromal kaynaklı tm.'üdür. b) Puberta precox'a neden olurlar. c) Đnmemiş testislerde en sık görülen tm.'dür. d) Alfa-fetoprotein % 50-75 oranda artmıştır. e) Beta-HCG yapımı sıklıkla artmıştır. Cevap D (Yaman, Üroloji, 1.baskı 1990 s.387; Đnci, Ürogenital Tümörler, 1.baskı 1995, s.142-161; Anafarta, Temel Üroloji, 1998 s.349-753) Yolk Salk Tm.'ler infant ve çocuklarda en sık görülen tm.'lerdir. Germinal Hücreli Tm.'ler: 1. Seminom 2. Spermasitik Seminom 3. Embriyonel Karsinom 4. Yolk Salk Tm. 5. Poliembriyoma 6. Koriokarsinom 7. Teratom Seks Kord/Stromal Tm.'ler: 1. Leyding Hücreli Tm. 2. Sertoli Hücreli Tm. 3. Granüloza Hücreli Tm. Alfa-Fetoprotein ve HCG'nin Biyokimyasal Özellikleri AlfaBetaFetoprotein HCG Seminom Teratom Embriyonal karsinom Koriorkarsinom Yolk Salk Tm. Teratokarsinom (Mıx Tm.)
+ + +
+ (%7-15) + + +
Kriptoşidik testislerde testiküler malignite riski normale oranla 20-40 misli daha fazladır. Đntraabdominal testisler tüm kriptorşidik testislerin sadece % 10-15'ini oluşturuyorsa da malignite gelişenlerin hemen hemen yarısından sorumludur. Đntraabdominal testisin malign dejenerasyon geçirme şansı inguinal testise göre 4 kat fazladır. Bilateral abdominal testisin birinde tm. oluşursa, diğerinde oluşma riski % 30'dur. Bu hastalarda en sık görülen tm. Seminomadır. Alfa-fetoprotein yolk-salk tm.'lerde % 75 oranında yükselir. 26.Ateşli bir idrar yolu enfeksiyonu geçiren 10 yaşındaki bir çocukta "Vezikoüreteral Reflü" düşünülmüştür. Đnfeksiyon tedavisini takiben tanıya yönelik en değerli tetkik aşağıdakilerden hangisidir? a) Ultrasonografi b) Voiding-Sistouretrografi c) Đntravenöz Urografi d) DÜSG e) Sistoskopi MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
Cevap B (Anafarta, Temel Üroloji, 1998, s.300-302-303304-308) Đdrar Yolu enfeksiyonu geçiren (Ateşli-Ateşsiz) her çocukta ilk infeksiyon tedavi edildikten sonra yapılacak ilk radyolojik tetkik Voiding-Sistouretrografi olmalıdır. Sistoskopi reflülü çocuklarda kullanılan sınırlı bir tetkik yöntemidir. En önemli indikasyonu sekonder reflü nedenlerinden ifravezikal obstrüksiyonları teşhis etmek, özellikle erkek çocuklardaki posterior uretal valvin tanı ve tedavisidir. Ultrasonografi ; Đdrar Yolu infeksiyonu geçiren çocuklarda hastaya herhangi bir zarar vermeden yapılacak ilk tetkik USG'dir. VUR tanısında değeri sınırlıdır. Akut dönemde yapılacak bir üriner sistem ultrasonografisi genel olarak üriner sisteme ait bilgiler verebilir. Ancak VUR araştırması, akut pyelonefrit tedavisinden 3-4 hafta sonra Voiding-Sistoüretrografisi çekilerek yapılır.s.-(308) 27.Prostatizm yakınmaları olan 60 yaşında 5 değişik hastada aşağıdaki bulgular tespit edilmiştir? 1) Đki kez ölçülen PSA değeri 2 ve 2.5 ng/ml. olarak saptandı. 2) Transrektal USG'de (TRUS) periferik zonda iki adet hipoekoik alan saptandı. 3) Tuşe rektalde prostat lastik kıvamda ve sulkusu silik olarak saptandı. 4) TRUS'de prostat hacmi 60cc. olarak saptandı. 5) Tuşe rektalde prostatın tahta sertliğinde olduğu saptandı. Yukarıdaki hastalardan hangileri BPH'dan çok prostat kanseri lehine bulgular taşımaktadır. a) 1,2,3 b) 2,5 c) 3,4,5 d) 4,5 e) 1,2,3,4,5 Cevap B (Đnci, Ürogenital Tümörler, 1995 s.119; Yaman, Üroloji, 1.baskı, 1990, s.319-323-377; Đnci, Ürolojide Tanı Yöntemleri, 1996, s.64) Prostat Spesifik Antijen (PSA): Normal serum düzeyleri 0-4 ng/ml'dir. PSA: 0-4 ng/ml ise, Normal 4-10 ng/ml ise, şüpheli 10-20 ng/ml ise, Biyopsi endikasyonu 20 ng/ml Üzerinde ise, Tümör olarak kabul edilmektedir. Periferal zon prostatın en büyük bölümüdür ve prostat kanserinin gelişim yeridir. Prostat karsinomları sıklıkla periferik zondan (% 7075) çıkmakla birlikte iç bezden, periüretral bölgeden (%5), geçiş zonundan (%20-25) veya santral zondan (%5-10) çıkabilmektedir. Prostat Karsinomu erken dönemde hiperekojen yüksek frekanslı probda 265
ÜROLOJĐ
hipoekoik, son yayınlara göre değişen ekojenitelerde kitleler şeklinde görülmektedir. BPH'de en önemli fizik muayene prostat bezinin digital muayenesidir. Rektal muayenede büyümüş ve düzgün bir prostat bulunur. Orta hattaki sulkus silinmiştir. Prostat lastik kıvamındadır. Prostat Ca'da kemik yada tahta sertliğindeki tuşe rektal bulgusu prostat kanseri için patognomoniktir. 28.En sık görülen prostatit sendromu aşağıdakilerden hangisidir? a) Non-Bakteriyel Prostatit b) Akut Bakteriyel Prostatit c) Prostatodini d) Granülomatöz Prostatit e) Kr. Bakteriyel Prostatit Cevap A (Yaman, Üroloji, 1. baskı 1990 s.231) Tüm prostatit sendromları arasında en sık görülenidir. 29.Mesane Tümörlerinin immünoterapisinde aşağıdakilerden hangisi kullanılır? a) Đnfravezikal Thio-Tepa b) Parenteral Doxorubıcın c) Đnfravezikal Mitomycın-C d) Parenteral Vinblastin e) Đntravezikal BCG Cevap E (Yaman, Üroloji, 1.baskı 1990, s.369) Kemoterapi 2 şekilde uygulanır: 1. Đnfravezikal KT: bu amaçla Thıo-Tepa, Doxorubıcın,(Adrıamycn), Mitomycin-C, Epodyl. 2. Sistemik KT: Cısplatın, Cytoxan, Metotrexate, Adriamycin, Mytomycin-C,5-Fluorourasıl, Vınblastın, Bleomycın, Vınkrıstın Đmmünoterapi: Yalnızca Đnfravezikal BCG uygulanmaktadır. 30.Atnalı böbrek ile ilgili yanlış olan ifadeyi işaretleyiniz? a) Füzyon anomalileri içinde en sık görülenidir. b) Böbreklerin rotasyonu ve yukarı doğru göçleri normal olmakla birlikte alt polen istmus ile birleşirler. c) Tanı intravenöz pyelografi ile kolayca konabilir. d) Tedavi komplikasyon ve ek patolojilere bağlı sorun olmadıkça gerekli değildir. e) Atnalı böbrek ile birlikte displazi ve neoplazi görülme oranı normalden daha yüksektir. Cevap B (Temel Üroloji, 1998, s.324) Böbreklerde hem rotasyon ve hemde yukarı migrasyon tamamlanamamaktadır. 31.Aşağıdakilerden hangisi mesanenin pasif olarak dolumu sırasında basınç ve hacim ilişkisini değerlendiren incelemedir? a) Üroflovmetri 266
b) Profilometri c) Sistometri d) Kavernozometri e) Basınç-akım çalışması Cevap C (Temel Üroloji, 1998. s.375) Üroflovmetri; Đdrar akım hızını ölçer, proflometri üretral basıncı, kavernozometri impotans tanısında venoz kaçağı, ve basınç akım çalışması infravesikal obstrüksiyon olup olmadığını değerlendiren testlerdir. Sitometri ise mesanenin dolumu sırasında mesane içi basınç değişikliklerini gösterir. 32.Üreter duplikasyonu ile ilgili yanlış olan ifadeyi işaretleyiniz? a) Genellikle çift toplayıcı sistem ile birlikte bulunur. b) Komplet veya inkomlet olabilir. Komplet olanlarda her iki üreter de mesaneye ayrı ayrı orifislerle açılır. c) Üst üreter toplam parankim kalınlığının 1/3'ünü drene ederken geri kalan 2/3'lük kısım alt alt üreter tarafından drene edilir. d) Komplet üreter duplikasyonu müller kanalından iki ayrı üreter tomurcuğu çıkması ile oluşur. e) Üst üreter mesanede daha alt lokalizasyona açılırken alt üreter daha üst lokalizasyonda sonlanır. Cevap D (Temel Üroloji, 1998, s.328) Üreter tomurcukları müller kanalından değil Wolf kanalından gelişirler. 33.Đntraabdominal basınç artışına bağlı oluşan idrar kaçırma yakınması aşağıdakilerden hangisidir? a) Enüresiz nokturna b) Enüresiz diürna c) Urge inkontinans d) Dolma-taşma (Paradox) inkontinans e) Stress inkontinans Cevap E (Temel Üroloji, 1998, s.432) Stres inkontinans parsiyel bir inkontinansdır. Ani intraabdominal basınç artışları; ıkınma, şiddetli öksürük veya gülme gibi durumlarda idrar kaçırma olmasıdır. 34.Testis Tümörleri ile ilgili yanlış olan ifadeyi işaretleyiniz. a) Đnmemiş testis olgularında testis tümörü görülme oranı normalden daha yüksektir. b) Metastatik testis tümörleri kemoterapiye oldukça iyi yanıt verirler. c) Alfa-fetoprotein (AFP) daha çok embriyoner karsinomlarda yükselir. d) Beta-Human koryonik gonadotropin (BHCG) sinsityotrofoblastik hücrelerden salgılanmaktadır. Bu yüzden yalnızca koryokarsinomlarda yükselir. e) Testis tümörlerinde tanı amacıyla skrotal biyopsi kontrendikedir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ÜROLOJĐ
Cevap D (Temel Üroloji, 1998, s.753) βHCG koryokarsinomlardan başka embriyoner kanser ve seminomlarda da yüksek bulunabilir. 35.Mesane tümörleri ile ilgili yalnış olan ifadeyi işaretleyiniz. a) Sigara mesane tümörünün en önemli etyolojik faktörlerindendir. b) Büyük çoğunluğu degişici epitel kanseridir. c) Đlk tanıda ortalama %80'i yüzeysel tümör şeklindedir d) Tanıda en değerli yöntem transrektal ultrasonografidir. e) Yüzeysel tümörlerin tedavisinde ilk tercih edilen yöntem Transüretral rezeksiyon (TUR)'dur.
Cevap B (Temel Üroloji, 1998, s.729) BPH prostatın transizyonel zonudan gelişir. Prostat kanserlerinin çoğu ise periferik zondan gelişmektedir 39.Prostatit belirtilerinin varlığına rağmen üriner enfeksiyonun bulunmadığı, enfeksiyon ajanlarının tespit edilemediği ve tipik olarak normal prostat sekresyonu bulunan klinik bir tablodur. Đfadesi hangi antiteyi tanımlar? a) Seminal vesikülit b) Kronik üretrit c) Prostadini d) Abakteriyel prostatit e) Nongonokoksik üretrit
Cevap D (Temel Üroloji, 1998, s.715) Mesane tümörlerinin tanısında en değerli yöntem sistoskopi ve biyopsidir. 36.Đmpotansa neden olan faktörler içinde en sık karşılaşılan organik patoloji aşağıdakilerden hangisidiri? a) Venoz-Sinüzodial b) Arteriyel c) Nörojenik d) Hormonal e) Kemoterapödik ilaçlar Cevap A (Temel Üroloji, 1998, s.1056) Venöz-sinüsodial bozukluk, impotans nedenleri arasında ilk sırada yer alan ve özellikle 40 yaş altında hastaların oluşturduğu bir gruptur. 37.Đnfertilite ile ilgili yanlış olan ifadeyi işaretleyiniz? a) Aspermi; dışarı hiç ejakülat çıkmamasıdır. b) Azoospermi; Ejakülat içinde hiç germinal hücre olmamasıdır. c) Oligozospermi; Sperm hücre sayısının 20 milyon/ml'den az olmasıdır. d) Astenozoopspermi; Normal motilitedeki spermlerin % 60'dan az olmasıdır. e) Teratozoospermi; Ejakülattaki spermlerin ölü olmasıdır Cevap E (Temel Üroloji, 1998, s.988) Teratozoospermi morfolojisi bozuk olan sperm sayısının WHO kriterlerine göre % 40, Kruger kriterlerine göre ise % 4'den daha fazla olmasıdır. Ejakülattaki spermlerin ölü olmasına nekrozoospermi denir. 38.Bening Prostat Hiperplazisi (BPH) prostatın hangi bölgesinden gelişir? a) Santral zon b) Transizyonel zon c) Fibromüsküler stroma d) Periferik zon e) Preprostatik sfinkter MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
Cevap C (Temel Üroloji, 1998, s.480) Prostadini daha çok genç ve orta yaşlarda görülür. Abakteriyel prostatitle karışabilir. Ancak abakteriyel prostatitte prostat sekresyonunda iltihabi hücre artışı mevcuttur. 40.Đnmemiş testisle ilgili ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Đnmemiş testiste malignite riski normal populasyondan yüksektir. b) Testis ne kadar uzun süre inmemiş pozisyonda kalırsa seminifer tübül hasarı o ölçüde artar. c) Đnmemiş testis tedavisi için en uygun zaman 3 ila 5 yaş arasıdır. d) Đnmemiş testisle beraber % 90 oranında inguinal herni bulunur. e) Đnmemiş testiste vazal ve epididimal anomalilere de rastlanabilir. Cevap C (Walsh, Campbell's Urology, 7.baskı, 1998 s.831,2172-2192) Đnmemiş testiste tedavi 1-1.5 yaş arasında bitirilmelidir. 41.Ürogenital sistem tüberkülozu komplikasyonlarından üreteral striktürün en sık geliştiği lokalizasyon aşağıdakilerden hangisidir? a) Üreteropelvik bileşke b) Üst üreter c) Orta üreter d) Üreterin iliyak damarları çaprazladığı bölge e) Üreterovezikal bileşke Cevap E (Walsh, Campbell's Urology, 7.baskı, 1998 s.831) Üriner Tbc. de üreteral striktürün en sık oluştuğu bölge üretero vezikal bileşkedir.
267
ÜROLOJĐ
42.Üriner enfeksiyon tanısı konulan çocuklarda eşlik eden üriner sistem anomalisi saptanma oranı ne kadardır? a) % 10 b) % 20 c) % 30 d) % 40 e) % 50 Cevap E (Walsh, Campbell's Urology, 7.baskı, 1998 s.1624) Üriner enfeksiyon saptanan çocuklarda % 50 oranında altta yatan konjenital anomali bulunmaktadır. 43.Vezikoüreteral reflü ile ilgili olan ifadelerden hangisi yanlıştır? a) Normal populasyonda reflü insidansı % 1 ile %18.5 arasındadır. b) Reflüsü olan çocukların kardeşlerinde reflü insidansı normal populasyondaki ile yanıdır. c) Birinci ve ikinci derece vezikoüreteral reflünün tedavisinde öncelikle cerrahi tedavi düşünülmez. d) Sekonder vezikoüreteral reflü mesane çıkış obstrüksiyonu gibi mesane içi basıncının arttığı durumlarda görülebilir. e) Reflüsü olmayan normal bireylerin incelenmesinde üreter çapı ve submukozal üreteral tünel uzunluğu oranı 1/5 olarak bulunmuştur Cevap B (Walsh, Campbell's Urology, 7.baskı, 1998 s.1860-1862) Vezikoüreteral reflülü çocukların kardeşlerinde refü saptanması oranı % 45'e kadar yükselebilen oranlarda bildirilmektedir.
268 2000
44.Ekstrakorporeal şok dalgaları ile böbrek taşlarının kırılması için kesin kontrendikasyon oluşturan durum aşağıdakilerden hangisidir? a) Çocuk hasta b) Soliter böbrek c) Çift toplayıcı sistem d) Gebelik e) Struvite taşı (enfeksiyon taşı) Cevap D (Walsh, Campbell's Urology, 7.baskı, 1998 s.2739-2740) Gebelik düşüğe yol açma ve fetus anomalileri açısından kontrendikasyon oluşturmaktadır. 45.Aşağıdakilerden hangisi rekürren taş oluşumu için bir risk faktörü değildir? a) Çocuk hasta b) Üriner sistem anomalisi c) Metabolik hastalıklar d) Ailede taş öyküsü e) Bayan hasta Cevap E (Temel Üroloji, 1.baskı s.588) Rekürren taş oluşumu için risk faktörleri orta yaşta erkekler, çocuk, üriner enfeksiyon, üriner sistem anomalisi, sistin, ürik asit ve struvit taşları, intestinal bozukluklar, osteoporoz, patolojik kemik kırıkları, gut ve diğer metabolik hastalıklar 46.Prostat kanserinde primer lenfatik drenaj aşağıdaki bölgelerden hangisindedir? a) Đnguinal lenf nodları b) Para-aortik lenf nodları c) Obturator lenf nodları d) Đliyak lenf nodları e) Sakral lenf nodları Cevap C (Smith's Urology, 14. baskı, s.412) Diğer bölgeler sekonder lefnatik drenaj teşkil eder.
MEDĐTEST Cilt 9, SayıĐ 5,
ANESTEZĐYOLOJĐ VE REANĐMASYON 1. Hangi hastalar aspirasyon riskine predizpozan değildir? a) Çocuklar b) Obes hastalar c) Gebeler d) Hiatus hernili hastalar e) Ensefalopati Cevap A (Esener, Klinik Anestezi) Obes hastalarda karın içi basıncı yüksek ve özefagus anatomisi normal olmadığından, gebelerde mide boşalması gecikir ve karın içi basıncı gene yüksektir. Hiatus hernili hastalarda organik bozukluk nedeniyle Kardiya sfinkteri gevşektir. Ensefalopatili hastalarda ise hava yolu refleksleri baskılanmış olduğu için koruyucu değildir. Bu nedele bu grup hastalar aspirasyon riskine predizpozandır. Çocuklarda ise bu durumlar söz konusu değildir. 2. Tiopental'in farmakinetiği hakkında yanlış olan hangisidir? a) %80 oranında albumine bağlanır. b) Hiperventilasyon plazma serbest tiopental seviyesini arttırır. c) Eliminasyon yarı ömürü 3-12 saattir d) Vücut ısısında tamamen iyonize olur e) Karaciğerde metabolize olur Cevap D (Esener, Klinik Anestezi) Malnütrisyon ve hipoalbumini hallerinde doz azaltılır. pH'ın yükselmesi yani alkalozda proteine bağlanma azalır. Tiopentalin merkezi sinir sistemine ulaşıp etki edebilmesi yağda erirliğine ve non iyonize olmasına bağlıdır. Tiopental vücut ısısında %61 oranında non iyonize haldedir. 3. Antikolinesteraz ilaçlardan hangisi kan beyin bariyerini geçer? a) 4-Aminopiridin b) Pridostigmin c) Neostigmin d) Fizostigmin e) Edrofonium Cevap D (Esener, Klinik Anestezi) Fizostigmin de kuarterner amonyum grubu olmadığı için lipidde eriyebilirlik özelliği kazanır. Bu nedenle kan beyin bariyerini geçer. 4. Aşağıdaki non-depolarizan kas gevşeticilerden hangisi psödokolinesteraz ile yıkılır? a) Vekuronyum b) Rokuronyum 282
c) Pankuronyum d) Mivakuryum e) Atrakuryum Cevap D (Esener, Klinik Anestezi) Mivakuryum haricindeki ilaçlar karaciğerde ve Hoffman eliminasyonu yoluyla yıkıldıkları için Mivakuryumun metabolizması bunlardan farklıdır. 5. Aşağıdaki lokal anestezik ilaçlardan kardiyo-vasküler toksik etkileri en yüksek olan ilaç hangisidir? a) Lidokain b) Tetrakoin c) Bupivakain d) Prilokain e) Mepivakain Cevap C (Esener, Klinik Anestezi) Bupivakain özellikle akut solunumsal asidozda en fazla kardiyovasküler toksik etkiye sahiptir. Diğerlerinden daha potent kardiyak sodyum kanal blokeri olması bu etkiyi yaratır. 6. Preoperatif vizitte hastanın 1 yıldan beri kortizol kullandığı tespit ediliyorsa anestezi açısından yapılması şart olan hangisidir? a) Ameliyat ertelenir b) Kortizol kesilir, ameliyat yapılır c) Hastanın kan şekeri ölçülür d) Serum kortizol seviyesi ölçülür e) Perioperatif devrede kortizol verilir Cevap E (Esener, Klinik Anestezi) Kortizol mutlaka verilmelidir. Zira hastalarda sürrenal yetersizliği gelişmesine bağlı olarak hipotansiyon oluşma riski çok yüksektir. 7. Süksinilkolinin komplikasyonu olmayan hangisidir? a) Uzayan apne b) Bradikardi c) Hiperpotasemi d) Yenidoğan depresyon e) Postoperatif miyalji Cevap D (Esener, Klinik Anestezi) Plasentayı geçmediği için sezaryen ile doğan bebeklerde yeni doğan depresyonu yapmaz. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ANESTEZĐYOLOJĐ VE REANĐMASYON
8. Đnhalasyon anesteziklerinin alınımını arttırmayan hangisidir? a) Dakika ventilasyonun yüksek olması b) Solunan anestezik konsantrasynunun yüksek olması, c) Kangazı partitisyon katsayısının yüksek olması, d) MAK (Minium Alveolar Konsantrasyon) değerinin yüksek olması e) Kalp debisinin yüksek olması
13.Aşağıdakilerden hangisi preeklampsi ile beraber görülür? a) Hipovolemi b) Hipernatremi c) Düşük hematokrit d) Hiperkalemi e) Hipotansiyon Cevap A (Barash, Clinical Anaesthesia, 1989, s.1229)
Cevap D (Esener, Klinik Anestezi) MAK, anesteziğin gücünü gösteren bir değerdir. 9. Anaflaksi veya anaflaktoid reaksiyonlarda aşağıdakilerden hangisinin yeri yoktur? a) Epinefrin b) % 100 oksijen verilmesi c) Aminofilin d) Kortikosteroid e) Difenhidramin Cevap D (Morgan, Mikhail, Clinical Anesthesiology, 2.baskı, 1996, s.761) Kortikosteroidler profilaksi tedavisinde yeri vardır. 10.Aşağıdakilerden hangisi alveolar ventilasyonun yeterliliğini ölçmek için kullanılır? a) PaO2 b) A-aDO2 c) VD/VT d) Oksihemoglbin disosiasyon eğrisi e) Miks venöz PO2 Cevap C (Miller, Anesthesia, 2.baskı, s.1138)
11.Genel anestezi uygulaması sırasında aşağıdakilerden hangisi hipoksemi oluşturan mekanizmalardan değildir? a) Hipoventilasyon b) Hiperventilasyon c) Fonksiyonel residüel kapasitede artma d) Supine pozisyonu e) Artmış hava yolu basıncı Cevap C (Miller, Anesthesia, 2.baskı, s.1147)
12.Aşağıdakilerden hangisi depolarizan bloğun özelliği değildir? a) Kaslarda fasikülasyonlar b) Post tetanik kuvvetlenme c) Oluşan bloğun d-tübokürarin tarafından antagonise edilmesi d) Antikolinesterazlarla bloğun etkisinin artması e) TOF da uyarılara alınan 4'lü yanıtın hepsi birbirine eşittir. Cevap C (Miller, Anesthesia, 2.baskı, s.923) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
14.Aşağıdaki lokal anesteziklerden hangisi sempatik sinir uçlarından salgılanan norepinefrinin postganglionik emilimini engelleyerek adrenerjik bulgular oluşmasına yol açar? a) Kokain b) Bupivakain c) Prokain d) Lidokain e) Ropivakain Cevap A (Miller, Basics of Anesthesia, 1994, s.81)
15.Uygulanma yerine göre en yüksek plazma lokal anestezik konsantrasyonu oluşan regional anestezi tekniği aşağıdakilerden hangisidir? a) Aksiller pleksus bloğu b) Kaudal blok c) Đnterkostal blok d) Epidural blok e) Đnterskalen blok Cevap C (Miller, Basics of Anesthesia, 1994, s.79)
16.Ağız içerisinde dil ve faringeal yapıların görünümüne göre yapılan Class III olarak sınıflandırılan bir hasta için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Hem uvula hem de yumuşak damak görülür. b) Yalnızca yumuşak damak görülür. c) Yalnızca uvula görülür. d) Ne uvula nede yumuşak damak görülür. e) Yalnızca epiglot görülür Cevap C (Miller, Basics of Anesthesia, 1994, s.146)
17.Aşağıdaki ifadelerden yanlış olanı işaretleyiniz? a) Epidural aralık içesinde bağ dokusu bulunur. b) Duramaterden ligamentum flavuma uzanan bağ dokusu bandı (plika-mediana dorsalis) posterior epidural aralığı ikiye ayırır. c) Epidural aralığın lateral kısmını vertebra laminaları oluşturur. d) Serebrospinal sıvı araknoid zar ile dura-mater arasında bulunur. e) Supra-spinoz ligamentler spinoz çıkıntıların uçları arasındaki bağlantıyı sağlar. 283
ANESTEZĐYOLOJĐ VE REANĐMASYON
Cevap D (Miller, Basics of Anesthesia, 1994, s.163-4)
18.EKG monitörizasyonun amaçları yönünden yanlış olanı işaretleyiniz? a) EKG monitörizasyonunun amaçlarından birisi kardiyak disritmileri saptamaktır. b) Kardiyak distritmiler en iyi DII ile saptanır. c) Đnferiyor miyokard iskemisi DII'de ST segmenti elevasyonu olarak gözükür. d) Sol ventrikülün anterior ve lateral duvarındaki miyokard iskemisi V5 derivasyonunda en iyi izlenir. e) Kalp hızı sıklıkla EKG trasesinden hesaplanır. Cevap C (Miller, Basics of Anesthesia, 1994, s.202)
19.Aşağıdaki kriterlerden hangisi Sistemik Đnflamatuvar cevap sendromu kriteri değildir? a) Vücut ısısının > 38°C veya < 36°C olması b) Kalp hızının > 90/dk olması c) Solunum sayısının > 20/dk olması d) Lökositoz > 1200/mm3 veya lökopeni < 4000/mm3 olması e) Sistolik arter basıncının < 90 mmHg olması Cevap E (Morgan, Mikhail, Clinical Anesthesiology, 2.baskı, 1996, s.826)
20.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Lokal anestezik maddenin lipidde eriyirliği anestezi potensini etkiler b) Lokal anestezikler plasentayı geçerler c) Lokal anestezikler sinir membranını stabilize ederek etki ederler d) Lokal anestezik solüsyonunun serbest baz kısmı doku penetrasyonunu sağlar. e) Lokal anestezik solüsyonunun katyonik (iyonize) kısmı farmakolojik olarak aktif değildir. Cevap E (Morgan, Mikhail, Clinical Anesthesiology, 2.baskı, 1996, s.193, 196)
21.Aşağıdakilerden hangisi non-depolarizan kas gevşetici değildir? a) Atrakurium b) Vekuronyum c) Süksinilkolin d) Pankuronyum e) Rokuronyum Cevap C (Morgan, Mikhail, Clinical Anesthesiology, 2.baskı, 1996, s.151) 284
22.Aşağıdaki hangi sinir lifleri nosiseptif (ağrı) uyarıyı iletir? a) Ab b) Aa c) Ag d) B e) C Cevap E (Morgan, Mikhail, Clinical Anesthesiology, 2.baskı, 1996, s.275)
23.Antikolinerjik zehirlenmede kullanılan antidot hangisidir? a) Fizostigmin b) Atropin c) Flumazeril d) Naloksan e) Protamin Cevap A (Intensive Care Medicine, 2.cilt, s.1468)
24.Hangisi DIC'ın labrotuvar bulgusu değildir? a) Kanama zamanı uzamış b) Pıhtılaşma zamanı uzamış c) Platalet azalmış d) PT uzamış e) PTT azalmış Cevap E (Şahinoğlu, Yoğun Bakım Sorunları ve Tedavileri, s.805)
25.Yüksek kafa içi basıncını düşürmek için aşağıdakilerden hangisi yapılmaz? a) Baş 30 derece yükseltilir. b) Hasta entübe edilerek hipoventile edilir. c) Hipertonik solüsyonlar ve diüretikler verilir. d) Barbitürat verilir. e) Eksternal ventrikülostomi yapılır. Cevap B (Şahinoğlu, Yoğun Bakım Sorunları ve Tedavileri, s.382)
26.Pilor stenozu olan bebekte pH: 7.5, PCO2: 46 mmHg, HCO3-: 35 mmol/lt., BE: +12 mol/lt. bulunmuştur. Tanı nedir? a) Metabolik alkaloz b) Metabolik asidoz c) Kontpensatior asidoz d) Respiratuvar alkaloz e) Respiratuvar asidoz Cevap A (Şahinoğlu, Yoğun Bakım Sorunları ve Tedavileri, s.50)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ANESTEZĐYOLOJĐ VE REANĐMASYON
27.Aşağıdaki benzodiezepinlerden hangisi en fazla antenograd amnezi yapar? a) Diazepam b) Flurazepam c) Lorazepam d) Midazolam e) Nitrazepam
32.Aşağıdaki intravenöz anesteziklerden hangisinin analjezik etkisi yoktur? a) Propofol b) Thiopental c) Ketamin d) Alfentanil e) Fentunyl
Cevap D (Pediatric Anesthesia, 3.baskı, 1994, s.32)
28.Aşağıdaki lokal anesteziklerden proteine en çok bağlanan hangisidir? a) Procaine b) Tetracaine c) Mepivacaine d) Bupivacaine e) Lidocaine Cevap D (Barash, Clinical Anesthesia, 1991, s.191)
Cevap B (Miller, Anesthesia Ronald, 4.baskı, 1994, s.229, 247)
33.Aşağıdaki sendromlardan hangisinde entübasyon güçlüğü olabilir? a) Treacher-Collins snd. b) Dandy-walker snd. c) Snup snd. d) Kalmann snd. e) Budd-chiari snd. Cevap A (Esener, Klinik Enestezi, 1991, s.184)
29.Đnhalasyon Anesteziklerden hangisi inorganik yapıdadır? a) Desflorane b) Sevoflorane c) Enflorane d) Nitroz oksid e) Halotan
34.EEG'de derin anesteziyi gösteren ritm aşağıdakilerden hangisidir? a) Teta b) Delta c) Alfa d) Beta e) Gama
Cevap D (Morgan, Clinical Anesthesiology, 2.baskı, 1996, s.115)
Cevap B (Barash, Clinical Anesthesia, 1991, s.239)
30.Klinikte kullanılan kas gevşeticilerden hangisi hofmann eliminasyonu ile enzimatik bir reaksiyon olmadan kendi kendini yıkar?
35.Epidural anestezi komplikasyonu olarak gelişen baş ağrısında aşağıdaki ilaçlardan hangisini kullanırsınız?
a) Pancuronyum b) Atracuryum c) Vecuronyum d) Mivacuryum e) Suksinilkolin
a) Salisilat b) N.S.A.I.D c) Morfin d) Asetaminofen e) Kafein
Cevap B (Morgan, Clinical Anesthesiology, 2.baskı, 1996, s.159-160)
Cevap E (Taylor, Hazards and Complications of Anesthesia, 2.baskı, 1993, s.607)
31.Aşağıdaki opioidlerden sağlayan ajan hangisidir?
36.Aşağıdakilerden hangisi serebral kan akımını en çok arttırır?
en
potent
analjezi
a) Carfentanil b) Lofentanil c) Fentanyl d) Meperidin e) Sufentanil Cevap A (Miller, Anesthesia Ronald, 4.baskı, 1994, s.293) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
a) Hiperkapni b) Hipoksi c) Serebral aktivite d) Epinefrin e) Ortalama arteriyel basınçta artış Cevap A (Guyton, Textbook of Medical Physiology, 7.baskı, s.338-340) 285
ÇOCUK CERRAHĐSĐ 1. Umbilikal hernilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Küçük umbilikal hernilerin yaklaşık %80-90'ı ilk 3-4 yaş içerisinde spontan olarak kapanır. b) Beckwith-Wideman veya Hurler sendromu ile birlikte görülebilir. c) Đnkarserasyon sık görülen bir komplikasyondur. d) Đnkarserasyon kesin cerrahi endikasyondur. e) Çocuklarda en sık görülen herni tipidir. Cevap C (Scherer, Grosfeld, Pediatr Clin North Am, 1993, s.1121-1131) Çocuklarda en sık görülen herni, umbilikal hernidir, fakat büyük bir kısmı 5 yaşından önce spontan olarak kapandığından yapılan operasyon sayısı açısından inguinal hernilerden daha sonra gelir. Erişkinlerin aksine çocukluk çağı umbilikal hernilerinde inkarserasyon nadirdir, fakat mevcut olduğunda cerrahi endikasyon oluşturur. Bazı metabolik bozukluklarda daha sık görülür. 2. Ağır Hipospadias hangi klinik tablo ile karışabilir? a) Ekstrofi vezika b) Süperior vezikal fistül c) Ambiguus genitalia d) Ekstrofi Kloaka e) Epispadias Cevap C (O'Neill, Rowe, Grofeld, Fonkalsrud, Coran, Pediatric Surgery, 5.baskı, 1998, s.1797) Ekstrofi vezika mesanenin karın ön duvarına açılmasıdır. Süperior vezikal fistülde mesane karın ön duvarına bir fistül ile açılır. Epispadias üretra meatusunun penis dorsaline açılmasıdır. Hipospadiasda üretra meatusu penis ventraline açılır. Ağır hipospadiaslı olğuların bir çoğu dış görünüşleri itibariyle ambiguus genitalia'dan ayırd edilemezler. 3. Gastroözofageal reflü tanısında en değerli tanı yöntemi hangisidir? a) Üst gastrointestinal sistemin baryumlu grafisi b) Ultrasonografi c) Sintigrafi d) Özofafeal manometri e) pH monitorizasyonu Cevap E (Boix-Ochoa, Pediatric Surgery, 5.baskı, 1998, s.1016) Günümüzde gastroözofageal reflü tanısı için PH monitorizasyonu altın standart olarak kabul edilmektedir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
4. Đnmemiş testisi olan bebeklerde en uygun ameliyat zamanı ne zamandır? a) Yenidoğan döneminde b) 6 ay-1 yaş arası c) 2-3 yaş arası d) 4 yaşında e) 7 yaşından sonra Cevap B (Hutson, Pediatric Surgery, 5.baskı, 1998, s.1094) Đnmemiş testisler günümüzde tüm Çocuk Cerrahisi kliniklerinde 6 ay-1 yaş arası ameliyat edilmektedir, sebebi 6 aydan itibaren germ hücrelerinde dejeneratif değişiklikler başlamaktadır. 5. Wilms tümörlü bir bebekte ilk belirti ve bulgu aşağıdakilerden hangisidir? a) Kusma b) Abdominal distansiyon c) Karında kitle d) Hipertansiyon e) Ateş Cevap C (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
6. Teratomlar için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Erken embriyonik hücrelerden kaynaklanan gerçek anlamda konjenital tümörlerdir. b) Genellikle iyi huyludurlar, ancak malign transformasyon potansiyeline sahiptirler. c) En sık sakrokoksigeal bölgede, gonadlarda ve mediastinumda yerleşir. d) Sakrokoksigeal teratomda tümör anüs ile koksiks arasındaki bölgeden dışarı çıkmıştır. e) Tedavide kemoterapi ve radyoterapiden sonra cerrahi eksizyon yapılır. Cevap E (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
7. Hirschsprung hastalığı (konjenital aganglionik megakolon) için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Görülme sıklığı yaklaşık 5000 canlı doğumda birdir. b) Olguların %80'i erkektir. c) Olguların anüsten itibaren yukarıya doğru bağırsakta ganglion hücrelerinin olmamasıdır. d) Oluşturacağı klinik tablo aganglionik segmentin uzunluğuna bağlıdır. e) Olguların %80'i ileo-çekal bölgede görülür. Cevap E (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
269
ÇOCUK CERRAHĐSĐ
8. Kasık fıtığı için doğru olanı işaretleyiniz. a) Nadir görülür. b) Kızlarda daha çok görülür. c) Testis kasık fıtığından ayrı palpe edilir. d) Bağırsaklar haricinde başka organ fıtık kesesi içine girmez. e) Çocuk kasık fıtıklarının boğulma riski yoktur.
b) Malrotasyonda mezenter kökü ince bir pedikül ile retroperitona bağlanır. c) Duodenal tıkanıklığa Ladd bantları neden olur. d) Yenidoğan döneminde görülmez. e) Volvulus görülebilir. Cevap D (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
Cevap C (Rove, Pediatric Surgery, 1998) 14.Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? 9. Aşağıdakilerden hangisi hidronefroz nedeni değildir? a) Üreteropelvik darlık b) Üreteral stenoz c) Çift üreter d) Üreterovezikal darlık e) Posterior üretral valv
a) Brankiyal yarık artıkları en sık karşılaşılan boyun patolojilerindendir. b) Lenfadenomegali nadir karşılaşılan bir boyun patolojisidir. c) Kistik higroma en sık mediastende görülür. d) Tiroglossal kist yutkunma veya dilin dışarı çıkarılmasıyla hareket eder. e) Tortikolis boyun orta hat patolojilerinden biridir.
Cevap E (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
Cevap D (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
10.Konjenital bağırsak tıkanıklığı aşağıdakilerden hangisi ile direk ilişkili değildir?
15.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
a) Bağırsak perforasyonu b) Sıvı elektrolit kaybı c) Aspirasyon pnömonisi d) Bakteri translokasyonu e) Batın içi kanama Cevap E (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
11.Aşağıdaki radyolojik bulgu-tanı eşleştirmelerinden hangisi yanlıştır? a) Buzlu cam manzarası-Mekonyum ileus b) Double bubble-Duodenal atrezi c) Kullanılmamış kolon-Đleal atrezi d) Kalsifikasyon-Malrotasyon e) String sign (Đp belirtisi)-Pilor stenozu Cevap D (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
12.Yenidoğan bir bebekte boyun yan tarafını tamamen dolduran, yumuşak, kistik, üzeri normal deri ile kaplı bir kitle saptadığınızda ilk tanınız nedir? a) Kistik higroma b) Hemanjiom c) Brankiyal kist d) Musküler tortikolis e) Hodgkin lenfoma Cevap A (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
13.Aşağıdakilerden hangisi malrotasyon için yanlıştır? a) Bağırsakların rotasyon anomalisine denir. 270
a) Nöroblastomda 24 saatlik idrarda Vanil Mandelik Asit ve Homovanilik asit artmıştır. b) Hematüri nöroblastomda görülen bir bulgudur. c) ĐVP'de böbreğin kaliksiyel yapısının intrinsik distorsiyonu Wilms tümöründe görülür. d) Nöroblastomda daha yüksek oranda kalsifikasyona rastlanır. e) Wilms tümöründe kitle orta hattı geçmez. Cevap B (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
16.Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Rüptüre omfaloseli gastroşizisten ayırmak oldukça güçtür. b) Gastroşizisde defekt göbeğin altındadır ve üzerinde kese vardır. c) Rüptüre omfaloselde olduğu gibi gastroşizisde bağırsaklar ödemli ve duvarı kalındır. d) Major omfaloselde fasiya defekti primer olarak kapatılır. e) Omfaloselde major ek anomali nadirdir. Cevap C (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
17.Hangisi VACTERL sendromunun bir komponenti değildir? a) VSD b) Hidrosefali c) Radius yokluğu d) Multikistik böbrek hastalığı e) Spina bifida Cevap B (Rove, Pediatric Surgery, 1998) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ÇOCUK CERRAHĐSĐ
18.Yirmi günlük bir bebekte son dört günden beri gittikçe artan sıklık ve şiddette, fışkırır tarzda, safrasız kusmaların olduğunu öğreniyorsunuz. Đlk tanınız nedir? a) Gastroözofageal reflü b) Hipertrofik pilor stenozu c) Pilorik atrezi d) Duodenal atrezi e) Malrotasyon
19.Hangisi üriner sistem anomalilerinin bulgusu değildir? a) Gelişme geriliği b) Karında kitle c) Ateş d) Hipotoni e) Hematüri
20.Hangisi konjenital diafragma hernisinde prognozu etkilemez? a) Akciğer hipoplazisinin derecesi b) Persistan fötal dolaşım varlığı c) Diafragmadaki defektin lokalizasyonu d) Ekstremitelerde anomali varlığı e) Semptomların ortaya çıkma zamanı
a) Mekonyum ileusu b) Duodenal atrezi c) Mekonyum tıkaç sendromu d) Kolonik atrezia e) Anorektal malformasyon
26.Kolonik adenomatöz polipozis ve intrakraniyal beyin tümörünün birlikte görüldüğü duruma ne ad verilir?
21.Vezikoüreteral reflü (VUR) için hangisi yanlıştır? a) Mesanedeki idrarın üretere geri akımıdır. b) Tanı ĐVP ile konur. c) Böbrekte kalıcı hasar oluşturur. d) Enfeksiyon VUR'u arttırır. e) VUR enfeksiyon nedenidir.
a) Gardner Sendromu b) Cronkhite-Canada sendromu c) Peutz Jeghers sendromu d) Opitz sendromu e) Turcot sendromu Cevap E (Rove, Pediatric Surgery, 1998, s.1163) 27.Aşağıdakilerden hangisi kistik fibrozisin geç dönem gastrointestinal komplikasyonlarından değildir?
Cevap B (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
22.Özofagus atrezili bebekte prognoza etkili olmayan faktör hangisidir? a) Prematürite b) Pnömoni c) Renal anomali varlığı d) Polihidramnios e) Kardiyak anomali varlığı
a) Đnvajinasyon b) Appendisit c) Konjenital megakolon d) Kolon darlıkları e) Rektal prolapsus Cevap C (Rove, Pediatric Surgery, 1998, s.1167-8)
Cevap D (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
cerrahi
28.Urakus oblitere olduktan sonra hangi yapıyı oluşturur? merkeze
a) Nazogastrik tüp ile mide boş tutulur. b) Hasta 60 derece açılı pozisyonda yatırılır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
Cevap E (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
Cevap A (Rove, Pediatric Surgery, 1998, s.1163)
Cevap D (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
bebek
a) Gastrik boşalmada gecikme b) Kusma c) Gaitada kan d) Apne e) Taşikardi
25.Direk batın grafisinde; buzlu cam görüntüsü veya sabun köpüğü manzarasının (Neuhuser belirtisi) sağ alt kadranda izlenmesi hangi patolojinin bulgusudur?
Cevap D (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
atrezili
Cevap B (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
24.Hangisi Nekrotizan Enterokolit bulgusu değildir?
Cevap B (Rove, Pediatric Surgery, 1998)
23.Özofagus iletilirken;
c) Hasta parenteral beslenir. d) Hasta endotrakeal tüp ile solutulur. e) Lavman ile kolon ve rektum boşaltılır.
a) Lateral umbilikal ligament b) Falsiform ligament c) Meckel divertikülü d) Median umbilikal ligament e) Dominant arter 271
ÇOCUK CERRAHĐSĐ
Cevap D (Rove, Pediatric Surgery, 1998, s.1032) 29.Aşağıdakilerden hangisi Becwith-Wiedemann Sendromu'nun komponentlerinden değildir? a) Gigantizm b) Yarık damak c) Makroglossi d) Omfalosel veya göbek fıtığı e) Pankreatik adacık hücre hiperplazisi Cevap B (Rove, Pediatric Surgery, 1998, s.1052) 30.Özefagus atrezisi ve trakeo-özefageal fistülü olan bir yenidoğanda aşağıdaki incelemelerden hangilerinin yapılması en uygundur? I. Renal II. Ekokardiyografi III. Elektroensefalografi IV. Vertabral grafileri V. Karaciğer ve safra yolları sintigrafisi a) I, II, III b) I, II, IV c) II, III, V d) I, II, V e) II, IV, V Cevap B (Behrman, Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996) 31.Aşağıdaki seçeneklerden hangisi çocuklada akut apandisit nedeniyle yapılan appendektomiden sonra görülebilecek komplikasyonları en doğru şekile içermektedir? a) Yara enfeksiyonu b) intrabdominal abse c) Đnfertilite d) Karaciğer absesi e) Adhezif intestinal obstrüksiyon a) I, III, V b) II, III, IV, V c) I, II, V d) I, III, IV, V e) I, II, III, IV, V Cevap E (Behrman, Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996)
272
32.Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde belirtilen karşılaştırmalar doğrudur? a) Diyare ve aklorhidri b) Osteom c) Oral pigmentasyon d) Yüzde flushing e) Hipertansiyon
aa. VIPoma bb. Karsinoid tümör cc. Feokromasitoma dd. Peutz-Jeghers sendromu ee. Gardner sendromu
a) a-aa, c-dd, e-cc, b-ee b) a-dd, b-dd, d-aa, e-cc c) c-bb, d-aa, e-aa d) b-ee, d-aa, c-dd e) e-aa, c-ee, b-dd Cevap A (Behrman, Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996)
33.Aşağıdakilerden hangisi anal fissürlü bir bebeğin tedavisinde en fazla öneme sahiptir? a) Eşlik eden konstipasyonun tedavisi b) Lokal floraya yönelik antibiyotik tedavisi c) Fissurotomi d) Lokal steroidler e) Sfinkterotomi Cevap A (Behrman, Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996)
34.Aşağıdaki seçeneklerden hangisinde belirtilen karşılaştırmalar doğrudur? a. Hipertansiyon aa. Nöroblastoma b Diyare bb. Wilms tümörü c. Aniridi cc. Rabdomyosarkom d. Alveolar tip histopatoloji e. Đyi prognoz f. Kemik iliği metastazı a) a-bb, f-aa, e-cc b) c-bb, d-aa, a-aa c) b-bb, c-aa, f-cc d) a-aa, c-bb, d-cc, b-aa e) a-aa, f-bb, b-cc, d-cc Cevap D (Behrman, Nelson Textbook of Pediatrics, 15.baskı, 1996)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
DERMATOLOJĐ 1. 35 yaşında erkek bir hastada sağ malar bölgede bir yıldan beri mevcut olan 3 mm büyüklüğünde papül mevcut. Büyüklüğünde aylardır değişiklik olmamış. Lezyon ortasında beyaz kıllar uzanmaktadır. Tanınız nedir? a) Bazal hücreli karsinoma b) Đntradermal nevus c) Trikoepiteliyoma d) Trikofolliküloma e) Keratoakantoma Cevap D (J Am Acad Dermatol 1995: 33; 851-852) Trikofolliküloma saç follikülünden menşe olan benign adreksial bir tümördür. Tipik olarak yüzde görülür. 2. Aşağıdaki büllalı hastalıklardan hangisinde büller intraepidermal yerleşimlidir? a) Pemphigus vulgaris b) Pemphigoid c) Cicatricial pemphigoid d) Herpes gestationis e) Epidermolysis bullosa acquisita Cevap A (Braun, 3. Baskı, s.474, 476, 486, 489, 490) Pemphigold, Cicatricial pemphigold, Herpes gestationis, Epidermolysis bullosa acquisita subepidermal büller oluşumu ile seyrederken Pemphigus vulgaris'de bulla akontoliz sunucu gelişmekte ve intraepidermal suprabazal yerleşim göstermektedir. 3. Aşağıdaki dermatozlardan hangisi eritrodermi nedeni değildir? a) Ekzema atopikum b) Ürtiker c) Psöriasis d) Scabies e) Pemphigus foliaceus Cevap B (Braun, 3. Baskı, s.444, 447) Ürtiker eritrodermi nedenleri içinde yer almazken diğer hastalıklar neden olabilmektedir. 4. Aşağıdakilerden hangisi Behçet hastalığı tanı kriterlerine girmemektedir? a) Oral aft b) Genital ülser c) Uveitis d) Erythema multiforme e) Thrombophlebitis migrans Cevap D (Braun, 3. Baskı, s.818) Erythema multiforme Behçet hastalığı tanı kriterlerine girmemektedir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
5. Aşağıdaki döküntülerden hangisi psoriasis'de görülmez? a) Eritem b) Bül c) Skuam d) Papül e) Püstül Cevap B (Braun, 3. Baskı, s.417, 429) Psöriais lezyonunun döküntüleri; eritem, papül, skuam olup, püstüler formlarında püstül de izlenebilmektedir. 6. Pemfigus vulgaris'te aşağıdakilerden hangisi görülmez? a) Klinik olarak bül ve erozyon alanları b) Nikolsky fenomeni pozitifliği c) Tzack yaymasında akantolitik hücreler d) Işık mikroskobik bakısında subepidermal büller e) Direkt immünofluoresansda intersellüler IgG ve C3 birikimi Cevap D (Braun F.O, 3. Baskı, s.474-478) Pemphigus vulgaris'te suprabazal bül formasyonu görülür. 7. Hangi hücre epidermiste yer almaz? a) Melanositler b) Langerhans hücreleri c) Merkel hücreleri d) Keratinositler e) Fibroblastlar Cevap E (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.27)
Baransü,
Fibroblastlar epidermiste değil dermiste yer alırlar. 8. Akantoliz ne demektir? a) Epidermal hücreleri birarada tutan bağlantıların kaybı sonucu spinal tabaka hücrelerinin birbirinden ayrılması b) Spinal tabaka hücreleri arasındaki mesafenin hücreler arası sıvı birikimi sonucu genişlemesi c) Spinal tabakadaki hücre sayısının artışına bağlı olarak epidermesin kalınlaşması d) Granüler tabaka hücrelerinin sayıca artması e) Lenfositlerin epidermis içine göç etmesi Cevap A (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.31)
Baransü,
Epidermal hücreleri birarada tutan bağlantıların kaybı sonucu spinal tabaka hücrelerinin birbirinden ayrılması, akantoliz olarak adlandırılır. 243
DERMATOLOJĐ
9. Hangi durum oral mukozada kandidiazis görülme sıklığını etkilemez? a) Antibiyotik kullanımı b) Sitostatik kullanımı c) Diabet d) Steroid kullanımı e) Antihipertansif kullanımı Cevap E (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.89)
Baransü,
Antibiyotik, steroid, sitostatik kullanımı yanı sıra diabet, obezite, gebelik gibi durumlar kandida infeksiyonuna zemin hazırlarken, antihipertansif kullanımının böyle bir etkisi bilinmemektedir. 10.Genital bölgede tekrarlayan ülserlerde hangisi düşünülür? a) Ulcus molle b) Behçet hastalığı c) Sifiliz d) Genital kandidiazis e) Lepra Cevap B (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.398)
Baransü,
Genital ülserasyonun tekrarlayıcı tipte olması Behçet hastalığı için karakteristiktir. Leprada genital ülser beklenen bir bulgu değlidir; Ulcus molle, sifiliz ve genital kandidiaziste ülserler tekrarlayıcı tipte değildir. 11.Permetrin hangi hastalığın topikal tedavisinde kullanılır? a) Layşmania kutis b) Tinea pedis c) Đmpetigo d) Pedikülozis korpozis e) Herpes simpleks Cevap D (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.730)
Baransü,
12.Erişkinde hangi bölgede skabies lezyonları en seyrek yerleşir? a) Meme başı çevresi b) Glans penis c) Göbek d) Ayak tabanı e) Dirsek çevresi
Cevap C (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.101)
Baransü,
Streptokoksik deri infeksiyonlarının tek ciddi komplikasyonu %2-5 oranında ve en çok altı yaşın altında görülen poststreptokoksik glomerülonefritlerdir. 14.Gövdede rozeoller, ağız mukozasında plak müközle gelen II. devre sifilizli bir hastada ilk seçilecek tedavi ne olmalıdır? a) Seftriakson 500 mg, tek doz intramuskuler b) Benzatin penisilin 2.400.000 ünite birer hafta ara ile iki kez intramuskuler c) Benzatin penisilin 4.800.00 ünite ikişer hafta ile iki kez intramuskuler d) Fenoksimetil penisilin 4 gr/gün, 10 gün süreyle ağızdan e) Benzatin penisilin 4.800.000 ünite birer hafta ara ile üç kez intramuskuler Cevap B (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.194)
Baransü,
Dünya Sağlık Örgütü, 2 yıldan az süreli erken sifilizin primer ve sekonder döneminde 2.4 milyon ünite benzatin penisilinin haftada bir olmak üzere iki kez intramuskuler uygulanmasını önermektedir.
a) Basiller anjiomatozis b) Bowenoid papülozis c) Zona d) Molluskum kontagiozum e) Eozinofilik püstüler follikülit Cevap E (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.156)
Baransü,
Eozinofilik püstüler follikülit, AIDS sürecinde ortaya çıkan ve infeksiyon ajanlarına bağlı olmayan, çok kaşıntılı, kronik bir tablodur. 16.Norveç uyuzu için doğru olanı işaretleyiniz?
Baransü,
Skabies (uyuz), genellikle bebeklerde ayak tabanına yerleşir; erişkinlerde ise sıklıkla glans penis, meme başı, göbek dirsek çevresi lezyonları olur. 244
a) Erizipel streptokkus pyogenes'e bağlı olarak gelişir. b) Titreme ve yüksek ateş erizipele eşlik eden sistemik bulgulardır. c) Akut romatizmal ateş erizipelin en sık komplikasyonudur. d) Diabetes mellitus'ta rekürren furonküloz sık görülür. e) Đmpetigo streptokoksik veya stafilokoksik olarak oluşabilir.
15.AIDS sürecinde ortaya çıkan çeşitli hastalıklarda non-infeksiyöz olanını işaretleyiniz.
Piretrin türevlerinden permetrin, bitkisel kökenli kuvvetli bir pedikülisid ajandır.
Cevap D (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.232)
13.Piyodermiler ile ilgili olarak hangisi yanlıştır?
a) Bu hastalık kuzey avrupa ülkelerinde görülür. b) Etken Sarcoptes scaber var hoministir c) Hastalık immun sistemi normal olan kişilerde görülür. d) Enfekte kişilerde parazit sayısı 8-10 adettir. e) Tedavide topik korkikosteroidler kullanılır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
DERMATOLOJĐ
Cevap B (Hunder, Savin, Dahi, Clinical Dermatolgy, 2.Baskı, 1990, s.168-171) Norveç uyuzunun etkeni ile klasik uyuzun etkeni aynı olup sarcoptes scabiei var. Hoministir. Hastalık immun sistemi baskılanmış veya debil kişilerde görülür. Enfekte kişilerde parazit sayısı milyonlarcadır. Tedavi, klasik uyuzda oluduğu gibidir. 17.Pediculosis capitis için yanlış olanı işaretleyiniz? a) Etken pedicilus humanus var. capitistir b) Hastalık daha ziyade yaşlılarda görülür c) Hastalık sıklıkla saçlı derinin oksipital bölgesinde yerleşir d) Hastalık direkt temas ve ortak kullanılan şapka, eşarp, tarak gibi eşyalarla bulaşır e) Bitler sirkeleri saçlara bırakırlar Cevap B (Hunder, Savin, Dahi, Clinical Dermatolgy, 2.Baskı, 1990, s.168-171) Hastalık ilkokul çağı çocuklarında ve kreşlere devam eden çocuklarda daha çok görülür. Hastalık en çok ense ve kulak arkasında yerleşir. Bitler yumurtaları saçlara bırakırlar. 18.Papüller ürtiker için doğru olanı işaretleyiniz? a) Hayvan pireleri ve bitlerinin ısınması ile oluşur. b) Lezyonlar özellikle gövdede yerleşir. c) Lezyonlar dev ürtika plakları şeklindedir. d) Hastalık ileri yaşlarda ortaya çıkar. e) Tedavide yüksek doz korkikosteroidler kullanılır. Cevap A (Hunder, Savin, Dahi, Clinical Dermatolgy, 2.Baskı, 1990, s.168-171) Hastalık özellikle çocuklarda görülen bir tablodur. Hastalığın bir böcek ısırığı olduğu kabul edilmektedir. Lezyonlar özellikle ekstremitelerde ve daha az olarak gövdede ve yüzde yerleşir. 19.Geç sifiliz için doğru olanı işaretleyiniz? a) Lezyonlarda bol spiroket vardır b) Spesifik olmayan sifiliz serolojik testleri bu devrede %100 oranında müspettir. c) Geç sifiliz lezyonlar iyileştiklerinde yerlerinde skartris bırakır. d) Deri lezyonları antibiyotik tedavisine cevap vermezler. e) Gomlar ağrılıdır ve indurasyonsuzdur. Cevap C (Hunder, Savin, Dahi, Clinical Dermatolgy, 2.Baskı, 1990, s.168-171) Geç sifliz lezyonlarında spiroketta pallida tespiti çok zordur. Erken sifiliz lezyonlarında bol spiroketler vardır. Spesifik olmayan sifiliz serolojik testleri %30-60 oranında negatif bulunabilir. Deri lezyonları süreleri ne olursa olsun antibiyotik tedavisine hızlı cevap verirler. Gomlar ağrısızdır ve indurasyon hemen hemen her zaman sabit bir bulgudur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
20.D vitamini hangi hücreler tarafından sentezlenir? a) Makrofajlar b) Lenfositler c) Mast hücreleri d) Keratinositler e) Fibroblastlar Cevap D (Hunder, Savin, Dahi, Clinical Dermatolgy, 2.Baskı, 1990, s.1-10) Keratinositlerde bulunan steroid 7-dehydrokolesterol, güneşin ultraviole ışınlarının etkisi ile kolekalsiferole çevrilir. Vitamin böbreklerde 25 hidroksilasyondan sonra aktif D vitaminine dönüşür. 21.Ünlem işareti şeklindeki saç aşağıdaki saç hastalıklarından hangisinde görülür? a) Alopesia areata b) Traksiyon alopesi c) Tinea capitis d) Liken pilanopillaris e) Androjenik alopesi Cevap A (Hunder, Savin, Dahi, Clinical Dermatolgy, 2.Baskı, 1990, s.20-30) Ünlem işareti şeklindeki saç Alopesia areatanın patognomonik bir bulgusudur. Đlerleyen alopesik lezyonun kenarında görülebilir. Saçlı deriden yaklaşık 4 mm yukardan kırılmış aşağıya doğru gittikçe incelen ve daha az pigmentli bir kıldır. 22.Saçlı derideki saçlarla ilgili olarak aşağıdaki bilgilerden yanlış olanı işaretleyiniz? a) Saçlı deride ortalama 100.000 kıl vardır. b) Saçlı derideki kıllar terminal kıllardır. c) Günde ortalama 100 kadar kıl dökülür. d) Saçlı derideki kılların anagen evresi yaklaşık 1000 gündür. e) Saçlı derideki kılların %50'si telogen evrededir. Cevap E (Hunder, Savin, Dahi, Clinical Dermatolgy, 2.Baskı, 1990, s.1-10) Saçlı deride ortalama 100.000 kıl vardır. Bunlar terminal kıllardır. Bunların yaklaşık %15'i telogen evrededir. Günde ortalama 100 kılın dökülmesi normaldir. Saçlı derideki kılların anagen evresi ortalama 1000 gündür. 23.Aşağıdaki bilgilerden ürtiker için yanlış olanı işaretleyiniz? a) Kolinerjik ürtiker bir fizik ürtikeridir. b) 1-2 haftadan daha uzun süre devam eden ürtiker kronik ürtiker olarak adlandırılır. c) Ürtikerin ana elementer lezyonu ürtika plaklarıdır. d) Ürtiker tedavisinde en çok kullanılan ilaçlar H1 reseptör blokörü antihistaminiklerdir. e) Ürtika plakları 24 saat içinde kaybolur. Cevap B (Tüzün, Dermatoloji, 1994, s.280-288) 6-8 haftadan daha uzun süre devam eden ürtiker kronik ürtiker olarak adlandırılır. 245
DERMATOLOJĐ
24.Çocukluk çağı kronik büllü dermatozunda vezikül veya büle komşu alandan alınan dokunun direkt immunofluresans incelemesinde saptana-bilen ve bu hastalığın subepidermal bülle seyreden diğer çocukluk çağı büllü dermatozlarından ayırımını sağlayan immunolojik birikim aşağıdaki-lerden hangisidir? a) Bazal membranın boyunca IgG ve C3 depolanması b) Dermo-epidermal bileşkede lineer IgA depolanması c) Dermal papilla uçlarında granüler IgA depolanması d) Bazal membran boyunca IgG, IgA, IgM ve C3 depolanması e) Dermal papilla uçlarında granüler IgG depolanması Cevap B (Hurwitz, Bullous disorders of Childhood. Clinical Pedatric Dermatology. 2.Baskı, 1993, s.445) Çocukluk çağı kronik büllü dermatozu histolojik olarak subepidermal bül ile komşu dermal papillada ödem ve nötrofil, eosinofil ve mononükleer hücrelerden oluşmuş bir dermal infiltrat ile karakterizedir. Ancak histoloji tek başına diagnostik olmayıp, bu hastalığı çocukluk çağı dermatitis herpetiformisi veya büllöz pemfigoidinden ayırt ettiremez. Klinik ve histolojik bulgularla birlikte vezikül veya büle komşu alandan alınan dokunun direkt immunofluoresans incelemesinde, dermo-epidermal bileşkenin lamina lusida zonuda lineer IgA depolanmasının ve %70-80 olguda bazal membran zonuna karşı dolaşan IgA antikorlarının belirlenmesi tanı koydurucudur. 25.Psöriatik artrit klinikte aşağıdakilerden hangi biçimde görülür? a) Yalnız periferal artritis b) Periferal artritis veya artritis mutilans c) Yalnız aksiyel artritis d) Aksiyel artrit veya romatoid artrit benzeri poliartrit e) Periferal artritis, aksiyel artritis, artritis mutilans veya romatoid artrit benzeri poliartrit Cevap E (Champion, Burton, Ebling, Psoriasis. Textbook of Dermatology. 5.Baskı, 1992; 1442) Psöriatik artrit birbiri üzerine eklenebilen 5 klinik grupta sınıfandırılmıştır. 1. Periferal mono veya asimetrik oligoartrit (parmakların distal ve proksimal interfalangial eklem tutulumu) 2. Sadece distal interfalangial artritis 3. Simetrik romatoid artrit benzeri, ama RF(-) poliartrit 4. Artritis mutilans (esasen parmakları deforme eden artrit) 5. Aksiyel artrit (psöriatik spondilitis ve/veya sakroileitis) 246
26.Malign melanoma dönüşüm riski en fazla olan melanositik nevüsler aşağıdakilerden hangisidir? a) Edinsel melanositik nevüsler ve sellüler blue nevüs b) Konjenital melanositik nevüsler ve edinsel melanositik nevüsler c) Konjenital melanositik nevüsler ve displastik nevüsler d) Edinsel melanositik nevüsler ve displastik nevüsler e) Sellüler blue nevüs ve displastik nevüsler Cevap C (Champion, Burton, Ebling, Textbook of Dermatology, 5. Baskı, 1992; 1555-1556) Dünyada yapılan çeşitli araştırmalara göre melanomların %25-50'si edinsel melanositik nevüslerden gelişir. Ancak melanositik nevüsler içerisinde bariz şekilde daha fazla malign transformasyon riski taşıyan melanositik nevüslerin birincisi doğumda mevcut olan konjenital melanositik nevüsler, ikincisi de daha yakın sıralarda tanımlanan familyal veya sporadik olabilen ve histoloji olarak da displazi özellikleri gösteren displastik nevüs grubudur. 27.El parmak eklemlerinin ekstansör yüzlerinde görülen yassı, mor renkli papüller (Gottron işareti) aşağıdakilerden hangi bağ dokusu hastalığı için patognomoniktir? a) Kronik kutanöz lupus eritematozus b) Skleroderma c) Dermatomiyozitis d) Miks konnektif doku hastalığı e) Still hastalığı Cevap C (Arnold, Odom, James, Andrews' Diseases of the Skin, 8.Baskı, 1990, s.173) Dermatomiyozitisde deri vaskülitinden oluşan döküntü birkaç şekilde olur. Hastalığın klasik döküntüsü olan göz kapakları etrafında koyu menekşe rengi eritem yanısıra diğer karakteristik döküntüsü de eklemlerin ekstansör yüzlerinde görülen, eritemli skuamlı döküntülerdir. Bu döküntü özellikle el parmak eklemlerinin ekstansör yüzlerinde simetrik biçimde mor renkli, yassı papüller halinde de (Gottron belirtisi) görülür. 28.Parapoxvirus grubunda bir virus ile oluşan, insanlara enfekte koyun ve keçilerden bulaşan, sırasıyla papüler, target, tümör (akut), rejeneratif, papillomatöz ve regresif evre şeklinde altışar gün süren 6 evre ile ortalama 35 günde spontan iyi-leşen, ülkemizde genellikle Kurban Bayramı sonrası sıklıkla sağ el işaret parmağında beliren viral dermatoz aşağıdakilerden hangisidir? a) Granüloma piyojenikum b) Heck hastalığı c) Sağmaç nodülleri d) Molluskum kontagiozum e) Ektima kontagiosum MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
DERMATOLOJĐ
Cevap E (Tüzün, Katoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994; 216-217)
Baransü,
Cevap C (Fitzpatrick, Eisen, Wolff, et al, Dermatology in General Medicine, 1993, 4.Baskı, s.1539)
Ektima kontagiozum (Orf) etkeni parapoxviruslardan orf virusu olup koyunlardan ve keçilerden bulaşır. Başta parmaklar olmak üzere eller, bilekler ve yüze lokalize olan lezyonlar 6 evreden geçerek ortalama 35 günde şifalanır.Lezyon eritemli bir papül olarak başlar, hedef şeklinde bir nodüle döner. Akut döneme eksüdasyon devam ederken, iyileşme devrimde nodül üzerinde önce ince bir krut, daha sonra papillomların gelişmesi ve regresyon ile sonuçlanır. Bölgesel lenfadenopati sıktır, lenfanjit, ateş ve eritema multiforme de oluşabilir.
Allerjik kontakt dermatit tedavisinde en önemli adım allerjini bulup, teması önlemektir. Bunun için tek laboratuar yöntem deri yama testidir. Đntradermal, prick, scratch testler atopik hastalıklarda kullanılmaktadır. Deri bant testi ise immünofloresan incleme için biyopsi almaya verilen isimdir.
29.Verrülerin etkeni olan virüs aşağıdakilerden hangisidir? a) Human papillomavirus b) Molluscum contagiosum virüsü c) Paravaccinia virus d) Epstein-Barr virüsü e) Cytomegalovirus Cevap A (Fitzpatrick, Eisen, Wolff, et al, Dermatology in General Medicine. 1993, 4.Baskı, s.2611) Şıklarda belirtilen molluscum contagiosum virüsü molluscum contagiosum'a, paravaccinia virüsü sağmaç nodüllerine, Epstein Barr virüsü mukozada oral hairy leukoplaki'ye, CMV ise deride ülserasyona yol açmaktadır. Human papilloma virus lezyonlarının tanınması, belirli tipleri maligniteye dönüşeceği için önemlidir. 30.Aşağıdaki hastalıkların hangisinde "atopik dermatit" klinik bulgulardan biri olarak yer alır? a) Netherton's sendromu b) Histiocytosis X c) Biotinylase eksikliği d) Hartnop hastalığı e) Acrodermatitis enteropathica Cevap A (Fitzpatrick, Eisen, Wolff, et al, Dermatology in General Medicine, 1993, 4.Baskı, s.1555)
32.Yüzeyi düz, poligonal, parlak, viole renkli, üzerinde Wicham çizgileri bulunan papül hangi dermatoz için karakteristiktir? a) Kolinerjik ürtiker b) Akne vulgaris c) Liken planus d) Akne rozasea e) Đlaç erüpsiyonu Cevap C (Fitzpatrick, Eisen, Wolff, et al, Dermatology in General Medicine, 1993, 4.Baskı, s.1138) Lichen planus derinin papüllü hastalıkarından olup, papülünün çok karakteristik özellikleri vardır. Lichen planus dışında sadece ilaç erüpsiyonlarında viole renk görülebilir, diğerlerinin papülleri eritemlidir. Đlaç erüpsiyonları ise parlaklık ve Wicham çizgileri göstermez-ler. 33.Steroid sülfataz eksikliği gösteren ichtyosis tipi aşağıdakilerden hangisidir? a) Ichtyosis vulgaris b) X'e bağlı ichtyosis c) Lameller ichtyosis d) Epidermolitik hiperkeratoz e) Akkiz ichtyosis Cevap B (Fitzpatrick, Eisen, Wolff, et al, Dermatology in General Medicine, 1993, 4.Baskı, s.534) X bağlı ichtyosisde görülen steroid sülfataz eksikliği nedeniyle serum ve stratum corneumda kolesterol sülfat artmakta ve bu durum laboratuvar tanıyı sağlamaktadır. Diğer ichtyosis tiplerinde bu eksiklik söz konusu değildir. Tip tayini ise aileyi genetik açıdan yönlendirmek için gereklidir.
Atopik dermatit tek başına görülen bir dermatoz olduğu gibi çeşitli sendromların bir parçası olarak da görülmektedir. Özellikle çocukluk çağında deri bulguları sistemik hastalıklar hakkında ipucu vereceğinden ve erken tanıyı sağlayacağından bu bulguların hangi sistemik hastalığa eşlik ettiği önemlidir. Bu sendromda AD, trikoreksis invaginata, iktiyozis, aminoasidüri vardır.
34.Sklerodermanın eşlik ettiği mikst konnektif doku hastalığı ile korelasyon gösteren serolojik test aşağıdakilerden hangisidir?
31.Allerjik kontakt dermatitli olgularda allerjeni saptamak için kullanılan test hangisidir?
Cevap D (Drake, Dinehart-Farmer, et al, J Am Acad Dermatol 1996: 35: 609-614)
a) Prick test b) Scratch test c) Deri yama testi d) Deri bant testi e) Đntradermal test MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
a) ANA b) Antisentromer antikor c) Anti SCI-70 d) Anti U 1-RNP e) Anti PM-Scl Antikor
ANA SLE'de yüksek sıklıkta saptanır. Anti sentromer antikor CREST sendromuyla, Anti Scl-70 diffüz sistemik sklerodermayla korelasyon gösterir. Anti U1RNP sistemik skleroderma özelliklerini de içeren mikst bağ dokusu hastalığıyla korelasyon göstermektedir. 247
DERMATOLOJĐ
35.Genital herpes simleks virus enfeksiyonlarında en fazla bulaştırma a) Đntakt vezikül bulunduğunda olur b) Veziküller patladığında olur c) Erkekten kadına bulaş daha fazladır d) Asemptomatik viral yayılım sırasında olur e) 35 yaşın üstündeki kişilerde daha sıktır Cevap D (Pereria, Herpes simpleks: Evolving cocepts, J Am Acad Dermatol 1996; 35:503-20) Herpes simpleks virus enfeksiyonlarında en fazla bulaş asemptomatik viral yayılım sırasında ortaya çıkmaktadır. Bulaş olgularının tamamına yakınında seksüel aktivite sırasında lezyon bulunmamaktadır, erkek partnerlerden geçiş oranı da yüksektir (%32), kadından erkek partnere bulaş daha düşüktür (%3). 36.Servikal ve penil skuamaöz hücreli karsinomada predominant olarak saptanan human papilloma virus (HPV) genomu; a) HPV-5 b) HPV-6 c) HPV-16 d) HPV-11 e) HPV-32 Cevap C (Kwa, Campana, May, Biology of cutaneous squamous cell Ca, J Am Acad Dermatol 1996: 26; 126) Genital verrülerin ve kanserlerin çoğunda HPV vardır. Servikal ve penil skuamöz hücreli karsinomada diğer tip genomlar da bulunmasına rağmen predominant olarak HPV-16 eşlik eder. Genital ve periungual bölge dışındaki lokalizasonlarda gelişen skuamöz hücreli karsinomada HPV daha az sıklıkta bulunmaktadır. 37."Adenoma sebaseum" ve "Sağreen patch" aşağıdaki genodermatozlardan hangisinde görülür? a) Sekse bağlı geçen iktiyozis b) Nörofibromatozis c) Sjögren-Larsson sendromu d) Darier hastalığı e) Tuberoz skleroz Cevap E (Marks, Common Skin Disease, 16.baskı, 1993) Tuberoz skleroz nadir görülen otozomal dominant bir hastalıktır. Burun ve yanakta pempe kırmızı papüller (adenoma sebaseum) ve gövdede yaprak benzeri yüzeyi kaldırım taşı görünümünde beyazımsı maküller ve subungual fibromlar başlıca görülen deri bulgularıdır. 38.Aşağıdakilerden hangisi güneşin şiddetlendirdiği hastalıklardan değildir? a) Sistemik lupus eritematozus b) Pemfigus foliaseus c) Eritema marginatum d) Herpes simpleks enfeksiyonu e) Darier hastalığı 248
Cevap C (Tüzün, Kotoğran, Dermatoloji, 2. Baskı, 1994)
Aydemir,
Baransu,
Güneş ışınları bazı hastalıkları şiddetlendirir. Bunlar arasında DLE, SLE, AIDS, Dermatomyozit, Herpes simpleks, darier hastalığı, akne rozasea, atopik dermatit, pemfigus faliaceus, aktinik liken planus sayılabilir. Eritema marginatum romatozmal ateşe eşlik eden polisiklik eritematöz bir erüpsiyondur. Güneş ışınlarıyla şiddetlenmez. 39.Solar spektrumun en karsinojenik bölümü; a) UVA b) UVB c) Mikrodalgalar d) Görünür ışık e) Đnfrared Cevap B (Kwa, Campana, May, J Am Acad Dermatol 1992: 26; 1-26) Solar spektrumun en karsinojenik bölümü UVB (290320 nm)’dir. UVB hem direkt karsinojenik etki gösterir hem de hücresel immüniteyi bozarak tumor-promotign etki gösterir. 40.Hangisi eritrodermik psöriazis komplikasyonlarından değildir? a) Hipotermi b) Hipertermi c) Derin ven trombozu d) Konjestif kalp yetmezliği e) Hiperkalsemi Cevap E (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994)
Baransu,
Eritrodermik psöriazisde komplikasyonlar ön plandadır. Hipotermi, hipertermi, konjestif kalp yetmezliği, hipoalbuminemi, demir kaybı, hiperürisemi, malabsorbsiyon, derin ven trombozu ve pulmoner emboliler görülebilir. Hiperkalseminin aksine hipokalsemi eritrodermiye eşlik eder. 41.Hangisi Behçet hastalığı ve Reiter sendromunun ortak bulgularından değildir? a) Oral ülser b) Artrit c) Ön üveit d) Arka üveit e) Eritema Nodozum Cevap D (Tüzün, Kotoğyan, Aydemir, Dermatoloji, 2.Baskı, 1994, s.333-8)
Baransu,
Hem Behçet hastalığı hem de Reiter sendromunda oral aftlar, periferik artrit, eritema nodozuma benzer lezyonlar ortaya çıkabilir. Göz tutulması her iki hastalıkta da vardır. Ancak Behçet hastalığı hem ön kamara hem de arka retina ile birlikte tutulabilirken Reiter sendromunda arka üveit ve retinal tutulum görülmez. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
FĐZĐKSEL TIP VE REHABĐLĐTASYON 1. Aşağıdakilerden hangisi algojenik madde değildir? a) Potasyum b) Histamin c) Prostoglandin E1 ve E2 d) Lökotrienler e) Prostosiklin
c) Tetanik d) Konsantrik e) Eksantrik Cevap C (Oğuz, Tıbbi Rehabilitasyon, 1995, s.283). Tetanik kasılma, tek kasılmalara göre daha kuvvetli ve daha uzun sürelidir.
Cevap E (Oğuz, Romatizmal Ağrılar) Prostosiklin algojenik madde değildir. 2. Aşağıdakilerden hangisi Faset sendromunun semptom ve bulgularından değildir? a) Bel ağrısı b) Belin hiperekstansiyonunda ağrının artması c) Çift bacak kaldırma testinin pozitifliği d) Ağrının hareketle azalması, istirahatle artması e) Alt ekstremitede nörolojik bulgu olmaması Cevap D (Tuna, Romatizmal Hastalıklar) Faset sendromu mekanik bel ağrısı yaptığından ağrı hareketle artar istirahatle azalır. 3. Simetrik artrit, seropozitive ve glanduler hipofonksiyon varlığında aşağıdakilerden hangisini düşünürsünüz? a) Progresif sistemik skleroz b) Sistemik lupus eritematosus c) Sjöğren sendromu d) Felty sendromu e) Osteoartrit Cevap C (Tuna, Romatizmal Hastalıklar) Romatoid artritin derivasyonudur. a ve b şıklarındaki hastalıklarda simetrik artrit söz konusu değildir. Felty sendromu ise hepatomegali ve lökopeni ile seyreden simetrik artrittir. Osteoartrit hastalığı dejeneratif bir hastalıktır. 4. Aksiller sinir paralizisinde hangisi yapılamaz? a) Omuz internal rotasyonu yapılamaz b) Omuz abduksiyonu yapılamaz c) Omuz fleksiyonu yapılamaz d) Omuz ekstansiyonu yapılamaz e) Omuz elevasyonu yapılamaz Cevap B (Oğuz, Tıbbi Rehabilitasyon, 1995, s.77) Aksiller sinir paralizisinde deltoid paralizisi nedeniyle omuz abduksiyonu yapılamaz. 5. Aşağıdakilerden hangisi kas lifinin tek kasılma tipine örnek değildir? a) Đzometrik b) Đzotonik 258
6. Hangisi immobilizasyonun kaslar üzerindeki olumsuz etkilerinden değildir? a) Koordinasyon zayıflığı b) Atrofi c) Kas gücü azalması d) Miyoklonus e) Dayanıklılıkta azalma Cevap D (Oğuz, Tıbbi Rehabilitasyon, 1995, s.380) D şıkkı hariç hepsi, kas sisteminde immobilizasyonu takiben ortaya çıkan olumsuz etkilerdir. 7. Đnterossöz kaslar aşağıdaki hareketlerden hangisini yaptırmaz? a) Orta ve yüzük parmakların abduksiyonu b) Başparmağın adduksiyonu c) Đşaret parmağının adduksiyonu d) Đnterfalangeal eklemlerin ekstansiyonu e) Başparmağın proksimal falanksının fleksiyonu Cevap E (Oğuz, Tıbbi Rehabilitasyon, 7:116,1995) Bu hareketi fleksor pollicis brevis kası yapıtırır. 8. Aşağıdakilerden hangisi fizik tedavide kullanılan ultrasonun biyolojik etkilerinden değildir? a) Hücre zarında ve membranlarda permeabiliteyi azaltır. b) Doku metabolizmasını arttırırlar. c) Arter ve venlerde vazodilatasyon meydana getirirler. d) Sinir sisteminde aksiyon potansiyellerinde azalmaya sebep olurlar. e) Periferik sinirlerde analjezi sağlarlar. Cevap A (Çetinyalçın, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, 1970, s.180). Ultrason permeabiliteyi arttırır. 9. Serebrovasküler olaylarda risk etmenlerinden aşağıdakilerden hangisi tedavi edilemeyenler grubundandır? a) Hipertansiyon b) Geçici iskemik ataklar c) Yüksek hematokrit d) Pozitif ailesel öykü e) Yüksek kolesterol ve lipidler MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
FĐZĐKSEL TIP VE REHABĐLĐTASYON
Cevap D (Oğuz, Tıbbi Rehabilitasyon, 24:368,1995) Diğerleri tedavi edilebilir ya da serebrovasküler olay riski azaltılabilir olaylardır. 10.Aşağıdakilerden hangisi stil hastalığının en az görülen klinik bulgusudur? a) Đntermitant ateş b) Adenomegali c) Karın ağrısı d) Poliartrit e) Deri döküntüsü Cevap D (Tuna, Romatizmal hastalıklar, 1994, s.342364) Still hastalığında eklem bulguları ikinci plandadır. Hastalıkta sistemik bulgular daha belirgindir. 11.Aşağıdaki seçeneklerden hangisi fibromiyaljinin klinik bulgusudur? a) Poliartrit b) Lokal seyirme cevabı c) Taunt bandı d) Tek bir kas boyunca ağrı e) Duyarlı nokta varlığı Cevap E (Tuna, Romatizmal Hastalıklar, 1994, s.640656) Fibromiyalji lokomotor sistemde yaygın ağrıya neden olan bir hastalıktır ve anatomik olarak belirlenmiş 18 duyarlı noktadan 11'inde ağrı saptanması tanı kriteri olarak kullanılmaktadır. 12.Vitamin D yetersizliğinde aşağıdakilerden hangisinin serum düzeyi artmıştır? a) Kalsiyum b) Fosfor c) Parathormon d) 25 (OH) vit D e) 1,25 (OH) 2 vit D Cevap C (Tuna, Romatizmal Hastalıklar, 1994, s.483488) Vitamin D eksikliğinde azalan serum kalsiyum düzeyini arttırmak amacıyla parathormon düzeyi artış gösterir. 13.Aşağıdaki seçeneklerden hangisinin fibromiyalji sendromunun tedavisinde yeri yoktur? a) Nonsteroid b) Desipramin c) Amytriptilin d) Parasetamol e) Aerobik egzersiz Cevap A (Tuna, Romatizmal Hastalıklar, 1994, s.640656) Fibromiyalji sendromunda nonsteroid antienflamatuvar ilaçlar etkisizdir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
14.Aşağıdaki hastalıklardan hangisinde lökositler içinde kalsiyum pirofosfat dihidrat kristallerin bulunması patogonomiktir? a) Gut b) Psödogut c) Sarkoidos d).Paget Hastalığı e) Wilson Hastalığı Cevap B (Tuna, Romatizmal Hastalıklar, 3. baskı, 1994, s.439-446) Yalancı gut (Psödogut): Eklem kıkırdağında kalsiyum pirofosfat dihidrat kristallerinin birikmesine bağlı olarak oluşan çoğunlukla subakut ve süregen belirtiler gösteren ve yineleyen ataklarla gelişen bir hastalıktır. Kristaller akut ataklarda hem sinoviyal sıvıda hem de lökositlerde bulunur. Akyuvarlar içinde kalsiyum profosfat dihidrat kristallerinin bulunması psödogut için patogonomiktir. 15.Gut hastalığında kesin tanı yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? a) Ürik asitin kanda artması b) Eklem ağrısının kolşisine yanıt vermesi c) Ürik asitin idrarda artması d) Eklem sıvısında ürik asit kristallerinin görülmesi e) Deri altı nodüllerinin bulunması Cevap D (Tuna, Romatizmal Hastalıklar, 3. baskı, 1994, s.422-438) Gut hastalığının kesin tanısı eklem sıvısında kristallerin varlığının gösterilmesi ile mümkündür. 16.Osteoporoz rehabilitasyonunda aşağıdaki egzersizlerden hangisi yapılmaz? a) Karın kasları güçlendirici egzersizler b) Pektoral ve interkostal kasları güçlendirici egzersizler c) Spinal fleksiyon egzersizleri d).Spinal ekstansiyon egzersizleri e) Spinal destekleri kullanırken izometrik egzersizler Cevap C (Tuna, Romatizmal Hastalıklar, 3. baskı, 1994, s.464-482). Osteoporozlularda özellikle kronik sırt ağrısı olanlarda, kifoz, skolyoz gibi deformiteler gelişenlerde sırt kaslarına ekstansiyon egzersizleri yaptırılmalı, çevresindeki kaslar güçlendirilerek omurgalara destek verilmelidir. Aynı zamanda karın kasları, pektoral ve interkostal gibi solunum kasları güçlendirilmelidir. Spinal destekler kullanılırken izometrik egzersizlerde verilmelidir. Omurga cisimlerinde vertikal kompreyonu artırdığında ve anteriorda kama şeklinde kırığa yol açarak geliştireceği için fleksiyon eksersizleri önerilmez. 259
FĐZĐKSEL TIP VE REHABĐLĐTASYON
17.Osteoporozla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Radyolojik olarak tanıda kemik mineral içeriğinin en az %30'unun kaybolması gerekir. b) Vertebral kırıkları en fazla 12. torakal ile 1. Lomber vertebralarda görülür. c) Osteoporozda klinik olarak en önemli yakınma sırt ağrısıdır. d) Radyolojik görüntülerde bikonkav ve balık vertebrası veya kama şeklinde ön kompresyon kırığı oldukça sıktır. e) Kanda alkalen fosfataz seviyesi her zaman yüksektir. Cevap E (Tuna, Romatizmal Hastalıklar, 3. baskı, 1994, s.464-482) Osteporozda kırık olduğu zaman ALP yükselir. Kırık yoksa normal seviyede seyreder. 18.En sık osteoartroz görülen eklem hangisidir? a) Diz b) Kalça c) MCF d) Sterno clavicula e) MTF Cevap D (Tüzün, Hareket Sistemi Hastalıkları) Dizde osteoartroz % 46, Kalçada % 38, MCF'de % 11 ve MTF'de % 49 Sternoclaviculer eklemde % 78'dir. 19.Aşağıdakilerden hangisi Romatoid Artritte görülme ihtimali olan geç radyoloji bulgulardan değildir? a) Subluksasyonlar b) Fuksta articüler osteoporoz c) Kemik ankilozu d) Genel osteoporoz e) Destrüktif değişiklikler Cevap B (Klinik Romatoloji) Çünkü erken dönemde görülür. 20.Apolet paterni hangi servikal disk patolojisinde görülür? a) C4 b) C5 c) C6 d) C7 e) C8 Cevap B (Hareket Sistemi Hastalıkları, s.155) Çünkü burada ana duyusal dağılımı omuzun tepesinden üst kolun lateral kısmını içine almaktadır. 21.Aşağıdakilerden hangisi gut tedavisinde kullanılan kolşisinin etki mekanizmasıdır? a) Analjezik b) Antipiretik c) Ürikozürik 260
d) Hepsi e) Hiçbiri Cevap E (Klinik Romatoloji, s.231) Çünkü kolşisin etkisini makrofajların monosodyum ürat kristallerinin fagosite etmesini engelleyerek yapmaktadır. 22.Aşağıdakilerden hangisi Romatoid artritin eklem dışı bulgularından değildir? a) Perikardit b) Kerato-konjüktivitis sikka c) Akciğer ve diffüz interstisyel fibrozis d) Periferik sıkışma sendromu e) Diffüz karaciğer fibrozisi Cevap E (Hareket Sistemik Hastalıkları Kitabı s.91) Đlk dört şık Romatoid artrit'de çok görülür. Karaciğer enzimleri yüksek ama histopatolojisinde önemli değişiklikler yoktur. 23.Hangi servikal radikülopatide motor defisit görülmez? a) C4 b) C5 c) C6 d).C7 e) C8 Cevap A (Hareket Sistemik Hastalıkları) C4 motoru diyafragmayı innerve eder ve motor defisit görülmez. 24.Karpal tünel sendromunda en önemli ENMG bulgusu nedir? a) Distal latans uzar b) Sinir iletim hızı artar c) Amplitüd artar d) Geç cevap kısalır e) Duysal iletim hızı artar Cevap A (Kotteke, Krusen's Handbook of Physical Medicine and Rehabilitation, 1990, s.97-99). KTS de önemli bulgu ENMG'de distal latansın uzamasıdır 25.Aşağıdakilerden hangi durumda soğuk tedavi uygulanabilir? a) Spastisite b) Kriyoglobulinemia c) Soğuk aglutinasyon d) Raynaud fenomeni e) Đskemi Cevap A (De Lisa, Rehabilitation Medicine, s.258) Spastisite dışındaki diğer durumlarda soğk tedavisi kontrendikedir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
FĐZĐKSEL TIP VE REHABĐLĐTASYON
26.Aşağıdaki fiziksel ajanda hangisi yüzeyel değil derin tedavisi için kullanılır? a) Parafin b) Hot-pack c) Sıcak su d).Đnfraruj e) Ultrason Cevap E (De Lisa, Rehabilitation Medicine, s.261-5) Ultrason dışındakiler yüzeysel ısı artışına yol açar, derine nüfuz etmez. 27.Kısa dalga diatermi (KDD=SWD) tıpta esas hangi amaçla kullanılır? a) Sinir uyarımı b) Kas uyarımı c) Yüzeysel ısı sağlamak d) Derin ısı sağlamak e) Masaj Cevap D (Kottke, Krusen's Handbook of Physical Medicine and Rehabilitation, 1990, s.264) KDD derin dokularda ısı artışı sağlamak amacıyla kullanılır. 28.TENS tıpta en çok hangi amaçla kullanılır? a) Yüzeysel ısı sağlamak b) Derin ısı sağlamak c) Ağrıyı azaltmak d) Enflasmasyonu azaltmak e) Metabolizmayı azaltmak Cevap C (Kottke, Krusen's Handbook of Physical Medicine and Rehabilitation, 1990, s.267) TENS bir analjezik modalitedir 29.Bir ekleme anatomik sınırlar içinde uygulanan pasif-zorlu harekete ne ad verilir? a) Egzersiz b) Traksiyon c) Manipulasyon d) Masaj e) Biofeedback Cevap C (Goodgold, Rehabilitation Medicine, s.782-3) Yukarıdaki tanım bir mekanik tedavi yöntemi olan manipulasyonun tanımıdır. 30.Bazı istem dışı (nonvolusyonel) vücut fonksiyonları kontrol edilebilir hale getirmeyi amaçlayan tedavi yöntemine ne ad verilir? a) Akupunktur b) Biofeedback
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
c) Kriyoterapi d) Mekanoterapi e) Fluidoterapi Cevap B (Goodgold, Rehabilitation Medicine, s.317) Tanım biofeedbacke uyar. 31.Aşağıdakilerden hangi durumda masaj kontrendikedir? a) Ödem b) Kontraktür c) Fibromyalji d) Tromboflebit e) Hemipleji Cevap D (De Lisa, Rehabiliation Medicine. s.291) Tromboflebitte masaj emboliye neden olabilir, kontrendikedir. 32.Polionun akut döneminde aşağıdaki işlemlerden hangisi yapılmaz? a) Güçlendirme egzersizi b) Aktif-pasif ROM egzersiz c) Pasif ROM egzersiz d) Hafif ısı tatbiki e) Đstirahat Cevap A (Kotte, Mnubeh'b, Pahr.oom of Physical Medicine and Rehabilitation, 1990, s.761) Polionun akut döneminde istirahat gerekir. 33.Aşağıdaki işlemlerden hangisi aktif artritli hastaya uygulanamaz? a) Đlaç tedavisi b) Soğuk tatbiki c) Sıcak tatbiki d) Ponksiyon e) Đstirahat Cevap C (De Lisa, Rehabilitation Medicine, s.258) Sıcak tatbiki, aktif artritte enflamasyonu ve effüzyonu artırır. 34.Polimiyozitin akut döneminde hangi tedavi yapılmaz? a) Temel ilaç tedavisi b) Anti-enflamatuvar tedavi c) Steroid tedavisi d) Đstirahat e) Progresif güçlendirme egzersizi Cevap E (Goodgold, Rehabilitation Medicine, s.212). Polimiyozitin akut döneminde kasları yormamak gerekir.
261
GÖZ HASTALIKLARI 1. Vernal konjunktivit için hangisi söylenemez? a) Allerji kaynaklıdır. b) Kapağı ve limbusu tutan formları vardır. c) Korneada punktat epitelyopati yapar. d) Topikal steroid ve sodium kromoglikat etkilidir. e) Orta ve ileri yaş grubunda görülür Cevap E (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.84) Çocukluk ve gençlik çağında görülür. 2. Konjenital nazolakrimal kanal obstrüksiyonu için hangi şık yanlıştır? a) Doğumdan birkaç yıl sonra göz sulanması ile kendini gösterir. b) Gözyaşı kesesi üzerine basıldığında punktumlardan pürülan sekresyon çıkar. c) Konjenital glokom ayırıcı tanıda akla gelmelidir. d) Kese üzerine yapılacak masaj ve antibiyotik içeren damlalar ilk tedavi seçeneğidir. e) Tedavide ikinci adım nazolakrimal kanala prob uygulamasıdır. Cevap A (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.65) Doğumdan sonraki birkaç haftada kendini belli eder. 3. Herpetik keratit için hangi şık yanlıştır? a) Herpes simpleks etyolojiden sorumludur. b) Dendritik ülser tipik lezyonudur. c) Lezyon sodyum floresseinle boyanır. d) Kortizonlu damlalarla tedaviye başlanır. e) Dendritleri iyileşen korneal abrazyonlarla ayırdedilmelidir. Cevap D (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.109) Kortizon dikkatle kullanılmalıdır. 4. Behçet hastalığı için hangi şık yanlıştır? a) Đdiyopatik oküler bir hastalıktır. b) Daha çok genç erkeklerde görülür. c) Daha çok Akdeniz bölgesi ve Japonya’da görülür. d) Dolaşımdaki anormal immünkompleksler tıkayıcı vaskülite sebep olurlar. e) HLA-B5 yüksekliği ile insidansı arasında pozitif bir ilişki vardır. Cevap A (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.165) Multisistem bir hastalıktır. 5. Behçet hastalığı için hangi şık yanlıştır? a) Ağız ve genital bölgede mukozal ülserasyonlar görülür. b) Akut rekürren iridosiklit görülür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
c) Göz arka segmentinde diffüz damar sızıntıları, periflebit ve retinit görülür. d) Vitreus tutulmaz. e) Sistemik steroid, klorambusil ve siklosporin kullanılacak ilaçlardır. Cevap D (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.166) Vitreus ciddi bir şekilde ve kalıcı olarak tutulur. 6. Açık açılı glokom için hangi şık yanlıştır? a) Optik sinir hasarı vardır. b) Görme alanı defekti yapmaz. c) Açı normal veya geniştir. d) Yetişkinlerde görülür. e) Göz içi basıncı olguların büyük çoğunluğunda 21 mmHg üstündedir. Cevap B (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.249) Tipik görme alanı defekti yapar. 7. Primer açı kapanması glokomu için hangisi söylenemez? a) Ön kamara açısı tıkandığı için aköz dolaşımı engellenmiştir. b) Kadınlar dört misli daha fazla etkilenmektedirler. c) Ön kamara sığdır. d) Gonyoskopide ön kamara açısı geniştir. e) Laser veya cerrahi iridotomi tedavi edicidir. Cevap D (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.254) Ön kamara açısı dar veya kapalıdır. 8. Neovasküler glokom için hangisi yanlıştır? a) Önkamara açısındaki fibrovasküler dokunun kontraksiyonu ile sineşi oluşur ve açı kapanır. b) Ciddi, ağır ve diffüz retinal iskemi sonrası ortaya çıkar. c) Gonyoskopide açı kapalıdır. d) Santral retinal arter tıkanması en sık karşılaşılan sebeptir. e) Panretinal laser fotokoagülasyon önleyici tedavi seçeneklerinden biridir. Cevap D (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.260) Santral retinal ven tıkanıklığı olmalıdır. 9. Aşağıdaki bulgulardan hangisi konjenital glokomla ilişkili değildir? a) Epifora b) Blefarospazm c) Fotopsi d) Descemet membran çatlakları (Haab çizgileri) e) Korneal ödem 237
GÖZ HASTALIKLARI
Cevap C (Yanoff, Ophthalmology, 1999, s.12-10.2) Fotopsi genellikle retina dekolmanlarında görülen bir bulgu olup konjenital glokomda fotofobi tipiktir. 10.Aşağıdakilerden hangisi retinoblastoma ile ilişkili değildir? a) Lökokori b) Strabismus c) Đntralezyonal kalsifikasyon d) Optik sinir yolu ile beyne invazyon e) 15. kromozomda anomali Cevap C (Yanoff, Ophthalmology, 1999, s.9-2.1-3) Retinoblastomada anomali 13. kromozomdadır. 11.Aşağıdakilerden hangisi benign periferal dejenerasyonlardan değildir? a) Mikrokistoid dejenerasyon b) Krukenberg dejenerasyon c) Pavingstone dejenerasyon d) Retiküler dejenerasyon e) Oral pigmenter dejenerasyon
15.Doğru olanı işaretleyiniz. Behçet hastalığı; a) Granülomatöz bir hastalıktır. b) Görme prognozunun kötü oluşu ön segment tutulumu ile ilgilidir. c) Retina atrofisi nadir olarak görülür. d) En çok 20-30 yaşlarında başlar. e) Sekonder glokom gelişmez. Cevap D (Nussenblatt, Uveitis. Fundamentals and Clinical Practice, 1989, s.212-247)
16.Behçet hastalığı için yanlışı işaretleyiniz. a) Kapiller oklüzyon vasküler glokoma neden olur. b) Arka segment vaskülitlerinde en etkili ajan steroidlerdir. c) Katarakt bir komplikasyon olarak görülebilir. d) Her iki gözü de tutar. e) HLA B52 dokuz kat risk oluşturur. Cevap B (Nussenblatt, Uveitis. Fundamentals and Clinical Practice, 1989, s.212-247)
Cevap B (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.329) 17.Perforan göz yaralanmalarında hangisi doğrudur? 12.Aşağıdakilerden hangisi korneanın katmanlarından değildir? a) Tek katlı yassı epitel b) Bowman tabakası c) Descemet membranı d) Stroma e) Endotel Cevap A (Kanski, Clinical Ophthalmology, 1997, s.100)
13.Görme yolları rahatsızlığı olan bir hastada pupil ışık reaksiyonunun olmaması lezyonun hangi bölgeden olduğunu gösterir? a) Korpus geniculatum lateraleden önce b) Korpus geniculatum lateraleden sonra c) Temporal lobda d) Parietal lobda e) Oksipital lobda Cevap A (Walsh&Hoyt’s Clinical Neuro-Ophthalmology, 5.baskı, 1998)
14.Abdusens felcinde göz ne tarafa kayar? a) Đçe b) Dışa c) Yukarı d) Aşağı e) Đçe ve yukarı Cevap A (von Noorden, Binocular Vision and Oculat Motility, 4.baskı, 1990) 238
a) Göze antibiyotikli göz pomadı sürülür ve hasta bir göz hastalıkları merkezine sevkedilir. b) Göze girmiş olan tel, çivi, cam parçası gibi cisimler, ilk müdahale eden pratisyen hekim tarafından gözden çıkartılmalıdır. c) Metalik göz içi yabancı cisimlerinin varlığını araştırmak için manyetik rezonans görüntüleme uygundur. d) Perforan göz yaralanmalarında ve orbita travmalarında Waters ve yan kafa grafileri mutlaka çektirilmelidir. e) Perforan göz yaralanmalarında tetanoz profilaksisine gerek yoktur. Cevap D (Shingleton, Eye Trauma, 1991, s.143-158)
18.Ön segment kimyasal yaralanmaları ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Alkali yaralanmalarında ilk müdahale, gözü bolca suyla yıkamaktır. b) Alkali yaralanmalarda konjonktiva-limbus iskemisinin yaygınlığı ve korneal ödemin şiddeti, prognozu belirler. c) Göz, nötralizasyon amacıyla alkali yaralanmasında asitle, asit yaralanmasında ise alkali ile yıkanabilir. d) Trabeküler sistemde ödem ve enflamasyon nedeniyle sekonder glokom gelişebilir. e) Asitler, doku proteinlerini çöktürerek kendi ilerlemelerini sınırlar, alkali yaralanmalarında ise böyle bir sınırlama yoktur. Cevap C (Shingleton, Eye Trauma, 1991, s.74-94) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
GÖZ HASTALIKLARI
19.Aşağıdakilerden hangisi keratoplasti için donör kontrendikasyonu değildir? a) Septisemi b) AIDS c) Primer optik atrofi d) Subakut sklerozan panensefalit e) Creutzfeld-Jacob hastalığı Cevap C (American Academy of Ophthalmology. Basic and Clinical Science, 1990-1991, s.237)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
20.Horner sendromunun varlığını göstermek için hangi farmakolojik ajan kullanılabilir? a) Pilokarpin %4 b) Pilokarpin %0.5 c) Karbakol d) Kokain %10 e) Tensilon Cevap D (Podos, Textbook of Ophthalmology, 6.cilt)
239
HALK SAĞLIĞI 1. AşağIda kronik hastalIklardan etkin korunma programI için kurallar yazIlmIştIr. YanlIş olanI işaretleyiniz. a) Program bilimsel temele dayanmalI b) Program etik kurallara uygun olmalI c) Program devamlI olmalI d) ProgramIn katI kurallarI olmalI e) Program toplumun ihtiyaçlarIna cevap vermeli Cevap D (Last, Public Health Preventive Medicine, 13.baskI, 1991, s.805-810) Kronik hastalIklardan etkin korunma programI için kurallarI sIralarken f maddesi flexible (esnek) olmalIdIr diye yazmIştIr. 2. AşağIdakilerden hangisi örnekleme yöntemi değildir? a) Basit rastgele örnekleme b) Sistematik rastgele örnekleme c) TabakalI rastgele örnekleme d) Gönüllü gruplarInda örnekleme e) Küme örnekleme Cevap D (Bertan, Halk SağlIğI Temel Bilgiler, 1995, s.8788) SağlIk alanInda yapIlan epidemiyolojik araştIrmalarIn pek çoğunda olasIlIklI örnekleme yöntemleri kullanIlIr. Bunlar: 1. Basit rastgele örnekleme: Evrende bireyler yaş, eğitim durumu gibi özelliklerine göre homojen dağIlmIşsa kullanIlIr. 2. Sistematik rastgele örnekleme: Basit rastgele örneklemenin sistematize edilmiş şeklidir. Birey/birimlerin listesi olmasI gerekir. Kimden başlanacağI kura ile belirlenir, ilk bireyin sIra numarasIna örnek aralIğI eklenerek devam edilir. 3. TabakalI örnekleme: Evren homojen değilse yapIlIr. 4. Küme örnekleme: Đki aşamalIdIr. Đlk olarak evren belirli özelliğe göre kümelere ayrIlIr (coğrafi bölge, köy, okul, fabrika gibi) ikincil olarak önceden belirlenmiş büyüklüğe ulaşacak şekilde kümeler rastgele yöntemle seçilir. 3. AşağIdakilerden hangisi birincil koruma değildir? a) SağlIk eğitimi b) BağIşIklama c) Erken tanI d) Dengeli beslenme e) Đşyeri ortamI hijyeni Cevap C (Maxcy, Public Health Preventive Medicine, 1992, s.4-5; Fişek, Halk SağlIğIna Giriş, s.19-20) Birincil koruma sağlIğIn hastalIk yapIcI etkenlere karşI çeşitli şekillerde önlenerek korunmasIdIr. Bu çiçek hastalIğI virüsü gibi nedensel etkenlerin bağIşIklama 286
ile ortadan kaldIrIlmasI, sütün pastorizasyonu, suyun klorlanmasI, işyeri ortamIndaki toksik maddelere karşI çalIşanlarIn sağlIk güvenliğinin sağlanmasI şeklinde olabilir. Erken tanI ise ikincil korumada hastalIğIn belirgin semptomlarI ortaya çIkmadan, genellikle taramalar ile hastalarIn mümkün olduğu kadar erken bulunmasI prensibine dayanIr. 4. AşağIdakilerden hangisi vaka kontrol araştIrmalarInda hesaplanan risk ölçüsünün yaygIn adIdIr? a) Rölatif risk b) Odds ratio c) Đnsidans d) Prevalans e) Korunabilirlik hIzI Cevap B (Tezcan, Epidemiyoloji, TIbbi AraştIrmalarIn Yöntem Bilimi, 1992, s.57) Vaka kontrol araştIrmalarInda analizde neden-sonuç ilişkisini dolaylI yoldan göstermek için bir yöntem, tahmini rölatif risk (Odds Ratio) hesap edilmesidir. Gerçek rölatif risk ise prospektif araştIrmalardan elde edilir. 5. AşağIdaki hastalIklardan hangisinde kişiye yönelik koruyucu sağlIk hizmetlerine öncelik verilmelidir? a) KIzamIk b) Tifo c) Kolera d) Hepatit A e) Şigellozis Cevap A (Dirican, Halk SağlIğI, 2.baskI, 1993, s.52) Kişiye yönelik koruyucu hekimlik hizmetleri; sağlIk eğitimi, beslenmenin iyileştirilmesi, bağIşIklama, hastalIklarIn erken tanI ve tedavisi, ilaçla koruma, kişisel hijyen, aile planlamasIdIr. KIzamIk hastalIğI ile mücadelede bağIşIklama hizmetlerine öncelik verilir. Diğer şIklardaki hastalIklarla mücadelede çevreye yönelik hizmetlere (sularIn klorlanmasI, temiz içmekullanam suyu temini, atIklarIn kontrolü gibi) öncelik verilir. 6. Neden ve sonucun (etken-hastalIk) birlikte araştIrIldIğI araştIrma yöntemi aşağIdakilerden hangisidir? a) Vaka raporlarI b) Seri vakalar c) Kesitsel araştIrmalar d) Prospektif kohort araştIrmalarI e) Deneysel araştIrmalar MEDĐTEST Cilt 9, SayI 5, 2000
HALK SAĞLIĞI
Cevap C (Tezcan, Epidemiyoloji, TIbbi AraştIrmalarIn Yöntem Bilimi, 1992, s.65) Epidemiyolojik araştIrma tipleri arasInda kesitsel araştIrmalarda neden-sonuç ilişkisi birlikte incelenir. 7. Rutin aşI programI dIşInda kalmIş 6 yaşInda bir çocuğa aşağIda belirtilen aşIlardan hangisini yaparsInIz? a) DT, antipolio, kIzamIk ve PPD’den sonra BCG b) DT ve kIzamIk aşIlarI yapIlIr. c) DBT ve kIzamIk aşIlarI yapIlIr. d) Antipolio, kIzamIk ve DBT aşIlarI yapIlIr. e) YalnIzca kIzamIk aşIsI yapIlIr. Cevap A (Neyzi, Anne ve Çocuk SağlIğInda Öncelikler, 1994, s.199-212) Ülkemizde önerilen aşIlama programIna göre kesintiye uğramIş programlarda aşIlamaya ara verilen yerden devam edilir. Birden fazla aşInIn yapIlma zamanI atlanmIş ise aşIlarIn birlikte yapIlmasInda sakInca yoktur. Boğmaca aşIsI beş yaşIndan sonra bağIşIklama programlarIndan çIkarIlIr. 8. AşağIdakilerden hangisi gebelikte toksemiye yol açarak maternal mortaliteyi artIran risk faktörlerinden değildir? a) Anne yaşInIn <20 veya >34 olmasI b) Primiparite c) Anemi d) Annede diabet e) Çoğul gebelik Cevap C (Neyzi, Anne ve Çocuk SağlIğInda Öncelikler, 1994, s.7-37) Toksemiye yol açarak maternal mortaliteye neden olan risk faktörleri aşağIdaki gibidir: Öyküde; anne yaşInIn <20, >34 olmasI, primiparite, grandmultiparite, preeklampsi/eklampsi, diabet. Gebelikte; çoğul gebelik, aşIrI ağIrlIk artIşI, dengesiz beslenme, polihidramniyoz, mol hidatiform, diabet.
10.AşağIdaki araştIrma tiplerinden hangisi tanImlayIcI epidemiyolojik araştIrma yöntemine girer? a) Gürültü ile sağIrlIk arasIndaki ilişki b) Karaciğer sirozu ile oluşumunda hepatit B geçiren ve geçirmeyenlerin ilişkisi c) Sigara içenlerin akciğer kanserine yakalanma riski d) HB pozitifliğinin (HBs Ag) toplumdaki dağIlImI e) SağlIk ocağIna gelen kIzamIk olgularInIn değerlendirilmesi Cevap E (Tezcan, Epidemiyoloji, TIbbi AraştIrmalarIn Yöntem Bilimi, 1992, s.25-54) TanImlayIcI tip araştIrmalar hasta olan bireylerin kişi, yer, zaman özelliklerinin değerlendirildiği araştIrmalardIr. Bu tip araştIrmalarda neden-sonuç ilişkisi kurulmaz. Risk altIndaki bireyler tanImlanIr. Đleriki çalIşmalar için hipotezler geliştirilir. KIzamIk olgularInIn değerlendirilmesi bir tanImlayIcI tip çalIşmadIr. 11.Yenidoğan tetanozunu önlemek için doğum öncesi bakIm hizmeti sunulurken gebelerin tetanoza karşI bağIşIklanmasI gerekir. AşağIdakilerden hangisinde gebelikte tetanoz aşIlamasI için yanlIş ifade kullanIlmIştIr? a) Daha önce aşI durumu bilinmeyen gebeye ilk izlemede 1 doz aşI yapIlIr, en az 4 hafta sonra tekrarlanIr. b) Bu gebeliğinde iki kez aşIlanan gebeye doğumdan 6 ay sonra bir doz daha aşI yapIlmalIdIr. c) Gebeliğinden önce 1-2 kez tetanoz aşIsI yaptIrdIğInI ifade eden gebenin aşIlanmasIna gerek yoktur. d) Okulda ve önceki gebeliklerinde 3 doz tetanoz aşIsI olmuş gebeye bir doz aşI yapmak yeterlidir. e) Okulda ve önceki gebeliklerinde 3 doz tetanoz aşIsI olmuş, son dozdan sonra 5 yIl geçmemiş gebeye aşI yapIlmasIna gerek yoktur.
9. Kaza ağIrlIk indeksi aşağIdaki oranlardan hangisidir?
Cevap C (Neyzi, Anne ve Çocuk SağlIğInda Öncelikler, 1994, s.7-37)
a) Kaza nedeniyle kaybedilen iş günü / Ortalama işçi sayIsI b) Kaza nedeniyle kaybedilen iş günü / Toplam iş saati c) Kaza sayIsI / Ortalama işçi sayIsI d) Kaza sayIsI / Toplam iş günü kaybI e) Kaza sayIsI / Toplam iş gücü kaybI Cevap B (Turhan, Đşçi SağlIğI Prensip ve UygulamalarI, 2.baskI, 1994, s.17-18)
Doğum koşullarI düşünülmeksizin gebeler tetanoza karşI bağIşIklanmalIdIr. Öyküsünde, erken çocukluğunda, okulda ya da varsa önceki gebeliklerinde tam aşIlI (üç doz) olduğu belirlenen kadInlar için ilk izlemde tek doz aşI yapIlmalIdIr. AşI durumu bilinmeyen, hiç aşIlanmamIş ya da eksik aşIlanmIş (üç dozdan az) gebelere en az 4 hafta sonra ikinci doz aşI yapIlmalIdIr. Đkinci aşIdan 6 ay sonra yapIlacak 3. doz anneyi ve doğacak bebekleri beş yIl korur.
Kaza ağIrlIk indeksinin içine her kazanIn ağIrlIk durumu orantIlI olarak girer. Bu indeksin formülü şöyledir:
12.Bazal metabolizma hIzI (BMH) için aşağIdaki ifadelerden hangisi doğru değildir?
kaza nedeniyle kayIp iş günü x1000 toplam iş saati
MEDĐTEST Cilt 9, SayI 5, 2000
a) AğIr fiziksel faaliyetler BMH’I arttIrIr. b) Yaş ilerledikçe BMH azalIr. c) BMH 0.8-1.0 kCal/kg/saat’dir. 287
HALK SAĞLIĞI
d) ÇocuklarIn BMH’larI düşüktür. e) Yüksek proteinli diyetle BMH’nI arttIrIrlar. Cevap D (Dirican, Halk SağlIğI, 2.baskI, 1993, s.251-2) Çocuklarda kilo başIna enerji gereksinimi yetişkinlerden fazladIr. Çünkü büyüme ve gelişme için fazla enerji gereklidir. 13.AşağIdaki sağlIk hizmetlerinden hangisi çağdaş hekimlik anlayIşIna uygun değildir? a) Kişiye hem sağlIklI, hem de hasta iken hizmet eder. b) Toplumun sağlIk sorunlarInI belirler, onlarI ortadan kaldIrIr veya önler. c) SInIrlI olan kaynaklarI en çok görülen, en çok sakat bIrakan ve öldüren hastalIklardan korunmaya ayIrIr. d) Hizmeti uygulayanlar hekimler veya hekimler grubudur. e) Hekimler arasI ilişkilerde birbirine destek olma ön plandadIr. Cevap D (Fişek, Halk SağlIğIna Giriş, s.47) Çağdaş hekimlik anlayIşInda örgütlenmede hizmeti uygulayanlar sadece hekim ve hekim grubu değil, çeşitli meslek mensuplarInIn oluşturduğu ekiplerin birbirini tamamladIğI ve desteklediği ülke çapInda bir ekip hizmetidir. 14.Bir hastalIğIn ne kadar öldürücü olduğunu gösteren sağlIk ölçütü aşağIdakilerden hangisidir? a) Nedene özel orantIlI ölüm hIzI b) Fatalite hIzI c) Kaba ölüm hIzI d) Bebek ölüm hIzI e) Anne ölüm hIzI Cevap B (Eren, SağlIk OcağI Yönetimi, 1.baskI, s.211) Fatalite HIzI; bir hastalIğIn ne kadar öldürücü olduğunu gösteren ölçüttür. HastalIğa yakalananlardan ne kadarInIn öldüğünü saptamaya yarar. Genellikle kIsa süreli olan bulaşIcI hastalIklar alanInda kullanIlIr. 15.AşağIdaki cevaplardan hangisi “Bebekler ve oyun çağI çocuklar”In risk altInda bulunduğu hastalIklardan değildir? a) Beslenme hastalIklarI b) Duyma ve görme bozukluklarI c) Fenil ketonüri d) Meme kanseri e) Kistik fibrozis Cevap D (Eren, SağlIk OcağI Yönetimi, 1.baskI, s.87) Bebekler ve oyun çağI çocuklarIn risk altInda bulunduklarI ve bu yüzden de bu çağlarda sIk rastlanan hastalIklar arasInda meme kanseri mevcut değildir.
16.AşağIdakilerden hangisi yanlIştIr? a) SItma savaş örgütü bir monovalan (dikey=tek amaçlI) örgüttür. b) Bugünkü sağlIk sistemimize göre en küçük sağlIk örgütü ebenin bulunduğu sağlIk evidir. c) Kolera uluslararasI bildirimi zorunlu hastalIklardandIr. d) En az 100 işçi çalIştIran işyerlerinin bir işyeri hekimi olmasI gerekir. e) Birinci sInIf gayri sIhhi müesseseler konutlardan ve insanlarIn oturduğu yerlerden mutlaka uzak bulundurulmasI gereken sağlIk açIsIndan en tehlikeli işyerleridir. Cevap D (Özden, Umumi HIfzIsIhha Kanunu, 1992; SağlIk OcağI Hekiminin Hukuk Rehberi, 1992; Dirican, Halk SağlIğI, 2.baskI, 1993) En az 100 işçi değil, 50 işçi çalIştIran işyerlerinin bir işyeri hekimi olmasI gerekir (Umumi HIfzIsIhha Kanunu’nun 180. Maddesine göre). 17.Menenjitli hastalarda serum sodyum (Na) düzeyi ile antidiüretik hormon (ADH) düzeyi arasInda bir ilişki olup olmadIğInI saptamak için planlanacak en uygun yöntem aşağIdakilerden hangisidir? a) Menenjitli bir hastada Na ve ADH düzeylerinin belli aralIklarla ölçülmesi b) Menenjitli bir grup hastada hem Na hem de ADH düzeyinin ölçülmesi c) Bir grup hastada Na ölçümü ve diğer bir grup hastada da ADH düzeyi ölçülmesi d) Menenjitli bir grup hastada ve kontrol olarak alInan diğer bir grup hastada ADH düzeyi ölçülmesi e) Menenjitli bir grup hastada ve kontrol olarak alInan diğer bir grup hastada Na düzeyi ölçülmesi Cevap B (Tezcan, Epidemiyoloji, TIbbi AraştIrmalarIn Yöntem Bilimi, 1992) Bu araştIrmanIn amacI menenjitli hastalarda serum Na ile ADH düzeyleri arasInda bir ilişki olup olmadIğInI saptamaktIr. 18.Düşük doğum ağIrlIğI ve gebelikte kadInIn sigara içmesi arasIndaki ilişkiyi saptamak için prenatal dönemde kadInlarla görüşme yapIlarak gebelikte sigara içme durumlarI sorulmuş. Daha sonra bebeklerinin doğum kilolarI ölçülerek aralarInda bir ilişki olup olmadIğI araştIrIlmIş. Bu araştIrmanIn tipi aşağIdakilerden hangisidir? a) TanImlayIcI b) Vaka-kontrol (retrospektif) c) Kohort (prospektif) d) Deneysel e) Kesitsel Cevap C (Akdur, SağlIk Bilimlerinde AraştIrma ve Tez Rehberi, 1996) Bu kohort bir araştIrmadIr, çünkü gebe kadInlar risk
288
MEDĐTEST Cilt 9, SayI 5, 2000
HALK SAĞLIĞI
faktörüne (gebelikte sigara içme) maruz kalIp kalmamaya göre kategorize edilmişlerdir ve bunlar doğum sonrasIna dek izlenmişlerdir. d şIkkI herhangi bir müdahalenin yapIldIğI araştIrmalardIr. e şIkkInda yer alan kesitsel araştIrmalar araştIrmanIn yapIldIğI zamanda maruziyet ve sonucu bir arada ölçen araştIrmalardIr. b şIkkInda yer alan vaka-kontrol araştIrmalarInda da sonuçtan geriye gidilmesi gerekirdi; yani normal ağIrlIklI ve düşük doğum ağIrlIklI iki grup bebek alInIp bunlarIn annelerinin geriye dönük olarak gebelikte sigara içme durumlarI araştIrIlmalIydI. 19.AşağIdakilerden hangisi yanlIştIr? a) b) c) d) e)
Hela çukuru içme ve kullanma suyu kuyularIndan en az 15 m uzakta inşa edilmelidir. Üzeri toprakla kapatIlan hela çukurundaki atIk 9-12 ay sonra gübre olarak kullanIlabilir. Şehir şebeke suyuna bağlI veya şebeke suyu olmadIğI halde bol su kullanan binalar için en uygun hela tipi foseptiktir. Çöplüklerin kent yerleşim yerlerine en az 1 km uzaklIkta yapIlmasI gerekir. KatI atIklarIn yok edilmesinde en uygun ve en ucuz yöntem kompost yöntemidir.
Cevap E (Dirican, Halk SağlIğI, 2.baskI, 1993; Bertan, Halk SağlIğI, 1995; Maxcy, Public Health and Preventive Medicine, 13.baskI, 1992) KatI atIklarIn yok edilmesinde en uygun ve en ucuz yöntem toprağa gömme yöntemidir. 20.AşağIdakilerden hangisi yanlIştIr? a) Akciğer kanseri ölümlerinin %85’i sigaraya bağlIdIr. b) Tüm kanserlerin %30’u sigara ile ilişkilidir. c) BağImlIlIğIn ölçüsü olarak sabah uyandIktan sonraki ilk sigaraya kadar geçen zamanIn 2 saatten az olmasI kabul edilmektedir. d) Sigarada bağImlIlIk yapan madde nikotindir. e) SigaranIn kanserojen maddesi olarak katran suçlanmaktadIr. Cevap C (Aşut, Hekim ve Sigara, 1993; Sezer, Nikotin BağImlIlIğI ve Tedavisi, SağlIk Đçin Sigara AlarmI, 1994, s.47-51; BarIş, Sigara ve SağlIk AraştIrma, 1994; Erkan, 1991-1992 SempozyumlarI Akciğer HastalIklarI Derneği; Tür, SigaranIn SağlIğa Etkileri ve BIrakma Yöntemleri, 1995) BağImlIlIğIn ölçüsü olarak sabah uyandIktan sonraki ilk sigaraya kadar geçen zamanIn 2 saatten değil, yarIm saatten az olmasI kabul edilmektedir. 21.YanlIş olanI işaretleyiniz. a) 6 aylIktan küçük bebeğini günde 6-10 kez yalnIz anne sütü ile besleyen adet görmeyen bir kadIn doğal olarak gebelikten korunmaktadIr. b) Norplant çIkarIldIktan sonra doğurganlIk hemen geri döner. c) Enjekte edilen kontraseptifler yüksek etkili ve kullanImI kolay bir yöntemdir. MEDĐTEST Cilt 9, SayI 5, 2000
d) RĐA uygulandIktan sonra ilk kontrol bir yIl içinde yapIlmalIdIr. e) Alt genital yol enfeksiyonlarInIn varlIğInda RĐA tedaviden sonra uygulanmalIdIr. Cevap D (Dirican, Halk SağlIğI, 2.baskI, 1993; Bertan, Halk SağlIğI, 1995; Ulusal Aile PlanlamasI Hizmet Rehberi, 2.cilt, 2.baskI, 1995; Güler, Ana SağlIğI ve Aile PlanlamasI, 1993; Özyurda, Aile PlanlamasI Ders KitabI, 1993; Dervişoğlu, Kontraseptif Yöntemler, UluslararasI basIm, 1990) RĐA uygulandIktan sonra ilk kontrol bir yIl içinde değil, ilk üç ay içinde yapIlmalIdIr. 22.Doğum travmasI ile epilepsi arasInda ilişki olup olmadIğInI göstermek amacIyla, 50 epileptik çocuk alInmIş, çeşitli özellikleri bu gruba benzeyen fakat epileptik olmayan 50 çocuk ise kontrol grubu olarak seçilmiştir. Her iki gruptaki çocuklarIn anneleri ile görüşülerek doğum travmasI olup olmadIğI öğrenilmeye çalIşIlmIştIr. Bu araştIrma aşağIdaki epidemiyolojik araştIrma tiplerinden hangisine uygundur? a) Kohort tipi araştIrma b) Vaka-kontrol tipi araştIrma c) Kesitsel araştIrma d) Müdahale araştIrmasI e) TanImlayIcI araştIrma Cevap B (Beaghole, 1993, s.36-38) Soruda tanImlanan çalIşmada bir vaka grubu, bir de kontrol grubu alInmIş, her iki grupta etkenle karşIlaşma durumu retrospektif olarak incelenmiştir. Bu haliyle araştIrma tipik bir vaka-kontrol çalIşmasIdIr. 23.Bir tanI yönteminin geçerliliği aşağIdakilerden hangisi ile ölçülür? a) DuyarlIlIk ve seçicilik b) Prevalans ve insidans c) Ucuzluk ve kolaylIk d) Tekrar edilebilirlik e) Pozitif ve negatif prediktif değerler Cevap A (Tezcan, Epidemiyoloji, 1992, s.115) Bir tanI yönteminin “geçerliliği” hasta ve sağlamlarI belirleyebilmesini ifade eder. Yöntemin hastalarI belirleyebilme gücü “duyarlIlIk”, sağlamlarI belirleyebilme gücü ise “seçicilik” ile ölçülür. 24.Sürekli olarak en az kaç işçi çalIştIran işyerleri “işyeri sağlIk birimi” kurmak ve tam süre hekim çalIştIrmak zorundadIr? a) 100 b) 300 c) 500 d) 750 e) 1000 Cevap E (Resmi Gazete, 4.7.1980) 289
HALK SAĞLIĞI
Đşyeri Hekimlerinin ÇalIşma ŞartlarI ile Görev ve Yetkileri HakkInda Yönetmelik’in 8.maddesi c bendinde 1000 ve daha fazla işçi çalIştIran işyerlerinin tam süre hekim çalIştIracaklarI ve işyeri sağlIk birimi kuracaklarI hükme bağlanmIştIr. 25.Đş sağlIğI ve iş güvenliği kurulunun başkanI aşağIdakilerden hangisidir? a) Đşyeri hekimi b) Đşveren c) Đşçi temsilcisi d) Đş müfettişi e) Sendika temsilcisi Cevap B (Resmi Gazete, 19.2.1973) Đşçi SağlIğI ve Đş Güvenliği KurullarI HakkInda Tüzük’ün 3.maddesi g bendinde, kurul başkanInIn işveren veya vekili olacağI belirtilmiştir. 26.Beden-Kitle Đndeksi (Body Mass Index) hangi değerin üzerinde olduğunda kişi şişman olarak kabul edilir? a) 20 ve üzeri b) 22 ve üzeri c) 25 ve üzeri d) 30 ve üzeri e) 35 ve üzeri Cevap C (WHO, Technical Report Series 797, Diet Nutrition and the Prevention of Chronic Diseases, 1990, s.71) Beden Kitle Đndeksi formülü, (AğIrlIk (kg)/Boy (m)2) olup, hesaplama sonucunda bulunan değer; <20 ise, kişi zayIf 20-24.9 ise, normal 25-29.9 ise, hafif şişman (Io şişman) 30-39.9 ise, şişman (IIo şişman) 40 ve üzeri ise, morbid şişman (IIIo şişman) olarak değerlendirilmektedir. 27.Toplumsal düzeyde tuz tüketim miktarI kan basIncI ile yakIndan ilişkilidir. AyrIca, tuz, mide kanserinin oluşumunda da rol oynamaktadIr. Bu nedenlerle, Dünya SağlIk Örgütü’nce önerilen günlük tuz miktarI ne kadardIr? a) 15 gramdan az b) 10-12 gram
290
c) 8 gramdan az d) 6 gramdan az e) 5-8 gram Cevap D (WHO, Technical Report Series 797, Diet Nutrition and the Prevention of Chronic Diseases, 1990, s.99) Dünya SağlIk Örgütü’nce günlük tuz alImInIn en fazla 6 gram olmasI önerilmekte, normalde tuz alImI zorunlu olmadIğI için bir alt sInIr önerilmemektedir. 28.AşağIdaki önlemlerden hangisi düşük doğum ağIrlIklI bebek oranInI azaltmak için etkili bir önlem değildir? a) Adolesan çağdaki kIzlarIn yeterli ve dengeli beslenmesini sağlayarak bulaşIcI hastalIklara karşI korumak. b) DoğurganlIk çağIndaki kadInlarIn sistemik ve paraziter hastalIklara karşI korunmalarInI, takip ve tedavilerini sağlamak. c) Orta öğrenim çağIndaki öğrencilere düşük doğum ağIrlIklI doğumlarIn sakIncalarInI anlatmak. d) DoğurganlIk çağIndaki kadInlarI ve adolesan çağdaki kIzlarI sigara, alkol ve ilaç bağImlIlIğI gibi alIşkanlIklardan korumak. e) Gebe kadInlara ve eşlerine düşük doğum ağIrlIğInIn sakIncalarInI ve etkileyen faktörleri anlatmak. Cevap C (Öztürk, Aile SağlIğI El KitabI, 1995, s.17) Sorudaki a, b, d ve e seçeneklerinde düşük doğum ağIrlIğInI etkileyen faktörlerin ortadan kaldIrIlmasIna yönelik önlemler sarIlanmIştIr. Buna karşIlIk c seçeneğinde belirtilen eğitim düşük doğum ağIrlIğInIn nedenleriyle değil sonuçlarIyla ilgilidir. 29.Türkiye’de ilk kez hangi tarihte, tIbbi nedenlerle gebeliğin sonlandIrIlmasI yasayla serbest bIrakIlmIştIr? a) 1926 b) 1938 c) 1950 d) 1965 e) 1983 Cevap D (Öztürk, Aile SağlIğI El KitabI, 1995, s.59-65) 1965 yIlIna kadar ülkemizde pronatalist politikanIn gereği olarak, gebeliği önleyici yöntemlerin dağItImI ve propagandasI ile her ne sebeple olursa olsun gebeliğin sonlandIrIlmasI yasaklanmIştI. 1965 yIlInda çIkarIlan 557 sayIlI “Nüfus PlanlamasI Kanunu” ile tIbbi zaruret halinde gebeliğin sonlandIrIlmasIna izin ve-rilmiştir.
MEDĐTEST Cilt 9, SayI 5, 2000
KULAK-BURUN-BOĞAZ 1. Đşitme kaybı şikayetiyle gelen bir hastaya diyapozon testleri yapılıyor. Weber testi sağa lateralize, Rinne testi sağda pozitif, solda negatif ise, hastanın işitme kaybı hangi kulağındadır? Ne tip işitme kaybıdır? a) Sağ kulağında ileri derecede sensorineural işitme kaybı b) Sol kulağında ileri derecede sensorineural işitme kaybı c) Sağ kulağında ileri derecede iletim tipi işitme kaybı d) Sol kulağında ileri derecede iletim tipi işitme kaybı e) Sağ kulağında ileri derecede mikst tip işitme kaybı Cevap B (Karasalihoğlu, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi, 2.baskı, 1992, s.23) Tek taraflı işitme kayıplarında, weber iletim tipi işitme kaybında hasta kulağa, sensorineural işitme kaybında sağlam kulağa lateralize olur. Tek taraflı ileri derecede sensorineural kayıplarda yalancı negatif Rinne alınır. 2. Aşağıdakilerden hangisi objektif tinnitus şikayeti yapabilir? a) Kronik adheziv otitis media b) Otoskleroz c) Glomus jugulare tympanicum d) Meniere hastalığı e) Akustik nörinom Cevap C (Karasalihoğlu, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi, 2.baskı, 1992, s.18) Arterio-venöz anevrizmalar, damak ve eustachi borusu adelelerinin kronik kasılmaları, ossikuler adele klonileri ve glomus jugulare tympanicum objektif tinnitusa yol açabilir. 3. Beş yaşında bir erkek çocuk, tek taraflı kokulu burun akıntısı, burun tıkanıklığı ve burun kanaması şikayeti ile geliyor. En olası tanı nedir? a) Sinüzit b) Adenoid vejetasyon c) Juvenil nazofarengeal anjiofibrom d) Burun yabancı cismi e) Nasal difteri Cevap D (Karasalihoğlu, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi, 2.baskı, 1992, s.115) Soruda geçen semptomların varlığında, sıklıkla çocuklarda görülen burun yabancı cismi öncelikli olarak araştırılır. 240
4. Aşağıdaki hastalıkların hangisinde, oluşan anjinde servikal adenopati bulunmaz? a) Difteri b) Đnfeksiyoz mononükleoz c) Agranülositoz d) Plaut-Vincent anjini e) Peritonsiller abse Cevap C (Karasalihoğlu, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi, 2.baskı, 1992, s.160) Agranülositozda, nekrotik anjin ve ağır klinik tabloya rağmen servikal adenopatinin olmaması tipiktir. 5. Larenks epidermoid karsinomunun tedavisinde, larenksin hangi bölgesinden kaynaklanan tümör varlığında parsiyel larenjektomi şansı yoktur? a) Subglottik b) Glottik c) Supraglottik d) Yalancı kord e) Epiglot Cevap A (Karasalihoğlu, Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi, 2.baskı, 1992, s.205) Subglottik bölgede, tümörü sınırlandırabilecek veya yayılmasını engelleyebilecek özellik olmadığından prognozu kötü tümörlerdir ve parsiyel rezeksiyona imkan vermezler. 6. Çocuklardaki akut etmoidal sinüzitin en sık görülen komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir? a) Orbital sellülit b) Frontal kemiğin osteomyeliti c) Epidural veya subdural abse d) Kavernöz sinüs trombozu e) Orbital apeks sendromu ve oftalmopleji Cevap A (Özşahinoğlu, Pratik Pediatrik Otolaringoloji, 1993, s.89) Çocuklarda akut frontal, ethmoidal veya maksiller sinüs enfeksiyonlarından sonra en çok görülen komplikasyon orbitanın sellülitidir. 7. Çocuklarda en sık görülen tükrük bezi neoplazmı hangisidir? a) Mucoepidermoid karsinom b) Lenfanjioma c) Hemanjioma d) Warthin tümörü e) Adenokarsinoma MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
KULAK-BURUN-BOĞAZ
Cevap C (Bailey, Head and Neck Otolaryngology, 2.cilt, 1993, s.1125,1395)
Surgery-
Çocuklarda görülen tükrük bezi tümörlerinin %65’i benigndir. En sık görülen benign tümör ise hemanjiomdur ve en sık görülen benign epitelyal tümör ise pleomorfik adenom (benign tümörler içinde ikinci sırada)dur.
11.Aşağıdaki yapılardan hangisi kavernöz sinüsten geçmez? a) N. Olfaktorius b) N. Optikus c) N. Abdusens d) N. Troklearis e) A. Karotis Đnterna Cevap A (Lee, Essential Otolaryngology, 1991, s.973)
8. Nazofarinks kanserinde en sık görülen semptom veya bulgu hangisidir? a) Burun tıkanıklığı b) Boyunda kitle c) Burun kanaması d) Seröz otitis media e) Nazofarengeal yetmezlik Cevap B (Bailey, Head and Neck Otolaryngology, 2.cilt, 1993, s.1260,1261)
Surgery-
Boyunda kitle ve işitme kaybı en sık görülen semptom ve bulgulardır. Nazofarenks yüzey epitelinin lenfatik kanal ağları bulunduğundan servikal metastaz yaygındır. Tabloda semptom ve bulgu insidansı; Boyun kitlesi %60 Kulakta dolgunluk %41 Đşitme kaybı %37 Burun kanaması %30 olarak verilmiştir. 9. Aşağıdakilerden hangisi orta kulağın en sık görülen tümörüdür? a) Akustik nörinoma b) Fasial nörinoma c) Ponto serebellar köşe tümörü d) Glomus jugulare e) Parotisin adeno kistik karsinomu Cevap D (Bailey, Head and Neck Otolaryngology, 2.cilt, 1993, s.1408)
a) Periferik fasiyal paralizinin simultane ve bilateral olması b) Kulak enfeksiyonunun bulunması c) Doğumdan itibaren fasiyal paralizinin bulunması d) Travma öyküsünün olması e) Periferik fasiyal paralizisinin spontan olarak gerilemesi Cevap E (Paparella, Otolaryngology, Volume II, 1991, s. 1112)
13.Hangisi trakeotominin erken komplikasyonları arasında yer almaz? a) Pnömomediastinum b) Nervus recurrens hasarı c) Kanama d) Subkutanöz anfizem e) Trakeal stenoz Cevap E (Seid AB, Gluckmann J.L. Otolaryngology, 3.Baskı, 1991)
14.Aşağıdakilerden hangisi "trismus" görülür? Surgery-
Glomus jugulare orta kulağın en yaygın neoplazmıdır ve temporal kemik nörolemomaları içinde ikinci sıklıkta görülür. Hastada pulsatil tinnitus veya işitme azlığı ortaya çıkar. Tipik bulgu orta kulak kavitesinde kulak zarı arkasında kırmızımsı kitledir. 10.Hangi paranazal sinüs havalanmaya başlayan ilk sinüsdür? a) Maksiller b) Frontal c) Ön etmoid d) Arka etmoid e) Sfenoid Cevap A (Cummings, Otolaryngology Head and Neck Surgery, 2.baskı, 1993, s.901-902) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
12.Periferik fasiyal paralizli bir hastada aşağıdakilerden hangisi tipik idiyopatik Bell paralizisi tablosuyla uyumludur?
a) Nazoorbital kırıklar b) Mandibula symphisis kırıkları c) Le Fort II kırığı d) Mandibula korpus kırıkları e) Zygomanın tripod kırıkları Cevap E (Kazanjian & Converse's Surgical Treatment of Facial Injuries, 3.Baskı, s.295)
15.Glomus jugulare tümörünün kanlanması esas olarak hangi arter ile sağlanır? a) Đnfraobital arter b) Asendan farengeal arter c) Posterior etmoidal arter d) Superior larengeal arter e) Stilomastoid arter Cevap B (Glasscock, Surgery of the Ear, 1990, s.521522) 241
KULAK-BURUN-BOĞAZ
16.Rekürren laringeal sinir (n. laryngeus inferior) aşağıdaki kaslardan hangisini innerve etmez? a) Lateral krikoaritenoid b) Đnteraritenoid c) Posterior krikoaritenoid d) Krikotiroid e) Đnternal tiroaritenoid Cevap D (Cummings, Otolaryngology Head Neck Surgery, s.1701)
17.Larinkste epidermoid karsinom en sık hangi lokalizasyonda görülür? a) Supraglottik bölge b) Glottik bölge c) Subglottik bölge d) Ventrikül e) Hiçbiri Cevap B (Cummings, Otolaryngology Head Neck Surgery, s.1929)
18.Parotiste en sık görülen benign tükrük bezi tümörü aşağıdakilerden hangisidir? a) Monomorfik adenom b) Pleomorfik adenom c) Whartin tümörü d) Onkositom e) Miyoepitelyoma Cevap B (Cummings, Otolaryngology Head Neck Surgery, s.1033)
19.Düzeltilmeyen bolwn-out fraktürü aşağıdakilerden hangisine neden olabilir? a) Anosmi b) Ekzoftalmus c) Enoftalmus d) Epiforia e) Kavernöz sinüs tromboflebiti Cevap C (Paparella, Otolaryngology, 1991, s. 3044)
242
20.Konuşmayı ayırdetme skorunun işitme kaybı ile olmayacak şekilde beklenenden düşük olması aşağıdakilerden hangi hastalık grubunda önemlidir? a) Kronik otitis media b) Otoskleroz c) Akustik nörinom d) Meniere Hastalığı e) Timpanoskleroz Cevap C (Paparella, Otolaryngology, 1991) 21.Meningojenik labirentit, pediatrik gurupta en yaygın sağırlık sebebidir. Meningojenik labirentite en fazla neden olan bakteriyel ajanlar aşağıdakilerden hangisidir? a) Haemophilus influenzae ve Streptococcus pneumoniae b) Beta-hemolytic streptoccus c) Proteus ve Pseudomonas türleri d) Bacteroides türleri e) B. Catarrhalis Cevap A (Paparella, Otolaryngology, 3.baskı, s.1603, 1991) 22.Lakrimal glanda sekretuvar lifler taşıyan sinir aşağıdakilerden hangisidir? a) Greater superficial petrozal sinir b) Chorda tympani c) N. Intermedius d) N. Stapedius e) Posterior auricular sinir Cevap A (Paparella, Otolaryngology, 3.baskı, s.1099, 1991) 23.Aşağıdaki damarlardan hangisi burun kan akımına katılmaz? a) Oftalmik arterin uç dalları b) Fasial arterin uç dalları c) Sfenopalatin arter d) Descending palatin arter e) Digastiric Arter Cevap E (Paparella, Otolaryngology, 3.baskı, 1991, s.1831)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
NÖROŞĐRÜRJĐ 1. Đdiopatik trigeminal nevraljide ilk tedavi seçeneği aşağıdakilerden hangisidir? a) Carbamazepine b) Baclofen c) Retrogasserian radyofrekans termo koagulasyon d) Dandy ameliyatı e) Mikrovasküler dekompresyon (Janetta ameliyatı) Cevap A (Lindsay, Neurology and Neurosurgery Illustrated, 3.baskı, 1997, s.158-159) Trigeminal nevraljide ilk tedavi olarak 600-1600 mg/gün dozda bir GABA agonisti olan carbamazepine kullanılır. 2. Aşağıdaki herniasyonlardan hangisinde nervus oculomotorius basısı herniasyonun ilk habercisidir? a) Tonsiller herniasyon b) Unkal herniasyon c) Singular herniasyon d) Yukarı doğru transtentoryal herniasyon e) Frontal lobun sella içine herniasyonu Cevap B (Lindsay, Neurology and Neurosurgery Illustrated, 2.baskı, 1991, s.220) Temporal lobun medial kısmı olan uncus hippocampi’nin tentoryal açıklıktan 3. sinire basarak hernie olmasına unkal herniasyon adı verilir. 3. sinire olan bası ilk olarak sinirin periferindeki parasempatik lifleri etkileyerek o taraf pupilde dilatasyona neden olur. Bu belirti unkal herniasyonun ilk belirtisidir. 3. Aşağıdaki beyin tümörlerinden hangisi nazofaringeal obstrüksiyon ve nervus abducens paralizisi ile belirti verir? a) Đntrasellar hipofiz adenomu b) Oksipital glioblastoma multiforme c) Suprasellar kraniofarenjioma d) Klivus kordoması e) Serebellar kistik astrositom Cevap D (Lindsay, Neurology and Neurosurgery Illustrated, 2.baskı, 1991, s.342) Primitif notokord artıklarından köken alan kordomalar en sık oksipital kemiğin klivus kesiminde ekstradural olarak yerleşirler. Bu tümörler öne doğru ilerleyerek nazofarenkse arkaya doğru ilerleyerek de her iki nervus abdusense basarlar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
4. Aşağıdaki kraniosinostozlardan hangisi scaphocephaly’e neden olur? a) Sagittal sütür synostosis’I b) Coronal sütür synostosis’l c) Lambdoid sütür synostosis’l d) Pansynostosis e) Metopik sütür synostosis’I Cevap A (Lindsay, Neurology and Neurosurgery Illustrated, 2.baskı, 1991, s.368) Kraniosinostoz, kraniyal sütürlerin bir veya birkaçının erken kapanmasıdır. Bu durumda büyüme hattına dik olarak büyüme olmaz. Sagittal sütür sinostozunda sütüre dik yönde büyüme olamaz ve kalvaryum kayık şeklini alır, buna scaphocephaly adı verilir. 5. Aşağıdaki travmatik hematomlardan hangisinde bilgisayarlı tomografide içeri doğru konveks, hiperdens bir görüntü vardır, etyolojisinde orta meningeal arterin travmatik kesilmesi yatar? a) Kronik subdural hematom b) Subakut subdural hematom c) Akut subdural hematom d) Subaraknoid kanama e) Epidural hematom Cevap E (Lindsay, Neurology and Neurosurgery Illustrated, 2.baskı, 1991, s.223) Epidural hematomların etyolojisindeki en büyük neden temporal lineer kırık ile orta meningeal arterin kesilmesidir. Dura hematom ile mediale doğru itilir ve beyne olan tarafı konveks olan bir görüntü oluşur. 6. Ponto Serebellar köşe tümörlerinde elastik nörinomda ilk semptom aşağıdakilerden hangisidir? a) Kusma b) Đşitme kaybı c) Vertigo d) Diskinezi e) Baş ağrısı Cevap B (Gökalp, Nöroşirürji ders notları, s.144)
7. BOS dolanımı ile en sık metastaz yapan tümör aşağıdakilerden hangisidir? a) Memengiom b) Medulloblastom c) Oligodentrogliom d) Glioblastom e) Hiçbiri Cevap B (Gökalp, Nöroşirürji ders notları, s.134) 233
NÖROŞĐRÜRJĐ
8. Gergin kord sendromunun (Tethered cord Send.) en sık rastlanan bulgusu hangisidir? a) Alt ekstremite güçsüzlüğü b) Posterior spina bifida (lomber veya sakral) c) Yegane defisit mesane disfonksinomu d) Duyusal defisit e) Kutenoz bulgular Cevap C (Mark, Greenberg, 3.baskı, s.173)
9. Kafa travmalarında BT’de bazal sisterna obliterasonu ile glasgow skalası arasında ilişkilerden hangisi yanlıştır? a) Bazal sisterna normalse mortalite %22, ciddi sakatlık %16, iyilik %35 b) Bazal sisterna basıksa mortalite %39, ciddi sakatlık %18, iyilik %19 c) Bazal sisterna kaybolmuşsa mortalite %68, ciddi saktalık %6, iyilik %11 d) Bazal sisterna görülmezse mortalite %68, ciddi sakatlık %11, iyilik %12 e) Bazal sisternalar basıksa, mortalite %12, ciddi sakatlık %32, iyilik %2
Cevap B (Tunçbay, Nöroşirürji Ders Kitabı, 2.baskı, s.121)
13.Aşağıdakilerden hangisi pulsatil egzoftalmi nedenidir? a) Optik gliom b) Retinoblastom c) Lenfanjiom d) Karotiko-karvenöz fistül e) Orbital pseudotümör Cevap D (Tunçbay, Nöroşirürji Ders Kitabı, 2.baskı, s.92)
14.Aşağıdaki kafa travması şekillerinden hangisinde prognoz en kötüdür? a) Akut subdural hematom b) Kronik subdural hematom c) Çökme kırığı d) Kommosyo serebri e) Epidural hematom Cevap A (Tunçbay, Nöroşirürji Ders Kitabı, 2.baskı, s.82)
Cevap E (Mark, Greenberg, 3.baskı, s.558)
10.En sık rastlanan beyin tümörü aşağıdakilerden hangisidir? a) Menengiom b) Oligodendrogliom c) Glioblastoma multiforme d) Epandinom e) Akustik nörinom Cevap C (Tunçbay, Nöroşirürji Ders Kitabı, 2.baskı, s.113)
11.Aşağıdaki tümörlerden kökenlidir?
hangisi
mezodermal
a) Glioblastoma multiforme b) Meningioma c) Astrositoma d) Ependimoma e) Fibriler astrositoma
15.Serebral anevrizmaların en sık görüldüğü yer hangisidir? a) Posterior komminikan arter b) Orta serebral arter c) Anterior komminikan arter d) Oftalmik arter e) Distal anterior serebral arter Cevap C (Youmans, Neurological surgery, 3.cilt, 3.baskı, 1990, s.1690)
16.L5-S1 disk hernisinde kuvvet kusuru hangi hareket sırasında ortaya çıkar? a) Ayağın dorsi fleksiyonu b) Diz fleksiyonu c) Ayak başparmağnın dorsi fleksiyonu d) Ayak inversiyonu e) Ayağın plantar fleksiyonu
Cevap B (Tunçbay, Nöroşirürji Ders Kitabı, 2.baskı, s.115)
Cevap E (Youmans, Neurological surgery, 4.cilt, 3.baskı, 1990, s.2671-72)
12.Suprasellar ekstansiyon yapmış hipofiz tümörleri için spesifik nörooftalmolojik bulgu nedir?
17.Aşağıdakilerden hangisi hipotalamik bir hormondur?
a) Retinada kanama plakları b) Bitemporal hemianopsi c) Sağ ve sol homonim hemianopsi d) Santral skotom e) Görme alanında periferik konsantrik daralma 234
a) Growth hormon b) Prolaktin c) ACTH d) TRH e) FSH-LH MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
NÖROŞĐRÜRJĐ
Cevap D (Wilkins, Rengachary, Neurosurgery, 1.cilt, s.797)
18.Karpal tünel sendromunda hangi sinir kompresyonu uğrar? a) Radial b) Median c) Ulnar d) Muskulotanöz e) Aksiller Cevap B (Wilkins, Rengachary, Neurosurgery, 2.cilt, s.1772)
19.Hangi lokalizasyonudaki beyin tümörlerinde Geutsman sendromu ortaya çıkabilir? a) Non-dominant frontal lop b) Dominant frontal lop c) Non-dominant perietal lop d) Dominant perietal lop e) Dominant temporal lop Cevap D (Wilkins, Rengachary, Neurosurgery, 1.cilt, 1985, s.38)
20.Anevrizma rüptürü nedeniyle subaraknoid kanama en sık hangi yaşlarda görülür? a) 20-29 b) 30-39 c) 40-49 d) 50-59 e) 60-69 Cevap D (Pakarinen S. Incidence, aetiology and prognosis of primary subarachnoid haemorrhage: A study based on 589 cases diagnosed in a defined urban population during a defined period. Acta Neurol Scand (Suppl) 29:1-128, 1967)
21.Spontan (nontravmatik) subaraknoid kanamaların en sık nedeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Arteriyovenöz malformasyon b) Anevrizma c) Hipertansiyon d) Beyin tümörleri e) Antikoagülan kullanımı Cevap B (Sahs AL, Perret GE, Locksley HB, Nishioka H, eds. Intracranial Aneurysms and Subarachnoid Hemorrhage: A Cooperative Study. Philadelphia, Lippincott, 1969) 22.Von Hippel-Lindau hastalığı için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Pineal gland disfonksiyonudur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
b) Otozomal dominant bir hastalıktır. c) Kafa travmasından sonra görülen sık bir sendromdur. d) Karakteristik bir lezyonu yoktur. e) Malign bir tümördür. Cevap B (Horton WA, Wong V, Eldridge R. Von HippelLindau disease. Arch Intern Med 136:769-777)
23.Radiografik kalsifikasyonu olan intrakraniyal tümör tipi hangisidir? a) Astrositom b) Glioblastom multiforme c) Oligodendrogliom d) Prolaktinom e) Nörofibrom Cevap C (Chin HW, Hazel JJ, Kim TH, Webster JH. Oligodendrogliomas: I. A clinical study of cerebral oligodendrogliomas. Cancer 45:1458-1466)
24.Fizyolojik kalsifikasyon görülen intrakraniyal gland hangisidir? a) Hipofiz b) Pineal c) Genikulat d) Gasser e) Forniks Cevap B (Schey WL. Intracranial calcifications in childhood: Frequency of occurrence and significance. AJR 122:495-502)
25.Spontan beyin kanamalarında seçilecek tedavi hangisidir? a) Tüm olgular için cerrahidir. b) Tüm olgular için tıbbidir. c) Đlk hafta içinde başvurmuş çapı 3 cm’den büyük serebellum yerleşimli kanamalı olgular opere edilmelidir. d) Sadece bazal ganglion yerleşimli kanamalar opere edilmelidir. e) Pons kanamalarında tek tedavi seçeneği cerrahidir. Cevap C (Crowell, Spontaneus brain hemorrhage, Surgical consideration, 1992, s.1980)
26.Anevrizmal subaraknoidal kanamalı olguların yüzde kaçında çoğul anevrizma bulunur? a) %10’unda çoğul anevrizma bulunur. b) %20-30’unda çoğul anevrizma bulunur. c) %50’sinde çoğul anevrizma bulunur. d) %50-60’ında çoğul anevrizma bulunur. e) %60-70’inde çoğul anevrizma bulunur. 235
NÖROŞĐRÜRJĐ
Cevap B (Sekhar, Origin, growth and rupture of saccular aneurysms: a review, s.248-60)
27.En malign beyin tümörü olan GBM (glioblastoma multiforme) etyopatogenezinde en sık hangi kromozomda bozukluk bulunmaktadır?
30.Serebral vazospazm tedavisinde kullanılan yeni yöntemler aşağıdakilerden hangisidir? a) Ventriküloskopi b) Laser anjioplasti c) Transluminal anjioplasti d) Stereotaktik anjiorelaksasyon e) H2 reseptör antagonisti
a) 17. kromozomun p kolunda eksiklik ya da yitim b) 7. kromozomda aberasyon (fazlalık) c) 10. kromozomda q kolunda delesyon (yitim) d) Y kromozomunda yitim e) 1. kromozomda kayıp
Cevap C (Youmans, Neurological Surgery CD: Chapter 11: Cerebral angiography, Angiography of intracranial hemorrhage. Aneurysms, Vasospasm and angioplasty, 3090,46399, 1997)
Cevap C (Oktar, Nöroonkoloji-1 Kuramsal Yaklaşım, Açılım, 1998, s.10)
31.Parasagittal yerleşim gösteren menenjiomu olan hastada en belirgin klinik bulgu nedir?
28.Servikal spondilotik miyelopati için aşağıdaki saptamalardan hangisi doğru değildir? a) 40 yaşından sonra en sık görülen medulla basısı nedenidir. b) Genellikle vertebra cisminin arkasında yerleşmiş ostefitlerin basısı ile olur. c) Üst ekstremitelerde atrofi, alt ekstremitelerde spastisite ile giden tetrapareziye yol açar. d) Üst ekstremitelerde spastisite, alt ekstremitelerde atrofi ile giden tetrapareziye yol açar. e) En uygun tedavi cerrahidir. Cevap D (Zileli, Omurilik ve Omurga Cerrahisi, 1.cilt, 1996, s.315-43)
29.Aşağıdakilerden hangisi radiküler ağrının özelliği değildir? a) Sadece alt ve üst ekstremitelerde görülen bir ağrıdır. b) Öksürmekle şiddetlenen bir ağrıdır. c) Bir dermatom boyunca yayılır. d) Sinir germe testleri ile şiddetlenen bir ağrıdır. e) Belli vücut pozisyonlarında şiddetlenen bir ağrıdır. Cevap A (Zileli, Omurilik ve Omurga Cerrahisi, 1.cilt, 1996, s.315-43)
236
a) Görme kaybı b) III. sinir paralizisi c) Paraparezi d) Koku halusinasyonu e) Yutma güçlüğü Cevap C (Youmans, Neurological Surgery CD: Chapter 127: Meningiomas, Parasagittal meningiomas, 33760, 46399, 1997) 32.En sık kalsifikasyon gösteren beyin tümörü hangisidir? a) Gliom b) Menenjiom c) Akustik nörinom d) Kraniofarinjiom e) Epandimom Cevap D (Youmans, Neurological Surgery CD: Chapter 113: Craniopharyngioma, 29726, 46399, 1997) 33.Hangisi travmatik epidural hematoma bağlı olarak gelişen unkal herniasyonda beklenmeyen bir bulgudur? a) Anizokori b) Hemiparezi c) Bilinçte bozulma d) Papil ödemi e) Kusma Cevap D (Wilkins, Neurosurgery, s.1570-1578)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ORTOPEDĐ VE TRAVMATOLOJĐ 1. Barlow testi pozitif, gelişimsel kalça displazisi olan 5 aylık çocukta ilk seçilecek tedavi yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? a) Bol ara bezi b) Pavlik bandajı c) Kapalı redüksiyon ve pelvipedal alçı d) Femoral osteotomi e) Pelvik osteotomi Cevap B (Tachdjian Pediatrics Orthopaedics, 1990, s.331-334) Disloke edilebilir veya disloke olup redükte edilebilir gelişimsel kalça çıkığı olan hastalarda ilk 6 aylık dönemde ilk tercih edilecek tedavi yöntemi kalça redüksiyonunu sağlayan ve/veya kalçayı redükte pozisyonda tutabilen kalça ortezleridir. Barlow testi kalçanın disloke olabildiğini gösteren bir testdir. Pavlik bandajı bir kalça ortezi olup 6 aya kadar olan çocuklarda kullanılır. 2. Multipl travmalı bir hastanın femur kırığını ilk 24 saatte fikse etmenin en önemli yararı aşağıdakilerden hangisidir? a) Pulmoner komplikasyonları azaltır. b) Nonunion oranını azaltır. c) Analjezik ihtiyacını azaltır. d) Kan transfüzyon ihtiyacını azaltır. e) Đnfeksiyon riskini azaltır. Cevap A (Green’s Fractures in Adults, 1996, s.439) Multipl travmalı aynı zamanda femur kırığı olan hastalarda, ilk 24 saat içinde fiksasyon yapılması, daha geç fiksasyon yapılanlara oranla pulmoner komplikasyonların (yağ embolisi sendromu, pulmoner tromboemboli) azalmasını sağlamıştır. 3. Etkili bir yardımcı tedavinin bulunmadığı, yalnız cerrahi ile tedavi edilecek bir evre IIA (yüksek “grade”, intrakompartmantal) kas iskelet sistemi sarkomunda, önerilecek uygun cerrahi eksizyon tipi ne olmalıdır? a) Lezyon içi lokal rezeksiyon b) Marjinal lokal rezeksiyon c) Genil lokal rezeksiyon d) Radikal lokal rezeksiyon e) Radikal amputasyon Cevap D (Crenshaw, Campbell’s Orthopaedics, 1.cilt, 1992, s.199)
4. Metafiz yerleşimli akut hematojen osteomyelitlerin epifize uzanması ve ekleme açılarak septik artrit oluşturması riski aşağıdaki yaş gruplarının hangisinde en düşüktür? a) 0-2 yaş arası çocuklar b) 2 yaş-matürite arası çocuklar c) Yaştan bağımsız olarak tüm erişkinler d) 15-35 yaş arası genç erişkinler e) Risk yaştan bağımsızdır. Cevap B (Crenshaw, Campbell’s Orthopaedics, 1.cilt, 1992, s.132)
Operative
Đki yaştan küçük çocuklarda fizis plağını penetre eden damarlar sayesinde epifiz ile metafiz ortak bir kan dolaşımına sahiptir. Bu durum iki yaştan sonra ortadan kalkar, ancak fizis plağının ortadan kalktığı iskelet matüritesi sonrası tekrar ortak bir dolaşım oluşur. Bu nedenle metafiz yerleşimli osteomyelitlerin epifize ilerleyerek eklem tutulumu oluşturma açısından en düşük riskli grup 2 yaş ile matürite arası çocuklardır. 5. Aşağıdaki faktörlerden hangisi gelişimsel kalça displazisi için tanımlanmış risk faktörleri arasında değildir? a) Ailede kalça displazisi varlığı b) Bebeğin annenin doğurduğu ilk çocuk olması c) Membranların erken rüptürüne veya diğer nedenlere bağlı oligohidramniyoz varlığı d) Makadi geliş e) Dizlerin in utero aşırı fleksiyona zorlanmış olması Cevap E (Tachdjian, Clinical Pediatric Orthopaedics, 1997, s.168)
Operative
Etkin bir yardımcı (adjuvan) tedavinin bulunmadığı durumlarda, kas iskelet sistemi tümörlerin cerrahi evre254
lendirme sistemi, evre I (düşük “grade”) tümörlerde geniş; evre II (yüksek “grade”) tümörlerde ise radikal rezeksiyon önermektedir. Soruda bahsedilen tümör kompartman içine lokalize olduğundan, amputasyon gerekli değildir.
In utero dizlerin ekstansiyon pozisyonunda olması GKÇ için risk oluşturur. A-D şıklarında sıralanan faktörlere ek olarak çoğul gebelikler, doğum sezaryen ile gerçekleşmiş bile olsa intrauterin makadi geliş pozisyonu GKÇ riskini arttıran diğer faktörler arasında sayılabilir.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ORTOPEDĐ VE TRAVMATOLOJĐ
6. Tüberküloz spondilite bağlı erken dönemde oluşan nörolojik defisitlerin olası nedenleri için aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır? a) Epidural absenin mekanik kompresyonu b) Spinal kanal içinde yer işgal eden granulasyon dokusu c) Çok seviyeli vertebra tutulumu olan, yaygın hastalıklarda enfekisyon ajanın meninks irritasyonu yoluyla santral sinir sistemini etkileyerek 1. motor nöron tipi lezyonlar oluşturması d) Sekestre olmuş kemik veya disk parçacıkları e) Spinal kordu besleyen arterlerde infektif tromboz Cevap C (D’Ambrosia, Orthopaedic Infections, s.451) Tüberküloz spondilitli hastaların yaklaşık %10-35’inde nörolojik defisit ortaya çıkar. Erken dönemde (hastalığın aktif olduğu dönem) nörolojik defisitler spinal kordun bası altında kalmasına bağlıdır. Geç dönemde enfeksiyon ciddi kemik destrüksiyonuna neden olur ve akut açılı kifotik angulasyon gelişirse kordun traksiyonuna bağlı defisitler de gelişebilir. 7. Osteogenesis imperfekta için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Otozomal dominant veya otozomal resesif olarak kalıtılır. b) Tip I kollajen yapımında defekt vardır. c) Kırık iyileşmesi sadece remodelasyon safhasında değil, kallus formasyonunda da yetersiz ve gecikmiştir. d) Uzun kemiklerde deformiteler sıktır. e) Kemik doku yanında dişler, deri, saçlar ve bağlar gibi kollajen içeren dokularda anomaliler olabilir. Cevap C (Adams, Outline of Orthopaedics, 12.baskı, 1995, s.47-48) Kemik displazileri içinde yer alan osteogenezis imperfekta kalıtımsal ve konjenital bir hastalıktır. Sillence tarafından 4 değişik klinik formu tanımlanmıştır ve klinik forma göre kalıtım otozomal dominant veya resesif olabilir. En şiddetli formunda bebek multiple kırıklarla doğar ve yaşaması mümkün değildir. Daha ılımlı formlarında kırıklar doğum anında veya daha sonra olabilir. Bu bağ dokusu hastalığında primer defektin kemiğin temel kollajeni olan Tip I kollajen defekti olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle kemik remodele olamaz, lameller kemik gelişiminde sorun vardır ve kortikalizasyon yetersizdir. Klinik tabloda deforme uzun kemikler ve minör travmalarla kolayca oluşan kırıklar belirgindir. Buna karşılık primitif ağsı kemik oluşumu ve kemik iyileşmesinde sorun yoktur. Kırık iyileşmesi gecikmez. Tip I kollajen içeren diş, saçlarda gelişme problemleri, ligamentöz laksite yanında mavi sklera ve otoskleroza bağlı sağırlık olabilir. Ilımlı klinik formlarında çocuk erişkin yaşa ulaşınca kemik remodelasyonunda relatif olarak bir iyileşme görülür ve kırıkların insidansı azalır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
8. Trafik kazası sonrası göğüs ve abdomen künt travması, sağ femur cismi parçalı kırığı olan 40 yaşındaki erkek hastada 36. saatte 90o ateş, taşikardi, solunum güçlüğü (sedasyona rağmen 35/dk taşipne, aksesuar solunum kaslarının solunuma iştiraki), sarılık ve bilinç bulanıklığı gözleniyor. a) Yağ embolisi sendromu düşünülerek kan gazları çalışılmalıdır. b) Hastada akut karaciğer yetmezliği gelişmektedir. c) Bilinç bulanıklığı başlamış olması subdural hematom olduğunu gösterir. d) Acil taze kan transfüzyonu gereklidir. e) Bu hastada göğüs duvarında, konjunktiva ve göğüs duvarında peteşiyal döküntüler varsa Gr (-) sepsis tanısı kesinleşir. Cevap A (Lindeque, Fat Embolism and the Fat Embolism Syndrome, s.128-131) Yağ embolisi sendromu multiple travma veya uzun kemik kırıkları sonrası görülebilir. Kırık nedeniyle mobilize olan intermedüller içeriğin intravasküler kompartmana geçmesi alveolar kollaps ve Erişkin Solunum Zorluğu (ARDS) tablosu yaratır. Klinik tablo genellikle 24-72 saat içinde belirgin olarak gözlemlenir. 1970 yılında Gurd klinik tanı için kriterleri tanımlamıştır. Major bulgular; solunum yetmezliği, bilinç bulanıklığı, aksilla ve göğüs ön duvarında peteşiyal kanamalar Minör bulgular; Ateş, taşikardi, retinal değişiklikler, sarılık ve böbrek yetmezliği bulgularıdır. En az 4 minör ve 1 majör kriterin varlığında tanı konulur. Kan gazları çalışılmalıdır; PO2 60 mmHg altında, PCO2 55 mmHg üstünde ve pH 7.3 altındaysa kesin tanı konulmuş olur. 9. Aşağıdakilerden hangisi Hill-Sachs lezyonu için tanımlayıcıdır? a) Omuzun anteriora doğru çıkması sonucunda humerus başı posteriorunda oluşan çökme kırığıdır. b) Omuzun posteriora doğru çıkması sonucu humerus başının anteriorunda oluşan çökme kırığıdır. c) Omuzun inferiora doğru çıkması sonucunda humerus başının superolateralinde oluşan çökme kırığıdır. d) Omuzun anteriora doğru çıkması sonucunda glenoid ön kenarında oluşan kopma kırığıdır. e) Omuzun posteriora doğru çıkması sonucunda glenoid arka kenarında oluşan kopma kırığıdır. Cevap A (Browner, Skeletal Trauma: Fractures, Dislocations and Ligamenteous Injuries, 1.baskı, 1992, s.1266) Hill-Sachs lezyonu omuzun travmatik veya tekrarlayan anteriora çıkıklarında glenoidin basısı sonucunda humerus başının posteriorunda meydana gelen çökme kırığıdır. 255
ORTOPEDĐ VE TRAVMATOLOJĐ
10.Proksimal humerus kırıklarında en sık yaralanan sinir aşağıdakilerden hangisidir? a) Supraskapular sinir b) Muskulokutan sinir c) Aksiller sinir d) Ulnar sinir e) Radial sinir Cevap C (Rockwood, Fractures In Adults, 3.baskı, 1991, s.913) Proksimal humerus kırıklarında en sık yaralanan sinir, aksiller sinirdir. 11.Legg-Calve-Perthes hastalığı ile ilgili olarak aşağıdakileredn hangisi yanlıştır? a) Hasta ne kadar küçükse prognoz o kadar iyidir. b) Başın tutulum miktarı arttıkça prognoz kötüleşir. c) Femur başının sublükse olduğu vakalarda prognoz kötüdür. d) Fizisin erken kapanması iyi prognoz işaretidir. e) Kalça hareket genişliğinin azalmaması iyi prognoz işaretidir. Cevap D (Tashdjian, Pediatric Orthopedics, 2.baskı, 1990, s.963) Legg-Calve-Perthes hastalığında femur fizisinin tutulması ile başın etkilenmesi arasında direkt bir ilişki vardır. Fizis ne kadar erken kapanırsa prognoz o kadar kötüdür. 12.Kemikte avasküler nekrozla ilgili olarak aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? a) Ayak naviküler kemiğinin avasküler nekrozuna Köhler hastalığı adı verilir. b) Vertebra cisminin avasküler nekrozuna Scheurmann hastalığı adı verilir. c) Tuberositas tibianın avasküler nekrozuna Osgood-Schlatter hastalığı adı verilir. d) Lunat kemiğin avasküler nekrozuna Kienbock hastalığı adı verilir. e) Metakarp başının avasküler nekrozuna Freiberg hastalığı adı verilir. Cevap E (Crenshaw AH. Campbell’s Orthopaedics, 8.baskı, 1992, s.1961)
Operative
Freiberg hastalığı metatars başında görülen avasküler nekroza verilen addır. 13.Aşağıdakilerden hangisi Ewing sarkomunun ayırıcı tanısında kullanılan spesifik tetkiklerden değildir? a) Đdrar VMA (vanil mandelik asit) düzeyi b) Doku glikojen düzeyi c) Đmmünohistokimyasal markerlar d) Elektron mikroskobisi e) Bence-Jones proteinürisi 256
Cevap E (Crenshaw, Campbell’s Operative Orthopaedics, 8.baskı, 1992, Cilt 2, s.278) Ewing sarkomunun nöroblastoma, kemiğin lenfoması, oat cell karsinoma ve kemiğin primitif nöroektodermal tümörleri ile ayırımı zordur. Đdrar VMA düzeyi, doku glikojen düzeyi, immünohistokimyasal markerlar ve elektron mikroskobisi gibi tetkikler ayırım yapılması için sıklıkla gerekli olan spesifik tetkiklerdir. BenceJones proteinürisi ise multipl myeloma tanısında kullanılır. 14.DKÇ radyolojik tanısında kullanılan ve femur boynunun medial kenarı ile obturator foramenin üst kenarı arasında çizilen hat aşağıdakilerden hangisidir? a) Y çizgisi b) Ombredannenin vertikal hattı c) Shenton-menard hattı d) Perkins çizgisi e) Hilgenreiner çizgisi Cevap C (Mihran, Tachdjian, Pediatric Orthopedics, 2.baskı, 1990, Cilt 1, s.319-321) Y çizgisi veya Hilgenreiner çizgisi triradiate kıkırdakları birleştiren horizontal çizgidir. Perkins çizgisi veya Ombredannenin vertikal hattı ise, asetabuler çatının ossifiye olmuş en üst-dış köşesinden Y çizgisine dik olarak çizilir. Femur boynunun medial kenarı ile obturator foramenin üst kenarı arasında çizilen hat Shenton-menard hattı olarak adlandırılır. 15.Aşağıdakilerden hangisi osteoartritin radyolojik bulgularından değildir? a) Eklem aralığında daralma b) Subkondral kemik hipertrofisi c) Osteofit formasyonu d) Subkondral kist formasyonu e) Osteoporoz Cevap E (Howard S. An.: Synopsis of Orthopaedics, Thime Medical Publisher, New York, 1992, s.87) Osteoartritin radyolojik bulguları: eklem aralığında daralma, subkondral kemik hipertrofisi, osteofit formasyonu, subkondral kist formasyonudur. 16.Osteosarkom vücutta en sık hangi eklemin çevresine yerleşir? a) Kalça b) Diz c) Ayak bileği d) Omuz e) Dirsek Cevap B (Yücetürk, Tıp Öğrencileri ve Pratisyen Hekimler Đçin Ortopedi ve Travmatoloji, 2.baskı, 1997, s.267) Osteosarkom (osteojenik osteosarkom) en sık 10-20 yaş arası dönemde ortaya çıkan malign özellikte bir tümördür. Genellikle hızlı büyümenin gerçekleştiği büyük eklemlerin çevresine yerleşir. En çok tuttuğu MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
ORTOPEDĐ VE TRAVMATOLOJĐ
bölgeler femur alt ucu ve tibia üst ucudur, böylece osteosarkomların %60’ı diz çevresinde yer alır. 17.Epifiz avasküler (iskemik) nekrozunun en sık görüldüğü yer hangisidir? a) Femur başı b) Tibia proksimali c) Kalkaneus d) Talus e) Đkinci metatars başı Cevap A (Yücetürk, Tıp Öğrencileri ve Pratisyen Hekimler Đçin Ortopedi ve Travmatoloji, 2.baskı, 1997, s.91) Kemiğin fokal lezyonu olarak kabul edilen epifiz avasküler (iskemik) nekrozu nedeni bilinsin veya bilinmesin, hangi yaşta ortaya çıkarsa çıksın en sık femur başı epifizinde görülmektedir. 18.Radius distal uç metafizinin dorsale açılanma gösteren eklem dışı transvers kırığına klasik olarak ne isim verilir? a) Colles kırığı b) Smith kırığı c) Galeazzi kırığı d) Dorsal Barton kırığı e) Volar Barton kırığı Cevap A (Yücetürk, Tıp Öğrencileri ve Pratisyen Hekimler Đçin Ortopedi ve Travmatoloji, 2.baskı, 1997, s.328) Colles kırığı ismi radius distal uç metafizinin dorsale açılanma gösteren tüm kırıklara verilen bir isim olsa da, gerçek tanımı bu kırığın eklem dışı ve transvers özellikte olmasıdır. 19.Çocukluk çağı suprakondiler humerus kırıklarının perkütan çivileme yöntemi ile tedavisi sırasında en sık hangi sinir zedelenme riski taşır? a) Ulnar b) Median c) Radial d) Lateral antebrakial e) Medial antebrakial Cevap A (Royce, Neurologic Complications After K-Wire Fixation of Supracondylar Humerus Fractures in Children, 1991, s.191-194) Ulnar sinir kubital tünelden geçtiği suprakondiler bölgedeki yerleşimi nedeniyle sıklıkla travmatize olur.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
20.Aşağıdakilerden hangisi gelişimsel kalça çıkığı için risk faktörlerinden değildir? a) Pozitif aile öyküsü b) Đlk doğum c) Makad gelişi doğum d) Hamilelikte polihidramniyoz e) Çok doğumlu gebelikler Cevap D (Tachdjian, Pediatric Orthopaedics, 1.cilt, 2.baskı, s.317) Pozitif aile öyküsü dışındaki seçenekler dikkat edildiğinde hamilelik sırasında uterus hacminin daraldığı durumlardır. Bu yönüyle oligohidramniyoz da risk faktörüdür. Dolayısıyla uterus hacminin arttığı polihidramniyoz doğru cevaptır. 21.Aşağıdaki ayak deformitelerinde hangisi özellikle nöromusküler bozukluklarla birlikte görülme eğilimindedir? a) Pes planus b) Pes ekinovarus c) Pes kavus d) Pes kalkaneus e) Konjenital konveks pes valgus Cevap C (Tachdjian, Pediatric Orthopedics, 2.baskı, 1990, s.2671)
22.Aşağıdakilerden hangisi menisküs yaralanmalı bir hastada tipik bir bulgu değildir? a) Kilitlenme b) Merdiven inip çıkarken zorlanma c) Quadriceps adelesinde atrofi d) Kladukasyon tarzında bacak ağrısı e) Dizde kronik effüzyon Cevap D (Campbell’s Operative Orthopaedic, 9.baskı, 1998, s.1137)
23.En sık görülen doğuşkan el anatomisi hangisidir? a) Polidaktili b) Sindaktili c) Camptodaktili d) Macrodaktili e) Konjenital tetik parmak Cevap B (Campbell’s Operative Orthopaedic, 9.baskı, 1998, s.3780)
257
PLASTĐK VE REKONSTRÜKTĐF CERRAHĐ 1. Açık yaralarda yara kontraksiyonunu sağlayan hangisidir? a) Kollajen lifleri b) Elastik lifler c) Miyofibroblastlar d) Fibroblastlar e) Miyozitler Cevap C (McCarthy, 1.Baskı, sf 167) Açık yaralarda kontraksiyona neden olan hücreler miyofibroblastlardır. 1971 yılında Gabbiani ve Majno tarafından tanımlanan ve hem fibroblast hem de düz kas hücrelerine benzeyen bu hücreler miyofibroblast olarak isimlendirilmişler. Aktif kontraksiyonun olduğu her dokuda (granülasyon dokuları, tendon kılıfları ve Dupuytren kontraktürü olan hastalarda palmar fasyada) miyofibroblastlara rastlamak mümkündür. 2. Aşağıdakilerden hangisi fibroblastlardan salınarak yarada zemin (ortam) maddesini oluşturur? a) Fibronektin b) Prostoglandin c) Hyaluronidaz d) Kondritin sülfat e) Kollagenaz Cevap D (Selected Readings Plastic 1998 s.3) Hyaluronik asit ve kondritin sülfat ve heparin sülfat zemin maddesini oluşturur. 3. Aşağıdakilerden hangsinde dermal overgrafting endikasyonu yoktur? a) Düzensiz, çökük skar b) Hiperpigmentasyon gösteren greftli alan c) Hidrozadenit skarı d) Radyodermit e) Keloid Cevap E (Rees T.D. and Casson P.R., The indications for cutaneous dermal overgrafting. Plast Reconstr. Surg. 1996, s.522; Mc Carthy s.247-249) Rees ve Casson dermal overgrafting endikasyonları sıraladıkları yazıda dermal overgraftingdeki tek kontrendikasyonun inklüzyon kisti gelişimi olduğunu vurgulamışlardır. 4. Travma ile meydana gelen mandibula kırıkları, en sık mandibulanın hangi anatomik bölgesinde görülmektedir? a) Koronoid Proçes b) Kondiler Proçes c) Angulus Mandibula MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
d) Korpus Mandibula e) Parasimfiziyel Bölge Cevap B (Joseph G. Mc CARTHY 1990 s.931) Mandibula kırıkları lokalizasyonna göre sınıflandırılıdıklarında, kondiler proçesin %36, angulus mandibulanın %20, korpus mandibulanın %21, parasimfiziyel bölgenin %14, ramus mandibulanın %3,alveoler proçesin %3 ve koronoid proçesin %2 oranında kırıkları görülür. 5. Treacher Collins Sendromunda aşağıdaki patolojilerden hangisine rastlanmaz? a) Makrostomi b) Aurikula defektleri c) Đskelet defektleri d) Kraniyostozis e) Mikrognati Cevap D (McCarthy, Plastic Surgery, 1990, s.3105) Makrostomi, aurikula defektleri, iskelet anomalileri, Tessier No 6,7,8 fasiyal yarığı, Treacher Collins sendromunda rastlanan patolojilerdendir. Treacher Collins Sendromunda kraniyal patoloji olarak parietooksipital kemiklerin düzleşmesi görülür, kraniyosinostozis yoktur. 6. Aşağıdaki malign melanom tiplerinden hangisi en iyi prognoza sahiptir? a) Lentigo maligna melanom b) Akral lentiginöz melanom c) Noduler melanom d) Yüzeyel yayılımlı melanom e) Hepsi aynı prognoza sahiptir. Cevap A (McCarthy, Plastic Surgery, 1990, s.3638-3640)
7. El bileği seviyesinde 1.5 yıl önce cam kesisi sonucu ulnar sinir lezyonu bulunan bir olguda, aşağıdaki bulgulardan hangisi bulunmaz? a) 4. ve 5. parmaklarda pençe görünümü b) 4. ve 5. parmaklarda MCP eklemlerin hiperekstansiyonu c) 5. parmağın abduksiyonunda zayıflık d) 4. parmak distal falanks fleksiyonunda zayıflık e) 5. parmak duyu kaybı Cevap D (McCarthy, Plastic Surgery, 1990, s.1449-1450) 249
PLASTĐK VE REKONSTRÜKTĐF CERRAHĐ
8. 2 hafta önce sağ kolundan nevus çıkartılan hasta, size nedbenin rengini ve biçimini beğenmediği için gelir ve nedbenin çıkartılmasını ister. Bu durumda yapılması gerekli en uygun tedavi aşağıdakilerden hangisidir? a) Nedbenin çıkartılması b) Muhtemel bir enfeksiyon için antibiyoterapi c) En az 6 ay beklenmesi gerektiğini söylenmesi d) 7 gün antibiyoterapiyi takiben, nedbenin çıkartılması e) Hiçbiri Cevap C (McCarthy, Plastic Surgery, 1990, s.47-48)
Cevap E (Georgiade, Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery, 1992, s.1109)
13.Kleft lip ve / veya palat major konjenital anomalileri arasında rastlanma sıklığı bakımından kaçıncı sıradadır? a) Birinci b) Đkinci c) Üçüncü d) Dördüncü e) Beşinci Cevap B (Georgiade, Textbook of Plastic. Maxillofacial and Reconstructive Surgery, 1992, s.279)
9. Yanıklı bir hastada IV sıvı tedavisinin en güvenilir monitorizasyon yöntemi aşağıdakilerden hangisidir? a) Đdrar çıkışı takibi b) Nabız hızı ve kan basıncı c) Solunum hızı d) Derinin turgoru ve tonusu e) Hiçbiri Cevap A (McCarthy, Plastic Surgery, 1990, s.791-795)
14.Mandibulanın kondiler ve subkondiler kırıklarının değerlendirilmesinde hangi röntgen filmini istersiniz? a) Water's b) Towne's c) Caldwell d) Lateral skull e) Mandibulanın lateral oblik filmi Cevap B (Manson, Plastic Surgery. 4.baskı, 1991, s.347)
10.Kısmi kalınlıkta deri grefti için doğru olan hangisidir? a) Epidermis ve dermisi içerir. b) Epidermis, dermis subkütan dokuyu içerir. c) Dermis ve subkütan doku içerir. d) Epidermis ve superfisiyel dermis katmanlarını içerir. e) Yukarıdakilerin hiçbiri Cevap D (McCarthy, Plastic Surgery, 1990, s.225-230)
15.Aşağıdakilerden hangisi premalign cilt lezyonu değildir? a) Aktinik keratoz b) Bowen's hastalığı c) Leukoplakia d) Basal cell Ca e) Kseroderma pigmentosum Cevap D (Smith, Plastic Surgery, 4.baskı, 1991, s.731)
11.Yüz yaralanması olan bir hastada ilk yapılacak olan aşağıdakilerden hangisidir? a) Şok tedavisi b) Kanama kontrolu c) Havayolu açılması d) Yüz yaralarının onarımı e) Röntgen filmi çekilmesi Cevap C (Georgiade, Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery, 1992, s.399)
12.El enfeksiyonları ve el enfeksiyonları ile birlikte görülen ekstremite yaralanmalarında, ilk tedavide aşağıdakilerden hangisi yapılmaz? a) El elevasyona alınır. b) El atel ile immobilize edilir. c) Tetanoz profilaksisi yapılır. d) Antibiyotik tedavisine başlanır. e) El egzersizlerine başlanır. 250
16.Hangi tip flepte beslenme direkt kutanöz değil, perforatör - muskutanöz arterlerle olmaktadır? a) Penisular flepler b) Ada flepler c) Serbest flepler d) Arterial flepler e) Random pattern flepler Cevap E (Grabb & Smith - Plastic Surgery - Fourth Editon, s.50)
17.Yüz kemiklerinden en sık hangisinde kırıklara rastlanır? a) Maksilla b) Orbita c) Mandibula d) Zygoma e) Nazal kemik MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
PLASTĐK VE REKONSTRÜKTĐF CERRAHĐ
Cevap C (Grabb & Smith - Plastic Surgery, 4.baskı, s. 385)
18.Otomandibular distosi, mikrosomia, 1-2 brandial ark sendromu da denilen 1/3000-1/5642 insidansı bulunan makrostomi şeklinde lateral ağız yarığı, 7.kraniyal sinir hipertrofisi, mandibular kemik ve temmporomandibular eklem hipertrofisi, preaurikular deri çıkıntıları bulunan doğumsal yüz anomalisi hangisidir? a) Tessier 6 b) Tessier 7 c) Tessier 8 d) Tessier 9 e) Tessier 10 Cevap B (Grabb & Smith, Plastic Surgery, 4.baskı, s. 152)
22.Aşağıdakilerden hangisi inhalasyon yaralanmalarında kontrendikedir? a) Endotrakeal entubasyon b) Kortikosteroid c) Sıvı tedavisi d) Oksijen tedavisi c) Sedatifler Cevap B (Grabb and Smith's Plastic and Rec. Surgery, 4.baskı, s. 690)
23.Yarık damak ameliyatlarından sonra konuşma fonksiyonunda bozukluk en çok hangi kasın onarım yetersizliği ile ilgilidir? a) M. Tensor palatini b) M. Palatoglossus c) M. Palatofaringeus d) M. Levator palatini e) M. Uvulus Cevap D (Mc Carty, Plastic Surgery, s. 2726)
19.Hangi tip "Basal Cell Karsinoma" multipl olup, kosta anomalileri ve çenedeki kistler içermektedir? a) Nodüler ülseratif karsinoma b) Süperfisiyal bazal hücreli karsinoma c) Sklerozan bazal hücreli karsinoma d) Pigmente bazal hücreli karsinoma e) Bazal hücreli nevüs sendromu Cevap E (Grabb & Smith, Plastic Surgery, 4.baskı, s. 741)
20."Ring avulsion" şeklinde bir yüzük parmağı yaralanmasında komplet degloving veya amputasyon varsa hangi tip yaralanmadır? a) Class I avulsiyon b) Class II avulsiyon c) Class III avulsiyon d) Tip amputasyon e) Tek parmak amputasyonu Cevap C (Grabb & Smith - Plastic Surgery, 4.baskı, s. 1083)
21.Mandibula kırıkları en çok hangi bölgede görülür? a) Ramus bölgesi b) Simfizis bölgesi c) Kondil bölgesi d) Koronoid bölgesi e) Korpus bölgesi Cevap C (Grabb and Smith's Plastic and Rec. Surgery 4.baskı, s.386) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
24.Aşağıdakilerden hangisi en sık görülen intraoral malignensi tipidir? a) Squamoz karsinoma b) Sarkoma c) Lenfoma d) Melanoma e) Metastatik karsinomalar Cevap A (Grabb and Smith's Plastic and Rec. Surgery Fourth Edition sf. 530)
25.Vucut immünitesi ile yakından ilişkili olan tümör aşağıdakilerden hangisidir? a) Osteosarkoma b) Bazal hücreli Ca c) Spinal hücreli Ca d) Fibrosarkom e) Malign Melanom Cevap E (Mimis Kohen Mastery of Plastic and Reconstructive Surgery, 1.baskı, s.348)
26.Sindaktilinin ideal operasyon zamanı nedir? a) 1-2 yaşında b) Doğar doğmaz c) 2-4 yaşında d) 4-7 yaşında e) Ergenlikte Cevap A (Gregory, Georgiade. Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery, 2.baskı, 1992, s.1092) 251
PLASTĐK VE REKONSTRÜKTĐF CERRAHĐ
27.El replantasyonlarında en yüksek oranda tendon adezyonu hangi zonda görülür? a) Zone I b) Zone II c) Zone III d) Zone IV e) Zone V Cevap B (Gregory, Georgiade. Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery, 2.baskı, 1992, s.1080)
Cevap B (Grabb and Smith’s, Plastic Surgery)
32.Birden fazla doku çeşitliliğine sahip greftlere ne ad verilir? a) Tam tabaka greft b) Mikst greft c) Allogreft d) Kompozit greft e) Heterogreft Cevap D (Mc Carthy, Plastic Surgery)
28.Aşağıdakilerden hangisi Poland sendromunda görülmez? a) Sindaktili b) Simbrokidaktili c) Meme asimetrisi d) Yarık damak e) Pektoralis major yokluğu Cevap D (Gregory, Georgiade. Textbook of Plastic, Maxillofacial and Reconstructive Surgery, 2.baskı, 1992, s.1095)
29.Pierre Robin Sendromlu infantta respiratuvar distresin en iyi tedavi yolu aşağıdakilerden hangisidir? a) Acil trakeotomi b) Dile uygulanan traksiyon c) Đntravenöz steroid d) Baş elevasyonu e) Prone pozisyonda yatırılması
33.Aşağıdakilerden hangisi yanıkta sıvı resüsitasyonu monitörizasyonu için en güvensizdir? a) Kan basıncı b) Nabız c) Đdrar çıkışı d) Pulmoner arter basıncı e) Đdrar dansitesi Cevap A (Grabb and Smith’s, Plastic Surgery)
34.Đntraoral malign tümörler en sık hangi bölgede rastlanır? a) Damak b) Ağız tabanı c) Yanak mukozası d) Dil e) Gingiva Cevap D (Grabb and Simth’s, Plastic Surgery)
Cevap E (Grab & Smith. Textbook of Plastic Surgery, 5.baskı, 1998, s.263) 35.Doğumsal olarak el parmaklarının radial ya da ulnar tarafa deviye olmasına ne ad verilir? 30.Aşağıdakilerden hangisi Crouzon Sendromu’nda görülmez? a) Otozomal dominant geçiş b) Orta yüz hipoplazisi c) Sığ orbitalar d) Sindaktili e) Egzorbitizm Cevap D (Grab & Smith. Textbook of Plastic Surgery, 5.baskı, 1998, s.295-296)
31.Yara oluşumunun kaçıncı gününden itibaren fibroblastlar yarada en belirgin hücre popülasyonu durumuna gelirler? a) 2 b) 7 c) 14 d) 21 e) 30 252
a) Sindaktili b) Kamptodaktili c) Simbrakidaktili d) Klinodaktili e) Simfalangizm Cevap D (Mc Carthy, Plastic Surgery)
36.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Hipertrofik skardan farklı olarak keloid sınırı orijinal yara sınırını aşar. b) Keloidde kollojen sentezi hipertrofik skardan fazladır. c) Keloid ve hipertrofik skar aynı patolojik olaylardır. d) Keloid bir konjenital yara iyileşmesi bozukluğudur. e) Keloid gelişiminde ailesel ve ırk eğilimi rol oynar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
PLASTĐK VE REKONSTRÜKTĐF CERRAHĐ
Cevap C (Gregory, Georgiade, Nicholas G. Georgiade, Plastic and Reconstructive Surgery, 1992, s.10)
Cevap E (Gregory, Georgiade, Nicholas G. Georgiade, Plastic and Reconstructive Surgery, 1992, s.35-36)
37.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
39.Basal hücreli kanser ile ilgili yanlış ifade hangisidir?
a) Myofibroblastlar yara kontraksiyonundan sorumludurlar. b) Kısmi kalınlıktaki deri grefti verici alanı 5-10 gün içerisinde iyileşir. c) Geniş yanıkların tedavisinde tam kalınlıktaki deri greftleri kullanılır. d) Đnfeksiyon ve kanama greft tutmasını engeller. e) Đnce greftlerde kontraksiyon kalın greftlere göre daha fazladır.
a) Epidermis veya deri eklerindeki pluripotansiyel hücrelerden gelişir. b) Basal hücreli kanser gelişiminde en fazla güneş ışığı rol alır. c) En fazla baş-boyun bölgesinde gelişir. d) Pigmente basal hücreli karsinoma malign melanom denir. e) Đmmunosupressif ve AIDS’li hastalarda insidans yüksektir.
Cevap C (Gregory, Georgiade, Nicholas G. Georgiade, Plastic and Reconstructive Surgery, 1992, s.21-23)
Cevap D (Gregory, Georgiade, Nicholas G. Georgiade, Plastic and Reconstructive Surgery, 1992, s.141) 40.Hemanjiom komplikasyonlarından değildir?
38.Aşağıdakilerden hangisi flep yaşamında etkili olmaz? a) Arteriyel oklüzyon b) Venöz oklüzyon c) Flep altında hematom d) Sigara kullanımı e) Cinsiyet
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
a) Đnfeksiyon b) Kanama c) Konjestif kalp yetersizliği d) Malignite e) 6 yaşından sonra hızla gerileme Cevap E (Gregory, Georgiade, Nicholas G. Georgiade, Plastic and Reconstructive Surgery, 1992, s.225)
253
RADYOLOJĐ 1. Yüzeyel yumuşak dokuların değerlendirilmesinde öncelikli inceleme yöntemi hangisi olmalıdır? a) Ultrasonografi b) Bilgisayarlı Tomografi c) Manyetik Rezonans Görüntüleme d) Röntgen e) Dijital Röntgen Cevap A (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
2. Hangi lezyon beyinde yerkaplayıcı özellik göstermez? a) Abse b) Glial tümör c) Hematom (akut dönem) d) Arteriovenöz malformasyon e) Menenjiom Cevap D (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
d) Üreter taşlarını ultrasonografi ile her zaman göremeyiz e) Böbrek parankim taşlarına nefrokalsinozin adı verilir. Cevap C (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
6. Yanlış olanı işaretleyiniz? a) Uterusun temel inceleme yöntemi Magnetik Rezonans görüntülemedir. (MRG) b) Uterus ve tuba uterinaların incelemesinde histerosalpingografi (HSG) istenebilir. c) Myoma uteri düşünülen bir hastada öncelikle ultrasonografik inceleme yapılmalıdır. d) Bilgisayarlı tomografi, pelvik bölgedeki malignitelerde evreleme ve postoperatif izlemede en başarılı yöntemdir. e) Salpenjit ve hidrosalpinkste HSG kontrendikedir. Cevap A (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
3. Erişkin tip tüberküloz için hangisi yanlıştır? a) Tutulum bilateral ve asimetrik olarak görülür. b) Genellikle birlikte lenf nodu görülmez c) Kavitasyon erişkin tipinde beklenir. d) Milier tüberküloz sıklıkla erişkin tipte görülür. e) Eksüdatif ya da fibroprosdüktif değişiklikler saptanır. Cevap D (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
7. Özafagus kanserinin radyolojik bulgusu olmayanı işaretleyiniz? a) Lümende dolma defektinin görülmesi b) Proksimal parçada daralma c) Mukozal yapıda destrüksiyon d) Yumuşak doku kitlesinin görülmesi e) Omuz işaretinin görülmesi Cevap B (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
4. Hangisi benign gastrik ülserin radyolojik bulgusu değildir? a) Midenin dış konturlarının dışına uzanan bir dolma fazlalığının varlığı b) Lezyona doğru mukozal yapıların birleşme eğilim c) Dolma fazlalığı görünümünün boynunun dar olması d) Kum saati deformitesi e) Lezyonun kardiya seviyesinin üstünde olması
8. Crohn hastalığı için yanlış olanı işaretleyiniz? a) Komşu organ veya bağırsak segmentlerinde fistül yapmaması önemli bir özelliğidir. b) Sıklıkla terminal ileuma yerleşir. c) Hastalıkla lezyon birden fazla segmenti tutar. d) Crohn hastalığına ait ülserler gül dikenine benzetilmiştir. e) Crohn radyolojik olarak barsak tüberkülozunu andırabilir.
Cevap E (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
Cevap A (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
5. Aşağıdakilerden yanlış olanı işaretleyiniz?
9. Aşağıdaki bulgulardan hangisi amfizem bulgusu değildir?
a) Direkt Üriner Sistem grafisi (DÜS) için akşamdan müshil verilerek hasta hazırlanır. b) DÜS grafisinde non-opak taşlar görünmez c) Ultrasonografi böbrek fonksiyonu hakkında iyi bilgi verir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
a) Diyafragma seviyelerinde aşağı yer değiştirme b) Retrosternal ve retrokardiyak mesafe artışı c) Akciğer parankimine havalanma artışı d) Kosta aralıklarında daralma e) Damla kalp görünüm 277
RADYOLOJĐ
Cevap D (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
10. Magnetik Rezonans Görüntülemede beyne metaztaz yapan tümörlerden hemoraji insidansı en düşük olanı hangisidir? a) Koriokarsinoma b) Malign Melanom c) Bronş Ca d) Renal hücreli karsinom e) Prostat Ca Cevap E (Yönten, Đntrakranial Tümörlerde Radyolojik Tanı, 1995, s.57)
11.Olguların yaklaşık %30'unda vertebraların posterior kesimlerinde bir miktar Scalloping hangi hastalık görülür? a) Hiperparatiroidizm b) Hipoparatiroidizm c) Psödohipoparatiroidizm d) Akromegali e) Orak hücreli anemi Cevap D (Teplick And Haskın, Hyperpituitarrism: Acromegaly, 3.baskı, 1976, s.1254) 12.Vertebra korpuslarının alt ve üst yüzlerinde görülen konkavite hangi hastalıkta görülür? a) Rikets b) Osteomalazi c) Hipofosfatazya d) Orak hücreli anemi e) Lökemia Cevap D (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1.Baskı, 1994, s.530)
13.Cerebellopontine açıda (CPA) bilateral schwannoma hangi durumda görülür? a) Nörofibramatozis tip I b) Nörofibramatozis tip II c) Nörofibramatozis III d) Paraaganlioma e) Psödotumör Cevap B (Burgener, Differential Diagnosis in Computed Tomography, 1995, s.32)
14.Bilgisayarlı Tomografide bilateral difüz kistik ve nodüller dansiteler hangi hastalıkta görülür? a) Sarkoidozis b) Amfizem c) Lymphanjiomatozis d) Eozinofilik granülom e) Skleroderma 278
Cevap E (Burgener, Differential Diagnosis in Computed Tomography, 1995, s.201)
15.Aşağıdakilerden hangisi akciğer kist hidatiği için yanlıştır? a) Alt zonlarda ve sağda daha sık görülür. b) Direkt röntgenogramda, keskin sınırlı, homojen, küresel bir radyoopasite şeklinde izlenebilir. c) Lezyon sıklıkla patlamış mısır görünümünde kalsifikasyon içerir. d) Kistin duvarı ile komşu akciğer dokusu arasına hava girerek hilal şeklinde radyolusent görünüm oluşturabilir. e) Enfeksiyon süperpoze olabilir. Cevap C (Textbook of Radiology and Medical Imaging, 5.baskı)
16.Hangisi gerçek bir neoplazm olmadığı halde direkt röntgenogramlarda kitle lezyonu görünümü oluşturabilir? a) Pankoast tümörü b) Bronkoalveolar karsinoma c) Adenokarsinom d) Fantom tümör e) Metastatik nodüler lezyon Cevap D (Textbook of Radiology and Medical Imaging, 5.baskı)
17.Hangisi kollapsın doğrudan ya da dolaylı röntgen bulgularından değildir? a) Fissürlerde yer değiştirme b) Havalanma kaybı c) Kalsifikasyon d) Kompansatuar fazla havalanma e) Kalbin yer değiştirmesi Cevap C (Textbook of Radiology and Medical Imaging, 5.baskı)
18.Đntravenöz pyelografi için yanlış olan seçenek hangisidir? a) Đntravenöz kontrast madde kullanılır. b) Đncelemeye yatarak direkt karın grafisi ile başlanır. c) Đnceleme öncesi barsak temizliği sağlanmalıdır. d) Üreterlerin değerlendirilmesinde kullanılmaz. e) Renal hipertansiyon tanısında kısa aralıkla intravenöz pyelografi kullanılabilir. Cevap B (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
RADYOLOJĐ
19.Üriner sistemin taş hastalığında hangisi yanlıştır? a) Taşların çoğu radyoopakttır. b) Radyolusent taşlar ultrasonografi ile saptanamaz. c) Akut obstrüksiyonda; kontrast madde ekskresyonunda gecikme saptanabilir. d) Kronik obstrüksiyonda toplayıcı sistemde belirgin dilatasyon saptanabilir. e) Akustik gölge; taşın ultrasonografide saptanabilen önemli bir bulgusudur. Cevap E (Textbook of Radiology and Medical Imaging, 5.Baskı)
20.Aşağıdaki seçeneklerden hangisi böbrek tümörleri için yanlıştır? a) Adenokarsinomda direkt röntgenogramlarda kalsifikayon saptanabilir. b) Anjiomyolipomdaki yağ komponentinin saptanması tanıyı oldukça kolaylaştırır c) Onkositomada santral yerleşimli, yıldızımsı skar dokusu saptanabilir. d) Transisyonel hücreli kanserde üreter ve mesaneye yayılım olabilir. e) Taş saptanması malignite olasılığını dışlar. Cevap E (Textbook of Radiology and Medical Imaging, 5.Baskı) 21.Sindirim sistemi lezyonlarında ekstraluminal yayılım en iyi hangi radyolojik yöntemle gösterilir? a) Ultrasonografi b) Bilgisayarlı tomografi c) Baryumlu tetkikler d) Direkt radyogram e) Anjiografi Cevap B (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
22.Karaciğer kist hidatiği için hangisi yanlıştır? Ultrasonografide konturu hiperekoik, içi anekoik kistik yapı halindedir. b) Enfekte kistler hipoekoik kistik yapı şeklindedirler. c) Bal peteği görünümü olabilir. d) Araba tekerleği şeklinde görülebilir. e) Nilüfer çiceği görünümü olabilir.
Cevap A (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
24.Renovasküler hipertansiyonda kesin tanı hangi radyolojik inceleme yöntemi ile konulur? a) Manyetik Rezonans Görüntüleme b) Dakikalık ĐVP c) Ultrasonografi d) Renal Anjiografi e) ĐVP Cevap D (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
25.Aşağıdakilerden hangisi hipotiroidide görülmez? a) Femur ve humerus başında multisentrik ossifikasyon b) Vertebra korpusları anteriorunda gaga görünümü c) Wormian kemikler d) Stürlerde açıklığın fazla olması e) Uzun kemiklerin korteksi incelmiştir. Cevap E (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994)
26.Aşağıdakilerden doğru olanı işaretleyiniz? a) Romatoid artrit (RA)'da en sık olarak proksimal ve distal interfalangial eklemler ve metakarp başları etkilenir. b) RA'de sıklıkla el bilek kemileri tutulur. c) RA'de sıklıkla büyük eklemler tutulur. d) RA'de eklem bulguları yanında organ tutulumuda sık görülür. e) RA sistemik hastalık olup, sadece eklemleri tutmaz. Cevap A (Manaster, Handbook in Radiology Skalatal Radiology, 1989; Sutton, A Text Book of Radiology and Imaging, 1987)
a)
Cevap B (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1994) 23.Özefagus atrezileri içerisinde en sık görülen hangisidir? a) Proksimal atrezi, distal fistül b) Proksimal ve distal atrezi c) Proksimal ve distal fistül d) Proksimal fistül, distal atrezi e) H tipi fistül MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
27.Aşağıdakilerden doğru olanı işaretleyiniz? a) Akciğer parankiminde asinularını transüda karakterinde sıvı ile dolmasına konsolidasyon adı verilir. b) Akciğer parakiminde asinüslerin püy ile dolmasına konsolidasyon denir. c) Akciğerlerde bronşların iltihapla dolmasına abse denir. d) Asinusların kan ile dolmasına hematoraks adı verilir. e) Asinus ve bronşların püy ile dolmasına atelektazi adı verilir. Cevap A (Manaster, Handbook in Radiology Skalatal radiology; Sutton, A Text Book of Radiology and Imaging) 279
RADYOLOJĐ
28.Aşağıdakilerden doğru olanı işaretleyiniz? a) Kronik pyelonefritte (KP) böbrekler önce büyük, sonra küçüktür. b) Kronik pyelonefrittle böbrekler küçük, lobule konturlu ve kaliksiyel deformasyon vardır. c) Akut pyelonefritte böbrekler küçük, fonksiyon normaldir. d) Kronik pyelonefrit renal parankim hastalığı değildir. e) Kronik pyelonefrit böbreklerin tubuluslarının hastalığıdır. Cevap B (Manaster, Handbook in Radiology Skalatal radiology, 1989; Sutton, A Text Book of Radiology and Imaging, 1987)
29.Aşağıdakilerden doğru olanı işaretleyiniz? a) Kemikte kalsifikasyon matriksin azalmasına osteoporoz denir. b) Kemikte mineral azalmasına osteoperoz adı verilir. c) Osteoperozda kemik dokusu inorganik içeriğini kaybeder. d) Osteomalazi ile osteoperoz birbirlerinin eş anlamlısı olan hastalıktır. e) Osteomalazide kemikte protein makriks kaybolur. Cevap A (Manaster, Handbook in Radiology Skalatal radiology, 1989; Sutton, A Text Book of Radiology and Imaging, 1987)
30.Aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Dev hücreli kemik tümörü (DHK) bilhassa tubuler kemiklerde ve epifize-metafizer yerleşim gösterir. b) Dev hücreli kemik tümörü (DHK) sıklıkla yassı kemikleri tutar. c) DHK epifize-metafizer hat kapanmadan önce görülür. d) DHK ileri yaş hastalığıdır. e) DHK kemikleri diyafizinde lokalize olur. Cevap A (Mananter, Handbook in Radiology Skalatal radiology; Sutton, A Text Book of Radiology and Imaging) 31.Hangisi ultrasonografik olarak intrauterin ölü fetus bulgusu değildir? a) Spalding bulgusu b) Fetal büyümede durma c) Fetal böbrek boyutlarında küçülme d) Fetusta aşırı fleksiyon e) Fetusta gaz görülmesi Cevap C (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1.baskı, 1994, s.461) 280
32.Bochdalek (pleuroperitoneal) hernilerde en sık herniye olan hangisidir? a) Mide b) Omentum c) Karaciğer d) Đnce bağırsaklar e) Sağ böbrek Cevap D (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1.baskı, 1994, s.256)
33.Hangisi iki taraflı diafragma yüksekliği nedeni değildir? a) Astım b) Gebelik c) Aşırı şişmanlık d) Serbest asit e) Piknik yapı Cevap A (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1.baskı, 1994, s.180)
34.Hangisi sol atrium genişlemesinin radyolojik bulgusu değildir? a) Kalbin arkasında çift dansite görünümü izlenilir. b) Auriküler apendikste belirginleşme c) Sol ana bronşta yukarı doğru itilme d) Kalbin sol kenarında çift kontur görünümü e) Vasküler diskrepensi Cevap D (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1.baskı, 1994, s.204)
35.“V” şeklinde metafizler, küçük kafa tabanı ve genişlemiş kalvaryum, pelvis boşluğunda yayvanlaşma, intervertebral disk aralıklarının arttığı radyolojik bulguların görüldüğü displazi hangisidir? a) Hurler sendromu b) Akondroplazi c) Fibröz displazi d) Osteogenezis imperfekta e) Down sendromu Cevap B (Tuncel, Klinik Radyoloji, 1.baskı, 1994, s.484)
36.Aşağıdakilerden hangisi Chiari II malformasyonunun tipik radyolojik bulgusudur? a) Dilate 4. ventrikül b) 4. ventrikül kisti c) Frontoetmoidal ensefalosel d) Küçük posterior kraniyal fossa e) Serebellar hemisferlerde füzyon Cevap D (Ball, Pediatric Neuroradiology, 1997) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
RADYOLOJĐ
37.Hangisi tüberoz sklerozun tipik intrakraniyal bulgusudur? a) Serebral infarkt b) Subepandimal kalsifikasyonlar c) Serebral parenkimal, amorf kalsifikasyonlar d) Serebral parankimal, tren yolu şeklinde kalsifikasyonlar e) Serebral hemisferal kistler Cevap B (Barkovich, Pediatric Neuroimaging, 1995)
38.Direkt üriner sistem grafisinde aşağıdakilerden hangisi görüntülenemez? a) Böbrekler b) Psoas kaslarının konturları c) Radyoopak üriner sistem taşları d) Radyolusen üriner sistem taşları e) Kemik yapılar Cevap D (Berk, Klinik Radiodiagnostik, 2.baskı, s.797) 39.Bilgisayarlı Tomografide hangi enerji türü kullanılmaktadır? a) Radyofrekans b) Ultrases dalgaları c) X-ışınları d) Gamma ışınları e) Beta ışınları Cevap C (Berk, Klinik Radiodiagnostik, 2.baskı, s.24) 40.Sindirim sisteminin indirekt radyolojik incelemelerinde oral ya da rektal olarak kullanılan kontrast madde aşağıdakilerden hangisidir? a) Baryum klorür b) Baryum zirkonat
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
c) Baryum sülfat d) Baryum florür e) Sodyum florür Cevap C (Berk, Klinik Radiodiagnostik, 2.baskı, s.1042) 41.Magnetik Rezonans Görüntülemede tanı için esas alınan element hangisidir? a) Potasyum b) Magnezyum c) Oksijen d) Hidrojen e) Kalsiyum Cevap D (Damascelli B. Basic Concepts in Diagnostic Imanging Raven, 1990, s.134) 42.Anjiyografik incelemelerde damara giriş ve kateter yerleştirme tekniği hangi ad ile anılır? a) Hounsfield Tekniği b) Abrams Tekniği c) Ferruci Tekniği d) Seldinger Tekniği e) Sutton Tekniği Cevap D (Berk, Klinik Radiodiagnostik, 2.baskı, s.629) 43.Enteroclysis nedir? a) Midenin çift kontrastlı tetkikidir. b) Midenin tek kontrastlı tetkikidir. c) Đnce bağırsakların çift kontrastlı tetkikidir. d) Đnce bağırsakların tek kontrastlı tetkikidir. e) Kolonların çift kontrastlı tetkikidir. Cevap C (Freeny, Margulis and Burhennes’s Alimentary Tract Radiology, 1994, s.415-431)
281
TORAKS-KALP-DAMAR CERRAHĐSĐ 1. Aşağıdakilerden hangisi Fallot tetralojisi komponentlerinden değildir? a) Pulmoner arter dilatasyonu b) VSD c) Aortanın dekstrapozisyonu d) Sağ ventrikül hipertrofisi e) Pulmoner infundibuler stenoz Cevap A (Glenn’s Thoracic and Cardiovascular Surgery, 5.baskı, 1991, s.856) Fallot tetralojisinde sağ ventrikül hipertrofisi, infundibuler VSD, pulmoner infundibuler darlık, aortanın dekstrapozisyonu görülen patolojilerdir. Hastalarda sıklıkla iyi gelişmemiş pulmoner arterler görülür. Pulmoner arter dilatasyonu görülmez.
Cevap D (Shields, 4.baskı, s.1725) Retrosternal guatr, timoma, lenfoma ve teratodermoid tümörler, anterior mediasten yerleşimli neoplazmlardır. Nörilemmoma nörojenik tümördür ve posterior mediastende lokalize olur. 5. Aşağıdakilerden hangisi mediastinal şift nedeni değildir? a) Mediastinal amfizem b) Masif plevral effüzyon c) Atelektazi d) Basınçlı pnömotoraks e) Pnömonektomi Cevap A (Gibbon, 5.baskı, s.500)
2. Aşağıdaki aortik segmentlerden hangisinde disseksiyon daha sık görülür? a) Assendan aorta b) Aortik ark c) Torasik aorta d) Abdominal aorta e) Sağ iliak arter Cevap C (Doroghazi, Aortic Dissections, s.42) 450 otopside yapılan incelemeye göre dağılım; assendan aorta: 266, aortik ark: 203, torasik aorta: 302, abdominal aorta: 267, sağ iliak arter 102 olarak saptanmıştır. 3. Renal arter anevrizmalarında en sık karşılaşılan tip hangisidir? a) Sakküler anevrizmalar b) Fuziform anevrizmalar c) Dissekan anevrizmalar d) False anevrizmalar e) Đntrarenal anevrizmalar Cevap A (Rutherford, Vascular Surgery, 3.baskı, 1989, s.1274) En sık görülen renal arter anevrizmaları sakküler tip anevrizmalardır. Đkinci sıklıkta fuziform anevrizmalar görülür. 4. Aşağıdaki neoplazmlardan hangisi lokalizasyon olarak anterior mediastende görülmez? a) Retrosternal guatr b) Timoma c) Lenfoma d) Nörilemmoma e) Teratodermoid tümör MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
Masif plevral effüzyon ve basınçlı pnömotoraks mediasteni karşı tarafa iterek, atelektazi ve pnömonektomi ise ilgili tarafa çekerek mediastinal şift oluşturur. Mediastinal amfizemde şift sözkonusu değildir. 6. Aşağıdakilerden hangisi spontan pnömotoraksın en sık görülen etyolojik nedenidir? a) Akciğer kanseri b) Tüberküloz c) Konjenital lober amfizem d) Subplevral apikal bleb e) Pnömoni Cevap D (Fry, Malvern, Williams-Wilkins, General Thoracıc Surgery, 4.baskı, 1994) Subplevral apikal blebler en sık spontan pnömotoraks nedenidir. 7. Aşağıdakilerden hangisi akciğer kanserlerinde mutlak inoperabilite kriteri değildir? a) Malign plörezi oluşması b) Toraks duvarına invazyon bulunması c) Mediastinal yapılara (kalp, trakea, özefagus gibi) invazyon bulunması d) Karşı taraf mediastinal lenf bezlerinde metastaz saptanması e) Preskalen lenf bezlerinde metastaz saptanması Cevap B (Bakı, Göğüs Hastalıkları, 3.baskı, 1993) Toraks duvarına invazyon mutlak inoperabilite kriteri değildir. Hastanın genel durumu müsaade ediyorsa genişletilmiş rezeksiyon uygulanabilir. 273
TORAKS-KALP-DAMAR CERRAHĐSĐ
8. Derin ven trombozunun noninvaziv tanı yöntemleri içinde diagnostik değeri en yüksek olan hangisidir? a) Flebografi b) Renkli doppler ultrasonografi (duplex scanning) c) Manyetik rezonans d) Pletismografi e) Bilgisayarlı tomografi Cevap B (Douglas, Seminars in Vascular Surgery, 1996, s.3-12) Renkli duplex scan DVT tanısında % 95'in üzerinde sensitivite ve spesifiteye sahiptir. Komplet ya da inkomplet trombüsleri tesbit edebilir. Çevre dokuya ait tümör, kist, hematom, lenfadenopati vs'nin ayırıcı tanısını yapabilir. 9. Taussig-Bing anomalisi aşağıdaki doğumsal kalp hastalıklarından hangisine verilen addır? a) Aort koarktasyonu+paraşüt şeklindeki mitral kapak+sol atrium içinde halka b) Fallot tetralojisi+pulmoner atrezi c) Triküspid atrezisi+büyük arter transpozisyonu+ pulmoner atrezi d) Çift çıkışlı sağ ventrikül+subpulmonik ventrikül septal defekt e) Ostium primum tipi atrial septal defekt+mitral kapakta yırtık Cevap D (Mavroudis, Pediatric Cardiac Surgery, 2.baskı, 1994, s.305-337) 10.Özofagus kanserinde uygulanan tedavi yöntemlerinden hangisi yanlızca palyatif amaçlı değildir? a) Kolon interpozisyonu b) Celastin tüp tatbiki c) Stent yerleştirilmesi d) Đnternal derivasyon e) Gastrostomi
c) Vücudun alt tarafında arteriyel embolinin en sık yerleştirği bölge a.iliaca communis bifurkasyonudur. d) Kronik konstrüktif perikardit tanısı konulmuş olanlarda ameliyattan başka bir tedavi düşünülmez. e) Açık teknikle mitral kommisurotomi endikasyonları arasında restenoz, kapakta kalsifikasyon, geçirilmiş emboli sayılabilir. Cevap C (Solak, Göğüs Kalp ve Damar Hastalıkları Cerrahisi, 1.baskı, 1992, s.301)
13.Bronş kanseri ile ilgili aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? a) Küçük hücreli tipinde tedavi öncelikle kemoterapidir. b) Skalen lenf bezinde metastaz saptanması evre IV'ü gösterir. c) Diğer yöntemlerle tanı konulamamışsa eksploratris torakotomi başvurulan bir seçenektir. d) Cerrahi tedavide sıklıkla uygulanan cerrahi prosedürler arasında segmentektomi de yer alır. e) Adenokanserlerinde periferik lokalizasyon diğer tiplere göre daha fazladır. Cevap D (Solak, Göğüs Cerrahisi, 1.baskı, 1993, s.144)
14.Çocuklarda görülen en sık mediastinal nörojenik benign tümör hangisidir? a) Nörilemmoma, b) Nörofibroma, c) Ganglionöroma, d) Feokromisitoma, e) Ganglionöroblastoma Cevap C (Shields, General Thoracic Surgery, 1994)
Cevap A (Akata, Cerrahi, 2.cilt, 1.baskı, s.662) 11.Sekonder spontan pnömotoraks etyolojisinde aşağıdakilerden hangisi yer almaz? a) Marfan sendromu b) Subplevral bleb rüptürü c) Osteosarkom d) Akciğer kanseri e) Eozinofilik granülom Cevap B (Shields, General Thoracic Surgery, 4.baskı, 1994, s.663) 12.Aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır? a) Ebstein anomalisi (saf şekli), siyanozsuz konjenital kalp hastalıkarından birisidir. b) Patent duktus arterious'da şantın ters döndüğü vakalarda duktusun kapatılması öldürücü olabilir. 274
15.Aşağıdakilerden hangisi en sıklıkla ön mediastende görülür? a) Teratom b) Nörilemmoma c) Malign Feokromasitoma d) Nöroenterik kist e) Bronkogenik kist Cevap A (Shields, General Thoracic Surgery, 1994)
16.Akciğer kanserinde hangi tip için paraneoplastik sendromlar daha sık görülür? a) Küçük hücreli b) Squamöz hücreli c) Adenokarsinoma d) Dev hücreli akciğer kanseri e) Berrak hücreli akciğer kanseri MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
TORAKS-KALP-DAMAR CERRAHĐSĐ
Cevap A (Shields, General Thoracic Surgery, 1994)
17.Aşağıdaki oluşumlardan hangisi sağ atriumda bulunmaz? a) Tendon todaro, b) Limbus fossa ovalis, c) Trabecula septomaginalis, d) Koch üçgeni e) Koroner sinus Cevap C (Goor, Lillehei, Konjenital Marformations of the Heart; 1995)
18.Đntra-aortik balon pompa aşağıdaki durumlardan hangisinde kullanılmaz? a) Intraktıbl angina b) Açık kalp cerrahisinden sonra kardiyak destek c) Kardiojenik şok d) Aort yetmezliği e) Akut mitral yetmezliği Cevap D (Bone, Alexandr, Geha, Itamniond, Keith, Narınhesni, Glenn's Thoracic and Cardıovasculer Surgery, 1991)
c) Hastanın yaşı d) Pulmoner/sistemik akımlar oranı e) Pulmoner arter basıncı Cevap D (Stark, Leval, Surgery For Congenital Heart Defeckts, 1983, s.408)
22.Aşağıdakilerden hangisi bir VSD tipi değildir? a) Subarteriyel b) Trabeküler c) Đnlet tipi d) Perimembranöz e) Doubly comitted Cevap D (Stark, Leval, Surgery For Congenital Heart Defeckts, 1983, s.272)
23.Aşağıdaki testlerden hangisi yapıldığında radikal arterin kateterizasyonu mümkündür? a) Adson testi b) Allen testi c) Homan's sign d) Post oklüsyon test, e) Nicoladani-Branham belirtisi Cevap B (Halmovici, Vascular Surgery, 2.baskı, 1984)
19.Aşağıdakilerden hangisi endokardit profilaksisi gerektirir? a) Koroner arter hastalığı b) Miksoma c) Kardiyak kist hidatik d) Prostetik kapak replasmanı e) Atriyal septal defekt
24.Aşağıdakilerden hangisi antihemofilik faktördür? a) Faktör II b) Faktör IV c) Faktör VII d) Faktör VIII e) Faktör XII
Cevap D (Kirklin, BarratBoyes, Cardiac Surgery, 1993, s.494)
Cevap D (Hemostaz, s.83)
20.Aort darlığında ameliyat endikasyonu nedir?
25.Tedavi edilmemiş travmatik arteriyovenöz fistülün komplikasyonu, aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sol artriyum-sol ventrikül diyastolik gradient 10 mmHg üzeri b) Sol ventrikül aort diyastolik gradient 30 mmHg üstü c) Sol ventrikül aort sistolik gradient 30 mmHg d) Aort sol ventrikül arası 50 mmHg sistolik gradient e) Sol ventrikül basıncının 140mmHg üzerinde olması Cevap D (Kirklin, BarratBoyes, Cardiac Surgery, 1993, s.1215)
21.Ventriküler septal defekti (VSD) olan bir hastada, ameliyat endikasyonu neye göre belirlenir? a) VSD'nin çapı b) VSD'nin yeri MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
a) Rüptür b) Ulkus Kruris c) Venöz Tromboz d) Ödem e) Kalp yetmezliği Cevap E (Medical Examinatıon Review Comprehensive Volume I, 1961, s.108)
Book,
26.Aşağıdakilerden hangisi, yeni göğüs yaralanması geçiren bir hastada "acil torakotomi" endikasyonudur? a) Hemotoraks b) Hemopnömotoraks c) Devam eden kanama d) Akciğerde kalmış mermi çekirdeği e) Pnömotoraks 275
TORAKS-KALP-DAMAR CERRAHĐSĐ
Cevap C (Medical Examinatıon Comprehensive Volume I, s.111)
Review
Book,
27.Çocukluk ve ergenlik dönemde en sık rastlanan sistolik üfürüm nedeni hangisidir? a) Patent duktus arteriosus (PDA) b) Đnteratriyal septal defekt (ASD) c) Aort stenozu d) Fonksiyonel nedenler e) Mitral yetmezliği Cevap D (Medical Examinatıon Review Comprehensive Volume I, 1961, s.96)
Book,
a) Çocukluk çağı b) Orta yaş ileri dönemi c) 10-15 yaş grubu d) 20-40 yaş grubu e) 50 yaş üstü Book,
a) Pleksus servikalis yaralanması b) Median sinir yaralanması c) Ulnar sinir yaralanması d Radiyal sinir yaralanması e) Fasiyal sinir felci Book,
a) Tıbbi gözlem b) Tüp torakostomi c) Torakotomi d) Aspirasyonu e) Lobektomi Cevap B (Glenn, 5.baskı, s.205)
31.Torasik outlet sendromunun (T.O.S) tanısında yeri olmayan muayene bulgusu aşağıdakilerden hangisidir?
276
Cevap D (Shield TW: General Thoracic Surgery 4.baskı Philadelphia, Williams Wilkins, 1994 s.1631-1690)
a) Anterior mediastinal lenf nodları b) Đnferior mediastinal lenf nodları c) Subkarinal lenf nodları d) Paraözofageal lenf nodları e) Aortopulmoner lenf nodları Cevap D (Shields 1994, 17,s.263-75)
34.Sol pnömonektomi sonrası hastanın sesinde kısılma mevcut. Aşağıdaki komplikasyonlardan hangisi akla gelmelidir?
30.Spontan Pnömotoraksın tedavisinde en sık uygulanan yöntem hangisidir?
a) Adson b) Kol stres testi
a) Barret özafagus b) Akalazya c) Plummer-Vinson Sendromu d) Duedenal ulcus e) Koraziv özafajit
33.Mediastinoskopi ile aşağıdaki lenf nodlarından hangilerine ulaşılamaz?
29.Üst ekstremite kozaljileri aşağıdakilerden hangisi ile "daima birlikte" bulunur?
Cevap B (Medical Examinatıon Review Comprehensive Volume I, 1961, s.111)
Cevap C (Shield, General Thoracic Surgery 4.baskı, 1994, s.564-565)
32.Aşağıdaki patolojilerden hangisi özafagus kanseri için prekanseröz lezyon değildir?
28.Tromboangitis obliterans'a hangi yaş grubunda sıklıkla rastlanır?
Cevap D (Medical Examinatıon Review Comprehensive Volume I, 1961, s.111)
c) Homan d) Kostoklavikular test e) Hiper abduksiyon
a) Özofagusun aşırı disseksiyonu b) A. Tiroidea inferiorun kesilmesi c) N. Rekürrensin kopması d) Trakeanın aşırı dissekisyonu e) N. Laringeus inferiorun kesilmesi Cevap C (Shields 1994, 29, s.415-27)
35.Paradoks solunum nedir? a) Đnspiryumda leze tarafın çökmesi, sağlam tarafın şişmesi. b) Đnspiryumda leze tarafın şişmesi, sağlam tarafın çökmesi. c) Đnspiryumda ve ekspiryumda leze tarafın sabit kalması. d) Đnspiryumda ve ekspiryumda leze tarafın çökmesi. e) Đnspiryumda ve ekspiryumda leze tarafın şişmesi. Cevap A (Shields 1994, 64, s.767-83)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 5, 2000
GENEL CERRAHĐ 1. Adinamik ileus ile ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
Cevap D (Infections, Principles of Surgery, 5.baskı, s.201)
a) Adinamik ileus gastrointestinal sistemde muskuler inhibisyon, spastisite veya vasküler oklüzyona bağlı olarak gelişir. b) Adinamik ileusta tedavi sonrası mide dışında tüm gastrointestinal traktus segmentleri aynı zamanda motilitelerini kazanırlar. c) Kolonun psödoobstrüksiyonu direk batın grafileri ile mekanik kolon tıkanıklığından kolayca ayırdedilebilir. d) Adinamik ileusta direk grafilerde sadece ince bağırsak düzeyinde ılımlı bir gaz distansiyonu vardır. e) Çoğu olguda adinamik ileusun tedavisi cerrahidir ve doğrudan nedene yöneliktir.
Gas gangrende profilaktik veya tedavi amacıyla antitoksin kullanılmasının hiçbir değeri yoktur, kullanılmamalıdır.
Cevap A (Economou, Rush University Review of Surgery, 2.baskı, 1994, s.225) Adinamik ileus cerrahi kliniklerinde çok karşılaşılan bir hastalıktır. Ameliyat sırasında yapılan manüplasyonlar, lokalize inflamasyon veya infeksiyona bağlı intestinal sistemde görülen nöromüsküler inhibisyon nedeniyle gelişir (nörojenik ileus da denir). Tedavi sonrası intestinal motilite değişik segmentlerde farklı zamanlarda geriye döner (ince bağırsaklar: 8 saat, mide: 48 saat, kolon: 3-5 gün). Spastisite bağırsaklarda koordine olmayan hiperaktivitenin karşılığı olup, toksik ve anormal metabolik durumlarda görülür. Vasküler oklüzyona bağlı iskemi musküler haraketlerin ortadan kalkmasına neden olur. Adinamik kolonik ileusda (Ogilvie sendromu) direk batın grafileri, sol kolonda gelişen mekanik tıkanıklığa çok benzer. Ayırıcı tanı için kolonoskopi veya kontrastlı incelemeler gereklidir. Elektrolit dengesizliği ve ilaç kullanımı da adinamik ileus nedenleri arasında akla gelmelidir. Adinamik ileusta direk radyogramlarda tüm ince bağırsak ve kolon segmentlerinde ılımlı bir gaz distansiyonu vardır. Tedavi genellikle tıbbidir. Nazogastrik dekompresyon, sıvı-elektrolit dengesizliğinin düzeltilmesi ve rektal dekompresyon gibi yöntemlerle iyi sonuç alınabilir. 2. Klostridyal miyonekrosis (gas gangren) için aşağıdakilerden yanlış olanı işaretleyiniz. a) En etkili tedavi erken ve yeterli cerrahi yöntemin uygulanmasıdır. b) Tedavide 24 saat gecikme ölümle sonuçlanabilir. c) Klostridyum septikum miyonekrozu malignite olasılığının göstergesi olabilir. d) Tedavide antitoksin kullanılması mortalite ve morbiditenin düşürülmesinde önemlidir. e) Klinik pratikte yaraların %4-40’ının klostridya ile bulaşmış olmasına karşı gas gangreni insidansı %2’nin altındadır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
3. Yara bakımı için aşağıdakilerden yanlış olanı seçiniz. a) Bulaşmış bir yara yetenekli bir cerrah tarafından temiz bir yaraya dönüştürülebilir. b) Temiz bir jiletle sakal traşı olurken oluşan yanak kesisi 48 saat sonra dikilebilir. c) Doku örneğinin birimi başına düşen bakteri sayısı kantitatif olarak saptanması, yaranın sekonder dikilmesi kararında önemli bir ölçüdür. d) Yaralı adale dokusu öncelikle kanamayı durdurmak ve ölü boşluğu kapatmak için dikilir. e) Nonabsorbabl sütürlerin en önemli sakıncaları fazla doku reaksiyonu yaratmalarıdır. Cevap E (Infections, Principles of Surgery, 5.baskı, s.320) Nonabsorbabl sütür materyalleri genellikle daha az doku reaksiyonu uyardıkları için tercih edilmektedirler. 4. Aşağıdakilerden hangisi tekrarlayan venöz tromboembolilerden sorumlu değildir? a) Antitrombin III yüksekliği b) Hemosistinüri c) Heparinle ilişkili trombositopeni d) Dissemine intravasküler koagulasyon e) Disfibrinojenemi Cevap A (Infections, Principles of Surgery, 5.baskı, 1989, s.1013) Tekrarlayan venöz tromboemboli nedenleri arasında Antitrombin III eksikliği bulunmaktadır. 5. Zollinger-Ellison sendromu için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Hastaların üçte birinde sulu diyare mevcuttur. b) Olguların %60 kadarında malignite mevcuttur. c) Olguların bir bölümünde MEN-II mevcuttur. d) Tedavide en seçkin yöntem cerrahidir. e) Günümüzde tıbbi ve cerrahi tedavi yöntemlerini kombine kullanarak total gastrektomi uygulamaları aza indirilmiştir. 291
GENEL CERRAHĐ
Cevap C (Infections, Principles of Surgery, 5.baskı, s.1437) Olguların bir bölümünde MEN-I mevcuttur. 6. Atipik lokalizasyon (anterior orta, posterior orta hat dışı) gösteren perianal veya rektovaginal fistüllerde; a) Ülseratif kolitisi b) Hydradenitis süpürativa’yı c) Crohn hastalığını d) Kloakojenik tümörleri e) Epidermoid tümörleri düşünmek gerekir. Cevap C (Cohen, Stricker, Schoetz, et al, Rectovaginal Fistula in Crohn’s Disease. Dis Colon Rectum, 32:825) St. Marks Hospital’de 22 hastada yapılan araştırmalardan (10 tanesi rektovaginal fistül olan) hastaların %10’unda granülomatöz bağırsak hastalığı olduğu ve hastalığın sık sık Linea Dentata’dan yaklaşık 2 cm proksimaldeki olayın proctitis, sepsis şeklinde olduğu açıklanmaktadır. 7. Akut pankreatitin komplikasyonlarından psödokistlerin kist adenokarsinomadan ayrılmasında; a) CEA b) CEA-CA 15.3 c) CA 15.3 d) CA 19.9 e) CEA-CA 125 araştırılması tanıda oldukça kıymetli sonuç verir. Cevap E (Bradley, Fifteen Year Experience with Open Drainage for Infected Pancreatic Necrosis. Surg Gynecol Obstet 1993; 177:215) Akut pankreatitin seyri esnasından oluşan psödokistler klinik seyirle paralellik gösterirken, bazen geç dönem veya atipik oluşan veya yerleşim gösteren matür olmayan psödokist veya çok genç ve çok ileri yaşlarda klinik seyirle paralel gitmeyen psödokistlerde pankreasta kist adenokarsinoma düşünülürek tüm tanı araçlarının yanında pankreas kist ponksiyon sıvısında CEA-CA 125 düzeylerindeki yükselmeler de tamamlayıcı olarak tanıda önemle başvurulmalıdır. 8. Sister Mary-Joseph nodülü için hangisi yanlıştır? a) Peripankreatik bölgede yerleşen lenfatiklerdir. b) Mide kanserlerinde umblikusta, sert, nodüler tutulumdur, inoperabilite kriteridir. c) Sol inguinal bölgede lenfatik kümelenmedir. d) Sol supraklavikuler lenf nodülünün diğer adıdır. e) Peritrakeal lenf nodudur. Cevap B (Kaihara, et al, Significance of Mass Survey for Gastric Cancer from the Standpoint of Surgery. Am J Surg 1991, s.142-543) 292
Kaihamo ve arkadaşları gastrik karsinomalı olgularının %20-25’inin Japonya’da bu nodülle geldiklerini belirtirler. 9. Massif kan transfüzyonunun en önemli elektrolit bozuklukları; a) Febril reaksiyonlar b) Hepatitler c) Cl- düşmesi d) K+ artışı Ca++ düşmesi e) Na+-K+ yükselmesidir. Cevap D (Virgilio, et al, Crystalloid v.s. Colloid Resuscitation: Is one better, Surgery, 85:129) En önemlisi transfüzyon reaksiyonu olarak hiperpotasemi kardiyak, yine hipokalsemi ise (%7 mg altına düşme) hayatın bitimi anlamını taşıdığından bu elektrolit değişiklikler yerine konmamakla irreversibl sürece girilebilir. 10.70 kg’lık erişkin normal bir insanda hücre içi sıvı miktarı ne kadardır? a) 4 litre b) 6 litre c) 16 litre d) 28 litre e) 42 litre Cevap D (Current Surgical Diagnosis, 1988, s.128) Vücut ağırlığının %40’ını hücre içi (28L), %20’sini hücre dışı (14L) sıvı oluşturur. 11.Tedaviye refrakter şiddetli metabolik alkalozisin günümüzde intravenöz en iyi tedavisi hangisidir? a) Amonyum klorid b) Arginin hidroklorid c) Hidroklorik asid d) Hipertonik sodyum klorid e) Potasyum karbonat Cevap C (Fluid and Electrolytes, 1986, s.229) Hidroklorikasid refraktör metabolik asidozun tedavisinde günümüzde en iyi seçenektir. 12.Transplantasyonda doku reddinden aşağıdakilerden hangisi sorumludur? a) Eozinofil b) Lenfosit c) Nötrofil d) Plazma hücresi e) Bazofil Cevap B (Organ Transplantation and Replacement, s.37) Lenfosit immunolojik cevabın temel hücresidir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
13.Gastrointestinal sistem kanamaları için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Özofagus varis kanamasında ilk tedavi cerrahidir. b) Mallory-Weiss sendromu en sık GĐS kanama nedenidir. c) Duodenal ülser kanaması en sık ön duvarda olur. d) Tüm GĐS kanamalarının en az %80’i medikal ve konservatif yöntemlerle durdurulabilir. e) Mide orjinli kanamaların en sık nedeni adenokarsinomalardır. Cevap D (Current Surgical Diagnosis and Treatment, s.421) Kanamaların günümüzde en az %80’i cerrahi dışı medikal olarak kontrol altına alınabilmektedir. 14.Aşağıdaki hastalıklardan hangisi renal transplantasyon uygulanacak alıcı için kesin kontrendikasyon oluşturmaz? a) HIV enfeksiyonu b) Kronik aktif hepatit c) Tedaviye refraktör uyuşturucu alışkanlığı d) Sickle cell anemi e) Son 6 ayda geçirilmiş kolon kanseri ameliyatı Cevap D (Organ Transplantation and Replacement) Sickle cell anemi relatif kontrendikasyon oluştururken, diğerleri renal transplantasyon için kesin kontrendikedir. 15.Kolorektal kanser nedeniyle küratif cerrahi uygulanan olgularla ilgili hangisi yanlıştır? a) Üçte ikisinde tümör rekürrensi olabilir. b) Tümör rekürrensinin %85’i ilk 2.5 yılda oluşur. c) Rekürrensler lokal, regional ve uzak olabilir. d) Lokal rekürrens oranı ancak %5’dir. e) CEA postoperatif takipte çok önemli değildir, ancak postoperatif seviye normale düşmüş, sonra artış göstermiş ise rekürrens göstergesidir. Cevap D (Feig, Anderson Surgical Oncology Handbook, 2.baskı, 1999, s.206) Lokal rekürrens oranı %20-30’dur. 16.Primer hepato-sellüler karsinoma tanısı ile ilgili yanlış olanı işaretleyiniz. a) Serum alfa-feto-protein düzeyi olguların %5090’ında artmıştır. b) Ultrasonografi 3 cm’den küçük lezyonların belirlenmesinde daha sensitif ve spesifiktir. c) Arteriyel portografi ile tomografi, konvansiyonel tomografiye oranla karaciğerdeki kitlelerin belirlenmesinde daha iyi bir yöntemdir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
d) Perkütan ince iğne aspirasyon biyopsi ile histolojik tanı elde edilebilir. e) Assit ve bir dereceye kadar koagülopati olması ince iğne aspirasyon biyopsi tanısı için engel değildir. Cevap E (Feig, Anderson Surgical Oncology Handbook, 2.baskı, 1999, s.226-227) Assit ve koagülopati ĐĐAB için hemoraji riski taşır. 17.Kolorektal poliplerin malignite potansiyeli ile ilgili olarak yanlış olanı işaretleyiniz. a) Histopatoloji, polip boyutu önemli faktörlerdir. b) Displazi derecesi anlamlı değildir. c) Çapı 2 cm’den büyük poliplerde malignite potansiyeli %46’dır. d) Genellikle rektumda lokalize villöz adenomatöz polipler %35-40 maligndir. e) 60’ın üzerindeki yaş, bağımsız bir risk faktörü olarak belirlenebilir. Cevap B (Feig, Anderson Surgical Oncology Handbook, 2.baskı, 1999, s.178-180) Displazi derecesi poliplerin malignite potansiyelinin belirlenmesinde önemlidir. 18.Kolon kanseriyle ilgili hangisi yanlıştır? a) Ülseratif adenokarsinoma en sık görülen formudur. b) Assendan kolonda bulunan tümörler daha çok ülseratif adenokarsinoma formundadır. c) Eksofitik (polipoid) adenokarsinoma assendan kolon ve özellikle de çekumda en sık bulunur. d) Eksofitik adenokarsinomalı olgularda karın sağ tarafında kitle ve anemi vardır. e) Annüler (skiröz) adenokarsinoma kolon duvarında çevresel olarak invazyon yapma eğilimindedir. Cevap B (Feig, Anderson Surgical Oncology Handbook, 2.baskı, 1999, s.185) Ülseratif adenokarsinoma en sık dessendan kolon ve sigmoidde bulunur. 19.Volvulus kolonun en sık hangi bölümünde görülür? a) Çekum b) Splenik fleksura c) Transvers kolon d) Hepatik fleksura e) Sigmoid kolon Cevap E (Surgery of the Alimentary Tract, 3.cilt, s.91) Kolon volvuluslarının %85-90 oranında görülme yeri sigmoid kolondur. 293
GENEL CERRAHĐ
20.Distal ileum rezeksiyonunda aşağıdakilerden hangisi görülmez? a) Vit B-12 eksikliği b) Diyare c) Megaloblastik anemi d) Demir eksikliği anemisi e) Safra emiliminde bozulma Cevap D (Surgery of the Alimentary Tract, 5.cilt, s.275) Demir duodenum ve proksimal jejunumdan emilir.
21.Anorektal fistüllerden en sık hangisi görülür? a) Đntersfinkterik b) Transsfinkterik c) Suprasfinkterik d) Ekstrasfinkterik e) At nalı fistüller Cevap A (Surgery of the Alimentary Tract, 5.cilt, s.600) Tüm anorektal fistüllerin %70’ini intersfinkterik fistüller oluşturur.
24.Normal koşullarda plazma sodyum konsantrasyonu ne kadardır? a) 138-145 mEq/L b) 10-127 mEq/L c) 162-167 mEq/L d) 153-159 eEq/L e) Hiçbiri Cevap A (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.49) Bkz. Tablo 1. 25. Aşağıdakilerden hangisi rektal prolapsus nedenleri arasında değildir? a) Uzun rektosigmoid kolon varlığı b) Kronik kabızlık rektal ülser varlığı c) Derin rektouterin fossa varlığı d) Perineal nöromüsküler yetmezlik, geçirilmiş anorektal operasyon varlığı e) Diyare Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1153) Bkz. Tablo 2. 26. En sık boğulan fıtık hangisidir?
22.Tek taraf için birden fazla sayıda memenin glandular dokusu olmasını hangisi ifade eder? a) Polimastia b) Politelia c) Atelia d) Amastia e) Hiçbiri Cevap A (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.239) Tek tarafta ya da iki tarafta çok sayıda meme olmasına polimastia denir. Normalde silinmesi gereken süt çizgisinin gelişimini devam ettirmesiyle ortaya çıkar. Aksesuar meme adı da verilir. Tümüyle gelişmiş bir meme görüntüsünde olabilir. Normal yerleşimli memenin tüm fonksiyonel değişimlerini gösterir. Bazen de tam gelişmemiş olabilir. Süt çizgisi üzerinde herhangi bir yerde lobüler yapısıyla palpe edilebilir. Politelia (Polythelia); normal yerleşimli meme üzerinde birden fazla meme başının bulunmasıdır. 23.Aşağıdakilerden hangisi mutlak splenektomi endikasyonu değildir? a) Mobil dalak b) Primer dalak maligniteleri c) Hodgkin hastalığı d) A. lienalis anevrizması e) V. lienalis trombozu Cevap C (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.550) Splenektomi, Hodgkin hastalığında mutlak bir endikasyon değildir. Tanı ve evrelendirmede yardımcı olur. 294
a) Đndirekt Đnguinal herni b) Đnsizyonel herni c) Rektus diastası d) Direkt inguinal herni e) Speigellen herni Cevap A (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.581) Strangulasyon durumunda, fıtık kapsamı olan organın arteriel veya venöz dolaşımı engellenmiştir ya da organ duvarının beslenmesi bozulmuştur. Karın duvarı fıtıklarında en çok boğulanı indirekt inguinal fıtıklardır. Bunun sebebi bu fıtıkların en sık görülen fıtıklar olmasıdır. Sayı gözönüne alınmadığında sırası ile obturator fıtık, spigel fıtığı ve femoral fıtık en sık boğulan fıtıklardır.
Tablo 1. Vücut sıvılarında elektrolitler
Katyonlar (mEq/L) Sodyum Potasyum Kalsiyum Magnezyum Toplam Anyonlar (mEq/L) Klorür Bikarbonat Fos. ve Sülf. Organik asitler Proteinler Toplam
Plazma
HDB
HĐB
142 4 5 3 154
144 4 3 2 153
10 150 40 200
103 27 3 5 16 154
114 30 3 5 1 153
10 150 40 200
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
Tablo 2. Rektal prolapsusta birlikte görülen ya da rektal prolapsusa yol açan risk faktörleri -Doğum yapmamış kadın olma -Kronik kabızlık -Uzun rektosigmoid kolon -Derin rektouterin ya da rektovezikal fossa -Gevşek rektal sfinkterler -Pelvik taban gevşekliği ve levator ani diastazisi -Rektumun sakruma fiksasyonunda eksiklik -Nörolojik hastalık -Geçirilmiş anorektal ameliyat -Künt karın travması
-Transsakral rezeksiyon (Kraske) -Hartman operasyonu Sfinkter koruyucu olmayan; -Abdomino-perineal rezeksiyon (Miles) 30.Nörojenik şok aşağıdakilerden hangisinin varlığı ile karaterizedir? a) Soğuk nemli deri b) Artmış kardiyak output c) Azalmış periferik vasküler direnç d) Azalmış kan hacmi e) Azalmış idrar çıkışı Cevap C (Schwartz, McGraw-Hill, 5.baskı, s.172; Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.113)
27. Günlük sodyum kaybı ne kadardır? a) 30-40 b) 50-70 c) 80-90 d) 90-100 e) 100-150 mEq/L Cevap B (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.53) Sodyumun 10-15 mEq’ı ter, 40-50 mEq/L’si ise idrarla atılır. 28.Primer Karaciğer Malign tümörlerinin serolojik tanısı için en değerli serolojik testi işaretleyiniz? a) CEA b) Ca 19-0 c) Ca 15-3 d) Ferritin e) Alfa Feto protein Cevap E (Lawrence, 6.baskı, s.480-481; Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.503) Serum AFP düzeylerinin tayini, primer hepatosellüler kanser için önemli ve basit bir markerdir. 29.Rektum kanserli bir hastada aşağıdaki operasyonlardan hangisi yapılmaz? a) Abdominoperineal rezeksiyon b) Anterior rezeksiyon c) Sağ hemikolektomi d) Lokal koruyucu operasyonlar e) Lokal eksizyon Cevap C (Current Surgical Diagnosis and Treatment, 8.baskı, 1988, s.599; Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.431) Rektum kanserleri, sfinkter koruyucu olan ve olmayan ameliyatlar olarak iki ana grupta incelenir. Sfinkter koruyucu olanlar; -Anterior rezeksiyon -Low anterior rezeksiyon -Pull through -Koloanal anostomoz MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Nörojenik şok ya da eski deyimi ile primer şok arteriyol ve venüllerin dengeli vazodilatasyon ya da vazokonstrüksiyonlarındaki dengenin bozulması ile klinikte senkop olarak ortaya çıkar. Derin spinal anestezi spinal kord yaralanmaları ile de oluşabilir. Akut mide dilatasyonları sonrasında da oluşabilir. Nörojenik şokun klinik görünümü diğer şoklardan farklıdır. Arteriyel kan basıncındaki belirgin azalmaya rağmen nabız sıklıkla normalden yavaştır. Ekstremitelerde düşmüş olan sempatik tonusun etkisi ile kuru, nemli hatta kızarık ekstremitelere rastlanabilir. Kardiyak output düşmesi ile birlikte arteriyovenöz sistemdeki dirençte belirgin azalma sözkonusudur. Sonuçta normovolemik evrede düşen sempatik tonusun etkisi ile rezervuar kapasiteleri oldukça yüksek olan arteriyol ve venüllerde kanın göllenmesi nedeni ile sağ kalbe dönen kan miktarı azaldığından sonuç olarak kardiyak outputun azalması kaçınılmaz olacaktır. Eğer nörojenik şok tedavi edilmezse beyin ve böbreklerdeki kan akımında azalmaya bağlı olarak klasik şok bulguları ortaya çıkacaktır. Nörojenik şok tedavisi oldukça açıktır. Etiyolojideki faktörlerin kaldırılması ile tedaviye başlanır. Mide dilatasyonlarında konulan NG sondaların derin spinal anestezide sıvı yüklenmesi ve Efedrin, fenilefrin infüzyonları ile kolayca tedavi edilebilirler. Kardiyak out-put artışı yanısıra artan vasküler rezistans kan basıncının yükselmesini sağlar. 31.Krikofarinjeal spazm veya koordinasyonsuzluk aşağıdakilerden hangisinin etyolojisinde rol oynar? a) Akalazya b) Hiatus hernisi c) Epifrenik divertikül d) Zenker divertikülü e) Parabronşiyal divertikül Cevap D (Schwartz, McGraw-Hill, 5.baskı, s.1132-3; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1000) Zenker divertikülü krikofaringeus kasının hemen üzerinde transvers lifler ile inferior faringeal konstriktör kasların oblik lifleri arasında, arkada, genellikle sola doğru uzanır. 50 yaşın üzerinde ve erkeklerde daha 295
GENEL CERRAHĐ
sık görülen bu divertikül “pulsiyon” divertikülü özelliğindedir ve özofagusun sadece mukoza tabakasını içerirler. Bu divertikülün üst özofagusta motilite bozukluğu sonucu geliştiği ileri sürülmektedir. Yapılan çalışmalarda krikofaringeus kasında bir motor inkoordinasyon olduğu ve bu kasın yutma sırasında prematür kontraksiyona uğradığı belirtilmektedir. Kontraksiyonların tekrarlayan biçimde olması sonucu giderek mukoza dışa doğru uzayarak bir poş halini alır. Zenker divertikülünün semptomları arasında en sık görüleni yiyeceklerin üst özofagusta takılma hissidir. Geçici disfaji şeklinde olan bu semptom erken dönemde görülebilir. Divertikülün belirli bir büyüklüğe erişmesi ile sindirilmemiş yiyecekler poşta birikir ve hastalarda aspirasyon, akciğer komplikasyonları, su içme sırasında çalkantı sesi, boyunda bir şişlik ve yiyeceklerin ağıza regürjitasyonu ortaya çıkar. Đleri evrede malnütrisyon, süpüratif akciğer hastalıkları ve ses kısıklığı görülebilir. Nadiren divertikül içinde skuamöz hücreli karsinom geliştiği de bildirilmiştir (%0.4). 32.Dukes sınıflaması hangi kanserlerin evrelenmesinde kullanılır?
Cevap E (Cohen, s.908; Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.401) Dukes sınıflaması kolon kanserlerinde yapılır.
için
hangi
ifade
a) Erkeklerde 4 kat fazladır. b) %87 oranında nedeni paratiroid hiperplazisidir. c) Nefrokalsinozis en sık rastlanan bulgudur. d) 60-70 yaşları arasında sık görülür. e) Tanısında selektif venöz kateterizasyon nüks olgularda tercih edilir.
Tablo 3. Dukes sınıflamasının Aster-Coller modifikasyonu
Evre B2: Evre C1: Evre C2:
296
a) 2 b) 10 c) 40 d) 100 e) 1 Cevap C (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.475)
Bkz. Tablo 3.
Evre A: Evre B1:
PTH’un tek veya birden fazla paratiroid bezi tarafından aşırı, otonom (mevcut hiperkalsemi tarafından baskılanamayan) salınımı sonucu primer hiperparatiroidi gelişir. Olguların %80-90’ında tek bezde adenom, %1015’inde bezlerde hiperplazi, %1-2’sinde de karsinom hiperfonksiyon nedenidir. Primer hiperparatiroidi kadınlarda 2-4 misli daha sıktır. Gebelik, laktasyon ve belki uzun süreli düşük Ca++ düzeylerinin diğer nedenlerinin paratiroid bezleri stimüle ederek adenom veya hiperplazi gelişmesine neden olması muhtemeldir. Her iki cinste yaşın ilerlemesiyle artar. En sık 30-50 yaşlarında görülür, çocuklarda nadirdir. Nefrokalsinozis nadirdir, fakat oluşması irreversibl böbrek yetmezliğine yol açabilir. Đnvazif yöntemlerden digital substraksiyon arteriyografisi ve selektif venöz kateterizasyon PTH ölçümü rekürren olgularda kullanılmalıdır. Bu yöntemler özellikle ektopik paratiroidlerin lokalizasyonunda yararlıdır. 34.Ranson'un prognostik skor sayısı 5-6 olan akut pankreatitli hastada mortalite oranı % kaçtır?
a) Tiroid kanserleri b) Karaciğer kanserleri c) Mide kanserleri d) Pankreas kanserleri e) Kolon kanserleri
33.Primer hiperparatroidizm doğrudur?
Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1592,1593, 1594,1596)
Lezyon sadece mukozada Lezyon muskularis propriaya kadar uzanmış, lenf nodu metastazı yok. Lezyon muskularis propriayı da içine almış, lenf nodu metastazı yok. Serozaya kadar tüm bağırsak duvarı tutulmuş, lenf nodu metastazı var. Lezyon serozayı tutarak bağırsak duvarını aşmış lenf nodu metastazı var.
Ranson kriterlerinden ikisinin bulunduğu olgularda mortalite %5’den azken, üç veya dört risk faktörü bulunanlarda mortalite %15-20, 5-6 risk faktörü olanlarda %40 ve daha fazla olanlarda da mortalite %100’lere ulaşmaktadır. 35.Richter fıtığı doğrudur?
için
aşağıdakilerden
hangisi
a) Kanalis obturatorius yoluyla pelvisten çıkar. b) Meckel divertikülünün içeriye girdiği femoral fıtıkdır c) Đnsidansı %0.15'dir. d) Bu fıtığa yandan sıkışma anlamında pincement lateral de denir. e) Bereberinde divertikülit de bulunur. Cevap D (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.574) Richter (Rihter) fıtığı=Pincement lateral: Bağırsak duvarının bir kenarının fasyal defekt içerisinde sıkışması ve strangüle olmasıdır. Bu durumda ileus meydana gelmediği için doktoru yanıltabilir. Gangren ve perforasyon ile peritonite yol açabilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
36.Mide kanseri için yanlış ifadeyi seçeniz? a) Sinsidir, geç belirti verir b) Belirtiler ortaya çıktıktan sonra tablo tipiktir c) Disfaji ve kusmaya sebep olabilir d) Hematmez nadir, gizli kanama sıktır e) Krukenberg tümörü over metastazını gösterir. Cevap B (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.361,362) Mide kanserlerinin klinik tablosunu tanımlamak gerektiğinde sık olarak “müphem” ve “nonspesifik” semptomlardan ve belirtilerden bahsedilişi hastalığın çok değişik tablolarla karşımıza çıkacağını da ifade eder. 37.Akut pankreatitte serum kalsiyum ile ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlışır? a) Yağ nekrozlarındaki sabunlaşmaya bağlı hipokalsemi gelişebilir. b) Hipoalbuminemiye bağlı hipokalsemi tespit edilebilir. c) Tirokalsitonin seviyesi artışı hipokalsemiye yol açabilir. d) 7.5 gr/dl altandaki Ca++ kötü prognozu gösterir. e) Hipokalsime akut pankreatit için diagnostikdir. Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1337) Akut pankreatitte hipokalsemi gelişebilir. Hipokalsemi yağ nekrozlarındaki sabunlaşma, hipoalbuminemi ve tirokalsitonin salgısının artmasına bağlıdır. Kalsiyum değerinin %7.5 mg’ın altına düşmesi kötü prognozun göstergesidir. 38.Midenin tüm duvarını tutan ve diffüz yayılım gösteren karsinom tipine ne ad verilir? a) Polipoid karsinom b) Adenoakantoma c) Lelyomyoma d) Linitis plastika e) Đnfiltratif karsinom Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1050-1051) Đlerlemiş mide karsinomu ise submukozayı aşmış tümörlerdir. Makroskopik olarak Borrman sınıflandırmasına göre 4 tipe ayrılır. Tip I lezyonlar polipoid lezyonlardır. Karsinom mide lümeni içine karnıbahar şeklinde uzanmıştır. Tip II lezyonlar muhtemelen Tip I lezyonların ülserasyonu sonucu ortaya çıkarlar. Ülser kenarları mukozadan kabarıktır. Tip III lezyonlar ise ülseratif lezyonlardır, ancak ülser kenarları belirgin değildir. Tip IV ise yaygın lezyondur. Tip I ve II lezyonlar genellikle iyi diferansiye olmuş tümörlerdir. Tip III ve IV ise daha az diferansiye olmuş tümörlerdir ve mide duvarının dış yarısını tutma eğilimini gösterirler. Bu eğilimlerinden dolayı mide duvarında rijiditeye yol açarlar. Đlerlemiş mide karsinomalarının duvar içinde diffüz yayılımı sonucu “linitis plastika” oluşur. 39.Hemobilia’nın en sık görülme nedeni hangisidir? a) Kolelitiyazis b) Koledokolitiyazis MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
c) Safra kesesi kanseri d) Penetran peptik ülser e) Karaciğer travması Cevap E (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.302) Hemobilia, karaciğerdeki bir travma sonucu veya herhangi bir sebepten kaynaklanan safra yolları içine kanama diye tarif edilmiştir. Hemobilianın en sık sebebi non-penetran karaciğer travmalarıdır. Travma sonucu karaciğerde gelişen bir hematomun zamanla safra yollarına drene olması hemobiliaya sebep olur. Karaciğerin non-penetran travmalarının sık görülmesine karşılık, hemobilianın görülmesi oldukça nadirdir. Olay karaciğerin sağ lobunda hemen daima daha sıktır. 40.Caroli hastalığı için hangisi doğrudur? a) Koledok distalinin kistik genişlemesidir. b) Koledok proksimalinin kistik genişlemesidir. c) Tüm koledoğun kistik genişlemesidir. d) Đntrahepatik duktal dilatasyondur. e) Đntrahepatik, ekstrahepatik duktal dilatasyondur. Cevap E (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.492) Caroli sendromu safra yollarının multifokal ve segmental dilatasyonudur. Multifokal ve segmenter safra kanalı genişlemeleri karaciğerin her iki lobunu tutacak şekilde yaygın olabilir. Genişlemiş segmentlerde taş ya da safra çamuru oluşması ve buna bağlı enfeksiyon karakteristiklerindendir. 41.Caput Medusa’da sufl duyuluyorsa bu ne anlama gelir? a) Alice in Wonderland belirtisidir. b) Cruvailhier-Baumgarten sendromudur. c) Grey-Turner belirtisidir. d) Penred’s sendromudur. e) Aschoff-Rokitansky belirtisidir. Cevap B (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.513) Göbek çevresindeki venöz genişlemeye caput medusa adı verilir. Bu venlerin oskültasyonunda Cruveilhier-Baumgarten üfürümü denen devamlı bir üfürüm duyulur. Bu bulgu portal hipertansiyon için patognomoniktir ve kuvvetle falsiform lig. kollateral dallarının varlığını gösterir. 42.Meme Ca’da uygulanan aşağıdaki ameliyat şekillerinden hangisine mutlaka radyoterapi eklenmelidir? a) Radikal mastektomi b) Lumpektomi c) Modifiye radikal mastektomi d) Basit mastektomi e) Genişletilmiş radikal mastektomi Cevap B (Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.265) Lumpektomi; Deri ve pektoral fasia eksizyonu yapmaksızın etrafından kanser içermeyen meme 297
GENEL CERRAHĐ
dokusuyla birlikte tümörün eksizyonu yöntemi lumpektomi diye adlandırılır. Bu yöntem seçildiğinde tedavinin tamamlanması için postoperatif radyoterapi yapılır. Aksilla pozitif olan hastalarda sistemik kemoterapi tedaviye eklenir. 43.Aşağıdakilerden hangisi mide ameliyatı sonrası kilo kaybı ve malabsorpsiyonu hazırlayıcı faktörlerden değildir? a) Midenin küçük kalması b) Getirici ansta staz c) Tetrasiklin kullanımı d) Yağ absorbsiyonunun azalması e) Yemek sonrası sıkıntı korkusu Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1073-1074) Mide ameliyatlarından sonra, yağ ve protein malabsorbsiyonu olmasına rağmen, postprandial semptomların korkusundan, gıda alımındaki azalma kilo kaybının en sık nedenidir. Küçük gastrik bir poş kalmışsa bu da erken tokluğa neden olur. Billroth II yapılmış hastaların çoğunda yağ absorbsiyonunda azalma gözlenebilir. Normalde dışkı ile yağın %5’i atılırken bu hastalarda %10-15’i atılır. Bu derecedeki steatore genellikle kilo kaybı ve diyare ile birlikte gitmez ve hastaların çoğunda subklinik formda kalır. Steatorenin asıl nedeni, duodenum ve proksimal jejunum sindirim dışı bırakıldığından ve hızlı mide boşalımı nedeniyle yağ absorbsiyonunda rol oynayan safra ve pankreas enzimleri ile besinler koordineli olarak karşılaşamaz ve yağ absorbsiyonu bozulur. Ayrıca bu enzimatik etkiye maruz kalmayan kimus bağırsak mukozasını irrite eder, peristaltizm hızlanır ve diyare olur. Bazı hastalarda afferent loopta staza bağlı bakteri kolonizasyonu (kör loop sendromu) da malabsorbsiyona neden olabilmektedir. Kilo kaybı hastaların beslenme durumu yakın takip edilerek ve diyet eğitimi ile uygun kalori alımı sağlanarak önlenebilir. Eğer kör loop sendromu varsa antibiyotik tedavisi verilir. 44.Meckel divertikülünün çocukluk çağında en sık yetişkinlerde ise ikinci en sık görülen komplikasyonu aşağıdakilerden hangisidir? a) Akut divertikülitis b) Kanama c) Đntestinal obstrüksiyon d) Divertikül perforasyonu e) Fıtık kesesi içinde bulunma (Littre fıtığı) ve inkarserasyon Cevap B (Schwartz, Principle of Surgery, 6.baskı, 1994, s.1179-1180; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1084) 2 yaşın altındaki çocuklarda şiddetli alt gastrointestinal kanamaların en sık nedeni Meckel divertikülüdür. 298
45.Künt karın travmalı hastada tanısal peritoneal lavaj endikasyonlarından olmayanı işaretleyiniz. a) Laparotomi için kesin endikasyonu bulunmayan hemodinamik değerleri değişken hasta b) Acil kraniotomi gerektiren kafa travmalı hasta c) Kesin laparotomi endikasyonu bulunan hasta d) Kafa travması, ilaç veya alkol kullanımı nedeniyle şuur bulanıklığı olan hasta e) Karın muayenesinde şüpheli fizik muayene bulgularının saptandığı hasta Cevap C (Pitzman, The Travma Manual, 1998, s.226264; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.418) Peritoneal lavaj karın içi travmalarının değerlendirilmesinde standart metoddur. Güvenirliliği %98’dir. Endikasyonları: 1. Öykü alınmayan veya güvenilir fizik inceleme yapılamayan durumlar: kafa travması, spinal kord yaralanmaları, intoksikasyon, psikiyatrik bozukluklar gibi 2. Açıklanamayan hipotansiyon 3. Negatif parasentez 4. Karın travması ile sıklıkla birlikte olan bulgular: hematüri, alt kosta kırıkları, lumbar vertebra kırıkları ve pelvik kırıklar 5. Abdomenin seri fizik incelemesinin yapılamayacağı durumlar: birlikte olan travmaların tedavisi için genel anestezi gerekmesi gibi. Peritoneal lavaj daha önceden multipl ameliyat geçirenlerde, intestinal obstrüksiyonu olanlarda kontrendikedir. Bu tip hastalarda yapılması gerekiyorsa göbek üzerinden ve açık teknikle yapılmalıdır. Gebelerde yapılmamalıdır. Periton lavajının retroperitoneal kanamalarda tanı sağlama şansı düşüktür. 46.Ülseratif kolit gibi otoimmün hastalığı bulunan progressif seyirli yavaş gelişen tıkanma sarılığı saptanan kimsede öncelikle akla gelecek sarılık oluşturan hastalık hangisi olmalıdır? a) Koledok taşı b) Ampulla vateri tümörü c) Kolanjio karsinoma d) Sklerozan kolanjitis e) Kolesistit Cevap D (Schwartz, Principle of Surgery, 6.baskı, 1994, s.1385; Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1302-1303) Sklerozan kolanjit, yaygın veya yerel olarak genellikle ekstra hepatik ve nadir olarak intrahepatik safra yolları duvarının, inflamatuar kalınlaşma ve lumenin düzensiz darlığı ile karakterize, nedeni bilinmeyen bir hastalığıdır. Primer ve sekonder olmak üzere iki şekli vardır. Primer şekli nadir olup, ancak safra taşı, inflamatuar bağırsak hastalığı, geçirilmiş ameliyat, safra yollarının yavaş ilerleyen sklerozan karsinomu son zamanlarda safra yollarının doğmalık anomalileri ve primer biliyer siroz ekarte edildikten sonra tanımlanaMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
bilir. Primer sklerozan kolanjitin sıklıkla ülseratif kolit başta olmak üzere inflamatuar bağırsak hastalıkları, rektoperitoneal ve mediastinal fibrozis, pankreatik fibrozis, orbitanın psödotümörleri ile birlikte olabileceği bildirilmiştir. Hastaların 2/3’ünün yaşı 45’in altındadır, erkek/kadın oranı 2/3’tür.
Tablo 4. Piyojenik karaciğer apselerinin nedenleri Safra kesesi ve yolları Hastalıkları Portal ven yoluyla yayılım Hematojen yayılım Doğrudan yayılım Kriptojenik/Kist hidatik
%31-45 <%30 %15 %15 %15
47.Tümör lokalizasyonu dikkate alındığında karsinoid tümörle uyumlu olmayanı işaretleyiniz. a) %35’i ince bağırsaklarda b) %33’ü appandikste c) %14’ü rektumda d) %9’u bronşial sistemde e) %20’si kolon mide ve memede görülür. Cevap E (Clark, Textbook of Endocrine Surgery, 1997, s.643-649; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1092) Karsinoidlerin %60’ı orta bağırsaktan (en sık appendiks ve terminal ileum), %10-20’si arka bağırsaktan (en sık rektum), diğerleri ön bağırsak kökenli organlardan (mide, duodenum) köken alır. Karsinoid tümörlerin %85’i gastrointestinal sistemden, %10’u akciğerlerden, diğerleri larinks, timus, böbrek, over, prostat ve cilt gibi organlardan köken alır. 48.Hangisi piyojenik karaciğer abselerinin en sık nedenidir? a) Biliyer sistem hastalıkları b) Crohn hastalığı c) Ülseratif kolitis d) Kolonda divertikülitis e) Periapendiküler abse Cevap A (Mc Nally, Liver Secrets, Liver Abscess, 1996, s.210; Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1249) Bkz. Tablo 4. 49.Hangisi karaciğerde en sık görülen benign tümördür? a) Hepatosellüler karsinoma b) Hepatoblastoma c) Nodüler hiperplazi d) Hemanjiyomlar e) Kolanjiosellüler karsinoma Cevap D (McNally, Liver Secrets in Evaluation of focal liver masses. Hanley and Belfus, 1996, s.148; Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1261) Karaciğerin en sık görülen benign tümörü hemangiomalardır. Diğer taraftan bu lezyonun en fazla görüldüğü organ da karaciğerdir. Hemangiomaların %10’u multipldir. Yetişkinlerde genellikle 30-40 yaşların arasında görülür ve kadınlarda erkeklerden 5 kat daha sık bulunurlar. Hemangiomalar genellikle kavernöz veya kapiller tiptedir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Karaciğerde görülen hemangiomalar hemen daima kavernöz tiptedir. Tek veya multipl olabilirler, yalnız karaciğerde veya diğer organlarda da bulunabilirler. Çoğunlukla karaciğer ve pankreas kistleriyle birlikte görülürler. 50.Pankreasın endokrin tümörlerindendir ve aklorhidri, sulu diyare, hipokalemi ile seyreder. Aşağıdakilerden hangisidir? a) Đnsülinoma b) Glukagonoma c) VIPoma d) Somatostatinoma e) GRFoma Cevap C (Tadaka Y, et al, Endocrin neoplasms of the Pancreas. In: Handbook of Gastroenterology, 1998, s.493-499; Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.488) VĐPoma 24 saatte 6-8 litreden fazla su kaybına sebep olan diyare ile beraberdir. Dışkı elektrolitlerden çok zengindir potasyum kaybı günde 300 meq geçebilir. Hipokalemi, dehidratasyon, konfüzyon, kilo kaybı ve abdominal kramplar sık görülür. Hipomagnesemi, hipo ve anasidite, hiperkalsemi, glukoz intoleransı vakaların hemen yarısında mevcuttur. Hastaların hepsinde eritemler, ürtikerler ve flushing atakları mevcuttur. Hiperkalsemiye rağmen bazı hastalarda (%10) hipermagnezemiye bağlı olarak tetani nöbetleri mevcuttur. VĐPomada tanı VĐP seviyesi ile konur. Tedavide semptomatik sıvı ve elektrolit replasmanı gereklidir. Tümörün çıkarılması tabloyu dramatik bir şekilde düzeltir. Metastazlı olan vakalarda somatostatin analogları, streptozosin ve 5-FU faydalı olabilir. 51.Akut apandisit tanısında kolon gazlarının distalden proksimale doğru sıkıştırılması sırasında sağ alt kadranda ağrı ortaya çıkmasını araştıran test hangisidir? a) Rebaund tendeness b) Đleopsoas testi c) Obturator testi d) Rovsing testi e) Refleks rijidite 299
GENEL CERRAHĐ
Cevap D (Sabiston, Textbook of Surgery, 14.baskı, 1991, s.888; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1112) Rovsing belirtisi: Sırt üstü yatan hastaya, sol alt kadrandan itibaren uygulanan derin-zorlu palpasyonla kolon gazı çekuma doğru itilir. Bu durumda çekumun artan gaz distansiyonu sağ alt kadranda ağrının uyarılmasına neden olur. 52.Anjiyodisplazi kolonun en fazla hangi bölümünde görülür? a) Çekum ve sağ kolon b) Transvers kolon c) Sol kolon d) Sigmoid kolon e) Rektum Cevap A (Sabiston, Textbook of Surgery, 14.baskı, 1991, s.925; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.965) Geleneksel yöntemlerle nedeni belirlenemeyen kronik, rekürren gastrointestinal kanamalarda, özellikle 60 yaş üzeri hastalarda tek ve en önemli kanama nedeni arteriovenöz malformasyonlardır. Vasküler displazi, anjiodisplazi ve vasküler ektazi deyimleri de aynı anjiografik ve histolojik oluşum için kullanılmaktadır. Arteriovenöz malformasyon, gastrointestinal sistemin bir bölgesinde submukozal venlerin ve buna bağlı olarak mukozal kapillerlerin ektazisidir. Genellikle çekum ve/veya sağ kolondadırlar ve kazanılmış olduklarına inanılır. 53.En sık görülen perianal fistül tipi hangisidir? a) Đntersfinkterik b) Transsfinkterik c) Suprasfinkterik d) Đnfrasfinkterik e) Ekstrasfinkterik Cevap A (Sabiston, Textbook of Surgery, 14.baskı, 1991, s.966; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1184) Fistüller anatomik konumlarına göre 4 grupta toplanırlar. Đntersfinkterik fistül: En sık görülen fistül şeklidir (%70). Transsfinkterik fistül: Bu tip fistüller bütün fistüllerin %20 kadarını teşkil eder. Suprasfinkterik fistül: Bütün fistüllerin %3-4’ünü teşkil eder. Ekstrasfinkterik fistül: Oldukça nadir görülür (%1). 54.Kolon divertikülitinde komplikasyon olarak en sık görülen internal fistül tipi aşağıdakilerden hangisidir? a) Kolovajinal fistül b) Kolokolonik fistül c) Koloileal fistül 300
d) Kolokutanöz fistül e) Kolovezikal fistül Cevap E (Corman, Colon and Rectal Surgery, 3.baskı, 1993, s.834; Türkiye Klinikleri, A.Ü. Cerrahi, s.393,394) Divertikülit komplikasyonları: 1. Perforasyon ve abseleşme: Divertiküldeki iltihabi olayın ilerleyerek divertikülün delinmesi neticesi meydana gelir. Bunlar açık perforasyondan ziyade kapalı perforasyon yani abse teşekkülü şeklinde seyreder. Hastada sol alt kadranda ağrı, ateş, lökositoz, dehidratasyon ve taşikardi mevcuttur. Atak esnasında baryumlu kolon grafisi çekmek veya kolonoskopi yapmak kontrendikedir. 2. Fistül: Divertikülit komplikasyonu olarak olguların %5’inde, hasta kolon segmenti ile mesane, uterus, vajina, üreter ve ileum gibi komşu organlar arasında fistül teşekkül eder. Uterus ve vajene olan fistüllerde tanı vajenden gaz ve feçes gelmesiyle kolayca konulur. Ayrıca kolon ile ileum arasında gelişen fistüllerde fazla bir klinik belirti vermez. Bu fistüllerde diyare, steatore gibi bulgular ortaya çıkar. Divertikülit sonucu en sık fistülleşme mesaneye olur. Bu hastalarda üriner enfeksiyon bulguları dizüri, pnömatüri bulgusu vardır. Vakaların ancak 1/3’ünde fekalüri görülür. Bu semptom ve bulgularla tanı koymak kolay olmasına karşın fistülün kesin olarak yerini saptamak zordur. 3. Bağırsak tıkanması: Divertikülit vakalarının 2/3’ünde iltihap, ödem ve spazma bağlı olarak kısmi bir obstrüksiyon görülür. Tam obstrüksiyon ise vakaların %10’unda görülür. 4. Kanama: Peridivertiküler arteriolün divertikülit neticesi erozyonu ile kanama meydana gelir. 55.Nüks kolon malignensisi için hangi tümör markerinin serum düzeyinin yüksekliği anlamlıdır? a) CA 15-3 b) CA 19-9 c) CA 50 d) CA 125 e) CEA Cevap E (Schwartz, Principles of Surgery, 1994, s.1272; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1174) Kolorektal karsinom hastalarında karsino embriyonik antijen (CEA) %97 oranında pozitif sonuç verir. Lezyonun Dukes evresi ile doğru orantılı olarak CEA pozitifliği ve düzeyi artar. Akut faz proteinleri ile beraber kullanıldığında CEA’nın duyarlılığının kolorektal karsinomların tanısında arttığı saptanmış ve preoperatif evrelendirmede önemli bir parametre olduğu ileri sürülmüştür. Preoperatif CEA değerlerinin bir prognostik değeri vardır. Yüksek CEA değerleri varlığında rekürrens oranının arttığı ileri sürülmektedir. Aynı zamanda CEA’nın postoperatif izlemde önemli bir yeri vardır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
56.Gram (-) sepsisin en sık nedenleri sırasıyla hangisidir? a) Genitoüriner sistem-solunum sistemi-intraabdominal enfeksiyonlar b) Đntraabdominal-solunum sistemi-genitoüriner sistem enfeksiyonları c) Genitoüriner sistem-intraabdominal-solunum sistemi enfeksiyonları d) Solunum sistemi-genitoüriner sistem enfeksiyonları-kolanjitler e) Genitoüriner sistem enfeksiyonları-septik düşükler-abseler Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.132-133) Gram (-) sepsisin en sık nedenleri sırasıyla genitoüriner sistem infeksiyonları, solunum yolları infeksiyonları ve intraabdominal infeksiyonlardır. Diğer sık nedenler deri ve yara infeksiyonları, santral sinir sistemi infeksiyonları ve intravenöz kateter infeksiyonlarıdır. Etken olan en sık mikroorganizmalar gastrointestinal sistemde bulunan bakterilerdir. Bunların başında E.coli gelir. Klebsiella, Pseudomonas aeruginosa, Proteus, Serratia ve Enterobakter türleri saptanan diğer aerobik etkenlerdir. Bacteroides türleri en sık karşılaşılan anaerobik bakterilerdir. Bacteroides bakteriyemisi daha çok intraabdominal ve jinekolojik infeksiyonlarda ya da doku nekrozu ve iskemi ile komplike olan hastalarda görülür. Çoğu kez tek bakteri etken iken, özellikle intraabdominal infeksiyonların neden olduğu sepsis polimikrobial olabilir. Gram (-) bakteriyeminin tanısı için kriterler geliştirilmiştir.
57.Geç dumping sendromu için yanlışı işaretleyiniz. a) Semptomlar yemekten 1-3 saat sonra başlar. b) Gastrointestinal semptomlar görülmez. c) Jejunumdaki hiperosmolar materyal enteroglukagonun fazla salınımına, bu da insulinin fazla salınımına neden olarak olayı başlatır. d) Erken dumpinge göre daha seyrek görülür. e) Semptomlar glukoz alımından sonra artar. Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.10631070) Geç veya hipoglisemik dumping daha seyrek görülür. Semptomlar yemekten 1-3 saat sonra başlar. Semptomlar erken dumping ile aynıdır ancak gastrointestinal semptomlar yoktur. Karbonhidratların mideden jejunuma hızlı boşalması postprandial serum glukozunda daha hızlı bir yükselmeye neden olur. Jejunumdaki hiperozmolar materyal enteroglukagonun fazla salınımına neden olur. Bu madde pankreas adacıklarındaki beta hücrelerini sensitize eder ve fazla miktarda insülin salgılanır. Bunun sonucunda hipoglisemi gelişir. Erken postprandial tipin aksine semptomlar glukoz alımından sonra geriler. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
58.Malignleşme riski en fazla olan kolorektal polip hangisidir? a) Đnflamatuvar polipler b) Hamartomatöz polipler c) Hiperplastik polipler d) Tübülovillöz adenomlar e) Villöz adenomlar Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.11571162) Adenomların kansere dönüşme riski polipin çapı, sayısı, histolojik tipi ve atipi derecesi ile bağlantılıdır. Adenom boyutları arttıkça kanser riski büyür, genel olarak çapı 1 cm’den küçük adenomlarda kanserle karşılaşma olasılığı %1’den az olduğu halde 3 cm’den iri olanlarda risk %30’lara ulaşır. Tübüler adenomlarda kanser riski diğer adenomların riskinden düşüktür. Çapı 1 cm’den küçük tübüler adenomlarda ortalama %0.5-1.3 cm arasında %1-7.3 cm’den büyüklerde ise %13 kadar kanser riski hesaplanır. Büyük villöz adenomlar için verilen oranlar ise %30-50 arasında değişmektedir. En düşük kanser riski tübüler, en yüksek ise villöz adenomdadır. 59.Akut apandisit etyolojisinde en sık etken hangisidir? a) Lenfoid doku hiperplazisi b) Yabancı cisimler c) Parazitler d) Fekalitler e) Tümörler Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.11091110) Akut apandisit oluşmasındaki etiyolojik faktörler 2 grupta toplanabilir: 1. Lümen obstrüksiyonu yapan nedenler 2. Obstrüksiyon dışı nedenler Apendiks lümeninin obstrüksiyonu, akut apandisit etiyolojisinde önemli bir rol oynar. Obstrüksiyon nedenleri arasında fekalitler başta gelir. Perfore akut apandisitlerin %90’ında, apendiks lümeninde fekalitlerin bulunduğu bildirilmektedir. Lenfoid doku hiperplazisi fekalitlerden sonra, en sık görülen tıkanma nedenidir.
60.Süperior mezenterik arterin tam çıkış yerinden tıkanması sonucu hangi bağırsak kısımlarında gangren görülür? a) Tüm ince bağırsaklar b) Đnce bağırsaklar+çekum c) Đnce ve kalın bağırsaklar d) Duodenum ve jejunum e) Jejunum, ileum, çekum, çıkan kolon, transvers kolonun proksimali 301
GENEL CERRAHĐ
Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, 1996, s.14371442) A.mezenterika superior, ilgili yerleri beslediğinden jejenumdan transvers kolonun proksimaline kadar bölgelerde gangren oluşur. 61.Künt karın travmalarında en sık yaralanan organ hangisidir? a) Karaciğer b) Dalak c) Aorta abdominalis d) Böbrek e) Kalın bağırsaklar Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.422-423) Dalak künt travmada en çok yaralanan solid organdır. Önemli immünolojik ve retiküloendotelial fonksiyonları vardır. Bu nedenden minör yaralanmalarda çocuklarda, adölesanlarda ve genç erişkinlerde dalak korunmaya çalışılmalıdır. Dalağın korunması (splenorraphy) yüksek postsplenektomi sepsis riski yüzünden özellikle çocuklarda önemlidir ki bu oran 1 yaş altında %2050 arasındadır. Erişkinlerde ise bu oran %1-2’dir. 62.Sistemik inflamatuar cevap sendromu, çeşitli ciddi klinik tahribatlara verilen sistemik inflamatuar cevaptır. Bu cevap aşağıdaki koşullardan iki veya daha fazlasıyla belirlenmektedir. Bu koşullardan sistemik inflamatuar cevap sendromunda belirleyici olmayanı hangisidir? a) Ateş >38oC veya 36oC b) Kalp hızı >90 atım/dakika c) Solunum hızı >20 solunum/dakika veya Pa CO2<32 torr (<4,3kPA) d) Tansiyon arteryel <80 mmHg, oligüri (<0.5 ml/kg/saat) olması e) Beyaz küre >12000/mm3, 4000/mm3 veya %10 band formu Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.132) Sistemik inflamatuar cevap sendromu: Çeşitli ciddi klinik tahribatlara verilen sistemik inflamatuar cevaptır. Bu cevap aşağıdaki koşullardan iki veya daha fazlası ile belirlenir. Ateş >38oC veya <36oC Kalp hızı >90 atım/dak Solunum hızı >20 solunum/dak. veya PaCO2<32 torr (<4.3 kPa) BK>12.000 hücre/mm3, 4000 hücre/mm3, veya >%10 band formu 63.Özefagus perforasyonlarının en sık etyolojik nedeni hangisidir? a) Spontan b) Yabancı cisimler c) Đatrojenik 302
d) Travma e) Enfeksiyonlar Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.996-996) Özofagus perforasyonlarının en sık nedeni iatrojeniktir. Bundan sonra sırasıyla spontan perforasyon, yabancı cisimler ve travma nedeniyle oluşan perforasyonlar gelir. Özofagus perforasyonlarının %75.5’ini iatrojenik nedenler oluşturur. Bunların çoğu da endoskopi ve dilatasyon gibi enstrümental girişimlere ikincildir. Krikofaringeus kas bölgesi özofagusun en dar yeridir ve bu tip perforasyonların çoğu burada olur. Bundan sonra torakoabdominal segment gelir. Perforasyon oranları fiberoptik endoskopide %0.018-0.093, rijid endoskopla %0.1-0.5, buji dilatasyonu ile %0.2-0.95 ve pnömotik dilatasyonla %1-5 olarak bildirilmektedir. 64.Akut gastrik mukozal lezyonlardan olan üst gastrointestinal sistem kanamalarında aşağıdaki tedavilerden hangisi tercih edilmez? a) H2 reseptör antagonistleri b) Oral magnezyum-aliminyum hidroksit tipi antiasitler c) Selektif arteriel kateterizasyon ile vazopressin verilmesi d) Gastrik lavajla soğuk serum fizyolojik irrigasyonu e) Argon veya Nd-Yag laserle fotokoagulasyon Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.953) Gastrointestinal lavaj, soğuk serum fizyolojik irrigasyonu, irrigasyon sıvısı içine vazopressör ilaçlar (levarterenol) konulması önerilmişse de, bunların yararı şüpheli olup, mukozal lezyonların varlığında iskemiyi daha da arttırırlar. 65.60 yaş üzerindeki insanlarda en sık alt gastrointestinal sistem kanama nedeni hangisidir? a) Kolon divertikülozisi b) Arterio-venöz malformasyonlar c) Meckel divertikülü d) Kolon kanseri e) Kolon polipleri Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.961) Erişkinlerde, 60 yaşın altında kolon karsinomu ve polipler en sık görülen nedenlerdir, ancak majör kanamaya en sık yol açan hastalık divertikülozistir, ikinci sırada vasküler ektaziler gelir. Ancak 60 yaş üzeri erişkin grupta alt gastrointestinal kanamanın en sık görülen nedeni vasküler ektazilerdir. Divertikülozis ve malign hastalıklar vasküler ektazilerden sonra sık görülen alt gastrointestinal kanama nedenleridir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
66.Özefagusun iyi huylu tümörlerinden en sık görüleni hangisidir? a) Kistler b) Lipomlar c) Fibrom veya nörofibromlar d) Leiomyomlar e) Hemanjiomlar Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, 1996, s.10151015)
Tablo 5. Tip II multipl endokrin neoplaziler MEN-IIA
MEN-IIB
-
Multisentrik medüller tiroid karsinomu Feokromasitoma Paratiroid hiperplazisi Multisentrik medüller tiroid karsinomu Feokromasitoma Dil, dudak, göz kapakları, konjunktivalar ve orofarinkste mukozal nöromlar - Bağırsak ganglionöromları - Tipik yüz görünümü ve marfanoid vücut yapısı
Leiomyoma; özofagusun iyi huylu tümörleri arasında en sık görüleni olup, bütün gastrointestinal kanal leiomyomalarının %10’unu kapsar. Organın orta ve alt bölümlerinde, nadiren de servikal bölgesinde rastlanır. Genellikle 20 ile 50 yaş arasında görülmektedir. Hastalığın klinik bulguları çok belirgin olmamakla birlikte disfaji, ağrı, yutkunmada huzursuzluk, kilo kaybı, retrosternal dolgunluk hissi, nadiren de ülserasyona bağlı kanama görülebilir.
69.Aşağıdakilerden hangisi hipertiroidizm nedeni değildir?
67.Multisentrik medüller tiroid karsinomu, feokromasitoma, paratiroid hiperplazisi bulunan bir hastada aşağıdaki multipl endokrin neoplazilerden hangisini düşündürür?
Cevap C (Cameron, Current Surgical Therapy, 1998, s.599-603)
a) MEN-I b) MEN-IIA c) MEN-IIB d) Ailesel nonMEN medüller tiroid karsinomu e) Sporadik medüller tiroid karsinomu Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, 1996, s.1560) Bkz. Tablo 5. 68.Kronik böbrek hastalığı sırasında paratiroid hormonu artmaktadır. Bu durumda paratiroid bezlerinde hiperplazi vardır. Bazen hiperplazi otonomi kazanmaktadır. Böyle bir durumda aşağıdakilerden hangisi düşünülür? a) Primer hiperparatiroidizm b) Sekonder hiperparatiroidizm c) Tersiyer hiperparatiroidizm d) Ektopik paratiroid hormon sendromu e) Paratiroid bezlerinde karsinom Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, 1996, s.1601) Tersiyer hiperparatiroidizm; sekonder hiperparatiroidizme yolaçan esas hücreli hiperplazinin “otonomi” kazanmasıdır. Diğer bir deyişle olay, sekonder hiperparatiroidizmin primer hiperparatiroidizme dönüşmesidir. Bu durum kronik böbrek yetmezliğinde sıklıkla görülür. Normal veya düşük olan serum kalsiyumu yükselir. Serum kalsiyumunun persistan olarak yüksek kalması paratiroidektomi için indikasyondur. Ancak hangi serum kalsiyum düzeyinde cerrahi tedavi indikasyonu olduğu bilinmemektedir. Böbrek transplantasyonu planlanan tersiyer hiperparatiroidizmi olan hastalarda transplantasyon öncesi paratiroidektomi önerilmektedir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
a) Graves hastalığı b) Jodbasedow sendromu c) Propiltiourasil alımı d) De Quvervain tiroiditi e) Toksik adenom
Propiltiyourasil hipertiroidinin tedavisinde kullanılır. 70.Postoperatif infeksiyon riskinin en yüksek olduğu ameliyatlar hangisidir? a) Gastroduodenal b) Özefagus c) Safra yolları d) Kolorektal e) Đnce bağırsak Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 1, s.258) Ameliyat sonrası infeksiyon riski en yüksek olan ameliyatlar kolorektal girişimlerdir. Profilaktik antibiyotik verilmesinin kesin indikasyon olduğu ameliyatlardır. Bu tür ameliyatlarda profilaktik antibiyotik kullanımının yanında mekanik bağırsak temizliği yapılması da gerekir, zira bu uygulama gros fekal materyali ortadan kaldırır. Antibiyotiklerin ek olarak verilmediği ve etkin mekanik temizliğin yapılmadığı olgularda infeksiyon oranı %22-62 arasında (ortalama %40) olarak bildirilmiştir. En sık patojen ajanlar enterik gram negatif basiller, streptokoklar (grup D dahil) ve anaeroblardır (özellikle Bacteroides fragilis, klostridia, pepto-streptokok ve peptokoklar). Kolonda anaerob:aerob bakteri oranı 1000:1’dir. 71.Gastrointestinal sistemin en fazla hangi bölgesinden sıvı sekresyonu olur? a) Mide b) Đnce bağırsak c) Safra d) Pankreas e) Kolon 303
GENEL CERRAHĐ
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 1, s.910 tablo 1) Gastrointestinal Sıvıların Günlük Miktarı Günlük Volüm (ml) Türürük Gastrik sıvı Pankreatik sıvı Safra Đnce bağırsak sekresyonu Brunner gland salgısı Kolon sekresyonu Total
1000 1500 1000 1000 1800 200 200 6700
pH 6.0-7.0 1.0-3.5 8.0-8.3 7.8 7.5-8.0 8.0-8.9 7.5-8.0
72.Yağlar, gastrointestinal sistemin hangi bölgesinden emilir?
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 1, s.916 tablo 7) Gıdaların Emilim Yerleri Gıdalar
Proksimal ince bağırsak
Yağlar, karbonhidratlar, demir, kalsiyum folik asit, vitaminler Protein, karbohidratlar, folik asit Vit. B12, safra tuzları Su ve elektrolitler
73.Safranın bağırsaklardan ne kadarı emilir? a) %15 b) %25 c) %50 d) %95 e) %100 Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 2, s.1283) Safra asitler karaciğer tarafından kolesterolden yapılır ve safra kesesinde konsantrasyonu artar ve yemek yenildiği zaman itrah edilmek üzere depo edilirler. Safranın %95’i bağırsaklardan geri emilir ve %5’i dışkı ile dışarı atılır. Bu eksilen miktar karaciğer tarafından tamamlanır. 74.Safra kesesi kanseri için hangisi yanlıştır? a) En sık fundusta yerleşir. b) Prognoz genel olarak iyidir. c) En sık karaciğere metastaz yapar. d) En sık adenokarsinoma görülür. e) Erken evrede belirti vermez. Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 2, s.1288,1289) 304
Klinik belirtiler safra taşlarında olduğu gibidir. Ağrı, halsizlik, kusma bulunabilir. Safra yolları tutulmuşsa sarılık ve kolanjitin diğer belirtileri ve sağ üst kadranda kitle bulunur. %20 olguda asemptomatiktir. Erken tanı için tipik bir belirti yoktur. 75.Safra kesesi, en sık hangisine fistülize olur?
Yer
Distal ince bağırsak Đnce bağırsak + kolon
Genel olarak fundusta yerleşirler. Boyun kısmında yerleştikleri zaman duktus sistikus tıkanması ve akut kolisistite sebep olurlar. En sıklıkla skiröz tipte görülürler. Safra kesesi duvarı kalındır ve birçok taş ihtiva eder. Teşhis edildikleri zaman birçok hastada safra kesesinin duvarının tamamında tümöral invazyon vardır. Hastaların %80’inde komşu karaciğere ve %50’sinde portal ven, koledok kanalı ve diğer organlara (kolon duodenum, jejunum) infiltrasyon vardır. Bu yolla biliyer fistüller meydana gelir. Hematojen olarak en sık periton, over ve akciğerlere yayılır. En sık (%80) adenokarsinoma görülür. Erken evreler çok az görülür.
a) Mide b) Duodenum c) Jejenum d) Đleum e) Kolon
Orta ince bağırsak
Safra kesesi karsinomu az görülmesine rağmen prognozu kötüdür. Karsinom genellikle kolelitiazis ile birlikte bulunur (%90).
a) Duodenum b) Jejenum c) Đleum d) Transvers kolon e) Mide Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 2, s.1313) Safra kesesi en sık duodenuma fistülize olur. 76.Bağırsak tıkanmalarından bağırsak segmentinde en fazla biriken gaz hangisidir? a) Oksijen b) Karbondioksit c) Nitrojen d) Hidrojen e) Amonyak Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 1, s.979,980) Genellikle tıkanma olan bağırsak segmentinin proksimalinde sıvı ve gaz birikimi olur. Bağırsaklarda biriken gaz başlıca yutulan havadan gelir, daha az oranda da bağırsak hareketlerinin duraklaması, pasajın olmaması sonucu oluşan pütrefaksiyon olayına ikincil ortaya çıkan gazlara bağlıdır. Yutulan havadan gelen azot (N) gazı absorbe olmazken, CO2 ise hızla absorbe olur. Bağırsak tıkanmalarında bağırsak segmentlerinde biriken gazların oranı Nitrojen Oksijen Karbondioksit Kükürtlü hidrojen Amonyak ve aminler Hidrojen
%70 %12 %8 %5 %4 %1 MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
77.Hangisi visseral ağrıda görülmez? a) Otonom belirtiler b) Bulantı-kusma c) Hipotansiyon d) Lokalize ağrı e) Taşikardi Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 2, s.1394) Karın ağrısı kaynağı, gelişimi ve algılanma mekanizması değişik iki belli başlı tip gösterir. Bunlardan bir tanesi karın organlarının dış yüzeylerini çevreleyen visseral peritondan kaynaklanır, otonom sinir sistemi aracılığı ile iletilir ve beyinde, talamusta algılanır. Bu tür karın ağrısı visseral ağrı olarak adlandırılır. Akut karın tablosuna yol açan rahatsızlıkların birçoğu, başlangıç evrelerinde serozal distansiyon yaratarak bu tür karın ağrısına neden olurlar. Visseral tipte karın ağrısı genellikle bulantı ve bazen de kusma ile birliktedir. Hasta tarafından pek iyi lokalize edilemez ve bazen oldukça şiddetli olmasına karşın, aslında çok da iyi tanımlanamaz. Hastaların bir bölümünün visseral ağrı döneminde huzursuz bir şekilde, kendilerini daha rahat hissedecekleri bir duruş aradıkları gözlemlenebilir. Đkinci tip karın ağrısı, bu tanımladığımızdan tümü ile farklıdır. Bu tip ağrıda, ağrılı uyaran karın boşluğunu örten parietal peritondan kaynaklanır, çevrel sinirler ile merkezi sinir sisteminden iletilir ve beyin korteksinde algılanır. Bu tip karın ağrısı somatik ağrı olarak tanımlanır. Şiddeti tıpkı visseral ağrıdaki gibi, değişken olabilir ama hasta tarafından çok belirgin bir şekilde lokalize edilir. Somatik ağrıyı tetikleyen etmenlerin belli başlıları temas, basınç ve ısı değişiklikleridir. 78.Periferik anevrizmalar içinde en sık görüleni hangisidir? a) Femoral b) Popliteal c) Tibial d) Karotis e) Đliyak Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 2, s.2130) Popliteal anevrizmalar: Periferik anevrizmalar içinde en sık görülen anevrizmalardır. Arteriosklerotik değişikliklerin olduğu durumlarda dizin sık olarak fleksiyonu damarın dilatasyonunda predispozan rol oynar. Keza poststenotik dilatasyonlar yine anevrizma gelişmesinde rol oynarlar. Morfolojik olarak üç tipi vardır: 1. Proksimal: Multilobüler, geniş ve femur kondilinin arkasında yer alır. 2. Orta: Diz eklem mesafesinin proksimal ve distaline uzanır. 3. Distal: Genellikle ilk tipi tipinden daha küçüktür. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Popliteal arter anevrizmaları %25’e varan oranda bilateral olabilirler. Ayırıcı tanılarında Baker kistleri düşünülmelidir. 79.Akut arter trombozu en sık hangi bölgede görülür? a) Karotis arteri b) Orta serebral arter c) Mezenterik arter d) Aorta e) Fossa poplitea Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 2, s.2111) Akut trombozun en sık görülen nedeni aterosklerozis obliteranstır. En sık görüldüğü yerler, femoral arterin Hunter kanalı içindeki bölgesi, fossa popliteadır. 80.Hangisi pıhtılaşma sırasında tüketilir? a) Faktör I b) Faktör II c) Faktör VI d) Faktör X e) Faktör XII Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 1, s.93) Pıhtılaşmayı ilgilendiren önemli mekanizmalardan biri de fibrinolitik sistemdir. Bu sistem, normal fizyolojik düzen içerisinde istenmeyen veya gereksiz miktarlardaki intravasküler fibrin oluşumunu önler, hatta oluşmuş fibrini parçalayıp, eritir. Fibrinolitik sistemin etkili maddesi plazmin (fibrinolizin)’dir. Bu madde kuvvetli bir proteolitik enzim olup, fibrini çok ufak çözünebilir parçalara ayırır (fibrin yıkım ürünleri). Plazminin prokürsörü olan inaktif plazminojeni aktive eden maddeler, kanda, dokularda, çeşitli salgılarda ve özellikle vasküler endotelde bulunur. Çoğu kez bu aktivatörler prokürsör halindedir. Plazmin diğer serin proteazlar gibi rölatif olarak nonspesifiktir. Sadece fibrini değil (FI), faktör II, V, VIII ve muhtemelen IX ve XI’de parçalar. Fibrin ve fibrinojenin parçalanması sonucunda ortaya çıkan yıkım ürünleri suda erir ve heparin gibi antitrombin etkisi gösterirler. Trombosit fonksiyonlarını bozarlar, özellikle akciğerlerde olmak üzere kapiller endotelini zedelerler. 81.Akut arter tıkanmasında en sık görülen semptom hangisidir? a) Ağrı b) Solukluk c) Parastezi d) Atım yokluğu e) Şok Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi, Cilt 2, s.2109) Akut arter tıkanmasında ilk belirti ve en sık rastlanan semptom ağrıdır. 305
GENEL CERRAHĐ
82.Hangisi yanlıştır? a) Bakteriyemi dolaşımda canlı bakterinin bulunmasıdır. b) Absede fluktuasyon meydana gelmişse açılmamalıdır. c) Lenfanjit sellülitin sınırlanmış şeklidir. d) Erizipelde etken A grubu β-hemolitik streptokoklardır. e) Septisemi, bakteriyeminin daha şiddetli halidir. Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.226,227) Sellülit: Deri ve deri altı dokusunun yüzeyel yayılan eritematöz inflamasyonudur. Bir kaç tipi olmasına rağmen en sık olanı erizipeldir. Erizipelde etken grup A βhemolitik streptokoktur (Strept. pyogenes). Lenfanjit: Sellulitin daha şiddetli bir şekli olup septisemiye kadar ilerleyebilir. Etken genellikle streptokoktur. Abseler ağrılı, kızarık bir şişlik olarak kendilerini gösterirler. Gaz yapan organizmalara ikincil iseler krepitasyon vardır. Halsizlik, titreme ve terleme ile beraber giden ateş ve lökositoz görülür. Apsede fluktuasyon meydana geldiğinde açılmalıdır. Ancak yeterli drenaj sağlanmadığı takdirde kronik bir sinüs veya fistül gelişebilir. Bakteriyemi dolaşımda canlı bakterinin bulunmasıdır. Septisemi, bakteriyeminin daha şiddetli klinik belirti veren şekli olup titreme, halsizlik, ateş, toksik tablo ve hipotansiyon klasik klinik belirtileridir (SIRS). 83.Ameliyat sonrası ilk 48 saatte çıkan ve hızla ilerleyen yara infeksiyonlarından en sık hangisi sorumludur? a) Psödomonas b) Clostridium c) Stafilokoklar d) Streptokoklar e) Bacillus cereus Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.241) Özellikle ameliyattan sonraki ilk 48 saatte ateşin varlığı veya hastanın genel durumundaki bozulma yaranın infeksiyon açısından gözden geçirilmesini gerektirir. Ameliyat sonrası ilk 48 saatte ortaya çıkan ve hızla ilerleyen infeksiyonlar, aksi ispat edilene kadar grup A hemolitik streptokoklara ikincil oldukları kabul edilmelidir. Vezikül ve bül oluşması en belirgin özellikleridir. Yara infeksiyonu varlığında nabız yükselmesi ve hastanın apatik olması “Clostridia” infeksiyonunu düşündürmelidir. Ödem ve beyaz-kahverengimsi bir akıntı genellikle vardır. Nekrotizan fasiitis hemolitik streptokok ve/veya stafilokoklar ile anaerobların birlikte olması sonucu ortaya çıkar ve derialtında nekroz belirgindir. Her üç türdeki infeksiyonlarda deri altı amfizemi vardır. 306
Ameliyat sonrası 4-7 günlerde ortaya çıkan infeksiyonlar stafilokoklar, gram negatif ve gram pozitif diğer organizmalara bağlı olarak gelişirler. Pseudomonas yara infeksiyonları özel bir durum olup, genellikle yanık, lökopeni, diabetik ketoasidoz, lösemi, aerosol tedavisi ve trakeostomi gibi durumlarda etkendir. 84.Memede en sık metastazların olduğu lenf grubu hangisidir? a) Rotter lenf nodülleri b) Aksillar ven lenf nodülleri c) Skapular lenf nodülleri d) Supraklaviküler lenf nodülleri e) Santral lenf nodülleri Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.838) Santral lenf nodülleri: Aksillanın ortasını oluşturan yağ dokusu içindeki ortalama 18-20 adet lenf nodülüdür. Aksillada en kolay palpe edilen lenf nodülü bunlardır. En çok sayıda, en belirgin ve metastazların en sık olduğu lenf nodülleri de bunlardır. 85.Tromboanjitis obliterans en sık nerede görülür? a) Üst ekstremite b) Serebral arterler c) Koroner arterler d) Alt ekstremite e) Visseral arterler Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.2114) Tromboanjitis obliterans primer olarak periferik arterlerin hastalığıdır. En fazla alt ekstremitelerde görülür. Olguların 1/4’inde her dört ekstremite de hastalığa katılır. En sık rastlanan lokalizasyonlar; alt ekstremitede a. tibialis anterior, posterior ve plantar arterlerle, üst ekstremitede radial, ulnar, palmar ve dijital arterlerdir. Hastalık iltihabi bir karakter gösterir. Arterin bütün tabakalarında bu iltihabi reaksiyon görülür yani panarteritis vardır. Hasta arter kalın bir fibrozis tabakasıyla çevrilidir. Çoğunlukla yandaş ven ile sıkı bir şekilde yapışmış olup ven de hastalığa tutulmuştur ve bir panflebitis vardır. Bu panvaskulitise (panarteritis-panflebitis) sinirler de katılırlar. Bu görünüm, arteriosklerozis ile tromboanjitis arasındaki ayırıcı karakteristik bir bulgudur. Tromboanjitis obliteransda patoloji segmenterdir. Hasta segmentler arasında normal bölgeler bulunur. Normal ve hastalıklı kısımlar birbirinden kolaylıkla ayırt edilebilir. Arter lümeni trombüsle dolarak organik tıkanma meydana gelir ve bunu takiben hasta kısım çevresinde kollateral dolaşım gelişmeye başlar. Prognoz kollateral dolaşıma göre değişir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
86.Arteriosklerozis obliterans en sık hangi bölgede görülür? a) A. femoralis superfisialis b) Đliyak arter c) Aorta d) A. mesenterica superior e) A. renalis Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.2098) Arteriosklerozis obliterans aorta ve ana dallarının en çok bifürkasyon yerlerinde yerleşir. %33 oranında aorta ve iliak arterlerde, %45 oranında a. femoralis superfisiyalisde, %19 oranında a. poplitea ve distalinde lokalize olur. Üst ekstremite arterlerinden a. karotis, a. vertebralis, a. subklavia, a.mezenterika superior ve a. renalis’te yerleşme oranları daha azdır. En çok lokalize olduğu yer femoropopliteal bölgedir. 87.Transfüzyona bağlı hemolitik reaksiyonlarda en sık karşılaşılan klinik bulgu hangisidir? a) Dispne b) Sarılık c) Oligüri d) Siyanoz e) Allerjik reaksiyonlar Cevap C (Türkiye Klinikleri, A.Ü.Cerrahi, s.91) Hemolitik post transfüzyon reaksiyonlarının kliniği şöyle özetlenebilir: %58 oligüri, %56 Hb’üri, %50 hipotansiyon, %40 sarılık, %30 bulantı-kusma, %25 böğür ağrısı, %22 siyanoz-hipotermi, %20 dispne, %18 titreme, %16 diffüz kanamalar, %10 nörolojik bulgular ve %6 allerjik reaksiyonlar. Laboratuvar bulguları ise: serbest Hb>5 mg/dl Hb’üri, serum haptoglobülin <50 mg/dl, verici-alıcı kanı arası antijen uyumsuzluğunun serolojik tayini. Yapılacak en basit test ise bir idrar sondası koyup, çıkan idrarın renk ve volümüne bakmaktır. Ayrıca nakledilen hücrelerin hasta antikorları ile kaplandığını gösteren (+) bir Coombs testi de ilave delil sağlayabilir. 88.Şilotoraksın en sık sebebi hangisidir? a) Travma b) Tümörler c) Đdiyopatik d) Siroz e) Filariyazis Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1926) En önemli şilotoraks nedeni (olguların %50’sinde) tümöral infiltrasyondur. En sık görülen tümör lenfomadır (%75). Ekstrensek tümör kompresyonuna, tümöral infiltrasyona veya tümöre yönelik radyoterapiden sonra da şilotoraks görülebilmektedir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
89.Tiroidin medüller kanseri için hangisi yanlıştır? a) Tiroid C hücrelerinden gelişir. b) Kalsitonin seviyesini yükseltir. c) Đdeal tedavi total tiroidektomi ve santral boyun diseksiyonudur. d) Kanserin olduğu tarafa total, karşıya subtotal tiroidektomi yeterlidir. e) Radyasyon ve kemoterapi etkisizdir. Cevap D (Clark, Textbook of Endocrin Surgery, 1.baskı, 1997, s.117; Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1561) Medüller tiroid karsinomunun tedavisi cerrahi rezeksiyondur. Hastaların %85-90’ında tümör multisentrik ve bilateral olduğundan, kalan sporadik olguların da hangisinin gerçekten sporadik ya da bir ailesel tipin öncüsü olduğu ameliyat öncesinde saptanamayacağından ameliyatta mutlaka total tiroidektomi ve %50-65 oranda tiroid dışı yayılma ilk ameliyat sırasında da görüldüğünden, santral bölge lenf nodu diseksiyonu yapılmalıdır. Ameliyat öncesi medüller tiroid karsinomu tanısı olan hastalarda mutlaka feokromasitomanın varlığı araştırılmalı ve varsa önce bilateral adrenalektomi yapılmalıdır. Yine serum kalsiyum ve parathormon düzeyleri kontrol edilmeli ve ameliyatta paratiroidler dikkatlice gözden geçirilmelidir. Bunlar normal bulunursa paratiroidleri korumak, aksi halde total ya da subtotal paratiroidektomi yapmak gerekir. 90.Memedeki cystosarcoma phylloides’in özelliklerinden yanlış olanını işaretleyiniz. a) Fibroadenomlara benzerler. b) Çok büyük boyutlara ulaşabilirler. c) Malign veya benign karakterde olabilirler. d) Ameliyatla tedavide aksiller disseksiyon mutlak yapılmalıdır. e) Lokal nüks oranı (ameliyattan sonra) %50’den fazladır. Cevap D (Harvey, Cancer Surgery, 1996, s.543; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.864) Cystosarcoma phyloides adenofibromanın bir türü olarak kabul edilir. Hızla büyüdüğü için hekime ilk başvuruşta bile büyüklüğü adenofibromalardaki mutat büyüklükten daha fazladır. Genellikle benign bir tümördür. Klinikte sert, mobil, lobüllü bir kitle olarak ele gelir. Büyüklüğü 3-4 cm’nin üzerindedir. Cystosarcoma phylloides’in tedavisi etrafında az miktarda meme dokusu ile birlikte tüm kitlenin çıkarılmasıdır. 91.Aşağıdaki konjenital anomalilerden hangisi mekanik üst sindirim sistemi tıkanması yapabilir? a) Ektopik pankreas b) Annular pankreas c) At nalı böbrek d) Polikistik böbrek e) Riedel lobu 307
GENEL CERRAHĐ
Cevap B (Schwartz, Principles of Surgery, 6.baskı, 1994, s.1405; Türkiye Klinikleri, s.470) Annuler pankreas: ender rastlanılan bir anomalidir. Embriyonel hayatta pankreası oluşturacak olan ventral kısmın sola yani dorsal pankreas dokusuna rotasyonu esnasında duodenumu çepeçevre sarması ile ortaya çıkar, çoğu defa semptom vermez. Semptomlu seyredenlerde pilor stenozu belirtileri ortaya çıkar. Çoklukla karın ağrısı ve bulantı kusma ile seyreder.
Tablo 6. Modifiye Dukes sınıflandırılması (Aster-Coller) A Evresi B Evresi
: :
C Evresi
:
Mukozaya lokalize tümör B1-Lenf nodu metastazı olmadan muskularis propriaya kadar tümör tutulumu B2-Lenf nodu metastazı olmadan muskularis propriayı invaze eden tümör C1-tüm bağırsak duvarı tutulumu ile beraber lenf nodu metastazı C2-Bağırsak duvarını aşmış lezyon ile beraber lenf nodu metastazı
92.Çocukluğunda hangi kromozomunda gen mutasyonu olanlar tiroid medüller karsinomu adayıdırlar? a) 17 b) 10 c) 18 d) 7 e) 11 Cevap B (Schwartz, Principles of Surgery, 1994, s.1639; Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1559) Diğer kalıtsal olabilecek tümörlerden farklı olarak, medüller tiroid karsinomu ani gelişen bir malign transformasyon değildir. Tümörün ilginç özelliği, tüm tiroid C hücrelerini kapsayan genel bir hiperplazi döneminin öncülük yapmasıdır. Medüller tiroid karsinomunun bu anormal hücrelerden multifokal ve multiklonal olarak geliştiği gösterilmiştir. Bütün bu bulgular onuncu kromozomun DNA’sı tarafından yönlendirilen ve hedef C hücrelerini etkileyen poliklonal hiperplastik bir büyüme uyarısı olması gerektiğini düşündürmektedir. 93.Hipertansiyonla birlikte başağrısı, terleme ve çarpıntı triadı aşağıdaki tümörlerden hangisi için karakteristiktir? a) Đnsülinoma b) Glukagonoma c) Gastrinoma d) Feokromasitoma e) Vipoma Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery, 6.baskı, 1994, s.564; Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1516) Feokromasitomada klinik belirtiler artmış katekolamin salgısına bağlıdır ancak hastaların çoğu semptomatiktir. En sık rastlanan belirtiler hipertansiyon, başağrısı, terleme ve çarpıntıdır. Hipertansiyon sürekli veya paroksismal olabilir. Özellikle başağrısı, terleme ve çarpıntı triadının hipertansiyon ile beraber olması feokromasitoma için tipiktir. Daha nadir olarak sinirlilik ve anksiyete durumu, tremor, bulantı, kusma, yorgunluk, halsızlık, göğüs ve karın ağrısı, yüzde kızarma ve kilo kaybı görülür. Yaklaşık %40 hastada safra kesesinde taş olduğu bildirilmektedir. Safra kesesinde taş oluşumunun nedeni katekolaminlerin serbest yağ asit salınımını artırmasıdır. Hastaların %25’inde katekolamin salınımına ikincil miyokardit görülür. Bu etki doğrudan kateko308
laminlere ve artmış periferal vazokonstriksiyona ikincildir. 94.Aşağıdaki seçeneklerden hangisi yanlıştır? a) Familyal adenomatöz polipozis otozomal dominant geçişli bir sendrom olup, kolonda 100’den fazla poliplerin varlığı ile karakterizedir. b) Hiperplastik polipler adenomatöz poliplerden 10 kat daha fazladır. c) Otozomal dominant geçişli Peutz-Jeghers sendromunda gastrointestinal kanser gelişme oranı %2-13’tür. d) Adenomatöz poliplerde çap büyüdükçe kanser riski artar, bu risk en az villöz tipteki poliplerde görülür. e) Herediter nonpolipozis kolon kanserine Lynch sendromu denir ve bu kişilerde kolon dışında endometrium, mide ve diğer organ kanserleri de gelişebilir. Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery Comparison Handbook, 6.baskı, 1994, s.456-457; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1159) Kolorektal adenomlar histolojik görünümlerine göre tübüler, villöz ve tübülovillöz olmak üzere üç ayrı tipe ayrılır. Genel nüfusun %5-10 kadarında kolorektal adenom bulunduğu hesaplanır. Bunların %75’i tübüler, %10’u villöz, %15’i de tübülovillöz adenomdur. 95.Hastanın kolon karsinomu muskularis propriaya kadar yayılmış fakat daha dışarıya taşmamıştır. Lenf nodu negatiftir. Bu durumda Dukes klasifikasyonun Astler Coller modifikasyonuna göre hangi stage sözkonusudur? a) Stage A b) Stage B1 c) Stage B2 d) Stage C1 e) Stage C2 Cevap B (Sabiston, Textbook of Surgery, 14.baskı, 1991, s.948; Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1173) Bkz. Tablo 6. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
96.Kolon polipleri için doğru olan hangisidir? a) Polipektomi yapılan kimsede yeni polip oluşum riski normale göre daha azdır. b) Çocuklarda polip en çok puberte çağında görülür. c) Polip oluşumunda otoimmünite rol oynar. d) En sık rastlanan polip tipi hiperplastik olanıdır. e) Đfadeleri hepsi doğrudur. Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.1158) Hiperplastik polip en çok görülen kolorektal polip tipidir. Günlük uygulamada sık karşılaşılması nedeni ile iyi bilinmesi gerekir. Alışılagelen konumu rektumdur. Kolon kesimlerinde de rastlanabilir. Otopsilerde 40 yaşın altında %40, üstünde %75 dolaylarında görülür. Sigmoidoskopilerde gözlenen poliplerin büyük çoğunluğu bu gruba girer. Küçük sesil oluşumlardır. Çapları 5 mm’yi nadiren geçer. Klinik belirti vermezler. Malignite potansiyeli yoktur.
delere karşı duyarlı görünmektedir. Hashimoto hastalığında tiroid simetrik olarak büyür. Doku soluk renkli ve normal tiroid dokusundan daha serttir. Nodüllerin oluşması sık görülür, o nedenle basit guatr veya kanserle karıştırılabilir. Mikroskopik yapıda lenfoid doku hakimdir. Kalan epitel hücreleri geniştir ve oksifilik değişiklikler gösterirler. Bunlara Askenazy hücreleri denir. Zamanla tiroid dokusunun yerini fibröz doku alır. Hastalar genellikle boyunda hassas bir kitleden şikayet ederler. Çoğunluğu 40-50 yaşlarında kadındır. Çok nadiren solunum güçlüğü gibi bası belirtileri bulunabilir. Hastanın müracaat dönemine göre hipertiroidi, ötiroidi veya hipotiroidi belirti ve bulguları görülebilir. Hastalığın başlangıç dönemlerinde serumda tiroid hormon seviyesi düşünce TSH salgısı artar, bu da tiroid bezini stimüle ederek hormon miktarını arttırır. Buna bağlı olarak hipertiroidi belirti-bulguları oluşur. Genellikle hastalığın seyri esnasında ötiroidi olur. Bezde fibrozis artınca da hipotiroidi gelişir.
97.A. Thyroidea inferiorlar için hangi ifade doğrudur? a) Arcus aortadan direkt çıkarlar. b) A. Carotis externalden çıkarlar. c) A. Subclavia’nın troservikal trunkusdan çıkar. d) A. Thyroidea ima’nın dalıdır. e) Hepsi yanlıştır. Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1523) Tiroid bezi ortalama ağırlığı 20 g olup bir istmusla birleşen iki loptan oluşur. Kanlanması superior ve inferior tiroid arterler yoluyla olur. Süperior tiroid arter eksternal karotid arterin dalıdır ve hyoid kemik düzeyinden çıkıp aşağı doğru inerek tiroidin üst kutbuna girer. Đnferior tiroid arter subklavian arterden çıkan trunkus tiroservikalisin dalıdır ve genellikle orta lateral pozisyonda tiroide girer. Đnferior tiroid arter, sağda %2, solda %5 oranında olmayabilir. Bazen (%1.5-12.2) bir aksesuar arter, tiroidea ima olabilir ve arkus aortadan çıkar ve inferiordan tiroide girer. 98.Sıklıkla tiroidi simetrik büyüten, lenfoid doku hakimiyeti olan, mikroskopide bazal membranda fragmantasyon ve degenerasyonla epitelial hücre karışıklığı ile oksifilik değişiklikler gösteren (askanazi) hücreleri olan patolojik durum? a) Hashimoto hastalığı b) Grawes hastalığı c) Hipertiroidi d) Hipotiroidi e) Hepsi yanlış Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1539,1540) Hashimoto hastalığı; kronik lenfositik tiroidit, lenfadenoid guatr isimleriyle de anılan bu hastalık tiroid iltihaplarının en sık görülen şeklidir. Genellikle kadınlarda 40-50 yaş arasında görülür. Hashimoto hastalığı bir otoimmün olaydır ve tiroid dokusu kendi tiroglobülin ve hücre yapısındaki madMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
99.Tümör stroması içinde amiloid bulunması ile diagnostik olan tiroid tümörü hangisidir? a) Papiller Ca b) Folliküler Ca c) Medüller Ca d) Anaplastik Ca e) Hiçbiri Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1558) Tiroid karsinomları içinde %4-10, ortalama %6 oranında yer aldığı saptanan bu “medüller karsinom”ların tiroidin diğer neoplazmlarından bazı önemli farkları vardır: 1. Tiroidin tüm diğer tümörlerinden farklı olarak bu tipte stromada amiloid bulunur. 2. Đndifferansiye görünümde olsalar bile tiroidin anaplastik karsinomlarına oranla prognozları çok daha iyidir. 3. Hem ailesel ve kalıtsal, hem de sporadik olabilirler. 4. En çok feokromasitoma olmak üzere, sıklıkla başka patolojilerle birlikte tip II multipl endokrin neoplaziler olarak sınıflandırılan sendromların bir parçası olabilirler. 5. Endokrin olarak aktiftirler ve birçok çeşitli peptid salgılarlar. 100.Aşağıdakilerden hangisinde hipopotasemi olmaz? a) Kronik diyare b) Primer hiperaldesteronism c) Addison hastalığı d) Kolon fistülü e) Villöz adenoma Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.38) Serum potasyum düzeyinin 3.5 mEq/L’nin altına düşmesine hipopotasemi (hipokalemi) denmektedir. 309
GENEL CERRAHĐ
Cerrahi hastalarda sık rastlanılan bir problemdir. Genel olarak nedenlerini şöyle sıralayabiliriz: 1) Böbreklerden aşırı potasyum kaybı, 2) Potasyumun hücre içine geçmesi (hiperinsülinemi, beta adrenerjik aktivitenin artması, hiperaldosteronism), 3) Potasyumdan fakir sıvıların uzun süre verilmesi, 4) Potasyum eklenmeksizin total parenteral hiperalimentasyon yapılması, 5) Gastrointestinal kayıplar (kusma, sürekli NG boşaltma, ileus, kolon fistülleri, ağır diyareler). 101.Cushing sendromu için hangi ifade yanlıştır? a) Nedeni %70 oranında cushing hastalığıdır. b) Kadınlarda 4-10 kat fazladır. c) Trunkal obesite en sık rastlanan klinik bulgudur. d) Nedeni %30 oranında ektopik ACTH sendromudur. e) Dexametazon supresyon testi tanıda yardımcıdır. Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1506) Cushing sendromunun bu etiyolojik nedenleri arasında en sık rastlanılan, hipofizden aşırı ACTH salgılanmasına neden olan ve Cushing hastalığı olarak bilinen ve bunun sonucu gelişen böbrek üstü bezi hiperplazisidir. Cushing sendromu olgularının yaklaşık %7072’sini oluşturur. Bunların %80-90’ı hipofiz adenomu sonucu ve geri kalan kısmı da aşırı CRF stimulusu sonucu gelişir. ACTH salgılayan ektopik tümörler oldukça seyrek görülmekte ve çoğunlukla akciğerde gelişen “Oat-cell” karsinomu buna neden olmaktadır. Ektopik ACTH sendromu olarak adlandırılan bu tip Cushing sendromu aşırı MSH (melanosit stimüle edici hormon) salgılanması ile birlikte olup, hiperpigmentasyon gösterir. Cushing sendromu olgularının geri kalan %12-15’ini korteks adenomu, %2-6’sını ise nodüler adrenal displazi (hiperplazi) oluşturur. Hastalık en çok 30-40 yaşlarında görülür. Bununla beraber 1 yaşından küçük çocuklarda ve 80 yaşın üzerinde de rastlanılmıştır. Kadınlarda erkeklerden 410 kat daha sıktır. 102.Total parenteral beslenme yapılan bir hastada ideal nitrojen/kalori oranı ne olmalıdır? a) 1/50 b) 1/100-150 c) 1/200-250 d) 1/500 e) 1/1000 Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi, 1.cilt, s.82) Ekzojen glukoz ve/veya yağ, basit starvasyonda aminoasid mobilizasyonunu suprese eder. Eğer vitamin, elektrolit, mineral ve eser elementler ile birlikte aminoasidler verilirse hastada pozitif nitrojen dengesi ve kalorik denge sağlanabilir. Bu süreç günde yaklaşık 1 g/kg protein ile 150/1 nonprotein kalori/nitrojen oranı gerektirir. 310
103.Periampüller bölge kanserleri için hangisi doğrudur? a) Prognozu en iyi olan pankreas kanseridir. b) En sık ampulla vateri karsinomudur (%80). c) 3/4’ü tanı konulduğunda rezektabldır. d) CEA ve POA yüksekliği ile tanı konulabilir. e) Uzak metastaz olması cerrahi rezeksiyon için kontrendikasyon değildir. Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi, 2.cilt, s.1356,1357, 1359) Periampüller bölge karsinomlarının %80’i pankreas, %10’u ampulla vateri, %5’i duodenum, %5’i de distal koledokus kökenlidir. Duktus hücrelerinin tüm pankreas hücrelerinin %4’ünü oluşturmalarına karşın, pankreasın ekzokrin kanserlerinin %90’ı duktus hücresi kökenlidirler. Pankreasın ekzokrin kanserlerinin sadece %1’i asinar hücre kökenlidir. Papilla duodeni major (ampulla vater), koledok ve pankreas duktus mukozaları ile duodenum mukozasının birleşme yeridir. Bunlardan herhangi birinden obstrüksiyon yapan kanser gelişebilir. Bu bölge kanserleri anatomik yerleşim yerlerinin özelliğinden dolayı erken belirti verdiklerinden olguların 3/4’ünde cerrahi olarak çıkarılmaları mümkündür. Pankreas kanserlerine göre daha az infiltratif ve metastatik potansiyel taşırlar. Papilla tümörleri ortalama 2 cm (1-6 cm) çapında, yumuşak polipoid yapıda ya da yuvarlak papiller pembe renkli, genellikle iyi diferansiye adenokanserlerdir. Tümör belirleyicilerden CEA ve pankreatik onkofetal antijen (POA) özellikle ameliyat sonrası dönemde rekürrens ve metastazların izlenmesinde yararlı olurlar. 104.Meme kanserleri için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) %70-80 olguda tümör multisentriktir. b) %40-50 olguda tümör üst dış kadranda yerleşir. c) 35 yaş altında daha sıktır. d) Memede kitle olguların %20'sinde vardır. e) Hiçbiri Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi) 105.Travmatik duodenal hematomlar için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? 1- Genellikle komplet duodenal obstrüksiyona neden olur. 2 Ayakta direkt batın grafisinde double-buble şeklinde bir imaj görülür. 3- Çoğu hastalarda hematom kendiliğinden rezorbe olduğundan konservatif yöntemlerle tedavi edilirler. 4- Şayet başka nedenlerle opere edilirlerse lümene girilmeden hematom boşaltılmalıdır. a) 1, 2, 3 b) 2, 3, 4 c) 1, 3, 4 d) 1, 3 MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
e) 3, 4 doğrudur. Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
106.Şok tablosu ile birlikte yaralının boyun venleri dolgunsa aşağıdakilerden hangisi düşünülmez? a) Perikard tamponadı b) Boyundaki büyük damar yaralanmaları c) Tansiyon pnömotoraks d) Hava embolisi e) Miyokard infarktüsü veya miyokard konfüzyonu Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
107.Vasküler kontraksiyon ve trombosit tıkacının oluşması için geçen süre aşağıdakilerden hangisidir? a) Kanama zamanı b) Pıhtılaşma zamanı c) Protrombin zamanı d) Trombin zamanı e) Parsiyel tromboplastin zamanı Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi)
108.Septik şokun tedavisinde sıvı kaybının düzeltilmesi için verilmesi gereken en uygun solüsyon hangisidir? a) Dengeli tüz solüsyonu b) Kolloid solüsyonlar c) % 5 dextroz solüsyonu d) Hipertonik salin solüsyonu e) Kan ve taze donmuş plazma Cevap A (Türkiye Klinikleri, A.Ü.Cerrahi)
109.Serbest oksijen radikalleri hipoksik ortamda aşağıdakilerden hangisiyle ortadan kaldırılır? a) Süperoksit pepsidaz b) Süperoksit amilaz c) Süperoksit dismutaz d) Süperoksit oksidaz e) Hiçbiri Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi)
110.Strangülasyonlu bağırsak takınmalarında oluşan ağrı tipi hangisidir? a) Đnflamatuvar b) Kolik c) Đskemik d) Perforan e) Birleşik MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi) 111.Aşağıdakilerden hangisi meme kanserinde prognozun saptanmasında en önemli kriter kabul edilir? a) Tümörün Çapı b) Aksilla Lenf Düğümünün Metastatik Durumu c) Östrojen Reseptörü Durumu d) Elastozis e) Ki-67 Cevap B (Bland, 1991, s.342)
112.Pankreatikoduodenektomi ameliyatı endikasyonu olmayan aşağıdaki kanserlerden hangisidir? a) Ampulla Vateri b) Duodenum c) Antrum d) Koledok distal uç e) Pankreas başı Cevap C (Schwartz, Principles of Surgery, 3.baskı, s.1371)
113.Primer peritonit için doğru olmayan hangisidir? a) En sık etken streptokok ve pnömokoklardır b) Solunum yolu infeksiyonu sonrası görülebilir c) Kızlarda daha sıktır d) Cerrahi kontrendikedir e) Mortalitesi düşüktür Cevap E (Schwartz, Principles of Surgery, 3.baskı, s.1413)
114.Karaciğer kist hidatiği için en uygun tedavi seçeneği hangisidir? a) Medikal b) Đgne aspirasyonu c) Cerrahi d) Kemoterapi e) Radyasyon Cevap B (Schwartz, Principles of Surgery, 3.baskı, s.1281)
115.Trafik kazası sonrası uzun zamandır komada olan hastanın en uygun beslenme yolu aşağıdakilerden hangisidir? a) Nazogastrik tüp b) Gastrostomi tüpü c) Jejunostomi tüpü d) Periferik venöz beslenme e) Santral venöz beslenme Cevap C (Schwartz, Principles of Surgery, 5.baskı, s.93311
GENEL CERRAHĐ
99) 116.Aşağıdakilerden hangisi elemental diyet için doğru değildir? a) Yüksek yerleşimli ince barsak fistüllerinde kullanılabilir b) Hiperosmolar nonketotik koma sebebi olabilir c) Total mide rezeksiyonu geçiren hastaların büyük çoğunluğunda kullanılmalıdır d) Minimum residuel kalır e) Beslenme tüpü olmaksızın ağız yoluyla alınabilir
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi) 121.Meme derisi rektaksiyonu hangisinde görülmez? a) Meme kanseri b) Yağ nekrozu c) Fibroadenom d) Mandor hastalığı e) Duktal ektazi Cevap C (Türkiye Klinikleri, A.Ü.Cerrahi)
Cevap C (Schwartz, Principles of Surgery, 5.baskı, s.97)
117.MVB yükselmişken ve SGOT ve serum bilurubin düzeyleri normalken laktik dehidrogenazın yükselmesi hangisini akla getirir? a) Akut pankreatite işaretdir. b) Pulmoner enfarktüse işaret eder c) Obstrüktif sarılık ilerliyordur d) Đntestinal akut obstrüksiyon gelişmiştir e) Apendiksin perfore olduğu andır
122.Pelvis aşağı kısmında derinden duyulan ve ıkınmakla artan ağrı varlığında hangisi düşünülmelidir? a) Tromboze hemoroid b) Derin anorektal abse c) Anal fissür d) Transsfinkterik fistül e) Rektum kanseri Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi) 123.Aşağıdakilerden hangisi meme sarkomuna uyar? 118.Akut pankreatitin en sık görülen komplikasyonu hangisidir? a) Apse gelişmesidir b) Psödokistlerdir c) Respiratuvar komplikasyonlardır d) Hipokalsemidir e) Hepsi eşit oranda görülür
a) Sık meme tümörüdür b) Lenfatik yolla yayılır c) Radikal cerrahi tedaviye ragmen prognozu kötüdür d) Yumuşak kitle şeklindedir e) Hepsi yanlıştır Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
119.Karsinoid TM'ler için hangi ifade yanlıştır? a) En sık appendiks'de rastlanırlar b) Đleumda jejenuma kıyasla 8 kat fazla görülürler c) Đnce barğırsak karsinoidlerin %10'u asemptomatiktir d) Karsinoid sendrom %10 olguda görülür e) Hindgut karsinoidleri karsinoid sendrom oluşturmazlar
124.Karaciğer tümörlerinin karaciğer içi oluşumlarla ilgisini hangi yötem daha iyi belirler? a) Endoskopik USG b) Preoperatif USG c) Đntraoperatif USG d) Bilgisayarlı tomoğrafi e) Anjiografi Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi) 125.Hidatidoz konusunda yanlışı işaretleyiniz? 120.Primer bakteriyel peritonit içi hangi ifade yanlıştır? a) Gram (-) organizmalar sıklıkla nedendir. b) Enfeksiyon polimikrobiyaldir c) Sirozlu hastalarda insidans %18'dir. d) Asit sıvısının gram boyamasında gram (+) kok varsa tanı kesine yakındır e) Tedavisi konservatifdir. 312
a) Antihelmintik tedavi cerrahi alternatif değildir. b) Medikal tedavi hem pre hem postoperatif kullanılabilir. c) Süpüratif kisklerde de medikal tedavi gereklidir. d) Đnoperabl kistlerde medikal tedavi endikasyonu vardır. e) Kistlerin aspirasyonunda önce medikal tedavi uygulanır.
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi) 126."Lit" son eki hangi anlama gelir? a) Çamur b) Safra c) Taş d) Sıvı e) Đltihap Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi)
127.Anal bölge anatomisi ile ilgili açıklamalardan yanlış olanı seçiniz? a) Anüs'ün tamamını çok katlı yassı epitel döşer. b) Đntersfinkterik mesafede bulunan glandlar anüsü nemli tutarlar c) Đnternal sfinkter bağırsağı saran sirküler liflerin kalınlaşması ile oluşur. d) Ekstrenal sfinkter çizgili kas yapısındadır. Đstemli kontrol edilir. e) Anüsün kanlanması inferior hemoroidal arterden sağlanır. Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi)
c) Femur kırığı şok sebeplerindendir. d) Karaciğer yaralanması şok sebeplerindendir. e) Dalak yaralanması şok sebeplerindendir. Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi)
131.Krukenberg tümörü nedir? a) Meme kanserinin vertebra metastazı b) Mide kanserinin over metastazı c) Karaciğer kanserinin akciğer metastazı d) Prostat kanserinin akciğer metastazı e) Kolon kanserinin karaciğer metastazı Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi) 132.Familiyal polipozisli hastaya yapılan diagnostik polipektomide hangi tip polip gelmesi muhtemeldir? a) Villöz adenom b) Hiperplastik polip c) Adenomatöz polip d) Retansiyon polipi e) Psödopolip Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi)
128.Ameliyat sonrası devrede hangisi yanlıştır? a) Yara enfeksiyonu gelişirse cilt, ciltaltı doku açık bırakılmalıdır. b) Kortikosteroid almakta olan hastalarda yara problemi beklenmelidir. c) Daha fazla iz bırakmaması için drenler mümkünse ameliyat kesisinde çıkarılmalıdır d) Đlk 24 saatte görülen ateşin en sık sebebi atelektazidir. e) Laparotomiden sonra peristaltizmin dönüşü sırası ile ince bağırsak mide ve kolon şekildedir. Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi)
133.Đki haftadır devam eden sarılık öyküsü olan ve karın ağrısı anamnezi olmayan 60 yaşında bir hastada ultrasonda görülen safra kesesi hidropsu aşağıda hangisine sekonder olarak gelişmiş olabilir? a) Taş nedeniyle koledok kanalı tıkanması b) Pankreatit nedeniyle koledok kanalı tıkanması c) Pankreas başı kanseri nedeniyle koledok kanalı tıkanması d) Akut kolesistit e) Alkolik hepatit Cevap D (Türkiye Klinikleri, A.Ü.Cerrahi)
129.Bağırsak tıkanmasının nonoperatif tedavisi için yanlış ifadeyi seçiniz? a) Fıtık boğulmasının bebeklerde redüksiyonu uygundur. b) Yaşlılarda ameliyattan kaçınıp boğulmuş fıtık redükte edilir. c) Fıtık redüksiyonundan sonra hasta takip edilmelidir. d) Đnvajinasyon lavman barite ile düzeltilebilir. e) Sigmoid kolon volvulusunun tüple ameliyatsız detorsiyonu mümkündür. Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
130.Yaralanmada yanlış ifadeyi seçeniz? a) Kafa travması şok sebeplerindendir. b) Pelvis kırıkları şok sebeplerindendir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
134.Safra taşının duodenumu eroze ettiği hastalarda ADBG’deki karakteristik bulgu aşağıdakilerden hangisidir? a) Duodenumda genişleme b) Safra kesesinde kalsifikasyon c) Retroperitoneal mesafede gaz görüntüsü d) Biliyer sistemde gaz görülmesi e) Rektosigmoid bölgede dolma defekti Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi) 135.Posterior duvarda yerleşen duodenal ülserlerde en çok kanama olasılığı olan arter hangisidir? a) Sağ gastroepiploik arter b) A. hepatika komunis c) Gastroduodenal arter d) Sup. mezenterik arter 313
GENEL CERRAHĐ
e) A. kolika media Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
136.Heller ameliyatı aşağıdakilerden hangisine uygulanır? a) Megakolon b) Özofagus kanseri c) Akalazya d) Regional enteritis e) Diyafragmatik herni
141.Aşağıdaki faktörlerden hangisi bankalanmış kanda bulunmaz?
torbada
a) II b) II ve VII c) V ve VIII d) IX ve X e) XI ve XII Cevap C (Türkiye Klinikleri, A.Ü.Cerrahi)
Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi)
137.Kolon yaralanmaları sıklıkla hangi bölgede oluşur işaretleyiniz. a) Sağ kolon ve çekumda b) Transvers kolonda c) Sol kolonda d) Sigmoid kolonda e) Rektumda
142.Aşağıdakilerden hangisinde splenektomi yapılmaz? a) ITP b) Herediter sferositoz c) Primer hipersplenizm d) Splenik abse e) Glikoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliği Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
138.Kolorektal poliplerle birlikte olmayan klinik sendrom hangisidir? a) Familyal adenomatöz polipozis b) Gardner c) Jüvenil polipozis koli d) Peutz-Jeghers sendromu e) Turcot sendromu Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
139.Pankreasta pseudokistin etyolojisinde en sık neden hangisidir? a) Pankreatik kanal taşı b) Pankreatit c) Pankreas travması d) Sistoadenokarsinoma e) Pankreas tümörü
143.Karaciğer kist hidatiği nedeniyle cerrahi girişim geçirecek olan ve diğer yönleri sağlıklı 35 yaşında kadın bir hasta için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Girişim sonrası baldır venlerinde derin ven trombozu gelişme olasılığı %0-2 arasındadır. b) Halbuki aynı hasta elektif diz cerrahisi ameliyatı geçirse uyluk venlerinde derin ven trombozu gelişme olasılığı %20 dolaylarındadır. c) Aynı hasta kist hidatik cerrahisi geçirdiğinde uyluk venlerinde derin ven trombozu gelişme olasılığı %0.5’den fazla değildir. d) Hastada eski miyokard enfarktüsü hikayesinin olması derin ven trombozu riskini en fazla 2 misli artırır. e) Bu hastanın akciğer embolisi riski %0.02 dolaylarındadır. Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
140.Pankreatit oluşumuna en çok hangisi neden olur? a) Operasyonlar b) Virüsler c) Travma d) Safra taşları e) Parazit
144.Anemnezinde familiyal polipozis hikayesi olan bir hastanın yapılan diagnostik kolonoskopisinde birkaç adet polipektomi yapıldığında aşağıdakilerden hangisi en sık görülür? a) Villöz adenom b) Hiperplastik polip c) Adenomatöz polip d) Retansiyon polipleri e) Pseudopolip
Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi) 314
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
Cevap C (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi)
145.Safranın karaciğerden direkt safra kesesine akmasını sağlayan (Hepatokolesistik) duktusa ne ad verilir?
150.Aşağıdakilerden hangisi hepatosellüler karsinom için inoperabilite kriteri değildir?
a) Duktus koledokus b) Duktus hepatikus c) Pecquet kanalı d) Luschka kanalı e) Wirsung kanalı
a) Uzak metastaz b) Đki lobun birlikte tutulumu c) Porta hepatisteki yapıların invazyonu d) Tıkanma sarılığı e) Yoğun asit Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
146.Cushing’te aşağıdakilerden hangisi görülmez? a) Hipoglisemi b) Aydede yüzü c) Osteoporozis d) Buffalo hamp e) Sentripedal yağlanma Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi)
147.Behçet sendromu için yanlış olanı işaretleyiniz. a) Nedeni belli değildir. b) Esofagusta perforasyon yapabilir. c) Normal kolon mukozasında multipl derin ülser oluşturur. d) Retinal vaskülit yapar. e) Erken yaşta saç dökülmesi sıktır.
151.Kronik karaciğer hastasında aşağıdakilerden hangisi daha büyük tanısal öneme sahiptir? a) Alkalen fosfataz b) LDH c) Protrombin zamanı d) Albumin e) AFP Cevap D (Türkiye Klinikleri, A.Ü.Cerrahi)
152.Hangisi hidatik kistlerin komplikasyonu değildir? a) Sarılık b) Biliyer fistül c) Nüks hidatik kist d) Eozinofili e) Anaflaksi Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi) 153.Aşağıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır? 148.Vagotomiden sonra aşağıdakilerden hangisi görülmez? a) Gastrin azalır. b) Đntrensek faktör azalır. c) HCI azalır. d) Diyare e) Safra kesesi taşı Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi)
149.Gizli kanama ile en sık anemiye sebep olan aşağıdakilerden hangisidir? a) Rektum Ca b) Sol kolon Ca c) Transvers kolon Ca d) Meckel divertikülü e) Sağ kolon Ca MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
a) USG’de safra yolları genişliğinde hastaya ERCP endikasyonu doğar. b) USG’de genişlemiş safra yolları olan hastaya tanı için PTK yapılır. c) PTK bir direkt kolanjiografi yöntemidir. d) PTK, tıkanmanın yerini ve tedavi yöntemini preoperatif dönemde belirleyebilir. e) PTK’da safra örneğinden sitopatolojik tetkikle tanıya gidilebilir. Cevap A (Sayek, Temel Cerrahi)
154.Hangi halde karaciğer biyopsisi kontrendike değildir? a) Hemanjiom b) Ekinokokal kist varlığında c) Eş grubtan kan bulmadaki güçlük d) Koopere olmayan hasta 315
GENEL CERRAHĐ
e) Fibrolameller tip hepatosellüler Ca Cevap E (Sayek, Temel Cerrahi)
e) FSH Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery, 1974, 1.cilt, s.7)
155.Hangisi kolon polipleri için doğrudur? 1) Sol kolon distalinde daha çok rastlanır. 2) 4. level’deki malignleşmede submukozaya ulaşan malign hücre vardır. 3) Epiteliyal poliplerin yaklaşık %10’u villöz adenomdur. 4) Büyük villöz adenom hipopotasemik alkaloza sebep olabilir. 5) Malignite potansiyeli polip büyüklüğü ile doğru orantılıdır. 6) Tübülovillöz adenomların yaklaşık %20’si maligndir. a) 1-2-5-6 b) 2-3-5-6 c) 3-4-5-6 d) 1-3-5-6 e) 1-4-5-6 Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
156.Baryumlu çift kontrast kolon tetkikinin 1 cm’den küçük poliplerin tanınmasındaki duyarlılığı ne kadardır? a) %10-25 b) %30-40 c) %45-60 d) %60-75 e) %80-90 Cevap D (Sayek, Temel Cerrahi)
157.Akut mezenter iskemisinde hangisi ana etyolojik faktör olarak düşünülmemelidir? a) Atriyal fibrilasyon b) Koroner arter yetmezliği c) Mitral stenozu d) Aorta valvülü replasmanı e) Miyokart enfarktüsü
159.Hangisi sarılık oluşturmaz? a) Koledokta taş b) Periampuller tümör c) Sistik kanalda taş d) Koledokta striktür e) Primer sklerozan kolanjit Cevap C (Maingot, Abdominal operation, 5.baskı, Gallbladder and bileducts, 6.baskı, s.928-1184)
160.Akut apandisitte semptom sıralaması nasıldır? a) Bulantı-kusma-ağrı-lökositoz-ateş b) Lökositoz-ateş-ağrı-bulantı-kusma c) Ateş-bulantı-lökositoz-ağrı-kusma d) Ağrı-ateş-lökositoz-bulantı-kusma e) Ağrı-bulantı-kusma-ateş-lökositoz Cevap E (Bumin, Sindirim Sistemi Cerrahisi, 2.cilt; Jones, Emergency Abdominal Surgery, 2.baskı; Cameron, Current Surgical Therapy, 4.baskı, 1992, s.217; Cameron, Current Surgical Therapy, 5.baskı, 1996)
161.Hangisi rektum kanseri için yanlıştır? a) Çoğu adenokanserdir. b) Tümörün tanı, değerlendirme ve sınıflandırılmasında rektal tuşe, rektosigmoidoskopi, komputerize tomografi ve transrektal ultrasonografi önemlidir. c) Hastaların hepsine abdomina perineal rezeksiyon ve kalıcı kolostomi (miles operasyonu) uygulanır. d) Karaciğer metastazı varlığı kötü prognozu gösterir. e) Operasyon sonrası 5 yıllık sağ kalım %50 civarında olup, ölümlerin %20-30’u lokal nüks veya uzak metastazlar sonrasıdır.
Cevap B (Sayek, Temel Cerrahi)
Cevap C (Schwartz, Principles of Surgery Comparison Handbook, 6.baskı, 1994, s.458-461)
158.Hemen hemen travmanın tamamına yakınında organizma endokrin yanıt olarak ilk cevabı hormonlardan bir tanesiyle başlatır. Diğerleri ise onun peşi sıra salgılanır. Bu hormon hangisidir?
162.Kolonun akut psödoobstrüksiyon tablosu için hangisi yanlıştır?
a) ADH b) TSH c) LH d) ACTH 316
a) Bu tablo Ogilvie sendromu olarak da bilinir. b) Mekanik bir obstrüktif lezyon olmadan masif kolonik distansiyon söz konusudur. c) Cerrahi girişim tek tedavi seçeneğidir. d) Đlk bulgu ağrı ve hassasiyet olmaksızın abdominal distansiyondur. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
e) Çekum perforasyon riski dekompresyon yapılmaz ise yüksektir. Cevap C (Way, Current Surgical Diagnosis and Treatment, 10.baskı, 1994, s.652)
163.Tiroid papiller karsinomalı hastada AGES sistemine göre yüksek riskli hasta grubuna dahil olmayanı işaretleyiniz. a) 50 yaşının üstünde kadın hasta b) Papiller karsinomanın Tall Cell tipi c) Komşu dokuların invazyonu d) 40 yaşından genç erkek hasta e) Maksimal çapı 4 cm’den büyük tiroid papiller karsinoması Cevap D (Clark, Textbook of Endocrine Surgery, 1997, s.643-649)
164.80 yaşındaki obstrüktif ikteri olan hastada nedeni belirlemede ilk müracaat edilecek tanı yöntemi hangisidir? a) ERCP b) Ultrasonografi c) CT d) Biliyer sintigrafi e) Perkütan transhepatik kolanjiyografi Cevap B (Schwartz, Principles of Surgery, 7.baskı, 1999)
165.Aşağıdaki fizik muayene bulgularından hangisi, obstrüktif biliyer hastalıktan ziyade kronik karaciğer hastalığı bulgusu değildir? a) Asit b) Ciltte ksantomalar c) Đleri derecede sarılık d) Splenomegali e) Spider anjiomata Cevap C (Schwartz, Principles of Surgery, 7.baskı, 1999)
166.Hangisi ileri evre mide kanseri anamnez ve muayene bulgusu değildir? a) Palpabl supraklavikuler (Virchow) lenf nodu b) Rektal muayenede palpabl kitle (Blummer rektal şelfi) c) Palpabl peri-umblikal (Sister Mary Joseph) lenf nodu d) Assit e) Süratli kilo kaybı Cevap E (Feig, Anderson Surgical Oncology Handbook, 2.baskı, 1999, s.141) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
167.Aşağıdaki hastalıklardan hangisi kolanjite neden olmaz? a) Koledolitiyazis b) Safra yollarının malign tümörleri c) Benign striktürleri d) Biliyoenterik anastomozlar e) Portal hipertansiyon Cevap E (Sabiston, Textbook of Surgery, 14.baskı, 1991, s.966)
168.Karaciğer transplantasyonunda en iyi sonuç hangi hastalıkta alınmaktadır? a) Hepatosellüler karsinom b) Akut fulminan hepatit c) Primer biliyer siroz d) D hepatiti e) C hepatiti Cevap C (Alican, Transplantasyon, 1.baskı, 1993, s.133)
169.Karaciğer metastazlarını belirlemede en yüksek duyarlılık ve özgüllüğü olan biyokimyasal testler aşağıdakilerden hangisidir? a) Alkalen fosfataz ve gama glutamil transferaz b) Alkalen fosfataz ve aspartat amino transferaz c) Alanin amino transferaz ve aspartat amino transferaz d) Karsinoembriyojenik antijen ve Ca 19-9 e) CA 15-3 ve CA-125 Cevap A (Garden, Hepatobiliary and Pancreatic Surgery, 1.baskı, 1997, s.116)
170.Pankreatik abse ve enfekte nekrozundan en fazla sorumlu olan etkenler aşağıdakilerden hangisidir? a) Staf. aureus b) E.coli c) Candida d) Psödomonas e) Strep. bovis Cevap B (Garden, Hepatobiliary and Pancreatic Surgery, 1.baskı, 1997, s.285)
171.Aşağıdakilerden hangisi mide kanseri için risk faktörlerinden biri değildir? a) Adenomatöz polipler 317
GENEL CERRAHĐ
b) Kronik atrofik gastrit c) Pernisiyöz anemi d) Uzun süreli H2 reseptör blokörü kullanımı e) Alkalen reflü gastrit Cevap D (Feig, Anderson Surgical Oncology Handbook, 2.baskı, 1999, s.140) 172.Yara iyileşmesinde kollajen yapısını oluşturan en önemli aminoasit hangisidir? a) Hidroksiprolin b) Histidin c) Đzolösin d) Fenilalanin e) Treonin Cevap A (Sabiston, Textbook of Surgery, 1997, s.212)
173.Erişkin kemiğindeki kollajen en çok hangi tiptedir? a) Tip I b) Tip II c) Tip III d) Tip IV e) Tip V Cevap A (Sabiston, Textbook of Surgery, 1997, s.212)
174.Serum CA 15-3 yüksekliği hangi organ malignensisini akla getirir? a) Mide b) Pankreas c) Kolon d) Meme e) Tiroid Cevap D (Sabiston, Textbook of Surgery, 1997, s.536)
175.Laparoskopik insuflasyonda en çok tercih edilen gaz hangisidir? a) Karbondioksit b) Ortam havası c) Oksijen d) Nitrojen e) Helyum Cevap A (Sabiston, Textbook of Surgery, 1997, s.792)
176.Hangisinde kolon kanseri gelişme riski en yüksektir? a) Familiyal polipozis 318
b) Juvenil polip c) Peutz-Jeghers Sendromu d) Hiperplastik polip e) Đnflamatuvar polip Cevap A (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.12661267) 177.Semilunar çizgiden çıkan fıtıklar ne ad alırlar? a) Đnsizyonal herni b) Umbilikal herni c) Epigastrik herni d) Spigel herni e) Lumbar herni Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.15361537)
178.Aşağıdaki durumlardan hangisinde kolelitiyazis insidansı normal populasyona göre artmış değildir? a) Hızlı kilo kaybı b) Kısa bağırsak sendromu c) Đleum hastalığı olanlar d) Ürolitiyazis e) Total parenteral beslenme alanlar Cevap D (Cameron, Current Surgical Therapy, 1998, s.403-405)
179.Aşağıdakilerden hangisi akut pankreatit etiyolojisinde rol almaz? a) Safra taşları b) Alkol c) ERCP d) Hiperparatiroidizm e) Ülseratif kolit Cevap E (Cameron, Current Surgical Therapy, 1998, s.487-493)
180.Aşağıdaki organ hastalıklarından hangisi sağ omuz ağrısı yapmaz? a) Diyafragma b) Safra kesesi c) Dalak d) Karaciğer e) Safra yolları Cevap C (Zinner, Maingot’s Abdominal Operations, 10.baskı, 1997, s.351-359)
181.Mide kanserlerinin en sık rastlanan histopatolojik tipi hangisidir? a) Skuamoz karsinom MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
b) Adenokarsinom c) Adenoskuamöz karsinom d) Leiomyosarkom e) Lenfoma Cevap B (Zinner, Maingot’s Abdominal Operations, 10.baskı, 1997, s.999-1028) 182.Aşağıdakilerden hangisi vitellin kanal kalıntısıdır? a) Pankreas divisum b) Duodenal duplikasyon c) Meckel divertikülü d) Çekum duplikasyonu e) Rektovajinal fistül Cevap C (Zinner, Maingot’s Abdominal Operations, 10.baskı, 1997, s.289-313)
183.Kalıcı kolestomi uygulaması en sık hangi hastalık için uygulanır? a) Çekum tümörü b) Çıkan kolon tümörü c) Transvers kolon tümörü d) Sigmoid kolon tümörü e) Rektum tümörü Cevap E (Zinner, Maingot’s Abdominal Operations, 10.baskı, 1997, s.427-460)
184.Aşağıdaki tedavi şekillerinden hangisi soliter rektal ülser tedavisinde en kabul edilebilir olanıdır? a) Lokal eksizyon b) Koterizasyon c) Rektopeksi d) Skleroterapi e) Anal dilatasyon+ülserin sütüre edilmesi
s.267-272)
186.Đnguinal fıtık ameliyatlarından sonra kronik ağrının varlığı neyi düşündürür? a) N. ilioinguinalis yaralanması b) N. iliohipogastrikus yaralanması c) N. genitofemoralis yaralanması d) N. iliohipogastrikus yaralanması e) Xl. interkostal sinir yaralanması Cevap C (Hardy, Surgery, 2.baskı, 1988, s.784-807)
187.Yaralanma sonrası katabolizmayı azaltmak için hangisi kullanılabilir? a) Kortizol b) Đnsulin ve insulin like growth faktor c) Glukagon d) Katekolaminler e) Antidiüretik hormon Cevap B (Nyhus, Mastery of Surgery, 3.baskı, 1997, s.321)
188.Travmaya ve enfeksiyona karşı nöroendokrin cevapta uyarıcı olarak rol oynamayan hangisidir? a) Kanama b) Üçüncü boşluğa sıvı kaçışı veya akut ısı artışı c) Ağrı d) pH, pO2, PCO2 değişikliği e) Aşırı idrar atımı Cevap E (Nyhus, Mastery of Surgery, 3.baskı, 1997, s.321)
Cevap C (Cameron, Current Surgical Therapy, 1998, s.202-205)
189.Karaciğer fokal nodüler hiperplazisi için yanlışı işaretleyiniz.
185.Hemoroid tedavisinde uygulanan band ligasyonu için hangisi yanlıştır?
a) Hastaların %90’ı asemptomatiktir. b) Oral kontraseptifler etyolojide en önemli faktördür. c) Elektif cerrahi tedavi nadiren endikedir. d) Spontan rüptür sık değildir. e) %20 vakada multipl kitleler vardır.
a) Başka bir perianal hastalık varlığında uygulanabilir. b) Tek seansta en çok 1-2 band uygulanır. c) Hastada meme implantı varsa uygulanmamalıdır. d) Band uygulamasından sonra 10-14 gün sonrasına kadar dikiş gerektiren kanamalar olabilir. e) Bu uygulamalardan sonra cerrahi gerektiren nekrotizan selülit gelişebilir. Cevap A (Cameron, Current Surgial Therapy, 1998, MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Cevap B (Zinner, Maingot’s abdominal operations, 10.baskı, 1997, s.1447-1460)
190.Karaciğer adenomları için yanlışı işaretleyiniz. a) Hastaların %80’i lezyonla ilişkili semptomlara sahiptir. 319
GENEL CERRAHĐ
b) Oral kontraseptif kullanımı ile yakın ilişkilidir. c) Oral kontraseptif kullanan hastalarda ilaç kesilse bile lezyon gerilemez. d) Rüptür riski %30’lara kadar yükselir. e) Malign transformasyon olabilir. Cevap C (Zinner, Maingot’s abdominal operations, 10.baskı, 1997, s.1447-1460) 191.Mide kanseri için yanlışı işaretleyiniz. a) %95’ten fazlası adenokarsinomdur. b) Son yıllarda proksimal tümör oranı yükselmiştir. c) Erken mide kanserinde 5 yıllık sürvi %85’ten fazladır. d) Proksimal mide tümörlerinde prognoz distal tümörlerden daha iyidir. e) Radyoterapi surviyi genellikle çok az etkiler. Cevap D (Zuidema, Shackelford’s Surgery of the Alimentary Tract, 4.baskı, 1996, s.88-96)
192.Memenin fibroadenomu için yanlışı işaretleyiniz. a) Otuz yaş altındaki kadınlarda en sık benign meme hastalığıdır. b) Gebelik esnasında küçülme eğilimindedirler. c) 2 cm’den büyük veya büyüme eğilimindeki fibroadenomlar eksize edilmelidir. d) Menopozdan sonra involüsyona uğrar. e) Mammografi ve ultrasonografide keskin sınırlı olarak görülürler. Cevap B (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.531594) 193.Gastrik ülserler için yanlışı işaretleyiniz. a) Pik insidans 55-65 yaş arasındadır. b) Tıbbi tedaviye direnç cerrahi endikasyonudur. c) Vakaların 2/3’ünde ülser incisura angulariste veya üzerindedir. d) Vakaların önemli bir kısmında hiperasidite vardır. e) %10 vakada altta yatan malignensi vardır. Cevap D (Zuidema, Shackelford’s Surgery of the Alimentary Tract, 4.baskı, 1996, s.80-87)
194.Kalın bağırsak tıkanmaları için yanlışı işaretleyiniz. a) En sık neden kolorektal kanserlerdir. b) Perforasyon riski en çok çekumdadır. c) En sık sol kolon tıkanır. d) Oglivie’s sendromu bilinenin aksine oldukça sık obstrüktif bir nedendir. e) Vakaların büyük bir çoğunluğunda cerrahi müdahale uygun tedavi şeklidir.
s.186-191)
195.Akut pankreatit için yanlışı işaretleyiniz. a) Yaklaşık %85’i hafif formdadır. b) Safra yolları hastalığı ve alkol vakaların %80’inde nedendir. c) ERCP (endoskopik retrograd kolanjiyopankreatografi) sonrası %10-15 pankreatit oluşur. d) Safra taşı pankreatitinde amilaz seviyesi alkol pankreatitinden daha yüksek seyreder. e) Hastaların %95’inde amilaz yüksektir. Cevap C (Zuidema, Shackelford’s Surgery of the Alimentary Tract, 4.baskı, 1996, s.18-35) 196.Akut apandisit için yanlışı işaretleyiniz. a) Appendiks lümenini tıkayan gaita en sık nedendir. b) Ultrasonografinin spesifite ve sensitivitesi %50’nin altındadır. c) Cerrahi aciller arasında en yüksek yanlış teşhis oranına sahiptir. d) Popülasyonda en düşük apandisit gelişme oranı bebeklerdedir. e) Tüm cerrahi operasyonların %1’ini oluşturur. Cevap B (Zuidema, Shackelford’s Surgery of the Alimentary Tract, 4.baskı, 1996, s.140-149)
197.Kolorektal polipler için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Juvenil polipler malignleşmez. b) Villöz adenomlar malignite potansiyeli en yüksek olanlardır. c) Polip sapındaki invazyon radikal cerrahi gerektirir. d) Polibin malignleşmesi ile çap arasında doğrudan bir ilişki yoktur. e) Tübüler adenomlar en az malignite riski olan adenomatöz poliplerdir. Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.11911306) 198.Adultlarda en sık alt gastrointestinal kanama nedeni hangisidir? a) Đskemik kolit b) Kanser/polip c) Hemoroidler/fissürler d) Anjiodisplaziler e) Divertikülozis Cevap C (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.11911306)
Cevap D (Cameron, Current Surgical Therapy, 1998, 320
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
GENEL CERRAHĐ
199.Aşağıdakilerden hangisi profilaktik kolesistektomi endikasyonu değildir? a) Sickle cell anemi b) Kalsifiye safra kesesi c) Non fonksiyone safra kesesi d) Đleri yaş e) 2.5 cm’den büyük çaplı taşların varlığı Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.13671400)
202.Aşağıdakilerden hangisi ince bağırsağın adenokarsinomları için predispozan faktör değildir? a) Çöliyak sprue b) Crohn hastalığı c) Gardner sendromu d) Meckel divertikülü e) Familiyal adenomatöz polipozis Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.11531189)
200.Aşağıdaki faktörlerden hangisi postoperatif rekürrent ülser oluşumundan sorumludur? a) Kısa afferent ans b) Primer hipertiroidizm c) Gastrinoma d) Absorbabl sütür materyalinin kullanımı e) Antral G-cell hipofonksiyonu Cevap C (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.11231152)
201.Aşağıdakilerden hangisi gastrik kanser gelişimi için predispozan bir faktör değildir? a) Kronik atrofik gastrit b) Hipoklorhidri c) Adenomatöz polip d) Geçirilmiş gastrik cerrahi e) Pernisiyöz anemi Cevap D (Schwartz, Principles of Surgery, 1997, s.11231152)
203.Karsinoid tümörler için aşağıdakilerden hangisi doğru değildir? a) Đnce bağırsak tümörlerinin yaklaşık %20’sini teşkil ederler. b) Nöroendokrin tip tümörlerdir. c) Yaklaşık %90’ında plazma serotonin düzeyi artmıştır. d) Karsinoid tümörlerin en etkili tedavisi somatostatindir. e) Hepatik metastazlı olgularda ortalama sürvi 3 yıldır. Cevap C (Zinner, Maingot’s Abdominal Operations, 10.baskı, 1997, s.1173-1187)
204.Deri flepleri için hangisi yanlıştır? a) Mikrocerrahi yöntemiyle yapılan deri flebi nakilleri daima aksiyel patternlidir. b) Random patternli flepler bilinen bir arterce beslenirler. c) Aksiyel patternli flepler arteriyel beslenme açısından bilinen bir arter içermezler. d) Deri flepleri avasküler aktarımlardır. e) Deri flepleri aktarım sonrası 4. veya 5. günde revaskülarize olurlar. Cevap A (Türkiye Klinikleri, A.Ü.Cerrahi)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
321
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM 1. Doğru cümleyi işaretleyiniz. a) Primer oositler, primordiyal follikül içinde yer alırlar. b) Tek sıra epitelle çevrili folliküle, primer follikül denir. c) Đkinci kutup cismi kapasitasyon esnasında atılır. d) Overin yalnız üç tarafı peritonizedir. e) Graf follikülü ileri yaşta kalan folliküllerdir. Cevap A (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.37) Primordiyal folliküller, kortekste ve hemen tunika albuginea altında yer alırlar. Doğumda ovaryumda bulunan tek follikül türü bunlardır. Gonadotropinlerin, özellikle FSH stimülasyonuyla gelişerek primer follikülleri yaparlar. Primordiyal follikülde, primer oosit bazal lamina üzerine oturmuş, tek katlı yassı epitelle sarılıdır. 2. Doğru cümleyi belirtiniz. a) Makadi gelişte servikal yırtıklar fazla olur. b) Simfizis pubis üst kısmı ile promontoryum arasına konjugata obstetrika denir. c) Bacakların atel gibi vücudun önünde uzandıkları gelişe tam makat gelişi denir. d) Kolların çıkımında leopold manevrası yapılır. e) Makad gelişte fetus pelvise inter trokanterik çapla prezentasyon yapar. Cevap E (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.173) Doğumların %3-4 kadarı makadi doğumdur. En sık görülen prezentasyon anomalisidir. Bu oran 5. ayda %40, 7.ayda %9-15, 8.ayda %6, 40.haftada %3 olarak gerçekleşir. Türleri; saf makat gelişi, tam makat gelişi, gayri tam makat gelişi, tam ayak gelişi, gayri tam ayak gelişi, diz gelişi olarak sayılabilir. En çok görülen saf makat gelişidir. 3. Doğru olanı bulunuz. a) Testiküler feminizasyonda kusur reseptör yokluğudur. b) Polikistik over sendromlu hastanın overinde yüksek LH salımı vardır. c) Galaktore daima patolojik bir nedenden ileri gelir. d) Hipotalamik amenorede ovulasyon klomifen sitrata iyi cevap verir. e) Stein-Leventhal sendromunda luteal faz yetmezliği sık görülür. 322
Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.25) Komplet testiküler feminizasyon; X’e bağlı, androjenin intrasellüler reseptöründen sorumlu reseptör geni ile genetik geçiş gösterir. Androjene tam duyarsızlık ve MIF aktivitesi mevcuttur. Wolff kanalından meydana gelen yapılar mevcut değildir. Sadece ürogenital sinüsten köken alan yapılar mevcuttur. Gonadlar inguinal kanalda, abdomen, labiyum veya embriyonik testisin iniş yapabileceği her yerde olabilir. Uterus ve tüpler vardır. Vagina kısa ve kördür. Dış genital sistem ve fenotip dişidir. Plazma testosteron seviyesi normaldir. Primer amenorelerin %10 kadarını meydana getirir. Geç dönemde gonadal tümör meydana gelebilir. 16-18 yaşlarında gonadektomi ile endojen hormon değişikliği ve puberteye düzenli geçiş sağlanır.
4. Aşağıdakilerden hangisi meme Ca için risk faktörü değildir? a) Obezite b) Sigara kullanımı c) Geç doğum d) Akrabada meme Ca e) >40 yaş Cevap B (Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, s.711) Sigara ve kafein alımıyla meme Ca gelişimi arasında ilişki yoktur.
5. Rh profilaksisinde Anti D immun globulin yapımı için en uygun zaman aşağıdakilerden hangisidir? a) Đlk trimestr b) Doğumdan sonra 5.gün c) Doğumdan sonra ilk 72 saat d) 28. hafta gebelik e) c+d Cevap E (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1602) Ülkemizde genel olarak etkilenmemiş Rh negatif kadınlara, doğum sonrası alınan bebek kan grubu Rh (+) ve Direkt Coombs testi (-) ise ilk 72 saat içinde uygulama yapılması yaygınlık kazanmıştır. Gebenin ABO kan grubu Rh tayini yapıldıktan sonra periyodik antikor taramaları başlatılır, 28. gebelik haftasında Rh (D)-negatif gebenin antikor taraması negatif ise antenatal profilaksi için intramuskuler 300 µg RhIg yapılır. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Tablo 1. Prcilla White sınıflandırması
Tablo 2. Preterm eylem nedenleri
Sınıf A:
Medikal nedenler Hipertansiyon Maternal kalp hastalığı Maternal böbrek hastalığı Maternal enfeksiyonlar Şiddetli anemi Hipertiroidi Hepatit Yanık veya travma Cerrahi girişimler Malnütrisyon veya obesite Sigara-alkol içimi Obstetrik nedenler Sık doğum Önceki gebeliklerde preterm doğum Önceki gebeliklerde abortus anamnezi Gebelikte yetersiz veya aşırı kilo alımı Asemptomatik intrauterin enfeksiyonlar Membranların rüptüre olması Plasenta patolojileri Konjenital fetal anomaliler Polihidramnios veya oligohidramnios Multifetal gebelik Servikal patolojiler Uterin anomaliler Nedeni bilinmeyenler
Herhangi bir yaşta başlayan ve süren, yalnızca diyet ile tedavi edilen, gebelikten önce tanı konmuş kimyasal diabet. Sınıf B: 20 yaşından sonra başlayan ve 10 yıldan daha az süren, gebelikten önce insülin tedavisi gerektiren diabet. Sınıf C: 10-19 yaşında başlayan (C1) veya 10-19 yıldır devam eden (C2) Sınıf D: 10 yaşından önce başlayan (D1) veya 20 veya daha fazla yıldır süren (D2) veya kronik hipertansiyon (D5) veya zeminde retinopati (D3) veya bacak damar kalsifikasyonu (D4) bulunan Sınıf E: Pelvik vasküler hastalık (radyolojik olarak) Sınıf F. Renal hastalık (500 mg/gün’den fazla proteinüri) Sınıf H: Koroner arter hastalığı Sınıf R: Proliferatif retinopati Sınıf RF: Hem renal hastalık hem de proliferatif retinopati Sınıf T: Renal transplantasyon sonrası gebelik Sınıf G: Çoğul başarısız gebeliği olanlar (diğer sınıflar ile beraber kullanılır. CG, RG gibi)
6. Aşağıdakilerden hangisi benign over tümörüdür? a) Brenner tümörü b) Granuloza hücreli tümör c) Disgerminom d) Embriyonal karsinom e) Undiferansiye karsinom
Cevap D (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1414) Ektopik gebelikte kesin tanı laparoskopi ile konur.
Cevap A (Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, s.1004) Transisyonel epitel ve fibröz stroma içerir. Nadiren maligndir. 7. Aşağıdakilerden hangisi A grubu diabet için doğrudur? a) Diyetle regüle olabilir. b) Göz komplikasyonu olabilir. c) Böbrek komplikasyonu olabilir. d) Kalp komplikasyonu olabilir. e) b+c Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.165) Bkz. Tablo 1. 8. Ektopik gebeliğin kesin tanısı aşağıda verilenlerden hangisi ile konur? a) Serumda beta HCG ile b) D-C (dilatasyon ve küretaj) ile c) Serumda progesteron ile d) Laparoskopi ile e) Kuldosentez ile MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
9. Preterm eylem nedeni olmayan hangisidir? a) Hipertansiyon b) Şiddetli anemi c) Hepatit d) Sık doğum e) Hipotansiyon Cevap E (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1466) Bkz. Tablo 2. 10.Gardner kanalı kisti nerede bulunur? a) Vajende b) Tuba uterinada c) Vulvada d) Üretrada e) Mons pubiste Cevap A (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.786) Gardner kanal kisti vajende bulunur. Wolffian sistemin kalıntı kistleridir. Nadiren semptom verirler, bu nedenle pek çıkarılmaları gerekmez. 323
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Tablo 3. Habitüel abortus sebepleri 1. 2.
Genetik faktörler (trizomi, monozomi, poliploidi) Genital yapı anormallikleri (%15) a. Konjenital uterus septaları b. Servikal yetmezlik c. Submuköz miyom d. Asherman sendromu Anneye ait çevresel faktörler a. Tiroid fonksiyon bozukluğu b. Lüteal faz defekti Enfeksiyon Sistemik hastalıklar Đmmünolojik faktörler Beslenme bozuklukları
3.
4. 5. 6. 7.
11.Tekrarlayan erken gebelik kayıplarına neden olmayan faktör hangisidir? a) Genetik faktör b) Anatomik faktör c) Enfeksiyöz faktör d) Đmmünolojik faktör e) Metabolik faktör Cevap E (Erk, Klinik Jinekolojik Endokrinoloji ve Đnfertilite, 5.baskı, 1996, s.842; Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, s.143) Bkz. Tablo 3. 12.Basit endometriyal hiperplazinin kansere dönüş oranı yüzde kaçtır? a) %15 b) %20 c) %1 d) %50 e) %100 Cevap C (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.959) Basit endometriyal hiperplazinin Ca’ya dönüşme oranı %1’dir. 13.Endometriyum kanserinde prognostik faktör olmayan hangisidir? a) Ovarian yayılım b) Histolojik tip c) Grade d) Myometriyal invazyon e) Tümör volümü Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.261) Prognoz; erken vakalarda gençlerde daha iyi, yaşlılarda daha kötüdür. Prognoz %90 başarıyı bulabilir. Uterus büyüklüğü, tümör grade’i, hastalığın evresi, invazyon derecesi, estrojen ve progesteron reseptör se324
viyeleri prognoza etkilidir. Histopatolojik tip de önemlidir. Miyometriyal invazyonda %70, serviks invazyonunda %50, metastazlarda %10 başarı bildirilmiştir. 14.Fetusa en çok metastaz yapan maternal kanser hangisidir? a) Akciğer kanseri b) Melanoma c) Serviks kanseri d) Mide kanseri e) Rektum kanseri Cevap B (Atasü, Jinekolojik Onkoloji, 1996, s.492; Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.516) En çok fetüs ve plasentaya metastaz yaptıkları saptanan maligniteler malign melanom, meme kanseri, lösemi ve lenfomadır. 15.Đntrauterin hayatta dış genital organların farklılaşması kaçıncı haftada olur? a) 9. hafta b) 12. hafta c) 18. hafta d) 20. hafta e) 22. hafta Cevap B (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.28) Gelişmenin 8. haftasına kadar, dış genital her iki cinste birbirine benzer. Cinsel özelliklerin ayırımı, 9. haftada başlarsa da, dış genital organlar, 12. haftaya kadar tam olarak farklanmazlar. 16.Condyloma akuminatumun etkeni aşağıdakilerden hangisidir? a) Hemofiliz Ducrei b) CMV c) HPV d) Clamidya trachomatis e) HSV Cevap C (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.603) Condyloma acuminata (cinsel yolla geçen genital siğil) alt genital sistemin human papilloma virus tarafından enfekte edilmesi sonucu ortaya çıkar. Papiller çıkıntılar önceleri küçüktür, daha sonra birleşerek karnıbahar görünümlü büyük kitleler oluştururlar. Kuluçka dönemi 4-6 hafta ile birkaç ay arasında değişir. C. acuminatum’un standart tedavisi benzoin tentüründe %10-25’lik Podofilin reçinesi olmuştur. 7 gün aralarla 6 hafta boyunca devam edilir. Ancak podofilin reçinesi sistemik emilim ve bildirilmiş toksisite nedeniyle vajende kullanılmamalıdır. Gebelikte podofilin kullanımı sonrası düşük, erken doğum ve fetal ölüm bildirilmiştir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
17.IVF-ET protokollerinde fertilizasyon amacı ile genelde oosit başına ne kadar sperm ile inseminasyon yapılır? a) 50.000-100.000 b) 1 milyon-2 milyon c) 5-10 milyon d) 5.000-10.000 e) Herhangi bir sperm sayısı ile yapılabilir. Cevap A (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1308) Fertilizasyon amacı ile genelde oosit başına 50.000100.000 sperm ile inseminasyon yapılır. Sperm parametrelerinde bozukluk olduğu durumlarda bu sayının artırılması yarar sağlayabilir.
18.Gebelikte en sık görülen iki benign over tümörü aşağıdaki seçeneklerin hangisinde doğru olarak verilmiştir? a) Granüloza hücreli tümör-Tekoma b) Tekoma-Fibroma c) Brenner tümörü-musinöz kistadenom d) Disgerminom-seröz kistadenom e) Müsinöz kistadenom-fibrom Cevap D (Atasü, Jinekolojik Onkoloji, 1996, s.112; Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.509-510) Gebelikte görülen ovarian neoplazmların çoğu benigndir. Bunlar arasında dermoid kist, seröz ve müsinöz adenomlar sayılabilir.
19.Vulvanın en çok görülen malign tümörü hangisidir? a) Malign melanom b) Squamöz hücreli karsinom c) Bartholin bezi karsinomu d) Lenfoma e) Sarkom Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.240) Histolojik tipleri; Squamöz (%92), melanom, bazal hücreli sarkom, Bartholin ve indiferansiye kanserlerdir.
20.Koilositoz hangi virütik enfeksiyonda karakteristik bulgudur? a) HSV b) CMV c) HPV d) Rabdomyovirus e) Sarkomyovirus MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.243) Kondiloma akuminata’da etken HPV (6-11)’dir. Kötü hijyen ve düşük immünitede sık olur. Dış genital sistemi tutar, vulva, vaginada meydana gelebilir. Soluk, beyaz, kabarık, düzensiz plak tarzında serviks vardır. Flat tarzı; kolposkopi ile görülür. Wart tarzı; karnıbahar gibi, yumuşak, kahverengidir. Koilositik hücreler mikroskopta görülebilir. Serviks kanseri iyi takip edilmelidir. Ufaksa %20 podofilin atuşmanı, büyükse koterizasyon veya operasyon yapılır. Gebelikte varsa sezaryen endikasyonu olabilir. Aşırı kanama yapar veya enfekte çocuğa yol açabilir. 21.Aşağıdaki değişikliklerden hangisi normalde gebeliklerde görünmez? a) Venöz distansiyonda artma b) Faktör VIII seviyesinde artma c) Fibrinojen seviyesinde artma d) Kan volümünde azalma e) Hemoglobin seviyesinde azalma Cevap D (Lippincott, Obst. and Gyn., 5.baskı) Gebelikte ortaya çıkan venöz distansiyonun önemli nedenlerinden birisi progesteronun vasküler düz kaslara olan etkisidir. Kan volümü FVIII ve fibrinojen seviyeleri %50 oranında artar. 22.Gebelik sırasında uterus boyutları artar. Bunun nedeni hangisi olamaz? a) Fetusun büyümesi b) Kas hücrelerinin sayısında artma c) Kas hücrelerinde hipertrofi d) Kas liflerinde uzama ve gerilme e) Fibrinoid dokuda artma Cevap E (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.239) Uterusun gebelikte büyümesinden mekanik ve hormonal mekanizmalar sorumludur. Gebeliğin ilk 6 haftasında uterus büyümesi daha çok yeni hücrelerin oluşması yani hiperplazi nedeniyledir. Hipertrofi ve kas liflerinin uzama ve gerilmesi ilk trimestr sonrasında görülür. Myometrium östrojenlere oldukça duyarlıdır. Östrojen uyumu sonucu, myometriumda kısa sürede protein sentezi belirgin ölçüde artar.
23.Gebeliğin kardiyovasküler sistem üzerinde oluşturduğu bazı değişiklikler vardır. Hangisi bu etkiler arasında kabul edilmez? a) Diastolik kan basıncında belirgin azalma b) Sistolik kan basıncında minimal azalma c) Plasental kan akımında artış vardır. d) Dolaşan kan hacmi ve atım volümü artar. e) Fetusun oluşturduğu ek yük ve atım volümünün artışı nedeniyle sol ventrikül hipertrofisi olur. 325
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Tablo 4. Anne ve fetal kanda normal oksijen değerleri Kan gazları pO2 (torr) Hb O2 saturasyonu (%) O2 content (ml/dl) Hemoglobin (g/dl)
Uterin arter
Uterin ven
Umbilikal ven
Umbilikal arter
95 98 15.8 12.0
40 76 12.2 12.0
27 68 14.5 16
15 30 6.4 16
Cevap E (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.244-245) Gebelikte kan volümündeki artışa bağlı olarak atım hacmi genişler. Fakat sol ventrikül duvar kalınlığında anlamlı değişiklikler olmaz. Gebelikte ayrıca; -%90 olguda sistolik üfürüm duyulabilir. -EKG’de QRS kompleksinde sola sapma, nonspesifik ST-T değişiklikleri, Q dalgaları ve D3’de ters T dalgaları görülebilir. -Kan hacmi artar. -Sistolik kan basıncı minimal (10-15 mmHg) azalır. -Diastolik kan basıncı belirgin (20-25 mmHg) azalır. -Üst ekstremite venöz basıncı değişmez. -Alt ekstremite venöz basıncı artar. 24.Fetal dolaşımda, en düşük oksijen konsantrasyonu nerededir? a) Vena cava superior b) Aorta c) Ductus arteriosus d) Umblikal arterler e) Ductus venosus
Bkz. Tablo 4. ilgili
a) Koronal-frontal ve parietal kemikler arasında b) Sagittal-oksipital ve temporal kemikler arasında c) Lambdoid-parietal ve oksipital kemikler arasında d) Frontal-iki frontal kemik arasında e) Temporal-temporal ve parietal kemikler arasında Cevap B (Williams Obstetrics, 17.baskı, s.144) Sagittal sütürler iki parietal kemik arasında yer alır. Posterior ve anterior fontanelleri birbirine bağlar. 26.Amniyon sıvısının özellikleri ile ilgili olarak hangisi yanlıştır? a) Gebeliğin ilk yarısında miktarı oldukça değişkendir. 326
Cevap E (Williams Obstetrics, 17.baskı, s.169; Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, s.1507) Gebeliğin ilk yarısında amniyon sıvısının elektrolit içeriği ve osmolalitesi fetal ve maternal kanla aynıdır. Bazı araştırmalar terme yakın amniyotik sıvıda varolan albuminin çoğunun anne kaynaklı olduğunu göstermektedir. Bu proteinler amniyotik sıvıya plasenta veya fetal membranlar yoluyla girerler. Gebeliğin erken döneminde yapılan amniyosentezle gelen açık sarı renkli amniyon sıvısı yanlışlıkla idrar olarak değerlendirilebilir ve mesane rüptürü sanılabilir. Fakat ayırıcı tanıda amniyon sıvısının alkali pH’sı önemlidir.
27.Fetal eritrositlerin kendine has karakteristik özellikleri vardır. Özellikle erişkin eritrositleri ile karşılaştırıldığında, aşağıdakilerden hangisi fetal eritrositlerin özelliklerindendir? a) Çekirdeklidirler. b) Daha uzun ömürlüdür. c) Aside rezistandırlar. d) Retikülosit sayısı azdır. e) Alkali ortama rezistandırlar. Cevap A (Williams, Obstetrics, 17.baskı, s.151)
Cevap D (Williams Obstetrics, 17.baskı, s.149; Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.210)
25.Fetal kafatasında yer alan sütürlerle eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?
b) Fetusun mesanesinde 11.haftada idrar bulunmasına rağmen, bunun amniyon sıvısına katkısı daha geç dönemlerde olur. c) Partiküllü materyal içermez. d) Osmolaritesi, gebeliğin 1. yarısında, 2. yarısına oranla daha yüksektir. e) Gebeliğin ilk yarısında elektrolit içeriği ve osmolaritesi maternal plazmadan daha yüksektir.
Fetal eritrositlerin ömrü erişkin eritrositlerin ömrünün 2/3’ü kadardır. Periferik yaymada fetal eritrositler, çekirdekli yapılarıyla kolayca tanınırlar. Bu çekirdek yapısı terme yakın evrede önemli ölçüde kaybolur. Büyük kısmı retikülosite dönüşürler. Fetal eritrositler alkali ortama dirençlidirler.
28.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) IgG’nin tam sentezi postnatal 3-4. haftalarda başlar. b) Fetus dalağında gebeliğin 20. haftasından sonra IgM ve IgG sentezlemeye başlar. c) IgM plasentayı geçemez. d) IgD ve IgA fetus dalağında 20. haftadan önce sentezlenmeye başlar. e) Fetus dalağı IgG’ye göre IgM’i relatif olarak daha fazla sentezler. Cevap D (Current, Obstetrics and Gynecology, 6.baskı, s.148) IgD ve IgA sentezi doğumdan haftalar sonra başlar. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
29.Doğum kanalı birçok doku tabakasından oluşmaktadır. Fetusun doğum sırasında geçtiği bu tabakaların içten dışa, en doğru sıralanımı hangisidir?
malıdır. Baş pozisyonu kesin bilinmelidir. Mesane boşaltılmış olmalıdır. Fetüsün başı tutulamayacak kadar küçük veya büyük olmamalıdır.
a) Levator ani, M. transversus perinei profundus, periton, bulbokavernöz kas, deri b) Periton, levator ani, bulbokavernöz kas, m. transversus perinei, profundus, deri c) Periton, m. transversus perinei profundus, levator ani, bulbokavernöz kas, deri d) Periton, levator ani, m. transversus perinei profundus, bulbokavernöz kas, deri e) Periton, bulbokavernöz kas, levator ani, m. transversus perinei profundus, deri
32.Aşağıdakilerden hangisi gebelikte kalp hastalığını göstermede en önemli bulgudur?
Cevap D (Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, s.102)
Normal gebelikte meydana gelip kalp hastalığı ile karışan belirtiler fonksiyonel sistolik sufl, solunum eforu artışı (bazen dispneyi temsil eder), ödem (özellikle gebeliğin son yarısında ve alt ekstremitelerde) belirtileridir. Gebelikte kalp hastalığı kriterleri diyastolik, presistolik veya sürekli kalp üfürümü, uygunsuz kardiyomegali, sert, gürültülü, sistolik sufl (özellikle trill ile beraber ise) ve şiddetli aritmidir.
Yumuşak doğum yolu 2 kısımdan oluşur: 1. Đç doğum yolu; segment inferior (isthmus uteri), serviks, vajina ve vulvadan oluşur. 2. Dış doğum yolu: Pelvis tabanıdır. Karın boşluğunu alttan kaparken doğum objesinin geçişine imkan sağlar. 30.Fetal kalp hareketleri konsepsiyondan kaç gün sonra başlar? a) 22 gün b) 36 gün c) 48 gün d) 52 gün e) 96 gün Cevap A (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.62) Fetüste kalp ve periferik damar sistemi mezodermden gelişir. Kan damarları 13-19. günler arasında, plasenta villusları 15. günden itibaren oluşmaya başlar. Kalp taslağı 15-17. günlerde oluşur. 22-23. günde kasılmalarına başlar. Böylece 3. hafta sonunda fetal dolaşımın başlaması ile histiyotrofik beslenme sona erer, hematrofik beslenme başlar. Normalde fetüs kalbi dakikada 140 atış sayısına sahiptir. 31.Aşağıdakilerden hangisi forseps uygulama şartlarından değildir? a) Baş geliş b) Servikal dilatasyon en az 5 cm olmalıdır. c) Sütüra sagitalisin durumu bilinmelidir. d) Poş açık olmalıdır. e) Sefalopelvik uygunsuzluk olmamalıdır. Cevap B (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.203) Başla geliş olmalıdır. Sefalopelvik uyumsuzluk olmamalı, servikal efasman ve dilatasyon tam (10 cm) olmalıdır. Baş küçük pelvise fikse olmalı, su kesesi açık olmalı veya tarafımızdan açılmalıdır. Çocuk canlı olMEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
a) Efor dispnesi b) Ödem c) Diastolik üfürüm d) Taşikardi e) Sistolik üfürüm Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.158)
33.Gebelikte görülen üriner sistem enfeksiyonu ile ilgili olarak hangisi yanlıştır? a) Đdrar yolu enfeksiyonu sıklığı gebelikte artar. b) E.coli, klebsiella ve proteus grubu en sık idrar yolu enfeksiyonu yapan mikroorganizmalardır. c) Gebelikte asemptomatik bakteriüri varlığı tedavi gerektirmez. d) Gebelikte üriner sistem enfeksiyonunun en önemli komplikasyonu erken doğum eylemini başlatmasıdır. e) Tedaviye dirençli üriner sistem enfeksiyonlarında nefrolitiazis düşünülmelidir. Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.171) Asemptomatik bakteriüri; hastada hiçbir enfeksiyon belirtisi olmadığı halde idrarda bakteri vardır. Bu olay %2-12 gebelikte meydana gelir. Diabetli ve orak hücre anemisi olanlarda daha sık meydana gelir. Siyahlarda daha sıktır. Gebelikte asemptomatik bakteriürinin önemi, ilerleyen dönemde yüksek oranda semptomatik enfeksiyona neden olmasıdır. Tedavi edilmez ise %25 akut piyelonefrit gelişir. %80 E.koli, %20 klebsiella ve enterobakter etken olarak tesbit edilmektedir. 34.Kronik hipertansiyonu olan bir gebede hangisinin kullanımı kesin kontraendikasyondur? a) Kaptopril b) Metildopa c) Diüretikler d) Hidralazin e) Metoprolol 327
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Tablo 5. Gebe hastalarda kronik hipertansiyonda antihipertansif tedavi Alfa 2-adrenerjik reseptör antagonistleri Metildopa, gebelikte en çok kullanılan antihipertansif ilaçtır. Dozaj, 6 saatte bir, 250-500 mg’dır. Bu ilacın güvenliliği ve etkenliğini, rastgele deneyler ve bu ilacı kullanmış annelerin çocuklarının 7.5 yıl süreyle izlenmeleri kanıtlamaktadır. Alfa-adrenerjik reseptör ve beta-adrenerjik reseptör antagonistleri Labetalolun, metildopa kadar etken olduğu izlenimi vardır, fakat labetalol kullanmış olan annelerin çocuklarını izleyen herhangi bir çalışma yoktur ve bu ilacın maternal hepatotoksisitesine ilişkin endişeler vardır. Beta-adrenerjik reseptör antagonistleri Bu ilaçlar ve özellikle atenolol ve metoprolol, gebeliğin ileri evresinde, güvenli ve etkenden, fetal bradikardiye yol açabilmektedir. Tedaviye gebeliğin erken evresinde veya ikinci üç ayında başlandığında, fetal büyüme geriliği bildirilmiştir. Angiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri “Kaptopril” ve diğer birkaç dönüştürücü enzim inhibitörleri, oligohidramnios ve neonatal renal yetmezlikle ilişkili bulunmuştur. BU ĐLAÇLAR GEBELĐKTE KULLANILMAMALIDIR. Diüretikler Döllenmeden önce başlanan diüretik tedaviye, genellikle gebelik boyunca devam edilir. Periferik vasodilatörler “Hydralazine”, genellikle metildopa ve beta-adrenerjik reseptör antagonistleriyle birlikte kullanılır. Kalsiyum kanal blokerleriyle yapılan deneyler umut vericidir. “Minoxidil” ile deneyim kısıtlıdır ve bu ilaç önerilmemektedir.
Cevap A (Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, 7.baskı, s.363) Bkz. Tablo 5. 35.Trizomi 18’de en sık hangi organ anomalisi görülür? a) Beyin b) Kalp c) Böbrek d) Akciğer e) Diyafragma Cevap B (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1463) Trizomi 18’de en sık kalp anomalileri görülür. Olguların %99’unda görülen kalp anomalilerinin içinde en sık VSD ve komplet atriyoventriküler defekt vardır.
36.En sık görülen nöral tüp defekti hangisidir? a) Eksensefali b) Akranio c) Ensefalosel d) Anensefali e) Spina bifida 328
Cevap D (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1445) Nöral tüp defektleri bir çok ülkede en sık görülen major malformasyondur. En sık görülen nöral tüp defekti ise, hayatla bağdaşmayan, ağır bir anomali olan anensefalidir. Nöral tüp defektlerinin %50-65’ini oluşturur. 37.Fetal kardiyotokografik incelemelerde fetal taşikardi saptandığında aşağıdakilerden hangisi olası değildir? a) Fetal immatürite b) Maternal ateş c) Korioamnionit d) Postterm gebelik e) Betamimetik tokolitikler Cevap D (Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, 1994, s. 277,278) Fetal taşikardi, 160 atım/dakikanın üstündeki değerdir. Taşikardinin nedenleri, aşağıdakiler olabilir: -Fetal immatürite -Maternal ateş -Fetal enfeksiyon (koryoamniyonitis) -Hafif hipoksi -Uzun sürmüş bradikardinin normalleşmesi (refleks taşikardi) -Fetal taşiaritmiler -Maternal hipertiroidizm -Đlaçlar (atropin, beta-mimetik tokolitikler) 38.Preeklampsi gelişiminde risk faktörü olmayan özellik aşağıdakilerden hangisidir? a) Multiparite b) Çoğul gebelik c) Mol hidatiform d) Önceki gebelikte preeklampsi e) Diabetes mellitus Cevap A (Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, 1994, s.353) Bkz. Tablo 6.
Tablo 6. Preeklampsi için risk faktörleri Primigravid olmak Aile öyküsünde preeklampsi veya eklampsi varlığı Önceden geçirilmiş preeklampsi veya eklampsi Yeni gebelik Maternal yaşın uç değerleri (20 yaşından genç veya 35 yaşının üstünde) Hipertansif vasküler, otoimmün veya renal hastalık varlığı Diabetes mellitus Çoğul gebelik Đmmün olmayan veya alloimmün fetal hidrops Trisomi 13 Hidatidiform mol MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Tablo 7. Erken doğum için yüksek riskli nüfus Alt sosyoekonomik kademe Önceden erken doğum Çoğul gebelik Uterus şekil bozukluğu Servikal yetmezlik Bakteriyel vaginosis Açıklanamayan, yüksek maternal alfa-eftoprotein düzeyleri Đdrar yolları enfeksiyonu
Cevap C (Normal gebelik ve prenatal bakım, Danforth Obstetrik ve Jinekoloji, s.84) Bkz. Şekil 1. 41.Hangi durumda atrofik vaginit görülmez? a) Menopoz b) Laktasyon c) Oral kontraseptif kullanımı d) Genç kadında cerrahi kastrasyon e) Endometriozis tedavisinde yalancı menopoz Cevap C (Beck, Obstetrics and Gyncology; Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.237)
FETAL SERUM 1000
Atrofik vajinit östrojen stimulasyonunun olmadığı durumlarda görülür.
100 AFP (µg/ml)
42.Ovulasyon olduğunu göstermeyen hangisidir? 10 AMNĐOTĐK SIVI
1
0.1 MATERNAL SERUM
0.02 12
16
20
24
28
32
36
40
GEBELĐK HAFTALARI
Şekil 1. Gebelik boyunca, fetal serum, amniotik sıvı ve maternal serum alfa-fetoprotein (AFP) düzeyleri.
39.Preterm doğum riskinin arttığı durumlardan olmayan maddeyi belirtiniz? a) Düşük sosyoekonomik seviye b) Önceki gebelikte preterm doğum c) Uterin malformasyon d) Çoğul gebelik e) Yüksek doz X ışınına maruz kalmak Cevap E (Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, 1994, s.297) Bkz. Tablo 7. 40.Gebelikte Alfafetoprotein (AFP) hakkında aşağıdaki şıklar içinde yanlış olanı işaretleyiniz. a) AFP maternal serumda gebelik boyunca giderek artar ve 30 haftada en yüksek düzeylerdedir. b) AFP'nin fetal serumdaki yoğunluğu gebeliğin 15. haftasında en yüksektir, bu noktadan sonra giderek azalır. c) Amniyotik sıvıdaki AFP düzeyleri anne serumundakine benzer bir eğri ile gebelik boyunca giderek azalır. d) Maternal serum AFP değerleri nöral tüp defektli fetusların bulunduğu gebeliklerde yüksektir. e) Down sendromunlu fetusların bulunduğu gebeliklerde AFP değerleri normalden düşük bulunabilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
a) Bazal vücut ısısı artışı b) Gebelik c) Progesteron seviyesinin 3 ng/mlt'nin üstüne çıkması d) Sekretuvar endometrium e) Adet kanamasının olması Cevap E (Beck, Obstetrics and Gyncology; Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, s.608) BBT, sabah uyanır uyanmaz, herhangi bir aktiviteden önce saptanmış olan hasta vücut ısısıdır. BBT’nin, 0.3 oC-0.6 oC dereceleri arasında düzey değiştirmesi ve yüksekliğini koruması, progesteron salgısına bir reaksiyondur ve ovulasyonu belirler. Buna karşılık, buradaki ovulasyon yansıması, olayın gerçekleşmesinden sonradır ve hastanın ovulasyonu öngörmesine yardımcı olamamaktadır. Diğer yöntemler, serum progesteron düzeylerinin saptanması veya ovulasyonu doğrulayıcı bir bulgu olarak sekretuar endometriumun bulunmasıdır. 43.Aşağıdakilerden hangisi ablotio plasentanın olası nedenlerinden değildir? a) Merkezi hipoksi b) Ani uterus dekompresyonu c) Uzun umbilikal kord d) Polihidramnios e) Çoğul gebelik Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.146) Umbilikal kordun kısa olması ablatio plasentanın nedenlerindendir. 44.Müller sistem agenezisi ile birlikte en sık hangi sistem malformasyonları bulunur? a) Gastrointestinal sistem b) Ürogenital sistem c) Hematopoetik sistem d) Solunum sistemi e) Kemik sistemi 329
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Cevap B (Danforth, Obstetrik ve Jinekoloji, s.22) Üriner ve genital yolların ortak embriyolojik kökeni nedeniyle, Müller gelişim anomalileri vakalarında idrar yolları anomalilerine oldukça sık rastlanır. 45.Aşağıdakilerden hangisi HSG (histerosalpingografi) için doğru değildir? a) Đyot içeren kontrast madde kullanılması, iv olarak verilmemesi nedenli, iyot alerjisi olanlarda önemsizdir. b) Siklusun 5.-10. günlerinde yapılır. c) Genital sistemde enfeksiyon şüphesi varsa HSG yapılmaz. d) HSG’de tespit edilen uterus bikornus ile supseptusun ayırıcı tanısı laparoskopi ile konur. e) HSG’de tubada kurşun boru, golf sopası, pipo sopası görünümü tüberküloz açısından anlamlıdır. Cevap A (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1252) Bazı hastalarda iyot allerjisi olabilir. Tetkikten önce hastaya iyot allerjisi olup olmadığı sorulmalıdır. Ancak böyle allerji olmasa bile, bazı vakalarda iyotun periton ile temasa geçmesi halinde allerjik veya peritoneal reaksiyon olabilir. 46.Basit endometriyal hiperplazide endometrium kanser gelişme oranı nedir? a) %8 b) %1 c) %29 d) %3 e) %100 Cevap B (Novak, Jinekoloji, s.1059) Endometriyal hiperplazinin karsinoma ilerleme riski sitolojik atipinin varlığına ve ağırlığına bağlıdır. Karsinoma ilerleme oranı basit hiperplazili hastalarda %1, kompleks hiperplazili hastalarda %3, atipik basit hiperplazili hastalarda %8, atipik kompleks hiperplazili hastalarda %29 olarak tespit edilmiştir. Endometriyal doku örneklemesinde atipik hiperplazi saptanan hastalarda histerektomi yapılırsa yaklaşık %25 oranında genellikle iyi diferansiye olmuş endometriyal karsinomun eşlik ettiği görülecektir. 47.Borderline over tümörleri için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Malign potansiyelleri düşüktür. b) Premenopozal kadınlarda özellikle görülür. c) Prognozları genellikle iyidir. d) Tanıda stromal invazyonun görülmesi önemlidir. e) Erken dönemde semptom vermezler. 330
Cevap D (Novak, Jinekoloji, s.1155-1156) Borderline tümörler çok uzun süre gizli kalma eğilimindedirler ve özellikle premenapozal grubu tutmaktadır. Uzun dönemli çok iyi prognoz gösterirler. En sık olarak 30-50 yaşlarında görülmektedir. Đnvazif kanserlerde ise yaş sıklıkla 50-70 arasındadır. Borderline tümörlerin tanı için kriterler: -Papiller oluşumla birlikte epitelial proliferasyon ve psödostratifikasyon -Nükleer atipi ve artmış mikotik aktivite -Gerçek stromal invazyonun olmaması Malign ovarian tümöre karşı malign borderline tümörün tanısı primer tümörün histolojik özelliklerine dayandırılmalıdır. Malign tümörlerde stromal invazyon vardır. Borderline malign tümörlerde nadir mikroinvazyon örnekleri bildirilmiştir. 48.Aşağıdakilerden hangisi serviks Ca etyolojisinde rol oynar? a) Gonorhea b) Streptokok c) Peptekok d) HIV e) HPV Cevap E (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.942) Bkz. Tablo 8. 49.Tubal gebeliğin en sık yerleştiği yer neresidir? a) Rithmus b) Ampulla c) Fimbrial bölge d) Đnfundibulum e) Đnterstisyel bölge Cevap B (Novak’s, Gynecology, 1996, s.502; Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.122) Dış gebeliklerin en sık görülen tipi tübal ektopik gebeliklerdir (%97). Burada da en sık gözlenen yer ampullalardır.
Tablo 8. Serviks kanseri gelişiminde rol oynadığı düşünülen faktörler -Herpes simpleks virusu -Human papilloma virus -Diğer seksüel geçişli hastalıklar -Sigara -Vitamin C, Beta karoten ve folat eksikliği MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
50.Over tümörlerinde görülen mikroskopik yapılardan yandaki tümörüne uymayan hangisidir? a) Psammoma cisimcikleri → Seröz tümörler b) Goblet → Müsinöz tümörler c) Taşlı yüzük hücresi → Krukenberg hücreli tümör d) Call-Exner cisimciği → Sertoli leydig sinüs tümörü e) Schiller-Duvall cisimciği → Endodermal sinüs tümörü Cevap D (Novak’s, Gynecology, 1996, s.1155-1231) Call-Exner cisimciği, overin granüloza hücreli tümörlerinde görülür. 51.En sık görülen puerperal enfeksiyon hangisidir? a) Mastit b) Üriner enfeksiyonlar c) Tromboflebit d) Endometrit e) Vaginit Cevap D (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.111) Puerperal endometrit; En sık görülen puerperal enfeksiyondur. Risk faktörleri; erken membran rüptürü, uzamış eylem, operatif doğum (özellikle sezaryen) olarak sayılabilir. 52.En sık puerperal mastit etkeni hangisidir? a) E.coli b) Klostridiumlar c) Staph. aureus d) Strep. viridans e) Staph. epidermitis Cevap C (Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, 2000, s.112) En sık etken stafilokokkus aureusdur. Meme başı çatlaklarından köken alan ağrı, kızarıklık, şişme, ısı artışı ile karakterize bir durumdur. Aksiller lenfadenopati vardır. 38oC üzerinde ateş meydana gelir. Genellikle tek memede gelişir. Tedavi edilmezse meme absesi gelişebilir. 53.Seksüel geçişli hastalıklardan en sık görüleni hangisidir? a) Gonore b) Klamidya c) AIDS d) Toksoplazmozis e) Sifiliz Cevap B (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1620)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Clamidya Trichomatis, en sık görülen seksüel geçişli hastalıktır. Kadınlarda üretrit, servisit ve pelvik inflamatuar hastalığa yol açar. Tüm klamidya infeksiyonlarının %70’i subklinik, %30’u ise belirgindir. Gebelikte infeksiyon prevalansı %2-37 arasındadır. 54.Oositler, ovulasyon olduktan sonra ne kadar zamana kadar fertilize olabilirler? a) 1-2 saat b) 6-12 saat c) 12-24 saat d) 3-4 gün e) 21. güne kadar Cevap C (Novak, Jinekoloji, s.934) Sperm eğer intravajinal ortamdan kurtulursa 24-48 saat boyunca fertilizasyon kapasitesini korur. Oositler ovulasyondan yaklaşık 12-24 saat sonrasına kadar fertilize olabilirler. 55.55 yaşındaki bayan hasta, kliniğe anormal kanama nedeni ile başvurmuştur. Yapılan endometriyal biyopside, kompleks hiperplazi tesbit edilmiştir. Bu aşamadan sonra yapılacak ilk şey ne olmalıdır? a) Hemen tedaviye başlanmalıdır. b) USG yapılmalıdır. c) 6 ay sonra biyopsi tekrarlanmalıdır. d) Histeroskopi ve fraksiyonel küretaj yapılmalıdır. e) Histerektomi yapılmalıdır. Cevap D (Novak, Jinekoloji, s.988) Bkz. Şekil 2. 56.Menopoza geçişin en önemli bulgusu hangisidir? a) Sıcak basmaları b) Östrojen azalışı c) FSH düzeyi artışı d) Düzensiz kanamalar e) Progesteron azalışı Cevap C (Novak, Jinekoloji, s.990, 991) Menopozal geçişin en tutarlı bulgusu serum FSH düzeylerinde artıştır. Menstruasyon olan normal over fonksiyonlu kadınlarda, üçüncü siklus günü FSH düzeyi 5-10 IU/l olmalıdır (65). Yüksek FSH düzeyleri (10-25 IU/l), estradiol düzeyleri normal sınırda olsa bile menopozal geçişe uyan relatif ovaryan rezistansı gösterir. Fizyolojik olarak, menstruel fonksiyonların son on yılı boyunca ovaryen folliküllerden azalmış inhibin salgılamasının sonucu olduğuna inanılmaktadır. FSH düzeylerinin >40 IU/l olması ovaryan fonksiyonların tam kesilmesi ile beraberdir. Buna rağmen, ovaryan fonksiyonlar birkaç yıl boyunca artabilir ya da azalabilir. Bunun için, amenoresi olan ve FSH >40 IU/l 331
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Anormal kanama
Endometrial biopsi
Basit hiperplazi ya da normal patoloji
Tanı için yetersiz doku
Kompleks hiperplazi veya malignite
Ultrason ve/veya ofis histeroskopi
Normal
Anormal
Normal veya basit hiperplazi
Grup tedavi (hiperplazi için endometrial biopsiyi 6 ay sonra tekrarla)
Histeroskopi ve fraksiyonel küretaj
Atipik hiperplazi veya malignite
Histerektomi veya diğer kesin tedaviler
Şekil 2. Menopoz sonrası anormal uterus kanamasının tedavisi
olan kadınlarda gelecekte kısa dönem için menstruasyon olabilir ve bazen gebelik oluşabilir.
57.Menopozda görülen “sıcak basmaları”nın nedeni hangisidir? a) Progesteron yetmezliği b) Östrojen yetmezliği c) LH pikinin olması d) Psikolojik e) Androjenlerin artışı
58.Menopozda ortaya çıkan osteoporozda en önemli neden hangisidir? a) Hipoöstrojenemi b) Yaş c) Heredite d) Diyetle alınan kalsiyum e) PTH azalması Cevap B (Novak, Jinekoloji, s.994) Osteoporoz nedenleri multifaktöriyeldir. Osteoporoza eşlik eden primer faktörler heredite, yaş, östrojen durumu ve diyetle alınan kalsiyumdur. Yaş, kemik kaybı ile beraber olan faktörlerin en önemlisidir.
Cevap B (Novak, Jinekoloji, s.991) Östrojen yetmezliğinin klasik semptomu sıcak basmasıdır. Tekrarlayan, geçici kızarma peryodları, terleme ve sıcak hissetme, sıklıkla çarpıntı ile beraber, korku hissi ve bazen titreme ile devam eden bir semptomdur. Günde 5-10 kez görülür ve 1-3 dak. devam eder. 332
59.Hangi kemoterapötik ajan hücre siklusunun G1 dönemine etkilidir? a) Doksorubisin b) Bleomisin c) Vinkristin d) 5-Fluorourasil e) Aktinomisin-D MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Tablo 9. Hücre siklusuna etki yeri
62.Spermlerin ne kadarının hareketli olması normal kabul edilir?
Hücre siklus dönemi
Đlaçlar
G1 Erken S Metotreksat Geç S G2 M
Aktinomisin D Hidroksiüre, Ara-C, 5-FU, Doksorubisin, Daunomisin Bleomisin, Etoposid, Teniposide Vinkristin, Vinblastin
Ara-C, sitozin arabinozid; 5-FU, 5-fluorourasil
Tablo 10. Postmenopozal uterus kanaması sebepleri Kanama sebepleri
Sıklık %
Endometriyal atrofi Östrojen replasman tedavisi Endometriyal polip Endometriyal hiperplazi Endometriyal kanser
60-80 15-25 2-12 5-10 10
a) %100 b) %75 c) %50 d) %20 e) %5 Cevap C (Novak, s.920) WHO ve birçok laboratuvar spermlerin en az %50’sinin hareketli olmasını normal olarak kabul ederken, yardımcı üreme teknikleri ile ilgilenenler %40 değerini normal kabul etmektedirler.
63.Đnfertilitede servikal faktörün değerlendirilmesi için kullanılan test hangisidir? a) ACTH stimülasyon testi b) Östrojen yükleme testi c) Postkoital test d) Q tip testi e) Shake testi Cevap C (Novak, s.926,927)
Cevap E (Novak, Jinekoloji, s.1019) Bkz. Tablo 9. 60.Hangi kemoterapötik ilaç kardiyomiyopatiye neden olur? a) Doksorubisin b) Siklofosfamid c) Sisplatin d) Bleomisin e) Metotreksat Cevap A (Novak, Jinekoloji, s.1026) Siklofosfamid genitoüriner sistemde toksik etkilidir. Sisplatin ototoksik ve periferal nörotoksisite nedenidir. Bleomisin, ciddi ateş reaksiyonu, anaflaksi, Raynaud Fenomeni ve kronik skleroderma benzeri reaksiyonlara yol açar. Metotreksat ise karaciğere toksik etkilidir.
61.Postmenopozal uterus kanamasının en sık nedeni hangisidir? a) Endometriozis b) Endometriyal kanser c) Endometriyal atrofi d) Östrojen replasman tedavisi e) Endometriyal polip Cevap C (Novak, Jinekoloji, s.1062) Bkz. Tablo 10. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Servikal faktör infertilitenin %5’inden daha az bir bölümünden sorumludur. Servikal faktörün değerlendirilmesinde kullanılan en klasik test postkoital test (PCT)’dir. PCT ile servikal mukus kalitesi, koitus sonrası üreme kanalındaki hareketli sperm sayısı ve servikal mukus ile sperm etkileşmesi değerlendirilebilir. PCT sperm kalitesinin değerlendirilmesi için kullanılan sperm sayısı, hareketi ve morfolojisi konusunda bize bilgi vermez. Test ovulasyondan hemen önce yapılmalıdır. Koitusun testten ne kadar süre önce gerçekleşmesi gerektiği konusunda bir görüş birliği bulunmamaktadır. Optimal süre koitustan en fazla 2 saat sonra olmakla birlikte, 24 saat içerisinde uygulanabilir. PCT oldukça basit uygulanabilen bir testtir. Mukusta öncelikle spinbarkeit (esneklik), ferning ve şeffaflık değerlendirilir. Anormal PCT’in en sık nedeni zamanlamanın iyi yapılamamasıdır.
64.Hangisi fizyolojik değildir?
hiperprolaktinemi
nedeni
a) Gebelik b) Cinsel ilişki c) Menapoz d) Uyku e) Laktasyon Cevap C (Kişnişçi, s.1210, tablo 2) 333
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Fizyolojik hiperprolaktinemi nedenleri -Gebelik -Laktasyon -Östrojenler -Uyku -Hipoglisemi
-Yemek sonrası -Cinsel ilişki -Meme başının uyarılması -Stress
65.Hangisinde yeterli östrojen mevcut olmasına rağmen amenore gözlenir? a) Hipogonadotropik hipogonadizm b) Kallman sendromu c) Kraniyofarenjiyoma d) PCOS e) Over yetmezliği
gebelikte meme kanserinin daha agresif olabileceğini akla getirir. Fakat gebelikte hakim östrojen komponenti estrioldür ve daha potent olan estradiolün yerini alır. Ayrıca gebelerdeki meme kanserlerinde büyük oranda östrojen reseptörü bulunmadığı bildirilmiştir. Meme kanserinin prognozuna gebeliğin belirgin bir etkisi yoktur ve terapötik abortus yapılması prognozu iyileştirmez. Bu kanserin prognozu gebe olmayanlardaki gibi hastalığın evresine bağlıdır. Ancak gebelerde tanıdaki gecikme nedeniyle meme kanseri genellikle daha ileri evrede saptanır. Ayrıca artmış meme vaskülaritesi nedeniyle kanser yayılımının daha hızlı olabileceği düşünülmektedir. En sık infiltratif duktal karsinoma rastlanır. Đnfiltratif lobüler karsinom veya in situ karsinomlar da görülebilir.
Cevap D (Kişnişçi, s.1180) PCOS oligomenore ve amenoreye en sık yol açan nedenlerdendir. Tüm amenoreik kadınlar içinde rastlanma oranı %26-37’dir. Etiyolojsinde hipotalamus, hipofiz, adrenal ve overe ait faktörlerin her birini teker teker ön plana çıkaran teoriler mevcuttur. Diğer amenore tiplerinin aksine PCOS’da yeterli östrojen mevcuttur. Ancak olayın kökünde yatan hiperandrojenemi sonucu ortaya çıkan anovulasyon, progesteronla karşılanmayan asiklik östrojen salgılanmasına yol açar. Bu da disfonksiyonel kanama, oligomenore ve sonunda sekonder amenoreye neden olur. 66.IVF’de normal bir fertilizasyon yakalamak için sperm morfolojilerinin en az ne kadarı normal olmalıdır? a) %100 b) %75 c) %50 d) %15 e) %5 Cevap D (Novak, s.920) Normal formların oranı %15’in üzerinde ise IVF’de fertilizasyon normal olmakta, %4’ün altında ise fertilizasyon oranı büyük ölçüde düşmekte ve %4-14 ise her iki durumun arasında bir fertilizasyon oranı elde edilmektedir.
68.Gebe tarafından fetal hareketlerin algılanması kaçıncı haftada olur? a) 8-10 haftalar b) 10-16 haftalar c) 16-18 haftalar d) 20. haftadan sonra e) 24. haftadan sonra Cevap C (Danforth, s.77) Annenin fetal hareketi algılaması, gebelik süresi hakkında kaba bir fikir verebilir. Hareketler, multiparda genellikle 16-18. haftalarda, primiparlarda bu süreden birkaç hafta sonra gerçekleşir. Bu yöntem, diğer parametrelerin doğrulanmasında kullanılabilir, fakat tek başına sağlıklı bir ölçü oluşturmaz.
69.Gebelikte görülen bulantı ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Gebelerin yaklaşık yarısında görülür. b) Tesbit edildiği anda ilaç tedavisine başlanır. c) Genellikle erken gebelik döneminde ortaya çıkar. d) Sabahları daha şiddetlidir. e) Bazen kusma eşlik edebilir. Cevap B (Danforth, s.75,76)
67.Gebelerde en sık görülen meme Ca türü hangisidir? a) Đnfiltratif lobüler karsinom b) Đnfiltratif duktal karsinom c) Paget hastalığı d) Đn situ carsinom e) Gebelerde hormonal değişikliklerden dolayı meme Ca görülmez. Cevap B (Kişnişçi, s.418,419) Meme kanserinin büyük oranda östrojen ve progesterona duyarlı olduğu düşünülmektedir. Bu durum 334
Erken gebelik döneminde, kadınların yaklaşık yarısında, kusmayla birlikte veya yalnız olarak bulantı görülür. Bu belirti, genellikle gebeliğin 2-12. haftalarında ortaya çıkar ve 6-8 haftada geriler. Bazen, gebelik boyunca bulantı devam eder ve çok seyrek olarak da birinci trimesterden sonra ortaya çıkabilir. Sıklıkla, bulantı sabah uyanıldığında çok şiddetlidir ve gün ilerledikçe azalır. Genellikle, yataktan kalkmadan kraker yenmesi, sık olarak kuru yiyeceklerin alınması ve bulantıyı uyaran yiyeceklerden uzak durulması gibi basit önlemlerle yeterli tedavi sağlanabilir. Buna rağmen, bazen ilaç uygulaması gerekebilir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
70.Gebe bir kadında üriner sistemde taş bulunması hangisini önemli kılar? a) Spontan düşük b) Đdrar yolları enfeksiyonunda artış c) Preterm eylem d) Preeklampsi e) Ektopik gebelik
yarısında 0.5 ünite/kg ile başlayabilir ve ikinci yarısında 0.7 ünite/kg’a geçebilir. Bazı obes hastaların günlük insülin gereksinmeleri oldukça fazlıdır. Genellikle, insülin ihtiyacı, 20-30 haftalık dönemde, iki-üç kat artar. Gebelik esnasında, oral hipoglisemik ilaçlar kullanılmamalıdır.
Cevap B (Danforth, s.381) Gebelik, taş oluşumunu veya bu hastalığın şiddetini artırmamaktadır. Đdrar taşlarının gebelikteki tek olumsuz etkisi, idrar yolları enfeksiyonu sıklığının artmasıdır. Taşı olan gebe kadınlarda, idrar yolları enfeksiyonunun insidansı %20-%45’dir. Spontan düşük, erken doğum ve hipertansif komplikasyonların insidansları, her zamankinden yüksek değildir.
73.Hangisi diabetik bir annenin karşılaşılan sorunlardan değildir?
çocuğunda
a) Makrozomi b) Hiperkalsemi c) Hiperbilirubinemi d) Respiratuvar distress e) Abortus Cevap B (Danforth, s.346)
71.Gebelerde üriner sistem enfeksiyonuna yol açan en sık mikroorganizma hangisidir? a) Stafilokoklar b) E. coli c) Klepsiella d) Proteus e) Streptokoklar Cevap B (Danforth, s.379) Đdrar yolları enfeksiyonları, kadınların %10-%15’inde görülen, gebelikte sık rastlanan bir komplikasyondur ve akut piyelonefrit, gebelikte, sıklıkla hastanede tedavi gerektiren bir endikasyondur. Bu enfeksiyonlarda en sık rastlanan sorumlu organizmalar, “Esheria coli” (vakaların %75-%90’ı), “Klebsiella” (%10-%15) ve “Proteus” (%5)’dir. Diğer sorumlu organizmalar, “Pseudomonas”, “Staphylococcus” ve grup D ve grup B streptokoklardır. 72.Diabetik bir gebe ile ilgili hangisi yanlıştır? a) Đnsülin fetusa geçmez. b) Gebelikte oral hipoglisemik ilaçlar kullanılmamalıdır. c) Gebelik ilerledikçe insülin dozu yükseltilmelidir. d) Diabetik olmayan bir kadının kan glukoz, gebelikte normalden yüksektir. e) Gebede kalori ihtiyacı artar. Cevap D (Danforth, s.347) Diabetik olmayan bir kadının kan glukoz düzeyleri, gebelikte normalden düşüktür. Aynı düzeyler, diabetikte de sağlanmalıdır. Buradaki amaç, annenin gebelik seyrini etkilemek değil, fetal komplikasyon olasılığını azaltmaktır. Kadın, kan glukozunu normalde tutmaya yeterli insulin kullanmalıdır. Đnsülin, fetusa geçmediğinden, kullanılan doz yeterli olduğu sürece, mutlak miktarı önemsizdir. Gebeliğin ileri evresinde, başlangıç dozu daha yüksektir. Bu nedenle, doktor, gebeliğin ilk MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
Diabetik annelerin çocukları aşağıda listelenmiş sorunlarla karşı karşıyadır: *düşük *konjenital anomaliler *respiratuvar distres *hipoglisemi *makrosomi *hipokalsemi *hiperbilirubinemi *perinatal mortalite
74.Missed abortionla ilgili hangisi yanlıştır? a) Gebelik belirtileri geriler. b) Gebelik testleri negatifleşir. c) Çoğu spontan düşükle neticeleşir. d) Kendiliğinden sonlanacağı için ek bir müdahale gerekmez. e) Đlk trimestirde ise aspirasyon küretaj yapılır. Cevap D (Danforth, s.179) Embriyo/fetus uzun süredir ölmüş olduğu halde uterus kavitesinden dışarı atılmadığı takdirde, “missed abortion”da bahsedilir. Hastanın, gebelik belirtilerinin gerilemesi tipiktir; gebelik testleri negatifleşir ve fetal kalp aktivitesi saptanamaz. “Missed abortion” vakalarının çoğu sonunda spontan düşükle neticelenir ve ölü fetus sendromunun neden olduğu koagülasyon bozuklukları, gebeliğin ilk yarısında seyrek belirir. Yine de, sonucu spontan çözüme bırakmak, duygusal yük oluşturduğundan, “missed abortion”lu hastaların çoğu, gebeliğin bir an önce sonlandırılmasını ister. Đlk trimesterde bu aspirasyon küretajıyla yapılır. Đkinci trimesterde, dilatasyon ve boşaltmayla veya intravajinal prostaglandin E2 (PGE2) supozituvarlarıyla eylem indüksiyonu sağlanarak uterus boşaltılır. 335
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
75.Erken postpartum kanamanın en sık nedeni hangisidir? a) Uterus inversiyonu b) Plasenta previa c) Plasenta acreata d) Uterus atonisi e) Pıhtılaşma bozuklukları Cevap D (Danforth, s.165) Vajinal doğumdaki ortalama kan kaybı, yaklaşık 500 ml’dir. 1000 ml’nin üstündeik kanama, postpartum hemorajiyi oluşturur. Erken postpartum hemorajinin en sık görülen nedeni, uterus atonisidir. Gebeliğin sonlarında, plasentaya giden maternal kan akımı, yaklaşık 500 ml/dakikadır. Eğer, plasentanın uterus duvarından ayrılmasından sonra miyometrium etkili olacak şekilde kasılmazsa, kısa sürede önemli kan kaybı görülür. Plasentanın doğumundan sonra, alışılagelmiş oksitosin uygulamasının amacı, uterus atonisi ve hemorajisinin önlenmesidir. Akut durumda, gevşek uterustan devamlı gelen kanı durdurmak için, uterusa bimanuel kompresyon uygulanabilir.
ni düşündürmüştür. Ayrıca, minerolokortikoidler ruh hali üzerine santral bir etkiye sahiptir. 78.Serviks kanseri için risk faktörü olmayan hangisidir? a) Irk b) Nulliparite c) Sigara d) Oral kontraseptif kullanımı e) Multiparite Cevap B (Atasü, Jinekolojik Onkoloji, 1996, s.276) Serviks kanseri gebelikle alakasızdır. 79.Aşağıdaki sayılanlar arasında perinatal ölümün en sık sebebi hangisidir? a) Hipoglisemi b) Enfeksiyon c) Konjenital malformasyonlar d) Travma e) Prematürite Cevap E (Williams Obstetrics, 17.baskı, s.4)
76.Lepoldun ikinci manevrası ile hangisi anlaşılmaya çalışılır? a) Fetal sırtın hangi tarafta olduğu b) Fetal kısmın fundusu doldurup doldurmadığı c) Sefalik çıkıntının hangi tarafta olduğu d) Başın pelvise girip girmediği e) Pelvis giriminde hangi fetal kısmın olduğu Cevap A (Danforth, s.82-83) Birinci manevrada “hangi fetal kısım fundustadır?” sorusu cevaplanır. Đkinci manevra, “fetusun sırtı hangi taraftadır?” sorusunu cevaplar. Üçüncü manevra “pelvis giriminde hangi fetal kısım var?” sorusunu cevaplar. Dördüncü manevra, “sefalik çıkıntı hangi taraftadır?” sorusunun cevabını verir. Bu manevra ancak başın yerleşmiş olması halinde geçerlidir; baş hareketliyse manevra uygulanamaz. 77.Premenstrüel sendromla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Östrojen-progesteron düzeylerindeki dalgalanmalara bağlı oldukları düşünülmektedir. b) Çoğu hastada dismenore de bulunur. c) Bromokriptinin faydaları çok kesin değildir. d) Sıvı tutulumu tabloda yoktur. e) Trankilizanlar bazı vakalarda faydalı olabilir. Cevap D (Manual, 1992, s.1791) PMS’de sıklıkla şişkinlik ve sıvı retansiyonu şikayetlerinin olması, PMS semptomlarının potansiyel bir nedeni olarak minerolokortikoid değişiklikleri olabileceği336
Prematüritede, neonatal morbidite ve mortalite oranı %75’dir. 80.Ektopik gebelik ile ilgili olarak aşağıdaki cümlelerden yanlış olanı işaretleyiniz. a) En çok görüldüğü yer tuba uterinalardır. b) Adet rötarı, uterin kanama ve ağrı en sık rastlanan klinik semptomlardır. c) Kesin tanı ultrasonografi ile konur. d) Tedavide cerrahi ve medikal yol tercih edilebilir. e) Rüptüre ektopik gebelik ise mutlaka cerrahi tedavi yapılmalıdır. Cevap C (Danforth, Current) Kesin tanı laparoskopi ile konulur. 81.En sık intrauterin gelişme geriliği (IUGR) yapan sebep hangisidir? a) Maternal hipertansiyon ve preeklampsi b) Đntrauterin TORCH grubu enfeksiyonlardır. c) Maternal beslenme bozukluğu d) Fetal konjenital anomaliler e) Maternal diabetes mellitus Cevap A (Danforth, Current) IUGR sıklıkla kronik hipertansiyon ile komplike olmuş gebeliklerde görülür. Risk, direkt olarak diyastolik kan basıncı düzeyleri ile ilişkilidir. Kronik maternal hipoksiyle ilişkili durumlardan Eisenmenger kompleksi veya Fallot tetralojisi de sıklıkla IUGR ile alakalıdır. Orak hücre anemisi gibi maternal hemoglobinopatiler de IUGR ile ilişkilidir. MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
82.Bir myom uteri olgusunda aniden başlayan şiddetli ağrı en büyük olasılıkla hangisini gösterir? a) Malign transformasyon b) Torsiyon c) Sekonder infeksiyon d) Metaplazi e) Dejenerasyon Cevap E (Novak’s, Gynecology, 1996, s.331; Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, s.255) Bası, sap torsiyonu ve enfeksiyon sonucu ağrı meydana gelir. Komplike olmayanlar genelde ağrı yapmaz, ağrı genelde dejenerasyonlara bağlı ortaya çıkar. 83.2-10 yaşlarındaki popülasyonda en çok görülen vagen tümörü hangisidir? a) Endodermal sinüs tümörü b) Squamöz karsinom c) Rabdomyosarkom d) Clear cell karsinom e) Botroid sarkom Cevap E (Novak’s, Gynecology, 1996, s.1111; Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, s.240) Bothyroid sarkom; 2-10 yaşları arasında en sık görülen vajen tümörüdür. Müller tüberkülü büyüme ucundan prolifere olan stromadan çıkan mikst mezodermal tümördür. Malign karakterli, üzüm salkımı tarzındadır. Genellikle 5 yaş altında görülür. Temelde rabdomiyosarkom alt tipidir. Prognoz geniş cerrahiye rağmen kötüdür. 84.AFP üreten hücreler en sık hangisinde bulunur? a) Đmmatür teratoma b) Endodermal sinüs tümörü c) Gonadoblastoma d) Sertoli-Leydig hücreli tümör e) Embriyonal karsinoma Cevap B (Current Obstetrics and Gynecology, 8.baskı, s.958; Ersoy, Türkiye Klinikleri Kadın-Doğum Ders Notları, s.279) En sık rastlanan ekstraembriyonik tümör tipidir. Đkinci en sıklıkta görülen malign germ hücresi tümörüdür. Yolk kesesi kökenlidir. Genç kadınlarda görülür. Sağ over daha sık tutulur. Mikroskopisinde Schiller-Duval cisimcikleri görülür. Tümör AFP yapmaktadır. Hastalığın yaygınlık derecesi ile AFP düzeyi arasında korelasyon mevcuttur. Bu nedenle tedaviye cevapta AFP düzeyleri önem taşır. Prognoz iyi değildir. %80, bir yılda ölür. 85.Geç deselerasyonlar aşağıdakilerden hangisinde görülür? a) Başın Kompresyonu b) Utero Plasental Yetmezlik c) Makat Doğum MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
d) Kordo Umblicusun Kompresyonu e) Plasenta Previa Cevap B (Niswander, Manual of Obstetrics, 5.baskı, 1996, s.317)
86.Ultrasonografik incelemede obes bir olguda hangi frekanslı transducer daha uygundur? a) 3.5 mHz b) 5 mHz c) 6 mHz d) 7.5 mHz e) 7 mHz Cevap A (Niswander, Manual of Obstetrics, 5.baskı, 1996, s.372)
87.Gestasyonel diabet için aşağıdakilerden hangisi doğrudur? a) Açlık kan şekeri normalin üstündedir. b) Fetal anomali riski vardır. c) Bu gebelerin ilerde kalıcı diabete sahip olma olma şansları normal popülasyondan farklılık göstermez. d) Gestasyonel diabet saptanan gebelerde hemen insülin tedavisine başlanır. e) Tüm gebelere 24.hafta civarında gestasyonel diabet için tarama yapılmalıdır. Cevap C (Niswander, Manual of Obstetrics, 5.baskı, 1996, s.121)
88.Aşağıdakilerden hangisi Polihidramnios sebebi değildir? a) Çoğul gebelik b) Diabetes Mellitus c) Özefagus atrezisi d) Anensefali e) Potter sendromu Cevap E (Niswander, Manual of Obstetrics, 5.baskı, 1996, s.467)
89.Ovarin steroidogenezde "iki-hücre, iki-gonadotropin" kavramıyla ilişkili olmayan hangi şıkta belirtilmiştir? a) Teka hücresi b) Östrojen c) Androstenedion d) DHEAS (dehidro epi androsteron sülfat) e) LH (luteinize edici hormon) Cevap D (Frederickson, sf. 73) 337
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
90.Septat uterus ile bikornuat uterusu ayırmada kullanılabilecek yöntem hangisidir? a) Histeroskopi b) Histerosalpingografi c) Laparoskopi d) Histerosalpingosonografi e) Kolposkopi Cevap C (Frederickson, sf 93)
91.Gebelerde 50 gram glokoz yükleme testini hangi durumda yaparsınız? a) Makrozomik bebek öyküsü olanlara. b) Ailesel diabet öyküsü olanlara. c) Gestasyonel diabet risk faktörü olmayanlara d) Yaşı 30'un üzerinde olanlara e) Obes olanlara Cevap C (Creasy, 3.Baskı, sf. 934-978)
92.Siklusları 28 günde bir olan kadında endometriyal reseptivite hangi günlerle sınırlı kabul edilir? a) 14-15 günler arası b) 16-19 günler arası c) 21-24 günler arası d) 23-25 günler arası e) 25-28 günler arası Cevap B (Speroff, 5.Baskı, sf. 241)
93.Aşağıdakilerden hagisi luteal faz yetmezliğini ciddi şekilde düşündürür? a) Son adetten 14 gün sonra alınan endometriyal biyopsinin histopatolojik incelemesinde (Noyes kriterlerine göre) 12. gün ile uyumlu olması b) Son adetten 21 gün sonra alınan endometriyal biyopsinin histopatolojik incelemesinde (Noyes kiriterlerine göre) 19. gün ile uyumlu olması c) Son adetten 24 gün sonra alınan endometriyal biyopsinin histopatolojik incelenmesinde (Noyes kriterlerine göre) 26. gün ile uyumlu olması d) LH piki ile izleyen ilk menstruasyonunun ortasında alınan kan progesteron değerinin 10 ng/ml'den az olması e) Siklusun ikinci yarısında alınan bazal vücut ısınının 37°C'den olması Cevap D (Creasy, 3.Baskı, s.447)
94.Aşağıdakilerden hangi durum intrauterin gelişme geriliği riskine neden olmaz? a) Anne boyunun 155 cm'den az olması b) Tüm gebelik süresinde 9 kg'dan az kilo alımı c) Vasküler komplikasyonlarla birlikte olan kontrolsüz diabetes mellitus 338
d) Trizomi 21 olan fetüs e) Çoğul gebelik Cevap A (Creasy, 3.Baskı, s.560-565) 95.Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Prematür membran rüptürü etyolojisinde seksüel yolla bulaşan hastalıkların taşıyıcı olmak vardır. b) Prematür membran rüptüründe tanı için amniosentez yaparak intraamniyotik Evans mavisi uygulaması kullanılabilir. c) Gebelikte posterior vaginal forniksten alınan sıvıda "Fernig" fenomeninin varlığının değerlendirilmesi prematür membran rüptürü tanısını koydurur. d) 34. gebelik haftasında membranların rüptürü sonrasında 6. saate doğum olursa bu, bir preterm eylem ile gelişen doğumdur, preterm eylem tanısı almaz. e) Prematür membran rüptürü tanımı için sınır gebelik haftası 37'dir. Cevap E (Creasy, 3.Baskı, sf. 624-630) 96.Erken membran rüptürü tanı yöntemlerinden olmayanı belirtiniz? a) Transservikal sıvı akışının görülmesi b) Doppler ultrasonografi c) Nitrazin kağıdı ile pH tayini d) Amniyotik sıvının Ferning (eğrelti otu görünümü) özelliği göstermesi e) Đntraamniyotik boya enjeksiyonu Cevap B (Danforth's, 1994, s.307) 97.Major genital sistem anomalisi olan hastalarda aşağıdakilerden hangisi gebelik sonuçlarının iyileşmesinde faydalıdır? a) Progestasyonal ajanlar b) Beta mimetik ilaçlar c) Metroplasti d) Eksternal podalik versiyon e) Serklaj Cevap C (Wiliams Obstetrics, A Study Guide, 2.baskı, s.150 (37-35) 98.Aşağıdakilerden yanlış olanı işaretleyiniz? a) Kadında uterus, tuba ve vagenin oluşumu 12-13 haftalarda tamamlanır. b) Genital tüberkülden kadınlarda klitoris gelişir. c) Kadınlarda bazen garther kisti denilen wolf kanal artıkları kalabilir. d) Bartholin bezleri ürogenital sinüsten oluşur. e) Hiçbiri Cevap E (Berek, Novak's Gynecology 12.baskı) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
99.Aşağıdakilerden yanlış olanı işaretleyiniz? a) Blastokist endometriyal kavitede üç gün kadar kaldıktan sonra implante olacağı endometrium bölgesinde tutunur ve implante olmaya başlar. b) 5. haftada ürogenital katlantının ortalarına yakın bir kısımda hücreleri toplanarak yaptığı kalınlığa gonadal katlantı denir. c) Gonadal katlantıya göç eden germ hücreleri, eğer ortamda iki X kromozom yoksa hızla atreziye uğrar. Buna disgenetik over denir. d) Germ hücrelerinin yolk kesesinden gonadal katlantıya göçü otozomal kromozomların kontrolü altında olur. e) Hiçbiri Cevap E (Berek, Novak's Gynecology, 12.baskı)
100.Rahim içi araç taşıyan bir kadında oluşan pelvik inflamatuvar hastalığın en sık etkeni nedir? a) Chlamydia trachomatis b) Mycoplazma hominis c) Neisseria gonorrhoeae d) Bacterides fragilis e) Actinomyces israelii Cevap E (Beck, Obstetrics and Gyncology)
101.Luteal faz yetmezliğinde hangi tip menstruasyon anomalisi olur? a) Menoraji b) Menometroraji c) Polimenore d) Anovulatuar kanama e) Metroraji Cevap C (Beck, Obstetrics and Gyncology)
102.Radyoterapiye en hassas tümör hangisidir? a) Seröz kistadenoma b) Endometrioid tümör c) Gonodoblastoma d) Arrhenoblastoma e) Disgerminoma
104.Pituiter kromofob adenomlu hastada hangisi bulunmaz? a) Amenore b) Hipotiroidi c) Galaktore d) Körlük e) Cushing 4S sendromu Cevap E (Beck, Obstetrics and Gyncology)
105.Serviks kanseri evre IIa'da 5 yıllık sağ kalım süresi aşağıdakilerden hangisine uyar? a) % 91.5 b) % 83.5 c) % 45.0 d) % 36.0 e) % 14.0 Cevap B (Clinical Gynecologic Oncology, 4.baskı, s.76)
106.Ovarian seröz karsinomların, over karsinomları arasındaki yüzdesi aşağıdakilerden hangisidir? a) % 70-80 b) % 50-55 c) % 20-35 d) % 10-15 e) % 3-5 Cevap C (Hematology / Oncology Clinics of North America Vol. 6 Num 4. 1992, s.764)
107.Đleri evre over kanserlerinde klinik tam cevap %50 oranında elde edilirken, aynı olgularda patolojik tam cevap % kaçtır? a) % 15 b) % 25 c) % 35 d) % 45 e) % 55 Cevap B (Hematology / Oncology Clinics of North America Vol. 6 Num 4. 1992, s.768)
Cevap E (Beck, Obstetrics and Gyncology)
103.Hangisi epiteliyal tümörlerinin görülme sıklığını verir? a) Musinöz, seröz, endometrioid b) Seröz, musinöz, endometrioid c) Seröz, endometrioid, musinöz d) Musinöz, endometrioid, seröz e) Endometrioid, musinöz, seröz Cevap B (Beck, Obstetrics and Gyncology)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
108.Vaginitlerde vaginal akıntılardan yapılan taze preperatta "clue cells" (belirteç hücreleri) görülmesi hangi enfeksiyon için tipiktir? a) Tricomonas vaginalis b) Candida albikans c) Herpes simplex tip II d) Gardnerella vaginalis e) Human papilloma virus enfeksiyonu Cevap D (Atasü, Jinekoloji, 1996, s.227)
339
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
109.Gronülosa hücrelerinde, aromataz enzim aktivitesini hangisi artırır? a) LH b) FSH c) HCG d) TSH e) PRL Cevap B (Speroff, Glass, Kas, Clinical Gynecologic Endocrinology and Infertility)
110.Vulva Ca Grading sisteminde G 2'yi yazınız? a) Yüksek differansiye keratinize çok katlı yassı epitel ve yavaş gelişme b) Orta differansiye tam olmayan keratinize çok katlı yassı epitel stroma sınırı tam belirli değil c) Az differansiye keratinize olmayan çok katlı yassı epitel ve hızlı gelişme d) Orta differansiye tam olan keratinize çok katlı yassı epitel, epitel ve stroma sınırı tam belirli e) Az differansiye çok katlı yassı epitel az keratinizasyon orta derece gelişme hızı Cevap B (Gynolokoji und Geburtshilfe 1994, Onkoloji Bölümü)
111.Serviks uteri'de SMEAR değerlendirilmesinde doğru PAP III D'yi işaretleyiniz a) PAP III D şüpheli değil, kesin b) PAP III D CĐN I- CĐN II c) PAP III D CĐN II d) PAP III D CĐN II - CĐN III e) PAP III D şüpheli ĐNVAZYON -CĐN III Cevap B (Gynolokoji und Geburtshilfe 1994, Onkoloji Bölümü)
112.Serviks Ca'da sekonder lenf nodülü invazyonunda doğru olanı işaretleyiniz? a) Paraservikal, parametrium LN b) A. interna LN c) A. externa LN d) Đnguinal LN e) Presakral ve sakral LN Cevap D (Gynolokoji und Geburtshilfe 1994, Onkoloji Bölümü)
113.Over Borderline tümörü için yanlış olanı işaretleyiniz? a) Proliferasyon b) Mitoz c) Hücre ve nükleus atipisi 340
d) Minimal invazyon yok e) Prognoz ploidi ve S faza bağlı değil Cevap E (Gynolokoji und Geburtshilfe 1994, Onkoloji Bölümü)
114.ABO uygunsuzluğu aşağıdakilerden hangisinin en sık rastlanan nedenidir? a) Hidrops fetalis b) Neonatal hiperbilirubinemi c) Trombosit antigen uygunsuzluğu d) Kernikterus e) Konjestif Kalp yetmezliği Cevap B (Zurpan and Quıllıgan's Ob/Gyn, 2.baskı, s.153)
115.Gebelikte diabetes mellitus'un artmasında OGTT (oral glukoz tolerans testi) aşağıdakilerden hangisinde gereklidir? a) Glukoz tarama testinde < 135 mg/dl altında olanlarda b) Hba1C (>10) olanlarda c) Đnsüline bağımlı diabetes mellitusu olanlarda d) Glukoz tarama testi > 145 mg/dl üzerinde olanlarda e) Açlık kan şekeri > 180 mg/dl üzerinde olanlarda Cevap D (Zurpan and Quıllıgan's Ob/Gyn, 2.baskı, s.107)
116.Down sendromunda karyotip nasıldır? a) Trizomi 13 b) Trizomi 18 c) Trizomi 21 d) 45 XO e) 47 XXX Cevap C (Current Obstetric, Gynocologic Diagnosis Treatment, 1991, s.89-111)
117.Sims-Huhmer testi nedir? a) Servikal mukus uzama testi b) Servikal mukus kristalleşme testi c) Günlük vücut ısısı takip testi d) Servikal mukusun post-koital değerlendirilmesi e) Donör spermi ile servikal mukus interaksiyonu Cevap D (Current Obstetric, Gynocologic Diagnosis Treatment, 1991, s.1028) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
118.Karyotipi 46 XX, fenotip kadın, hipoplazik uterus, streak gonadlar, yüksek FSH-LH, düşük östrojen seviyesi, primer amenore ile karakterize durum aşağıdakilerden hangisidir? a) Pure gonadal b) Turner sendromu c) Savage sendromu d) Prematüre overial yetmezlik e) Stein-Leventhal sendromu Cevap A (Current Obstetric, Gynocologic Diagnosis Treatment, 1991, s.1038-1039)
119.Hirsutizmin en sık görülen etyolojik nedeni nedir? a) Cushing hastalığı b) Germ hücreli over tümörü c) Adrenal hiperplazi d) Đdiyopatit hirsutizm e) Polikistik ovarium hastalığı Cevap E (Current Obstetric, Gynocologic Diagnosis Treatment, 1991, s.1046-1047)
120.Hangisi rahim içi araç kullanımı için kontrendikasyon değildir? a) Geçirilmiş tromboflebit b) Ektopik gebelik anamnezi c) Akut veya subakut salpingitis d) Ciddi servisitis e) Nedeni belirsiz uterin kanama Cevap A (Current Obstetric, Gynocologic Diagnosis Treatment, 1991, s.678)
123.Yanlızca adrenal korteksten üretilen androjen aşağıdakilerden hangisidir? a) Testosteron b) Androstenedion c) DHA d) DHAS e) Dihidrotestosteron Cevap D (Speroff, Clinical Gynecologic Endocrinology and Infertility, 1994, s.487)
124.Menopozda aşağıdakilerden hangisi ilk önce meydana gelir? a) FSH b) LH c) Östrojen d) Testosteron e) GnRH Cevap A (Speroff, Clinical Gynecologic Endocrinology and Infertility, 1994, s.589)
125.Aşağıdakilerden hangisi şiddetli preeklampsi kriteri değildir? a) Epigastrik ağrı b) Pulmoner ödem, siyanoz c) Oligüri d) 24 saatte 5 g. fazla proteinüri e) TA 140/90 olması Cevap E (Maternal Fetal Medicine Principlon and Practice, 3.baskı, 1994, s.805)
121.Ovulasyon LH pikinden yaklaşık kaç saat sonra meydana gelir? a) 34 - 48 saat b) 24 - 36 saat c) 10 - 12 saat d) 14 - 27 saat e) 48 - 72 saat Cevap C (Sperof, Clinical Gynecologic Endocrinology and Infertility, 5.baskı, 1994, s.209)
122.Sekonder amenore de ilk yapılacak iş ne olmalıdır? a) PRL b) TSH c) Gebelik testi d) Progesteron challage testi e) Östrojen - progesteron testi Cevap C (Speroff, Clinical Gynecologic Endocrinology and Infertility, 1994, s.404) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
126.Aşağıdakilerden hangisinde fertilizasyon öncesi sperm ve yumurtanın geçirdiği aşamaların sırası doğrudur? 1) Pronükleus oluşumu ve singami 2) Sperm dekondensasyonu 3) Akrozom reaksiyonu 4) Kapasitasyon 5) Spermin zonaya bağlanması 6) Sperm yumurta füzyonu 7) Sperm hiperaktivasyonu a) 4-7-3-5-6-2-1 b) 7-4-3-5-6-2-1 c) 4-7-6-3-5-2-1 d) 7-4-5-3-6-2-1 e) 3-7-4-5-6-2-1 Cevap A (Williams Obstetrics) 341
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
127.Polihidramniyozdaki fetal anomali insidansı ne kadardır? a) %5-10 b) %15-20 c) %25-30 d) %35-40 e) %45-50 Cevap B (Williams, Obstetrik, 1993)
128.Mesane boynunda dominant olarak bulunan adrenerjik reseptörler hangileridir? a) Nikotinik b) Muskarenik c) B1 reseptörleri d) B2 reseptörleri e) X-reseptörleri Cevap E (Copeland, Textbook of Gynecology, s.739)
129.Gebeliğin agreve ettiği hipertansiyonda temel olay nedir? a) Proteinüri b) Vagospazm c) Oligüri d) Hemokonsantrasyon e) Trombositopeni
132.21 hidroksilaz defekti içi prenatal tanı planlansa hastada aşağıdakilerden hangisinin yeri yoktur? a) Gebeliğin 5. veya 6. haftasında 1.5 mg/g deksametazon başlanır ve amniyosentez öncesi 5 gün tedavi kesilir. b) 16. haftada karyotiplendirme için amniyosentez yapılır. c) Amniyon sıvısında 17-hidroksiprogesteron bakılır. d) Amniyon sıvısında androstenedion bakılır. e) Amniyon hücre kültüründe, bilinen etkilenmiş fert ile HLA eşleştirmesi yapılır. Cevap B (Speroff, Clinical Gynecology Endocrinology and Infertility, 5.baskı)
133.Aşağıdakilerden hangisi estrojenin kardiyovasküler sistem üzerine olan iyileştirici etkilerinden değildir? a) HDL azalır, LDL artar. b) Direk vazodilatatör etki eder. c) Direk inotropik etki eder. d) Đnsülin seviyelerini azaltır. e) Lipoprotein oksidasyonunu azaltır. Cevap A (Speroff, Clinical Gynecology Endocrinology and Infertility, 5.baskı)
Cevap B (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi)
130.Skuamoz intraepiteliyal düşük dereceli lezyon (LSIL) hangisinin karşılığıdır? a) Hafif displazi b) Orta displazi c) Şiddetli displazi d) Karsinoma in situ e) Lökoplaki
134.Aşağıdakilerden hangisi klomifen sitrat ile yapılacak ovulasyon indüksiyonu için uygunsuzdur? a) Anovulasyona bağlı infertilite olguları b) Luteal faz yetmezliği olguları c) Oligoovulasyona bağlı infertilite olguları d) Açıklanamamış infertilite olguları e) Tubal faktör infertilite olguları
Cevap A (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi)
Cevap E (Speroff, Clinical Gynecology Endocrinology and Infertility, 5.baskı)
131.Aşağıdakilerden hangisi estrojen-progesteron kombine oral kontraseptiflerin kontrasepsiyon dışı yararlarından değildir?
135.Aşağdakilerden hangi dönem gonadotropin bağımsızdır?
a) Endometrium kanseri riski azalır. b) Overin epitelyal kanseri riski azalır. c) Fonksiyonel over kisti oluşumu azalır. d) Serviks yassı hücreli kanser riski azalır. e) Ektopik gebelik ve abortus oluşumu azalır. Cevap D (Speroff, Clinical Gynecology Endocrinology and Infertility, 5.baskı; Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.147) 342
a) Prenatal follikül b) Antral follikül c) Preovulatuar follikül d) Postmordial follikül e) Primordial follikül Cevap E (Speroff, Clinical Gynecology Endocrinology and Infertility, 5.baskı) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
136.1994-FIGO evrelemesine göre servikal kanser 3 mm derinlikten az ve 7 mm çaptan düşük ise evre kaçtır? a) Evre I a1 b) Evre I a2 c) Evre II b d) Evre III a e) Evre IV Cevap B (Kasse, Clinical Gynecologic Oncology Diseases, 5.baskı)
137.Vulva kanseri histolojik tipi en sık hangisi olarak karşımıza çıkar? a) Yassı hücreli karsinoma b) Bazal hücreli karsinoma c) Melanom d) Verrüköz karsinom e) Sarkoma Cevap A (Kasse, Clinical Gynecologic Oncology Diseases, 5.baskı; Türkiye Klinikleri, Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.265)
141.Endometriozis tedavisinde hangisi kullanılmaz?
aşağıdakilerden
a) GnRH agonistleri b) GnRH antagonistleri c) Progesteron d) Taxol e) Danazol Cevap D (Pernoll, Current Obstetric and Gynecology Diagnosis and Treatment)
142.Aşağıdaki hangi dönem ve hastalıklarda anovulasyon görülür? a) Perimenopozal dönem b) PCOS c) Adelösan dönemde d) Hiper prolaktinoma e) Menopozal dönem Cevap E (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.1218)
143.Aşağıdakilerden hangisi RIA için yanlıştır? 138.Turner sendromu olan bir kadın gebe kalmak isterse ne yapmalıdır? a) Ovulasyon indüksiyonuna başlanmalı b) Ov.ind.+ĐUĐ yapılmalı c) Kiralık uterus bulunmalı d) Oosit bağışından faydalanmalı e) ĐCSĐ yapılmalı
a) %99 koruyuculuğu vardır. b) Ovum transportunu inhibe eder. c) Molar gebelik sonrası kullanılan en etkin yöntemdir. d) Fertilizasyonu inhibe eder. e) PID geliştiğinde antibiyotik tedavisinden 48 saat sonra çıkartılır.
Cevap D (Pernoll, Current Obstetric and Gynecology Diagnosis and Treatment)
Cevap C (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.156)
139.Aşağıdakilerden hangisinin OHSS’nin önlenmesinde rolü yoktur?
144.Over granulosa hücre tümörlerinde yanlış olanı işaretleyiniz.
a) Follikül aspirasyonu b) HCG uygulamasının ertelenmesi c) HCG’nin verilmemesi d) GnRH’in HCG yerine kullanılması e) Metotreaksat verilmesi Cevap E (Pernoll, Current Obstetric and Gynecology Diagnosis and Treatment)
a) %70 hormon prodüksiyonu b) %95 tek taraflı c) %5 premenarş dönemde d) %40 postmenopozal devrede e) %20 bütün ovarial tümörlerin Cevap E (Frauenheilkunde und Geburtshilfe JW. Dudenhausen und PG. Schneider de Gruyter Lehrbuch mit Repetitorium Walter de Gruyter Berlin, Newyork 1994)
140.Hangisi hipogonadotropik hipogonadizm yapan nedenlerden değildir? a) Turner sendromu b) Swyer’s sendromu c) Savage’s sendromu d) Sheehan’s sendromu e) Prematür ovarian yetersizliği Cevap D (Pernoll, Current Obstetric and Gynecology Diagnosis and Treatment) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
145.Servik Ca’da primer lenf metastazlarında yanlış olanı işaretleyiniz. a) A. iliaca communis b) Paraservikal c) Parametrial d) A. iliaca externa e) Đnguinal 343
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
Cevap A (Frauenheilkunde und Geburtshilfe JW. Dudenhausen und PG. Schneider de Gruyter Lehrbuch mit Repetitorium Walter de Gruyter Berlin, Newyork 1994)
146.Over borderline tümörlerde yanlış olanı işaretleyiniz. a) Kuvvetli hücre proliferasyonu b) Hücre ve nükleus atipisi yok. c) Stroma invazyonu görülmez. d) %25’i 20 yıl sonra maligniteye dönüşür. e) Prognozda ploide ve S fazı önemlidir. Cevap B (Frauenheilkunde und Geburtshilfe JW. Dudenhausen und PG. Schneider de Gruyter Lehrbuch mit Repetitorium Walter de Gruyter Berlin, Newyork 1994)
147.Myomlarda dejeneratif değişikliklerde yanlış olanı işaretleyiniz. a) Kırmızı dejenerasyon b) Kalsiyum dejenerasyonu c) Telenjiektazik dejenerasyon d) Lenfanjiektazik dejenerasyon e) Leukoplazik dejenerasyon Cevap E (Frauenheilkunde und Geburtshilfe JW. Dudenhausen und PG. Schneider de Gruyter Lehrbuch mit Repetitorium Walter de Gruyter Berlin, Newyork 1994)
148.Gestasyonel trofoblastik hastalıklar tanımında yanlış olanı işaretleyiniz. a) Chorion villus trofoblast hücrelerinde hiperplazi b) Chorion villus stromada dejenerasyonlar c) Chorion villuslar da terminal arterlerde tıkanma d) Chorion villus trofoblast hücrelerinde atrofi e) Chorion villusların kistik (üzüm tanesi gibi) görünümü Cevap D (Frauenheilkunde und Geburtshilfe JW. Dudenhausen und PG. Schneider de Gruyter Lehrbuch mit Repetitorium Walter de Gruyter Berlin, Newyork 1994)
150.Menopozla ilgili olarak aşağıdakileren hangisi doğrudur? a) Premenopozal ve postmenopozal dönem arasındaki yaklaşık 6 aylık bir süreye denilir. b) 50 yaşından önce gelişen menopoza prematür menopoz denilir. c) Sigara içenler menopozla normal populasyondan daha erken yaşlarda karşılaşabilir. d) Aynı zamanda steroid tedavisi gören hastalar için osteoporoz önemli bir sorun yaratmaz. e) Deneysel olarak histerektomi ile menopoz oluşturabilir. Cevap C (Currnet Obstetric and Gynecology, 1994)
151.Serviks yetmezliği ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangileri yanlıştır? 1) Serviks yapısında anormallik olabilir. 2) Uterus malformasyonları ile birlikte olabilir. 3) DES kullanımı etkili değildir. 4) Çoğul gebeliklerle birlikteliği yoktur. 5) Üçüncü trimesterde beraberinde uterus aktivitesi, kanama, konik eksizyon gibi nedenler olmadan gelişen düşükler için kullanılır. a) 1,4 b) 2,3 c) 3,5 d) 2,4,5 e) 3,4,5 Cevap E (Zuspan, Quilligan’s Manual of Obstetrics and Gynecology, 1990, s.137)
152.Amenore ile başvuran hastada ilk etapta yapılması gereken tetkik aşağıdakilerden hangisi değildir? a) Gestagen challenge b) Plano bakılması c) Hipofiz MR d) TSH e) PRL Cevap C (Sperof)
149.Myomlarda pseudo kapsül hangisinde görülür? a) Saplı subseröz myomlarda b) Saplı submüköz myomlarda c) Đntraligamenter myomlarda d) Serviks myomlarında e) Đntramural myomlarda Cevap E (Frauenheilkunde und Geburtshilfe JW. Dudenhausen und PG. Schneider de Gruyter Lehrbuch mit Repetitorium Walter de Gruyter Berlin, Newyork 1994) 344
153.Aşağıdakilerden hangisi anovulasyon ile uyumlu değildir? a) FSH uyarısının kaybı b) Sürekli östrojen sekresyonu c) Anormal östrojen klirensi d) LH pulsatilitesinde artış e) Ekstraglandüler östrojen sentezi Cevap D (Sperof) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
154.Hirsutizm tedavisinde aşağıdakilerden hangisi kullanılmaz? a) Oral kontraseptif b) Danazol c) GnRH agonisti d) Spiranolakton e) Siproteron asetat Cevap B (Sperof)
155.Ektopik gebelik en az hangi bölgede görülür? a) Ampulla b) Servikal c) Fimbrial uç d) Abdominal e) Kornual Cevap B (Sperof)
159.Aşağıdakilerden hangisi meme kanseri için risk faktörü değildir? a) Cinsiyet b) Yaş c) Diğer memede geçirilmiş kanser d) >50 yaş menapoz e) Aynı anda Krukenberg tümörünün varlığı Cevap E (Clinic. Gyne. Oncol., s.482)
160.Đmplantasyon zigot oluşumunda kaç gün sonra olur? a) 21 gün b) 7 gün c) 60 gün d) 30 gün e) 15 gün Cevap B (Williams, Obstetrik ve Gynecology)
156.Aşağıdakilerden hangisi postpartum tiroidit tarifine en iyi uyar? a) Otoimmun hastalık olup, doğumdan birkaç hafta sonra çıkar, genellikle geçicidir, nadiren kronikleşir. b) Otoimmun değildir, bazen hem doğumdan önce hem doğumdan sonra çıkabilir. c) Doğumdan sonra çıkan, geçici olan ve otoimmun olup olmadığı belli olmayan tiroidittir. d) Doğumdan birkaç gün sonra oluşan ve en az 1 yıl devam eden otoimmun hastalıktır. e) Doğumdan birkaç gün sonra oluşan ve böbrekleri de birlikte tutan otoimmun hastalıktır. Cevap A (Pef. Rep. Endoc Surger., s.1327)
157.Aşağıdakilerden hangisi gebelikte en az üriner enfeksiyon sebebidir? a) E. coli b) Klebsiella c) Proteus d) Chlamidya e) Stafilakok
161.Aşağıdakilerden hanisi ektopik gebeliğin konservatif tedavi yöntemi değildir? a) Salpingotomi b) Methotreksat c) Tubal milking d) Bekleme e) Salpenjektomi Cevap E (Williams, Obstetrik and Gynecology)
162.Gebelikte ilk tercih edilecek analjezik aşağıdakilerden hangisi olmalıdır? a) Salisilik asit b) Paracetamol c) Pyrazolan d) Pethidin e) Naproksen Cevap B (Briggs, Drugs in Pregnancy and Lactation, 2.baskı, 1996, s.2)
Cevap D (Fund. Obstet. Gynae., s.220)
158.Aşağıdakilerden hangisi endometrial Ca için risk faktörü değildir? a) Nulliparite b) Geç menapoz c) >40 yaş d) Sigara kullanımı e) Diabet ve hipertansiyon Cevap D (Clinic. Gyne. Oncology, s.163) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
163.FSH’nın etkili olabilmesi için intraovaryan regülasyonda etkisi olmayan hormon hangisidir? a) IGF-1 b) IGF-2 c) Đnhibin d) VĐP e) Aktivin Cevap D (Samuel, Neuroendocrin Regulation of Reproduction, 1990, s.742-765) 345
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
164.36 haftalık gebe olan bir hastanın arteryal kan basıncı 170/110 mmHg, spot idrarında (++) proteinüri ve karın ağrısı ile vaginal kanaması mevcuttur. Abdominal palpasyon ile uterusun kontrakte olduğu saptanmıştır. Olası tanınız nedir? a) Uterin rüptür b) Plasenta previa c) Plasenta circumvallata d) Ablatio plasenta e) Vasa previa
a) Doksorubisin b) Vinkristin c) Bleomisin d) Đfosfamid e) Taksol Cevap C (Current Obstetrics and Gynecology, 8.baskı, s.993)
Cevap D (Pernoll, Current Obstetrics & Gynecology, 1.cilt, 1994, s.462-479)
165.Fetusta angiotensin I’in angiotensin dönüşümü esas olarak nerede gerçekleşir?
169.Hangisi pulmoner fibrozise neden olabilir?
II’ye
a) Fetus böbrekte b) Plasentada c) Amnio-chorionda d) Fetal akciğerde e) Fetal karaciğerde Cevap B (Pernoll, Current Obstetrics & Gynecology, 1.cilt, 1994, s.176-206)
166.Adölesan dönem disfonksiyonal kanamaları için doğruyu belirleyiniz. a) Anovulasyon ile beraber giden bir bozukluktur. b) Mutlaka endometriyal biyopsi yapılmalıdır. c) Bu dönemde tedavi sıklıkla cerrahidir. d) Premarin bu dönemde sık kullanılan bir progestindir. e) Bu dönemde neden sıklıkla Botiroid sarkomdur. Cevap A (Pernoll, Current Obstetrics & Gynecology, 1.cilt, 1994, s.790-822)
167.Cerrahiye yardımcı olmak üzere, preoperatif olarak uygulanan kemoterapiye ne ad verilir? a) Kombine terapi b) Adjuvan kemoterapi c) Neo-Adjuvan kemoterapi d) Salvage kemoterapi e) Palyatif kemoterapi
170.Fetal kalp bloku hangisinde sık izlenir? a) Orak hücreli anemi b) Talassemi c) SLE d) Diabetes mellitus e) Hemolitik anemi Cevap C (Danforth’s, Obstetrics and Gynecology, 6.baskı, s.485)
171.Antifosfolipid antikorlar hangileridir? a) Anti DNA, antinükleer antikor (ANA) b) Antikardiyolipin antikor (ACA), ANA c) Lupus antikoagülan (LAC), anti DNA d) LAC, ANA e) ACA, LAC Cevap E (Danforth’s, Obstetrics and Gynecology, 6.baskı, s.216)
172.Postpartum hemoraji nedeniyle opere edilen olguda halojenli bileşiklerle genel anestezi hangi indikasyonla “mutlak” uygulanmalıdır? a) Uterin atoni b) Uterin rüptür c) Uterin inversiyon d) Plasental retansiyon e) Plasenta perkreta Cevap C (Current Obstetrics and Gynecology, 8.baskı, s.581)
Cevap C (Novak’s, Gynecology, 1996, s.1115-1157)
168.Đnfertilitede erkek faktörü insidansı hangisidir? a) %50 b) %30 c) %20 d) %10 e) %25 Cevap A (Current Obstetrics and Gynecology, 8.baskı, s.1003) 346
173.Đnfertil çiftin araştırmasında ilk başvurulacak yöntem aşağıdakilerden hangisidir? a) Spermiogram b) Pelvik USG c) Histerosalpingografi d) Hormon profili e) Endometrium biopsisi Cevap A (Speroff) MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
174.Aşağıdakilerden hangisi desiduada üretilen protein değildir? a) Prolactin b) Relaxin c) IGF-1 d) Plasental protein e) α-fetoprotein Cevap E (Gabbe, s.41-42)
175.Meig’s sendromu için aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? a) Primer bulgusu hidrotoraks ve asittir. b) Over fibromaları ile kombine olarak bulunurlar. c) Brenner tümörü ve tekoma ile birlikte gözlenir. d) Granüloza hücreli tümörle birlikte gözlenir. e) Sıklıkla geniş subseröz myomlarla birlikte gözlenir. Cevap E (Disaia, Obstetrik and Gynecology, 6.baskı, 1990, s.1314)
176.Yanlış cümleyi işaretleyiniz. a) Đlk 12 haftada olan düşüklere erken düşük denir. b) Perinatal dönem 28. gebelik haftasından lohusalık sonuna kadar olan devredir. c) Gebelik ürününe 8 haftadan sonra fetus denir. d) Đnsanda gebelik süresi 266-280 gündür. e) Perinatal ölümün en sık sebebi erken doğumdur.
d) Endometriyal biyopsi e) Hormon tetkikleri Cevap D (Danforth, Current)
179.Doğru olan cümleyi işaretleyiniz. a) Servikal kanserli hastalar en çok kanamadan ölürler. b) En iyi sağkalım evre 2a’da elde edilir. c) Eskiden CIN yerine Bethesda sistem tasnifi kullanılıyordu. d) Servikal kanserler skuamo-kolumnar bölgeden gelişir. e) CIN-III olan kadına radyoterapi öncelikle tedavi yöntemidir. Cevap D (Danforth, Current)
180.Doğru cümleyi işaretleyiniz. a) Endometriozis 40-60 yaş arasında sık görülür. b) Sekonder infertilitenin en sık sebebi endometriozisdir. c) GnRH analoglarının iştah açıcı etkileri yoktur. d) Histeroskopi, endometriozis tanısında sık kullanılır. e) Dişezi endometrioziste ender rastlanan bulgudur. Cevap C (Danforth, Current)
Cevap B (Danforth, Current) 181.Doğru cümleyi işaretleyiniz. 177.Doğru cümleyi işaretleyiniz. a) Prematür menapoz 40 yaştan sonra meydana gelir. b) HRT için yalnız östrojen vermekle adenomiyozis riski artar. c) Gestagenler de menapozlu kadınlarda östrojen eksiğini tamamlamakta kullanılırlar. d) Pelvik organlarda sarkmalar amenoreik kadınlarda sıktır. e) Menopoz üzerinden yıllar geçtikçe enterosel çoğalır. Cevap C (Danforth, Current)
178.2 yıldır menapozda olan bir kadında kanama vardır. Doktora başvurunca öncelikle yapılması gereken aşağıdakilerden hangisidir?
a) Đstmusta fertilizasyon gerçekleşir ve zigot 3-4 günde uterusa ulaşır. b) Klomifen sitrat servikal mukus miktar ve kalitesini düzeltir. c) Normal semende anormal sperm %50’nin altında olmalıdır. d) Erkek kaynaklı infertilitede en iyi çözüm GĐFT’tir. e) IVF-ET için en az bir tuba açık olmalıdır. Cevap C (Danforth, Current)
182.Hirsutizm tedavisinde yer almayan ilaç aşağıdakilerden hangisidir? a) Spironolakton b) Prostaglandinler c) Siproteron asetat d) Deksametazon e) Flutamid
a) Sedasyon yapmak b) Kolposkopla bakmak c) Acil histerektomi
Cevap B (Erk, Klinik Jinekolojik Endokrinoloji ve Đnfertilite, 5.baskı, 1996, s.506)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000
347
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
183.Oral kontraseptiflerin kesin olmayan kontraendikasyonu hangisidir? a) Belirgin karaciğer bozukluğu olanlar b) Geçirilmiş tromboflebit öyküsü olanlar c) Hipertansiyon d) 35 yaşın üstünde sigara içen kadınlar e) Tanı konmamış uterin kanaması olan hastalar Cevap C (Erk, Klinik Jinekolojik Endokrinoloji ve Đnfertilite, 5.baskı, 1996, s.737)
184.Memenin olgunlaşmasında etkisi olmayan hormon aşağıdakilerden hangisidir? a) Östrojen b) Progesteron c) PRL d) Glukokortikoidler e) FSH Cevap E (Kişnişçi, Temel Kadın Hastalıkları ve Doğum Bilgisi, s.78)
348
185.Gebelikte en sık görülen Ca türü hangisidir? a) Serviks Ca b) Vulva Ca c) Malign melanom d) Over tümörleri e) Meme Ca Cevap E (Atasü, Jinekolojik Onkoloji, 1996, s.487)
186.Pelvik inflamatuar hastalık (PID) ile ilgili olarak hangisi yanlıştır? a) Oral kontraseptifler önleyici etki gösterirler. b) Rahim içi araç varlığı PID riskini arttırır. c) En önemli komplikasyonlarından biri infertilitedir. d) Her zaman ayaktan oral tedavi yeterlidir. e) En çok asendan yolla enfeksiyon bulaşır. Cevap D (Danforth, Current)
MEDĐTEST Cilt 9, Sayı 6, 2000